İnsanların Soyu Ne Zaman Tükenecek?
|Biz insanlar özel olduğumuzu düşünüyoruz; ama bugüne dek Dünya’ya gelen canlı türlerinin yüzde 99’unun soyu tükendi. Dolayısıyla bizim de Dünya ve evrendeki zamanımız sınırlı. Ya evrim geçirerek veya transhümanizm yoluyla başka bir canlı türüne dönüşeceğiz ya da küresel ısınma nedeniyle öleceğiz. Sahi hepimiz ne zaman öleceğiz? İnsanların soy tükeniş istatistiğini birlikte görelim.
İnsanların soyu için geri sayım başladı
Elbette insanların soyu tükenecek derken ilk aklımıza gelen şeyler asteroit çarpması ve nükleer savaştır. Ancak, Elimizdeki En Tehlikeli 5 Teknoloji yazısında belirttiğim gibi ve en başta da küresel ısınma olmak üzere, biz yok edebilecek olan çok daha acil varoluş riskleri var.
Oysa bu yazda başka türlü yapacağız: Sadece varoluş risklerine odaklanmak yerine, insanların Dünya’da kaç yıldır yaşadığına bakarak yok olacağımız günü mantıklı tahminlerle saptamaya çalışacağız.
Açıkçası bunun için hangi tehlikelerin bizi ne olasılıkla yok edeceğini tek tek hesaplamaya da gerek yok. Örneğin, zihniniz tek bir insan vücudunda olduğu sürece asla ölümsüz olamayacağınızı hemen söyleyebilirim. İstatistiksel olarak kazada ölme veya öldürülme şansınız bin yılda yüzde 100 olacaktır.
İlgili yazı: Yapay Zeka Nedir ve Nasıl Çalışır?
İnsanların kıyamet günü
Türümüzün ne zaman yok olacağını hesaplamakta kullandığımız matematiksel yöntemleri kıyamet argümanı olarak adlandırıyoruz. Tabii burada dinsel kıyamet senaryolarından söz etmiyoruz. Bunun yerine kozmolojik argümandan yola çıkıyoruz ki bu da bizi Kopernik İlkesi’ne getiriyor. Nitekim Kopernik, Dünya’nın Güneş çevresinde döndüğünü söylemişti ve bu çok radikal bir fikirdi.
Düşünün ki siz Prusya’da 15 yy’da yaşayan bir Katolik piskopos danışmanı olacaksınız ve Güneş’in Dünya çevresinde döndüğünü öne süren kilisenin tersine, Dünya’nın Güneş çevresinde döndüğünü söyleyeceksiniz! Ancak kilise babalarını rahatsız eden asıl argüman bu değildi:
Bu argüman, aslında Dünya’nın Güneş çevresinde dönen altı gezegenden biri olduğunu; yani sıradan bir yer olduğunu söylemektir (o zamanlar sadece 6 gezegeni biliyorduk). Dünya sıradan bir yerse ne insanların, ne kilisenin, ne de dinlerin bir ayrıcalığı vardır. İşte Kopernik’in yaptığı devrim buydu.
İlgili yazı: Starlink Uzaydan İnternet Çağını Başlatıyor
Evrende hiçbir şeyiz
Varoluşçu filozof Sartre der ki hayat saçmadır ve tek anlamı onu anlamlandırabiliyor olmamızdır. Hayatın bizim ona yüklediğimiz anlamdan başka bir anlamı yoktur. Dünya’nın evrende sıradan bir gezegen olduğunu ortaya koyan Kopernik İlkesi de bir anlamda bunu söylüyor.
Ancak, bunu görmek için Sartre’ın felsefesine Albert Camus açısından bakmak gerek: Camus’nün dediği gibi hayata anlam verebiliyor olmak, aslında insanları Tanrı’yı bile sırtında taşıyacak kadar ahlaklı, ilkeli ve omurgalı olmaya teşvik etmesi gereken çok güçlü bir kozmik emirdir (buna geleceğiz).
Ben de bunu Hangi Din Daha Çok Şiddet İçeriyor ve Hayatın Anlamına Dair 5 Bilimsel Cevap yazılarında ele aldım. Nitekim Dünya’nın sıradan bir gezegen olduğunu gösteren Kopernik İlkesi’nden yola çıkarak modern bilimi kurduğumuz son 600 yılda gerçekten sıradan olduğumuzu gördük.
Evet, modern astronomiyle geçirdiğimiz 600 yılda, tüm hırslarımızla açgözlülüğümüze rağmen evrende ne kadar küçük ve zayıf olduğumuzu anladık: 1) Önce Dünya’nın evrenin merkezi olduğu ve Güneş’in çevremizde döndüğünü sanıyorduk. 2) Sonra Kopernik, “Güneş evrenin merkezi ve Dünya çevresinde dönüyor” dedi.
İnsanların gerçek dünyası
3) Ardından, Güneş’in Samanyolu Galaksisi’nin çevresinde dönen 400 milyar yıldızdan biri olduğunu anladık. Yaşadığımız Güneş Sistemi bile tek değildi. 4) Son olarak da Samanyolu’nun gözlemlenebilir evrendeki 10 trilyon galaksiden biri olduğunu gördük ve evrenin bile en az 10500 evren içerebilecek çoklu evrenin küçük bir parçası olabileceğini düşünmeye başladık. İşte böyle sıradanlaştık.
İlgili yazı: Kodlama İçin En Gerekli 16 Programlama Dili
İnsanların kozmolojik argümanı
Evrenbilimciler Kopernik’in anısına bunu kozmolojik argüman olarak adlandırdılar. Buna göre bizler evrendeki sıradan gözlemcileriz ve hiçbir şekilde özel değiliz. Hatta astrofizikçi J. Richard Gott, bu ilkeyi yaşadığımız yere ve zamana uyguladı. Böylece insanların ne zaman öleceğini kabaca hesapladı.
Modern insan beyni 50 bin yıl, Homo sapiens 195 bin yıl ve arkaik Homo Sapiens de 320 bin yıl önce ortaya çıktığına göre bunu hesaplamak Gott için kolaydı. Nitekim son derece matrak bir insan olan Gott, bir komployu kaç kişinin bildiğine dayanarak komplo teorilerinin gizli kalma süresini bile hesaplamıştır. Düz dünya teorisi ve Ay’a gitmedik söyleminin gerçek olamayacağı sırf bundan bellidir!
Ben de Gott’un Youtube videolarını izlemenizi hararetle tavsiye ederim. Hele bu iştahlı fizikçinin solucandeliklerini, yediği büyük boy pepporini pizza dilimini bükerek anlattığı belgesel sahnesi paha biçilmezdir (The Universe serisi). Ancak, insanların kıyamet gününü hesaplamaya gelince:
Gott ve Kopernik İlkesi’ne göre bugün, 17 Mayıs 2019 Cuma günü, insan türünün tarihinde özel bir gün olamaz. Peki bu ne demek? Bu, örneğin insan türünün ömrünün ilk yüzde 1’lik veya son yüzde 1’lik kısmında yaşıyor olma olasılığınızın çok düşük olması demek; yani özel gününüzde değilsiniz. 😉 Öte yandan, özel değilseniz insan türünün ömründeki herhangi bir günde yaşıyor olabilirsiniz!
Sıradan olmak özgürleştirir
Ancak bu kadar felsefe yeter ve şimdi matematik zamanı ki yukarıdaki önermelerden yapacağınız çıkarım bellidir: Yüzde 95 olasılıkla insan türünün ömrünün başıyla sonu arasında yer alıyorsunuz. Bu da istatistiksel olarak insan türünün ömrünün ilk yüzde 2,5’luk kısmından sonra ve son yüzde 2,5’luk kısmından önce yaşadığınızı gösteriyor. İstatistikçiler buna güven aralığı diyor.
İlgili yazı: Gerçek Adem: ilk insan ne zaman yaşadı?
İnsanların güven aralığı nedir?
Haydi arkaik Homo sapiens’in ortaya çıkışı için en eski tarihi ele alalım (çünkü türümüzün atalarının ortaya çıkış tarihini tam olarak bilmiyoruz) ve anatomik olarak ilk modern insanın 350 bin yıl önce ortaya çıktığını söyleyelim ve bunu güven aralığına uygulayalım:
Bizler insan türünün ömrünün ilk ve son yüzde 2,5’luk kısmı arasında yaşıyorsak bu da insanların yok olmasına en az 9000 yıl var demektir. En iyimser tahminle yüzde 2,5 alt eşiği üzerinden soyumuzun tükenmesine 13,7 milyon yıl ve en kötü ihtimalle de yüzde 97,5 üst eşiği ile 9000 yıl var.
Oysa bu çok kaba bir tahmin ve bizim de insanların ne zaman yok olacağını hesaplamak için kozmolojik argüman tabanlı Kopernik İlkesi’nden daha kesin bir şeye gereksinimimiz bulunuyor. Peki bu ne olabilir?
Daha kesin bir tahmin yürütmek için güven aralığımızı daraltamayız. Zaten yüzde 5 hata payımız var; yani insanlar yüzde 5 olasılıkla 9000 yıldan daha önce veya 13,7 milyon yıldan daha sonra yok olabilir. Güven aralığını daraltmak bu müthiş hata payını daha da artırmak anlamına gelir. Neyse ki insanların soy tükenişine bakmanın başka yolları da var:
İlgili yazı: İnternetinizi Uçuracak En İyi 10 Modem
İnsanların yeni kıyamet argümanı
Oxford Üniversitesi Felsefe Profesörü Nick Bostrom ve meslektaşlarının geliştirdiği yeni argümanda, insanlarının kalan zamanı yerine insan sayısını dikkate alıyoruz; yani bugünden sonra ne kadar insan yaşayacak? İnsan türünün toplam popülasyonu ne olacak?
Öncelikle yeni kıyamet argümanında azalan geri dönüşler yasası geçerli olacak; yani 2100’den 3500’e uzanan çizgide nüfus gittikçe ve katlanarak azalacak. Sonuçta soy tükenişin genel mantığı nüfus sayısının azalmasıdır.
Ancak, bu argümanda hastalık yapıcı mikropların sayısı ve şehirlerin dağılımını da hesaba katıyoruz ki bu konuda elimizde güncel araştırma sonuçları var. Bunlar mikroplar; şehir dağılımı, sayısı, büyüklüğü ve dağılımı gibi konularda daha kesin tahminler yürütmemizi sağlıyor.
İlgili yazı: Evrendeki En Bol Su Formu Süperiyonik Sıcak Buz
Yine de çok parametre var
Elbette burada birçok istatistiksel parametre devreye giriyor: Küresel ısınma, çevre kirliliği, deniz seviyesinde yükselme, açlık, savaşlar, iklim mültecileri, ekonomik sıkıntılar, nüfus artışı, doğum kontrol, gen ve kök hücre tedavisi, biyoteknoloji, beden hackleme, yapay zeka, transhümanizm vb.
Ancak, elimizdeki bütün araştırmalara rağmen verilerimiz yetersiz. Bu yüzden insanların sonu hakkında öyle ya da böyle körlemesine tahmin yürütüyoruz. Örneğin, elinizde şans toplarıyla dolu bir kavanoz olduğunu düşünün; ama içinde kaç top olduğunu bilmiyorsunuz. İçini açıp bakamıyorsunuz.
Yine de şans toplarının 1, 2, 3 gibi numaralı olduğunu biliyorsunuz. Örneğin 7 numarayı çektiniz diyelim. Geriye kaç top kaldı? 10 mu, 10 milyon mu?
İstatistiksel olarak kavanozda on top olma olasılığı daha yüksektir; çünkü 10 milyon topta 7’yi çekme olasılığınız on milyonda bir, ama 10 topta onda birdir. Dolayısıyla bugüne kadar kaç insan yaşadığını tahmin etmek 7 numaralı şans topunu çekmek gibidir.
İlgili yazı: Düz Dünya Teorisini Çürüten 12 Kanıt
İnsanların istatistiksel sınırları
Bu sorunun yanıtını bilirseniz karmaşık matematik hesaplamaları yaparak gelecekte ne kadar insan yaşayacağını bilirsiniz. Bu da insan sayısının gelecekte azalacak olmasına bağlı olarak insanların ne zaman yok olacağını gösterir. Nitekim araştırmacılara göre bugüne dek 100 milyar insan yaşadı.
Bu da bir felaket: Doğum oranının değişmeyeceğini varsayarsak 21. yy’da insanların yok olma şansı yılda 500’de 1 olacak. Her yılda böyleyse o zaman 2100’e kadar soyumuzun tükenme şansı yüzde 10’dur. Bu çok yüksek bir oran! 3500 yılını görme şansımız ise beşte iki, yani yüzde 40’tır. :p
Ancak, doğum kontrol yöntemleri, açlıktan kaynaklanan ölümler ve diğer sebeplerle doğum oranlarının azalacağını düşünürsek 2100’ü bile bulamayabiliriz.
Öyleyse Oxford Üniversitesi Felsefe Profesörü Nick Bostrom’a göre, insanların yok olma şansı 100 yılda yüzde 40’tır. J. Richard Gott’a göre ise yok olmamıza en az 9000 yıl var. İki araştırmacı birbiriyle uyuşamıyor ve tahmin edebileceğiniz gibi ben Gott’ın haklı çıkmasını istiyorum.
İlgili yazı: Renk Körlüğünü Düzelten Gözlük EnChroma
Çelişen tahminler
Elbette Google’da ararsanız böyle birçok matematiksel hesaplama bulabilirsiniz. Peki bu kıyamet argümanları ne kadar gerçek? Öncelikle istatistikler ancak elinizdeki numune sayısı, yani veri büyüklüğü kadar doğrudur.
Oysa Gott ve Bostrom iki ayrı veri setini baz alıyor: Sırasıyla insan türünün ömrü ve insan türünün toplam nüfusu… Elbette ikisi birbiriyle bağıntılı; ama biz 10 bin veya 100 bin yıl önceki insan nüfusunu bilmiyoruz. 100 yıl sonrasını da pek iyi tahmin edemiyoruz.
Bazıları 2100’de insan nüfusu 9 milyarı bulunca sabitlenecek, bazıları 11 milyarı bulunca azalacak ve diğerleri de en az 14 milyarı olacak diyor. Dolayısıyla zaman ve nüfus arasındaki bağıntıyı biliyor fakat ilişkiyi kuramıyoruz (kodlama bilenler şimdi başını sallayarak onaylıyor 😉 ).
Peki ne biliyoruz?
Bir kere nüfus artışı sanayi devrimiyle hızlandığı için günümüzde daha çok sayıda insan doğduğunu biliyoruz. Bu nedenle gelecekte nüfusun hızla azalacağını da biliyoruz: Bolluk ekonomisini getirmediğimiz sürece, insan nüfusu 30 yıl sonra açlık ve nüfus kontrolü nedeniyle azalmaya başlayacaktır. Ancak, sadece tek bir veri noktamız olduğuna dikkat edelim: Günümüz verileri.
İlgili yazı: Evrenin En Büyük Yıldızı UY Scuti mi?
İnsanların dünü, bugünü ve yarını
Sonuç olarak ne insanların tam olarak hangi yıl ortaya çıktığını, ne de eski nüfusunun yıldan yıla nasıl değiştiğini biliyoruz. Tabii kahin olmadığımız için geleceği de bilemiyoruz. Bu da insan türünün soyunun tükeneceğine dair kıyamet argümanlarını güvensiz kılıyor.
Bu durumda Gott’un argümanı biraz daha geçerli oluyor; çünkü insan türünün ne zaman ortaya çıktığını eski nüfus oranlarından çok daha kesin olarak biliyoruz. Ancak, bu da neyi baz aldığımıza bağlıdır. Gerçek Adem yazısında yazdığım gibi ilk insan kimdir?
Anatomik olarak ilk insan mı? Arkaik Homo sapiens 320 bin yıl önce yaşadı. Biyolojik olarak ilk insan mı? Homo sapiens 195 bin yıl önce yaşadı. Beyin olarak ilk insan mı? Homo sapiens sapiens 90-50 bin yaşındadır… İnsan türü tam olarak ne zaman ortaya çıktı?
Zor sorular
Bu sorunun cevabı neyi baz aldığımıza bağlıdır. Örneğin Homo sapiens türünün, Homo cinsine ait yakın türlerin, kendi aralarında köpek cinslerinin çiftleşmesi gibi ortaya çıktığına dikkat edecek olursak durum daha da karışıyor:
Çoklu Adem yazısında belirttiğim gibi, anatomik olarak modern insanın Homo cinsine ait birden çok atası varsa bunların hangisinin genleri türümüzde ağırlık olarak bulunmaktadır? Bu sorunun yanıtı, anatomik olarak modern ilk insanın tam olarak ne zaman çıktığı sorusunun da yanıtıdır! 320 bin yıl önce mi, yoksa 350 bin yıl önce mi yaşadı? Yeni bir iskelet fosili bulursak tarihlendirme nasıl olacak?
İlgili yazı: Bilimin Henüz Yanıtlamadığı 7 İlginç Soru
Kopernik ilkesinin sınırları
Ayrıca Kopernik İlkesi’ne göre biz insanlar uzayda ve zamanda özel değiliz. Ancak, belki de yanılıyoruz… Belki de insan türünün geleceğini belirleyecek çok önemli bir teknolojik olay gerçekleşmek üzere olduğu için çok özeliz: İnsanların yol açtığı küresel ısınma.
Belki de insan türünün geleceğini belirleyecek çok önemli bir doğal olay gerçekleşmek üzere olduğu için çok özeliz. Nitekim dinozorları yok eden asteroit gibi büyük bir kayanın Dünya’ya çarpma olasılığı son yıllarda gittikçe artıyor. 2100’den sonra bu ihtimali çok ciddiye almamız gerekiyor.
Hem istatistiksel olarak kozmik çarpışma ihtimali artırıyor, hem de ölüm riski artıyor; çünkü 65 milyon yıl önce gerçekleşen Çikşulub çarpışması canlı türlerinin yüzde 70’ini yok etti. Ancak durun! İstatistiksel olarak varsaydığımızın tersine, bugünkü insanların özel bir çağda yaşadığını gösterebilecek bir felaket senaryosu daha var:
Dedik ki sözü edilen ölümcül asteroit çarpışması 100 yıldan önce gerçekleşmeyecek. O zamana dek teknoloji ya bu tür asteroitleri durdurabileceğimiz kadar gelişmiş olacak veya küresel ısınma yüzünden ekonomi çökecek ve o teknoloji hiç gelişmeyecek. İnsan türünün ne zaman yok olacağını hesaplamak için yaptığımız hesaplamalar özel bir çağda yaşadığımız için tümüyle yanlış olabilir.
İlgili yazı: Ekim Ayında Dünya’ya Büyük Asteroit Çarpmayacak
Yine de belirli olan bir şey var
Kaçınılmaz olarak bizler özeliz; çünkü tarihte ilk kez insanların soyunun ne zaman tükeneceğine dair ciddi hesaplamalar yapıyoruz. Sartre’ın dediğine vuracak olursak ilk kez hayatı atalarımızdan farklı bir şekilde anlamlandırıyoruz.
Üstelik atalarımızın yapamadığı başka bir şeyi daha beceriyoruz. Hangi asteroitin Dünya’ya ne kadar yaklaşacağını ölçüyor ve çarpma olasılığını tek tek hesaplayabiliyoruz. Dahası bizler evrenin nasıl oluştuğunu bilmiyoruz; ama geliştirmekte olduğumuz yapay zeka kendi yaratıcısını, yani bizi bilecek.
İşte bu yüzden yapay zeka bizden de özel olacak! Süper zeka yazısında belirttiğim gibi, belki de bu yüzden istatistiksel olarak bizi en önce yapay zeka yok edecek.
Yine de insanların yok olmasına neden olabilecek varoluş risklerini hesaplamayı öğrenmemiz önemlidir. Böylece geleceğe yönelik tehditleri ekonomik olarak tespit edip önlem alabiliriz. Küresel ısınmayı durdurmak için fosil yakıtlar yerine güneş enerjisine geçmek gibi önlemler. Bunu yapmak yapay zekayı kontrol etmekten kolaydır.
İlgili yazı: Bilim İnsanları Ölü Domuz Beyni Canlandırdı
İnsanların son şansı
Sonuç olarak kıyamet argümanı bizi şunu sormaya zorluyor: Dünyada olanları biliyoruz. Dünyayı yöneten güç odakları açlık, yoksulluk ve savaşlara yol açıyor. Birçoğumuz için burası kötü bir yer; ama aynı zamanda çok güzel bir yer: Dünya evrendeki biricik yuvamız ve dahası, herkesin hayatı değerlidir.
Öyleyse kozmolojik emir nedir?
Bence bunun yanıtı açık: Var ol! Var olmak zorundayız; çünkü evreni anlıyor ve iyi şeyler yapabiliyoruz. Öyleyse iyi şeyler yapmalıyız. Kendimiz ve evren için en büyük sorumluluğumuz, en büyük yükümlülüğümüz var olmak ve aynı zamanda iyi insan olmaktır.
Evet, bizler olanı biliyoruz ve çok para kazanmanın en iyi yolunun da etik dışı davranmak olduğunun gayet iyi farkındayız; çünkü mantık ahlaksızdır. Peki olması gereken nedir? İnsanlığın nasıl bir geleceği olmasını istiyoruz?
Sonuçta nüfusun en az yüzde 70’i güzel insanlardan oluşuyor. Geri kalanına da umut vererek yol göstermemiz gerekiyor. Gandalf’ın Frodo’ya dediği gibi: “”Yaşayanların bir kısmı yaşamayı hak etmiyor olabilir, ama ölenlerin de pek çoğu ölmeyi hak etmemişti. Onları geri getirebilir misin? Öyleyse kimin yaşayıp kimin ölmesi gerektiği konusunda acele karar verme.” 🙂
En bilgeler bile işin sonunu bilemez diyor Gandalf ve sonuçta Frodo’nun o gün hayatını bağışladığı Gollum, filmin sonunda tek yüzüğün yok olmasını sağlayarak bütün dünyayı kurtarıyor. Öyleyse artık hayata güzel bir anlam verip geleceği kurtarmamız gerekiyor. Sonuçta kıyamet hem bir son, hem de olgunlaşma anlamında yeni bir başlangıçtır. Olgunlaşarak güzel bir gelecek yaratmak istiyor muyuz?
İlgili yazı: Kendi Kendine Bardaktan Taşan Süper Sıvılar
Durun, acele etmeyin
İnsanların ne zaman yok olacağına dair kıyamet argümanının en ilginç yanı, yok olmaktan ne anladığımızdır. Eğer insanlar biyoteknoloji, genetik ve kuantum bilgisayarlar sayesinde süper zekaya dönüşürse insan sonrası dönem başlayacak ve soyumuz dönüştüğümüz için tükenecektir.
Dolayısıyla insanların yepyeni bir başlangıç yapması anlamında tabii ki kıyamet günü gelecektir ve insan sonrası dönem olarak adlandırdığımız bu çağ 100 yıldan önce gelebilir.
Ancak, kozmik emir sizi henüz ürpertmiyorsa yapay zekanın önümüzdeki 30 yılda insan zekasını aşacağına ve o günden sonra olacakları kıyamet veya değil, asla tahmin edemeyeceğimize de dikkat edebilirsiniz. 😉 Ben de Aşkın İnsan Üstün İnsana Karşı yazısında, insanların sonunu etik açıdan ele aldım. Geleceğimizi özgürce ve bilinçli olarak belirleyebilmemiz dileğiyle güzel bir hafta sonu dilerim.
İnsanlar yok olursa ne olur?
1Gott Kıyamet Argümanı ve Nick Bostrom Karşı Kıyamet Argümanı Çürütmesi (Doc)
Birbirinden güzel yazılarınız için çok teşekkür ediyorum.iyi ki varsınız..
Yazılarınızı grublar halinde ayirsaniz ve link verseniz çok iyi olur. 212 den beri olan yazılarınızı okumak istiyorum.
Merhaba, bunun için ana sayfanın sağındaki arşivlere bakarak yazıları ay ve yıl olarak görüntüleyebilirsiniz.