Evrenimiz Yok Olduktan Sonra Ne Olacak?
|Evrenimiz yok olduktan sonra uzay-zamana ne olacak? Madde ve enerjiden, kara deliklerden geriye bir şey kalacak mı? Uyumlu Döngüsel Kozmoloji (CCC) teorisine göre evren sonsuza dek genişleyecek, zamanın akışı duracak ve evrenin küllerinden yeni evrenler doğacak. Büyük patlama ile kozmik yokoluşu birleştiren CCC teorisini zamanın ve kütlenin kökeniyle görelim.
Evrenimiz ve döngüsel kozmoloji teorisi
Evreni oluşturan büyük patlama sırasında uzay çok küçük, sıcak ve yoğun bir yerdi. Sıcak büyük patlama anında evrenin sıcaklığı 1032 dereceydi. Uzay o zamandan beri genişliyor ve bugün evrenin yüzde 68’ini oluşturan karanlık enerji nedeniyle genişlemesi son 5 milyar yılda gittikçe hızlanıyor. Evrenin büyüklüğü her 10 milyar yılda iki katına çıkacak ve evren sonsuza dek genişleyecek.
Nitekim uzay büyük patlamadan beri sürekli soğuyor ve bugün sadece -270 derece sıcaklıkta olan evren uzak gelecekte daha da soğuyacak. Yıldızların söndüğü, kara deliklerin buharlaştığı, madde ile enerjinin bildiğimiz anlamını yitirdiği ve zamanın akışının durduğu bir yer olacak. Evrenin nasıl ve ne zaman yok olacağını yazdım. Bugün de evren yok olduktan sonra ne olacağını göreceğiz.
Matematik fizikçisi Roger Penrose ile Paul Tod’un geliştirdiği Uyumlu Döngüsel Kozmoloji (CCC) teorisine göre evren yok olduktan sonra uzay boşluğundaki küllerinden yeni bir evren doğacak ve o yok olduktan sonra da başka bir evren ki bu böyle sürüp gidecek.
Üstelik CCC’ye göre uzak gelecekteki büyük ve ölü uzay boşluğu ile 13,78 milyar yıl önce gerçekleşen Büyük Patlamadaki küçük ve sıcak uzay nüvesi özünde aynı şey. Peki bebek evrenin kanlı canlı olduğu sıcak büyük patlama ile son nefesini vereceği soğuk ve karanlık uzay boşluğu nasıl aynı şey olabilir? Döngüsel kozmolojiyle görelim:
İlgili yazı: Hiçliğin Fiziği: Sıfır Noktası Enerjisi Nedir?
En acayip kozmoloji teorisi
CCC teorisi o kadar sıra dışı ki bizzat Sir Roger Penrose bununla ilgili makaleyi yayınlarken başlıkta çok sıra dışı olduğunu belirtti. Teori özetle diyor ki genişleme hızı katlanarak artmakta olan evren sonsuzluk kadar uzak bir gelecekte inanılmaz bir büyüklüğe ulaşacak. Bütün kara delikler ve madde parçacıkları buharlaşıp bozunarak zayıf radyasyona dönüşecek.
İşte bu nedenle uzak gelecekte neredeyse sonsuz büyüklükte olacak boş uzayla evreni doğuran büyük patlama anında neredeyse sonsuz küçüklükte olan uzay nüvesi aynı şey olacak. Böylece uzay boşluğunda kendiliğinden yeni büyük patlamalar gerçekleşecek ve belki de sonsuz sayıda yeni evren doğacak. Dahası bizim evrenimiz de bizden önce ölen bir evrenin küllerinden doğmuş olabilir.
Öyleyse Uyumlu Döngüsel Kozmolojideki uyumluluk ne demek? Matematikte uyumlu ölçekleme terimi geometrik şekillerin ölçeklenirken değişmeyen yanlarını gösterir. Örneğin 1 santimetreküplük bir küple 1 kilometreküplük küp kenar sayısı ve kenar açısı gibi özelliklerde özdeştir.
Biz de CCC’de büyük patlamayla yok oluşun özdeş olduğunu kast ediyoruz. Ayrıca bir kağıda birbirine farklı açılar yapan birkaç doğru çizebilir ve bunların sonsuza uzandığını düşleyebilirsiniz. Çizgiler uzadıkça araları açılır ama iki doğru başlangıçta birbirine 20 derece açı yapıyorsa sonsuz uzaklıkta da hep 20 derece açı yapacaktır. En basit uyumlu ölçekleme budur.
Evreni bu kadar kolay ölçeklemeyiz
Yaşadığımız evren kağıda çizili birkaç düz çizgiden ibaret değildir. Kütlenin uzayı büktüğü ve zamanı oluşturduğu bir yerdir. Evren üç uzay boyutuyla bir zaman boyutundan oluşur (Zamanı geometrik bir boyut gibi gören genel görelilikteki blok zaman modeline bakınız). Bu yüzden evrendeki iki atomun yan yana olması ile 1 milyar ışık yılı uzaklıkta olması çok şeyi değiştirir. Peki uyumlu döngüsel kozmoloji bunları nasıl bağdaştırıyor da büyük patlamayı yok oluşla eşliyor?
İlgili yazı: Natron Gölü Kuşları Nasıl Taşa Çeviriyor?
Evrenimiz için uzay-zaman diyagramları
Penrose evrenin başlangıç ve yok oluş anını eşlemek için Einstein’ın görelilik teorisindeki ızgara uzay şemalarından esinlenerek özel uzay-zaman diyagramları çiziyor. Evrenin uyumlu ölçeklemesini bu diyagramlarla geometrik olarak gösteriyor. Biz de resimdeki gibi iki evren alalım. Biri sadece 1 ışık saniyesi genişlikteki bir küp olsun. Diğeri de kenar uzunluğu 1 milyar ışık yılı olan bir küp.
Birinci küpte ışık 1 saniyede uzayı kat eder. Diyelim ki bu evrenin ömrü 1 saniye olsun. İkinci küpte ışık uzayı 1 milyar yılda kat eder. Bunun ömrü de 1 milyar yıl olsun (Öyle ki büyük evren küçük evrenden milyar kere milyar kat büyüktür). Bütün bunlara ek olarak söz konusu evrenler ışık parçacıkları olan fotonlardan başka hiçbir şey içermesin.
Dahası eş sayıda foton içersin ve bunlar kağıt örneğinde olduğu gibi büyük patlama anında birbiriyle aynı açıda olan ışık ışınları oluştursun. Bu durumda iki evren birbirine özdeş olmaz mı? Küçük evrende fotonlar 1 saniyede ve büyük evrende 1 milyar yılda eş açılı ışınları çizmez mi? Kesinlikle çizer. Öyleyse uyumlu ölçeklemeye göre iki evren birbirine özdeştir.
Şimdi diyeceksiniz ki “Ama hocam, biri küçük ve diğeri büyük. Birinde fotonlar uzayda 1 saniye ve diğerinde 1 milyar yıl geçiriyor. İkisi farklıdır.” Aslında değil. Fotonların durgun kütlesinin olmadığını hatırlayın. Fotonların kütlesi yoktur ve hep ışık hızında giderler. Hiçliğin fiziğinde belirttiğim gibi fotonların menzili de sonsuzdur. Bu nedenle fotonlar için zaman geçmez. Onlar hiç yaşlanmaz. Bu yüzden iki evren arasında bir fark yoktur.
İlgili yazı: Gerçek Adem: ilk insan ne zaman yaşadı?
Evrenimiz foton evreniyle aynı mı?
Penrose büyük patlama anındaki küçük evreni sonsuz gelecekteki devasa evrenle işte bu şekilde eşleştiriyor: Unutmayın ki enerjiyi yok edemez ve yoktan var edemezsiniz. Bu nedenle bugün evrende kaç foton varsa 105600 yıl sonra da o kadar foton olacaktır. Yıldızlar ışık saçar, Dünya gezegeni fotonları emer ve ısı olarak tekrar yayınlar. Toplam sayı değişmez.
Tabii yaşlı evrendeki ışık ışınlarıyla bebek evrendeki ışınların aynı açıda olmayacağını söyleyebilirsiniz. Yıldızların doğumu ve ölümü yeni ışınlar yaratacaktır fakat bu uyumlu ölçeklemede hiçbir fark yaratmaz. Sonuçta 1) Sonsuzluk kadar uzun bir süre sonra evren neredeyse fotonlardan oluşacak ve 2) Evrendeki madde-enerji yoğunluğu aşırı azalacak. O zaman her yerde foton enerjisi ortalama aynı olacak ve bebek evrenle yaşlı evrenin ışınlarının farklı açı yapmasının bir anlamı kalmayacak.
Biz de buraya dek CCC teorisindeki uyumlu ölçeklemenin mantığını gördük. Şimdi de Penrose’un bebek evrenle yaşlı evreni aynı diyagram üzerinde nasıl çizdiğini göreceğiz. Böylece genç evrendeki yıldız ışığıyla yaşlı evrendeki soluk foton çorbasının neden özdeş olduğunu geometride göstereceğiz.
Uzayın şemasını çıkaralım
Zamanın akması ve saatlerin tıklaması için kütle olması, kütlenin de uzayı bükmesi gerekir. Yerçekimi uzayı nasıl büküyor yazısında anlattığım gibi 3B uzay düz olsa da zamanla birlikte 4B olan evrenimiz tıpkı Anadolu’nun stepleri gibi eğri büğrüdür. Gezegenler, yıldızlar ve kara deliklerin yerçekimi uzayda çukurlar oluşturur ama bu evreni çizmek için basitten başlayalım: 2 boyutlu bir Kartezyen düzlem çizelim. Öyle ki dikey kenarı (x çizgisi) zaman ve yatay kenarı da (y çizgisi) uzay olsun. Şimdi resim çizerek uzay-zamanla oynamaya hazır mısınız?
İlgili yazı: Kodlama İçin En Gerekli 16 Programlama Dili
Penrose diyagramları ile evrenimiz
Resimde gördüğünüz uzay-zaman düzlemindeki kareler bir parçacığın veya roketin uzayda belirli zamanda ne kadar yol aldığını gösterir. x, y düzlemine belirli bir açı yapan çizgiler de örneğin bir roketin yönünü gösterir. Uzayda sürekli yön değiştiren bir roket bu ızgarada yılankavi çizgiler çizecektir. Oysa sadece kütlesiz parçacıklar ışık hızında gidebilir (fotonlar vb.). Işık çizgileri de bu ızgaradaki x, y düzlemine her zaman 45 derece açı yapacaktır.
Elektron ve roket gibi kütleli cisimler ise x, y düzlemine ancak 45 dereceden daha dar bir açı yapabilir. İdeal olarak Kartezyen düzlemdeki ızgaralar Planck uzunluğundadır. Bu da ışığın Planck anında aldığı yola eşittir ki evrenimiz Planck ölçeğinden daha küçük ölçeklerde tanımsızdır. Oysa uzayla zamanın bölünmez bir bütün ve birbirine göre olduğu görelilik teorisinde hızlanan veya yön değiştiren cisimlerde zamanın akışı yavaşlar.
Bu sebeple düz ızgaralı Kartezyen düzlemde iki ayrı uzay roketinin hareketini çizmek imkansızdır. Bunlarda zaman birbirine göre farklı hızda geçecektir. İşte Roger Penrose bu sorunu çözmek için yine aynı resimde ve bu kez sağda gördüğünüz Penrose diyagramlarını geliştirdi.
Bu diyagramlarda bir roketin bize göre zamanı ne hızda geçerse geçsin bütün cisimlerin hareketi eş zamanlı olarak gösterilir. O nedenle Penrose diyagramlarının ızgaraları eğridir ve her eğri uzayda sabit hızda giden bir gözlemci için zamanın ne hızla aktığını gösterir. Hızlanma, yavaşlama ve yön değiştirme bunlardan türetilir. Artık uzay-zaman diyagramını nasıl okuyacağımızı görebiliriz.
İlgili yazı: Düz Dünya Teorisini Çürüten 12 Kanıt
Uzay-zamanın geometrisi
Penrose diyagramındaki eğrileri sağdan sola ve yukarıdan aşağıya takip ederek bir roketin kendi zamanıyla Dünya gezegeninin özgül zamanı gibi farklı referans çerçeveleri arasında geçiş yaparsınız. Dikkat edecek olursanız bu da uyumlu ölçeklemedir. Bu kez cisimlerin farklı zaman koordinatlarını birbirine çeviriyorsunuz.
Ayrıca eğrilerin diyagram kenarlarında birleşir gibi olduğunu göreceksiniz. Aslında diyagram kenarları sonsuz geçmiş, gelecek ve uzaklıkları gösterir. Örneğin eğrilerin sonsuzlukta birbirine yakınsaması kesiştikleri anlamına gelmez. Diyagramda öğle görünür ama şu anda paralel olan ışık ışınları sonsuz gelecekte de paralel olacaktır. Sadece sonsuzluk çizime sığmayacağı için ve uzayın kütleyle bükülmesini eğrilerle göstermek amacıyla bu çizgileri Penrose diyagramının kenarlarında kesişir gibi çizeriz.
Peki diyagramdaki ızgaralar nedir? Bunlar uzay-zaman aralıklarıdır. Planck anı x Planck uzunluğu veya 1 saniye x 1 ışık saniyesi vb. olabilir. Ancak, bizim bu diyagramı kullanarak büyük patlama anındaki evreni yaşlı evrenle karşılaştırmak için ızgaralara deyim yerindeyse cetvellerle saatler eklememiz gerekiyor. İşte bu yüzden çizgileri iki nokta arasındaki en kısa eğriler olarak çizeriz.
Aynı nedenle bunlar, sabit hızda giden bir gözlemcinin gözünden uzayın farklı noktalarındaki zamanın nasıl geçtiğini gösterir. Bu kafanızı karıştırmasın: Her bir ızgarayı, uzay-zaman aralığını çizimde bir alanın yüzölçümü olarak gösteririz. x ve y düzleminin, yani uzayla zamanın çarpımı olarak…
Yine de bu şema evrenimiz için yetmez
Evrende tek bir elektron bile olsa onunla bir saat üretebilirsiniz. Sonuçta elektronun kütlesi vardır ve kütleli cisimler zamanın akmasını sağlar. Bu sebeple Penrose diyagramındaki evreni içindeki şekilleri ve olayları bozup çarpıtmadan sonsuz geleceğe ölçekleyemezsiniz. Peki ya evren sadece ışıktan oluşacak olursa?
İlgili yazı: Zamanda Yolculuk Etmenin 9 Sıra Dışı Yolu
Işıktan oluşacak evrenimiz
O zaman ışık bu diyagramdaki bütün eğrileri 45 derece açıyla keser; çünkü zamanın aktığı hiçbir çizgiyi izlemez. Penrose’un dediği gibi uzay ve zamanın anlamlı olması için evrenin bir saat imal edebilmesi gerekir. Işıkla dolu bir evreni istediğiniz gibi büyüterek sonsuza ölçekleyebilirsiniz. O zaman lastik gibi esner ama çarpılıp bozulmaz. Böylece büyük patlamayı yok oluşa nasıl ölçekleyebildiğimizi geometride de gördük. Öyleyse uyumlu döngüsel kozmoloji yaşadığımız evrene nasıl adapte edebiliriz?
Uzak gelecekte bütün yıldızlar sönecek ve kara delikler Hawking Radyasyonu ile buharlaşacak. Protonlar hariç bütün bileşik parçacıklar (nötronlar) onları oluşturan parçacıklara ayrılacak. 10120 yıl sonra evren protonlar, pozitronlar, elektronlar, nötrinolar, gluon ve gravitonlardan oluşacak. Bu parçacıklar etkileşime giremeyecek kadar birbirinden uzakta olacak. İçinde madde ve radyasyon olmayan, sadece hiçliğin enerjisini (kuantum alanları) içeren boş alanlar gittikçe büyüyecek.
Oysa protonların ve elektronların kütlesi var ki onlar var olduğu sürece evrende zaman akacaktır. Evrende zaman aktığı sürece uyumlu ölçekleme olmayacak ve uzay boşluğundan yeni evrenler doğmayacaktır. Bu durumda CCC teorisi nasıl geçerli olabilir? Bunun nedeni protonları oluşturan kuarkların ve elektronların kütlesini Higgs alanıyla kazanıyor olmasıdır. Higgs alanı olmasa hiçbir parçacığın kütlesi olmaz. Protonlar bile ışık hızında gider ve evrende zamanın akmaz.
Bu durumda uzak gelecekte parçacıkların Higgs alanıyla kütle kazanmasını sağlayan mekanizma devreden çıkabilir mi? Öncelikle Higgs alanının parçacıklara kütle kazandırmadığı zamanı biliyoruz. Büyük patlamadan hemen sonra ve saniyenin çok küçük bir kesri için evrendeki sıcaklık Higgs alanının parçacıklara kütle kazandıramayacağı kadar yüksekti. Peki bu Higgs alanını nasıl etkiliyor?
Mutlak sıcak ve Higgs alanı
Parçacıkların kütlesi iki kaynaktan gelir. Durgun kütle (Higgs alanıyla etkileşimler) ve m=E/c2 uyarınca kinetik enerji. Kısacası kütle enerjiden türeyen bir özelliktir. Siz de evrenin sıcaklığını 1032 derecenin (mutlak sıcak) üstüne çıkarırsanız görürsünüz ki parçacıkların kütlesinin yüzde 99’undan fazlası “kinetik enerjinin sağladığı kütleden” oluşacaktır. O zaman parçacıkların pratikte durgun kütlesi olmayacaktır. Bu da Higgs alanından kütle kazanmalarını engelleyecektir. Eskiden kuark ve elektronların kütlesi yoktu. Sonsuzluk kadar uzak gelecekte Higgs alanının enerjisi değişirse parçacıklar yine kütlesiz olabilir.
İlgili yazı: 5 Soruda Paralel Evrenler
Dört boyutlu evrenimiz
Bu aşamada Penrose diyagramlarına geri dönelim: Bu diyagramlardaki eğriler 4B uzay-zamanı 3B hiperuzay yüzeyinde göstermek üzere çizilmiştir. Bunu yukarıda basit anlattım ama gerçeği budur. Penrose diyagramları beynimizde canlandırmamız imkansız olsa da üç boyutlu yüzeylerdir ve uzay-zaman eğrileri işte bu yüzden sonsuz gelecek ve geçmişi simgeleyen diyagram kenarlarında kesişir. Hatta uçurtma benzeri bu diyagramları bir yapbozun parçaları gibi yan yana birleştirebilirsiniz.
O zaman ne olur? O zaman yaşlı bir evrenden çıkan başka evrenleri ardışık olarak göstermiş olursunuz. Dikkat edecek olursanız sadece ışık ışınları ve gluonlar gibi kütlesiz parçacıklar bir evrenden diğerine geçebilir; çünkü kütlesiz parçacıkların menzili sonsuzdur. Higgs alanı uzak gelecekte işlevini kaybederse bu evrendeki bütün elektron ve protonlar da ışık hızında gidecektir.
O zaman eski evrenin parçacıkları yeni evrenin parçacıkları olacaktır! Hatta yaşadığımız evren de bizden önce gelen bir evrendeki parçacıkları devralmış olabilir. Peki bu entropi zehirlenmesine yol açmaz mı? Yeni evrenin ölü doğmasına sebep olmaz mı?
İlgili yazı: İnternetinizi Uçuracak En İyi 10 Modem
Evrenimiz ve entropi zehirlenmesi
Entropi bir evren yaratıp içini yıldızlar ve galaksilerle doldurmak gibi yararlı işler yapmanız için gereken serbest enerjinin ölçüsüdür. Entropi artarken iş yapmakta kullanabileceğiniz enerji azalır. Öyleyse eski evrenin yüksek entropisi boşluktan nasıl yeni bir evren yaratabilir? Kaldı ki evrenimizin büyük patlama anında sonsuz yaratılış olasılıkları içeren maksimum potansiyel enerjiye sahip olduğunu; yani büyük patlamada entropinin düşük olduğunu biliyoruz. Evren yaşlandıkça entropi artıyor.
Evrenimiz soğuk büyük patlamadan hemen sonra gerçekleşen şişme evresinde ışıktan hızlı genişledi. Bu da evrenimizin bugüne dek çok düşük entropide kalmasına ve Dünya’da yaşam doğurmak gibi yararlı işler yapmasına imkan verdi. Peki yaşlı evrenin entropisini nasıl düşürebiliriz? Bunu pozitif kozmolojik sabitle yapabiliriz. Bu sabit evrendeki karanlık enerji sabiti, yani birim uzayda bulunan karanlık enerji miktarıdır. Teorilere göre bu miktar evrenin doğumundan beri değişmedi.
Şimdi, evrenin soğuk büyük patlamadan hemen sonra ışıktan hızlı şişmesine kozmik enflasyon diyoruz. Kozmik enflasyon evrenin hiçlikten nasıl meydana geldiğini gösteren ve genel kabul gören standart teoridir. Bu durumda CCC teorisi evrenin genişlemesini ve düzleşmesini nasıl açıklıyor? Buna göre kozmik enflasyon diye bir şey yok. Bizden önce geçen 105600 yıl gibi inanılmaz bir sürede eski evren karanlık enerjiyle o kadar çok genişledi ki yerçekimi alanı bile halı gibi dümdüz oldu.
Örneğin kütleli parçacıklar arasında evrenin çapı kadar mesafe olursa (92 milyar ışık yılı) yerçekimi arka plandaki kuantum alanlarından daha zayıf olur ve kütle uzayı bükemez. Bu da evrenin düzleşmesini sağlar. Hele Higgs alanı bozunur ve parçacıklar kütlesini kaybederse yaşlı evrenin salt hiçlikten (kuantum alanlarından) oluşacak şekilde yok olması hızlanacaktır.
Kozmik enflasyon yoksa ne var?
Öncelikle 105600 yıl yerine 10100 yıl önce son kara delik de buharlaşmış olacak. Hatta Penrose kara deliklerin yuttukları cisimlere ait enformasyonu yok ettiğini de düşünüyor. Bu durumda eski evrendeki enformasyon buharlaşan kara delikler tarafından yok edilmiş olacaktır. Entropiyi enformasyon cinsinden yazdığımız için kara delikler entropiyi de sıfırlayacaktır. Sonra hiçliği dolduran kuantum alanlarının rastgele titreşimleri yeni büyük patlamayla yepyeni bir evren doğuracaktır. Bu evren eski evrenin sıfırlanmasıyla oluşacaktır. Uyumlu Döngüsel Kozmoloji budur. Peki bunu nasıl test ederiz?
İlgili yazı: İnternette teknik takip ve gözetimi önleme rehberi
Evrenimiz ve çarpışan kara delikler
Evren yaşlandıkça kara delikler birbirine yaklaşıp birleşerek süper kütleli kara deliklere dönüşüyor. Kara delik çağının sonuna geldiğimiz zaman evrendeki bütün yıldız kütleli ve orta boy kara delikler ya buharlaşmış ya da süper kütleli kara delikler halinde birleşmiş olacak. En büyük kütleli kara delikler bile 10100 yıl sonra buharlaşacak ama kara delik birleşmeleri evrene bizzat uzay-zamanı dalgalandıran kütleçekim dalgaları yayacak.
İşte evremiz başka bir evrenden doğduysa büyük patlamadan kalan ışık olan ve 1 aylık bebek evreni gösteren kozmik mikrodalga artalan ışımasında (CMB) bu kütleçekim dalgalarını iç içe geçmiş halkalar halinde görmeliyiz. Böylelikle Paul Tod’un uyumlu ölçekleme denklemlerini kullanan Roger Penrose Döngüsel Uyumlu Kozmoloji (CCC) teorisini geliştirdi ve bunu CMB haritasında kütleçekim dalgaları arayarak test etmeye karar verdi.
Fizikçi Vahe Gurzadyan CMB haritasında bu tür halkalar gördüğünü, en az 22 halka saydığını öne sürdü ama diğer fizikçiler haritadaki sıcaklık ve yoğunluk farklarını gösteren beneklerden olası halka desenleri çıkarmak için standart olmayan istatistiksel yöntemler kullandığını belirttiler. Bu nedenle CMB’de kütleçekim dalgası halkaları olmadığını, dolayısıyla da CCC’nin kanıtlanmadığını vurguladılar.
Penrose ise bütün bunlara aldırmayarak CMB’deki kütleçekim dalgası halkalarının eski evrendeki süper gelişmiş uygarlıklardan gelen ebedi mesajlar olabileceğini öne sürdü. Buna göre evren öncesi uygarlıklar kara delikleri bilerek çarpıştırmış ve kütleçekim dalgalarına Merhaba Dünyalı tarzında mesajlar içeren veri dosyaları kaydetmişti. İşin ilginci kütleçekim dalgalarına veri kaydedilebileceği kanıtlandı. 😮
İlgili yazı: Jüpiter Gezegenini İkinci Güneş Yaparsak Ne Olur?
Toparlayacak olursak
1) Roger Penrose ile Paul Tod tarafından geliştirilen Uyumlu Döngüsel Kozmoloji (CCC) teorisine göre, evrenimiz bizden önce gelen ve aşırı ölçüde yaşlandığı için hiçliğe dönüşen bir evrende gerçekleşen rastgele kuantum salınımlarından birinin büyük patlamayı tetiklemesiyle oluşmuştur. 2) Bizim evrenimiz de karanlık enerjiyle genişleyip yaşlanınca başka evrenler doğuracaktır.
3) 13,78 milyar yıl önceki büyük patlama anı ile uzak gelecekteki yok oluş kütlenin ortadan kalkması yüzünden uyumlu ölçeklendirme geometrisinde aynı şeydir. 4) Var oluş ve yok oluş anın özdeş olacağı evrenimizde eski evrendeki kara delik birleşmelerinden kalan kütleçekim dalgalarının izleri vardır. İç içe geçmiş halkalardan oluşan bu izleri büyük patlamadan kalan ilk ışığa bakarak görebiliriz.
Böylece evrenin büyük patlamayla nasıl oluştuğunu gösteren en sıra dışı teoriyi gördük. Peki kuantum fiziğinde nesnel gerçeklik var mı? Onu da şimdi okuyabilir ve nesnel gerçekliğin kuantum fiziğindeki belirsizlik ilkesinden nasıl çıktığını Kuantum Darwinizm yazısında görebilirsiniz. Kuantum silgisi ile geçmişi değiştirmenin mümkün olup olmadığına bakabilir ve geçmişe yolculuk etmenin 9 yoluyla birlikte büyükbaba paradoksunu inceleyebilirsiniz. Mutlu Pazarlar ve sağlıklı günler dilerim.
Penrose döngüsel kozmolojiyi anlatıyor
1The equations of Conformal Cyclic Cosmology (PDF)
2Apparent evidence for Hawking points in the CMB Sky
3Big Rip: heating by Hawking radiation and a possible connection to conformal cyclic cosmology
Vay be. Baya ilginçmiş. Gerçekten evrenin başlangıcının nasıl olduğunu çok merak ediyorum.
Güzel yazılmış, Türkçe yazılarınız için teşekkür ederim. Bloğunuzu her ne kadar geç bulmuş olsam da zaman buldukça okumak istiyorum.
Teşekkürler!
Evrenin büyük yırtılmayla yok olma ihtimali nedir Kozan hocam?
Hocam evrenin icindeki enerjisi artmaz azalmaz diyorsak evren cok uzak gelecekte genislediginde enerjisi yayilmis olacak demektir. O halde nasil bu yayılmış durumda buyuk patlamadaki yuksek enerji yeniden bir araya gelecek veya olusacak. Mantiken boyle bir sey mumkun degil. Kuantum salinimlari bunu yapabilir mi bu kadar cok enerjiyi ortaya cikarabilir mi kucuck bir planck alaninda. Acikcasi bu mantikli degil suana kadar bildiklerimizle de uyumlu degil gözüküyor. Bu teoride cevaplanmasi gereken asil soru bu bence. Evren eger evren oncesi kuantum alanlarindan veya kopugunden dogmussa buyuk patlamayi tetikleyip evreni olusturacak baska bir sebep gerekli. Rastgele salinimlari veya calkalanmalari bilinen evrene donusturecek bir sebep. kaldi ki siz kuantum salinimlarina neden olan sanal parcacik uzayi icin sadece matematiksel araclar varliklari yok demistiniz. Ama bana göre sanal parcacik uzayi hesaplamada ise yariyorsa bunun olgusal bir karsiligi yine de olabilir. Evren oncesi yer ve uzaydan bahsedemez isek ki bahsedemiyoruz evren sonsuz yoktan olusuyor demektir. Bunu kavramak cok zor ama evrenin var olusunu baska sekilde aciklamak mumkun gozukmemekte. Evreni tetikleyen sebep her ne ise evreni tamamen yer veya zamanin var olmadığı bir durumdan olusturuyor ve evreni genisletiyor. Evrenin birim alanindaki karanlik enerjisi degismese de evren buyudukce karanlik enerjinin arttigi kesin. Iste bu artan enerjinin kaynağı da zaten bilinen fizik yasalarina aykiri bir durum. Evrenin icindeki kutle ve enerji miktari anlaminda total enerjisi degismiyor ama evrenin kendi karanlik enerjisi artiyor. Enerji var da yok da edilemez kuralina gore karanlik enerji fizik yasalarinin ustu bir durumda ve aslinda bilinen fizik yasalarinin isleyisini bozmadan (ki belki de bu bozulmama durumu bizim gozlemlenebilir evrenimizde lokal gecerli bir durum) zamanin termodinamik okuna neden oluyor.