Akkuyu Santrali Temiz Söylemini Çürüten 15 Kanıt
|Mersin’de Akkuyu nükleer santralinin inşaatına başlandı. Akkuyu atomu parçalayarak elektrik üretecek. Oysa bugün sadece şehirlerarası yolları güneş paneliyle kaplayarak ülke üretiminin 3 katı elektrik üretebiliriz ve Türkiye’deki 10 milyon çatı da yılık enerji ihtiyacımızın büyük kısmını karşılamaya yeter. Akkuyu santrali temiz iddiasını çürüten 15 bilimsel kanıtı görelim.
Bilimsel verilerle güneş enerjisi
Bugün temiz ve yenilenebilir enerji kaynakları dünya elektrik ihtiyacının tamamını karşılayabilir. Ancak, özellikle petrol şirketleri ve nükleer enerji sektöründeki bir grup uzman, güneş enerjisinin ağır sanayi ihtiyacını karşılamaya yeterli olmadığını söylüyor.
Aynı zamanda güneş enerjisinin gelecek 30 yılda artacak enerji tüketimini karşılayamayacağını; yani bu sektörün ölçeklenebilir olmadığını öne sürüyor. Nükleer enerjinin bu açığı kapatacağı söyleniyor. Oysa nükleer santraller atomu parçalayarak (nükleer fizyon) enerji üretiyor. Bu teknoloji hem radyasyona hem de radyoaktif atıklara yol açıyor.
Radyasyon insan DNA’sına zarar veriyor ve genetik kodumuzu bozuyor. Nitekim Çernobil (Rusya) ve Fukuşima (Japonya) nükleer kazaları, yöre halkında kansere ve sakat doğumlara yol açarak hafızalara kazındı. Bazı nükleer enerji yanlıları bu kazaların istisnai olduğunu belirtiyor. Ancak, Akkuyu’da tek bir nükleer kaza yaşansa bile bunun sonuçları vahim olur.
Kısacası Akkuyu ile risk almaya değmez
Bu genel girişi yaptığımıza göre, artık Akkuyu nükleer enerji santralinin temiz olduğu iddiasını çürüten 15 bilimsel kanıta geçelim:
İlgili yazı: Düz Dünya Teorisini Çürüten 12 Kanıt
İddia 1
A) Güneş enerjisi tek başına ağır sanayinin yüksek güç tüketimini karşılayamaz. Bunun için baz yük gerekir. Bunu da ancak doğal gaz santralleri, termik santraller ve nükleer güç santralleri üretebilir.
B) Güneş enerjisi, akşamları güneş battığı için sürdürülebilir bir enerji değildir. Bu yüzden Türkiye’yi doğal gaz santralleri ve termik santraller gibi 24 saat aydınlatamaz.
Aslında Almanya gibi ülkeler nükleer enerji santrallerini kapatıp güneş enerjisine geçiyor. Nükleer enerji, günümüzde toplam enerji üretiminin %11’inden azını oluşturuyor ve güneş enerjisi altyapı kapasitesi şimdiden nükleer enerjiye eşit bulunuyor: +390 gigawatt saat.
Dünya’nın Güneş’ten aldığı günlük enerji 120 trilyon 60 wattlık lambayı 1 gün yakmaya yetiyor. Güneş panelleri bunun çok küçük bir kesrini kullanacak olsa da sadece Konya ovası büyüklüğünde bir alanı güneş paneliyle kaplayarak Türkiye’nin elektrik ihtiyacının tamamını karşılayabiliriz (ülkemizdeki 10 milyon çatının yüzey alanını düşünelim).
İlgili yazı: İnternetinizi Uçuracak En İyi 10 Modem
Yeni teknolojiler
Son olarak bugün güneş panelleri güneş ışığının sadece yüzde 15’ini elektriğe çevirebiliyor. Yüzde 40, hatta yüzde 70 verimlilikli paneller geliştirme aşamasında. 2030’larda toplam Tuz Gölü büyüklüğünde bir alan Türkiye’nin, Kıbrıs adası büyüklüğünde bir alan da dünyanın elektrik ihtiyacını karşılayacak.
Buna güneş ışığı ve hatta ısıdan elektrik üreten grafen boya, yağmurlu havada bile elektrik üreten yeni güneş panelleri, güneş paneli kaplı otoyollar ile pencereye cam gibi takılan saydam güneş panellerini de ekleyelim.
İlgili yazı: Gerçek Adem: İlk insan ne zaman yaşadı?
Güneş enerjisi kârlı
Demek ki güneş enerjisine şimdiden yatırım yaparsak ülkemizin endüstri 4.0 teknolojileri ile hızla kalkınmasını sağlayabiliriz; çünkü kalkınmanın yolu önce enerji maliyetlerini azaltmaktan geçiyor. Nitekim Elektriğe 4 ayda %11,95 zam geldi.
Doğal gaz zammı %9,7 ve bu zamlar markette fiyatları artıracak. Devlet temiz ve bedava güneş enerjisine 7 sent alım garantisi veriyor. Oysa Akkuyu için 12,35 sent üzerinden 15 yıl alım garantisi verdik.
Hangisi daha verimli derseniz kesinlikle güneş enerjisi daha verimli: Örneğin, 2012 yılından beri Almanya ve Hindistan’da güneş enerjisinden elektrik üretmek petrol varil fiyatlarından daha ucuza geliyor. Güneş Yelkenli Gemi Aquarius gibi güneş enerjisinden elektrik üreten robot gemiler tasarlanıyor. İşte bu yüzden en kolay ölçeklenen teknoloji güneş enerjisi.
İlgili yazı: 18 Ayda Nasıl 24 Kilo Verdim?
İddia 2:
Nükleer enerji sektörü hızla gelişiyor. Nükleer enerji güneş enerjisinin yerini alacak.
Buna iddia yerine efsane demek daha doğru olur: Global nükleer enerji üretimi 2006 yılında tavan yaptı. Nükleer enerjinin elektrik üretimine katkısı ise 1993’te yüzde 17,5 ile en yüksek düzeye ulaştı. 2014’te ise yüzde 11’e düştü. Bugün bu katkı daha da azaldı.
Kısacası nükleer enerji bırakın rekabeti, resmen geriliyor. Almanya gibi bazı AB ülkeleri nükleer enerjiden çıkış yaparken Çin, Rusya, Hindistan ve Güney Kore nükleer enerjiye yatırım yapıyor. Güneş ışığının bedava olduğunu ve basit bir güneş paneliyle kendi evimizde elektrik üretebileceğimiz için, radyoaktif atık üreten nükleer santrallerin güneş enerjisinin yerini alamayacağını görebiliriz.
İlgili yazı: Kodlama İçin En Gerekli 16 Programlama Dili
İddia 3
Güneş enerjisi fosil yakıtların yerini almaya hazır değil ve nükleer enerji küresel ısınmaya yol açan sera gazları çıkarmayan bir alternatif olarak enerji açığını kapatabilir (kömür yakan termik santraller hem havayı zehirliyor hem de sera gazı çıkarıyor).
Aslında kullanımdaki nükleer reaktörlerin büyük kısmı 2. kuşak reaktörler ve 70 yıllık teknolojiye sahipler. Bunlar nükleer kaza riskini artırıyor. Nükleer enerjiyi buhar türbinleriyle elektriğe çeviren güç istasyonları ise 3. veya +3. kuşak. Öyle ki dünyada sadece dört adet 3. kuşak nükleer reaktör var. Bunlar da düşük performanslı sistemler.
Şu anda yeni teknolojiler kullanan iki adet +3. kuşak nükleer reaktör Avrupa’da inşa halinde. ABD dört adet ve Çin de birkaç +3. kuşak reaktör inşa ediyor. Bunlar da Bolu tüneli gibi süresi uzayarak bütçesini aşan inşaatlar. Örneğin Avrupa’daki reaktörler daha bitmeden bütçeyi üç kat aştı.
İlgili yazı: Evren Bir Simülasyon mu?
Yeni teknolojiler yok mu?
Tabii ki yeni nükleer teknolojiler var. Örneğin küçük modüler reaktör, hızlı yakıt beslemeli reaktör ve entegre hızlı reaktör (IFR) teknolojileri mevcut ve bunlara dördüncü kuşak güç reaktörleri diyoruz. Ancak bunlar deneysel aşamada.
Özetle güneş enerjisi hızla gelişerek yaygınlaşırken nükleer enerji yerinde sayıyor. Asıl nükleer enerji dünyanın ihtiyacını karşılamaya hazır değil.
Güneş enerjisi sistemleri çok daha kolay ölçeklenebilen, ucuza kurulan, temiz bir teknoloji. Bütçesini de aşmıyor; çünkü bir güneş enerjisi santralini 2-3 yılda kurabiliyorsunuz. Nükleer santral inşaatı ise bu enflasyonda 10-15 yıl sürüyor! İddia 2’de dediğimiz gibi, güneş ışığı bedavayken nükleer enerji pahalı.
İlgili yazı: İnternette teknik takip ve gözetimi önleme rehberi
İddia 4
Buna en sinsi iddia da diyebiliriz: A) Nükleer santraller yardımıyla nükleer silah geliştiremeyiz. B) Nükleer reaktörleri çalıştırmakta kullanılan zenginleştirilmiş uranyum yakıtından nükleer silah başlıklarında kullanılan plütonyumu üretemeyiz. C) Dünyada henüz var olmayan toryum reaktörlerine geçersek bunlarla plütonyum üretemeyiz.
Bütün nükleer reaktörler askeri amaçlara uygundur: Fransa, Hindistan, Kuzey Kore, Pakistan, Güney Afrika ve İngiltere sivil amaçlı nükleer reaktörleri kullanarak gizlice nükleer silah geliştirdi. Arjantin, Avustralya, Brezilya, İran, Libya, Güney Kore ve Tayvan da sivil reaktörlerle nükleer silah geliştirmeye başladı; ama sonra vazgeçti (Diesendorf 2014). Akkuyu da Türkiye ve Rusya isterse bu imkana sahip.
İlgili yazı: Evren Boşluktan Nasıl Oluştu?
Toryum reaktörleri
Dünyada uranyum sadece belirli ülkelerde bulunuyor. Bu da o ülkelerin nükleer enerji ve nükleer silah geliştirmesini kolaylaştırıyor. Toryum ise dünyanın hemen her yerinde bulunan bir radyoaktif yakıt.
Özetle gelişmiş ülkelerin ikinci dünya savaşından sonra toryum yerine uranyum kullanmasının asıl nedeninin başka ülkelerin nükleer silah üretmesini zorlaştırmak olduğunu söyleyebiliriz (uranyum tekeliyle).
Ancak eksik söylemiş oluruz. Toryum atomunu parçalamak mümkün değil. Bu yüzden önce nötronlarla bombalayıp radyoaktif uranyum 233’e dönüştürmek gerekiyor. Elbette Amerika, Japonya’ya atom bombası atmak için bunu bekleyemezdi. Bu yüzden direkt mevcut uranyumu zenginleştirerek atom bombası üretti.
Her durumda Hindistan toryum reaktörleri geliştiriyor ve toryumdan üretilen Uranyum 233’ü nükleer silah üretiminde kullanabilecek.
İlgili yazı: AIDS’e Kesin Çare >> Amerikalı doktorlar HIV virüsünü insan DNA’sından sildi
Peki entegre reaktörler (IFR)?
Belki Discovery Channel’ın 1997-98’te yayınlanan belgesellerini hatırlarsınız. Bu belgesellerde IFR reaktörlerinin nükleer silah üretiminde kullanılmayacak temiz sistemler olduğu söyleniyordu; ama söz konusu proje 1994 yılında bütçe olmadığı için iptal edildi.
Kongre bu tür bir reaktöre gerek olmadığını düşündü ve IFR’nin nükleer silah üretiminde kullanılabileceğinden şüphelendi. Sonuçta bu teknoloji Amerika’da kullanıma girerse dünyaya satılacaktı.
İlgili yazı: Kuzey Kore İle Sınırlı Nükleer Savaş Açlık Getirir
IFR ile nükleer silah üretebilirsiniz
Bunun için önce IFR’nin ürettiği radyoaktif atıkların en radyoaktif kısmını, daha az radyoaktif olan transuranik (uranyumdan ağır) elementlerden yeni bir teknolojiyle (ateş işleme süreci) ayırıyorsunuz. Ardından, transuranik elementleri kimyasal olarak işleyip içinden plütonyum 239’u çekiyor ve nükleer başlıklara takıyorsunuz.
İkinci yöntemde ise IFR reaktörünü modifiye ederek plütonyum 238 üretimde kullanıyorsunuz. Plütonyum 238 nükleer başlıklarda kullanılıyor (Wymer et al. 1992). Kısacası IFR ile nükleer silah yapabilirsiniz.
İlgili yazı: NASA Mars’a nükleer roket teknolojisiyle gidecek
İddia 5
1986’da Sovyetler Birliği’nde yaşanan Çernobil nükleer kazasında sadece 28-64 kişi hayatını kaybetti.
Öncelikle tek bir insan hayatı da 1000 insan kadar değerlidir. İkincisi 64 kişi akut radyasyon zehirlenmesinden hayatını kaybetti. Üçüncüsü Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı ve başta Ukrayna ile Rusya olmak üzere dünyanın farklı yerlerinde çalışan tıp araştırmacılarına göre (bunların çıkar çatışması yoktur), kanser yüzünden 1986-2016 arasında 16 bin ila 93 bin kişi hayatını kaybetti.
Buna Türkiye’deki Çernobil radyasyon bulutu kaynaklı kanser ve sakat doğum verileri dahil değil; ama Akkuyu santralinde talihsiz bir nükleer kaza olursa yurttaşlarımızın soyunun, genetiğinin bozulacağını söyleyebiliriz. Bırakın ekonomik ve teknolojik açıdan nükleer enerji sektörünün yetersiz olmasını, etik açıdan bu riski almaya değer mi?
İlgili yazı: İnternet Parçalanıyor ve Splinternet Geliyor
İddia 6
Radyoaktif atıkları artık güvenle saklayabiliyoruz.
Günümüzde radyoaktif atıkları geçici olarak su havuzlarında veya kuru kaplarda saklıyoruz. Ancak, dünyanın hiçbir yerinde kalıcı radyoaktif atık saklama tesisi yok. Eski tuz madenleri bile güvenli değil. Amerika’nın eski radyoaktif atıkları yeraltı sularına sızıyor (içme ve tarımsal sulama suyuna).
Örneğin, ABD Yucca dağında kalıcı radyoaktif atık depolama tesisi inşa etmek istedi. Ancak, dağın altındaki bu tesisin inşaatı 13,5 milyar dolar harcadıktan sonra durdu. İsveç ve Finlandiya kendi depolama tesislerini üretiyor.
Oysa bu tesisleri nükleer sızıntı olmadan 100 bin yıl nasıl koruyacağımız sorusu cevapsız. Bugün dünyada nükleer savaş olsa radyasyonun geçmesi 100 bin yıl alır. Bugün Fukuşima gibi bir deprem veya tsunami olsa geçici olarak havuzda saklanan radyoaktif atıklar çevreye saçılır. Dünyada hâlâ kalıcı nükleer atık depolama tesisi yok ve Akkuyu’da santralinde de olmayacak.
İlgili yazı: Uzay Milleti Asgardia Kuruldu
İddia 7
Dünyadaki nükleer atıkları IFR (entegre reaktör) ile yakabiliriz.
Öncelikle IFR henüz tasarım aşamasında ve Akkuyu IFR teknolojisi kullanmıyor. İkincisi IFR Kongre izin vermediği için üretilmedi ve iddia 4’ten bildiğiniz gibi bu reaktör nükleer silah üretiminde kullanılabilir. Ayrıca IFR sadece düşük radyoaktiviteye sahip transuranikleri yakabilir. En zehirli atıklar ise yine yeraltında saklanmak zorunda.
Özetle Akkuyu santrali ileride Türkiye’nin nükleer silah üretme imkanına kavuşmasını sağlayacak. Ancak, bu santrali sadece sivil amaçlı kullansak bile nükleer atıkların işlenmesi ve depolanması konusunda bizi Rusya’ya bağımlı hale getirecek.
Örneğin, Rusya’nın beni kızdırırsan Akkuyu’dan desteğimi çekerim ve radyoaktif atıklarla baş başa kalırsınız deme şansı olacak (ekonomik ve diplomatik kayıpları göze almak kaydıyla). Sonuçta Türk şirketlerinin bu konuda bilgisi yok ve illa ki Rusya’dan teknik destek alacağız.
İlgili yazı: Asteroitten Sarkan Uzay Gökdeleni Analemma
Teknik bilgi dedik de
Akkuyu nükleer güç santralinin ne zaman devreye alınacağına ilişkin kesin bir tarih bulunmuyor. Bu da bütçe aşım riskini ve söylenenin tersine, en az 10 yıllık bir inşaat sürecini mümkün kılıyor. Santral 1200 megawattlık dört üniteden oluşacak ve 4800 megawattlık kurulu gücü ile tek başına Türkiye’nin elektrik üretiminin yaklaşık %6’sını karşılayacak.
Ancak, Türkiye’deki şehirlerarası otoyolları güneş paneliyle kaplarsak 2018 ihtiyacının 3 katı elektrik üretebiliriz (bunun maliyeti yaklaşık 1 milyar dolar olur). Bunu konut çatılarında elektrik üretebileceğimiz ve fazlasını devlete veya enerji şirketlerine satabileceğimiz gerçeğiyle birlikte düşünelim. Sonra şunu da ekleyelim:
İlgili yazı: Uzaya Merdiven Dayadık >> 2035’te yörüngeye roketle değil uzay asansörü ile çıkacağız
Pratikte elektriği ithal edeceğiz
Akkuyu sahası, imzalanan ikili devletlerarası anlaşma sonucunda Rus kamu şirketi Atomstroyexport’a (ROSATOM’a bağlı Atomenergoprom’un alt şirketi) bedelsiz olarak teslim edildi. Rus kamu şirketi buraya kendi bulacağı finansal kaynaklarla nükleer santral inşa edecek ve ürettiği elektriği 15 senelik alım garantisi ile Türk tarafına satacak.
İşte bu yüzden nükleer atık ve nükleer enerji konusunda Rusya’ya bağımlı olacağız; ama yurttaşımız kendi elektriğini kendi çatısında üretirse elektrik dağıtım şirketine bile bağımlılık olmayacak.
Tabii bedelsiz teslimatın da yap-işlet-devret değil de yap-işlet-sende kalsın anlamına geldiğini unutmayalım. Kısacası Akkuyu ile kendi toprağımızda üretilen elektriği Rusya’dan almış gibi pahalıya kullanacağız. Şimdi kendimize tekrar soralım: Hangisi uluslararası ilişkiler açısından daha güvenli, insan sağlığı ile çevre için daha güvenli ve ekonomik açıdan daha kârlı? Elbette ki güneş enerjisi.
İlgili yazı: LIGHTS Kızılötesi Kablosuz Şarj Cihazı Geliyor
İddia 8
Nükleer enerji küresel ısınmaya yol açan sera gazı çıkarmıyor.
Bu da yanlış bir iddia: Öncelikle dünyadaki zengin (yüksek radyoaktiviteli) uranyum izotopu maden rezervleri hızla tükeniyor ve 30 yıla pek bir şey kalmayacak. Bunun karşılığında dizel kullanarak toprağı kazıp daha fazla uranyum çıkaracağız. Üstelik her seferinde daha derini kazacağımız için işimiz uzayacak, masraflar ve dizel kullanımı artacak.
Bunun yerine, geleceğin reaktörlerinde düşük kaliteli uranyum madeni de kullanabiliriz. Buna rağmen, Akkuyu gibi nükleer santraller hem depolamayacağımız kadar büyük oranda radyoaktif atık üretecek hem de elektrik üretiminde kilowatt saat başına 131 gram sera gazı açığa çıkaracak (uranyum yakıtını kazarken tabii). Bu da küresel ısınmayı çok hızlandıracak.
İlgili yazı: 100 km’de 0 Litre Yakan Araba >> Dünyanın ilk güneş enerjili spor otomobili Immortus
Ara çözüm
Nükleer enerji sektörüne karşı objektif olmak için düşük radyoaktiviteli uranyum madenciliğine yöneleceğimizi, bunun için de dizel yerine güneş veya rüzgar enerjisi gibi sera gazı çıkarmayan temiz ve yenilenebilir enerji kaynakları kullanacağımızı söyleyebiliriz (tabii nükleer yakıt uranyum yenilenebilir kaynak değil ve bunu Rusya’dan satın alacağımız Rusya’a bu açıdan da bağımlı olacağız).
Gerçi hızlı yakıt yakan reaktörlerin bugünkü reaktörlerin yerini alması da sera gazını azaltmak için bir çözüm (çünkü az yakıtla çok enerji üretiyor ve uranyum madenciliği gereksinimi azaltıyorlar). Ancak sektörün bu teknolojilere geçmesine en az 30 yıl var).
İlgili yazı: Güneşimiz Nasıl Isı ve Işık Saçıyor?
İddia 9
A) Nükleer enerji güneş enerjisiyle birlikte kullanılabilir. B) Global enerji ihtiyacını karşılamakta güneş enerjisiyle birlikte verimli olarak kullanılabilir.
- Bu iddiayı çürütecek olursak: Nükleer reaktörler güneş enerjisi sistemlerine ucuz ve kolayca bağlanacak teknolojiler değil (İddia 10’a bakınız).
- Bazı güneş enerjisi santrallerinde elektrik üretimi için kullanılan açık döngülü gaz türbinlerini şekerkamışı ve mısırdan üretilen metanol veya etanol gibi biyoyakıtlarla çalıştırabiliyoruz; ama nükleer reaktörlere bağlayamıyoruz.
- Rüzgar ve güneş enerjisi baz yük olmadan, hidroelektrik santrali desteği bile gerektirmeden yerel elektrik ihtiyacını karşılıyor.
- Nükleer reaktör arızalanırsa onarımı güvenlik nedeniyle aylar sürüyor. Oysa güneş enerjisiyle gündüz üretilen elektriği, Elon Musk’ın SolarCity şirketinin ürettiği duvar pillerinde depolayıp akşam güneş battıktan sonra kullanabiliyorsunuz.
- Hatta güneş enerjisi santrallerinde bile elektrik kesintisine karşı batarya desteği var. Kısacası asıl güneş enerjisi arıza halinde elektrik üretiminde büyük azalmaya yol açmıyor. Hele kendi evinizin çatısına bile 3 kilowatt saatlik güneş paneli sistemi kurabileceğini düşünürseniz.
- Güneş enerjisinin nükleer enerjiden daha ucuz olduğunu tekrarlamaya gerek yok sanırım. Bırakın dev reaktör kulesini, güneş ışığı bedava!
- Ayrıca beteri var: Nükleer enerji sektörü güneş ve rüzgar enerjisini teşvik etmeye ayrılan bütçeyi kullanıyor. Hükümet nükleer enerjiyi teşvik ederken güneş enerjisi fonlarını azaltıyor. Kısacası bırakın, nükleer enerjinin güneş enerjisiyle uyumlu olmasını, temiz güneş enerjisine resmen rakiptir.
İddia 10
Nükleer reaktörler kolay ölçeklenebilen, yani ihtiyaca göre elektrik üretimini artırabilen, esnek ve verimli sistemler. Teknik olarak yük takibi ile uyumlu olan sistemler.
Fransa, zamanında Sovyetler Birliği korkusuna nükleer enerjiye geçti. Hatta elektriğin yüzde 77’ini nükleer santrallerden üretiyor. Ancak sadece bir iki reaktör yük takibine, yani güneş enerjisi gibi alternatif elektrik sistemlerine bağlanmaya uygun.
Üstelik bunları da geçici olarak yük takibi modunda kullanabiliyor (teknik detaylar blog yazımızın kapsamı dışında ama meraklısına şurada). Son olarak yük takibi baz yük güç istasyonları için iki açıdan dezavantajlı:
- Verimli olmadığı için bakım maliyetlerini artırıyor.
- Elektrik tüketiminin azaldığı uyku saatlerinde enerji şirketlerinin gelirlerini azaltıyor. Buna karşın nükleer reaktörlerin yük takibiyle uyumlu olması için ilk yatırım maliyetlerini artırmak da gerekiyor.
Fransa bu sorunu nükleer enerjiyle üretilen elektriği komşularına satarak sübvanse ediyor. Avustralya ise yüksek baz yük maliyetlerini elektrik tüketiminin azaldığı saatlerde su ısıtmayla sübvanse ediyor (uyku saatlerinde termik santraller yerine su ısıtma sistemleri kullanıyor).
İlgili yazı: Güneş Enerjili Otoyollar >> Fransa temiz enerji için yollara güneş paneli döşeyecek
İddia 11
A) Yenilenebilir enerji nükleer enerjiden daha pahalı. B ) Nükleer enerji yeterince teşvik alsa güneş enerjisi kadar ucuz olur.
Daha neler? Güneş ışığı bedava, uranyum parayla; ancak, nükleer enerjinin daha pahalı olduğunu seviyelendirilmiş enerji maliyetleri (LCOE) açısından bakarak da gösterebiliriz: Bunun için de yerinde kurulum, lokasyon, ilk yatırım maliyeti, faiz oranı ve kapasite faktörünü (gerçek ortalama güç çıkışı / nominal güç) dikkate alabiliriz.
Özetle nükleer enerji LCOE maliyet tahminleri 2014 öncesinde 108$/megawatt saat ve 2015 öncesinde de 97-132$/megawatt saat olarak gösteriliyor (bu ikincisinde güneş enerjisi bütçesinden kısılan devlet teşvikleri hesaba katılmış; ama kredi teminatı ve eski santrallerin yıkım maliyetleri dikkate alınmamıştır).
İlgili yazı: Lazer Işınlı Güneş Enerjisi Uydusu Geliyor
Nükleer enerji pahalı
Ancak, bu tahminlerde Avrupa’nın basınçlı su reaktörü (EPR) inşaatlarının bütçeyi üç kat aştığı söylenmiyor (iddia 5). Nitekim İngiltere, Hinkley’deki EPR reaktör inşaatı önerisinin 35 yıldaki teminat ve enflasyon dahil olarak hesaplanan maliyeti 144$/megawatt saat (hem de 2012 kuruyla).
Daha net söyleyelim: Bu maliyet toptan elektrik satış fiyatının iki katına karşılık geliyor! Tabii 15,3 milyar dolarlık maliyetin kaza sigortası ve yetersiz sigorta kısmı da İngiliz yurttaşlarının sırtına vergi yükü olarak binecek (ayrıntılı maliyetleri şurada, şurada ve şurada bulabilirsiniz).
Dahası ekonomik sabotaj var
Nükleer enerji teşvikleri son 50 yılda ya sabit kaldı veya arttı. Ancak, devletin güneş enerjisi teşvikleri son 10 yılda ya azaldı ya da tümüyle sıfırlandı. Buna rağmen tekrarlıyoruz; uranyum parayla, güneş ışığı bedava. Devletler nükleer enerjiye yatırım yaparak yurttaşın ödediği vergileri çarçur ediyor.
İlgili yazı: 10 Adımda kara deliğe düşen astronota ne olur?
İddia 12
Güneş enerjisi büyük güneş tarlaları gerektiriyor. Bunlar tarıma ayrılacak geniş arazileri kaplıyor. Emlak maliyetleri çok yüksek oluyor, tarlalar santral olunca açlık tehlikesi ortaya çıkıyor.
Tersine; asıl hidroelektrik santralleri, baraj gölleri ve biyoyakıt için kullanılan mısır tarlaları çok yer kaplıyor. Güneş enerjisi sistemlerini ise bir metrekare toprak kullanmadan evinizin çatısına kurabilirsiniz. Örneğin Bursa’daki fabrikaların çatısında kaç futbol sahalık güneş paneli alanı var?
Bugün dünyanın elektrik ihtiyacını karşılamak için Portekiz büyüklüğünde bir alanı güneş paneliyle kaplamak yeterli. Ancak, bu Portekiz’in üstünü örtmek anlamına gelmiyor:
Burada çatıları, mevcut güneş santrali alanını, saydam güneş paneli takılacak konut ve gökdelen camlarını da hesaba katabiliriz. Dahası güneş ışığından elektrik üreten grafen boya yaygınlaştığında spreyle boya sıktığınız her yer (mesela bahçe duvarı, cadde, otopark ve ev cephesi elektrik üretecek). Ölçeklenebilirlik budur (güneş santralleri araziyi işgal ediyor diyorlar ya işgal oranı yüzde 1-2’dir).
Güneş enerjisinin rakibi yok
Sayısal verilerle konuşursak: Avustralya Enerji Pazarı’na göre güneş ve rüzgar enerjisiyle elektrik ü
retmek için nükleer enerjiden daha az arazi gerekiyor. Buna nükleer santrallerin çevresinde yer alan 20 km çapındaki tampon bölgeyi de ekleyelim (nükleer kaza riskinde en yakın ev ve tarla santrale 20 km uzak olsun ve nükleer serpintiden pek (!) etkilenmesin diye boş bırakılarak ziyan olan arazi).
İlgili yazı: Uzaydan İnternet Motoru Elektrosprey
İddia 13
Güneş enerjisinin enerji amortisman süresi (para değil, üretilen elektrik miktarı olarak) güneş enerjisi sistemi, paneli ve güneş santrallerinin kullanım ömrüne eşittir. Bu da ekonomik değildir.
Aslında bu değerler iddia edilenden çok farklı: Bu değerler güneş enerjisi güç modülleri için 0,5-1,8; büyük rüzgar türbinleri için 0,25-0,75; CST grafiğindeki parabolik çukurda 2; nükleer enerjide kullanılan zengin uranyum izotopu için 6,5 ve az radyoaktif uranyum madenciliği için tam 14’tür! Düşük oran düşük maliyet demek olduğuna göre, güneş enerjisi daha ucuzdur (Diesendorf 2014, Tablo 5.2).
Ayrıca güneş enerjisi için daha uzun amortisman süreleri önerenler, güneş enerjisinin termik santral gibi baz yük santralleriyle desteklenmesi gerektiğini varsayıyorlar. Daha önce söylediğimiz gibi güneş enerjisi için baz yük tümüyle gereksiz; yani bu santralleri kurmaya gerek yok.
İlgili yazı: Hava Soluyan Roket ile Mars’a Hızlı Uçuş
İddia 14
Danimarka Avrupa’nın en pahalı elektriğini kullanıyor; çünkü rüzgar enerjisi ile elektrik üretiyor. Yenilenebilir ve temiz rüzgar enerjisi nükleer enerjiden pahalı.
Bunun sebebi Danimarka’nın elektrikten çok yüksek vergi alması. Bu vergi de rüzgar enerjisini sübvanse etmekte kullanılmıyor! Oysa Danimarka’nın vergisiz elektrik faturası AB ortalamasında. Buna karşın Danimarka, rüzgar enerjisini perakende elektrik fiyatını az artıran tarife garantisiyle sübvanse ediyor. Bu açığı da rüzgar enerjisi elektrik üretim fazlasını toptan satarak kapatıyor.
Özetle rüzgar enerjisi nükleer enerjiden hem para, hem insan sağlığı hem de sürdürülebilir çevre maliyeti olarak (tekrarlıyorum tüm maliyet kalemlerinde) kat kat ucuzdur.
İlgili yazı: Ay’a Gitmedik Komplo Teorilerini Çürüten 10 Kanıt
İddia 15
Güneş enerjisi elektrik sistemlerinin çok verimli olduğunu gösteren bilgisayar simülasyonları gerçek ekonomik şartları dikkate almadığı için gerçekçi değil.
Bu modeller gerçekten çok basit ama son derece modüler modeller; yani simülasyonlara gerçek faktörleri parça parça ekleyerek çok gerçekçi maliyet tabloları çıkarabiliriz. Kısacası bu bilgisayar simülasyonları ile hiç zarar etmeden gerçek güneş enerjisi santralleri kurabiliriz.
İlgili yazı: Düz Dünya Teorisini Çürüten Gerçek Video
Örneğin
UNSW Avustralya grubu, Avustralya Ulusal Elektrik Pazarı’nın yüzde 100 yenilenebilir enerjiden (rüzgar ve güneş) oluştuğu bir simülasyon yaptı. Bu simülasyon bir yıla yayılan saatlik basamakları içeriyordu. Gerçek rüzgar çiftlikleri kurulurken sadece ek maliyetleri ekleyerek çok gerçekçi yatırımlar yaptılar. Kısacası bilgisayar simülasyonlarına güvenerek güneş enerjisi yatırımları yapabilirsiniz.
Daha güncel simülasyonlarda ise ekonomik veriler kullanıldı. Örneğin güneş ve rüzgar enerjisinin birlikte kullanılması hesaba katıldı. Sonra bunlarla çevreye daha az sera gazı saçan fosil yakıtlarla elektrik üretimi maliyetleri karşılaştırıldı.
Sonunda simülasyon süresi saatlik veri ile altı yıla çıkartıldı. Güneş enerjisi Avustralya’da 43 alt bölgeye dağıtıldı ve her yörenin eş miktarda güneş ışığı almadığı da (kış sezonu vb.) hesaba katıldı. Buna rağmen Avustralya’nın elektrik ihtiyacının tamamını yüzde 100 yenilenebilir rüzgar ve güneş enerjisiyle ucuza karşılayabileceği görüldü.
İlgili yazı: Piramitleri Uzaylılar Yaptı Teorisini Çürüten 14 Kanıt
Amerika daha iyisini yaptı
Stanford Üniversitesi, tüm ülkenin elektrik ihtiyacını güneş ve rüzgar enerjisiyle karşılamak için altı yıl süreli, ama bu kez 30 saniye çözünürlüklü bir simülasyonla hesapladı. Yüksek çözünürlüklü simülasyonda da güneş enerjisi en ucuz elektrik üretim sistemi çıktı.
Bu arada bilgisayar simülasyonlarını en yüksek sesle eleştiren uzmanların ise elektrik sistemlerini bilgisayarla modelleme, fizik bilimi, bilgisayar bilimleri, mühendislik ve uygulamalı matematik alanlarında hiçbir uzmanlığı bulunmuyor:
Avustralya’daki güneş enerjisi karşıtları iki biyolog, bir sosyal hizmetler öğretim üyesi ile bir iş ve uğraşı terap
istinden oluşuyor.
İlgili yazı: Bigelow Ay’a Şişme Uzay İstasyonu Gönderecek
Bilimsel okuryazarlık bilinci
İşte bu yüzden Nobel ödüllü bilim insanımız Aziz Sancar’ın Akkuyu’da kurulacak nükleer santrali tanıtan kamu spotunda yer alması ve bu santralin temiz enerji üreteceği söylemine destek vermesi yanlış oldu.
Aziz Sancar nükleer fizikçi değildir. Bilimsel düşünce disiplini gereği sadece kendi alanında açıklama yapması gerekir. Aziz Sancar’ın Nobel ödüllü DNA araştırmaları var (DNA onarımının mekanistik çalışmaları). Bu yüzden nükleer radyasyonun DNA’yı bozarak kanser yaptığını bildiğini varsayıyoruz.
İlgili yazı: Kuantum ışınlama Rekoru: Çin Uzaya Foton Işınladı
Sonuç
1) Mersin’de inşa edilen Akkuyu nükleer güç santrali zehirli nükleer atık çıkaracak. 2) Bu radyoaktif atıkların Türkiye’de depolanması veya Rusya’ya taşınması sorun olacak ve ölümcül risk taşıyacak. 3) Santralin soğutma bacalarından tehlike anında radyoaktif buhar sızması veya deniz suyunun zehirlenmesi riski bulunacak. 4) Su soğutma sisteminin deprem ve benzeri sebeplerle arızalanması reaktör erime riskine (yeni bir Çernobil kazası) yol açacak.
Biz de yukarıdaki veriler ışığında, temiz güneş enerjisinin nükleer enerjiden daha ekonomik olduğunu ve Türkiye’nin elektrik ihtiyacının üç katını üretebileceğini gördük. Artan ihtiyaca göre son derece ölçeklenebilir bir teknoloji olduğunu, rüzgar enerjisiyle fazla yatırım gerektirmeden kullanılabildiğini ve baz yük için termik santral ihtiyacı doğurmadığını da anladık.
İlgili yazı: Küresel Isınmaya Karşı Sera Kentler
Kaçak kullanım ödemek yerine
Ülkemizin endüstri 4.0 ilkelerine göre hızla kalkınması için devletin ucuz güneş enerjisi sistemlerini teşvik ve sübvanse etmesi gerekiyor. Öyle ki elektrik faturasında kaçak kullanım bedelini yurttaşa ödetmek yerine, konut çatılarına kurulan güneş enerjisi sistemlerinin maliyetleri azaltabiliriz.
Başbakan Binali Yıldırım’ın da geçen yıl söylediği gibi, Türkiye’deki 10 milyon çatıdan ucuz elektrik üretmenin yolu güneş enerjisini desteklemekten geçiyor. Ancak, bunun için çatısına güneş enerjisi sistemi kuracak yurttaştan harç, vergi ve lisans altında 15 yıllık elektrik faturasını peşin almaktan vazgeçmemiz gerekiyor.
Açıkçası güneş enerjisi sistemlerinin çıplak satın alma fiyatı 5000 TL civarındayken anahtar teslim maliyetlerin 8000 doları bulması, ülkemizde enerji maliyetlerini artırarak Türkiye’nin uluslararası arenada rekabet gücünü azaltıyor ve enflasyonu tetikliyor.
Bunu düzeltmek elimizde: Unutmayalım ki ilgili kanun çıktığı için yurttaşlarımız kendi çatısında ürettiği elektriği satarak para kazanacak ve en temel maliyet kalemi olan enerji üzerinden katma değer yaratacak. Biz de lisans bedelini düşürerek ve lisans verme yetkisini çatıda güneş enerjisinin en büyük rakibi olan elektrik dağıtım şirketlerinin elinden alarak güneş enerjisi maliyetini ilk etapta 4700 dolara çekebiliriz.
İlgili yazı: Ay Üssü Alfa Ne Zaman Kurulacak?
Sonsöz
Her şeye rağmen gerçekten temiz nükleer enerji istiyor musunuz? O zaman 20 yıl sonrasına, geleceğe yatırım yapmamız lazım: Almanya başbakanı Merkel, 2016 yılında nükleer füzyon test reaktörü açtı.
Deneysel nükleer füzyon teknolojisi ticari kullanıma girince Akkuyu’dan 10 kat fazla elektrik üretecek. Üstelik daha ucuza üretecek ve çok daha az radyoaktif atığa yol açacak. Dahası talihsiz bir nükleer kazada reaktör erimesine bağlı Çernobil riski de olmayacak.
İlgili yazı: Almanya’dan Nükleer Füzyon Atağı >> Merkel düğmeye bastı, yeryüzünde güneş yaktı
Radyasyon yaymayan nükleer enerji
İşin ilginci, nükleer füzyon reaktörlerinde yakıt olarak kullanmak üzere uydumuz Ay ve uzak Uranüs gezegeninden helyum 3 gazı getirirsek hiç nükleer radyasyona yol açmayan nükleer füzyon reaktörü de geliştirebiliriz.
Bu sebeple Akkuyu nükleer santrali gibi 70 yıllık eski teknolojilere yatırım yapmak yerine, paramızı nükleer füzyon reaktörlerine harcayabiliriz. Ne de olsa nükleer füzyon reaktörlerinde kullanılan ağır suyu deniz suyundan elde edebiliyoruz. Hem de güneş enerjisiyle üretilen ucuz elektriği kullanabileceğimiz elektroliz yöntemiyle 😉
Sözün özü, küresel ısınmayı sera kentlerle önlemek ve dolayısıyla bu kentlere gereken enerjiyi üretmek için geleceğimiz önce güneş enerjisinde ve sonra da gerçek güneş enerjisi olan nükleer füzyonda yatıyor.
Akkuyu Nükleer Güç Santrali
1Diesendorf M (2014) Sustainable Energy Solutions for Climate Change. London: Routledge and Sydney: NewSouth Publishing.
2Diesendorf M (2016) Subjective judgments in the nuclear energy debate. Conservation Biology doi:10.1111/cobi.12692.
3Kerry, Senator J (1994) Energy and Water Development Appropriations Act, 1995. Congressional Record, 11 August.
4Wymer RG et al. (1992) An Assessment of the Proliferation Potential and International Implications of the Proliferation Potential and International Implications of the Integral Fast Reactor. Martin Marietta K/IPT-511 (May); prepared for the Departments of State and Energy.
World Nuclear Industry Status Report 2015
Yazınızın tamamı dezenformasyonla dolu.
Aziz sancar Nükleer fizikçi değil, bu konuda açıklaması etik değil demişsiniz, bunu söyleyen siz felsefe mezunusunuz.
Nasıl olacak?
Ayıp denen bir şey var.
Yazdığınız yazı bilimsel yazı falan değil, greenpeace goygoyu. Siyasi politik bir yazı.
1) Aziz Sancar nükleer radyasyonda DNA hasarı üzerine yaptığı çalışmalarla Nobel ödülü aldı. Bir bilim insanı olarak radyasyonun DNA’ya hasar verdiğini bilmesi gerekir. Burada herkes diplomasını aldığı alanda konuşabilir diye bir kural yok. Bilimsel gerçeklere uygun her bilgi verilir. Ben de yazılarıma hakemli dergiler ve uluslararası kuruluşlardan referans veririm; yani ben de söylediklerimi bilimsel olarak kanıtlayabildiğim sürece, kaynak gösterdiğim sürece yazabilirim. Asıl tersini söylemek mantıksızdır. Aziz Sancar bilim insanı olduğu halde bilimsel gerçeklere aykırı konuşmuştur.
2) Bu yazıda uluslararası kurum ve kuruluşların raporları ve hakemli dergi makaleleri yer almaktadır. Dolayısıyla yazı politik değildir. Asıl sizin yorumunuz politiktir. Üslubunuza ve yönteminize dikkat etmelisiniz. Bu yazı hakkındaki kişisel fikirleriniz bu blogun okurlarını ve beni ilgilendirmiyor. Bilimsel ve kurumsal olarak uluslararası alanda geçerli raporlarınız sunabilirsiniz. O zaman seve seve onaylarım.
3) Yine de bu noktaları açıklığa kavuşturma fırsatını değerlendirdiğim için memnunum.
Ben bu nükleer reaktörün amacının sadece enerji ihtiyacının karşılanması olduğunu düşünmüyorum.Amaç teknoloji transferi olabilir.Sırf bu iş için 400 kişi Moskova Devlet Üniversitesinde eğitim görüyor.Bu 400 kişi ilk rektörü işletmeyi öğrenir ikincide nasıl yapıldığını öğrenir.Her zaman deriz Temiz nükleer enerji füzyondur diye dünyada nükleer fisyonda uzmanlaşmadan füzyon reaktörü yapan yada yapmaya çalışan ülke var mı? Hayır yok.ayrıca geçen bir haber görmüştüm Türkiye toryum reaktörü geliştiriyor diye.
http://www.thoriumenergyworld.com/news/turkey-joins-the-thorium-race
Yani bence amaç enerji ihtiyacını gidermekten ziyade teknolojiyi kazanmak.
Kirletme konusuna gelirsek sizinde dediğiniz gibi nükleer enerji dünyanın sadece yüzde 10 gibi az bir ihtiyacını karşılıyor.Ülkeler bugün enerji konusunda hala yüz yıl öncesi gibi kömür ve petrol yakıyor, bu dünyayı nükleer fisyondan daha çok kirletiyor. Çinde hava o kadar kirli ki bir gün solunan hava ciğerlerinize 3 paket içilen sigaranın verdiği zararı veriyor.Aynı şekilde türkiyede enerjide rus petrol ve doğal gazına bağlı.
Nükleer silah konusuna gelirsek ben nükleer silahlara karşı bir insanım ama bu bazı diğer devletlerin nükleer silahı olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Tıpkı dediğiniz gibi Akkuyu nükleer santralinde nükleer silah yapımında kullanabileceğimiz nükleer atıklar türkiyenin kontrolüne bırakılıyor.Ayını şekilde Sinopa yapılacak ikinci nükleer santral sözleşmesinde de japonya ile plütonyum üretim iznini almışız. Ki bu izin şuan yapımına devam edilen birleşik arap emirlikleri rektörüne verilmemişti.
http://www.hurriyetdailynews.com/ankara-adds-uranium-clause-in-nuclear-deal-with-tokyo-60729
Başta dediğim gibi ben nükleer silahlara karşıyım. Eğer nükleer silahlar oılmasaydı amerika rusya gibi zorba devletler diğer devletlere bu kadar baskı yapamazdı. Ama yüzleşmemiz gereken birde gerçek var oda dünyada başka devletlerin nükleer silahı olduğu ve ben bu reaktörün amaçlarından birininde silah yapmak olduğunu düşünüyorum ve destekliyorum. Belki kullanmayız ama herkeste olduğu gibi bizimde olur nükleer caydırıcılığımız olur.
Yorumu tekrar okuyunca sanki siz yazınızda nükleer enerji ile petrolü karşılaştırmışsınız gibi cevap vermişim.Güneş enerjisinin diğerlerinden daha temiz bir enerji olduğunda bende sizinle aynı fikirdeyim.Ama bana göre nükleer enerji ve güneş enerjisi beraber kullanılabilir.
Nüklüer Santral için ülkemiz 40-50 sene geç bile kaldı. Bugün nüklüer santralı olmayan batılı birtek batılı ülke bile yok. Hepsi çevreci sözde bu santralleri kapatacaklar ama kapatan eden de yok.
Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin nüklüer güce erişmesini engellemek için yıllardır bu cevre ayağı çevre masalları tezgahlanır. Fıransa gibi enerjisinin %70’ni nüklüer santrallerden karşıalayan bir ülkede çevre sorunu yaşanmış mı?
Tüm yazılarınızı beğenerek okuyan biriyim ama bu konuda hiçbir fikrinize katılmıyorum. Bu ülkede şuan enaz 10-20 nüklüer santral olmalıydı geç bile kalındı.
Nükleer santrallere ben de karşı değilim fakat maalesef ülkemiz iş kazalarında açık ara Avrupa lideri ve dünyada da ilk sıralarda. Bunun sebeplerini tek tek saymamın lüzumu yok fakat Türkiye’de denetleme işi o kadar kötü durumda ki (özellikle inşaat sektöründe; ne de olsa en çok can kaybının yaşandığı sektörlerden biri) nükleer santral gibi çok önemli bir tesisin denetiminin kimlerin eline kalacağını düşünmek bile istemiyorum. Olası bir kaza durumunda da kaderciliğe bağlanacağı için, yok abi kalsın nükleer santral (Türkiye’nin nükleer kazalara karşı bir güvenlik altyapısı var mı; yok. Radyasyondan koşarak mı kaçacaz?) Ha illa nükleerse; füzyon reaktörlerine yatırım yapılsın. Gerçi ona da yatırım yapamazlar; ne teknolojimiz var ne de paramız.
hocam yazılarınızı beğenerek okuyan birisi olarak sizin söylediğinizin %100 aksini söyleyen bilimsel kaynaklı yazı ve videolar ekleyebilirim. yazınız baştan aşağıya greenpeace söylemi. fransa’da elektik fiyatı almanya’nın yarısı ve elektiğinin %77’si nükleerle karşılıyor. almanya rüzgar ve elektriğe yaptığı tüm yatırımlara karşı elektriği pahalı ve karbon emisyon değerlerini yakalamış bile değil. güneş paneliyle dolu otonbanlar hayata geçmiş değil. güneş enerjisinin tek başına dünyanın enerjisini karşılacağı firkiniz ise ütopya. kusura bakmayın bu kadar bilim dışı bir yazı sizden beklemezdim. güneş enerjisi konusunda kaynak paylaşmanızı rica ediyorum. Aşağıdaki video sizin anlattıklarınızın tam aksini bilimsel verilerle anlatıyor https://www.youtube.com/watch?v=ciStnd9Y2ak&fbclid=IwAR0GvFxaH8ALwC0P_OZ63B0HqkisjjYoPJ0dKwQ5yNzI33UVc2aBj05_znM
Merhaba Mert Bey, aslında benim yazımın altında Atom Enerjisi Kurumu raporları ile diğer bilimsel kaynaklar var. Listeyi tekrar kopyalıyorum aşağıya. Videoyu tabii ki izlerim, ancak sizin tüm söylediklerinizin aksini söylüyor çok yuvarlak bir ifade. Doğru söylüyor mu ayrıca bakmalı. Nükleer enerji temiz değildir. Akkuyu santrali açılmalı mı sorusu ayrıca sorulmalı. Aslında bu Rus telkiniyle alınan politik bir karardır. İşin içinde İncirlik’e karşı Rusların Akdeniz’de liman istemesi var; ama teşekkür etmek yerine Yunanistan’la anlaşarak Türkiye’yi dışlayıp Akdeniz’de petrol arıyorlar. Neyse, bilimsel kaynaklara gelirsek yazının içindeki köprülere ek olarak şu kaynakları kullandım. Ciddiyet açısından video yerine bunlara bakmak gerekir:
Diesendorf M (2014) Sustainable Energy Solutions for Climate Change. London: Routledge and Sydney: NewSouth Publishing.
2Diesendorf M (2016) Subjective judgments in the nuclear energy debate. Conservation Biology doi:10.1111/cobi.12692.
3Kerry, Senator J (1994) Energy and Water Development Appropriations Act, 1995. Congressional Record, 11 August.
4Wymer RG et al. (1992) An Assessment of the Proliferation Potential and International Implications of the Proliferation Potential and International Implications of the Integral Fast Reactor. Martin Marietta K/IPT-511 (May); prepared for the Departments of State and Energy.
World Nuclear Industry Status Report 2015