Yıldızlara Doğru Filmi Ne Kadar Gerçekçi?
|Yönetmenliğini James Gray’in yaptığı ve Brad Pitt’in başrolü aldığı Yıldızlara Doğru (Ad Astra) bilimkurgu filmi bilimsel olarak ne kadar gerçekçi? Stanley Kubrick’in 1968 tarihli 2001: Bir Uzay Efsanesi filmine göndermelerle dolu olan bu yapım seyircide yarattığı algının hakkını veriyor mu? Yıldızlara Doğru filmindeki uzay yolculuğu teknolojilerini 14 maddede görelim. Not: Spoiler içerir.
İlgili yazı: Düz Dünya Teorisini Çürüten 12 Kanıt
1. Yıldızlara Doğru ve Antimadde EMP
Filmin konusu Brad Pitt’in canlandırdığı Roy McBride adlı astronotun Dünya’yı kurtarmak için Neptün’e gitmesidir. Neptün yörüngesinde bulunan ve uzaya daha önce gönderilmiş olan antimadde motorlu uzay gemisinde büyük enerji patlamaları meydana geliyor. Bunlar Dünya’daki elektronik aletleri yakıp kavuran şiddetli elektromanyetik atımlara (EMP) yol açıyor.
Oysa bu senaryo gerçekçi değil: Bir kere Dünya’nın Güneş’e ortalama uzaklığı 150 milyon km, Neptün’ün uzaklığı ise 4,5 milyar km. Dolayısıyla antimadde motorlu olsa da Neptün yörüngesindeki küçük bir uzay gemisinin, Dünya’yı çok daha yakında olan Güneş’ten daha fazla etkilemesi imkansız.
Nitekim Güneş’in enerji üretimi 384,6 yottawatt / saniyedir. Bu da saniyede 384,6 milyar kere milyar kere milyar watt’a ve 91,92 milyar megaton TNT eşdeğeri nükleer patlamaya karşılık geliyor. Antimadde motorlu gemiye gelecek olursak:
Dünya’da antimadde üretimi CERN parçacık hızlandırıcısı Büyük Hadron Çarpıştırıcısı gibi hızlandırıcılarda gerçekleştiriliyor. Bu şekilde üretilen antimaddenin gramı, üretim tekniğine göre 20 ila 60 trilyon dolara karşılık geliyor; yani antiprotondan üretilen 1 gramlık anti-hidrojenin maliyeti 1999 itibariyle 62,5 trilyon dolar ve 1 gram pozitronun maliyeti de 25 trilyon dolardır.
Özetle
Antimadde motorlu bir geminin tek başına Güneş’ten daha fazla enerji üretmesi ve Dünya’daki elektronik aletleri yakmak açısından, tarihteki en büyük güneş fırtınalarından daha güçlü olması imkansızdır. Bunu yapmak istiyorsanız Güneş Sistemi’nin yakınından bir nötron yıldızı geçmesini sağlamalıyız. Ayrıca madem elimizde bu kadar tehlikeli bir antimadde motoru var, neden filmde bu motoru nükleer bombayla patlatmaya gidiyoruz? Açığa çıkacak enerji Dünya’yı kızartmaz mı?
İlgili yazı: Kodlama İçin En Gerekli 16 Programlama Dili
2. Yeniden kullanılmayan roket
Elon Musk’ın kurucusu olduğu SpaceX şirketi, az bakımla en az 10 kez ve potansiyel olarak 100 kez yeniden kullanılabilen roketler üretti. Falcon 9 roketleri, uzaya uydu taşıdıktan sonra dikey iniş yaparak Dünya’ya geri dönüyor. Her ne kadar SpaceX haftada 1 uydu fırlatma hedefine henüz ulaşmamış olsa da bir roketle iki uydu fırlattığı zaman fırlatma maliyetini yüzde 60’a kadar azaltıyor.
Oysa filmde Brad Pitt uzaya tek kullanımlık bir roketle çıkıyor. Bu tam anlamıyla zarar ziyan… Dahası Dünya’da SpaceX dışında yeniden kullanılabilen roketlerle ticari uçuş yapan başka bir şirket yok. Amazon’un kurucusu Jeff Bezos’un Blue Origin şirketi de yeniden kullanılabilen roketler geliştiriyor; ama bu konuda SpaceX’in çok gerisinden geliyor.
Siz de Hollywood yapımcılarının Amerikan şirketlerini reklam etmesini beklersiniz; ama belli ki Yıldızlara Doğru filmini insanları Mars’a taşıyacak Yıldız Gemisi prototipini inşa eden SpaceX finanse etmemiş. Israrla tek kullanımlık eski roketleri gösterdiklerine göre, parayı SpaceX’in rakibi (?) olduğunu öne süren; ama hâlâ kullan-at roketlerle çalışan ULA şirketi vermiş olmalı. 😉
İlgili yazı: Gerçek Adem: ilk insan ne zaman yaşadı?
3. Ay’a kapsülle inme
Garip bir şekilde, Yıldızlara Doğru filminin en gerçekçi yanlarından biri de Brad Pitt’in Ay’a bir mürettebat kapsülüyle inmesi olmuş. Öte yandan, neden Brad Pitt’i uzaya Mars’a gidecek kadar büyük bir roketle fırlatıyorsunuz?
Peki bu koca roketi Ay yörüngesinde bomboş bırakıp neden Ay’a kapsülle iniyorsunuz? Uydumuz Ay’a SpaceX şirketinin geliştirdiği Dragon 2 benzeri bir kapsülle inecekseniz neden uzaya koca bir roketle çıkıyorsunuz? Unutmayın ki astronotları Ay’a fırlatan Saturn V roketi aslında Mars yolculukları için tasarlanmıştı. Yoksa o kadar büyük bir rokete gerek yoktu.
Dahası astronotlar Ay’a roketle değil, servis modülü ile iniş aracına bağlı olan Apollo 11 kapsülüyle gittiler. SpaceX de 2023’te insanlı uçuş sertifikası alır almaz, Japon milyarder Yusaku Maezawa’yı uzay turisti olarak Ay yörüngesinde tur atmaya gönderecek.
Bunun için de basit bir Falcon 9 roketi ile Dragon 2 mürettebat kapsülü kullanacak. Anladığım kadarıyla filmin yapımcıları büyük ve görkemli, aynı zamanda da Ay için son derece gereksiz olan roketlerle izleyiciye hava atmak istemişler. Her durumda SpaceX Yıldız Gemisi Ay üsleri kurmak için gelecekte uydumuza tek parça halinde inecek. Filmin asıl Yıldız Gemisi’ni göstermesi gerekirdi.
İlgili yazı: Kızıl Gezegen Mars’ı Nasıl Yaşanabilir Kılarız?
4. Uzay asansörü varken neden roket?
Filmin en akıl dışı yanı bu olmuş: Yıldızlara Doğru’nun açılış sahnesine baktığımız zaman, insanlığın uzaya çıkmak için yörüngeye uzanan bir uzay asansörü inşa ettiğini görüyoruz. Ne güzel! Peki öyleyse neden Brad Pitt Ay’a roketle gidiyor? Uzay asansörüne binip 34 bin 285. kata bassa ya!
Ayrıca uzay asansörü için gereken 120 bin km uzunluğundaki kabloyu karbon nanotüplerden üretmek lazım. Öyle filmdeki gibi çelikten yaparsanız asansör iskelesi kendi ağırlıyla ezilip çöker. Dahası, uzay asansörü yerden göğe çıkan bir Babil Kulesi değildir. Çekül ağırlığı gibi yörüngeden yere sarkan bir kuledir ve kesinlikle yeryüzü ile temas etmez; çünkü Dünyamız kendi çevresinde dönüyor.
Uzay asansörü yere değerse Dünya’nın çevresini bel kemeri gibi sarar. Ekvatordan kafanıza milyon ton ağırlığında bir asansör kablosu düşmüş olur. Son olarak uzay asansörünü robotlar tamir edecekken neden insanlar tamir ediyor? Ben olsam Hollywood’daki bütün senaristler, yapımcılar ile yönetmenlere fizik ve mühendislik eğitimi verirdim; ama para tatlı geliyor, tuzları da kuru. 😀
İlgili yazı: İnternetinizi Uçuracak En İyi 10 Modem
5. Yıldızlara Doğru ve Ay Korsanları
Filmin bu bölümünü nasıl düzelteyim bilemedim: Uzaya çıkmak yeniden kullanılabilen roketlerle bile pahalıdır. Şu anda uzaya Falcon 9 Blok 5 roketiyle insan göndermek kg başına 12 bin dolara mal olur; yani uzaya çıkmak gerçekten de ağırlığınızca altındır. Hâlâ öyledir!
Ay ise bize sadece iki gün uzakta ve uzaya çıkabilecek ülkeler de belli: Çin, Hindistan, Rusya, ABD, Japonya, Fransa ile onların roketlerini kiralayacak olan diğer ülkeler… Öyleyse Ay nasıl olur da korsanların cirit attığı bir yer olur? O kadar insan Ay’a nasıl gider ve kontrol dışına çıkıp çeteler kurar?
Tersine, önümüzdeki 20 yılda kurulacak Ay üsleri en fazla 15 kişi barındıracak. 40 yıldan önce bu sayı 100’e çıkmayacak. Ay korsanları sahnesi filme heyecan katmak için eklenmiş. Ay araçları pek ilkel: Ay’da daha gelişmiş jeepler kullanacağız. Filmdekiler astronotların Ay’da kullandığı araçlara benziyor.
İlgili yazı: Evrenin En Büyük Yıldızı UY Scuti mi?
6. Ay çekimi olmuş yerçekimi
Tamam, ben de yazılarımda daha anlaşılır olması için Plüton’un yerçekimi diyorum; ama bunu derken ne kast ettiğim belli: Plüton’un yerçekimi Dünya’nın yüzde 12’sidir. Ay’ın yerçekimi ise altıda biridir. Bununla birlikte filmde Ay’ın yerçekimi Yer’in çekimine eşit gibi: 1 g.
Ay’da insanlar Dünya’daki gibi rahat yürüyorlar. Oysa düşük çekim ortamında seke seke çaydan geçer gibi yürümeleri lazım. Filmin sadece bir sahnesinde korsanlardan kaçan jeep düşük yerçekimi ortamında büyük ve derin bir kraterin üzerinden uçuyor. Ancak, hızlı gittiği ve hafif olduğu için kraterin içine tüy gibi konuyor. Sonrası yine fena: İnsanlar Dünya yerçekiminde geziyorlar.
İlgili yazı: Yapay Zeka Nedir ve Nasıl Çalışır?
7. Neptün’e Mars’tan sinyal göndermek
Filmdeki senaryo uyarınca Brad Pitt’in, Neptün yörüngesindeki antimadde motorlu uzay gemisinin kaptanı olan babasına mesaj göndermesi gerekiyor. Ancak, bunun için Dünya’dan değil de Mars’tan sinyal göndermesi icap ediyor. Buna ne gerek var? Direkt Dünya’dan Neptün’e sinyal göndermek yasak değil ki!
Elbette Dünya’yı vuran elektromanyetik darbelerin gezegendeki iletişimi kesintiye uğrattığını söyleyebilirsiniz; ama filmdeki birçok sahnede total yıkım olmadığını, birçok sistemin rahat çalıştığını ve insanların hem Ay hem de Mars’la rahatça bağlantı kurduğunu görüyoruz. Öyleyse Neptün’e mesaj göndermek için de Mars’a gitmeye gerek yoktur.
Burada Yıldızlara Doğru filminin bir uzay yolculuğu gibi geçmesi hedeflenmiş. Brad Pitt’i haydi bir de Mars’a gönderelim, değişiklik olsun diye kızıl gezegene yollamışlar. Ben de şimdi tam yeri geldiği için söylüyorum: Derler ki bilimsel gerçeklere uyarsak iyi bir hikaye anlatamayız. Bence bu zihinsel tembellikten doğan bir kabulleniştir:
Tersine, bilimi iyi bilen bir film ekibiyle en heyecanlı bilimkurgu öykülerini anlatmak mümkündür. Bilimsel gerçeklere uymak hikayeyi neden bozsun ki? Üşenmeyip hikayeyi baştan bilime göre yazmak lazım. Bilimi hikayeye sonradan uydurunca o bilimkurgu filmi değil de hayal gücü kısıtlı olan Hollywood fantezisi oluyor.
Hollywood halkı aptallaştırıyor
Bu tür filmler yüzünden insanlara bilimi sevdirmek yerine masallar ve boş inançlara inanmayı aşılıyoruz. Son zamanlarda CIA ve Pentagon’un Hollywood filmlerini defalarca finanse ettiği açıklandı.2 Bu açıdan bakarsak belki de halkın bilimsel düşünceyi tanımasını istemiyorlar. Belki bir gün size ABD’nin 60’lı yıllarda muhalif yönetmenleri sinemadan uzaklaştırmak için yaptığı yasal düzenlemeleri de anlatırım. En basitinden, Amerika’da bir filmin yapımcısı ve dağıtımcısı iki ayrı şirket olmalıdır.
İlgili yazı: Gezegenler Güneş Çevresinde Nasıl Dönüyor?
8. Yıldızlara Doğru ve kış uykusu
Filmin kısmen gerçekçi olan yanlarından biri de Brad Pitt’in Neptün yolculuğu sırasında karnına bir beslenme tüpü ve vücuduna kas uyarıcısı takması. Bu da yerçekimsiz ortamda 79 gün sürecek yolculuk sırasında kaslarının erimesini önleyecek ve uykuya yatmışken beslenmesini sağlayacak.
Ancak, Pitt’in yolculuğu uyuyarak değil de ayakta geçirdiğini görüyoruz. Bu da tıpkı Uluslararası Uzay İstasyonu’nda olduğu gibi vakumlanmış besin paketlerinden yiyecekleri çıkarıp mikrodalga fırında ısıtmasına engel değildir. Yapay kış uykusuna yatmadığına göre neden beslenme tüpü takıyor?
İkinci olarak gündüzleri egzersiz yaparak kaslarını uyarması ve erimesini önlemesi mümkündür. Bu tür egzersizler kas erimesini ancak kısmen yavaşlatabilir, ama bedenine elektrikli kas uyarıcısı takmasının da bir faydası olmayacaktır; çünkü bu yapay yöntem spor yapmaktan daha yararlı değildir.
Her durumda astronotların gelecekte Mars’a yapay kış uykusuna yatarak gitmesi mümkün. Daha şimdiden hekimler, beyin kanaması gibi durumlarda kişinin beden sıcaklığını birkaç derece düşürerek hastayı yapay kış uykusuna yatırıyorlar. Yapay uykunun bedenin kozmik radyasyondan zarar görmesini azalttığı da tespit edilmiş bulunuyor.
İlgili yazı: Biyonik Böbrek ile Diyaliz Derdine Son
9. Neptün’e 79 günde gitmek
Güneş Sistemi’nde yolculuk etmek sanıldığından daha karmaşık bir şey: Öncelikle gezegenler yerinde durmuyor. Güneş çevresinde devindikleri için birbirine göre konumu sürekli değişiyor. Dolayısıyla Dünya-Mars ve Dünya-Neptün uzaklığı da değişiyor.
İkinci olarak gelecekte insanlar Mars ve Neptün’e daha çok yük taşıyarak daha kısa sürede ve daha ucuza gitmek için ya nükleer termal roketler ya da nükleer füzyon roketleri kullanacaklar. Ancak, yakındaki bir gezegene daha yavaş ve uzaktaki gezegene de daha hızlı gitmeleri gerek. Bunun sebebi ise uzayda yerçekimi olmaması.
Elbette ki geleceğin helyum 3 füzyon roketleri ile Mars’a ışık hızının yüzde 1’i ile gitmek mümkündür. Bu durumda da Mars’a yaklaşık 5 saatte ulaşmış olursunuz. Peki nasıl duracaksınız? Uzayda yerçekimi olmadığı için aslında yolun yarısında gemiyi ters çevirip roketleri ateşleyerek hız kesmeniz lazım. Peki roketiniz ışık hızının yüzde 1’ine ne kadar sürede çıkabilir? Bu hem roketin gücüne hem de size bağlı:
Örneğin, roket hızlanana kadar Mars’ı çoktan geçmiş olacaksanız bu kadar hızlı gitmenin manası yoktur. Ayrıca roketinizin 1 g’den daha hızlı hızlanması da (ivmelenmesi) imkansızdır. Ani hızlanma Mars’a ulaşınca ani fren yapmayı gerektirir. Her iki durumda da astronotların vücudu ezilip pelteye döner.
İlgili yazı: Hava Soluyan Roket ile Mars’a Hızlı Uçuş
10. Güneş Sisteminde yolculuk
İşte bu nedenle Yıldızlara Doğru filminde Mars yolculuğunun 19 gün ve Neptün yolculuğunun da 79 gün sürmesi mantıklıdır. Neptün, Dünya’ya Mars’tan çok uzaktır. Öyleyse sağlıklı hızlanma ile fren yapma süresini de hesaba katarak Mars’a daha yavaş ve Neptün’e daha hızlı gidersiniz.
Öte yandan filmde yine bir sakatlık var: Bir yandan uzay gemisi motorlarını sürekli ateşliyor, diğer yandan ise Brad Pitt gemide yerçekimsiz ortamda hareket ediyor. Oysa ivmelenmenin geminin içinde 0,2 ila 1 g’lik yapay yerçekimi yaratması gerekiyor.
Ayrıca ister nükleer termal roket olsun ister helyum 3 nükleer füzyon roketi, hiçbir motor uzayda 20-80 gün boyunca durmadan çalışmaz. Gelecekte birkaç gün çalışan füzyon roketleri tasarlayabiliriz ama hem ısınma, hem de yakıt tüketimi sebebiyle daha uzun süre çalışan motorlar üretmemiz mümkün değildir (daha uzun ömürlü iyon motorları vb. zaten insanlı ağır yükleri taşıyamaz).
Dahası filmde Ay ve Mars yolculuklarında hatalı bir şekilde sürekli ateşleme yapan roketlerin Neptün yolculuğunda gerçekçi biçimde sadece hızlanma sırasında ateşleme yaptığını görüyoruz. Nitekim gerçekte de böyle yapılır. Motorları uygun hıza çıktıktan sonra kapatır ve sonra frenleme amacıyla tekrar çalıştırırsınız.
Gerçekten Yıldızlara Doğru
Bu bağlamda filmde Neptün gemisinin mavi motor egzozuna bakarak nükleer motor olduğunu tahmin edebiliriz; çünkü yalnızca nükleer motorlar parlak mavi egzoz çıkarır. Ancak, nükleer termal roketlerle Mars’a iki ayda gidebileceğimizi hesaplamış bulunuyoruz. Neptün’e daha hızlı gidecek olsak bile sadece 79 günde ulaşmanın tek yolu henüz icat edilmemiş olan nükleer füzyon motorları kullanmayı gerektiriyor. Klasik füzyon roketlerini daha önce yazdım; ama yeni modelleri sonra yazacağım.
İlgili yazı: SpaceX 100 Kez Kullanılan Roket Üretti
11. Ay tabancaları
Nükleer yakıt yakmıyor veya lazer ışını kullanmıyorsanız uzaya çıkmak için bindiğiniz roketin yakıcısı olan oksijeni de beraberinizde taşımalısınız; çünkü kimyasal ateşler hava yoksa söner. Uzayda hava olmadığı için yakıtın yanında oksijen taşımak da şarttır.
Buna karşın filmdeki Ay çatışmasında korsanların tabanca kullandığını görüyoruz. Bunlar belli ki kendi yakıcısını taşıyan (potasyum nitrat) barutu yanında taşımışlar. Tabancaların şeklinden bunların plazma, lazer, Gauss ve ray tabancası gibi fütüristik silahlar olmadığı da anlaşılıyor. Özetle filmin bu sahnesi gayet gerçekçi görünüyor. Belki basınçlı gaz kartuşları kullanmışlardır; ama barut varken gerek yok.
İlgili yazı: Mini Füzyon Roketi ile 3 Ayda Mars’a Gidin
12. Neptün halkalarında yolculuk
Filmin son sahnelerinde Brad Pitt’in uzay gemisinden bir levha kesip bunu polis kalkanı gibi kullanarak Neptün’ün halkalarına girdiğini görüyoruz. Halkaları oluşturan kaya parçaları kalkana mermi gibi çarpıyor; ama belli ki çok sağlam malzemeden yapılmış olan kalkan delinmiyor ve Pitt yaralanmıyor.
Bu sahnenin gerçekçi olup olmadığını bilmiyoruz; çünkü gerçekçi olması birkaç parametreye bağlı. Örneğin Brad Pitt halkaların içinde ne hızda gidiyor? Halkaların dönüş yönünde mi gidiyor, yoksa halkalara ters yönde mi gidiyor? Halkalara hangi açıyla giriyor? Sahi, halkalar ne hızla dönüyor? Bütün bunlar kalkana çarpan taşların hızını etkileyecektir.
Peki ya Neptün’ün halkaları neden oluşuyor? Satürn gibi buzdan mı, yoksa Jüpiter gibi küçük taşlardan mı? Taş buzdan serttir. Buna ek olarak Neptün halkalarının yoğunluğunu da bilmiyoruz. Mesela büyük taşlar arasında ne kadar mesafe var ve toz yoğunluğu nedir? Bütün bu faktörler Pitt’in hayatta kalmasını etkileyecektir.
Nitekim NASA’nın Satürn’e gönderdiği Cassini sondası, son günlerinde nasıl olsa işim bitti diye Satürn halkalarına daldı. Böylece halkaların yoğunluğunu da test etmiş oldu. Cassini’ye büyük bir buz parçası çarpmadı. Buna rağmen, cesur sonda Dünya ile iletişim kurmasını sağlayan büyük çanak anteni önünde kalkan gibi tuttu. Bu antene metrenin milyonda biri boyunda (mikron) tanecikler çarptı.
İlgili yazı: Hall İyon Roketleriyle Mars’a 60 Günde Gidin
13. Uzay kalkanı
Özetle Brad Pitt’in taşıdığı kalkanın kalınlığı önemlidir. 1,5 mm kalınlığındaki bir kalkan Neptün halkalarında ters yönden gelen ve hızı saniyede 70 km ulaşan 1 mm’lik bir tanecik tarafından kolayca delinebilir. Bu da Pitt’in vurulmasına neden olur. 70 km/sn de sizi şaşırtmasın. Bu, meteorların atmosfere giriş hızıdır ki Dünya’nın yörünge hızı da saniyede yaklaşık 30 km’dir.
Öte yandan, Neptün kendi çevresinde saniyede 2,68 km hızla, yani oldukça yavaş dönüyor. Pitt’in kalkanının da en az 2 cm kalınlığında olduğunu varsayarsak bu kalkanı ancak birkaç cm’lik bir merminin delebileceğini görüyoruz (çarpışma hızı büyük ölçüde Pitt’in uçuş hızına bağlı olacaktır).
Bunun yanında, Neptün halkaları yüzde 25 oranında kaya, yüzde 70 buz ve yüzde 5 ila 15 arasında hidrojen-helyum gazından oluşuyor. Bu halkaların seyrek olabileceğinden hareketle, Pitt’in elindeki uzay gemisi gövdesinden kesme bir kalkanla halkaların içinden güvenle geçmesi mantıklıdır. Ben de Yıldızlara Doğru filminde nihayet gerçekçi bir sahne bulduğum için çok sevinçliyim.
Yalnız Brad Pitt’in filmde babasını oynayan Tommy Lee Jones ile olan uzay kavgasından sağ çıkabileceğini, uzaya savrulmadan veya kolunu çıkarmadan kurtulabileceğini sanmıyorum. Hele Neptün’e geldiği kendi uzay gemisine halkaların içinden geçerek ulaşması, yani gemiyi ıskalamadan ulaşması ve sonra da gemiye kendi gücüyle tutunabilmesi pek mümkün görünmüyor. 🙂
İlgili yazı: Neden Işıktan Hızlı Gidemeyiz?
14. Uzay giysisi delinince
Filmin başka bir sahnesinde, Pitt’in delinen bir uzay giysisini yapışkan bantla kapattığını görüyoruz. Gerçekten de uzay giysilerinde açılabilecek delikleri bu şekilde kapatmak mümkündür. Ancak, ideal olarak deliği içeriden kapatmak istersiniz. Aksi halde delikten dışarı çıkmak isteyen hava yapışkan bandı da delebilir. Bu nedenle filmdeki bandın uzayda kullanmaya özel üretildiğini ve normal bantlardan daha sağlam olduğunu varsayıyoruz.
Evet, böylece Brad Pitt’in başrol aldığı Yıldızlara Doğru filminin ne kadar gerçekçi olduğunu 14 maddede gördük. Açıkçası bilimsel açıdan pek de gerçekçi değil. Ayrıca askeri operasyonlar açısından da yerlerde sürünüyor. Filmdeki görev yönetimini ve intikal prosedürlerini gerçek bir özel harekatçı görse sanırım en iyi ihtimalle gülerdi.
Özetle filmi beğenmedim; ama eğlencelik olarak tavsiye ederim. Yıldızlara Doğru, renkli ve atmosferik sahneleriyle Stanley Kubrick’in ünlü 2001: Bir Uzay Efsanesi filmini taklit etmeye çalışıyor. Ancak, o muhalif ve öncü filmi Hollywood kafasıyla taklit etmeye çalıştığı için başarısız oluyor. Filmin temposunda da sorunlar var. Nihayetinde Matt Damon’ın rol aldığı ve çok iş yapan Marslı filmini gören bir yapımcının, bari biz de Brad Pitt’le film çekip para kazanalım demesinden ibaret…
İlgili yazı: NASA’dan Işıktan Hızlı Warp Drive Projesi
Yıldızlara doğru için sonsöz
Öyleyse Marslı filmi ne kadar gerçekçi? Ona da şimdi bakabilir ve National Geographic’in 2016 yılında çektiği Mars belgeselinin ne kadar gerçekçi olduğuna hemen göz atabilirsiniz. Ancak, kara delikler, solucandelikleri ve zamanda yolculuğa ilgi duyuyorsanız sizi Interstellar filmi ne kadar gerçekçi yazısına davet ediyorum. Nolan’ın ünlü filmi bence Kubrick’in Uzay Efsanesi’ne yaklaşan tek yapımdır.
Peki insanlar komşu yıldız sistemlerine gidip yeni öte gezegenlere yerleşebilecekler mi? Şansa bakın ki bunu da Açlık Oyunları’ndan bildiğimiz Jennifer Lawrence’ın başrol aldığı Uzay Yolcuları filmi ne kadar gerçekçi yazısında ele aldım. Daha fazlasını ise yakın yıldızlara gitmek için tasarladığımız en hızlı roket olan elektron lazer atımlı füzyon gemisi Daedalus’da bulacaksınız. Hepinize muhteşem bir hafta dilerim.
Yıldızlara Doğru Fragman
1Sun’s energy output
2Documents Expose How Hollywood Promotes War on Behalf of the Pentagon, CIA and NSA
3Washington DC’s role behind the scenes in Hollywood goes deeper than you think
4The rings of Neptune
5Prospects of Nuclear Propulsion for Spacephysics (pdf)
6Advanced Deuterium Fusion Rocket Propulsion For Manned Deep Space Missions
Barutun yanmak için oksijene ihtiyacı yoktur. Sadece ateşlenmesi yeterlidir. Barutun yanması esnasında oksijen kaynağı barutun içinde ki potasyum nitrattır.
Ki bu da yakıcıyı yanında taşı ilkesini kanıtlıyor.
Bu harika yazılarınız için teşekkürler ben sadece bu yazınızda barutla ilgili değerlendirmeniz hatalı onu vurgulamak istedim.
Yorumumu dikkate aldığınız için ayrıca teşekkürler.