İnsanlar Ne Zaman Tüy Dökmeye Başladı?

insanlar-ne-zaman-tüy-dökmeye-başladıİnsanlar primatlar içinde ilk bakışta tüysüz olan, en çok terleyen ve sürekli dik yürüyen tek türdür. Peki neden öyle? Atalarımız ne zaman terlemeye ve tüy dökmeye başladı? Tüy dökmenin dik yürümekle ve ilk insanların zenci olmasıyla bir ilişki var mı? Dahası koltukaltı tüylerini ve jenital tüyleri hala koruyor olmamızın bir sebebi var mı? Ateşi kullanmak, terlemek ve giyinmeye başlamak bağlamında anlatalım.

Tüylerin kökeni

Hayır, bu bir vuruş hatası değil. Darwin’in insanlık tarihi ve zihniyetini değiştiren ünlü Türlerin Kökeni kitabından söz etmiyorum. Memelilerde tüylerin kökeninden bahsediyorum ki bu da 165 milyon yıl öncesine, yani dinozorların hüküm sürdüğü Jura Devrine uzanıyor. Yine de konumuz dinozorlar değil, memelilerin atası olduğu düşünülen Megaconus… Bu yaratık sincaplarla armadillo ya da yaygın adıyla tatulara benzeyen tüylü bir hayvandı. Hatta tilkiler gibi kürklüydü desek yeridir.

Jura Devrinde bugünkü Çin’in kuzeydoğusunda yaşayan Megaconus tüylerin gerçek memeliler zamanında değil, memelilerin ataları zamanında ortaya çıktığını gösteriyor. Oysa biz insanların kürkü yok ve çıplak bedenlerimizle neredeyse tüysüz sayılırız. Dediğim gibi primatlar içinde tüysüz olan tek tür biziz. Neden öyle?

İnsan cinsi (Homo) 2,3 milyon yıl önce Homo habilis (el becerisi olan insan) türüyle ortaya çıkmıştır. En azından habilis cinsimizin bilinen en eski üyesidir ki ta o yıllarda tüylerimiz dökülmeye başlamıştı. Doğrudan atamız olan Homo erectus’a, yani 2 milyon yıl öncesine gelince tüylerimizin neredeyse tümüyle döküldüğünü görüyoruz. Erectuslar en az bizim kadar tüysüzdü. Peki neden erectuslardan itibaren tüy dökmeye başladık?

İlgili yazı: Gerçek Adem: ilk insan ne zaman yaşadı?

insanlar-ne-zaman-tüy-dökmeye-başladı
Homo erectuslar avlanıyor.

 

Tüy dökmek ve dik yürümek

Öncelikle tüylerin insan evrimini şekillendirdiğini belirtelim. Sonuçta memeliler sıcak kanlıdır, yani vücut ısısını ortam sıcaklığı ne olursa olsun sabit tutmaya çalışır. Kürk taşımak da soğuktan ve hatta güneş yanıklarından korumaya yarar. Bu arada insanlar için tüy sözcüğünü kullanıyor olsak da kürk, tüy ve kıl ve post aslında aynı şeydir. En fazla tüylerimiz farklı diyebiliriz (buna geri geleceğim).

Oysa bazı erkekler kıllarını ve kadınlar tüylerini aldırır desek de fizyolojiden kaçış yoktur. Dahası tüylü olmak memelilerin karakteristik özelliğidir. Örneğin aslanların postu onları sadece soğuk geceler ve gündüz sıcağından korumakla kalmaz. Aynı zamanda güneşin zararlı morötesi ışınlarını da keser. Bunun dışında avcılardan sakınmak ya da kolay avlanmak için kamuflaj işlevi görür. Hatta zebra desenlerinde olduğu gibi böcekleri uzak tutar. 😮 Pekala… Tüylü olmanın birçok avantajı vardır:

Öyleyse insanların tüylerini kaybetmesinin de önemli avantajları olmalı. Örneğin Sahra göçebeleri Tuaregleri düşünün. Hani şu 20 yy’ın başında Fransız işgaline karşı savaşan Tuaregler… Nitekim Kuzey Afrikalılar Libya çöllerinde güneş çarpmasından korunmak için vücutlarını tamamen örter. Hatta bazı insanların dinsel gerekçelerle kullandığı kara çarşaf ve burkanın kökeni de budur. Çölde hayatta kalmak… Öte yandan Tuaregler İsveç kışlarında hayatta kalmak için tercih edilen yün kıyafetleri kullanmazlar. Geleneksel tagelmust yünden değil pamuktan yapılır.

Tüy dökmek ve sıcak çarpması

Güneş çarpmasından korunmak için sıkı giyinir ama havadar kumaşlarıyla aşırı ısınmamaya dikkat ederler. Aynı şey tüyler için de geçerlidir. Örneğin köpeklerle kediler sıcakta çok zorlanır. Özellikle köpekler ağzını açıp dilini dışarı çıkarır ve içine bol miktarda hava çekerek serinlemeye çalışırlar. Buna karşın Afrika otlaklarında bu şekilde nefes almak serinlemeye yetmez. Böylece aslanlar öğle güneşinde ağaçların gölgesinde saklanırlar. İşte burada Doğu Afrika’nın çoraklaşması devreye girer:

İlgili yazı: Kodlama İçin En Gerekli 16 Programlama Dili

 

2 6

 

Erectuslar tümüyle tüy döktü

Atalarımızın Doğu Afrika’nın ormanlık olduğu 4,5 milyon yıl öncesinden itibaren dik yürümeye başladığını söylemiştim. Oysa ormanlar kurudukça yerde geçirdiğimiz süre arttı. Tüylerimizin dökülmesiyle ağaçlardan inmemiz arasında da bir bağ var. Bunun için de terlemeye değinmemiz gerekiyor. Vücudumuz ter yoluyla su atar ve tenimizde buharlaşan su bizi soğutur. Çok terlemek hızla serinlemek demektir. Öte yandan çöl sıcağında çok terlemek susuz kalmak ve çok susamak demektir.

Dahası ıslak bez sıcaklığı 34 dereceye çıkarsa terleseniz de serinleyemezsiniz. İşte Tuareglerin sıcak çarpmasından korunmak için sıkı giyinmesinin sebebi budur. Özetle kimseye sırf yanına şapka, güneş kremi ve bol su alarak Arap çöllerini geçmesini tavsiye etmem. Bütün bunlara rağmen iyi giyinmeyenler için hayati tehlike vardır. Aynı şey köpekler için de geçerlidir. Gölgede kalarak, hatta patilerinin altından terleyerek, ağzı açık nefes alarak ve tüylerinden yararlanarak sıcak havada kendini serinletirler.

Peki bundan ne anlıyorsunuz? Atalarımızın köpekler gibi farklı serinleme yöntemlerini bir arada kullanmak yerine tüy dökerek terlemeye odaklanmasının çok önemli bir evrimsel sebebi olmalıydı. Nitekim vardı: Ormanların kuruması ve Doğu Afrika’nın yarı kurak iklime geçmesiyle birlikte dik yürümenin de yaygınlaşması… Neden derseniz: Homo erectus’un 1,8 milyon yıl önce tümüyle dik yürümeye geçtiğini biliyoruz. Dahası atalarımız etçil bir türdü ve et yemek için sıkı avlanıyordu:

Tüy döken zirve yırtıcılar

Erectuslar inatçı avcılardı. Bir kez avını kovalamaya başladı mı avı yorulana dek peşini bırakmıyorlardı. Zirve yırtıcılar olarak aslanlardan farkları yoktu. Gerçekten de inatçı avcılık bir teknik terimdir ve uzun süre boyunca hızla koşmayı gerektirir. Bu da çevik olup çok terlemek demektir. Çevik olmak için tüy dökmeniz gerekir. Ayrıca koşarken o kadar çok ısınırsınız ki postunuzun sizi soğutması mümkün olmaz. Bunun yerine tüy döküp şakır şakır terlemek daha avantajlı olur. Erectuslar da dik yürüdüğü için büyük ve tüysüz göğüslerinden, ayrıca derin nefes almayı kolaylaştıran geniş diyaframlarından iyi yararlanıyordu. Erectuslar iyi avlandı, bol et yedi ve büyük insan beyni geliştirdiler:

İlgili yazı: Düz Dünya Teorisini Çürüten 12 Kanıt

Megaconus
Megaconus.

 

Nitekim insanlar çok terler

Grand Prix’ye katılan bir Formula 1 pilotu veya Taht Oyunları’ndaki Mountain gibi bir power lifter saatte 3,7 litre terleyebilir! Atalarımız erectusların da çok güçlü ve dayanıklı olduğunu belirtelim. Uzun bacakları ile güçlü kaslarıyla o kadar iyi koşuyor ve terliyorlardı ki su içmeye gerek kalmadan avını 5 saat kovalıyorlardı! Atalarımız 5 saat boyunca 100 metre koşucuları kadar hızlı koşmasa da uzun süreler için çok iyi birer maraton koşucusuydu… Erectus iskeletlerine; kalça, bacak, bilek ve ayak kemiklerine bakın! Geniş ve yuvarlak leğen kemiklerini inceleyin. Onlar ilk zenciler ve en başarılı atletlerdi.

Oysa bu bizim asıl sorunumuzu çözmüyor: Koşmaya başladıktan sonra mı tüy döktük, yoksa tüy döktükten sonra koşmaya mı başladık? Şimdiye dek koşmakla tüy dökme arasındaki bağıntıyı gördük ama bu tüy dökmeyle koşmanın birbirinin sebebi olduğunu göstermez. Öte yandan yeni araştırmalar elimizdeki fosil kayıtlarının insan evrimiyle pek uyuşmadığını gösteriyor; yani hangi kemik fosili kime ait iyi bilmiyoruz. Bu yüzden soy genetiğiyle iskeletler farklı hikayeler anlatıyor.

Demek istiyorum ki yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıktı sorusuyla karşı karşıyayız. Tabii ki tavuk yumurtadan çıktı ama günlük dildeki laf cambazlığıyla evrim arasındaki farkı başka bir yazıda anlatırım. Eski insanların geçmişini o kadar iyi bilmiyoruz. Bu yüzden insanların tam olarak ne zaman tüy döktüğünü fosil kayıtlarıyla söyleyemeyiz. Özellikle de tüyleri fosilleşmediği için. O zaman ne yapacağız? Tüylerin yaşamak için ne zaman şart olmaktan çıktığına bakacağız:

İlgili yazı: Dünyadaki En Ölümcül 5 Toksin Nedir?

4 4

 

Australopithecuslar tüy dökmedi

İnsan cinsinden önce kökü 4,2 milyon yıl öncesine uzanan Australopithecuslar vardı. O yıllarda Doğu Afrika ormanlarla kaplı ve geceleri daha serin olan bir yerdi. Bilim insanları Australopithecus metabolizması, iklim, enerji tüketimi ve kalori ihtiyacı gibi verileri hesapladıklarında ilginç bir şey gördüler. Australopithecuslar tüysüz olsa soğuk Afrika gecelerinde ölürdü. Australopithecusların zamanında şempanze ve goril gibi tüylü olmak şarttı. Tüy evrimsel bir avantajdı.

Öte yandan Homo erectusların dik yürümenin yanı sıra ateş yaktığını biliyoruz. Ateş yakmak geceleri ısınmak ve tüylere bağımlılıktan kısmen kurtulmak anlamına gelir. Bunun dışında koyu tenli insanlar güneşin morötesi ışınlarından daha iyi korunur. Bunu tatilde yanmak yerine açık tenli olduğunuz için sadece kızardığınız zaman görebilirsiniz. Keza ataları ekvatora yakın bölgelerde yaşamış olanlar da genellikle esmer tenli ve hatta zencidir. Oysa tüylü olsak koyu tene gerek kalmazdı.

Örneğin şempanzeleri tıraş ederseniz tenlerinin pembe olduğunu görürsünüz. Öte yandan ağız ve burun gibi sürekli güneşe maruz kalan bölgeler koyu renklidir. Kısacası primatlar içinde sadece tüyleri dökülen bir tür koyu tenli olacaktır. Soy genetiğine baktığımızda ise koyu tenle alakalı olan MC1R geninin 1,2 milyon yıl önce atalarımızda olduğunu görüyoruz. Bu da sadece insan cinsinin (Homoların) tüy döktüğünü gösteriyor. Yine de sadece tüy dökmek sıcak iklimlerde bize yardımcı olamazdı.

Terlemek ya da terlememek işte bütün mesele

Aynı zamanda terlemeyi öğrenmemiz de gerekiyordu. Oysa hiçbir memeli insanlar kadar iyi terleyemez. Her zaman dediğim gibi dört nala koşan bir at insanlar bayılmadan çok önce köpürüp çatlar. İnsanlar atlardan daha uzun süre koşabilirler. Bunun bir nedeni de atlardan daha iyi terliyor olmamızdır. Öyleyse biraz da terleme mekanizmasına göz atalım; çünkü terleme, tüy dökme, dik yürüme ve koyu tene sahip olmanın atalarımızda el ele yürüdüğünü görüyoruz:

İlgili yazı: Zamanda Yolculuk Etmenin 9 Sıra Dışı Yolu

insanlar-ne-zaman-tüy-dökmeye-başladı
Mountain (Eddie Hall) çok çalışarak ter döküyor ama 2 milyon yıl önce hızlı koşmak gereken Afrika otlaklarında yüksek kalori tüketimiyle hayatta kalamazdı.

 

Tüy dökerek terlemek

Tıpkı tüylü olmak gibi terlemek de memelilerin çok eski bir özelliğidir. Bu bağlamda memelilerin iki tür ter bezi vardır. Apokrin bezleri ve ekrin bezleri… Apokrinler kalın ve yağlı bir ter üretir ki bu hayvanı baştan ayağı kaplar. Apokrin bezleri aynı zamanda hayvanın duygusal ve fiziksel durumuna ilişkin önemli bilgiler aktaran feromonları salgılar. Gerçi apokrin bezleri vücudu su kaybıyla soğutmak konusunda pek etkili değildir ama memelilerin büyük kısmı çok terlemediğinden bu fark etmez.

İnsanlar için önemli olan terleme beziyse epikrin bezidir ve bu bez bildiğimiz sulu teri üretir. Özellikle ayak ve el tabanlarının terlemesi hayvanların nesneleri sürtünme yoluyla tutmasını kolaylaştırır. Oysa Asya ve Afrika maymunlarında durum farklıdır. Bu türlerin apokrin bezleri daha çok koltuk altı ve jenital bölgede yer alır. Epikrin bezleri bedenin geri kalanını kaplar. Bilim insanları bizim gibi kuyruksuz maymunlarda bu değişikliğin neden gerçekleştiğini bilmiyor.

Öte yandan ter bezlerinin yer değiştirmesi insan cinsinden önce gerçekleşmiştir. Bu durum primatların 30 milyon yıl önce daha sıcak ve kurak iklimlere göç etmesinin sonucudur. Daha ilginci ise insan vücudunda şempanzelerden 10 kat fazla epikrin beziyle kıl kökü olmasıdır (2 ila 5 milyon)! Şimdi diyeceksiniz ki “Ama hocam, hani tüy dökmüştük?” Aslında vücudumuzda goriller kadar tüy var ama kıllarımız farklı olduğun için tüylerimiz göze pek batmıyor. 😮

Bizim tüylerimiz vücudun hava alıp serinlemesini kolaylaştıracak cinsten… Koltukaltı kılları ve benzeri ise cinsel olgunluğunu göstermek açısından, belki de yağlı apokrin bezleriyle karşı cinsiyeti çeken feromonlar salgılamak açısından varlığını koruyor. Gerçi herkesin koltukaltı ter kokusunu çekici bulacağını sanmıyorum. 😉

Tüy dökmek için sonsöz

Peki insanların soyu ne zaman tükenecek ve insanları yok etme potansiyeline sahip olup da ilk başta akla gelmeyen 5 teknoloji nedir? Haydi kendimizi yok etmedik diyelim. O zaman insanlar önümüzdeki 100 yılda nasıl evrim geçirecek? Sahi evrim hakkında doğru bilinen üç yanlış nedir? Daha yakın tarihe gelecek olursak Stonehenge anıtını kim inşa etti ve gelecekte uzay asansörü bizi göklere taşıyacak mı? Tüm bu soruların yanıtını bulacağınız muhteşem bir hafta sonu dilerim. Bilimle ve sağlıcakla kalın.

Neden koltukaltımız kıllı?


1Characterization of hairless (Hr) and FGF5 genes provides insights into the molecular basis of hair loss in cetaceans
2Dehydration and persistence hunting in Homo erectus
3Sex and the nose: human pheromonal responses
4Bipedality and hair loss in human evolution revisited: The impact of altitude and activity scheduling.
5Human skin pigmentation as an adaptation to UV radiation
6Genetic variation at the MC1R locus and the time since loss of human body hair
7The evolution of eccrine sweat glands in human and nonhuman primates. Journal of Human Evolution
8Comparative evidence for the independent evolution of hair and sweat gland traits in primates

Yorum ekle

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir