Herkes Nerede? Uzaylılar ve Fermi Paradoksu
|Dünya dışı zeki uygarlıklar varsa neden gelip bizi ziyaret etmiyor veya uzaktan merhaba demiyorlar? Buna Fermi Paradoksu diyoruz. Oxford Üniversitesi bünyesindeki İnsanlığın Geleceği Enstitüsü, ünlü Drake denklemini kullanarak uzayda zeki yaşam olasılığını yeniden hesapladı. Öyleyse herkes nerede?
Fermi paradoksu ve TV yayınları
Fizikçi Enrico Fermi, 60 yıl önce “Herkes nerede?” diye sordu ve bunun net cevabını bulamayınca Fermi Paradoksu doğdu; çünkü uzaylılar varsa onları çoktan bulmuş olmamız gerekiyordu. Bunun sebebi ise TV ve radyo yayınları:
Sonuçta insanlar 1936’dan beri televizyon izliyor, TV yayınları radyo sinyalleriyle iletiliyor ve bu sinyaller uzaya yayılıyor. Öyle ki insan uygarlığı, TV yayınları başladığından bu yana 82 ışık yılı çapında bir küre içerisinde varlığını duyurdu, olası uzaylılara “Hey biz insanız ve Dünya’da yaşıyoruz!” dedi.
Buna ek olarak 120 yıldır radyo yayını yapıyoruz ve radyo yayını sinyalleri de 120 ışık yılı çapındaki bir küreye yayılmış bulunuyor. Üstelik buruşuk galaksi yazısında anlattığım gibi, Samanyolu sandığımızdan iki kat büyük çıktı ve güncel tahminlere göre Dünya benzeri 40 milyar gezegen içeriyor.
İşte bu yüzden uzaylılar varsa onları çoktan bulmuş olmamız gerekiyordu. Hayata elverişli 40 milyar gezegende yüzlerce dünya dışı uygarlık ortaya çıkmış ve bize radyo sinyalleri göndermiş olmalıydı.
İlgili yazı: Uzay Milleti Asgardia Kuruldu ve Başkanını Seçti
Fermi paradoksu budur
Gerçekten de radyo sinyalleri varken dünya dışı uygarlıklar bulmak için onlara gitmemize gerek yok. Onların da ışıktan hızlı yolculuğu keşfederek yüzlerce ışık yılı uzaktan gelip bizi ziyaret etmesine gerek yok. Basit TV yayınları yaparak uzaya rastgele radyo sinyalleri göndermeleri yeterli.
Bunun için Dünya’yı hedeflemeleri de gerekmiyor. Radyo dalgaları uzaya 360 derece yayılıyor ve yoluna çıkan bütün gezegenlere ulaşıyor. Doğrusu Fermi Paradoksu uzaylılar neden yok sorusunu yanıtlamamızı oldukça zorlaştırıyor. 🙂
Elbette uzaylıların bugüne dek hiçbir sinyal göndermemiş olmasını başka şekillerde açıklamak mümkün. Örneğin, uzaylılar kendi aralarında radyo sinyalleriyle iletişim kurmadıkları için bize radyo yayınlarıyla yanıt vermiyorlar diyebilirsiniz. Ben de bunu Harvard uzaylılar radyo sinyalleri gönderiyor dedi yazısında anlattım.
Ancak, sinyallerimiz onlara ulaşıyor ve bize cevap vermek istiyorlarsa kesinlikle anlayacağımız dilden radyo sinyalleri göndereceklerdir. Siz de buna karşılık, uzaylılar bizim farkımızda değil ve evrene başka türlü sinyaller gönderiyorlar diyebilirsiniz. Kısacası biz ilkel insanların bu sinyalleri fark edemediğini söylersiniz ve tartışma sürer:
İlgili yazı: İnternetinizi Uçuracak En İyi 10 Modem
Bu hikaye bitmez
İşte Oxford Üniversitesi araştırmacıları da topun bu iki kamp arasında, yani uzaylılar var diyenlerle yok diyenler arasında gidip gelmesinden sıkıldılar. Böylece Oxford bünyesindeki İnsanlığın Geleceği Enstitüsü (FHI) üyeleri, ünlü Drake denklemini kullanarak uzayda yaşam olasılığını tekrar hesaplamaya karar verdiler ve herkes nerede sorusunu yeniden sordular.
Araştırmacılar derken tam bir rüya ekipten söz ediyoruz: 20 yıldır dünya dışı uygarlıklar konusunda araştırma yapan Anders Sanberg, nanoteknoloji terimini ilk kez kullanan Eric Drexler ve yine Oxford’dan ünlü ahlak filozofu Tod Ord bu işe el attılar. Öyleyse biz de uzaylı aramaya Samanyolu Galaksisi’nden başlayalım.
İlgili yazı: Kodlama İçin En Gerekli 16 Programlama Dili
Dünya dışı zeka (ETI)
Enrico Fermi 1950 yılında Fermi Paradoksu’nu ortaya attığı zaman, Samanyolu’nda 400 milyar yıldız ve evrende 70 milyar trilyon yıldız olduğunu hesaplamıştı. Zeki yaşam dünya dışında çok nadir olsa bile, galakside bu kadar çok yıldız varsa uzaylıların bize çoktan merhaba demiş olması gerekir dedi.
O günden beri çok şey değişti: Örneğin biyolog Nick Lane Yaşam Neden Var adlı kitabında, uzayda en azından bakteri düzeyinde hayatın çok yaygın olduğunu belirtti. Samanyolu’nda Dünya benzeri 40 milyar gezegen ve yaşama elverişli 1 trilyon uydu var dedi.
Astrofizikçiler de 90 milyar ışık yılı çapındaki gözlemlenebilir evrende 2 trilyon büyük galaksi ve irili ufaklı en az 10 trilyon galaksi olduğunu hesapladılar. Galaksi başına 40 milyar Dünya benzeri gezegen olduğundan yola çıkarsak bu da evrende 8 milyar trilyon yaşama elverişli gezegen olabileceğini gösteriyor.
Öyleyse nerede bu uzaylılar?
Mesele dünya dışı zeka (ETI) olup olmadığı değil. Mesele zeki yaşamın uzayda ne kadar yaygın olduğu: Mesela Samanyolu’nda şu anda kaç dünya dışı uygarlık var? Peki çağdaşımız olan bu uygarlıklar bizden ne kadar uzakta? En az 2000 ışık yılı uzaktaysalar ve ışıktan hızlı yolculuk mümkün değilse bu süre zarfında ne bizim radyo sinyallerimiz onlara ulaşabilir ne de onların sinyalleri bize erişebilir.
İlgili yazı: Düz Dünya Teorisini Çürüten 12 Kanıt
Drake denklemi nasıl çalışıyor?
Samanyolu’nda dünya dışı zeka bulma olasılığını hesaplamaya yarayan Drake denklemini adı üstünde, gökbilimci Frank Drake 1960’larda geliştirdi: N = R* x fp x ne x fl x fi x fc x L.
Öyleyse Drake denklemini çözelim. Denklemdeki harfler ve parametrelerin ne anlama geldiğini gösterelim. (N) galaksimizde var olan ve iletişim kurabileceğimiz uygarlıkların sayısı ve bu sayıyı aşağıdaki parametreleri birbiriyle çarparak buluyoruz:
- Galaksimizdeki ortalama yıldız oluşum hızı (R*),
- Gezegenleri olan yıldız sayısı (fp),
- Yaşama elverişli gezegen sayısı (ne),
- Yaşam geliştirecek gezegenlerin sayısı (fl),
- Zeki yaşam geliştirecek gezegenlerin sayısı (fi),
- Bilgi-iletişim teknolojileri geliştirecek uygarlık sayısı (fc),
- Ve bu uygarlıkların uzaya sinyal göndermeye başlaması için geçmesi gereken süre (L)
İlgili yazı: 18 Ayda Nasıl 24 Kilo Verdim?
Kaç çıktı?
Drake denklemine göre, Samanyolu’nda önümüzdeki 1000 yıl içinde iletişim kurabileceğimiz 20 ila 100 milyon dünya dışı uygarlık olmalı! Çılgınca bir tahmin ve bu tahminde yazımızın sonunda değerlendirmek için aklınızda tutmanızı istediğim iki nokta var:
1) 20 ila 100 milyon o kadar büyük bir tahmin aralığı oluşturuyor ki buna tahmin diyemeyiz. Bu elimizdeki bilgiler denklemi çözmek için yetersiz demektir. Bir denklemde böyle keyfilik olmaz. 2) Samanyolu’nda 100 milyon uygarlık varsa onların bizi çoktan bulmuş olması gerekiyordu; yani bu Fermi Paradoksu sayılmaz. Uzaylılar Taksim’e inmedi. Demek ki galaksimizde 100 milyon uygarlık yok.
İlgili yazı: Gerçek Adem: İlk insan ne zaman yaşadı?
Elebaşı Sandberg
Anders Sanberg bu belirsizliği çözmek için meslektaşlarıyla birlikte Drake denklemini yeniden ele aldı. Aslında Oxford’da transhümanizm ve ölümsüzlük için beyin simülasyonları alanlarında çalışan Sandberg yıllardır bu konuyu araştırıyor. 2017 senesinde de uzayda hayatla ilgili olarak Ölüm Uykusu Değil Ama Ezeli Uyku: Fermi Paradoksu’nu Çözmek İçin Yaz Uykusu Varsayımı başlıklı bir makale yayınladı.
Doğrusu bilim insanlarının daha kısa ve net başlıklar kullanması gerektiğini düşünüyorum. Ancak, bu esprili ve şiirsel ifadenin de çok net bir açılımı var: Sanberg diyor ki uzaylılar var, ama bir anlamda uykuya yatmışlar.
Buna göre uzaylılar evrene yayılmaya uygun ekonomik ve teknolojik şartların oluşmasını bekliyorlar; yani ışıktan hızlı yolculuk eden uzay gemileri, cesaretleri ve paraları yok! Bu yüzden Dünya’ya gelip merhaba demiyor veya uzaktan selam göndermiyorlar. Maddi imkanlarının ve teknolojinin yetersiz olmasını anladık da cesaret ne anlama geliyor peki?
İlgili yazı: Düz Dünya Teorisini Çürüten 12 Kanıt
Stephen Hawking bizi uyardı
Cesaret kelimesi bu bağlamda uzaylıların sesini çıkarmaktan korktuğu anlamına geliyor: Biz insanlar ve galaksideki diğer uygarlıklardan çekindikleri için sinyal göndermiyorlar. Uzaylıların neden bizden korktuğunu ise asıl bizim uzaylılardan korkmamız gerektiğini söyleyen Stephen Hawking izah ediyor.
14 Mart 2018’de aramızdan ayrılan teorik fizikçi Hawking ve çılgın girişimci Elon Musk, bizi uzaylılar konusunda defalarca uyardı ve özetle dediler ki evrene sesimizi duyurursak işgalci uzaylıların dikkatini çekebiliriz. Uzaya zaten kontrolsüz radyo sinyalleri gönderiyoruz. Biz insanlar Kuzey Amerika yerlilerinin ülkesini işgal ettik. Madem öyle uzaylılar neden bizden farklı olsunlar?
Ancak, bu konuda en ciddi uyarıyı astrofizikçi Carl Sagan yapmış ve uzaya çanak antenle sinyal göndermenin tehlikeli olduğunu söylemişti: “Bu uygulama son derece aptalca ve çocukça. Garip ve belirsizliklerle dolu kozmosa adım atan biz en yeni çocukların uzun bir süre boyunca uzayı sakince dinlemesi ve anlamadığımız, hiç bilmediğimiz bir ormanda bağırmaya başlamadan önce, evren hakkında sabırla bilgi edinerek notlarımızı karşılaştırmamız gerekir.”
Peki uzaylıların bugüne dek ses etmemesini ekonomik, politik, etik ve teknolojik nedenlere bağlayabilir miyiz? Fermi Paradoksu’nun çözümü bu kadar basit mi? Uzaylılar bizimle konuşmak istemiyor mu? Yoksa bizi ilkel buldukları için kâle almıyorlar mı?
İlgili yazı: Europa ve Enceladus Okyanusları Hayata Elverişli
Sandberg artık daha kötümser
Anders Sandberg ve meslektaşları son 1 yılda Drake denklemini yeniden çözdüklerinde maalesef sorunun cevabının o kadar kolay olmadığını anladılar. Makul bir tahminle bugün galakside insanlık seviyesinde olan en az 1000 uygarlık olmalı.
Buna bizden gelişmiş uygarlıkları eklersek sayı daha büyük çıkmalı. Kısacası sinyaller çoktan bize ulaşmış olmalı. Peki bütün bu uygarlıkların sesini çıkarmaya korktuğunu söylemek ne kadar mantıklı? Dünyada 1000 insanın aynı fikirde olduğu görülmemiş. Neden uzaylılar bu kadar kesin bir şekilde fikir birliği etmiş olun?
İlgi yazı: Füzyon Roketi için Helyum 3 Zaman Kristalleri
Büyük filtre
Anders Sandberg, Drake denkleminin yeni çözümüne geçmeden önce, Fermi Paradoksu’nu çözmek için bulduğumuz bütün bahaneleri tek tek çürütüyor:
- Fermi Paradoksu’na cevaben evrende zeka nadir diyebiliriz; ama evren ve hatta galaksiler çok büyük. Bu yüzden hiç ses gelmiyorsa uzaylı zekası çok çok nadir olmalı.
- Zeka uzun ömürlü değil ve dünya dışı uygarlıklar kendini nükleer savaşla veya Matrix filmindeki gibi kötü niyetli süper zeka geliştirerek yok ediyor da diyebiliriz. Ancak, büyük filtre denilen bu evrensel engele rağmen, içlerinden biri hayatta kalmayı başarsa bugüne kadar Dünya’ya ulaşmış olması gerekirdi.
- Sonuçta ışık hızının yüzde 12’si ile giden füzyon roketlerini tasarlıyoruz ve uzaylıların da tasarlamaması için hiçbir neden yok. Dahası 200 milyon ışık yılı mesafede o kadar çok galaksi var ki buradaki uygarlıklar gelişmeleri için gereken 10 bin yılda bize sürüler halinde ulaşırdı. Hem de evrenin karanlık enerji yüzünden gittikçe hızlanarak genişliyor olmasına rağmen.
- Uzaylıların aralarında anlaşıp toplu halde bizimle iletişim kurmamaya karar verdiğini söylemek de mantıksız. Bir kere bütün uzaylıların birbirine ulaştığını var sayamayız; çünkü bize de ulaşmış olmaları gerekirdi.
- Susuyorlar, bizimle iletişime geçmiyorlar, teknolojik ermişe dönüşüp terk-i dünya ediyorlar diyebiliriz; ama trilyonlarca uzaylı nasıl aynı fikirde olabilir? Hepsi de susmaya veya ermeye nasıl karar verebilir? Sosyolojik açıdan bu çok iddialı bir önerme.
- Biz insanlar daha şimdiden 3D printerlar geliştirdik. Öyle ki asteroitlere mikrop gibi bulaştıktan sonra 3D printerlarla kendini sürekli kopyalayarak 30 bin yıl içinde bütün galaksiye yayılacak robotlar üretecek teknolojiye sahibiz. Peki uzaylılar bunu yapamıyor mu? Fermi Paradoksu’nu çözmek için bütün bu sebeplerden daha ciddi açıklamalar bulmalıyız.
İlgili yazı: 5 Soruda Paralel Evrenler
Öyleyse Drake denklemi ne diyor?
Drake denkleminin en yeni çözümü, uzayda hayatın ne kadar yaygın olduğuna dair hiçbir fikrimiz yok diyor; çünkü bunu hesaplamak için çok sayıda parametre belirlemeliyiz. Bunları belirlemek için elimizde yeterli bilimsel veri yok. Örneğin aşağıda sıralanan soruların yanıtını bilmiyoruz:
- Hayat dünyada defalarca mı ortaya çıktı, yoksa sadece bir kez mi ortaya çıktı? Defalarca ortaya çıksa da günümüze köken organizmalardan sadece birinin evrim geçirmiş soyları kaldı.
- Peki uzayda bakteri düzeyinde hayat yaygın mı? Dünya’da yaygın; ama insan gibi kompleks çokhücreli canlılara izin veren çekirdek zarlı (ökaryot) hücrelerin Dünya’da 4,5 milyar yılda sadece 1 kez ortaya çıktığını biliyoruz! Bu yüzden dünya dışı uygarlıklar da Sandberg’in dediği gibi çok çok nadir olabilir mi?
Kısacası bu konuda binlerce soru ve trilyonlarca kombinasyon çözmemiz lazım. Bunları yazmaya sayfalar yetmez ama aşağıdaki sorulara dikkatlice göz atın. Uzayda hayat konusundaki en basit soruların bile cevabını bilmediğimizi göreceksiniz.
İlgili yazı: Mobil İnternette Video İzleme Rehberi
Çok fazla parametre var
- Dünya benzeri gezegenler galakside ne kadar yaygın? Peki Dünya benzeri gezegen ne demek ve bunların içinde okyanusları olan silikat gezegenler, karbon gezegenlerden daha mı yaygın?
- Bizimki gibi 8 gezegen içeren ve gezegenlerin Güneş’in ekvatoruna paralel dairesel yörüngelerde döndüğü güneş sistemleri ne kadar yaygın? Bu gezegenlerin kaçı yıldıza uygun uzaklıkta? Kaçı yaşama uygun kimya ve iklime sahip?
- Kaçında atmosferi ve okyanusları temizleyen kıtaların kayması var ve kaç gezegende bu şartlar en az 1 milyar yıl daha sürecek? Kaç gezegenin ozon tabakası ve koruyucu manyetik alanı var? Kaçına Dünyamız kadar az göktaşı çarpıyor?
- Peki kaç gezegenin yan yatarak hayata düşman iklim üretmesini önleyen uydumuz Ay gibi büyük kütleli bir çapa uydusu var? Kaçında ölçülü yükseklikte ve düzenli gelgit dalgaları görülüyor?
- Kaç gezegende evrim uygun hızda ve çeşitlilikte sürüyor? Kaçında zeki uygarlıklar teknolojiyi geliştirene kadar soyunu sürdürmeyi başarıyor? Kaç uygarlık nükleer savaş, küresel ısınma, çevre kirliliği ve Matrix tarzı süper zekayla kendini yok etmekten kurtuluyor?
- Güneş benzeri yıldızlar ne kadar yaygın? Kırmızı cüce yıldızların gerçekten kaçı hayata elverişli gezegenleri destekliyor? Galaksinin sarmal kollarında hayata elverişli kaç gezegen olabilir? Peki ya küresel yıldız kümelerinde? Galaksinin merkezinde, aylasında ve kenarında?
- Nötron yıldızları, kara delikler, patlayan yıldızlar, radyoaktif gaz ve toz bulutları, galaktik jetler, gama ışını patlamaları gibi tehlikeler hayatın gelişimini ne kadar tehdit ediyor? Gezegenlerin kaçı hayatı zeki uygarlıklar doğuracak kadar uzun süre destekliyor (en az 4,5 milyar yıl)?
İlgili yazı: Dünyanın Derinliklerinde Yeraltı Okyanusu Bulundu
Bu soruların yanıtını bilmeliyiz!
Bilmeliyiz, ama Güneş Sistemi’ndeki gezegenleri keşfetmekte bile daha işin başındayız. Öyle ki bugüne kadar keşfettiğimiz 3000 öte gezegen Dünya benzeri gezegenlerin ne kadar yaygın olduğu hakkında bize fikir vermiyor. İstatistiksel olarak anlamlı bir numune seti oluşturmuyor.
Belki şaşkınlık verici bir durum ama haddimizi bilmemiz açısından önemli: Daha Güneş Sistemi’nde kaç gezegen olduğundan emin değiliz. Konstantin Batygin ve meslektaşları 9 gezegen olabilir diyor.
Bırakın öte gezegenlerde dünya dışı zeka aramayı, daha Güneş Sistemi’nde hayat aramaya doğru dürüst başlamadık. Örneğin Mars’ta, Jüpiter’in uydusu Europa, Satürn’ün uydusu Titan ve Enceladus’ta hayat olup olmadığını bilmiyoruz.
Bu yüzden Drake denklemindeki parametreleri neredeyse tümüyle kafadan atıyoruz! Mantıklı tahminler yürütmeye çalışırken zorlanıyoruz; çünkü her yeni bilimsel buluşla birlikte, Drake denkleminden çıkan dünya dışı zeka sayısı büyük değişiklikler gösteriyor.
İlgili yazı: Dünyanın En Büyük Radyo Teleskopu FAST
İstatistik zor bilimdir
Drake denklemini tahminlere dayalı parametrelerle çözmeye çalışmak, bizi galakside iletişim kurabileceğimiz uzaylılar olup olmadığı konusunda yanıltıyor.
İyimser tahminler yaparsak uzayda o kadar uzaylı çıkıyor ki nerede bunlar diye şaşırıp kalıyoruz (100 milyon uygarlık olabilir). Kötümser tahmin yaparsak galakside yalnız olduğumuz ortaya çıkıyor ve “Nasıl yani, hiç mi uzaylı yok?” diye üzülüyoruz.
Kısacası Drake denklemi bilimsel gerçeklere dayalı olmayan taraflı yorumlara karşı çok duyarlı bir denklem ve en iyi niyetli, en bilgili yorumlar bile tümüyle yanlış sonuçlar vermesine yol açabiliyor. Ancak, Anders Sandberg ve arkadaşları bütün bu zorlukları aşmak için bambaşka bir yöntem geliştirdiler ve Drake denklemini yeniden çözdüler.
İlgili yazı: Karanlık Enerji Evreni Nasıl Genişletiyor?
Nasıl bir sonuç çıktı?
Bu kez bilim insanları Samanyolu’nda bizimle iletişim kurabilecek kaç tane dünya dışı uygarlık var sorusu yerine, galaksimizde en az kaç ve en fazla kaç uygarlık olabilir sorusunu sordular.
Drake denklemine dahil edilmesi gereken soruların yanıtını bilmediğimiz için yeni tahminler de çok geniş istatistiksel hesaplamalar oldu; ama en azından, bize olası dünya dışı uygarlık sayısının sınırları hakkında fikir verdi:
İlgili yazı: Curiosity Mars’ta Organik Moleküller Buldu
İnsanlık yüzde 30 ihtimalle yalnız
Drake denkleminin en yeni çözümüne göre insanlar Samanyolu’nda yüzde 30 olasılıkla yapayalnızlar. Sandberg bu sonuca nasıl vardıklarını açıklıyor:
“Literatürdeki bütün mantıklı tahminleri aldık ve bunları denklem parametrelerine rastgele kombinasyonlarla ekledik. Örneğin, denklemdeki Dünya benzeri gezegen sayısını belki 100 kez hesapladık. Ardından çok parametreli denklemi binlerce kez çözerek bütün bu sonuçların istatistiki ortalamasını aldık. Buna rağmen uzayda yüzde 30 olasılıkla yalnız olduğumuzu gördük.”
Dahası Sandberg ve meslektaşları, dünya dışı uygarlık sayısını tahminlerle değil de güncel bilimsel verilere dayalı rastgele kombinasyonlarla hesapladıkları zaman, biz insanların galakside çok büyük olasılıkla yalnız olduğu sonucu çıktı.
İlgili yazı: Karanlık Madde Nedir ve Nerede Gizleniyor?
Kimse yok mu?
Aslında Drake denklemi galakside insanlardan başka kimse yok demiyor. Bunun yerine, dünya dışı uygarlıkların gerçekten ne kadar yaygın olduğunu hesaplayacak veriye sahip değiliz diyor.
Sonuçta uzaylılar varsa neden Taksim meydanına gelip bize merhaba demiyor veya en azından uzaktan selam söylemiyor sorusunun cevabını bilmiyoruz. Bu soruyu formüle eden Fermi Paradoksu’nun çözümü de başka bahara kalıyor.
Ancak, küçük de olsa bir yanıt bulmayı başardık ve şunu gördük: Elimizdeki bilimsel veriler ışığında insan uygarlığı büyük olasılıkla Samanyolu Galaksisi’nde var olan tek uygarlık. Ancak bardağa dolu tarafından bakmalıyız; çünkü bu sadece elimizdeki verilerin yetersiz olduğunu gösteriyor olabilir.
İlgili yazı: Gezegen Avcısı TESS Uzayda Hayat Arıyor
Isaac Asimov haklı mı?
Daha doğrusu ünlü bilimkurgu yazarı Asimov uzaylılar hakkında hangi açıdan haklı olabilir? Bir yandan, Vakıf romanlarında söylediği gibi galaksideki yegane uygarlık olabiliriz. Diğer yandan, yaşadığımız evren gelişmiş bir süper bilgisayarın ürettiği özel bir simülasyon olabilir. Öyle ki galakside yalnız olmamızın sebebi bizzat süper zekanın tercihi olabilir:
Nitekim Asimov da insanların rastlantı eseri galakside yalnız olabileceğini kabul etmedi ve Sonsuzluğun Sonu adlı romanında, insanlığın zaman yolculuğunu keşfettiği uzak bir gelecekten söz etti. Buna göre insanlık zamanda geçmişe giderek geçmişi değiştirdi ve ortaya çıkan paralel evrenler içinde, bizlerin; yani atalarının Samanyolu’nda yalnız olduğu bir paralel evreni seçti.
Kozmik buyruk
Fermi Paradoksu çözümleri arasında buna kozmik buyruk teorisi diyoruz. Doğrusu kozmik buyruğa inanmıyorum, ama işimiz rastlantıya kaldıysa Asimov’la aynı fikirdeyim: İstatistiksel olarak galakside yalnız olmamız imkansız. Kaderimiz tesadüflere dayanıyorsa bir gün mutlaka dünya dışı zeka bulacağız.
İlgili yazı: Laboratuarda Mini Neandertal Beyni Üretiyorlar
Ancak Sandberg’i de doğru anlayalım
Sonuç olarak uzayda uzaylı arayacaksak önce nereye nasıl bakacağımızı bilmemiz gerekiyor. Bakın Drake denklemini arkadaşlarıyla birlikte tekrar çözen Sandberg ne diyor?
Bizler galakside dünya dışı zeka arayan “SETI projesi nafile demiyoruz. Tersini söylüyoruz! Uzaylı olasılığını doğru hesaplamak için elimine etmemiz gereken çok büyük bir belirsizlik var. Önce verilerimizi netleştirmeliyiz. Yayınladığımız makalede bu belirsizliği gidermek için astrobiyoloji bilimini geliştirmemiz gerektiğini ve SETI projesini kullanmak zorunda olduğumuzu söylüyoruz.”
Gerçekten de Samanyolu Galaksisi’nde dünya dışı uygarlıklar olup olmadığını ancak gökyüzünü teleskoplarla araştırarak, Mars’ta hayat arayarak ve başka yıldızların çevresinde dönen yabancı dünyalara araştırma sondaları göndererek öğrenebiliriz.
İlgili yazı: Vücudunuzun Yarısı Başka Galaksiden Geliyor
Mars’tan başlayalım
NASA’nın Mars’a gönderdiği Curiosity gezgini kızıl gezegende yaşama ait olabilecek izler buldu. Ancak, ne Curiosity ne de 2020’de Mars’a gönderilecek olan ardılı kızıl gezegende yaşam arayacak; çünkü bunun için yeterli donanıma sahip değiller. Dahası Mars’ta hayat olasılığı yüksek yerleri, örneğin kutup buzullarını bilerek ziyaret etmeyecekler.
Şimdi diyeceksiniz ki böyle saçma şey olur mu? NASA bizimle dalga mı geçiyor? Kesinlikle hayır. Bizler hiçbir sondayı mikroplardan tümüyle temizlemeyi başaramıyoruz. Bu çok pahalı bir işlem ve Curiosity benzeri robotlardaki bütün mikropları öldürmemiz mümkün değil.
Özetle NASA gerekli teknolojiyi geliştirmeden ve para bulmadan önce Güneş Sistemi’nde yaşam aramak istemiyor! Nitekim Curiosity 5 yıl önce Mars’a yanlışlıkla mikrop bulaştırdı. Neyse ki mikroplar Mars yüzeyinde çoğalamadan öldü. Peki ya çoğalıp her yere bulaşsaydı?
O zaman Mars’ta hayat varsa yerli bakterileri de öldüreceklerdi ve biz Mars’ta hayat bulsak bile; bu bakteriler orijinal mi, yoksa Dünya’dan gelen mikropların soyundan mı geliyor sorusunun cevabını asla bilemeyecektik.
İlgili yazı: 550 Gezegenli Kara Delik Güneş Sistemi
Sabırlı olalım
Kısacası sabırlı olmalıyız; ama Samanyolu’nda Dünya dışı zeka aramadan önce işe Güneş Sistemi’nden başlamamız gerekiyor. Mars dışında Jüpiter’in uydusu Europa, Satürn’ün uydusu Titan ve Enceladus’u araştırmalıyız. Nitekim NASA Europa’ya Europa Clipper uydusunu göndermeyi planlıyor. Titan’ın sıvı metan göllerinin diplerini ise nükleer denizaltıyla araştıracak.
Özetle Güneş Sistemi’nde hayat aramak, dünya dışı zeka olasılığını hesaplamak için gereken parametreleri netleştirmemizi sağlayacak. Böylece Drake denklemini nasıl çözeceğimizi gösterecek. Örneğin, Mars ve Europa’da hayat bulursak evrende yaşamın gayet yaygın olduğunu göreceğiz. Bu da Samanyolu’nda uzaylı uygarlığı bulma şansını artıracak.
İlgili yazı: Çıplak Tekillik: Kara Deliklerin İçini Neden Göremiyoruz?
Fermi Paradoksu’na dönelim
Aslında Mars’ta yaşam bulmak hem iyi, hem de kötü. İyi çünkü Mars’ta hayat bulacağız! Kötü çünkü Fermi Paradoksu’nu çözmek iyice zor olacak. Madem uzayda yaşam yaygın, uzaylılar nerede sorusu bir süre daha yanıtsız kalacak.
Diyeceğiz ki uzaylılar yoksa bunun doğal bir nedeni olamaz. Mars doğada yaşamın yaygın olduğunu gösterdi. Öyleyse uzaylılar ya birbirini yok ediyor ya da kendini yok ediyor. Bu durumda insanlık da küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliği, nükleer savaş ve Matrix benzeri süper zekayla kendini yok edebilir.
İlgili yazı: Ruslar Teleskopla Uzaylı Sinyali Aldı mı?
Sonsöz
Peki uzaylılar bize bugün Maraba Televole dese onlara nasıl cevap vereceğiz? Ne dediklerini anlayacak mıyız, anlasak da yanıt vermek isteyecek miyiz? Yanlış anlamaya dayalı bir yıldızlararası savaşı önleyebilecek miyiz? Bu soruların yanıtını İlk Temas yazısında okuyabilirsiniz.
Ancak asıl önemli olan, uzaylıların bize nasıl davranacağı değil de bizim onlara nasıl davranacağımız. Biz uzaylıların dünyasını Avatar filmindeki gibi işgal etmek istersek ve onlara İngilizlerin Kuzey Amerika yerlilerine davrandığı gibi davranmaya niyetlenirsek uzaylıların da bize kötülük edebileceğini düşünmemiz gerekir.
Stephen Hawking ömrünün son 5 yılında işte bunu söylüyordu ve siz de bütün söylediklerini Bizden İlkel Dünya Dışı Uygarlık Bulursak Ne Yaparız? yazısında okuyabilirsiniz.
Ancak, en iyisini galaksi kardeşliğinden söz eden Carl Sagan, 1980 tarihli ilk Kozmos belgeselinde söyledi: “Kozmik bakış açısından bakarsak hepimiz paha biçilemeyecek kadar değerliyiz. Bir insan sizden farklı düşünüyorsa bırakın yaşasın; çünkü evrendeki yüz milyar galaksi içinde o insandan bir tane daha bulamazsınız.” Barış ve kardeşlik sizinle olsun.
Herkes nerede?
1Dissolving the Fermi Paradox
2That is not dead which can eternal lie: the aestivation hypothesis for resolving Fermi’s paradox
SETI Programı geçmişte önemli bir sinyal aldı aslında. Wow! Sinyali olarak bilinen bu sinyal dünya dışı akıllı yaşam kriterlerine uyuyor. Fakat ne yazık ki tekrarı alınamadı. Elbette kriterlere uyması hemen dünya dışı akıllı yaşamı keşfettiğimiz anlamına gelmiyor. Çünkü ortada başka hiçbir veri yok ve bu sinyalin başka nedenlerden oluşmuş olabileceğine dair görüşler de mevcut. Ayrıntılı bilgi için: https://tr.wikipedia.org/wiki/Wow!_sinyali
Hocam bilime özellikle uzay ve astronomi bilimine henüz çocuk yaştayken gazete bayilerinden her aldığım bilim teknik dergileriyle başladım sonra internetin yaygınlaşmasıyla ılgım ve merakım dahada arttı ister yazılı ama özellikle görsel açıdan birçok dergi kitap ve belgesel seyrettim ve diyebilirim ki National geographicten sonra anlaşılır bir lisan ile biz uzay bilimini anlatan 2. kaynak sizi gosterebilirim çalışmalarınızın aksamadan sürmesi dileğimle başarılar diliyorum
Son 4-5 yıldır Evren ile alakalı en ufak bilgi, görsel ve yayınları ilgi ile takip ediyorum. Youtube da alakalı bütün videoları, belgeselleri izledim. Okunacak birşey kalmadı derken Kozmikanaforu buldum o da bitti derken sizi buldum. Ulan oku oku bitmiyor be ne güzel yazmişsın ellerine sağlık 🙂 Bu arada memleket nere? Adanalı mısın ? 😀
Keyifli okumalar Burak: Giresunluyum ama aile Adana’dan gelmiş olmalı Osmanlı zamanında. 🙂
Hocam bilime özellikle uzay ve astronomi bilimine henüz çocuk yaştayken gazete bayilerinden her aldığım bilim teknik dergileriyle başladım sonra internetin yaygınlaşmasıyla ılgım ve merakım dahada arttı ister yazılı ama özellikle görsel açıdan birçok dergi kitap ve belgesel seyrettim ve diyebilirim ki National geographicten sonra anlaşılır bir lisan ile biz uzay bilimini anlatan 2. kaynak sizi gosterebilirim çalışmalarınızın aksamadan sürmesi dileğimle başarılar diliyorum
Uzaylılar gerçek mi? ve zaten 4 milyon sonra güneş yanıcı sıcaklıkta olacak biz de bu gezegeni terk etmek zorunda kalacağız ama nereye gideceğiz
Yakın zamanda bu konuyla ilgili olarak yazı hazırlamayı düşünüyordum. Şans eseri bu yazıya rastladım. Eldeki verileri de dikkate alırsak “uzaylılar nerede?” sorusunu bundan daha somut şekilde değerlendirme şansımız yok. Oldukça detaylı ve içeriği doyurucu bir yazı. Blogunuzu takip listeme ekliyorum.
Yapay bir sinyal doğal sinyaller arasında bozulmadan ne kadar uzağa gidebilir? Binlerce, milyonlarca hatta milyarlarca ışık yılı uzaktan gelen bir sinyalin uzayda yol alırken zamanla frekansı değişime uğramaz mı?
Hocam yapay zeka bilinc kazanamaz. Bu gercekten utopik bir dusunce. Bilincin niteligi cozulmeden boyle bir sey zaten hayal. Daha once bahsettim bilinc determinist sekilde klasik fizikle aciklanamiyor zaten. O halde bilinc en kotu olasilikla zaten kuantum fizigiyle aciklanabilir. Yapay zekanin bilinc kazanacagi hayaline kapilmak ses taklidi yaparak konusan papaganlari bilincli zannetmekle veya kabul etmekle esdegerdir. Bu anlamda yapay zekayi bizler kendi bilinclerimizden esinlesenerek bilincliymis gibi onlari tasarliyor ve taklit yaptiriyoruz. Yani aklim almiyor bu yanilgiya bu taklite kapilip da yapay zeka bilinc kazanacqk hayaline kendini kaptiranlari. Felsefedeki meshur çin odasi deneyi de bu gercegi akli selim bir sekilde reddedilemez bir sekilde ortaya koyuyor. Bilincin niteligi butun denklemleri cokertebilecek nitelikte cikabilir. Burada bir tanimsizlik soz konusu olabilecektir. Fizik nasil kokeninde anliyoruz ki metafizikten doguyor ayni sey bilinc icin de gecerli olacaktir ki bu ciddi ve guclu bir olasiliktir. Bilincin uzerine yeterli sekilde dusunmeyenler yapay zekanin bilinc kazanabilecegi hayaline kapilanlardir.
Hocam bir kere dunya disi yasam ile ilgili olarak asil mesele biyolojinin termodinamik sinirlarini tespit etmekte. Bu onemli bir parametre. Diger konu da karbon temelli yasama alternatif baska form olma olasılığı. Ornegin buna dair en bilinen silisyum tabanli yasamin insan benzeri kollu bacaklı hareket edebilen (bitki veya kayaçların tersine) canlilari oraaya cikarma olasiliklarini da hesaba dahil etmek lazim. Ornegin termodinamik yonden karbon temelli yasamin sinirliliklarina dair arastirma yapmamiz kolay elimizde bu yasam ornekleri var sonucta. Ama bu yasamin ne kasar hassas sartlara bagli oldugu da ortada. Dunyanin koruyan atmosfer manyetik alan ornegin bu sinirliliklari belirleyen faktorler. Bu nedenle atmosferi veya manyetik alani olan ama dunyamizdaki gibi hassas bir dengede olmayan bir gezegende karbon temelli yasam da olusmayabilecektir. Bu yuzden once asil hesaplanmasi gereken yasamin bu sinirliklarina dair bir arada bulunmaso lazim olan tum zincirleme sartlari tespit edilip istatistiksel bir hesap yapılması lazim. Drake denklemi bunu yapmaktan en bastan uzak. Zira dunya benzeri gezegen demekle is bitmiyor. Dunya benzeri olsa bile yasamin biyolojik sinirliliklari nedeniyle yasama izin vermeyen bir cok gezegen olabilir. Ornegin sirf atmosferindeki azot oksijen korbondioksit dengesi bizimki gibi olmadigi icin yasama izin vermeyen gezegenler soz konusu olabilir. Yani drake denlemi o kadar afaki soyut ve genel ki somut bir hesap yapmaktan cok uzak ve basit bir denklem. Hesaplama mantigi da bu anlamda cok varsayimsal ve ustsel. Acikcasi hayatin bu evrende hayatin varligina dair zincirleme bir arada olmasi zorunlu sartlari dusununce hayatin nadir oldugu tahminini yapmak zor degil. Tabi utopik dusunup de ornegin evrimin bile sinirliliklarini cok genişletip her sarta kosula uygun yasam gelisebilir gibi kafasinda cok genis bir varsayim bulanan kisi elbette kendisinin bu düşüncesine gore dusunerek yasamin bu nadirligi olasiligini kavrayamayabilir. Ama hayal gucunun bir siniri yoktur. Ayrica yine baska bir konu olasılık hesaplamalarinin teorik mantikla islemesi. Ornegin bir olasiligin yuksek olmasi o olasiligin illa veya cok kolay gerceklesecegi anlamina gelmez. Veya olasiligin cok dusuk olmasi da o olasiligin gerceklesmesinin cok zor oldugu anlamina gelmez. Ilk defa da bu dusuk olasılık gerceklesebilir ornegin. Veya milyonda bir ihtimal denen bir sey milyarda bir bile gerceklesmeyebilir fiili şartlara gore. Yine olasilik denemeleri sonucu olasilik kumesinde elenme olmadigi icin zamana bagli olarak veya deneme sayisina bagli olarak bir hesaplamada fiili gerceklere uymaz. Cunku elenme olmadigi icin ve ayni olasılık yeniden yeniden denenebilecegi icin olasilik kumesinde zamanlq veya denenme sayisina bagli bir azalma olmqz. Dolayisiyla bu nedenle kolay gibi gorunen bir olasilik sittin sene denense de gerceklesmeye bilir. Bu nedenle olasiliksal mantik o kadar da nesnellik tasimaz. Hele ki drake denklemi gibi varsayimsql mantikla somut sartlara yeterince indirgenmeden olusturulmus denklemlerin anlamli oldugunu savunmak zor..
Kozmik pencereden bakinca hayata gelmesi icin 13.78 milyar yil gecmesi gereken bir sinegi ezmek de veya bir aslanin bir geyiği öldürmesini de anlamak zor. Onlar da paha bicilmez aslinda. Maalesef ki hayatin kurallari bu tezi curutuyor. Örneğin kuzu kaburga yemek gibi guzel bir seyi 13.78 milyar yilda ortaya cikan bir kuzuyu oldurerek ve onu yok ederek yapabiliyoruz. Kimse de yerken bu essiz hayvanin yok olduğunu dusunemiyor cunku duzen bu. Bitki yiyen vegan da olsaniz canli canliyi her ihtimalde yiyor. Kaldi ki bitkilerin aci cekmedigini nereden biliyoruz ki. Bunlar canli ise neden aci cekmesinler. Kansiz olmalari kendi bedenlerimizdeki kani gormemiz onlarin aci cekmedigi anlqmina mi geliyor. Bu yuzden saglik yonunden degil de canlilara aci cektirmeme yönünden vegan olanlara belki de gulmek lazim. Ama gercekten garip. Carl saganin söylediği gibi belki dunyada hersey essiz ama bizim icin hayatin duzeninin de etkisiyle hersey cok siradanlasiyor bu gercekten garip.
Bu konuda yine zaman faktörünü atlamışız gibi geliyor bana. Belki de 14 milyar yıllık evren ancak bizimki veya bizden biraz daha zeki bir uygarlığın evrimi için yeterli bir süre. Belki hayat ancak daha 4.5 milyar yaşında olan ikincil güneşlerin dünyalarında yeşerebiliyor. Ve biliyoruz ki dünya da her zaman yaşama uygun değildi. Dolayısıyla bu denklem ancak bizden ancak çok çok üstün, evreni istila edecek düzeye gelmiş uygarlıkların çok nadir olduğunu gösterir, bizimki kadar veya bizden bir tık ilerdekilerin değil. Sonuçta biz daha kendi güneş sistemini dahi keşfedememiş maksimum 100 ışıkyılı uzağa radyo sinyali gönderebilmişsek bu profilde galaksimizde yüzlerce, evrende milyonlarca uygarlık olabilir. Bir diğer varsayım da belki uygarlıkların bir ömrü olması ve doğal ya da yapay sebeplerle son bulması olabilir, bu durumda örneğin maksimum 1 milyon yıl ömrü olan bir uygarlık evrene yayılamadan son bulacaktır, ve bunların hepsi aynı çağda ortaya çıkmak zorunda olmadıkları için birbirleriyle karşılaşmayacaklardır.
Dünya’da yaşam 4,3 milyar yılda insanı türetti. Evren 9,7 milyar yıldır DNA kimyasına uygun. 200 milyar galaksi var ve Samanyolu’nda Dünya benzeri 40 milyar gezegen bulunuyor. Dünya dışı zekanın en azından robot kalıntıları bize çoktan ulaşmalıydı. Bakınız Von Neumann Sondaları.