Mars ve Venüs’ü Dünyalaştırmak İçin 5 Dahice Yol
|Dünya’ya bir şey olursa Güneş Sistemi’nde soyumuzu sürdürmek için Dünya benzeri başka bir gezegen bulunmuyor. Bunun için Mars veya Venüs’ü insanların yaşayacağı hale getirmek; yani Dünyalaştırmak gerekiyor. Güneş Sistemi’ndeki gezegenleri nasıl Dünyalaştırabiliriz? Birlikte görelim.
Neden Mars’a yerleşelim?
Biz insanlar Dünya kaynaklarını hızla tüketiyor ve küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliği ile çevre kirliliğine yol açıyoruz. Ayrıca Dünya’ya büyük bir göktaşı çarparsa gezegen yaşanmaz hale gelebilir.
Bu nedenle Elon Musk, Stephen Hawking ve Neil DeGrasse Tyson gibi girişimcilerle bilim insanları, Dünya yaşanmaz hale gelirse Mars ile Venüs’ü Dünyalaştırıp bu yedek gezegenlere yerleşmemiz gerektiğini düşünüyorlar.
Başta Elon Musk’ın Mars’a yolculuk projesi olmak üzere, birçok iş insanı Güneş Sistemi’ndeki gezegenleri keşfetmek ve asteroitlerden maden çıkarmak için uzay araştırmalarına büyük kaynaklar ayırmaya hazırlanıyor.
İlgili yazı: Türkiye’de VPN engelleme nasıl aşılır?
Dünyalaştırma tek çözüm
Peki yüzey sıcaklığı 462 dereceyi bulan, 90 atmosferlik yüzey basıncı 2 km derinlikte okyanus tabanına eşit olan ve gökten asit yağmurları yağan Venüs’e nasıl yerleşeceğiz? Orası olmazsa seyrek atmosferi insanlar için zehirli olan soğuk ve kurak çöl gezegeni Mars’ta nasıl yaşayacağız?
Kızıl gezegen Mars’ta kubbeli şehirlerin içine sıkışmak ve buharlı Venüs’te uçan balonlara hapsolmak istemiyorsak; yani her ikisinin yüzeyinde de parkta gezer gibi serbestçe yürümek istiyorsak bu gezegenleri dünyalaştırmak gerekiyor.
İlgili yazı: İnternetinizi uçuracak en iyi 10 modem
En uygun gezegen hangisi?
Güneş Sistemi’nde insanların yerleşmesine en uygun gezegen Mars: Her ne kadar Venüs’te yerçekimi Dünya’nın yüzde 90’ı olsa ve kalın atmosferi ozon tabakasına gerek kalmadan zararlı güneş ışınlarını engellese de Mars, hayata süper sıcak Venüs’ten çok daha elverişli.
Bir kere yaz aylarında ekvatorda yüzey sıcaklığı 23 dereceye erişiyor ve Venüs’ün tersine hem yüzeyinde hem de yeraltında su buzu bulunuyor.
İlgili yazı: Yakıtsız Çalışan Roket EM Drive
Hayaller Paris gerçekler Muş
Ancak, Mars’la Dünyamız arasındaki benzerlikler burada bitiyor. Mars’ın süper ince atmosferi nefes alamayacağımız kadar seyrek. Üstelik oksijen değil, zehirli karbondioksit içeriyor. Yüzey basıncı Dünya’nın yüzde 1’i ve bu yüzden Mars’ta basınçlı uzay giysileri olmadan dolaşmamız imkansız.
Tabii atmosferde oksijen olmayınca Güneş’in DNA’ya zarar vererek kansere yol açan morötesi ışınlarını ve kozmik ışınları kesecek bir ozon tabakası da bulunmuyor. Bu sebeple Mars’a giden insanların daha çok yeraltında yaşaması gerekiyor.
İlgili yazı: En Süper Ay 14 Kasımda Geliyor
Havası ve toprağı zehirli
Buna ek olarak Mars toprağı insanlar için zehirli olan kalsiyum perkloratla kaplı. Zehirli Mars toprağı o kadar ince ki denizaltılarda kullanılan su geçirmez kapıların bile kenarlarından sızıp insanların yaşadığı modüllere girebilir.
Düşük yerçekimi ise kas ve kemik erimesine yol açıyor. Mars’ta sorun yok, ama Dünya’ya dönmek isterseniz bu sorun İstanbul’da yerden kalkmayan bacaklarınızla yorgunluktan kalp krizi geçirmenize sebep olabilir.
İlgili yazı: Exomars sondası Mars’a ulaştı
Yüzeyinde kalıcı sıvı su yok
Elbette Mars’ta kalıcı akarsular, göller, nehirler, ormanlar ve bitki örtüsü de yok. Bununla birlikte kızıl gezegenin Venüs’e göre büyük bir avantajı var: Mars’ı Dünyalaştırmak ilk bakışta Venüs’ü Dünyalaştırmaktan daha kolay; ama bunu nasıl yapabiliriz?
NASA Ames Araştırma Merkezi’nden gezegen bilimci Christopher P. McKay’e göre bu iş birkaç nedenle zor:
Öncelikle ortalama sıcaklığı -63 derece olan Mars’ı ısıtmamız lazım. Bu sayede atmosferdeki gaz miktarını (karbondioksiti) artırabiliriz. Böylece hem atmosfer ısınır, hem kalınlaşır, hem de hava basıncı artar. Mars’ın yüzeyinde sıvı su, denizler ve göller oluşmaya başlar.
İlgili yazı: Solar Express 2 Günde Mars’a Gidecek
1. Bir gezegeni ısıtmak
Mars atmosferinin temel bileşeni Dünya’da küresel ısınmaya yol açan sera gazı karbondioksit olduğu için bunda sorun yok diyebilirsiniz.
Tek yapacağımız kutupları ısıtmak ve kutup buz takkelerinde donmuş halde bulunan karbondioksiti atmosfere salmak; yani Dünya’da küresel ısınma kötü bir şey, ama Mars’ta yaşamak için küresel ısınma şart. 🙂
Peki kutupları nasıl ısıtacağız? Elon Musk şaka yollu şunu söylemişti: Kutupların üzerinde, havada sürekli atom bombası patlatırız; ama tahmin edeceğiniz gibi bu ham hayal.
Nasıl ki 200 beygirlik bir spor araba saatte 250 km hızla gidebiliyor diye sıradan bir Doğan’a 200 at bağlayıp saatte 250 km hıza ulaşamayız, kutupların üzerinde de sürekli atom bombası patlatarak Mars atmosferini karbondioksit buzunun eriyeceği kadar ısıtamayız. Atom bombası her gün doğan Güneş’in yerini tutmaz. 😉 Peki Mars’ta güneş yok mu? Var ama yeterince parlak değil.
İlgili yazı: Mars Ay Kadar Büyük Olmayacak
Mars kaloriferleri
Mars Güneş’e ortalama 227 milyon km uzakta. Bu yüzden Mars göğünde Güneş daha küçük ve soluk. Gezegen de daha soğuk. Mars üzerinde mini bir güneş yakamayacağımıza göre geriye iki seçenek kalıyor:
1) Mars’ın güney ve kuzey kutbunun üzerini 1700 km genişliğinde (Ay’ın yarıçapı kadar) birer aynayla kaplayacağız. Bunlar uzayda yörüngede duracak ve güneş ışığını buzlara yansıtacaklar. Böylece kutupları eriterek hem su buharı hem de karbondioksit gazı açığa çıkaracaklar.
2) Gezegenin yüzeyinde 20 km derinliğinde mohol denilen dev çukurlar açacağız. Bu da Mars’ın sıcak iç kesimlerinin açığa çıkarak yüzeyi ısıtmasını sağlayacak (aynı zamanda topraktaki karbondioksiti havaya salacak).
Sonuçta her iki yöntem de aynı kapıya çıkacak: Mars’ın atmosferi kalınlaşacak ve gezegen ısınacak.
İlgili yazı: Mars’a Giden Ölümsüz Plazma Roketleri
2. Sera gazları yetersiz
İşte birinci sorun burada karşımıza çıkıyor: Mars’ın atmosferi Dünya’nın yüzde 1’i ve Mars’taki bütün karbondioksiti atmosfere pompalasak bile atmosfer basıncı sadece yüzde 2 olacak. Oysa Everest dağcılık filmlerinden bilirsiniz:
İnsanlar atmosfer basıncı yüzde 10’un altına düşünce uzay giysisi giymek zorunda kalıyor. Yoksa soluduğunuz hava ciğerlerinizde basınç düşüklüğünden kaynıyor. Akciğerleriniz balgam ve ödemle doluyor. Böylece düşük basınçlı kuru Everest Dağı havasında bile su yutmuş gibi boğuluyorsunuz.
Tabii ki kutup buzları tümüyle eridiğinde karbondioksitten çok daha yoğun ve ağır olan su buharı da açığa çıkacak. Böylece Mars’ın ciğerlerimizi yakan kuru atmosferinde nem artacak; fakat buna rağmen kutuplarda atmosferi Dünya gibi kalınlaştırmak için yeterli miktarda su bulunmuyor.
Her ne kadar su buharı karbondioksitten yüzde 60 daha etkili bir sera gazı olsa da bu böyle. Kısacası Mars’ın kutuplarını eriterek ve toprağını kazıp geri kalan karbondioksiti havaya salarak atmosfer kalınlığını yüzde 1’den sadece yüzde 2,5’a çıkarabiliriz ki bu da çok iyimser bir tahmin.
İlgili yazı: SpaceX 2018’de Mars’a Uzay Gemisi Gönderecek
100 bin yıllık proje
Kim Stanley Robinson’ın mutlaka okumanızı tavsiye ettiğim Mars üçlemesi bilimkurgu serisinde anlatılan dev çukurlara, mohollara gelince: Onlar da sorunlu: Bir kere Mars’ın çekirdeği soğuk ve katı. Bu yüzden gezegenin iç sıcaklığı Dünya’dan düşük (Sonuçta Mars, Dünya’nın yarısı büyüklüğünde. Tabii ki oluştuğu günden beri geçen 4,54 milyar yılda çok daha çabuk soğudu).
Özetle Mars’ta derin çukurlar açarak gezegeni jeotermal enerjiyle yeterince ısıtamayız. Ayrıca 20 km derinlik Mars’ın gerçekten sıcak iç kesimlerine ulaşmak için yeterli değil. Daha derin çukurlar açabiliriz, ama 1000 km derinliğinde çukur açmayı da bilmiyoruz (teknoloji yetersiz ve bu iş çok uzun sürerdi).
Demek ki Mars kutuplarını süper hafif ve ince filmden yapılan dev aynalarla uzaydan ısıtarak ve aynı zamanda yerde mohollar açarak kızıl gezegeni birazcık ısıtabiliriz. Böylece atmosfer basıncını artırarak yüzde 2-2,5’a çıkarabiliriz.
Ancak, bütün bunlar Mars’ta uzay giysisi olmadan dolaşmaya yetmez. Nitekim Everest dağında da oksijen var; ama basınç az olduğu için oksijen tüpü olmadan nefes almakta zorlanıyoruz. Mars’ta ise açıkça boğuluruz.
İlgili yazı: Gerçek Demir Adam >> Robot astronot Valkyrie Mars’ı keşfedecek
3. Bir soluk oksijen
Dikkat ederseniz basınç artarken ve hava kalınlaşırken Mars atmosferinin en az yüzde 80’i karbondioksitten oluşacak. Oysa bizim Dünya’da zehirlenmeden nefes almamız için karbondioksit oranının yüzde 6’yı geçmemesi gerekiyor.1 İnanmayanlar James Cameron’ın Avatar filmini izlesin. 🙂
Karşılaştırma açısından, Dünya atmosferi yüzde 78,09 oranında azot, % 20,95 oranında oksijen, yüzde 0.93 argon ve sadece binde 4 oranında karbondioksit içeriyor. Hatta son yıllarda karbondioksit oranı binde 44 oldu diye endişeleniyor ve 440 ppm değeriyle küresel ısınma geri dönülmez oldu diye panikliyoruz. 😉
İlgili yazı: Dünya’daki hayatın kökeni Mars mı?
Sabatier tepkimesi
Mars’a gidecek insanlar Fransız kimyacı Paul Sabatier tarafından 1910’larda keşfedilen Sabatier tepkimesi ile su, doğal gaz ve oksijen üretecekler. Bunun için roketle yanlarında hidrojen getirmeleri veya kutup buzundan elektroliz yoluyla çıkarmaları gerekiyor (ek enerji ister).
Ardından hidrojeni ve Mars atmosferindeki karbondioksiti 300-400 derece sıcaklıkta tepkimeye sokup (yine ek enerji ister) metan gazı (roket yakıtı) ve su üretecekler. Bu noktada Elon Musk’ın Mars roketlerinin metan (doğal gazın ana bileşeni) yakarak çalışacağını hatırlatalım.
Hatta size bu kimyasal tepkimenin formülüne de vereyim: CO2 + 4 H2 → CH4 + 2 H2O + enerji. Tabii oksijeni su moleküllerini ek enerji ile parçalayarak üretmemiz gerekiyor.
Şimdi tamam dediniz! Artık Mars atmosferi için gerekli oksijeni ve suyu üretebiliriz. Ancak unuttuğumuz bir nokta var: 1) Bu tepkime ile Mars’ın yüzeyini okyanuslarla kaplayacak kadar su üretemeyiz. Aynı şekilde Mars’ta nefes alacak kadar çok oksijen de üretemeyiz.
İlgili yazı: 8 Adımda Marslı Filmi Ne Kadar Gerçekçi?
Hayaller yine Muş
Sadece bu da değil: 2) Karbondioksit ile hidrojeni birleştirip metan ve su üretirsek Mars atmosferini kalınlaştırarak ısıtacak olan sera gazı stokumuzu (bizzat karbondioksiti) tüketmiş olacağız. Kaptan Swing’in dediği gibi: Hay bin kunduz!
Bu sorunu gidermek için Mars toprağında bulunan amonyumu da işin içine sokup, metan ve karbondioksitle birlikte oksijen üretimini artırabiliriz. Sonuçta amonyum hem Dünya atmosferinde bol bulunan azotu hem de Sabatier tepkimesi için gerekli hidrojeni içeriyor.
İlgili yazı: Sulak Mars >> Mars akarsularını neye borçluyuz?
Enerji ekonomisi
Buradaki problem çok sinsi: Sabatier tepkimesi Mars gemileri ve Mars şehirleri için gerekli suyu ve oksijeni üretebilir.
Ancak, hem atmosferde yeterli karbondioksit olmaması hem de Sabatier tepkimesinin enerji maliyetinin yüksek olması nedeniyle (tepkime sonrası oluşan suyu parçalayıp hidrojenle oksijen elde etmekten ve amonyumu parçalayıp azotla hidrojen elde etmekten söz ediyoruz) Mars atmosferini kalınlaştırmaya yeterli miktarda sera gazı üretemez.
İlgili yazı: NASA Mars’ta Akarsu Buldu >> Sıvı su varsa hayat da olabilir
Mars’ı Dünyalaştırmak oldukça zor
Ben de tam bu yüzden Mars’ı Dünyalaştırmak ilk bakışta kolay; ama aslında Venüs’ü Dünyalaştırmaktan daha zor dedim. Ancak işimizi kolaylaştıracak bir joker kartımız var: O da kuyrukluyıldızlar.
4. Mars’ı bombalayalım
Dünyamızın buzlu kuyrukluyıldızlar ve ıslak asteroitlerin getirdiği suyla dolarak okyanuslarla kaplanması 200-300 milyon yıl aldı. Elbette burada doğal çarpışma hızından söz ediyoruz. Doğal hızla Mars’ın okyanusla kaplanması ise en az 150 milyon yıl alırdı.
Tabii Geç Dönem Ağır Bombardıman 3 milyar 900 milyon yıl önce sona erdi ve Güneş Sistemi gezegenlere çarpan serseri asteroitlerle kuyrukluyıldızlardan büyük ölçüde temizlendi. Öte yandan, Mars’ta eksik olan suyu ve karbondioksiti bu kez biz kuyrukluyıldızlarla getirebiliriz.
İlgili yazı: Kuyrukluyıldız Dünya’ya Nasıl Hayat Taşıdı?
Uzaydaki kuyrukluyıldız bahçesi
Bizden ortalama 6 milyar 600 milyon km uzakta Kuiper Kuşağı var. Kuiper Kuşağı’da trilyonlarca kuyrukluyıldız bulunuyor. Bunların içinden irice olanları yörüngesinden çıkarıp Mars’a itebiliriz.
Taşıdıkları su yolda büyük ölçüde buharlaşıp uzaya kaçacaktır; ama Mars Dünya’nın yarısı büyüklüğünde olduğu için işimiz kolaylaşıyor. Mars’ın küçük okyanus havzasını doldurmak için bize Dünya’ya çarpması gerekenden daha az kuyrukluyıldız gerekiyor.
Dolayısıyla birkaç yüz büyük kuyrukluyıldız çarpışması kızıl gezegeni sularla kaplamaya yetiyor. Özellikle de topraktaki amonyumu eritince atmosfere Sabatier tepkimesi için gereken hidrojeni ve hava basıncını artırmak için gerekli azotu salacağımızı düşünürsek.
İlgili yazı: Mars’a Gidenler Nasıl Yaşayacak? >> Astronot James Reılly anlatıyor
100 bin yıl sürer
Ancak çarpışmalar tamamlanıp ortalık yatışına kadar (dev kraterleri kaplayan magma denizleri kuruyana ve atmosferdeki kül bulutları yatışana kadar) en az 100 yıl beklememiz gerekiyor. Bunu yapmak için Kuiper Kuşağı’dan birkaç yüz kuyrukluyıldız getirecek kadar büyük bir uygarlık kurmamız gerektiğini de unutmayalım.
Kısacası Mars’ı dünyalaştırmak sandığımızdan uzun sürecek: Öyle ki insanların kızıl gezegene yerleşmesi için ünlü Mars Davası kitabını yazan mühendis Robert Zubrin’in kurduğu Mars Derneği’ne göre, Mars’ı bu şekilde ancak 1000 yılda dünyalaştırabiliriz.
Hem atmosferdeki karbondioksiti aşırı artırıp havayı kalınlaştırırız hem de basınç yeterince artınca karbondioksiti kaldırıp yerine azot ve oksijen koyarız; fakat gezegen bilimci Christopher P. McKay çok daha tutucu bir tahminde bulunuyor. Buna göre, kuyrukluyıldızlarla Mars’ı delik deşik edip Dünyalaştırmak en az 100 bin yıl sürecek.
İlgili yazı: Orion İle Mars Çağı Başlıyor
Manyetik alanı yok
Teknolojik tekillikle birlikte katlanarak artacak gelişme hızını saymazsak yukarıdaki senaryoyu uygulayacak seviyeye gelmemiz en az 100 yıl sürer (belki de 300 yıl). Kısacası Mars’ı Dünyalaştırmak Mars üçlemesi romanlarında verilen 300 yıllık süre yerine en az 100 bin yıl alır.
Bununla birlikte kendimize asıl şu soruyu sormamız gerekiyor: Mars 4 milyar yıl önce yüzeyinde akarsular, göller veya en azından büyük miktarda su buzu olan çok daha sıcak bir gezegendi. Neden atmosferini kaybetti? Neden sular buharlaştı ve kutuplara çekilip dondu? Neden Mars bugünkü soğuk ve kurak çöle dönüştü?
Bunun cevabını Mars atmosferini nasıl kaybetti yazımda verdim. Ancak özetle: Mars’ın manyetik alanı yok (manyetik alanını 4,2 milyar yıl önce kaybetti). Bu nedenle atmosferi kalınlaştırıp ısıtmak için havaya salacağımız bütün gazları güneş rüzgarı tekrar uzaya üfleyecek!
İlgili yazı: Donuk Mars >> Eski Mars okyanusu yalan mı çıktı?
Boşa kürek çekmek
İşte bu yüzden Mars’ı Dünyalaştırmak Venüs’ü Dünyalaştırmaktan daha zor. Mars’ı kuyrukluyıldızlarla bombalamayı düşünebiliriz. Ancak, gezegenin çekirdeğini ısıtarak tekrar kendi etrafında dönmesini sağlamayı hayal bile edemeyiz! Bunun için gezegeni parçalayıp yeniden yaratmamız gerekir.
Manyetik alan olmazsa atmosfer yetince kalınlaşmaz ve ısınmaz. Havaya saldığımız ekstra gazların içinde uzaya kaçmayanlar da kutuplara gidip tekrar donar; yani boşa kürek çekmiş oluruz.
İlgili yazı: Karanlık Enerji: Yoksa Evren Genişlemiyor mu?
Mars’ın tersi Venüs
Mars’ta ne eksikse Venüs’te var ve Mars’ta ne varsa Venüs’te yok. Venüs’ün karbondioksitten oluşan o kadar kalın bir atmosferi var ki bu düdüklü tencere gezegenini Dünyalaştırmanın tek yolu atmosferdeki karbondioksiti azaltmak.
Gezegen zaten aşırı sıcak. Bu yüzden 750 milyon yıl önce kayaların gözeneklerinde son kalan suyu da buharlaştı. Venüs Güneş’e ortalama 108 milyon km uzakta. Dünya’nın uzaklığı 150 milyon km olduğuna göre Güneş’e neredeyse bizden yüzde 30 daha yakın.
Bu nedenle çok sıcak bir gezegene dönüştü. Okyanuslar buharlaştıkça havaya salınan su buharı atmosferi daha da ısıtıp küresel ısınmayı kontrolden çıkardı. Su buharını oluşturan su molekülleri Güneş’e yakın Venüs atmosferinin üst katmanlarında morötesi ışınlarla parçalandı.
Hidrojen uzaya kaçtı ve Venüs tüm suyunu kaybedip kurudu. Oksijen ise karbonla birleşip karbondioksiti oluşturdu. Bugün Venüs’ün o kadar kalın bir atmosferi var ki uzaydan bakınca yüzeyini göremiyoruz. Gezegen kurşunu eritecek kadar sıcak ve atmosfer basıncı çeliği ezecek kadar güçlü.
İlgili yazı: Bazı Kara Delikler Evrenden Eski
Ancak büyük avantajları var
Öncelikle Venüs yerçekimi Dünya’nın yüzde 90’ı ve zayıf manyetik alanına rağmen, güçlü yerçekimi sayesinde atmosferini hidrojen hariç çok yavaş kaybediyor. Kısacası Venüs’ü dünyalaştırırsak insanların nefes alabileceği yeni atmosferini milyonlarca yıl boyunca koruyacaktır.
Güçlü bir yerçekimine sahip olan Venüs insanlarda büyük ölçüde kas ve kemik kaybına yol açmıyor ve zayıf manyetik alanına karşın sahip olduğu kalın atmosfer morötesi radyasyonu kısmen kesiyor. Yine de bu ciddi bir sorun ve önlem almamızı gerektiriyor.
İlgili yazı: Uzay Milleti Asgardia 2017’de Kuruluyor
5. Nasıl Dünyalaştırırız?
Venüs’ün en büyük sorunu Güneş’e yakın ve bu yüzden çok sıcak olması. Zaten okyanusları bu yüzden buharlaştı. Ayrıca kendi çevresinde çok yavaş dönüyor. Bir Mars günü 24 saat 37 dakika iken bir Venüs günü 243 Dünya günü! Bu da günlerin uzamasına ve gezegenin daha da ısınmasına yol açıyor.
Neredeyse 8 ay boyunca bir yüzü hep Güneş’e bakınca ve gezegeni yorgan gibi saran kalın atmosferi de karanlık yüzünün soğumasını önleyince Venüs aşırı ısınıyor. Demek ki Venüs’ü Dünyalaştırmak ve yaşanabilir kılmak için yüzeyini soğutmamız gerekiyor. Bunu nasıl yapacağız?
Bilim insanları bunun için Jüpiter ve Satürn’den büyük miktarda hidrojen getirip Venüs atmosferini doldurmamız gerektiğini düşünüyor. İlk çözüm kuyrukluyıldızları Venüs’e çarpmaları için yönlendirmek.
İlgili yazı: NASA Sondası Neden Bennu Asteroitine Gidiyor?
Uydu katili
İkinci olarak Jüpiter yörüngesinde bulunan buzlu uydulardan birini (örneğin Callisto) feda edip Venüs’le çarpıştırabiliriz; ama koca bir uyduyu yörüngeden çıkaracağımız için bu da maliyetleri çok artırır!
Belki bunun için Asteroit Kuşağı’nda yer alan cüce gezegen Ceres’i feda ederiz; ama etik açıdan doğru bir davranış olur mu?
Her durumda gezegenin yüksek basınçlı sıcak ve reaktif yüzeyinde kurşunkalem ucunda bulunan grafit ile bol miktarda su oluşacak. Böylece Venüs tıpkı ilk günlerindeki gibi tekrar okyanuslarla kaplanacak!
İlgili yazı: Şaşırtan Keşif: Evrende 2 Trilyon Galaksi Var
Venüs problemleri
Mars’ı Dünyalaştırmak daha ucuz; ama teknik nedenlerle çok zor. Venüs’ü dünyalaştırmak ise göreli kolay; ama teknik nedenlerle çok daha pahalı.
Önce gaz devlerini düşünelim: Jüpiter bize ortalama 778 milyon km ve Satürn de 1 milyar 450 km uzakta; yani hem o kadar uzağa gideceğiz hem de uzaktan bir gezegen dolusu okyanus yaratacak kadar çok hidrojen gazı getireceğiz.
İkinci sorun Jüpiter ve Satürn’ün güçlü yerçekiminin yakıt masraflarını artırması. Üçüncü sorun ise özellikle Jüpiter’in, bırakın insanların için ölümcül olmayı, robot gemilerin bilgisayarlarını bile bozan güçlü bir radyasyon kuşağına sahip olması.
En iyisi hidrojeni Uranüs’ten getirmek: Hem Uranüs ortalama 2,9 milyar km uzaklığıyla bize Neptün’den daha yakın, hem yerçekimi zayıf olduğu için yörüngeden çıkmak daha az yakıt gerektiriyor, hem de öldürücü radyasyon kuşağı yok.
İlgili yazı: Evren’de Gezilecek En Garip 5 Yer
Hidrojeni getirdik. Peki sonra?
Sonra Venüs’ün yeni oluşan okyanusları atmosferdeki karbondioksiti emebilir ve tıpkı Dünya’da olduğu gibi okyanus tabanındaki tortul kayalarda depolayabilir. Karbondioksit azalınca Venüs atmosferi incelir, basınç düşer ve sıcaklık ortalama 15 derece ile Dünya seviyesine gerilemiş olur.
Venüs’ün en güzel yanı son derece istikrarlı bir gezegen olması: Mars’ın tersine, Venüs’ü bir kez Dünyalaştırırsak ve iklim kontrolü teknolojisinden yararlanarak okyanusların tekrar ısınıp buharlaşmasını önlersek gezegen uzun süre hayata elverişli kalır.
Ancak kendi çevresinde çok yavaş dönen Venüs’ün hızla ısınma eğilimi gösterdiğini unutmamalıyız. Bunu çözmek için atmosferi soğutan özel teknolojiler geliştirmemiz gerekiyor. Örneğin, Dünya gibi 12 saatlik gece-gündüz döngüsü yaratmak için gezegeni dış yüzeyi aynalarla kaplı olan dev güneş şemsiyeleri ile kaplayabiliriz. Bu aynalı şemsiyeler Venüs yörüngesinde döner.
İlgili yazı: NASA Açıkladı: Europa Uydusunda Hayat Var mı?
Balonla keşif ve uçan şehirler
Venüs’ü yaşanabilir hale getirmek binlerce yılda tamamlanacak olan çok uçuk ve pahalı bir proje; ama şansımıza sadece Venüs yüzeyinde yaşamak zorunda değiliz. Gezegeni Dünyalaştırmaktan vazgeçip olduğu gibi bırakabilir ve bunun yerine balonlara binmekle yetinebiliriz.
Balonlar ve zeplinlerden yararlanarak atmosfer basıncı ile sıcaklığının Dünya’ya eşit olduğu uygun yükseklikte uçan şehirlerde yaşayabiliriz.
NASA’nın Venüs’ü balonlar ve zeplinlerle havadan keşfetme planlarını daha önce anlattım. Ancak, Gezegeni Dünyalaştırsak bile Venüs insanlar için öldürücü bir tehlike yaratmaya devam edecek. Bu sinsi tehlikeyi ve uçan Venüs şehirlerinde nasıl yaşayacağımızı gelecek yazıda anlatacağım.
Her şeye rağmen önce Dünyamızı küresel ısınma, çevre kirliliği, sömürü ve savaşlardan korumamız gerekiyor. Güneş Sistemi’nde asla Dünya’nın aynısını yaratamayız. Hem bu kafayla Mars’a yerleşirsek orayı da kirletiriz. Önce Dünya’yı koruyalım, sonra meraktan başka gezegenlere yerleşiriz. 😉
Gelecekte, kendi kendini klonyabilen 3N(D) yazıcılarla yapay gezegen üretilebilir mi?
Tabii ki. Sonuçta replikasyon. Ancak pratikte bir gezegen üretmek için çok büyük enerjiye gerek var. Nereden bulacağız? Belki güneş sistemlerini doğuran ve gezegen öncesi disk olarak adlandırılan dev gaz ve toz bulutlarından birinin gezegen oluşturma sürecisini replikatör tabiir ettiğimiz mikroskobik 3D printer robotlarıyla (nanitler, nanometre boyunda robotlar) hızlandırabiliriz. Ancak o kadar ileri bir uygarlık kendi gezegenini inşa etmeye gerek duyar mı, uzayda Dünya benzeri gezegenlere ulaşıp yerleşmek varken?
Şöyle 1000 sene sonra falan yaşasaydık keşke diye düşünmüyor değilim.:)
Önümüzdeki 30-40 yılı çıkarırsak görürüz bence sevgili Melih. 🙂
İlginç bir saptama olduğu için buraya yapıştırdım. “Profesör Verlinde, daha önce de kütleçekiminin Newtonian fizikteki haliyle bir “entropik kuvvet” olabileceğini iddia etmişti. Entropi, çok parçacıklı sistemlerin termodinamik değişkenlerinden bir tanesi ve genellikle “sistemde düzensizliğe doğru evrilme eğiliminin ölçüsü” olarak tarif ediliyor. Örneğin bir bardağı yere bıraktığınızda kırılıyor, ama kırık camlara aşağıdan vurarak bütün bir bardak elde edemiyorsunuz; çünkü bardak kırılırken entropisi artıyor ve termodinamiğin yasaları bize evrendeki toplam entropinin azalmayan bir nicelik olduğunu söylüyor (entropi kavramı, zamanın tekyönlülüğünü açıklamak için de kullanılabiliyor). Ancak bu süreci gerektiren mikroskopik düzeyde bir etkileşim (bardağın molekülleri arasında) bulunmuyor.
Benzer şekilde, kütleçekimi olarak adlandırdığımız olgu da çok parçacıklı bir sistem olan evrenin termodinamik özelliklerinin bir yan ürünü olabilir; yani mikroskopik düzeyde kütleçekimi diye bir kuvvet hiç bulunmayabilir! Bu ilginç fikri geliştirebilmek için, uzay kavramının kendisini de sorgulamamız gerekiyor; zira (özellikle genel görelilik söz konusuyken) bir entropik kuvvetten söz edeceksek, ilgilendiğimiz sistemi (yani maddeyi) uzay-zamana referans vermeden tarif edebilmemiz gerekiyor. Sonra, bu sistemin özelliklerinin, uzay-zamanı nasıl belirleyeceğini söyleyebilmemiz gerekiyor. Bu da aslında Galileo’dan bu yana bildiğimiz fizik yapma yaklaşımlarıyla biraz ters düşüyor; uzayı düşünmeden maddeyi düşünebilmek pek de denemediğimiz* bir yol. Yine de, fikir düzeyinde de olsa heyecan verici olacağını tahmin etmek zor değil.
Ancak her durumda, gök itmiyor; yer çekiyor. Bu bilgiyi yaymamızda bir sakınca bulunmuyor. “ http://haber.sol.org.tr/bilim/teknik-bilimler/yoksa-gok-mu-itiyor-kutlecekimi-bir-yanilsama-mi-176344
Verlinde kütleçekimi kara delik olay ufkunda saklanan enformasyonu belirleyen kara delik entropisinden vektörel hızlanma ile türetiyor. Ancak yeni teori evreni sadece bugünkü haliyle açıklıyor. Çarpışan galaksi kümelerini açıklamaıyor. Evren’in gelecekteki evrimini açıklamıyor ve galaksilerin büyük patlamadan bu yana nasıl oluşup büyüdüğünü de açıklamıyor.
Yalnız dün izlediğim bir belgeselde dünya şuan yaşanabilir bir bölgedeymiş. Kısaca güneş büyüyecek yaşanabilir bölge zamanla plutona kadar değişecekmiş
5 milyar yıl sonra Güneş ana nükleer yakıtını tüketerek kırmızı dev aşamasına gelecek. O zaman yaşanabilir bölge Mars’a kayacak.
Ne yani bunlar yapılabiliyor da marsı ısıtıp venüsü soğutup yaşamı oralara taşıyabileceğiz de insanlar olarak üzerinde yaşadığımız gezegen için bişey yapamıyomuyuz yani venüsü soğutmaktan daha kolaydır dünyayı soğutmak
çok korktum
bende
Uzay gemileriyle Uranüs’ten getirdiğiniz hidrojen miktarı büyük bir astreoidden getirdiğiniz hidrojen miktarının yanında devede kulak kalmaz mı? Sürekli Uranüs’e roket gönderip Venüs’e getirerek kaç turda yeterli bir miktar sağlanabilir?
Başka Dünyaları Dünyalaştırana kada r kendi dünyamıza sahip çıkalım.
Bence biz olaya yanlış açıdan bakıyoruz. Koca gezegeni dünyalaştırmaya ne gerek var, insanları marsa alıştırmalıyız yani insan aklını robotlara yüklemeliyiz. Böyle daha kolay olmaz mı ?
Aynen. Koca gezegeni dönüştürmektense insan bedenini dönüştürmek daha kolay gibi.
Makaleden çıkarılacak sonuç;”Dünyamızın kıymetini bilelim,onu korumak için elimizden geleni yapalım”
Venüsü ve marsı dünyalaştır mak yerine lost in space deki gibi büyük koloni gemileri yapıp proxima centuri B ye gidelim hem daha ucuz hem daha kolay
Bunun için Antimadde Roketi ve füzyon roketi yazılarıma bakabilirsiniz.
Baya güzel bi yazı dizisi olmuş. Özellikle teknolojide tekillikle ilgili yazdıkların alıntı değilse tebrik ederim gerçekten müthiş bi bakış açısı.