Einstein’ın Tuhaf Uzaktan Etki Kavramı Nedir?
|Kuantum dolanıklık nedir ve nasıl çalışır? Einstein neden uzaktan etkinin tuhaf olduğunu düşünüyordu? Peki Einstein’ın tuhaf uzaktan etki dediği şeyle kuantum dolanıklık aynı şey mi? Tüm evreni açıklayan her şeyin teorisini geliştirmek için önce kuantum mekaniğinin sınırlarını bilmeliyiz. Bunun için de Einstein’ın kuantum fiziği hakkında ne düşündüğü ve kuantumda neyi eksik bulduğunu dikkatle araştırmalıyız. Kuantum fiziği gariptir cümlesini büyük olasılıkla bir yerde okudunuz. Peki kuantum mekaniği mi garip, yoksa biz mi kuantum mekaniğini anlamıyoruz?
Uzaktan etki ve kuantum dolanıklık
Bilim insanları ve medya kuantum mekaniği garip derken uzaktan etkiyi kastediyor; çünkü Einstein 1947’de bu olguyu uzaktan tuhaf etki olarak eleştirmişti. Peki uzaktan etki nedir ve Einstein tuhaf derken ne söylemek istedi? Uzaktan etkide tuhaf olan şey kuantum dolanıklık olgusu mudur? Wikipedia ve Science dergisine göre öyle. Oysa Schrödinger olasılık dalga fonksiyonunu belirsizlik ilkesiyle yorumlayan Heisenberg’i dikkatle okursak öyle olmadığını görüyoruz.
Bu konuyu başka bağlamlarda kuantum alanları nasıl oluşuyor ve hiçliğin enerjisi nedir yazılarında ele almıştım. Buna karşın büyük bir kitle de Einstein’ın kuantum mekaniğinden ettiğini düşünüyor. Bu yazıda işin gerçeğini göreceğiz ve böylece bilim felsefesi nasıl yapılır konusunda dolaylı yoldan bilgi edinmiş de olacaksınız ama bu kadar giriş yeter. Einstein uzaktan tuhaf etki ifadesini ne zaman ve tam olarak nasıl kullandı?
İlgili yazı: Gerçek Adem: ilk insan ne zaman yaşadı?
Uzaktan tuhaf etki oluşuyor
Einstein Mart 1947’de ünlü Alman fizikçi Max Born’a yazdığı mektupta kuantum mekaniğinin gerçek dünyayı açıklayamayacağını söylüyor ve bunun sebeplerini sıralıyor. Bu mektupta fizik biliminin devleri konuşuyor! Born kuantum mekaniğinin olasılık yorumunu geliştirdiği için, Walther Bothe ile 1954’te Nobel fizik ödülünü kazanmıştır. Öncelikle kuantum mekaniğinin çok başarılı olduğunu bildiğini baştan belirtiyor. Sonrasını İngilizce metinden çevireyim:
“Öncülük ettiğiniz istatistiksel biçimselliğin gerçekliği büyük ölçüde açıkladığının elbette farkındayım… [Kuantum mekaniğini] ciddiye alamıyorum; çünkü bu teori fiziğin uzay ve zamandaki gerçekliği uzaktan tuhaf etki olmadan yansıtma gerekliliğini karşılamıyor”. Peki tuhaf olan nedir? Bunun için kuantum mekaniğinin nasıl çalıştığını kısaca görelim:
Kuantum olaylar genellikle Grekçe Ψ (psi) harfiyle gösterilen karmaşık sayı değerli dalga fonksiyonuyla gösterilir. Örneğin bir elektronun izlediği rotaya bakmak gibi ölçümler yaptığımızda ne sonuçlar alacağımıza dair olasılıkları dalga fonksiyonuyla hesaplarız. Bunu fonksiyonun mutlak karesini alarak yaparız ama fonksiyonun, yani eşevresizliğin nasıl geliştiğini göremeyiz. Yalnızca ölçüm sonuçlarını gözlemleriz. Peki bu ne demektir?
İlgili yazı: Kodlama İçin En Gerekli 16 Programlama Dili
Uzaktan etki ve dalga fonksiyonu
Öyle ki yüzde yüz kesin olmayan bir ölçüm sonucu varsa dalga fonksiyonunu gördüklerimize göre güncellememiz gerekir. Sonuçta elektronunun konumunu bilirsek diğer olasılıklar artık geçerli değildir ve bunları dalga fonksiyonu denkleminden çıkarmamız gerekir. Burası da çok önemli: Kuantum fiziği bize dalga fonksiyonu fiziksel mi, ruhani mi, sihirli mi, sıradan mı; bunların hiçbirini söylemez. Dalga fonksiyonunu biz insanlar güncelleriz! Belki dalga fonksiyonu çökmesi diye bir şey de yoktur. Boşuna kasıyoruzdur ama şunu bilelim: Kuantum fiziği doğanın değil, doğanın verisinin bilimidir.
Sorun şu ki parçacıklar birbirine dolanık olabilir. Birazdan göreceğimiz gibi bu da sihirli bir şey değildir. Sadece iki olay veya olgunun bağıntılı olması demektir. Yine istatistikten bildiğimiz gibi bağıntılı olmak da doğrudan ilişkili olmak değildir. Dahası dolanık olmayan parçacıklar birbirini etkiler. Mesela şut çekersiniz ama futbol topu kaleye girmek yerine direği zangır zangır titreterek geri seker. Öyleyse bir parçacığın konumunu ölçüp bildiğinizde, ölçmediğiniz diğer parçacıkların, özellikle de dolanık parçacıklarının konumunun buna göre değiştiğini bilirsiniz.
Demek ki bir yerde bir ölçüm yapıldığı anda dalga fonksiyonu evrenin her yerinde güncellenir. Anında güncellenir ve kuantum mekaniğinde buna yerel olmama durumu deriz. Einstein’ı rahatsız eden de budur. Dalga fonksiyonunun anında güncellenmesi ne demektir? Evrende ışıktan hızlı gitmek, iletişim ve etkileşim kurmak imkansızdır. Görelilik teorisi bunu bir anlamda yasaklar (Bkz. Neden ışık hızını ölçemezsiniz?). Öyleyse Einstein uzaktan etkiyi tuhaf bulmuyor.
Işık hızı ve uzaktan etki
Nitekim maskesiz biri öksürüp de başkasına Corona virüsü bulaştırırsa bu da uzaktan etkidir. Einstein bunun ışıktan hızlı olarak, aslında anında, dolayısıyla da sonsuz hızda gerçekleşmesini tuhaf ve bilime aykırı buluyor. Bunu da resimdeki 1927 tarihli ünlü Solvay Konferansı’nda, Born’a yazdığı mektuptan 20 yıl önce söylemişti. Bunu ilk uzaktan etki deneyi ile açıklayalım:
İlgili yazı: 14 Yaşında Kendini Donduran Kız
Uzaktan etki ve elektron tabancası
Diyelim ki bir elektron tabancası alıp önüne küçük bir delik açılmış olan bir perde koyuyorsunuz. Sonra da deliğe doğru ateş etmeye başlıyorsunuz. Delik o kadar küçük ki içinden saniyede yalnızca bir elektron geçebiliyor. Siz de delikten geçen elektronunun arkadaki duvarda nereye çarptığını görmek istiyorsunuz. Oysa elektron hem parçacık hem dalga gibi davranır ve kendine eşlik eden elektron dalgası vardır. Bu, elektron ölçümlerinde konumunun nerede çıkacağına dair olasılıkları gösteren olasılık dalga fonksiyonundaki olasılık dalgasıdır.
Kısacası tek bir elektron bile delikten geçerken dalgakırana çarpan dalga ve miyop gözlüğünden geçen ışık gibi büküp kırılır. Elektron dalgası tüm yönlere simetrik dağılır ve perdenin tümünü aydınlatıır. Öyle ki ölçüm yapmazsanız elektron delikten geçerken kendisiyle girişim yaparak arkadaki duvara dalgalı (gölgeli) dikey çizgiler halinde yansır. Bu herhangi bir parçacık için geçerlidir ama en kolay ışık parçacığı olan fotonlarda gözlemlenir.
Oysa elektronu ölçerseniz arkadaki duvara bir mermi gibi tek yerden çarptığını görürsünüz. Einstein bu bağlamda Solvay’da diyor ki “Bu parçacığın belirli bir noktada bulunma olasılığını [dalga fonksiyonunun karesi] gösterir yorumunda, dalganın [elektronun] ekranda iki yerde birden [bulunma] eylemini gerçekleştirecek şekilde dağılmasını önleyen olağandışı bir uzaktan etki mekanizması varsayılıyor.” Peki bunun Türkçesi nedir?
İlgili yazı: Düz Dünya Teorisini Çürüten 12 Kanıt
Einstein uzaktan etkiyi nasıl çözdü?
Olasılık dalga fonksiyonu elektron yüzde 70 olasılıkla arkadaki duvarın sağ tarafında ve yüzde 30 olasılıkla sol tarafında görülecektir diyorsa ama siz sağda görüyorsanız olasılık dalgasının bunu bilmesi gerekir ki gördüklerinizle çelişen yüzde 70 olasılık gerçekleşmesin…
Einstein 1927’de buna uzaktan tuhaf (spooky, aslında Türkçesi tekinsiz olmalıydı) etki değil, olağandışı (peculiar) uzaktan etki diyor ama Born’a yazdığı mektupla aynı şeyi kastediyor. Öte yandan Einstein’ın elektron argümanında neyin neyi etkilediği net anlaşılmıyor. Sonuçta tek bir elektronla tek yarık deneyi yaptığınız için o bile daha kesin konuşamazdı. Peki bu sorunu nasıl çözdü?
O yıllarda çift yarıklı ve hatta gecikmeli seçim kuantum silgi deneyleri yoktu. Bu yüzden Einstein Podolsky ve Rosen’le birlikte adlarının baş harfleriyle yazılan ünlü EPR düşünce deneyini tasarladı. Üç bilim insanı bunu 1935 tarihli bir o kadar ünlü olan makalede yayınladılar. Yeni deneyde olasılık dalgasının ışıktan hızlı olarak anında güncellemesinin yol açtığı çelişkileri dolanık iki parçacıkla test etmeyi planladılar. Böylece uzaktan tuhaf etki = kuantum dolanıklık algısı oluştu. Acaba öyle mi?
İlgili yazı: 5 Soruda Paralel Evrenler
Uzaktan etki ve çorap tekleri
Olasılık dalga fonksiyonunun ışıktan hızlı güncellenmesi yorumu problemlidir. Olasılık dalgasının ne olduğunu bilmediğimiz gibi doğada nasıl güncellendiğini de bilmiyoruz. Hatta bunu sorunu kuantum ölçüm problemi: neyi ölçüyoruz başlıklı bir yazıda irdelemiştim. Öte yandan kuantum dolanıklık tek başına sorun değildir. Nitekim kuantum mekaniğinde parçacıkları kuantum alanlarındaki titreşimler olarak düşünürüz.
Nasıl ki davula vurursanız bütün zarı titrer, parçacıklar da kuantum alanını öyle etkiler ve etkilenir. Bu bağlamda parçacıkların yün yumağındaki iplikler gibi birbirine dolanık olabileceğini düşünürüz. Bunun için sicim teorisini kabul etmeye de gerek yoktur. Elektron spiniyle ilgili yazımda elektronları kuantum mekaniğine göre nasıl çizdiğimizi göstereceğim. Böylece parçacıkların dolanıklığını daha rahat anlayacağız.
Oysa bunlar basit benzetmeler. Matematikte ise dolanıklığı iki parçacığın birbiriyle bağıntılı olması şeklinde açıklarız. Kuantum ışınlama ile ışıktan hızlı iletişim olur mu yazısında belirttiğim gibi bunun için iki kişinin kendi dolanık parçacık eşine ait ölçüm sonuçlarını birbiriyle ışık hızında paylaşması gerekir. Bu çok ilginç bir durumdur: Bir yandan dolanık parçacıklar birbirini anında etkileyerek ışıktan hızlı etkileşim kurar gibidir. Diğer yandan ışıktan hızlı iletişim kurmazlar. Einstein’a bu ne yaman çelişki diye sorarak kuantum fiziğinin eksik olduğunu düşünür.
Dolanıklığı anlamanın en kolay yolu
Aslında dolanıklığı olduğundan gizemli gösteriyorlar ama olaya bağıntılar açısından bakarsak dolanıklığı anlamak kolaydır. Diyelim ki çorap teklerini farklı renklerde giyiyorsunuz. Mesela biri mavi, diğeri sarı ve çorap teklerinden birini arkadaşınıza yollayacaksınız. Ona diyorsunuz ki benim sarı–mavi çoraplarım var. Sonra da postayla sarı çorap tekini gönderiyorsunuz. Arkadaşınız kutuyu açınca sarı çorabı görüyor ve diğer tekinin mavi olduğunu hemen anlıyor. Bu da uzaktan etkidir!
İlgili yazı: Dünyadaki En Ölümcül 5 Toksin Nedir?
Elektronlarla uzaktan etki
Elbette çorap teklerinin bağıntıları kuantum dolanıklıktan farklı olup görünüşte ışıktan hızlı etkileşimle gerçekleşmez. Kuantum dolanıklıksa ilk bakışta çok daha sıra dışıdır. Örneğin arkadaşınızın elektronuyla dolanık olan kendi elektronunuzun saat yönünde döndüğünü görürseniz arkadaşınızınkinin de saatin ters yönünde döndüğünü anlarsınız. Oysa bunun için arkadaşınızın telefon açıp benimki saatin ters yönünde dönüyor demeniz gerekir. Sonuçta kendi elektronunuzu her ölçtüğünüzde belirsizlik ilkesi gereği farklı bir sonuç çıkar. Dolanıklık diğer elektronun durumunu da bildiğinizde netleşir.
Daha ilginç bir şey söyleyeyim mi? Arkadaşınızdan önce siz telefon açıp onun ninjalayarak “benimki saatin ters yönünde dönüyor” derseniz bu kez onunki saat yönünde dönecektir. Bunu dikkatli düşünün! Sizin elektron herhangi bir yönde dönüyor olabilir. Bu durumda arkadaşınızınkinin dönüş yönü sizin hangi ölçüm sonucunu baz alıp ona söylediğinize bağlı olacaktır. Neyse… Bunu Kuantum Darwinizm, nesnel gerçeklik ve kuantum fiziğinde özgür irade var mı yazılarında anlattım.
Yine de bunun “uzaktan tuhaf etkiyle” ilgisi yoktur. O yüzden Einstein kuantum dolanıklığa hiç takılmamıştır. Bunu yerine ışıktan hızlı etkileşime dayalı bir kuantum mekaniği yorumunun kuantum fiziğinin eksik olduğunu gösterdiğini düşünmüştür. Bu yönde güçlü ipuçları olduğuna itiraz eden var mı? Örneğin yerçekimini kuantum fiziğiyle tanımlayamıyoruz. Karanlık madde ve karanlık enerjinin ne olduğunu da bilmiyoruz. Belki de bunların bir kuantum açıklaması bile yoktur. Einstein’ın itirazlarını anlamak için kuantum fiziğinin eksiklerine kısaca bakalım:
İlgili yazı: Zamanda Yolculuk Etmenin 9 Sıra Dışı Yolu
Kuantum fiziği ve uzaktan etki
Şimdi diyeceksiniz ki “Ama hocam, bu kuantum fiziğinin kendi içinde eksik olduğunu göstermez. En köktenci olasılıkla doğanın tamamen kuantum olmadığını gösterir.” Bilim insanları da işte bu yüzden kuantum fiziğini doğanın teorisi değil, verisinin teorisidir diyor. Bu söylem kuantum fiziğinin eksik olduğunun itirafı olup eksikliği kabul etmek de günah değildir. Tersine, bizi yeni fizik aramaya teşvik edeceği için buna sevinmek gerekir.
Niels Bohr’un Kopenhag yorumunu bilim felsefesi açısından eleştirmemin sebebi budur. Bohr “Doğanın temelini anlamaya çalışmayın. Susun ve kuantum mekaniğinin izin verdiği ölçüde hesaplayın” diyor. Bu yaklaşım Einstein’ı tatmin etmedi ve birçok bilim insanını da etmiyor. Yine de kuantum dolanıklığın bazı akademisyenlerin söylediği kadar gizemli olmadığını söylemiştim. Buna son derece sıradan bir örnek vermek istiyorum:
Termodinamik yasalarına göre kapalı sistemlerde enerjiyi yok edemez ve yoktan var edemezsiniz. Bu yüzden evrende toplam enerji miktarı değişmez. Gerçi uzay büyük patlamadan beri genişliyor ve siz de evrenin açık bir sistem olduğunu düşünebilirsiniz ama ilgisi yok. Evren kapalı bir sistemdir; çünkü 1) evren genişlese de siz dışına çıkamazsınız (Bkz. Evrenin kenarı nerede ve nasıl gideriz) ve 2) uzayı karanlık enerji genişletir ve karanlık enerjinin tamamı uzayı genişletmeye harcanır.
Termodinamik dolanıklık
Şimdi termodinamiği hem klasik fizikteki dolanıklık ve hem de kuantum dolanıklığa uygulayalım. Birinci örnekte duvara çarpan bir futbol topu düşünün. İkisi arasında momentum transferi olacaktır ama sistemin toplam momentumu (dolayısıyla enerjisi) değişmeyecektir. İkinci örnekte elektron dolanıklığını düşünün. Elektronlar yarım spinlidir ve biri spin yukarı durumda ise diğeri spin aşağı durumda olacaktır. Kuantum fiziğinde spinler sıfır dahil tam sayılar olduğu için yarım spinlerin toplamının 1 ettiğini görürsünüz. Peki bu ne demek?
İlgili yazı: Okyanuslar Hakkında Yanıtını Bilmediğimiz 7 Soru
Uzaktan etki ve spin dolanıklığı
Toplam spini sıfır olan bir parçacık düşünelim. Bu parçacık da +1 ve -1 spinli iki parçacığa bozunabilir. Bu ikisinin toplamı da onlara dönüşen parçacığın özgün spinine eşit olacaktır. İkinci ve üçüncü örneklerde parçacıkların birini ölçmediğiniz sürece tekil spinlerini bilemezsiniz. Bu da hangi ölçüm sonucunu baz aldığınıza bağlıdır. Sonuçta belirsizlik ilkesi gereği parçacıklar ölçüm ve etkileşim öncesinde tüm olasılıklara birden sahiptir (potansiyel enerji gibi düşünün). Buna süperpozisyon deriz. Oysa asıl dikkat etmek gereken nokta spin dolanıklığında toplam spinin uzaktan etkiyle korunduğudur.
Burada dikkat çekmek istediğim bir konu daha var: Bazen iki parçacık arasındaki dolanıklık bağıntıları kuantum dolanıklık bağıntılarından fazla olabilir ki nesnel gerçeklik eşevresizlik yayılımıyla bu şekilde ortaya çıkar. Dediğim gibi Kuantum Darwinizm yazısına bakabilirsiniz. Biz de bu arada Einstein’ın neden ışıktan hızlı etkileşim sorununu vurguladığına bakalım. Klasik çorap rengi dolanıklığında arkadaşa giden çorap tekinin rengini kimin belirlediği bellidir. Çorabın sahibi… Peki olasılık dalga fonksiyonu denklemini Feynman diyagramları ve diğer yöntemlerle sadeleştirmezsiniz ne olur?
Şöyle anlatayım: Erwin Schrödinger olasılık dalga fonksiyonu denklemini yazdığı zaman bu denklemi kuantum ölçümlerde kullanmak, yani çözmek imkansızdı. Sonuçta denklem tüm evrenin denklemi olup sonsuz sayıda olasılık içeriyordu. Öyleyse bilim insanları kuantum hesaplamalar yapmak için denklemi nasıl sadeleştiriyorlar? Elektron tabancalı tek yarık deneyine geri gidelim:
İlgili yazı: İnternetinizi Uçuracak En İyi 10 Modem
Dalga fonksiyonu olasılıkları
Gerçekte elektronun yüzde 30 olasılıkla sağdan ve yüzde 70 olasılıkla soldan gideceğine dair bir hesaplama yoktur. Bunun yerine örneğin yüzde 30 olasılıkla sağdan ve yüzde 69 olasılıkla soldan gideceği tahmini vardır. Geri kalan yüzde 1 olasılık ise elektronun evrende izleyebileceği bütün rotaları gösterir. İhmal edecek kadar düşük bir olasılık olsa da elektron kuantum tünelleme yoluyla duvarın içinden geçip geri gelebilir! Siz bunu akılda tutarken gelelim Einstein’ın itirazına:
Einstein diyor ki elektronun büyük olasılıkla sağdan, daha düşük olasılıkla soldan gideceğini biliyorum ama çok düşük ihtimalli olsa da sonsuz sayıda ek olasılık da var! Haydi ben gözlemci olarak en büyük iki olasılığı belirledim ve elektronun sağdan gittiğini gördüm diyelim… Peki olasılık dalga fonksiyonu sonsuz sayıdaki diğer ihtimalleri nasıl güncelleyecek? Nitekim kuantum alanları tıpkı genel görelilikteki yerçekimi alanı gibi matematiksel olarak sonsuz büyüklüktedir. Bu durumda 1) Olasılık dalga fonksiyonu sonsuz sayıda olasılığı nasıl günceller ve 2) bu güncelleme sonsuzluğa nasıl olur da anında ulaşır?
Bunu kuantum etkilerin uzayda yol olmasıyla açıklarsanız anında etkileşimin ancak sonsuz hızda gerçekleşeceği, yani ışıktan sonsuz hızlı olacağını kabul edersiniz. Einstein’ı işte bu rahatsız ediyordu! Aslında onun zamanında uzaktan etkinin hızını ölçen deney setleri yoktu. Oysa bugün bu etkinin ışıktan en az 10 bin kat hızlı olduğunu görüyoruz. Tabii hız kavramının uzaktan etkiye uygulandığını varsayarsak. Işıktan hızlı gitmeye inanmayan Einstein işte bu yüzden buna uzaktan tuhaf etki dedi ve Podolsky ile Rosen’le birlikte EPR düşünce deneyini tasarladı:
İlgili yazı: Büyük Patlama Öncesinde Ne Vardı?
EPR deneyi ve uzaktan etki
EPR deneyinin amacı ışıktan hızlı uzaktan etki olup olmadığını göstermekti. O günden beri hiçbir deney uzaktan etkinin ışıktan hızlı olduğunu kanıtlamamıştır. Uzaktan etkinin fiziksel mekanizmasını bile bilmiyoruz ama Einstein’ı haklı çıkarıyoruz. Bu etkiye hız kavramını uygulayabilirsek uzaktan etki sonsuz hızda gerçekleşecektir. Öte yandan Juan Maldacena ve Leonard Susskind’in çok ilginç bir önerisi var: ER = EPR diyorlar; yani uzaktan etki mikro solucandelikleriyle gerçekleşir. 😮
Bu ne demektir? Özetle ER, Einstein-Rosen köprüsünün kısaltması olup popüler bilimde buna solucandeliği deriz. Öte yandan ER = EPR ise dolanık elektronlar aslında birbirine mikroskobik solucandelikleriyle bağlı olacaktır. Solucandelikleri ışık hızını aşmanıza izin vermez ama ışıktan hızlı yolculuğa (dolayısıyla etkileşime) izin verir. Peki ışıktan hızlı iletişime izin verir mi? Hayır. Mikroskobik solucandelikleri kuantum belirsizliğe tabiidir ve kuantum dolanıklık ya da ışınlamayla ışıktan hızlı iletişim kurmanıza olanak tanımaz (daha detaylı bir açıklama için Bell eşitsizliğine bakınız).
Pekala… Artık konuyu toparlayalım. Kuantum dolanıklıkla uzaktan etki hakkında bildiklerimizi gördük ve Einstein’ın neden uzaktan tuhaf etki dediğini anladık. Oysa Einstein’ı da yanlış anlıyoruz. Tuhaf sözcüğünü kullandı diye Einstein’ın kuantum fiziğinin inkar ettiğini sanıyoruz. Ne yazık ki birçok fizikçi de bu kanıda ama ilgisi yok. Einstein, Max Born’a kuantum fiziğinin başarısının farkında olduğunu yazmıştı. Sadece eksik olduğunu düşünüyordu. Nitekim itiraz ederken sözcükleri özenle seçti:
İlgili yazı: Canlılık nedir? Virüsler ve Viroitler Canlı mı?
Uzaktan etki için sonsöz
Einstein dalga fonksiyonunun uzayzamanda ışıktan hızlı yayılan bir etkiyle güncellendiğine inanmıyordu. “Bu yüzden kuantum mekaniğinin eksik ve dolaylı bir betimleme olduğunu; zaman içinde gerçekliği tam ve doğrudan tanımlayan bir betimlemenin, [kuantum mekaniğinin] yerini alacağına inanıyorum.” Sözün özü Einstein uzaktan tuhaf etki derken dolanıklığı değil ölçüm güncellemesini kastetmiştir. Oysa kuantum dolanıklık uzayzamanda gerçekleşiyor ve bu yüzden de ışıktan hızlı etkileşimle gerçekleşmesi gerekiyor. Bu da Einstein’ın itirazındaki yaman çelişkidir.
Objektif açıdan bakarsak hem Einstein hem de kuantum fiziği yerden göğe kadar haklı görünüyor. Peki bu çıkmazdan nasıl kurtuluruz? Einstein uzay ve zamanın mutlak ya da temel olmadığını gösterdi. Bununla birlikte uzayzaman bölünmez bütün ve mutlaktır dedi. Belki de bunun çözümü kuantum holonomi gibi uzayzamanı da temel almayan, daha temel veya farklı bir şeyi arayan teorilerde yatıyor. Belli ki kuantum kütleçekim kuramı geliştirmeden kuantum dolanıklık ve uzaktan etkiyi açıklayamayacağız. 2020 Nobel fizik ödüllü Roger Penrose’un kuantum bilinç kuramına katılmıyorum ama Penrose’un kütleçekim dolanıklığı fikrini daha derin araştırmamız gerektiğini düşünüyorum.
Bu da bize kuantum kütleçekim kuramı lazım demenin başka bir yoludur. Peki kuantum skaler alan evreni nasıl oluşturdu? Onu da şimdi okuyabilir ve her şeyin teorisi adaylarına bakabilirsiniz. İnsan bilincini yazılıma kodlamak mümkün mü diye sorarak Dünya dışı zeka paradoksunu şafak hipoteziyle çözmeyi deneyebilirsiniz. Hızınızı alamayarak karmaşık sayılar kuantum fiziği için gerekli mi sorusunu da merak edebilirsiniz. Bilimle ve sağlıcakla kalın. 😊
Uzaktan tuhaf etki
1Heisenberg’s Principle Of Uncertainty
2Einstein and the Quantum
3Born-Einstein Letters, 1916-1955: Friendship, Politics and Physics in Uncertain Times
4Can Quantum-Mechanical Description of Physical Reality Be Considered Complete?
Mikro olarak da olsa evrende sağduyuya (bu esasen mantıksal tutarlılık beklentisidir) aykırı olan olgu veya durumların olması mantık sınırlarının bittiği yerler olduğunu gösterir. Bu da demektir mantıksal beklentiler aslında safça ve doğal olmayan insanı beklentilerdir. Felsefi anlamda hala mantık beklentisi içinde evrene bakan yorumlayan kişiler esasen bu safça durumun icindelerdir. Bu durumun özeti evrende herşey fazla “mantıklı” olarak ifade edilebilir. Bütün evrenin insan mantığına (veya akıllı yaşama) göre oluşmuş olması esasen bu derin çelişkiyi ortaya çıkarır. Çünkü mantıksal kavrayislarin veya insan zekasının sinirlari vardır. Bu sinirlar içinde herşey anlamlı ve tutarlidir. Bunların ötesi bizim cozemedigimiz veya paradoks dediğimiz durumlara vücut verir. Son dönemlerde metaryalistler mikro dünya makro dünya gibi felsefi yalıtımlar yaparak kendilerini rahatlatsalar da bu bir kaçışdan ve avunmadan başka birşey değildir. Evrene dair tutarlılık beklentilerimiz oldukça mantiksizdir esasen metaryalistlerin mantık dedikleri şeyin hiç de doğal bir beklenti olmayıp tamamen insanı beklenti olduğu da asikardir. Ama onlar hala kendilerini mantıksal savunmaların içinde olmalarına rağmen natüralist bir zeminde sanırlar. Oysa durdukları yer o kadar fazla insani beklentilere dayanır ki bu durum en az teolojik argümanlar kadar evren insan bilinci ilişkisini temel alır.