İlk Temas >> Uzaylılar dünyayı ziyaret eder veya sinyal gönderirse nasıl anlaşacaksınız?
|Uzaylılar Dünya’ya inerse Maraba Televole demeyecekleri kesin. Karikatürlerin tersine, bizim de tarlaya giren gelincik kovalar gibi uzaylıya taş atmayacağımız kesin. Aynı şey uzaydan gelen merhaba sinyalleri için de geçerli. Öyleyse dünya dışı zekayı ölçerek uzaylılarla anlaşacak evrensel bir dil geliştirebilir miyiz?
Radyo teleskoplarla dünya dışı uygarlıklardan gelen bir sinyal tespit etmek gezegenimizde hayatın akışını değiştirir ve bu insanlık tarihinin en büyük haberi olurdu. Ancak dünya dışı zekayla iletişim kurmak, yani “ilk temas” ciddi bir konu. Dikkatli olmazsak yanlış anlamadan kaynaklanan tehlikeler ortaya çıkabilir.
Tıpkı Amazon kabileleri gibi
Avrupalılar dünyayı sömürgeleştirmeye başladıklarında Amazon’un balta girmemiş ormanlarında ve Afrika ıssızlıklarında birçok kabileyle karşılaştılar. Bu karşılaşmaların bir kısmı savaşlarla sonuçlandı.
25 yıl önce izlediğim bir belgeselde Amazon yerlilerinden yaşlı bir kadının hediye olarak verilen battaniyeleri yere atarak reddettiğini gördüm. Yaşlı kadın, kaşiflerin hediyeyi veriş şeklini beğenmediği için sözlü kavga çıkarmıştı ve kaşifler tecrübeli olmasaydı olay çok daha kötü bir şekilde gelişebilirdi.
İlgili yazı: Herkes Nerede? – 1 >> Fermi paradoksu, büyük filtre ve dünya dışı uygarlıklar sorunu
En somut örnek Vikinglerden
Bugünlerde Taht Oyunları’nın rakibi Vikingler dizisiyle yeniden popüler olan bu kuzeyli halk, Kolomb’dan 500 yıl önce, 1000’lerin başlarında Amerika’yı keşfetti. Ancak yenidünyaya kalıcı olarak yerleşemediler.
Bunun sebebi ise Kuzey Amerika yerlileriyle savaşlar çıkmasıydı. Vikingler anayurtlarından bu kadar uzakta uzun bir savaşı sürdüremediler ve geri çekilerek kıtayı terk ettiler. Bu olayları efsanelerinde anlatıyorlar.1
Peki, yerlilerle çatışmalarının bir sebebi de neydi biliyor musunuz? Süt! Vikingler yerlilere süt verdiler, ancak Kanada yerlileri Avrupa’nın küçükbaş hayvanlarından elde edilen süte alışık olmadığı için hastalandılar ve Vikinglerin kendilerini zehirlediğini düşünerek onlara savaş açtılar (konu hakkında güzel bir özet için sayfanın altındaki videoya bakabilirsiniz).
İlgili yazı: Telepatik internet
Bunlar insanlar arasında olanlar
Bugün insanlar kendi aralarında anlaşmak ve ortak bir dil kullanmakta zorlanıyorlar. Tarihimiz de savaşlarla dolu. Uzaylıların teknolojisi ise Vikinglerin eline atom bombası vermek kadar tehlikeli olabilir. Nitekim Stephen Hawking uzaylılar Avrupalılara benziyorsa sonumuz da Amerikan yerlilerine benzeyecektir diyor.2
Ancak, uzaylılar saldırgan olmasa bile bizden farklı bir matematik ve fizik dili kullanıyor olabilirler. Farklı bir gezegende evrim geçirdikleri için kafa yapıları, kavrayışları, mantık yürütme biçimleri, hatta ahlak anlayışları bizden çok farklı olabilir. Bütün bunlara dikkat etmemiz gerekiyor.
SETI özel ET dili geliştirdi
Dünya Dışı Zekayı Arama (SETI) enstitüsü uzaylılardan mesaj alırsak veya uzaylılar Dünya’ya inerse onlarla iletişim kurmamızı kolaylaştırmak için özel bir “İlk Temas” protokolü geliştirdi; çünkü işimiz Uzay Yolu: İlk Temas filmindeki Volkanlılarla temas kurmak kadar kolay değil.
Konuyla ilgili olarak Acta Astronautica hakemli dergisine makale gönderen SETI enstitüsü uzmanları, H. G. Wells’in romanındaki gibi Dünyalar Savaşı başlatmayacak bir İlk Temas dili geliştirdiklerini söylediler.
İlgili yazı: Çeviri Büroları ve Çevirmenin Geleceği >> Yapay zeka video oyunu çevirisi yapar mı?
Nasıl bir dil?
Aslında çevirmenlerin iyi bildiği bir mantıktan yola çıkıyor: İngilizceyi iyi çevirmek için Türkçeyi de iyi bilmek gerektiği noktasından.
SETI ilk temasta açık iletişimden ve halkı bilgilendirmekten yana. Bu bağlamda Siyahlı Adamlar filmindeki gibi gerçekleri halktan gizlemek tehlikeli olabilir. Gerçekler ortaya çıktığında dünyada panik çıkabilir ve ayaklanmalar baş gösterebilir.
Öte yandan, halkı sakince ve aşamalı olarak bilgilendirmek yerine birdenbire “Uzaylılar aramızda!” demek de birçok yanlış anlamaya yol açabilir. SETI bu yüzden sağlıklı bir global sohbet ve müzakere süreci öneriyor.
İlgili yazı: İnternetinizi uçuracak en iyi 10 modem
Dünya nasıl karşılar?
1938 yılında Orson Welles, H. G. Wells’in Dünyalar Savaşı romanını radyoya uyarladı ve gerçekten uzaylılar New York’a saldırmış gibi anlattı. Halkın buna tepkisi paniğe kapılarak sokağa dökülmek oldu. Şansımıza olayda ölen ve yaralanan olmadı.
Oysa Ekvator ülkesi o kadar şanslı değildi. 1949 yılında dramanın İspanyolca versiyonu radyodan yayınlandığında çıkan panikte en az 7 kişi hayatını kaybetti (bazı kaynaklara göre 20).
Bir de abartı meselesi var
Belki uzaydan sadece basit bir merhaba sinyali alacağız veya uzaylılar bize dünya dışı uygarlıklar tarafından kolay anlaşılacağını düşündüğü basit aritmetik formülleri gönderecekler. Bunlar mutlaka ışıktan hızlı yolculuk etmenin yolunu gösteren devrimsel bilgiler olacak diye bir şart yok.
Medyanın basit bir sinyali abartma riski de burada ortaya çıkıyor. Hatta dünya dışı zekadan sinyal gelmediği halde bu yönde yalan veya yanlış haber yapma riski var.
Uluslararası Havacılık ve Uzay Bilimleri Akademisi 1989 yılında yalan haberleri önlemek için ET iletişim yönergeleri yayınladı ama bu internetten önceydi. SETI, ilk temas protokollerini internette haberlerin çok hızlı yayılmasına göre güncelledi.
İlgili yazı: NASA’dan Warp Drive Projesi
İki sakin bilim insanı
İskoçya, St. Andrew Üniversitesi’nden SETI üyesi Duncan Forgan ve Alexander Scholz, bilim insanlarını medyanın saldırısından ve flaşlar patlarken ardı arkası kesilmeyecek sorulardan korumak için uzaylı iletişim protokollerinde ince ayar yaptı.
Öncelikle uzaylı keşfetmek nedir?
Protokolün ilk kısmı uzaylı nasıl keşfedilir sorusuna yönelik ve bilim insanlarının hangi test şartları karşılanırsa uzaylılardan mesaj aldıklarını söyleyebileceklerini belirliyor. Bu kriterlerin ardından uzaylılardan nasıl bir sinyal aldığımıza dair kriterler geriyor. Bunu kısaca örnekleyebiliriz:
Önce radyo teleskoplara ulaşan bir sinyalin dünya dışı zekadan (ET) geldiği kanıtlanacak. Sonra bu sinyal deşifre edilecek ve mesajın içeriğine bakılacak: “Oraya geliyoruz, sizi yok edeceğiz!”, “Merhaba! Orada kimse var mı?”, “İki kere iki dört eder”, “Bu soruyu çözene Atılgan uzay gemisi bedava” gibi mesajlar söz konusu olabilir.
Şaka yollu anlatmama rağmen mesajın içeriğinin o mesajın halka nasıl açıklanacağını belirlediğine dikkat etmemiz gerekiyor. Örneğin, uzaylılar üç vakte kadar bizi yok edeceklerini ilan etmişlerse bunu halka açıklamak için “Merhaba Dünyalı” mesajından farklı bir yöntem izlememiz gerekecek.
İlgili yazı: Bilimkurgu sinemasının en gerçekçi yıldız gemisi ISV Venture Star
Blog yayınları
Bilim insanları uzaylılar mesaj gönderirse bunu sakin kafayla, kısa ve net yazılmış bir blog yazısıyla açıklamamızı öneriyorlar. Blog yazılarına internete giren herkes kolayca ulaşabilir ve basit yazıları herkes anlayabilir. Üstelik araya abartılı TV haberleri girmez.
Alıştıra alıştıra
Bilim insanları yeni fizik teorilerini araştırırken deney ve gözlemler yapıyor, ama ne zaman uzaylılardan sinyal aldıklarını düşünseler bunun yanlış alarm olduğu ortaya çıkıyor. Bu nedenle kılı kırk yararak durumu kontrol etmeleri ve ancak sonuçlar kesinleştikten sonra açıklama yapmaları gerekiyor.
Ancak, uzaylıların merhaba mesajı bekletilemeyecek kadar önemli. Bu nedenle sinyalin gerçekten uzaylılardan geldiği kanıtlanana kadar “Bize uzaylılardan geldiğini düşündüğümüz bir sinyal var, ama henüz kesinleşmedi” gibi bir açıklama yapabilirler.
İlgili yazı: Telepatik Takı Prose >> Sen aşkını düşün o kalbinden geçenleri sevgiliye mesaj atsın
Tarihte örneği var
Yıl 1977, konu Wow sinyali: O yıl SETI araştırmacıları uzaylılardan bekledikleri frekans aralığında düzenli olarak tekrarlanan bir sinyal aldılar (TV yayını gibi bizim iletişimde kullandığımız frekansta gelen bir sinyal).
Bunun üstünden neredeyse 40 yıl geçti. Ancak hâlâ bu sinyalin nereden (kimden?) geldiğini bilmiyoruz; çünkü bir kez duyduk ve tekrarlanmadı, ama tekrarlanmayan sinyalleri görmezden gelmek gibi bir lüksümüz yok:
Uzay çok büyük bir boşluk ve uzaylılar tek noktaya sürekli sinyal göndermek yerine deniz feneri gibi gökyüzünü tarıyorsa biz görmeden o sinyal geçip gitmiş olabilir. Sonuçta hem dünyamız hem de muhtemel uzaylıların gezegeni galakside hareket ediyor ve sürekli yer değiştiriyor. 3 boyutlu uzayda bir daha o sinyale rastlama şansımız çok düşük.
İlgili yazı: Hyundai Giyilebilir Robot Üretti >> Dış iskelet ile süper işçi çağı başlıyor
40 yıl süren macera
Marvel Sinema Evreni’ni kontrol eden Disney iki yıl önce bir açıklama yaptı ve Kaptan Amerika gibi süper kahraman filmleri hiç bitmeyecek, para kazanmak için her yıl 1-2 film çekeceğiz dedi. Belki biz de önce basit bir merhaba sinyali alacağız, ama 40 yıl içinde sinyal içinde sinyal olduğunu keşfedeceğiz.
Belki bu sinyal Rusların matruşka bebekleri gibi iç içe olacak, soğan kabuğu gibi soyulacak ve içinden gizli anlamlar çıkacak. Belki de merhaba sinyalinden sonra ışıktan hızlı yolculuk eden uzay gemisi planlarına ulaşana dek 40 yıl geçecek. Belki de uzaylılar bize uzaktan sürekli eğitim verecek!
Uzaydan internet
Elon Musk uzaydan internet yayını yapmak istiyor. Ancak uzaydan internet, Dünya gezegenine uzaydan siber saldırı düzenlemek için de kullanılabilir. En azından Kurtuluş Günü filminde olduğu gibi, bizim Dünya’yı işgal eden uzay gemilerini bozmak için bilgisayar virüsü kullanmamızdan daha gerçekçi bir senaryo bu.
Hatta daha tehlikeli bir senaryo var: Uzayılar bizi yok etmek istiyorlarsa buraya kadar gelip bizi büyük bir uzay filosuyla imha etmek zorunda değiller. Bunun yerine yapay zeka sondası gönderebilirler. Bu sonda bize çözmesi zor bir matematik problemi sorabilir ve çözersek teknolojiyi 100 yıl ileri götürecek çözümler vaat edebilir.
Oysa bu sondanın amacı sadece zor soruları çözecek kadar gelişmiş uygarlıkları yok etmek olabilir. Soruyu çözdüğümüz anda atmosferin üst katmanlarında büyük bir nükleer patlamaya yol açarak gezegenin yüzeyini yaşanmaz hale getirebilir. Babylon 5 bilimkurgu dizisinin bir bölümünde kendine rakip istemeyen bir uygarlık uzay istasyonuna bu tür bir bubi tuzağı ve katil sonda göndermişti.
İlgili yazı: Evreni İnsanlarla Değil Robotlarla Keşfedeceğiz
İyi niyetli ET
Buraya kadar kendi saldırganlığımızı uzaylılara yansıtarak “Ya bizim gibi soykırım yaparlarsa?” diye korktuk. Oysa uzaylılar iyi niyetli olabilirler. Belki de yıldızlar arası seyahat yapacak kadar gelişmiş bir uygarlık barışçıl olmayı öğrenecek kadar olgunlaşmıştır. Öyleyse iyi niyetli uzaylılarla nasıl iletişim kuracağız?
Uzaylı kafası
Arkadaş buluşmalarında anlamadığımız bir konu açıldığında Fransız kaldım diyoruz. Oysa hiç kimse bize uzaylılardan daha Fransız olamaz ve onlarla anlaşmamız için evrensel matematik dili bile yeterli olmayabilir.
Öyle ki Wolfram Alpha akıllı arama motorunun tasarımcısı fizikçi Stephen Wolfram geliştirdiği bir yazılımla son 30 yılda 50 bin farklı matematik dili bulmayı başardı. Biz insanlar bunların sadece birini kullanıyoruz. Bu durumda uzaylıları nasıl anlayacağız? Dünya dışı zeki varlıklar resimdeki gibi bizden tümüyle farklı bir görünüme sahip olabilirler.
İnsan beynini başta ellerimiz olmak üzere insan anatomisinin şekillendirdiğini düşünürsek farklı vücuda sahip olan ve farklı bir evrim geçiren uzaylıların da bizden tümüyle farklı bir kafa yapısına sahip olduğunu düşünebiliriz.
İlgili yazı: Lazer Yelkeni Starshot >> Stephen Hawkıng Yıldızlara Işık Gücüyle Uzay Gemisi Gönderecek
Hangimiz uzaylı?
Biraz da olaya tersinden bakmak gerek. Örneğin Dünyamız uzayda giden bir gezegen ve biz de dünya dışı zekaya göre uzaylıyız.
Üstelik galaksimiz Samanyolu’ndaki uzaylıların büyük kısmı birbirine benziyor olabilir. Galaktik evrim sürecinde vücut ve kafa yapısı açısından asıl farklı olan insan türü olabilir. Galaksimizde en uzaylı biz olabiliriz!
Ya galaksideki uzaylıların büyük kısmı Dünyalar Savaşı filminde görülen ve karada giden ayaklı ahtapotlara benziyorsa? Ya primatlardan gelen iki kollu, iki bacaklı, tek başlı, iki gözlü biz insanlar istisna isek? Şimdi buna dünya dışı zekanın farklı bir kültüre, dile ve topluma ait olduğunu ekleyelim. Uzaylıların dilinden anlamamız ve zihnini çözmemiz çok zor olabilir.
İlgili yazı: Babür Özden Yine Başardı >> Nesnelerin İnterneti Arama Motoru MAANA 40 Milyon$ Aldı
Dünyadaki uzaylılar
Hayır, burada uzaylıların aramızda yaşadığını söylemiyorum. Ancak kediler, köpekler ve diğer evcil hayvanlar var. Sevgili köpeğimiz halimizden anlıyor ve onunla ortak paydada buluşup dolaylı da olsa ortak bir dil konuşabiliyoruz.
Peki ya ahtapotlar, sinekler, bakteriler? Bunların iletişim yöntemleri insan dilinden ne kadar farklı? Sonuçta ortak atadan geldiğimiz için (prensipte) ortak paydada buluşuruz diyebiliriz. Ancak bu ne kadar doğru? Örneğin suda yüzen ve eli ayağı olmayan zeki yunusların dilinden ne kadar anlıyoruz?
Uzayılar süper zekiyse?
Hayvan zihni insan zihninden farklı. En azından bizim gibi kast sistemi türevi, kabile bazlı, devreci, yayılmacı ve gelişmiş bir uygarlık kurmadıklarını biliyoruz.
Ancak, insan zihninin kökenlerinin diğer hayvanlarda yattığını da biliyoruz. Mesela köpeklerden farkımız onların yapamadığı şeyleri yapmaktan ziyade, onların çok az yapabildiği şeyleri daha iyi yapmak olarak da yorumlanabilir (alet üretmek gibi bariz farklar hariç).
Uzaylılar da bizim köpeklerden zeki olduğumuz kadar bizden zekiyse işimiz zor. Yine de hayvan zekasını anlamak, sınıflandırmak ve araştırmak için kullandığımız yöntemleri uzaylıları anlamak için kullanabiliriz.
İlgili yazı: İnternette teknik takip ve gözetimi önleme rehberi
At gözlüklerimiz var
Ancak uzaylılar anlaşmak için ne kadar dikkatli olsak da taraflıyız; çünkü dünyada bildiğimiz iki zeka insan ve hayvan zekası. Ayrıca hem fiziksel hem zihinsel olarak primat atalarımızın kafa yapısıyla sınırlıyız.
Bununla birlikte hayvan zekasının insan zekasından farklı olduğunu biliyoruz ve bundan yola çıkarak uzaylı zekasını da sınıflandırmaya çalışabiliriz (Japon araştırmacıların şempanzelerin hafızasının daha kuvvetli olduğunu göstermesi gibi).
Dünya dışı zeka
Florida Atlantic Üniversitesi’nden biyolog Denise Herzing yunuslardan esinlenerek COMPLEX adlı evrensel bir zeka ölçüm protokolü geliştirdi.3
Bu sistem muhtemel uzaylı zekasını sınıflandırmaya yarıyor; yani dünya dışı canlılar bulursak ne kadar zeki olduklarını ölçmemizi sağlayacak ve böylece uzaylılarla anlaşacağımız ortak dilin temelini oluşturacak.
COMPLEX’in açılımı da bu çabayı yansıtıyor: Dış Biyolojide Canlıların Profilini Çıkarmak İçin Karmaşıklık Ölçüleri. COMPLEX projesi dünyadaki canlıları sınıflandırmakla işe başladı. Bunlar aynı zamanda insan dışı zekanın ilk örnekleri. İçlerinde hayvanlar, mikroplar ve makineler de var (yapay zeka).
İlgili yazı: Yapay zeka nereden geldi, nereye gidiyor?
Uzaylı IQ’su
Bugün insanların matematik sorularını çözme gibi konularda ne kadar zeki olduğunu ölçmek için IQ kullanıyoruz. Duygu ve davranışlarımızı ölçmek için de duygusal zeka (EQ) ve sosyal psikoloji var.
Herzing diyor ki madem her insan kendi zihninin tutsağı, öyleyse at gözlüklerimizden kurtulmak için yukarıdaki yöntemleri hayvan, bitki ve bakteri zekasını sınıflandırmakta da kullanabiliriz.
“COMPLEX’in amacı uzayda yaşam bulursak kendimizi diğer türleri değerlendirmeye hazırlamak.” Kısacası Herzing önce uzaylıların bize ne kadar benzediğine bakalım, sonra da bunu baz alarak ne kadar zeki olduklarını değerlendirelim diyor.
Böylece Evren’de hayat yaygın mı sorusunu da yanıtlayabiliriz. Sonuçta hayatın ne kadar yaygın olduğunu ölçmek için hayat barındıran gezegen sayısını hesaplamamız lazım ve buna Dünya’dan farklı bir atmosfere ve iklime sahip olan uzaylı dünyaları da dahil. Uzayda uzaylı aramak, Evren’de bizden başka nasıl bir hayat olabilir sorusuyla alakalı (özellikle dünya dışı canlılarla dünya dışı zekayı bir tutmazsak).
İlgili yazı: Yabancı Dünyalar Rehberi-1 >> Güneş Sistemi dışındaki en sıra dışı 10 gezegen
Neler yapıyor?
Herzing balinalar ve yunusların şarkılarını kaydediyor, kargaların kaba aletler kullandığını gösteren deneyleri inceliyor, kendine alet yapan şempanzelere bakıyor (yaprakları ayıklayıp çıplak dallarını karınca yuvası deliklerine sokup karınca avlıyorlar) ve fil sürülerinin kompleks sosyolojisini inceliyor.
Ancak hayvan zekasını ölçmek için önce sınıflandırmak lazım. Örneğin yunusların ve şempanzelerin bizimle aynı şekilde düşündüğünden emin olamayız (Farklı türlerin zekasını farklı türlerin zihinlerine göre ölçmeliyiz). Bu yüzden canlıların birbirine ne kadar benzediğine ve birbirinden ne kadar farklı olduğuna bakmamız gerek.
Neyse ki evrim sayesinde hangi canlının hangi canlıdan türediğini biliyoruz. Bu sebeple canlılar arasındaki yakınlıkları biliyoruz ve bundan yola çıkarak şempanze ile yunus zekasının bize yaklaşık olarak ne kadar benzeyebileceğini söyleyebiliriz.
Ardından deneyler yaparak hayvan zekalarını karşılaştırmalı olarak ölçebiliriz. Belki de evrensel bir IQ çizelgesi çıkarıp insan, köpek, maymun, sinek, bakteri, bilgisayar zekasını buna oturtabiliriz ve elbette uzaylı zekasını değerlendirmeye alabiliriz.
İlgili yazı: Dünya’ya En Çok Benzeyen Gezegen Bulundu
Yunus dili
Biyologlara göre yunuslar dünyanın en zeki canlıları arasında yer alıyor. Belki de zeka açısından bize denkler; ama elleri olmadığı ve suda ateş yakamadıkları için bizim gibi bir uygarlık kuramadılar (yunus araştırmalarının evrensel internet dili geliştirmekte nasıl kullanılabileceğini Üçüncü Kültür ve Türler Arası İnternet yazısında anlattım).
Bu konuda bazı ipuçları var. Örneğin beyin büyüklüğünün vücut kütlesi ve büyüklüğüne oranı önemli. Tabii ki insanlar farelerden zeki, fakat bunun sebebi sadece fare beyninin küçük olması değil. Önemli olan fare beyninin ne kadarının gelişmiş zekaya ayrıldığı (ön alın lobunun ne kadar büyük olduğu vb.).
Aynı şey balinalar için geçerli. Hem balina hem yunus beyni insandan büyük, ama beyin kütlesinin ne kadarı gelişmiş zekaya ayrılıyor sorusu önemli. Örneğin insanların asıl üstünlüğü problem çözme, uzun vadeli düşünme-analiz-simülasyon-planlama ve elbette dil yeteneğinde görülüyor ki buna jestle mimiklerden oluşan vücut dili dahil.
Balinaların beyninin büyük olması ise bunları yapabildiklerini göstermiyor. Ancak balinalar bizden farklı ve daha gelişmiş bir zekaya sahipse biz bunu anlamamış olabiliriz. COMPLEX’in ilk amacı bunu bulmak.
İlgili yazı: Kuantum bilgisayardan türeyecek süper zeka bize uzaylı zekadan daha yabancı olabilir
Beyin kütlesi ve beyin becerisi
Son zamanlarda bilim insanları başlıkta yazdığım iki faktöre ek olarak zekayı üçüncü bir kriterle ölçmeye başladılar: 2006’da Ray Kurzweil’ın popülerleştirdiği desen tanıma teorisi veya ünlü filozof Platon’un dediği gibi benzer benzeri bilir ilkesi bu kritere karşılık geliyor.
İnsanlar benzeterek öğrenmekte ve çağrışımlı düşünmekte çok becerikliler. Bu yüzden diğer canlılardan farklı olarak kod yazıyor ve fizik yasalarını tanımlayan matematik formülleri geliştiriyoruz. İşin ilginci Herzing yunusların bu açıdan insanlar kadar becerikli olduğunu gösteren deneyler yaptı.
Demek ki tek başına üstün zeka yeterli değil. Bize uygarlık kurma fırsatını bulmuş dünya dışı zeka lazım. Öyle ya, sanayi devrimini başlatan buharlı makineler kömür yakarak çalışıyordu ve biz de suda ateş yakamayacağımızı biliyoruz. Peki yunuslar suda ateş yakamadıkları için mi uygarlık kuramadı? Yoksa insan kadar zeki olmadıkları için mi?
İlgili yazı: Ölümsüzlük Arayışı >> Google’a göre insanlar 500 yıl yaşayabilir
Yabancı uygarlıklar nasıl gelişti?
Öte yandan uygarlık kurmak için ateş yakmak şart mı diye sorabiliriz. Uzaylılar varsa ve yıldızlar arasında seyahat ediyorsa bizim teknolojik gelişme aşamalarımızdan mı geçtiler? Dünya dışı uygarlıkların ateşi keşfetmesi şart desek bile, bu bizimle aynı bilimsel buluşları aynı sırada yaptıkları anlamına gelmiyor.
Belki uzaylıların gezegeninde oksijen yok. Belki oksijensiz ortamda yanan bir tür kömürleri, daha doğrusu kömür yerine geçen bir yakıtları var. Belki uzaylı ormanlarından ve uzaylı kömüründen bahsediyoruz. En azından elleri yerine kıskaçları varsa bizden farklı bir kapı kolu üreteceklerini biliyoruz.
Bu sorular ve varsayımlar uzaylıları anlamak için olaya daha geniş açıdan bakmamız gerektiğini gösteriyor.
Örneğin çevreyi kirletmeyen uygarlıklar varsa bunları gezegenlerin atmosferinin fotoğrafını çekmek için tasarlanan ve 2018’de fırlatılması planlanan James Webb uzay teleskopuyla bile bulamayız; çünkü bu teleskop uzaylıları atmosferdeki kirliliğe bakarak arayacak.
İlgili yazı: Ben uzaylıyı kokusundan tanırım
Kompleks bir problem
Herzing insan dışı zeka türlerini sınıflandırmak ve bunların IQ’sunu ölçmek izin COMPLEX ölçme ve değerlendirme sistemini geliştirdi. Bunun için de astrobiyologlardan bilgisayar bilimcilere kadar birçok uzmandan oluşan bir araştırma ekibi kurdu.
COMPLEX’in nöroloji ve bilgisayar bilimlerinden alınan birkaç ölçüm kriteri bulunuyor:
- Beyin kitle endeksi (sinir ağlarının karmaşıklık düzeyi)
- İletişim sinyalleri (sinyal kodlama karmaşıklığı)
- Bireysel karmaşıklık (aslında kişilik derinliği)
- Sosyal karmaşıklık (canlı türleri tek başına mı, yoksa gruplar halinde mi yaşıyor?)
- Türler arası etkileşim (farklı canlılarla ilişki kurma düzeyi)
Görüldüğü gibi dünyadaki tüm hayvanlarının zekasını bu genel kriterlere göre ölçmek mümkün (örneğin son kriter köpek ve kedilerin insanlarla iletişim kurma ölçüsünü belirlemekte kullanılabilir).
Herzing bu kriterleri alt kategorileri de ayırdı: Örneğin sırasıyla sinir ağları uzmanlığı (köpeklerde koku duyusu öne çıkıyor), doğal repertuar (havlamak veya Türkçe konuşmak), rol esnekliği (anneler bakıcı rolü üstleniyor mu?), işbirliği ve ortak hareket etme kapasitesi (sürü mantığı veya devlet kurma) ve türler arası yardımseverlik (köpeklerin bebekleri korumak için kendini feda etmesi veya sokak hayvanlarına yaz sıcağında su bırakma).
İlgili yazı: Raspberry Pi İle Gerçek İnternet Hızını Ölçün >> Servis sağlayıcıya hızımı artır deyin
İnsan zekasının farkı yok mu?
Tüm zeki canlılarının kendine özgüsü zekası var. Herzing’in dediği üzere insanları hayvanlardan ayıran temel özellikler şunlar: “Dil zekası, bilinç ve aritmetik beceriler. Bu nedenle diğer organizmaların enformasyonu nasıl işlediğini sınıflandırmak için yukarıda sıralanan diğer boyutlar dikkate alındı.
Hayvanlar öncü oldu
Herzing genel zeka kriterlerini belirlemek için SETI enstitüsü Astrobiyoloji Zekası projesinde çalışan Emory Üniversitesi öğretim üyesi Lori Marino ve York Üniversitesi akademisyeni Kathyrn Denning’in araştırmalardan yararlandı. İki bilim insanı söz konusu kriterler için yunuslar, ahtapotlar, arılar, mikroplar ve makineleri incelemişti.
Konuya en genel açıdan bakarsak ister bakteriler olsun ister hayvan ve makineler hepsinin ortam şartlarına uyum sağladığını görüyoruz. En basit makine bile programlanan amacına veya tasarımına uygun olarak çalışıyor. Bunun dışında arızalandığı zaman bunu insanlara bildiren, hatta ne tür bir arıza olduğunu söyleyen makineler var (örneğin Zorlu Center tünelinde sürekli arızalanan yürüyen yollar).
Daha net örnekler verirsek yunusların karmaşık iletişim kurmakta uzman olduğunu görüyoruz (yunus şarkıları). Ahtapotlar çağrışımlı (benzeterek) öğrenmede çok becerikli. Arılar besin kaynaklarının (çiçeklerin) yerini koloni üyelerine bildirmek için dans ediyor. Mikrop kolonilerinde bile grup davranışı var ve bilgisayarlar bildiğiniz gibi bilgi-işlem yapıyor.
İlgili yazı: Robotlarda Ultron Çağı >> Bu robot “bilge adam” testini geçti
Hiçbir tür her alanda üstün değil
Evet, buna insanlar da dahil. Bazı kriterlerde insanlardan daha zeki olan türler var ve hiçbir türün 5 kriterde tam puan almaması bu sistemi farklı zekaları sınıflandırmakta kullanabileceğimizi gösteriyor.
Örneğin arılar ve makineler iletişim sinyalleri ve karmaşık sosyal kategorilerde yüksek puan alıyor. Yunuslar, ahtapotlar ve makineler beyin kitle endeksinde (sinir ağlarının karmaşıklık düzeyi) öne çıkıyor. Her ne kadar sosyal yaratıklar olmadıklarını düşünsek de mikroplar türler arası iletişim konusunda yüksek puan alıyor (enfeksiyon, yani canlılara bulaşarak onları hasta etmek aslında bir türler arası etkileşim formu).
“Bir gün kendimizi sadece türler arasında belirli konularda uzmanlaşmış bir canlı türü olarak görebileceğiz (sesli dil ve eşya kullanmak gibi). Sırf dil yeteneğine sahip olmak zeka göstergesi olduğu için kendimizi tek zeki canlı türü olarak görmekten vazgeçeceğimiz bir gün gelecek” diyor Herzing.
İlgili yazı: Yapay Zeka Günü – 1 >> Robot bilim insanı atomları lazerle kontrol etti
Dünyanın zeka katalogu
Gerçekten de “uzmanların yüzlerce türü inceleyerek zeka açısından karşılaştırması harika olurdu. Seçilen beş örnek birçok olası zekalardan sadece birkaçı.”
COMPLEX’in gelecek versiyonları aslında birbirinden çok farklı olan canlı türlerini de tek torbaya koymak yerine kedi özelliklerine göre sınıflandırmamızı kolaylaştıracak. Örneğin mikrop kelimesi aslında bir çatı terim ve tüm planktonlara, mantarlara, bakterilere, arkelere ve diğer türlere karşılık geliyor.
Hepsinin zekasını tek tek ölçmek küresel biyolojinin ve nihayet uzaya yerleşirsek dış biyolojinin kökenini oluştururdu.
Ortak payda var mı?
Evrimsel olarak kesin var, ama farklı zekaların birbiriyle anlaşması açısından henüz bilmiyoruz. Kedi ve köpeklerle anlaşabildiğimizi biliyoruz. Ancak, memelilerin beyni ile küçük böceklerin beynini karşılaştırmak başka bir şey. Yine de insanların at gözlüklerini çıkararak (varsa) dünya dışı zekayı ölçmek ve dünya dışı uygarlıklarla iletişim kurması için bunu yapması gerekiyor.
Süper zeka
İnsanlık yapay zekayı geliştirdi ve bugün Google’ın geliştirdiği bir yazılım dünya Go şampiyonunu yenmeyi başardı. Açık söylemek gerekirse DeepMind yazılımı en azından Go oynamak konusunda insanlardan daha zeki.
Makineler dünya dışı zekayı anlamak açısından çok ilginç bir örnek: Örneğin insan gibi düşünebilen robotlar, insandan daha zeki olan bilgisayarlar ve insandan tümüyle farklı bir şekilde düşünme potansiyeline sahip olan kuantum bilgisayarlar geliştiriyoruz. Kısacası Dünya gezegeninde dünyaya yabancı bir makine zekası geliştirme potansiyelimiz var.
Hatta süper zekanın insanları yok etmemesi için bize yabancı olan veya bizden üstün olan bu zekayla iyi geçinmemiz gerekeceğini düşünüyoruz. Kısacası önce kendi icadımız olan yabancı zekayla anlaşmak zorunda kalacağız.
Özellikle de insanlar bir şekilde kendini yok ederse Dünya’dan uzaya yayılacak tek zekanın yapay zeka olduğunu düşündüğümüzde bunun önemini anlıyoruz.
İlgili yazı: Yapay Zeka Günü – 2 >> Robot ressamlar geliyor ve video oyunu tasarlıyor
En büyük sürpriz
COMPLEX zeka ölçüm sisteminin çalışması için dünyanın farklı ülkelerinden gelen, farklı diller konuşan ve farklı uzmanlık alanları olan bilim insanlarının bir araya gelip birlikte çalışması gerekiyor (tıpkı CERN parçacık hızlandırıcısındaki araştırma ekipleri gibi).
Bu durumda uzaylıları anlamak için önce kendi içimizdeki iletişim problemlerini, anlaşmazlıkları çözmemiz ve ortak akıl temelinde tek bir tür olarak gözümüzü uzaya çevirmemiz gerekiyor.
Hızlı düşünmek
Ne kadar hızlı düşünüyoruz yazısında özgür iradenin yanılsama olup olmadığını merak eden bir bilim insanının insanların düşünme hızını ölçme çabalarını anlattım. Aslında hızlı düşünmeye hiç yabancı değiliz. Üniversite sınavlarında kısa sürede çok sayıda soru çözmek zorundayız. Her ne kadar o sırada felsefe yapmıyor olsak da olabildiğince hızlı düşünüyoruz.
Ancak, bu eğilim yarın öbür gün komşu yıldızlara gider ve hayat barındıran gezegenler bulursak sorun çıkarabilir. Acele işe şeytan karışır misali, canlıları üstünkörü incelersek içlerinde gerçekten zeki olanları gözden kaçırabiliriz.
Geniş düşünmek
Herzing şöyle açıklıyor: “COMPLEX sisteminin zorluğu bu tür değerlendirmeler için elimizde veri olması gerektiği. Bunun için de bir süre boyunca bilimsel araştırmama yapmamız şart. Başka gezegenlerde hızlı değerlendirmeler yaparsak bu zor olabilir; ama dünyadaki canlıları sınıflandırmakta edindiğimiz tecrübeyi kullanıp bilgisayarlarımızı benzerlikleri fark edecek şekilde programlarsak dünya dışı zekayı hızlıca ölçebiliriz.”
“İster insan olsun ister insan dışı türler, bugüne kadar kendi gezegenimizdeki zeki yaşamı tanımak ve takdir etmekte pek iyi bir çıkarmadık. Rahata alıştığımız hareket alanının dışına çıkıp kendimizi alışılmadık sorularla düşünmeye zorlarsak, bir gün insan önyargılarını atıp köşeden uzaklara bakmayı öğrenebiliriz.”
İlgili yazı: Einstein ve dünyayı değiştiren denklem
Zekanın formülü
Einstein’ın hayali bütün evreni tek bir denklemle açıklamaktı. Başka bir araştırmacı da hayatın ve evrimin tek bir kural setine bağlı olarak Evren’de kendiliğinden ortaya çıktığına dair bir teori geliştirdi. Hayat neden var? yazısının konusu olan bu teoriyi Popular Science Türkiye Temmuz sayısında yeni gelişmeler ışığında anlatacağım.
Ancak bir grup bilim insanı da Evren’deki tüm zekayı tek bir formülle açıklamaya çalışıyor. En azından termodinamik yasalarından hareket ederek tıpkı Herzing gibi evrensel bir zeka tespit sistemi geliştirmek istiyorlar.
Harvard Üniversitesi ile MIT’den Alexander Wissner-Gross ve Hawaii Üniversitesi Manoa’dan Cameron Freer, dik yürümek ve alet kullanmak gibi bilişsel süreçleri açıklayan bir denklem geliştirdiklerini söylediler.5
İlgili yazı: Yapay Zeka Günü – 3 >> Robot avukat geliyor ve yazılımlar kanun yazıyor
Geleceği kontrol etmek
İki fizikçiye göre zekanın temel ölçüsü geleceğe yönelik düşünmek, plan ve simülasyon yapmak, kısacası geleceği kontrol etmek. Bu da madde ve enerjinin termodinamik yasalarına göre en doğal şekilde organize olma eğilimine bağlı.
Her ne kadar Evren’de entropi sürekli artsa da sınır bölgelerde geçici olarak düzen kurulması kaçınılmaz ve canlıların ortaya çıkması da bu yüzden kaçınılmaz olabilir.
Hayat ve zeka termodinamiğin ürünü
Araştırmacılar bilim dünyasında devrimsel olarak nitelenen teorilerini test etmek için Entropica adını verdikleri bir yazılım geliştirdiler. Bu yazılım hayvanlar üzerinde 60 yıldır yapılan klasik zeka testlerinden yola çıkıyor ve bunların termodinamik yasalarına göre kaçınılmaz olduğunu göstermeye çalışıyor.
Örneğin bugün insanlar da şempanzeler de duvara bir sopa dayamak istedikleri zaman bunu termodinamik açıdan sistemi dinlenme durumuna geçirecek şekilde yapıyorlar; yani sopayı belirli bir açıyla duvara dayıyorlar. Bu otomatik bir şey. Dengenin ne olduğunu içgüdüsel olarak biliyor ve dengeli iş yapıyoruz.
Termodinamik açıdan dengeli durum bir sistemin yakın gelecekte maksimum değişiklik seçeneğine sahip olması demek. Örneğin duvara dayalı bir sopayı almak yere düşmüş sopayı eğilerek almaktan kolaydır. Kırık sopayı kullanamayız, ama sağlam bir sopayı boyumuzun yetmediği banyo penceresini açmak için kullanabiliriz.
İlgili yazı: Her Şeyin Teorisi >> Sicim teorisi & halka kuantum kütleçekim kuramı birleşiyor mu?
Termodinamik falcılar
Wissner-Gross buna nedensel entropi kuvvetleri diyor; çünkü teknik açıdan “sistemin gelecekte sahip olacağı potansiyel durumları en üst sayıya çıkarmak” ile kullanışlı bir eşya veya kullanışlı bir hareket yapmak arasında hiçbir fark yok. Sadece teknik terimlerle düşünmeye alışmamız gerekiyor. Bu yaklaşım yalnızca yapay zekayı değil, dünya dışı zekayı da anlamakta kullanılabilir.
“Evren’in şu anda belirli bir durumu var. Ancak gelecekte birçok farklı yönde gelişebilir. Bence zeka dediğimiz şey olabildiğince çok muhtemel geleceği yakalama ve kontrol etme çabası”; yani geleceğe yönelik simülasyonlar yaparak uzun vadeli düşünme yeteneği (ki filozoflar zekanın en üst formu olarak nitelendirilen bu yeteneği akıl olarak adlandırıyor).
İlgili yazı: Facebook ile Gelecek 10 Yılın Yol Haritası >> İnternetten alışveriş yapan botlar geliyor
Enerji ekonomisi
Akıl derken, bu iş e-ticaret sektöründe bile yaygınlaşmaya başladı. İnternetten bizim adımıza alışveriş yapan kişisel dijital asistanlar tanımadıkları yeni ürünleri satın almalarını istediğimizde web sitelerini taramak ve kendi başına öğrenmek zorundalar. Bunun en iyi yolu da yazılımın kendi kodunu yazması.
Wissner-Gross’un Entropica yazılımından yola çıkarak hiç insan müdahalesi olmadan kendi işletim sistemlerini yazan ve kendi kendine öğrenen robotlar geliştirebiliriz. Bu tür robotlar her türlü ihtiyaca IT ekibi ve yazılımcılar olmadan uyum sağlayabilir. Bu da ekonomide maliyetleri düşürür.
Eskiden bilgisayarlarda yapılan evrim simülasyonlarından esinlenen ve kendi kodunu yazan bu sistemi yakın gelecekte ekonomide, savunma sanayisi ve bilgi teknolojilerinde kullanacağız. Nitekim Wissner-Gross bu iddialı yaklaşımı fizikteki her şeyin teorisine benzetiyor ve “Büyük birleşik zeka teorisi” olarak adlandırıyor.
Bitcoin’in gelişi
Sonuçta bugün para ekonomisinden veri ekonomisine geçiyoruz, ama çevre kirliliğiyle küresel ısınmayı azaltıp artan nüfusa rağmen maliyetleri sınırlamak için en nihayetinde enerji ekonomisine geçmek zorundayız.
Bitcoin gibi dijital şifreli para birimleri yapay zeka yazılımları kullandığına göre, zekayı enerji verimlilik bilimi olarak adlandırabileceğimiz termodinamik yasalarıyla açıklamak kaçınılmaz görünüyor.
İlgili yazı: Apple Siri Yaratıcılarından Dijital Asistan Viv >> E-ticarette “bot”la alışveriş başlıyor
Uzaylı zekası ve yapay zeka
SETI enstitüsünden Seth Shostak’a göre uzayda uzaylı bulmak kolay, uzayda hayat olmasa bile! Bunu açıklamak için yapay zekaya geri dönebiliriz. İnsan gibi düşünebilen veya insandan daha zeki olan yazılımlar geliştirdikten sonra insan türü yok olursa Dünya uygarlığını makineler devam ettirecektir.
Makineleri klasik anlamda canlı olarak saymazsak Shostak’ın sözlerini anlayabiliyoruz. Shostak diyor ki “Bir toplum onları Evren’e ulaştıracak teknolojiyi geliştirdikten sonra maksimum birkaç yüz yıl içinde biyolojik zeka yerine yapay zeka yaratacak düzeye erişecektir.”
Örneğin, Galileo’nun teleskopu kullanmasından Apple’ın dijital asistan Siri’nin geliştirilmesine kadar sadece 400 yıl geçti. Keza Kurzweil makine zekasının insan zekasını aşacağı tekillik tarihini 2029 olarak veriyor ve en tutucu tahminler bile tekilliğin 2100 yerine 2050’de geleceğini söylemeye başlıyor.
Shostak’ın belirttiği gibi, uzaydan gelen sinyalleri dinlememizi sağlayan radyo teleskoplar için gerekli olan “Radyonun icadından düşünen makinelerin icat edilmesine kadar geçecek süre çok kısa. En fazla birkaç yüzyıl olmalı. Bu nedenle Evren’de baskın zeka biyolojik olmayan zeka, yani makine zekası olabilir.”
İlgili yazı: Dijital avatarlar >> Rus milyarder 2045’te zihnini bilgisayara yükleyecek
Uzaylı zihni
Connecticut Üniversitesi felsefe profesörü Susan Schneider, “Alien Minds” adlı konuşmasında bunu bir adım ileri götürdü ve insan zihnini bilgisayara yüklemek gibi beyin simülasyonlarının gücüne değindi. Buna göre bizzat insan zekasını bilgisayarlara yükleyerek ölümsüzlüğü yakalamak ve doğal zekayı yapay zekaya dönüştürmek mümkün.
Bu da ilginç bir nokta, çünkü dünyadan 4 tür zeka çıkabileceğini gösteriyor:
- Hayvan zekası
- İnsan zekası
- Organik süper bilgisayara dönüşmüş insan zekası
- Yapay zekadan türeyen sentetik süper zeka
- Belki de kuantum bilgisayarlardan türeyecek olan bize en yabancı kuantum yapay zeka
Kısacası zekayı ancak çok geniş bir açıdan düşünmeye başlarsak dünya dışı zekayla anlaşma şansı yakalayabiliriz. Kimela Hayvan Hakları Merkezi’nden nörobiyolog Lori Marino bu araştırma alanına artık “Zeka Tarlası” dememiz gerektiğini düşünüyor.
İlgili yazı: 5 Soruda Paralel Evrenler >> Evrende kozmik kopyalarımız ve alternatif dünyalar var mı?
Kendini bil
Demek ki içinde bulunduğumuz durum bilgelerin binlerce yıldır söylediği şey: Kendini bil ki başkasını tanıyabilesin. Tennessee Valley Yıldızlararası Atölye ekip üyesi Les Johnson, bu görüşten hareketle dünya dışı zekayla etik iletişim kurmak için 3 prensip ortaya attı.
Yukarıda farklı zeka türlerini sıraladık ve dünya dışı zekayla nasıl iletişim kuracağımıza dair kriterleri inceledik. Şimdi de dünya dışı zekayla kendimize ve ona zarar vermeden sağlıklı iletişim kurmak için kullanacağımız etik değerleri ele alalım.
- “Önce bir dinle, bir bak kendine”: Etkileşim kurmadan önce yabancı zekayla ilgili olabildiğince bilgi edin.
- Canlıysa rahatsız etme (yabancı bir dünyada zeki olmayan canlılar bulursan bunlara zarar verme).
- Uzaydan dünyaya yabancı canlı türleri getirme (bizim ekosistemimizle uyumlu olmayabilir).
Her ne kadar yabancı canlı türlerinin Dünya’da yaşaması çok düşük ihtimal olsa da bunlar Dünya’da tutunmayı başarırlarsa ekolojik dengeyi bozabilirler.
İlgili yazı: Mars’ı da Kirlettik Hayırlı Olsun >> Curiosity Mars’a mikrop taşıdı
Ya tanıdık çıkarsa?
Tamam, burada Battlestar Galactica dizisinde anlatıldığı gibi insanların birden fazla gezegende ortaya çıktığını söylemiyoruz. Ancak, uzaylılar evrimsel zorunluluklardan dolayı bedenen ve zihnen bize benziyor olabilirler.
Örneğin gelişmiş zekanın ortaya çıkması için dik yürümek, başın ön yüzünde renkli gören iki göz ve 4-5 parmaklı iki el şartsa (en azından bu form uzaylılar arasında yaygınsa) uzaylılar bizi şaşırtabilir. Star Trek ve Star Wars’ta olduğu gibi onlarla sandığımızdan kolay anlaşabiliriz.
Cambridge Üniversitesi’nden Simon Conway Morris yeni kitabında zeki canlıların ancak Dünya benzeri gezegenlerdeki insansı türler arasından çıkabileceğini öne sürüyor.4 Bunun adı yakınsayan evrim teorisi.
İlgili yazı: Güç Uyanıyor >> 7 Star Wars teknolojisi belki yarın, belki yarından da yakın
Yakınsayan evrim ne demek?
Öncelikle bu görüş insan icadı değil, Dünya’da halihazırda gözlemlenen bir durum: Evrim süreci türlerin hayatta kalmak için yaşadığı ortama uyum sağlaması olarak tanımlanıyor. Bu durumda en azından Dünya bezeri gezegenlerde Dünya benzeri canlılar ortaya çıkması beklenebilir.
Morris termodinamik yasalarının hayatın Dünya benzeri gezegenlerde ortaya çıkma olasılığını artırdığı görüşünde ve bu nedenle uzaylıların genel olarak insana benzeyeceğini ve dünya dışı zekayla çok zorluk çekmeden anlaşabileceğimizi düşünüyor.
Gezegenler arası diplomasi kolay olur
Morris bu konuda oldukça iyimser: Yabancı bir dünyada “Gelişmiş bitki görmek istiyorsanız bildiğiniz çiçeğe çok benzeyecektir” diyor. “Sinek istiyorsanız sinek olmanın az sayıda yolu var. Köpekbalığı gibi yüzmenin yolları da sınırlı. Sıcakkanlı türler ortaya çıkmasını istiyorsanız (kuşlar ve memeliler gibi), bu konuda da seçenekler az.”
Dünya dışı zekayla anlaşmak için gerekli ihtimalleri değerlendirdiğimize ve önce alçakgönüllü olarak kendimizi bilmemiz gerektiğini anladığımıza göre artık en önemli soruyu sorabiliriz: Uzayda dünya dışı uygarlıkların izine rastladık mı? İşte bunun cevabı için Uzayda uzaylı göstergesi Dyson Küresi mi var? yazısına geçebilirsiniz.
Vikingler neden Kuzey Amerika’ya kalıcı yerleşmedi?
1Sephton, J. (1880). “The Saga of Erik the Red”. Icelandic Saga Database. Retrieved 2010-08-11.
2http://www.space.com/29999-stephen-hawking-intelligent-alien-life-danger.html
3More information: Denise L Herzing, “Profiling nonhuman intelligence: An exercise in developing unbiased tools for describing other “types” of intelligence on earth,” Acta Astronautica, Volume 94, Issue 2, February 2014, Pages 676-680, ISSN 0094-5765, dx.doi.org/10.1016/j.actaastro.2013.08.007
4http://www.cambridge.org/catalogue/catalogue.asp?isbn=9781107109988
5Causal Entropic Forces, A. D. Wissner-Gross and C. E. Freer – Phys. Rev. Lett. 110, 168702 – Published 19 April 2013 http://dx.doi.org/10.1103/PhysRevLett.110.168702
Bir yunus yada balinayı beynini çok kapasiteli bir bilgisayara kopye edilse/edilebilse nasıl bir sonuç ortaya çıkardı?
Gerçekten ilginç bir soru. Acaba insan üretimi bilgisayarlardan farklı kafaya sahip bir bilgisayar mı ortaya çıkardı?
benim en çok merak ettigim konu su uzaylıların zekası olsun teknolojiler olsun hiç süphesiz insanlarınkinden çok üst düzeyde yani bu uzaylılarla insanların arasındaki iletişim durumu acaba bize dostmu olacaklar teknolojik açıdan yada düşman mı ? dünyamıza zarar verebilirler mi
Gerçekten üstün zekalı bir varlık kötü olabilir mi? Platon kötülük cahillikten gelir der. Özgür irade sahibi bir uzaylının süper zeki olduğunda kötü olabileceğini sanmıyorum.