Yapay Zeka Bilimsel Düşüncenin Yerini Alacak mı?
|Wired dergisi eski yayın yönetmeni Chris Anderson yapay zekanın (YZ) bilimsel düşüncenin yerini alacağını söyledi. Buna göre büyük veri analizinde benzerlikleri süper hızlı tarayan ve gösteren YZ, gelecekte hiçbir bilimsel teori geliştirmeye gerek kalmadan yepyeni buluş ve keşifler yapacak. Öyleyse bilimin modası geçiyor mu?
Bilimsel düşünce nedir?
Öncelikle Anderson’ın yazısı1 yeni değil, aslında 2008’de yazıldı. Ancak, geçenlerde yayınlanan bir içerikte2 Anderson’ın tekrar referans alındığını görünce gençlerimize bilimsel düşüncenin ne olduğunu anlatmak için bu yazıyı yazmaya karar verdim.
YZ’nin bilimsel düşüncenin yerini alıp almayacağını yanıtlamak için iki noktayı açıklamamız gerekiyor: Bilimsel düşünce nasıl işliyor ve insanlar nasıl düşünüyor? Birincisiyle başlayalım:
Bilimsel düşünce bir konu hakkındaki önermelerin gerçek dünyada test ve gözlemlerle sınanarak sağlamasını yapmakla işliyor. Bu bağlamda bilimsel teorilerin test edilebilir öngörülerde bulunması gerekiyor.
Ayrıca bilimsel teoriler eldeki bilgi ve teknolojiyle hemen test edilemeyen; ama gelecekte test edilebilecek olan ek öngörülerde bulunmak zorunda. Bu öngörüler de ana teorinin dışında, doğa hakkında bilmediğimiz yeni şeyler söylemek zorunda ki teorinin geçerli olup olmadığına bakalım.
İlgili yazı: Düz Dünya Teorisini Çürüten 12 Kanıt
Doğrulama değil, yanlışlama önemli
Örneğin, Einstein’ın görelilik teorisi Merkür’ün yörüngesinde klasik Newton mekaniğinde olmayan değişiklikler öngördü ve bunları 1900’lerin ilk yarısında test ederek teoriyi kanıtladık.
Görelilik aynı zamanda birbirinin çevresinde dönen nötron yıldızlarının yörüngesindeki salınımları da öngördü. Bunu 2013’te gözlemledik. Yetmedi, kütleçekim dalgalarını öngördü ve bunlar da 2015’te tespit edildi.
Öte yandan, görelik teorisinin doğru olduğunu göstermek için minareye kılıf uyduran 1 milyon kanıt bulsak da bu teorinin yanlış olduğunu göstermek için tek bir kanıt yeterdi.
Bu yüzden bilimsel teoriler doğrulanabilir değil, yanlışlanabilir olmalı. Aynı sebeple dinsel inançlar bilimsel düşünce kapsamına girmiyor; çünkü inançları kanıtlayamaz veya çürütemezsiniz. Sadece inanırsınız veya inanmazsınız.
İlgili yazı: İnternetinizi Uçuracak En İyi 10 Modem
Felsefe ve bilim
Bilimsel düşüncede aynı zamanda akıl ve mantık yürütüyoruz. Özellikle de formel mantık kurallarını aritmetik kodlamayla yazıp bunlardan doğal olayları tanımlayan bilimsel teoriler geliştiriyoruz. Kısacası ideal bilim sınıfına giren matematiği kullanarak pozitif bilim kapsamına giren fizik teorilerindeki denklemleri yazıyoruz.
Sonra da bunları farklı zamanlarda aynı şartlar altında yapılan deney ve gözlemlerde hep aynı sonucu verip vermediklerine göre test ediyoruz: Kısacası bir şeyin bilimsel olması için tutarlı olması yetmiyor. Aynı zamanda gerçek dünyada geçerli olduğunu göstermek gerekiyor.
Gözlem ve testlerin güvenilir olması için sigma 4 ve üstü tutarlılık gerekiyor. Tutarlılığın kavramsal çerçevesi bilimin değil, felsefenin alanına giriyor. Felsefe tutarlılık gibi ana kavramları vermese bu çerçeveyi kullanarak bilim yapamazdık.
Demek ki bazı Amerikalı kozmologların dediği gibi bilim felsefenin yerini almıyor. Tersine felsefe kapsamında işliyor: Bilim insanları felsefi tutarlılığı matematik denklemleriyle kodluyor ve bu formülleri test edip gözlemleyerek bilimsel teoriler üretiyor. Bu süreç ayrı bir konu olsa da insanlar nasıl düşünüyor sorusunu yanıtlamak açısından önemli. Öyleyse hemen bu soruya geçelim.
İlgili yazı: Sentetik et mutfaklara ne zaman gelecek?
İnsanlar nasıl düşünüyor?
İnsan beyni uzun vadeli sorun çözme yeteneğine sahip; yani geleceğe yönelik planlar yapıyoruz (iş, kariyer, evlilik vb.). Ancak bu planları bilinçli olarak şekillendirmeden önce, yani idrak (insight-kavrayış seviyesinde) çağrışımlı düşünüyoruz. Platon’un benzer benzeri bilir ilkesinden hareket ediyoruz.
İnsan beyninde doğuştan hazır gelen 300 milyon desen tanıma birimi buluyor. Bunlar 100 nörondan oluşan ve aralarındaki sinir ağları doğuştan hazır gelen bilgi-işlem birimleri. Desen tanıma birimlerimiz çevremizdeki olayları, şekilleri, fikirleri ve duyguları birbirine benzeterek veya farkını ortaya koyarak çalışıyor.
Örneğin heteroseksüel bir erkek partiye gittiği zaman barda oturan bıyıklı birini görünce bu benim eşim olamaz; çünkü kadınların bıyığı olmaz diyebilir. Ancak, ona bunu düşündürten desen tanıma birimine karşılık olarak diğer birimler “Abi bir daha düşün. Bak yüzü eşine benziyor, hem ince yapılı ve bu da maskeli balo” diyebilir. İdrak bu ama:
İlgili yazı: İnternette teknik takip ve gözetimi önleme rehberi
İdrak bilimsel teori değildir
Dikkat edecek olursanız bu aşamada (yani idrak seviyesinde) beynimizin akıl yürütme, planlama ve simülasyon yeteneğini kullanmadığını görebilirsiniz. Neden böyle? Bu insanın evrim sürecindeki hayatta kalma gereksinimden kaynaklanıyor:
Atalarımız bir leopar gelirken hayatta kalmak için anında kaç ya da saldır kararı vermek zorundaydı. Leoparlar atalarımızı avlarken taşa oturup “dört bacaklı bir hayvan hızlı koşarsa bana yetişir mi” diye formül yazmak yerine, tabana kuvvet kaçmaları gerekiyordu.
Ancak, insanlar loş orman tabanında çürük meyveleri olgun meyvelerden ayırt ederek beslenmeliydi. Hem yırtıcıların hem de meyvelerin bugün ve yarın nerede olacağını bilmeliydi. Bu nedenle simülasyon (planlama) yetisi evrim geçirdi.
İlgili yazı: Akıllı Telefona Superman Görüşü
Düşündüğü üzerine düşünmek
Demek ki insan düşüncesi doğaçlama yoluyla çağrışımlı düşünen bir bilinçaltının üzerinde kurulan ve planlama yaparak formel mantıkla akıl yürüten bir bilinç modeliyle işliyor. Nitekim türümüzün adı Homo sapiens sapiens; yani düşündüğü üzerine düşünen insan (reflection).
Bizler sadece idrak etmeyen, sadece düşünmeyen; bunun yerine kendini sorgulayan, neden böyle düşünüyorum ve hayatın anlamı nedir diye soran bir türüz.
Özetle insan beyni atalarımızın hayatta kalması için idrakin yanında akıl yürüten bir organ olarak da gelişti. Zamanla gelişmiş bir uygarlık kurduk ve fikirlerimizi fizik formüllerine döküp test ederek bilimsel düşünceyi oluşturduk.
İlgili yazı: Kütleçekim dalgaları uzayı nasıl buruşturuyor?
Yapay zeka nasıl düşünüyor?
Peki yapay zeka bilimsel düşüncenin yerini alacak mı? Chris Anderson, Wired sitesinde yayınlanan makalesinde YZ’nin bilimin yerini alacağını öne sürüyor. Önce neden böyle düşünüyor ve sonra bu mümkün mü sorularını görelim.
Biz insanlar henüz her alanda insandan zeki güçlü genel zeka, yani süper zeka geliştirmedik. Bizim geliştirdiğimiz YZ akıl yürütemiyor, bilinçli değil, kendinin farkında değil; yani şimdilik sadece idrak seviyesinde.
Bu yüzden tek yaptığı şey doğadaki olaylar, düşünceler, davranışlar ve şekillerin kaydını tutarak bunları bilgisayara veri olarak kaydetmek.
Sonra da büyük veriyi analiz ediyor. Birbirine benzeyen ve birbirinden farklı olan verileri gruplayarak analiz yapıyor (Henüz sentez yapamıyor; çünkü bunun için akıl yürütebilen düşünen bir bilgisayar gerekiyor; ama henüz insan gibi düşünebilen robotlar yok).
İlgili yazı: Renk Körlüğünü Düzelten Gözlük
IBM Watson
Hemen bir örnek verelim: IBM Watson süper bilgisayar yazılımı bilişsel analiz yeteneğine sahip bulunuyor. Örneğin, Watson kodlarını bir hastanedeki kanser araştırma bilgisayarına yüklüyorsunuz. Sonra da kanser tedavisinde kullanılacak ilaçlar için elinizdeki 1 milyon kimyasal maddeyi analiz etmesini istiyorsunuz.
Watson size şu molekül kanseri tedavi eder diyemiyor. Ancak “1 milyon molekül içinde lösemi için önce şu 1000 molekülü analiz et. Bunların kanseri tedavi etme olasılığı daha yüksek” diyebiliyor. Şimdi, IBM Watson bir zayıf YZ örneği ve kesinlikle düşünme yetisine sahip değil. Bunun yerine idrak ediyor ve doğayı desen tanıma sistemiyle çağrışımlı bir şekilde analiz ederek modelliyor.
Chris Anderson’a göre yakın gelecekte çok hızlı çalışan bilgisayarlar ve gelişmiş YZ yazılımları çıkacak. Bunlar da o kadar hızlı analiz yapacak ki bilimsel düşünceye hiç gerek kalmayacak. Süper zeka bilimsel düşünce olmadan yepyeni icat ve keşifler yapacak.
İlgili yazı: En Büyük Galaksiler Ne Kadar Büyük?
Saçma mı geldi?
Hem felsefi olarak, hem de bilimsel düşünce açısından çok saçma bir fikir tabii. Önce felsefe açısından bakalım:
Felsefede doğru bir argümanı yanlış gerekçelerle temellendirmeye veya yanlış bir argümanı o önermeyle hiçbir ilgisi olmayan; ama doğru gerekçelerle temellendirmeye safsatanın safsatası diyoruz. Bu sık yaptığımız bir hatadır. Bakın nasıl?
- IBM Watson molekülleri analiz ettiği zaman neyi analiz ettiğini ve ne için analiz ettiğini bilmiyor (doğru).
- Bir şeyi analiz ettiğinin farkında bile değil; çünkü kendi varlığının farkında değil (doğru).
- Sadece desen tanıma yöntemi ile moleküler benzerlik ile farklılıklara bakıyor ve bunu rapor ediyor (doğru).
- Öyleyse IBM Watson yararlı bir molekül önerdiği zaman buluş yapıyor (Yanlış! Hatta düşünceler birbirini mantıksal bir sırayla izlemiyor bile değil mi? Çünkü çağrışımlı idrak var; ama bilimsel düşünce yok).
İlgili yazı: 5 Soruda Paralel Evrenler
Anderson’ın argümanı neden yanlış?
Chris Anderson yukarıdaki şekilde sınırlı YZ’nin sırf hızlı çalıştığı için bilimsel düşünce olmadan buluş ve keşif yapacağını öne sürüyor demiştik. Bu argümandaki diğer bariz hataları görelim:
- İnsanların yazdığı bir kod olmasaydı IBM Watson büyük veri analizi yapamayacaktı.
- Bu koda kimya biliminin parametreleri yüklenmeseydi IBM Watson büyük veri analizi yapamayacaktı.
- Bilimsel düşünce kurallarına uyan bir kimya bilimi olmasaydı bilim insanları bu parametreleri IBM Watson’a yükleyemeyecekti.
İlgili yazı: Mobil İnternette Video İzleme Rehberi
Bilim olmadan icat yapılır mı?
Şimdi diyeceksiniz ki “Ama hocam, siz teknoloji insandan ve bilimden eski dediniz. Bu durumda IBM Watson’ın torunları da süper zeki YZ olarak icat yapamaz mı?”
Hemen cevaplayalım: yapamaz; çünkü insanın teknolojiyi icat eden atalarının zeka düzeyi YZ idrak seviyesinin çok üstündeydi. Atalarımız bizim kadar zeki değildi, ama taş yontup el baltası yapacak kadar akıl yürütebiliyorlardı. Sadece idrak seviyesinde kalsalardı icat yapamazlardı. Bu yeterli olsaydı bugünkü basit YZ yazılımları da yeni aletler icat edebilirdi.
Kaldı ki ileride süper zeka çıkarsa bu zeka günümüzün sınırlı YZ’sinden nasıl daha zeki olacak? Tabii ki akıl yürütme yetisi sayesinde! Demek ki süper zeka insandan çok daha hızlı bir şekilde ve hiç aklımıza gelmeyen bilimsel teoriler geliştirecek. Bunlar sayesinde bizden çok daha hızlı buluş yapacak.
İlgili yazı: Makinedeki Hortlak >> Ex Machina ve robotlar insana aşık olur mu?
Süper zeka nasıl ortaya çıkacak?
Bunun için insan beyninin nasıl çalıştığına bakmamız yeterli. Zeka ve bilinç 100 nöronluk gruplardan oluşan 300 milyon desen tanıma biriminin arasında kurulan sinir ağlarıyla ortaya çıkıyor.
Beynimiz hayattaki bütün tecrübelerimizi beyin kabuğuna, nöronlar arasında yeni sinir ağları kurarak kaydediyor. Bunun için yeni proteinler sentezliyor ve anılarımız beyin kabuğuna protein molekülleriyle kaydediliyor.
Bulut bilişim üzerinden çalışan; yani dünya çapındaki milyonlarca PC’den gelen verileri inceleyen IBM Watson bilişsel analiz sistemi de ağ tabanlı zeka olarak çalışıyor. Gelecekte IBM Watson o kadar zeki olacak ki bilimsel modeller ortaya koyarak insan gibi bilim yapmaya başlayacak.
Şimdilik yalnızca modeller arasındaki benzerlik ve farklılıkları analiz ediyor; ama basit çağrışımlı benzetme yoluyla icat yapması imkansız. Yalnızca bu ilaç kanseri daha iyi tedavi eder gibi yatkınlıkları belirleyebilir. Gelecekte ise akıl yürüterek bilimsel modeller geliştirecek.
İlgili yazı: Ay’a Gitmedik Komplo Teorilerini Çürüten 10 Kanıt
Son bir örnekle toparlayacak olursak
Ağ tabanlı zeka CERN parçacık hızlandırıcısının büyük veri analizi yapması için geliştirildi. Sonuçta binlerce protonu ışık hızına yakın bir hızda çarpıştırdığınız zaman ortaya çok sayıda parçacık ortaya çıkıyor. Üstelik bunlar fotoğrafını çekemeyeceğimiz kadar kısa sürede yok oluyor.
Neyse ki geriye parçacıkların yok olduktan sonra bıraktıkları enerji izleri kalıyor. Aslında bunlar da çok kısa sürede siliniyor; ama büyük hadron çarpıştırıcısındaki (LHC) Atlas aygıtı gibi detektörlerde bulunan binlerce sensör (algıç) bu izleri algılayabiliyor. Bunun için de binlerce ve binlerce sensörü birbirine ağ tabanlı zekayla bağlamış bulunuyoruz.
Nitekim Google Baş Mühendisi Ray Kurzweil da insan zekası desen tanıma birimlerinin aralarında çok karmaşık bir ağ tabanlı zeka kurmasıyla ortaya çıkmış ve bu sayede bilinç kazanmıştır diyor. Buna göre insan bilinci tümevarım yöntemiyle ortaya çıkan ve bütün parçaların toplamından fazladır mantığıyla çalışan bir çatı kavram.
İlgili yazı: Nasıl İnsan Olunur: Kibre Karşı Empati
Bebek adımları
Yapay zekanın da ağ tabanlı zekayla bir gün insandan daha zeki olacağını düşünüyoruz. Buna karşın YZ bilimsel düşünce olmadan ne “neye baktığını” bilebilir, ne de yeni bir keşif yapabilir. Bunun için tıpkı insanların yaptığı bilimsel düşünceyi geliştirmesi lazım.
Aksi doğru olsaydı bebekler neredeyse ana karnından doğar doğmaz yeni bilgisayarlar icat edebilir ve yepyeni fizik teorileri geliştirebilirdi; çünkü bugünkü en akıllı YZ yazılımları bile iki yaşındaki bir çocuk kadar zeki değil.
Maalesef salt idrak, desen tanıma ve beyne desen modelleri kaydetme (imprinting) yeteneği buluş yapmaya yetmiyor.
İlgili yazı: Hangi Din Daha Çok Şiddet İçeriyor?
Dijital bağnazlık
Bugün eğitimdeki en büyük sorun (istisnalar hariç) bilim insanlarının felsefe, filozofların bilim, sanatçıların da bilim ve felsefe konusunda yetersiz olması. Öyle olunca da aşırı uzmanlaşmaya ve böl yönet yöntemine bağlı bir iletişimsizlik kültürü ortaya çıkıyor.
Politikacılar ve güvenilmez alternatif tedavi teknikleri uygulayan sözde doktorlar bu kültürü kitlelere pohpohlayıp halkı kontrol altına almak istiyor. Yöntem nasıl işliyor derseniz:
İlgili yazı: Bizden İlkel Dünya Dışı Uygarlık Bulursak Ne Yaparız?
Gerçek sonrası döneme girdik
Gerçek sonrası (post truth) iletişim yönteminde, politikacılar propaganda yapmak için kendilerine bilimsel yöntemlerle itiraz edenlerin kanıtlarını ve ispatlı diğer gerçekleri bilerek yok sayıyor.
Sadece kendi hikayesini hiç durmadan tekrarlıyor ve akla değil, halkın duygularına hitap ederek algı yönetimi (idrak yönetimi) yapıyorlar. Bilimsel eğitim eksik olunca insanlar da bu hikaye gerçek mi diye sorgulamıyor.
Özetle benim bilgisizliğim senin bilgine eşittir safsatasını yayarak iyi eğitmedikleri kitleleri bilimsel gerçeklere kaşı çıkmaya iterek avutmaya çalışıyorlar (Buna “bilgisizim ama para bende” mantığı diyoruz ki bunu toplumlara reva görmek aslında yönetimlerin yetersizliğini gösteriyor).
Oysa bilimsel düşünce insanları idrak seviyesinin üstüne çıkarıyor, özgür ve sağlıklı bir şekilde akıl yürütmelerini sağlıyor.
İlgili yazı: Beyin Formülü: İnsan Beynini Çalıştıran Yazılım Bulundu
Bilimsel düşünce ifade ve fikir özgürlüğü getiriyor
Bir ülkenin kalkınması için eğitimde fizik, biyoloji, kimya, biyokimya, matematik gibi temel bilimlere ve felsefeye odaklanmak gerekiyor. Sanatçıların aynı zamanda fizik bildiği bir döneme geçmeli ve aşırı uzmanlaşma yerine kapsayıcı düşünceye yönelen yepyeni bir aydınlanma çağı başlatmalıyız.
Bunun için de takım tutar gibi fikir yürütmekten vazgeçmeliyiz. Yoksa icat yapılan bir ülke olmak yerine, sadece icat yapan ülkelerden teknoloji ithal ederek döviz kaybeden ve böylece fakirleşen bir pazar yeri oluruz. Ayrıca tarafsız olmazsak Evren bir simülasyon mu yazısında eleştirdiğimiz tuzaklar bekliyor:
İlgili yazı: Politikacılar neden küresel ısınmayı inkar ediyor?
Evren bir simülasyon mu?
Bir düşünün, bazı agnostik dijital filozoflar evrenin her şeye gücü yeten bir varlık tarafından yaratıldığına inanmadıkları için evrenin bir simülasyon olduğunu söylüyorlar.
Evren gerçekten de bir simülasyon olabilir; ama sırf işimize geldiği gibi, yani teleolojik gerekçelerle bilim yapılmaz (yazım hatası yok bu arada: teleoloji objektif sebepler yerine, sadece amacına hizmet eden açıklama yapmak demek).
Bu bağlamda bilimin ideolojisi olmaz ve dünya görüşlerinizi temellendirmek için bilim yapamazsınız. Bilim objektif ve tarafsızdır. Bu yüzden yalnızca gerçekleri öğrenmek için bilim yapmalıyız; bir yaratıcının varlığını kanıtlamak veya çürütmek için değil. Kısacası evren simülasyonsa bunu bilimsel olarak ispat etmeliyiz:
İlgili yazı: İnsanlar Neden Dinde, Siyasette Anlaşamıyor?
Dijital bağnazlık
En basitinden, evren simülasyondur dediğimiz zaman bunu bir yaratıcıya inanmadığımız için yapıyorsak yanlış yapıyoruz. Yaratıcı yerine, evreni tasarlayan bir bilgisayar veya süper zeki bir uzaylıyı koyuyoruz. Peki bu neyi değiştiriyor? Hiçbir şeyi! Evreni yine süper güçlü bir varlık yaratmış oluyor.
Üstelik bilimsel düşünce açısından büyük bir sorun çıkıyor: Evren simülasyonsa fizik yasaları bizi yaratan uzaylıların keyfine kalmıştır. Öyleyse evrenin nasıl oluştuğunu asla bilimsel düşünceyle çözemeyiz.
Doğrusu simülasyon argümanı evrenins oluşumu gibi temel doğa olaylarını asla bilimsel gerekçelerle açıklamayacağımızı öne sürüyor ve bu açıdan bazı dinsel inançlarla arasında hiçbir fark bulunmuyor. Yine de evren bir simülasyon olabilir; çünkü gerçekler keyfimize bakmaz.
İlgili yazı: Evren İçi Boş Bir Hologram mı?
Hakikati aramak
Ancak, bunu sadece bilimsel düşünceyle ortaya koyabiliriz. Simülasyon argümanının bilimsel keşif yeteneğimizi elimizden alacağından korkmadan, özgür bilimsel düşünce yöntemiyle gerçeği aramaya devam etmeliyiz. Düşünce ve vicdanımızın özgür olması için objektif olmamız geçiyor.
Bunu Chris Anderson ve ardıllarının savunduğu yapay zeka bilimsel düşüncenin yerini alacak argümanına inanarak yapamayız.
Bunu yaparsak bilim karşıtı inançları bu kez de yapay zekaya dayalı boş inançlarla desteklemiş oluruz. Eskiden masallar, efsaneler ve hurafeler insanların aklını karıştırıyordu. Günümüzde ise bunu önlemek için dijital çağın ve politikanın modern masallarına itibar etmemek gerekiyor.
Ancak, bizden hızlı bilim yapan süper zekanın da insanlığın son icadı olabileceğine hazır olmalıyız. Peki yapay zeka insan zekasını ne zaman aşacak? Bu konudaki öngörüleri insan gibi düşünebilen robotlar yazısında okuyabilirsiniz.
Çok güzel bir yazı olmuş elinize sağlık birde birgün AR teknolojisi hakkında yazı kaleme alabilirmisiniz acaba?
Yazdım.
Maurice Conti: Sezgisel Yapay Zekânın Mucizevi İcatları yazınıza ek olarak işlenecek güzel bir argüman güzel fikirler var video da bu konuda yazmanızı isterim:))
hocam felsefeye ilgimin ve araştırmamın artması ile birlikte soruları,cevap arayışlarını gördüğümde bilimin değerini çok daha iyi anladım .Felsefe ve bilimin aynı yolun,logosun temsilcileri olduğunu düşünüyorum.
Size de verdiğiniz eşsiz bilgiler ve emeğiniz için teşekkürler,çok sağolun
Rica ederim, her zaman. Katılıyorum. Sevgiler.