Kuantum Bilinç: İnsan Beyni Kuantum Bilgisayar mı?

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_iradeTek çekirdekle aynı anda binlerce işlem yapan kuantum bilgisayarlar sıradan laptoplardan milyonlarca kat hızlı çalışıyor ve fizikçi Penrose insan beyninin organik kuantum bilgisayar olduğunu söylüyor. Bu doğruysa kuantum bilinç ve kuantum fiziğindeki belirsizlik ilkesi özgür iradeye izin veriyor mu?

Kuantum bilgisayar nedir?

Kuantum bilgisayarların ne olduğu ve çalışma prensiplerini önceki yazılarımızda anlatmıştım. Bu yüzden konu hakkında genel bilgi vermemiz yeterli: Kuantum fiziğindeki dolanıklık etkisini kullanan kuantum bilgisayarlar, tek tek atomları ve hatta atomdan küçük parçacıkları birer işlemci olarak kullanılabiliyor.

Kuantum fiziğindeki dolanıklık ve süper pozisyon özellikleri sayesinde parçacıklar aynı anda hem 1 hem de 0 değerini, hatta 1,34 gibi ara değerleri alabiliyor. Böylece kuantum bilgisayarlar gerçekten paralel çalışıyor; yani tek çekirdekle binlerce matematik işlemi yapabiliyor.

Süper hızlı kuantum bilgisayarlar geleceğin kırılamaz kuantum şifreleri ve gözetlenemeyen hızlı internet için büyük önem taşıyor. Peki insan beyni organik kuantum bilgisayar olabilir mi?

İlgili yazı: SpaceX Şirketi Ay’a İnsan Gönderecek

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade

 

Kuantum bilinç ve özgür irade

Fizikçi Roger Penrose ve anestezi profesörü Stuart Hameroff insan beyninin organik kuantum bilgisayar olduğunu düşünüyor. Bu çok ilginç bir iddia; çünkü bizi doğrudan özgür irade var mı sorusuna bağlıyor.

Son araştırmalar insan bilinci ve zihninin temelini oluşturan özgür iradenin bir yanılsama olduğunu gösteriyor:

İlgili yazı: İnternetinizi Uçuracak En İyi 10 Modem

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade

 

Özgür iradenin kaynağı

Beynimiz vücudumuzdaki organları istemli ve istemsiz hareketlerle kontrol ederken beyin kabuğundaki nöronları kullanıyor. Nöronlar birbirine elektrik sinyalleri ve kimyasal sinyaller göndererek anlaşıyor.

Biz de bütün istemli ve istemsiz hareketleri nöronlarla diğer beyin hücrelerinin yardımıyla gerçekleştiriyoruz: Nefes alırken, sindirim yaparken, kolumuzu hareket ettirir ve bir şey düşünürken, acı ile sevinç duyarken hep nöronları kullanıyoruz.

Ancak, nöronlar başka nöronlara elektrik sinyali gönderirken aynı zamanda komşu nöronlardan elektrik sinyalleri alıyor. Böylelikle nöronların gönderdiği elektrik sinyalleri onlara geri yansıyor.

Elektriksel geri besleme insan beynindeki nöronların kendinin farkına varmasını sağlıyor. Özbilinç, yani insanın kendi varlığının farkında olması böyle ortaya çıkıyor. Dolayısıyla insan bilincinin beynimizin ürettiği bir simülasyon ve özgür iradenin de sanal alemde gerçekleşen bir yanılsama olduğunu söyleyebiliriz.

İlgili yazı: NASA Trappist-1 Sisteminde 7 Yeni Dış Gezegen Keşfetti

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade

 

Bunu özgür iradeye nasıl bağladın?

Özgür irade bir işe girmek veya ders çalışmak gibi konularda bilinçli olarak verdiğimiz kararlardan oluşuyor. Ancak, insan bilinci kendi varlığını bilmeyen bilinçsiz nöronların elektriksel aktivitelerinden ortaya çıkan bir simülasyonsa özgür iradenin de yanılsama olması gerekiyor.

Nitekim kırmızı düğmeye basmak ve yeşil gömlek almak gibi bir karar verdiğimiz zaman, bu kararları beynimiz biz fark etmeden birkaç saniye önce almış bulunuyor (bunu fMR cihazlarıyla beyni tarayarak görebiliyoruz).

Kısacası bilinçaltımız bizden önce karar veriyor ve biz sonradan farkına varıyoruz. İşte bu açıdan özgür iradenin yanılsama olduğunu söyleyebiliriz. Ancak, bu özgür iradenin olmadığını göstermiyor.

İlgili yazı: İnternette teknik takip ve gözetimi önleme rehberi

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade 

Özgür iradenin nörobiyolojik kökeni

Düz mantık yürütecek olursak bir şeyin nasıl çalıştığını bilmek, o şeyin fonksiyonlarını ortadan kaldırmaz veya görevini yerine getirmesini engellemez. Örneğin, Windows işletim sisteminin nasıl çalıştığını bilirsek bilgisayarımızın çalışmasını engellemiş olmayız.

Keza insan bilincinin bilinçsiz nöronlardan nasıl ortaya çıktığını bilirsek bu, beyin kabuğunun en gelişmiş özellikleri olan bilinç ve özgür iradenin ortadan kalktığını veya bunların gerçek olmadığını göstermez. Bu işin düz mantık kısmıydı. Bir de nörobiyolojik yanı var.

Bu bağlamda özgür irademiz bizim bilinçli olarak nöronları etkilememize izin veriyor! Örneğin bir konu hakkında kararımızı değiştirebiliyoruz, işten ayrılmak yerine yeni iş bulana kadar çalışmaya karar verebiliyor veya birine kızdığımızda bağırmamak için kendimizi tutuyoruz.

Kısacası nöronlarımızı bilinçli olarak kısmen kontrol edebiliyoruz. Her ne kadar tüm nörobiyolojik işlemler en derin düşünce ve duygularımıza kadar bilinçaltında işlense bile, biz özgür irademizle nöronları bir konuda karar değiştirmek için teşvik edebiliyoruz. Bu açıdan özgür irade var.

İlgili yazı: En Büyük Galaksiler Ne Kadar Büyük?

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade
Bilinçaltı aldığımız kararlarda ne kadar etkili? peki kuantum etkileşimleri?

 

Biraz da felsefe

Felsefede özgür irade bir karar almak için gereken başlangıç koşullarını kısmen belirleyebilme ve değiştirme yeteneğidir.

Özetle hayatta her istediğimizi elde edememek özgür irade olmadığı anlamına gelmiyor; çünkü özgür irade zaten kısmen etkili olan irade demek. Sadece istediği her şeyi gerçekleştiren bir varlık sınırsız iradeye sahip olabilirdi ve buna mutlak irade diyoruz.

Tahmin edebileceğiniz gibi insanlarda mutlak irade yok. Zaten olsaydı bizim dinlerde geçen Tanrı gibi gücü her şeye yeten bir varlık olmamız gerekirdi. Örneğin, Tanrı olmaktan sonsuza dek vazgeçmeyi irade edebilir ve canımız isterse (bu kesin karara rağmen) tekrar Tanrı olmaya karar verebilirdik.

Bu tür mantıksal çelişkileri dikkate aldığımız zaman mutlak iradeye sahip olmadığımızı ve özgür irade taşıdığımızı görebiliyoruz; yani ne olmuş bilinçaltımız bütün kararlarımızı etkiliyorsa? Biz de kısmen kendi bilinçaltımızı şartlayabiliyoruz. Bu süreç özgür iradenin tanımına giriyor.

İlgili yazı: Evren Bir Simülasyon mu?

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade

 

Ayrıca özgür iradeyi yanlış biliyoruz

Geçen haftaki futbol maçında penaltıyı kaçıran bir futbolcuyu düşünün. Diyor ki “Hava yağmurlu, moralim bozuktu; taraftar da çok ıslık çalıyordu ve bu yüzden penaltıyı kaçırdım. Oysa başka gün olsa golü atardım.”

Ardından bir bilim insanı çıkıp diyor ki “Hayır, penaltı atmak için gereken ortam koşulları (yağmur, yorgunluk, seyircinin ıslıkları) aynı olduğu sürece sen o golü başka gün de atamazsın. Öyleyse özgür irade yoktur.”

İlgili yazı: Kozmik ışınlar Bilgisayar ve Telefonları Nasıl Bozuyor?

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade
Dünya’nın manyetik alanı.

 

Hiçbir şey aynen tekrarlanmaz ki!

İlk bakışta bu önerme akla yatkın geliyor; ama bu çok yanlış bir iddia ve birçok fizikçinin özgür iradenin ne olduğunu bilmediğini gösteriyor. Gerçekte özgür irade şartlar ne olursa olsun kendimizi penaltıyı atmaya şartlamamız, bunu istememiz ve irade etmemizdir.

Özetle 10 maçtan 7’sinde penaltıları atarsak bize becerikli futbolcu derler. 10 maçta sadece 2 penaltı atarsak beceriksiz futbolcu olarak eleştirirler. Ancak, özgür iradenin tanımı her şartta yapmak istediğimiz şeyi isteyebilmektir. Bilinçaltımıza etki eden ve kontrolümüz dışında olan ortam faktörleri bu gerçeği değiştirmiyor.

İlgili yazı: 18 Ayda Nasıl 24 Kilo Verdim?

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade

 

Klasik fizikte özgür irade

Klasik fizikte bir parçacığın konumu ve hızını bilirseniz o parçacığın (örneğin futbol topu) sonsuz geçmiş ve gelecekte nasıl hareket ettiği/edeceğini bilirsiniz.

Bu da klasik fiziğe göre bütün insan davranışlarının, Dünya gezegeni 4,55 milyar yıl önce oluşurken gerçekleşen fiziksel etkileşimlere bağlı olduğunu, aslında onların otomatik bir sonucu olduğunu gösteriyor.

Öyleyse klasik fiziğe göre bütün insanların Evren’in programladığı kukla otomatlar olduğunu söyleyebilirsiniz. Oysa klasik fizikte özgür irade olabilir.

İlgili yazı: 25 Şubatta Dünyaya Göktaşı Çarpmayacak

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade

 

Bakın nasıl?

Bir kere insanoğlunun Evren’in tüm geçmişi ve geleceğini bilmesi mümkün değil. Hem bunu öğrenmeye, hem de hesaplamaya vakit yok. Ayrıca matematikteki determinist kaos formülleri, işin içine rastlantı unsurunu da katarak bizim her şeyi bilmemizin imkansız olduğunu gösteriyor.

1) Her şeyi bilemeyince her şeyi kontrol edemiyoruz ve klasik fizik sistemlerindeki fiziksel etkileşimlerin otomatik bir sonucu olsak bile özgür irademiz varlığını koruyor (fiziksel süreçler bilinçli değil ve bilinçli kararlarımız da her şeyi etkileme yeteneğine sahip değil).

2) Buna ek olarak klasik fizik nöronların geri beslemeyle bilinç kazanması ve dolayısıyla özgür iradeyi ortaya çıkarmasına engel olmuyor. Kısacası kuantum fiziği yanlış olsa bile özgür irademiz korunurdu. Sonuçta özgür iradenin varlığı öncelikle bir tanım meselesi ve sonra fizik meselesidir.

İlgili yazı: Düz Dünya Teorisini Çürüten 12 Kanıt

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade
Süper pozisyon ve dolanıklık.

 

Kuantum fiziği ve özgür irade

Kuantum fiziğinde ise belirsizlik ilkesi var; yani bir parçacığın konumu ve hızını aynı anda kesin olarak bilmemiz mümkün değil.

Sonsuz zamanımız, sonsuz hızda çalışan bilgisayarımız ve sonsuz dikkatimiz olsaydı bile bilemezdik; çünkü bizzat parçacığı görme işlemi onun davranışlarını öngörülemez biçimde değiştiriyor. Buna Heisenberg’in belirsizlik ilkesi diyoruz.

Buna göre rastlantı denilen şey doğanın temelinde olan fiziksel bir özellik ve geleceği önceden bilmek de (özgür iradeyi ortadan kaldıracak şekilde yüzde 100 kesin olarak bilmek) teorik olarak imkansız. Öyleyse kuantum fiziği yapısı gereği özgür iradeye izin veriyor:

Madem ki işin içinde rastlantı var; duygu ve düşüncelerimizin Dünya gezegeni 4,55 milyar yıl önce oluşurken yaşanan fiziksel süreçlere önceden belirlenmiş olması imkansız. Bunun üzerine yukarıda verdiğimiz bilinç tanımını eklersek özgür iradenin kuantum fiziğinde mümkün olduğunu görüyoruz.

İlgili yazı: Dünyanın Sekizinci Kıtası Zelandiya İle Tanışın

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade
Nöronları birbirine bağlayan sinir ağlarının bağlantı noktaları (sinapslar).

 

Kuantum bilinç ve özgür irade

İşte bunu belirlemek zor. Önce insan beyninin gerçekten kuantum bilgisayar gibi çalıştığını kanıtlamamız gerekiyor; ama bunun için kuantum fiziğinden bahsetmemiz gerek ve şunu baştan belirtmemizde fayda var:

Kuantum fiziğinde özgür iradenin mümkün olması, insan beyninin kuantum bilgisayar olduğunu ve kuantum bilinç olduğunu kanıtlamaz. Bu noktayı vurguladığımıza göre, insan zihni ile kuantum fiziği arasındaki garip bağlantıyı görebiliriz.

İlgili yazı: Dünya’ya En Çok Benzeyen Gezegen Bulundu

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade

 

Dipte daha çok yer var

Kuantum fiziğine katkı yapan ünlü fizikçilerden Richard Feynman, mikroskobik atom dünyasını tanımlarken dipte daha çok yer var demişti. Bununla atomların yüzde 99’un boş olduğunu ve mizahi açıdan fizikçilerin özünde boş işlerle uğraştığını dile getirmek istiyordu.

Aslında Feynman’ın sözleri atomlara ve parçacıklara tek tek veri kaydederek atom ölçeğinde çalışan bilgisayarlar ve kuantum bilgisayarlar geliştirebileceğimizi gösteriyor. İnsanlarda kuantum bilinç var dediğimiz zaman da atom dünyasını hesaba katmalı ve beyni atom ölçeğinde incelemeliyiz.

İlgili yazı: Sağlıklı Bebek Doğurmanın Yeni Yolu Poligenetik

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade
Ağ tabanlı zeka.

 

Atomların dünyası

Özgür iradenin kökenini atomlar arasında aramalıyız; ama bu çok zor: Nitekim son derece tutarlı bir bilim insanı olan Feynman; bırakın bir problemin cevabını bilmeyi, fizikte soruyu bile tam anlamadığımız konulardan uzak durmamız gerektiğini söylemişti.

“Gerçek problemin ne olduğunu belirleyemediğim durumlarda gerçekte bir problem olmadığından şüphelenirim; ama gerçekten problem olmadığından emin olamam.” Ne kadar belirsiz bir ifade değil mi? Oysa kuantum bilinç konusu da böyle:

Bırakın kuantum temelli özgür irade nedir sorusunun yanıtını, insan beyninin kuantum bilgisayar olup olmadığını bile bilmiyoruz. Öte yandan, kuantum fiziği atomları, atomları oluşturan parçacıkları ve diğer parçacıkları açıklıyor. Bu bağlamda yerçekimi dışında Evren’in genel bir tanımını veriyor.

Bu yüzden, kuantum bilinç diye bir şey yoktur diyerek kestirip atamayız. İnsan beyni kuantum bilgisayar ise bunu göstermek zorundayız. Yok değilse beyindeki atomları kullanarak bunu da göstermek zorundayız.

Üst akıl

Ray Kurzweil gibi araştırmacılara göre insan bilinci atom düzeyinde değil, hatta hücre düzeyinde değil, tersine bizzat beyin düzeyinde ortaya çıkıyor. Buna ağ tabanlı zeka diyoruz ve beyin kabuğundaki nöronların karşılıklı sinyal göndererek insan bilinci ile özgür iradeyi ortaya çıkardığına dair yeni kanıtlar da ağ tabanlı zeka tanımına uyuyor.

İlgili yazı: VPN Engelleme Başladı

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade
Roger Penrose.

 

Kuantum bilinç olsa ne olur?

Kuantum bilinç varsa insan beyni kuantum bilgisayar demektir. İlk bakışta bu tüm beyin hücrelerinin bilinçli olması anlamına gelebilir. Ancak, Dünya’nın ilk ve tek bilimsel olarak test edilebilir kuantum bilinç teorisini geliştiren Penrose ve Hameroff o kadar ileri gitmiyor.

Bunun yerine, bütün beyin hücrelerinin (biz bir karar alır, bir şey düşünür veya hissederken) birbiriyle dolanıklığa girdiğini söylüyorlar. Özetle beyin kabuğundaki 10 milyar nöron dolanıklığa giriyor ve böylece beyin düzeyinde tek bir bilinç ortaya çıkıyor (ağ tabanlı zeka olmasa da).

Ancak, bu görüş yapay zeka açısından büyük sıkıntı yaratıyor. Buna göre insan gibi düşünen veya insandan zeki olan robotlar, bilgisayar ve yazılımlar geliştirmek istiyorsak bunların kuantum bilgisayarlarla çalışması gerekiyor. Süper zeka da sadece kuantum bilgisayarlarla mümkün olabilir.

Bu varsayımın Kurzweil gibi klasik bilgisayarlarla insan gibi düşünen veya insandan zeki olan robotlar geliştirmek isteyen uzmanları ve robotbilimcileri nasıl kızdırdığını tahmin edebilirsiniz.

İlgili yazı: İngilizler Biyoprinterda İnsan Kalbi Bastılar

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade
Beyin MR’ı.

 

Üstelik beteri var

Roger Penrose insan beyninin standart kuantum bilgisayarlarda olduğu gibi elektromanyetik dolanıklıkla değil de yerçekimi etkisiyle çöken özel bir dolanıklık türüyle çalıştığını söylüyor. Oysa biz yerçekimini kuantum fiziğiyle birleştirerek her şeyin teorisini geliştirmeyi başaramadık; ama iki teorinin tümüyle uyumsuz olduğunu da kanıtlayamadık. Bu yüzden bu iddiayı test edemiyoruz.

Bunu basit bir örnekle açıklayalım: Diyelim ki yoldan giderken sağa ya da sola sapacağız. Bunun için insan beyni önce dolanıklığa girip hem sağa gitmeyi hem sola gitmeyi değerlendiriyor. Ardından yerçekimi devreye giriyor ve dolanıklığı sona erdirip sağa veya sola gitmeyi seçmemizi sağlıyor.

İlgili yazı: Dünyanın Derinliklerinde Yeraltı Okyanusu Bulundu

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade

 

Dalga fonksiyonu ve yerçekimi

Penrose’a göre bu, klasik fiziğe aykırı olan kuantum fiziğinin gözle görebildiğimiz makroskobik dünyadaki klasik fiziğe dönüşmesini sağlayan bir aşama. Yine Penrose’a göre, işte bu yüzden kuantum fiziğine göre hem canlı hem de ölü olması gereken Schörindinger’in kedisi gibi sağduyuya aykırı durumlarla karşılaşmıyoruz.

Aslında bu fizikçilerin karşı çıktığı çok tartışmalı ve radikal bir teori: Buna göre dolanıklık, süper pozisyon ve bir parçacığın aynı anda hem dalga hem tanecik gibi davranması gibi kuantum fiziğine has fiziksel durumlar, dalga fonksiyonun yerçekimiyle çökmesi neticesinde klasik fizik durumlarına dönüşüyor. Bir elektronun sağa veya sola dönmesine temelde yerçekimi karar veriyor.

İlgili yazı: Samanyolu Galaksisi Saniyede 630 km hızla Nereye Gidiyor?

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade

 

Tesadüflerin doğası

Doğrusu fizikçiler de kuantum fiziğini nasıl yorumlamaları gerektiğine tam olarak karar vermiş değiller; ama bu ayrı bir tartışmanın konusu. Biz sadece insan beyni kuantum bilgisayar mı ve kuantum bilinç var mı açısından ele alalım.

Örneğin, Penrose’un teorisine göre bir konuda karar vermemizi önce tesadüflere borçluyuz. Bu durumda yerçekimine bağlı tesadüfleri; ama yerçekimi geri beslemeye yoluyla özgür kararlar almamıza mani değil. Bu durumda kuantum fiziğinin özünde özgür iradeye izin verdiğini gösteriyor.

Ne de olsa kuantum fiziğinde salt rastlantısallık yok. Aksi takdirde neden-sonuç ilişkisi ve fizik yasaları ortadan kalkar, her şey kaos olurdu. Ancak, kuantum fiziğinde rastlantısallık ve determinizmin nasıl kol kola gittiğini anlamak için gözlemcinin rolüne değinmek zorundayız.

İlgili yazı: Kontrollü Güç >> Telefon pil ömrünü uzatmak için en çarpıcı 5 yöntem

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade

 

Gözlemcinin rolü

Heisenberg’in belirsizlik ilkesine göre bir atoma bakınca onu mutlaka değiştiriyoruz. Dalga fonksiyonun çökmesine, atomun dolanıklık ve süper pozisyondan çıkmasına yol açıyoruz. Birçok fizikçi bunu şöyle yorumluyor: Gerçeklik sadece bilinçli bir gözlemci bakıyorsa vardır.

Bunun hem özgür irade hem de fiziksel gerçekliğin doğası açısından çok sorunlu bir görüş olduğunu tahmin edersiniz. Evren sadece insanlar gibi bilinçli varlıklar baktığı için varsa Evren’de insan türü ortaya çıkmadan önce ne vardı?

Ayrıca dolanıklığın hem uzayda hem zamanda olduğunu biliyoruz. Öyle ki bugün gözünüze giren ışığı oluşturan bir foton aslında kendisini 600 yıl önce uzaya yayınlayan yıldızdaki başka bir fotonla dolanık olabilir.8

İlgili yazı: Google Brain ile Robot Dedektif Çağı Başladı

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade

 

Gariplikler artıyor

Bu da çok ilginç bir sonuç doğruyor: Evren insanlar doğmadan önce de vardı; çünkü insanlar bugün Evren’e bakınca Evren’in geçmişini de yarattı. İyi de bugün Dünya’da 7 milyar 450 milyon insan var. Öyleyse geçmişimiz hangi insanın bakışının geçmişi?

Yok, geçmişimiz tüm insanların ortak bakışına bağlı ise herkes farklı bir hayat yaşadığına ve herkes Amerika’yı bizzat görmediğine göre; bu kuantum dolanıklık temelli “üst akıl” insanlığın geçmişini nasıl belirliyor?

Hiç düşünüp de kendinizi yormayın. Feynman’ın sözlerini hatırlayın: Daha kuantum fiziğinde gerçekliğin ne olduğunu bilmiyoruz.

İlgili yazı: Renk Körlüğünü Düzelten Gözlük

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade
Annenizi değiştiremezsiniz.

 

Aslında gözlemciyi yanlış biliyoruz

Bu sorun çift yarıklı kuantum veri silme ve gecikmeli seçim deneylerinin yanlış yorumlanmasından kaynaklanıyor. Bu deneylerin nasıl yapıldığına sonra geleceğiz; ama deneyleri yapan insanların rolünü, yani bilinçli gözlemcinin rolünü yanlış yorumladığımızı söylemek gerekiyor.

Gerçekte olan şu: Biz atomaltı bir parçacığı görmek istediğimiz zaman, her seferinde o parçacığın sadece bir özelliğini görebiliyoruz. Örneğin, fotona parçacık gözüyle bakarsak onu bilye tanesi gibi görüyoruz. Fotona dalga gözüyle bakarsak onu elektromanyetik dalga olarak görüyoruz.

İlgili yazı: Morötesi Işıkla 80 Kez Yazılan Optik Kağıt

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade

 

Enformasyon ile veri farklı şeyler

Kuantum fiziğindeki bu gerçekten yola çıkarsak şu sonuca varıyoruz: Malumat; yani enformasyon veri değildir (Evren’in fiziksel gerçekliği değildir). Bunun yerine, fiziksel gerçekliğin bizim bakış açımıza göre görünen yüzü, algımız ve deney aygıtlarımızda bakış açımıza göre belirlenen tezahürüdür.

Şimdi siz Evren’in sadece bize görünen yüzünden oluştuğunu kabul ederseniz yukarıda olduğu gibi eksik düşünmüş olursunuz. Öte yandan, “Kuantum fiziği gariptir ve Evren ben nasıl bakarsam bana öyle görünür; ama bana görünmeyen kısımları da vardır” derseniz sorun ortadan kalkar. O zaman bilinçli gözlemci Evren’i belirlemiş olmaz.

Yalnız bunu fizikçi Bohm’un gizli değişkenler yorumuyla karıştırmayın. Örneğin, fotonun hem parçacık hem dalga olarak davranması; ama bizim fotonu ya parçacık ya dalga olarak görmemiz, kuantum fiziğinin temelde yüzde 100 determinist olduğunu gösteren gizli değişkenler olduğunu kanıtlamaz. Zaten bunların olmadığını Bell eşitlik deneylerle kanıtladık.

Kuantum fiziğinin Kopenhag yorumunu geliştiren Niels Bohr’un ta 1920’lerde dediği gibi; gözlemlerimiz yalnızca baktığımız şeyi değiştirmiyor, aynı zamanda ne göreceğimizi de belirliyor. Oysa gerçeklik görebildiğimizden çok daha farklı bir şey de olabilir.

İlgili yazı: Mobil İnternette Video İzleme Rehberi

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade

 

Yine de hayaller gerçek olmuyor

Açıkçası bu durumu abartarak insan zihni kendi fiziksel gerçekliğini yaratıyor diyemeyiz: Örneğin siz masallardaki uçan kanatlı atları (pegasus) çok seviyor olabilirsiniz; ama kuantum fiziği Veliefendi hipodromundaki atları sırf hayal gücünüzü kullanarak kanatlı atlara dönüştürmenize izin vermez.

Kaldı ki makroskobik dünyada dolanıklık gibi kuantum etkileri ortadan kalkıyor. Bu nedenle kuantum fiziğini yorumlarken çok dikkatli olmak gerekiyor. İnsan beyni kuantum bilgisayar olsa bile, bu durum insan beyninin Evren’i yarattığı anlamına gelmiyor; ama şurası kesin: Kuantum fiziğine göre bizim hakikati olduğu gibi bilmemiz imkansız.

Biz asla Evren’i olduğu gibi göremeyiz; ama onunla kısmen bağdaşan bir Evren simülasyonu yapabiliriz. Evren hakkında gerçeğe oldukça yakın izlenimlerimiz olabilir; fakat hakikat bir sır olarak kalacaktır. Bugünkü fizik bilgilerimize göre bu böyle.

İlgili yazı: Hint Okyanusu’nda 200 Milyon Yıllık Kayıp Kıta Bulundu

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade

 

Kuantum silme deneyi

Bu açıdan yutması en zor problem kuantum silme deneyleri: Amerikalı fizikçi John Wheeler tarafından gerçekleştirilen gecikmeli seçim deneyleri çok ilginç bir gerçeği ortaya koydu. Buna göre bir ışın tabancasının önüne iki yarıklı bir plaka yerleştirebiliriz.

Ardından ışın tabancasından bir foton ateşleriz. Bu foton parçacık olarak davrandığı zaman ya sağdaki yarıktan ya da soldaki yarıktan geçecektir. Dalga olarak davrandığı zaman da iki yarıktan birden geçerek girişim yapacak ve arkadaki perdeye siyah-beyaz-gri kombinasyonlu girişim çizgileri halinde yansıyacaktır.

Ancak bu noktada ilginç bir şey yapabiliriz: Fotonu yarıklardan geçmeden önce görmek yerine, yarıklardan geçtikten sonra görüntüleriz (ve belirsizlik ilkesi uyarınca, fotonun hangi yarıktan geçeceği seçimini etkilememiş oluruz; yani fotonun parçacık veya dalga olarak davranması bize bağlı olmaz).

İlgili yazı: Güneş Yelkeni ile 3 Günde Mars’a Gidelim

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade

 

Kuantum fiziği geçmişi değiştirebilir mi?

Fotona yarıklardan geçmeden önce bakarsak bu yarıklardan ya parçacık ya da dalga halinde geçecektir. Ancak, yarıklardan geçtikten sonra bakarsak çok ilginç bir şey oluyor: Deney aygıtımızı fotonu dalga olarak görecek şekilde ayarladığımızda foton hep dalga gibi davranıyor; yani yarıklardan dalga gibi geçmiş oluyor.

Buna karşın deney aygıtını fotonu parçacık olarak algılayacak şekilde ayarlarsak o zaman da yarıkların birinden (sağdaki veya soldaki yarıktan) parçacık olarak geçiyor. Dolayısıyla fotonu iş bittikten sonra ne gözle gördüğümüz (parçacık veya dalga), fotonun geçmişte izlediği yolu ve davranışını değiştiriyor!

Bu durumda sormak gerekiyor: Kuantum fiziğindeki dolanıklık etkisi ve belirsizlik ilkesi geçmişi değiştirmekte kullanılabilir mi? Bunu sormak önemli; çünkü insan beyni kuantum bilgisayarsa gözümüzle bir şeye bakmamız, hatta en gizli duygu ve düşüncelerimiz geçmişi az da olsa değiştirebilir.

İlgili yazı: Roket Şirketi Elektrikli Uçan Araba Üretiyor

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade

 

Şeytan ayrıntılarda gizli

Neyse ki kuantum fiziğinin geçmişi değiştirmeye izin verdiğini göstermek için fizikçilerin genelde kabul etmediği özel bir yoruma inanmak gerekiyor: Fotona yarıklardan geçerken bakmasak bile bu yarıklardan ya parçacık ya da dalga olarak geçtiği yorumuna.

Oysa yazının başında söylediğim gibi, foton aslında yarıklardan süper pozisyon halinde geçiyor; yani hem parçacık hem de dalga olarak davranma olasılıklarına sahip olarak. Fotonun durumu sadece yarıklardan geçtikten sonra bakarsak netleşiyor ve fotonun gözümüze parçacık veya dalga halinde görünmesini sağlamış oluyoruz.

Özetle fotonun geçmişini değiştirmiş olmuyoruz. Fotonun geçmişi (veri) muallak iken, biz bakınca geçmişi belirli (enformasyon) oluyor. Peki insanlar bir şeye bakınca önceki olayları belirlemek ve netleştirmek anlamında geçmişi değiştirmiş olmuyor mu?

İlgili yazı: İspanyollar Görünmezlik Pelerini Geliştiriyor

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade

 

Kuantum bilgi nedir?

Meselenin bu yönü bizi varlık ve bilgi felsefesine sokarak konumuzu dağıtabilir. Bu yüzden şunu söylemekle yetinmek istiyorum: Derler ki gelecek belirsizdir; çünkü henüz yaşanmamıştır.

Bu durumda kuantum fiziğine göre geçmiş (biz bakana kadar olasılıkların kesinleşmemiş olması anlamında) belirsiz olabilir. Ancak, bu geçmişin gelecek gibi neredeyse tümüyle belirsiz olduğu anlamına gelmiyor.

İlgili yazı: Yer Fıstığı Şekilli Yıldız Sistemi Ezber Bozdu

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade

 

Dalga fonksiyonu

Neden derseniz; insan beyni kuantum bilgisayar ise özgür irade ne olacak açısından aklımızda tutmamız gereken bir noktayı tekrarlayalım: Kuantum fiziğine göre geleceği sadece olasılıklar olarak bilebiliriz (foton yüzde 70 ihtimalle sağdaki yarıktan, yüzde 30 ihtimalle soldaki yarıktan geçer gibi).

Ancak, biz fizikte bu olasılıkların oranını yüzde 100 kesin olarak biliriz. Günlük dilde ifade edecek olursak sizi doğuran anne bellidir. Ben size bakınca belki bilmeden içinizdeki bir elektronun geçmişini az da olsa etkileyebilirim; ama başka bir anneden doğmanızı sağlayamam.

Peki bu özgür irade açısından neden önemli? Özgür irade sahibi olmanız da geçmişinizi değiştirmeye izin vermez; ama geleceğinizle ilgili seçimler yapma şansınız elinizdedir. Üstelik bu hayat memat meselesi de olabilir.

İlgili yazı: 5 Adımda Başka Yıldızlara Nasıl Gideriz?

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade

 

Toplama kampları

İkinci Dünya Savaşı’ndaki toplama kamplarında bazı subayların insanlık dışı bir uygulaması vardı: Kamptan kaçmaya çalışan arkadaşlarını ispiyon edenlerin idamını geciktiriyorlardı. Buna karşın birçok tutuklu arkadaşlarını ele vermemeyi seçti. Hayatta kalma dürtüsüne aykırı olarak.

İşte özgür irade budur ve bunu size fizik açıklayamaz; ancak felsefe açıklayabilir. Ne de olsa bu örnekte hayatınıza dair yaptığınız seçim makroskobik düzeyde ortaya çıkıyor. Peki kuantum dünyası özgür seçimlerinizi ekliyor mu? Aslında insan beyni kuantum bilgisayar olmasa bile etkileyebilir. Şimdi bunu görelim.

İlgili yazı: Uzay Yolcuları Filmi Ne Kadar Gerçekçi?

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade 

Kuantum bilinç ve ahlakın kökeni

Önce kuantum silme deneyine kısaca geri dönelim: Uzayda birbirinden 10 milyar kilometre uzakta olan iki fotonun veya biri 5 milyar yıl önce başka bir yıldızdan yola çıkıp Dünya’daki teleskoplara yeni ulaşmış ve diğeri de Güneş’ten 8 dakika önce yola çıkıp bize yeni gelmiş iki fotonun dolanık olabileceğini gördük.

Bu da 600 ışık yılı uzaktaki bir yıldızdan gelen ışıkla yaptığımız son dolanıklık deneyinde gösterdiğimiz gibi, ışığa bakmamızın bile fotonların geçmişteki davranışlarını etkileyebileceğini ve insanların çok küçük bir ölçekte olsa da geçmişi belirleyebileceğini gösteriyor. Öyleyse bu bizim özgür irademizi kullanarak, bilerek ve isteyerek geçmişi değiştirmemize izin veriyor mu?

İlgili yazı: Sentetik DNA İle Çelikten Güçlü İpek Üretiyoruz

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade

 

Hayır!

Bu kadar teorik bir yazıda bu kadar net bir cevabı beklemiyordunuz değil mi? İtiraf edin. 🙂 Ancak aslında olay sandığımızdan basit: Kuantum dolanıklık bizim Evren’de ışıktan hızlı iletişim kurmamıza veya geçmişe mesaj göndermemize izin vermiyor.

Diyelim ki bir arkadaşınız 20 yıl önce Amerika’daki bir fotonu İstanbul’daki evinizde bulunan bir fotonla dolanıklığa soktu. Siz de bugün o fotona bakıp arkadaşınızdan mesaj almak istiyorsunuz.

İlgili yazı: Metalik Hidrojen ile Uçan Araba Çağı

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade

 

Işıktan hızlı gitmek yasak

Ancak, siz bakmadan önce o foton bulanık olacak (süper pozisyon halinde bulunacak) ve arkadaşınızın sakladığı mesajı göremeyeceksiniz. Ayrıca fotona bakınca fotonun alacağı halin arkadaşınızın vermek istediği mesaj olup olmadığını da bilemeyeceksiniz.

Bunu bilebilmeniz için arkadaşınızın 20 yıl sonra telefon edip “Abi, ben fotona şu mesajı kaydetmiştim; kutuyu açınca ona göre bak ve ona görü oku” demesi gerekiyor.

İşte bu nedenle siz geçmişteki birkaç fotonu bilmeden etkileyebilirsiniz; ama özgür iradenizle bilerek asla etkileyemezsiniz. Doğrusu bu iyi bir şey: Ya sizi kıskanan biri geçmişinize nazar değdirip gelecekte (bugün) başarısız olmanızı sağlarsa? Herkesin niyeti, arzuları, istekleri farklı ve bugün Dünya’da 7,45 milyar insan var. Geçmişi değiştirmek kaos yaratırdı. 😉

Aynı sebeple Eugene Wigner da 1930’larda şu sözleri söylerken yanılıyordu: “Solipsizm (kendi dünyamdan başka gerçek yoktur düşünce akımı) kuantum fiziğinin mevcut haliyle mantıksal olarak tutarlıdır.” Yanılıyordu çünkü geçmişi özgür irademizle değiştirmemiz imkansız.

İlgili yazı: 10 Bin Galaksinin Katili Karanlık Madde

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade

 

Geçmişi nasıl etkiliyoruz?

Kuantum bilinç aşamasından önce buna açılık getirmemiz gerekiyor: Kuantum fiziğinde dolanıklık olduğunu biliyoruz ve birbiriyle dolanıklığa giren parçacıkların sonsuz geçmişle gelecekte ve sonsuz mesafede birbirini anında etkileyebildiğini biliyoruz.

Bu durumda insan beyni ve kuantum deneylerinde kullandığımız detektörler birbiriyle dolanık olabilir (ne de olsa ikisi de mikroskobik bir fotona bakıyor). Bu yüzden biz fotona dalga olarak bakarsak aslında onunla dolaylı dolanıklığa giriyor ve fotonun yarıklardan geçerken dalga veya parçacık gibi davranmasını sağlamış oluyoruz.

İlgili yazı: Kök Hücre ile Kalp Kası Tedavisi Başladı

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade
Dolanıklık.

 

Beynimiz yandı

Anlaşılan (mecazi anlamda) doğa sadece fotona bakıp bakmadığımızı bilmiyor, az sonra bakmayı planladığımızı da biliyor. Kısacası insan beyninin gözle görülecek kadar büyük bir organ olmasına rağmen, mikroskobik kuantum dünyasıyla bir şekilde dolanıklığa girmesi gerekiyor.

Tabii bu durumda da makroskobik nesnelerin sadece mikroskobik dünyada geçerli olan kuantum özellikleriyle nasıl etkileşime girdiğini açıklamamız gerekiyor. Az önce insan beyni kuantum bilgisayar olsa bile, bilinç ve özgür irade, ancak beyindeki tüm nöronların birbiriyle dolanıklığa girmesiyle ortaya çıkar dedik.

Bu durumda insan bilincini makroskobik bir cisim gibi kabul etmek zorundayız. Öyleyse koca insan beyni nasıl olur da bir bütün halinde tek bir fotonla dolanık olabilir? İnsan beyni için bunun cevabını bilmiyoruz; ama size bir kahve kupasının tek bir fotonla nasıl dolanıklığa sokabileceğinizi söyleyebilirim.

İlgili yazı: Nötron Yıldızları Hakkında 5 Şaşırtıcı Gerçek

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade
Özgür irade tüm hayalleri gerçekleştirecek mutlak irade değildir.

 

Sağduyuya aykırı

Ancak pratikte mümkün: Bugün bilim insanları 1 trilyon rubidyum atomunu tek bir atomla dolanıklığa sokmayı başardılar. Bunun için 1 trilyon atomu süper soğuttular ve atomların rastgele titreşimleri neredeyse tümüyle ortadan kalktı (atomlar Bose-Einstein yoğuşmasına dönüştü).

Ardından 1 trilyon atom tek bir atom gibi davranmaya başladı: Atomlar tek başına hareket etmek yerine bir bütün halinde hareket ettiği için bunları birbiriyle dolanıklığa sokmuş olduk. Daha sonra, tek atom gibi davranan bu gözle görülecek kadar büyük kütleyi başka bir atomla dolanıklığa soktuk.

Aslında bu yöntemi 20 yıldır kuantum ışınlama deneylerinde kullanıyoruz. 🙂 Şimdi sizin beyninizi -273 derecede soğutursak ölürsünüz. Bu yüzden bunu insan beyninde nasıl yaparız bilmiyoruz. Ancak, prensipte makroskobik cisimleri mikroskobik cisimlerle dolanıklığa sokabiliyoruz. Üstelik de Schrödinger’in kedisini kullanıp hayvan severleri kızdırmadan.

Peki her şey bir yana, makroskobik kuantum dolanıklığın mümkün olması insan beyninin de kuantum bilgisayar olduğunu gösterir mi? Fizikçi Roger Penrose’a göre evet.

İlgili yazı: Yağmurdan Elektrik Üreten Güneş Paneli

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade
Nöronların içindeki mikrotübüller.

 

İnsan beyni kuantum bilgisayar

1980’lerde anestezi uzmanı Stuart Hameroff insanların beyin kabuğundaki nöronların anestezi ile uyutulması sayesinde insanların bilincini kaybettiğini fark etti. İnsan beyninin tam olarak hangi ölçekte ve ne zaman bilincini kaybettiğini test eden Hameroff “insan bilinci nöronların içinde ortaya çıkıyor” sonucuna vardı.

Zamanla fizikçi Roger Penrose ile iletişime geçen Hameroff bu görüşü Penrose’un yardımıyla geliştirdi. Buna göre nöronların içinde mikrotübül adlı küçük yapılar var. Türkçede mikro tüpçük dediğimiz bu protein sicimleri mikroskopta görebiliyoruz ve bu yapıların içinde kuantum etkileşimleri oluyor, böylece kuantum bilinç ortaya çıkıyor.

Elbette bilincin nöronlar içinde ortaya çıkması, insan beynini 10 milyar nöronun her birinin kafasına göre takıldığı bir süper şizofren yapmıyor! Sonuçta Penrose’a göre tüm nöronlar 1 trilyon rubidyum atomu gibi birbiriyle dolanıklığa giriyor ve tek bir tutarlı benlik, yani kuantum bilinç ortaya çıkıyor (Şizofrenlerde ise bu sistem biraz bozuluyor ve birden fazla kişilik belirebiliyor).

Penrose ve Hameroff, dünyanın bilimsel olarak araştırılan ilk kuantum bilinç teorisine Örgütlü Olarak Düzenlenmiş Nesnel İndirgeme (Orch-OR) diyor. Bundan kasıt, beyindeki süper pozisyon ve dolanıklık halinin çökerek çok sayıda olasılığı tek bir gerçeğe dönüştürmesi ve böylece insanların verdiği tekil kararları ortaya çıkarması (buna dalga fonksiyonun çökmesi diyoruz).

İlgili yazı: Çoklu Evren: En Yakın Komşu Evren Nerede?

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade
Kuantum ilişkiler, kuantum bağlantılar.

 

Kanıt lazım kanıt!

Önce şunu soralım: İnsan beyninin nöronlarını -273 dereceye (mutlak sıfıra) kadar soğutmazsak nasıl dolanıklığa sokarız? İnsan beyninin 36 derece vücut sıcaklığında çalıştığını biliyoruz.

Penrose diyor ki ben sadece elektromanyetik dolanıklıktan söz etmiyorum. Elektromanyetizmanın değil de yerçekiminin dolanıklığı bozduğunu söylüyorum. Bu yüzden insan beyni oda sıcaklığında çalışan bir kuantum bilgisayardır.

Bilim insanları Penrose’un kuantum bilinç teorisini elektromanyetik kuvvetle test ettiler ve mikrotübülller arasında dolanıklık bulamadılar. Tabii yerçekimi dolanıklığını test edemedik. Bildiğiniz gibi yerçekimini kuantum fiziğiyle henüz birleştiremedik.

Bu yüzden kuantum bilinç teorisi sapasağlam ayakta duruyor diyebilirsiniz. Ancak, fizikçi Max Tegmark (kainatta sonsuz sayıda evren olduğunu söyleyen çoklu evren teorisi üzerine derin araştırmaları var) kurnazca bir test geliştirdi:

İlgili yazı: Lazer ışınları ile Göğe Açılan Pencere

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade

 

Kuantum bilinç var mı?

Max Tegmark varsayalım ki Penrose haklı dedi. Peki kuantum bilgisayarların temeli olan kuantum dolanıklık ve süper pozisyon yerçekimi ile çalışır mı? Tegmark bu sorudan yola çıkarak nöronların insan beyninde elektrik sinyalleri (düşünceler) göndermek üzere tutarlı bir şekilde dolanıklığa girip giremeyeceğini araştırdı.

Tegmark dolanıklığın nasıl gerçekleştiğini dikkate almadı. Sadece 10 milyar nöron arasında dolanıklık olup olmadığına baktı ve bunun imkansız olduğunu gördü. 10 milyar nöronda trilyonlarca atom vardı ve bunlar daha ilk beyin sinyali oluşmadan dolanıklığı bozuyordu. Bu nedenle insan beyninin kuantum bilgisayar olması imkansızdı.

İlgili yazı: Gen Makası CRISPR ile Kök Hücre Tedavisi

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade 

Öyleyse kuantum bilinç yok

Keşke bu yazıyı böyle kesin bir sonuçla bitirebilseydik. Ancak, doğada canlıların kuantum etkilerini kullandığını biliyoruz ve elimizde birçok örnek var: Örneğin, göçmen kuşlar yollarını sadece Güneş’e bakarak değil, aynı zamanda Dünya’nın manyetik alanından yararlanarak buluyor. Bunun için de dolanıklık kullanıyor.

Fosforlu Cevriye

2015 yılında California Üniversitesi, Santa Barbara’dan fizikçi Matthew Fisher, insan beynindeki fosfor atomlarının 10 milyar nöronun elektrik sinyali göndermesine yetecek kadar uzun süre dolanık kalabileceğini gösterdi.

İlgili yazı: NASA’nın 10 Bin Katrilyon Dolarlık Asteroit Seferi

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade

 

Kuantum insan

İnsan beyninde dolanıklık fosfor atomlarıyla mümkünse bu çok ilginç bir kuantum bilinç teorisine yol açıyor: Bırakın insan beyninin kuantum bilgisayar olmasını, tüm insan vücudu kuantum bilgisayar olabilir. Ne de olsa bütün insan hücrelerinde fosfor atomu var (mesanede bile).

Fosfor atomları vücudumuzda genellikle fosfat iyonları halinde bulunuyor ve her bir fosfat iyonu dört oksijen atomuna bağlanıyor. Bu sizi şaşırtmasın; çünkü hücrelere enerji sağlayan organik ATP molekülleri de üç fosfat grubundan oluşan bir zincir içeriyor. Fosfat bağlarını solunum yoluyla kırdığımız zaman enerji üretiyoruz (yani yaşıyoruz). Bu yüzden nefes alıyoruz.

Fisher iki fosfat iyonunun uzun süreli olarak dolanıklığa sokulabileceğini gösterdi. Buna göre fosfat atomlarının spin durumları bulunuyor; yani en basit ifadesiyle bu atomlar sağa ya da sola dönebilirler ve süper pozisyon durumunda aynı anda hem sağa hem sola dönme olasılığına sahip olabilirler.

Üstelik bu tür spin dolanıklıkları atomik titreşimlerden pek etkilenmiyor ve dolanıklığı vücutta 1-2 gün koruyabiliyor.

İlgili yazı: Samanyolu Kütlesini Tartınca Hafif Çıktı

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade

 

Penrose’u haklı çıkarmaz

Yine de bu ihtimal Penrose’un kuantum bilinç teorisine izin vermiyor; çünkü Penrose’un önerdiği kuantum dolanıklıkları 1-2 gün korunmuyor; neredeyse anında bozuluyor. Bu tür dolanıklıkları kuantum bilgisayar işlemleri için kullanmamız imkansız.

Ancak, ister Penrose olsun ister Fisher, insan beyninin kuantum bilgisayar olarak çalışıp çalışmayacağını görmek için fosfor atomlarının uzun süreli dolanıklığa nasıl girdiğini göstermemiz gerekiyor:

İlgili yazı: Fizik Yasalarını Bozan Karanlık Enerji

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade

 

Posner molekülleri

Fisher’a göre fosfat atomlarını altı fosfat iyonunu dokuz kalsiyum iyonuna bağlayacak şekilde gruplarsak ortaya çıkan Posner molekülleri, kuantum dolanıklığı insan vücudunda 1-2 gün koruyabilir. Ancak, bu tür moleküllerin insan vücudunda oluşup oluşmadığını henüz tespit edemedik.

Yine de insan beynindeki nöronlar Posner moleküllerini yutarsa ve insanın bir konu hakkında karar vermesine yönelik nöron sinyallerini bu moleküllerin dolanıklığını bozarak gönderirse kuantum bilinç ortaya çıkabilir. Böylece insan beyni kuantum bilgisayar olarak çalışabilir.

Kısacası beyindeki Posner moleküllerini dolanıklığa sokarak bunları kontrollü bir şekilde çökertebilir ve ardından nöron sinyallerine dönüştürerek kuantum düşünceler üretebiliriz! İşin ilginci böyle bir dolanıklık mekanizması varsa bu moleküller insan beyninde çok yaygın olmalı; yani bunu kanıtlarsak insan beyninin kuantum bilgisayar olduğunu da kabul etmemiz gerekecek.

İlgili yazı: Laptop Boyunda Optik Kuantum Bilgisayar

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade

 

Lityum ve Nirvana

Şimdi siz bazı moleküllerin insan beyninde kuantum dolanıklığa yol açacağını kabul ederseniz başka hangi atom ve moleküller kuantum bilgisayar olarak çalışabilir diye sormaya başlarsınız. Böylece Grunge müziğin ünlü temsilcilerinden Nirvana’nın solisti Kurt Cobain’in ruhu da Lithium şarkısıyla şad olur. 😉

Fisher Lityum ilaçlarının bipolar bozukluk denilen psikiyatrik hastalığı tedavi etmekte kullanıldığını söylüyor. Ancak kimse lityumun nasıl etki ettiğini bilmiyor. Sakın kuantum dolanıklık olmasın?

Aslında Fisher bunu kuantum etkisine bağlamayı düşünmemişti; ama okuduğu bir makalede lityum ilaçlarının fare ve insan beynine farklı etki ettiğini gördü. Formüllerde farklı lityum izotopları kullanıldığı zaman (fazladan nötron içeren lityum atomları) ilacın etkisi de değişiyordu.

İlgili yazı: Bilimsel Okuryazarlık Düzeyini Ölçmenin 2 Yolu

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade

 

Ne olmuş yani?

Bu ilginç bir durum; çünkü kimyasal reaksiyon açısından bakarsak bir atomun temel hali ile izotopları arasında hiçbir fark bulunmuyor. Bu nedenle fareler ve insanlarda farklı lityum izotopları kullanılsa bile ilacın aynı etkiyi göstermesi gerekiyor.

Öte yandan, farklı lityum izotoplarının (atomlarının) spini de farklı oluyor. Ancak, bu farkın fare ve insan beyninde ortaya çıkması için de atomların dolanık olması gerekiyor. Demek ki farklı lityum izotopları fare ve insan beyninde farklı şekillerde dolanıklığa giriyor. İlacın etkisi bu yüzden değişiyor (tabii akla yakın alternatif bir açıklama, fare ve insan beyninin farklı olması).

İlgili yazı: Hiperküp: Evren Neden Üç Boyutlu?

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade

 

Telepati ve sözde bilim

Fizikçilerin kuantum bilinç sözünden rahatsız olmalarının en büyük sebebi, son 25 yılda dünyada bir sürü uyduruk kuantum bilinç kitabının yayınlanmış olması

Fizik konusunda bilgisi olmayan, çoğu zaman kendi mesleğinde bile yeterli bilgiye sahip olmayan bazı psikologlar ve hatta medyumlar (!) çok sayıda kuantum bilinç kitabı yazdılar. Bu sözde bilim kitapları bilimsel gerçeklere aykırı iddialar içeriyor. Örneğin, insan beyninin telepatik güçleri vardır veya medyumlar ruhları görebilir gibi konulardan söz ediliyor.

Bu yazının amacı da sözde bilimden uzak olan ve ileride fiziksel olarak kanıtlanabilecek gerçek bir kuantum bilinç teorisi olup olmadığını araştırmak. Öyleyse soralım:

İlgili yazı: Hormonlu Satürn ve 200 Kat Büyük Halkaları

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade
İnsanın kötü huylarını değiştirmekte zorlanması özgür iradenin sınırlarını ortaya koyuyor. Kendini bil sözü buradan geliyor.

 

Kuantum bilinç varsa nasıl çalışıyor?

Diyelim ki Roger Penrose’un dediği şekilde değil de Fisher’ın dediği türden kuantum dolanıklık var ve bu da insan beynini kuantum bilgisayara dönüştürerek kuantum bilinç yaratıyor. Peki kuantum beyin nasıl çalışıyor ve özgür irade nasıl ortaya çıkıyor? Birkaç maddede özetleyelim.

  • Gecikmeli kuantum silme deneyleri uyarınca geçmişi bilinçli olarak değiştiremeyiz.
  • Ancak, zamanda dolanıklık sayesinde geçmişi kısmen etkileyebilir ve netleştirebiliriz.
  • Örneğin fotona dalga olarak bakarsak fotonu dalga olarak görürüz.
  • Geçmişin biz bakana kadar kısmen belirsiz olması, geçmişteki fiziksel etkileşimlerin insan zihnini ve kararlarını tümüyle önceden belirlemesini engeller.
  • Aynı sebeple nöronlardan oluşan bilinçaltımız da bilinç kararlarımızı yüzde 100 etkileyemez.
  • Özetle özgür irade fiziksel etkileşimler ve bilinçaltından tanımına uygun şekilde kısmen bağımsızdır.
  • Öte yandan, Heisenberg’in belirsizlik ilkesi nöronların içindeki mikrotübüllerin mavi yerine kırmızı hapı alma gibi kararlar vermesindeki fiziksel süreçleri randomize edebilir (nörobiyolojik sinyallere rastlantısallık katabilir).
  • Bu da insan beyninin en büyük özelliklerinden biri olan yaratıcılığın ve sezginin kökeni olabilir (Rastlantısallık bilinçaltının bir şeyi ikinci kez düşünürken ilk kararını rastgele değiştirmesine ve insan bilincinin de aklına yeni gelen fikirlerden birini geri beslemeyle nöronlara gönderip uygulamasına izin verir).

İlgili yazı: Ciltteki Kırışıklık ve Yara İzlerine Son

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade

 

Kuantum bilinç varsa tabii

Kuantum bilinç var mı, bilmiyoruz. İlk bakışta yok görünüyor; çünkü insan beyni kuantum bilgisayar olsaydı bizim de aynı anda birçok işi kafamız karışmadan, hata yapmadan ve odaklanma güçlüğü çekmeden yapabilmemiz gerekirdi.

Örneğin, telefonda konuşurken kaza riskini artırmadan araba kullanabilirdik ve sırf bu yüzden, insan beyninin kuantum bilgisayar gibi çalışmadığını söyleyebiliriz. Sonuçta kuantum bilgisayar gibi aynı anda binlerce matematik işlemi yapamıyoruz.

Bununla birlikte, kuantum bilinç varsa yukarıda sıralanan kriterler veya benzerlerine göre çalışıyor olmalı. Yukarıdaki teorik sıralama kuantum dolanıklıkla çalışan bir insan zihninin akış şemasına temel örnek olabilir. Elimizdeki yetersiz bilgilerle kuantum bilinç üzerine söyleyebileceğimiz şeyler sınırlı.

İlgili yazı: Nemesis: Dünya’ya Göktaşı Savuran Ölüm Yıldızı

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade

 

Kırmızıyı sevmek

Yazımızın sonunda önceki paylaşımlarda değindiğim bir konuyu hatırlatmak istiyorum: Metafizik bir ateist veya agnostik için bile kaçınılmaz olarak geçerlidir. En basitinden, kırmızıyı neden sevdiğimi bilimsel olarak açıklayabilirsiniz.

Ancak, kırmızı rengi görürken tam olarak ne hissettiğimi istesem bile size gösteremem, açıklayamam ve bu hissin aynısını zihin beyninizde yaratamam. İnsan zihnini bilgisayara yüklemek mümkün olsaydı bile, birine aşık olduğunuz zaman hissettiklerinizi başka bir beyne aynen kopyalamak imkansız olurdu.

Kuantum fiziğindeki kusursuz klonlama yasak teoremi ve fizikte enerjinin korunumu ilkesi bunu yasaklıyor. Ancak ilk yasak kuantum fiziğinden kaynaklanıyor. Belki de bu yüzden, “kırmızı rengi nasıl sevdiğimi bir ben bilirim” tarzında kişisel metafizikler kuantum bilinç sayesinde mümkün oluyor.

İlgili yazı: Evren İçi Boş Bir Hologram mı?

kuantum_bilinç-kuantum_bilgisayar-kuantum-bilinç-özgür_irade

 

Kualya

Felsefede başkasına doğrudan aktaramadığımız bu tür kendinde hislere kualya diyoruz (niteller). Kuantum filozofları da son zamanlarda kualya konusunu araştırıyor. Cambridge Üniversitesi’nden Adrian Kent, kualyanın kuantum bilincin temeli olabileceğini düşünüyor.

Filozof David Chalmers, 1995 yılında bunu insan bilincinin en zor problemlerinden biri olarak nitelemişti: “İnsan bilincini fizikle açıklamaya kalktığımızda başarısız oluyoruz. Bu yüzden insan bilincini anlamak için insan zihninin kuantum olasılıklarını kısmen ve incelikli bir şekilde değiştirdiğini kabul etmemiz gerekebilir.”

Chalmers daha da ileri giderek kuantum bilinç olasılığını da yüzde 15 olarak veriyor ve insan beyni oda sıcaklığında çalışan bir kuantum bilgisayarsa önümüzdeki 50 yılda bunu bulma şansımız yüzde 3 diyor! Siz de o güne kadar klasik fizikle çalışan beyninizin tadını çıkarıp yapay zeka geliştirmeye devam edebilirsiniz. 🙂

Hameroff kuantum bilinci anlatıyor


1Quanta and Qualia
2Facing up to the problem of consciousness
3Quantum cognition: The possibility of processing with nuclear spins in the brain
4The quantum needle of the avian magnetic compass
6Importance of quantum decoherence in brain processes
7Quantum coherence in microtubules: A neural basis for emergent consciousness?
8Delayed-choice experiments in quantum interference
9Cosmic Bell Test: Measurement Settings from Milky Way Stars

Yorumlar

Yorum ekle

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir