James Webb Büyük Patlama Teorisini Çürüttü mü?
|Merhaba bilim hayranları! James Webb büyük patlama teorisini çürüttü mü? Çin dünya yörüngesine yeni bir uzay uçağı gönderdi. Çinli bilim insanları Samanyolu’nun iki kolunu kesti! Banka soygunlarını önlemek için Lightguard güvenlik sistemi geliştirildi. Uranüs’ün 4 büyük uydusunda yaşama elverişli buz altı okyanuslar olabilir. Satürn yörüngesinde 52 yeni uydu bulundu.
Çin uzay uçağıyla başlayalım
Çin Dünya yörüngesine yeni bir uzay uçağı gönderdi! Büyük olasılıkla bu bir ‘mini uzay mekiği’. Her ne kadar Çin resmi bir açıklama yapmasa da ABD’nin kullandığı Boeing X-37 yörünge test aracına benziyor. Bu Çin uzay uçağının ikinci uçuşu oldu. Geçen sefer yörüngede 276 gün kalmış ve kargo bölmesinden uzaya küçük bir uydu bırakmıştı. Uçuş sırasında 347 km irtifaya çıkmıştı. 400 km yüksekte dönen uzay istasyonundan çok daha alçak uçarak adeta alçak yörüngenin başladığı 200 km’lik sınıra yaklaşmıştı.
Çin Havacılık ve Uzay Bilim ve Teknoloji Şirketi CASC, uzay uçağının 8 Mayıs’ta fırlatıldığını belirtti. Uzay uçağı aslında Çin’in yeniden kullanılabilen ilk uzay aracı. Bunun için illa SpaceX’in yeniden kullanılabilir roketlerine gerek yok. Gerçi uzay mekiği tasarımları yeniden kullanılabilen araçlar arasında en pahalı olanı ama küçük bir uzay uçağı çok daha kullanışlı ve ucuz.
İlgili yazı: Kodlama için en gerekli 16 programlama dili
Peki bu uçak ne işe yarıyor?
Bu konularda ketum olan Çin henüz bir açıklama yapmadı ama ABD’nin bazı küçük askeri uyduları, yörüngeye Boeing X-37 ile bırakıyor. Mini uzay mekikleri uzaydan stratejik bombardıman için çok önemli; çünkü klasik balistik füzelerin tersine, bunlar Dünya yörüngesinde yıllarca kalabiliyor. Taşıdıkları nükleer bombaları herhangi bir ülkenin üzerine atabiliyor.
Sonuçta uzayda motorlarını ateşlemediği için radarlar tarafından görülmüyor. Dahası nükleer silahı uzaktan da bırakabilir. Uzay uçağından çok daha küçük olduğu için iyice görünmez olan bu silah, uzayda bir süre tek başına gidip bir gece aniden bir ülkenin tepesine binebilir.
Buna kesirli yörünge bombardımanı diyoruz; çünkü uzayda balistik bir rotada uçmak yerine, yani füzenin yerdeki bir silodan çıkıp uzaya yükselip bir eğri çizerek yere geri dönmesinin tersine, uzay uçakları yörüngede uçup yükünü istediği yere bırakıyor.
Rusya’da bu teknoloji var ve bir Rus füzesi uzayda Güney Kutbu’ndan uçup Amerikan erken uyarı radarlarının arkasından yaklaşarak Amerika’yı arkadan vurabilir. Sadece füze biraz daha büyük olur ve daha çok yakıt harcar.
Küçük uzay uçakları kapsamlı bir yörünge bombardımanı yapacak kadar nükleer silah taşıyamaz. Oysa füzelerin tersine, yörüngede aylarca kalarak gerginlik durumunda hasım ülkeyi caydırabilir ve adeta rehin alabilir. Çin de bu teknolojiyi geliştirmiş görünüyor.
İlgili yazı: Gerçek Adem: İlk insan ne zaman yaşadı?
Aslında mini uzay mekiğini
ilk olarak Sovyetler Birliği geliştirdi. Soğuk Savaş’tan sonra Amerikalılar bu teknolojiyi ele geçirdiler ve kendi uzay mekiği deneyiminden de yararlanarak Boeing X37’yi yaptılar. Hatta Sierra Nevada şirketi bunun afili bir versiyonunu uzay turizmi uçağı olarak tasarladı. Adına da Dream Chaser dedi. Hayalperest de diyebiliriz. Bu da ilk uçuşunu bu yıl, Aralık ayında yapacak. Başarılı olursa 2028’e dek alçak dünya yörüngesine 3 ila 7 turist taşıması olası.
Hatta sürpriz sürpriz! Sierra Nevada şirketi, Dream Chaser’in ulusal güvenlik için askeri uydu fırlatan bir sürümünü geliştirmek istediklerini söyledi. Bu durumda Çin de uzaydan Dünya’yı bombalayabilecek kendi uzay uçağını geliştirerek kendini güvenceye alıyor. Yalnız Çin uçağının henüz görseli yok. Ben de sizin için Midjourney yapay zekasına uzay uçağı çizmesini söyledim. Beğendiniz mi?
Yapay zekadaki son gelişmeleri geçen hafta anlattım. Linkini koyuyorum. Bu hafta da ChatGPT’yle ilgili bir canlı yayın var. Çarşamba 21.00 de beklerim.
İlgili yazı: Titanic enkazı 20 yılda yok olacak
Samanyolu’nun kollarını kestiler!
Daha doğrusu Çinliler kesti. Çinli bilim insanları Samanyolu galaksisinin sadece 2 ana kolu olduğunu açıkladılar. Oysa bugüne dek çubuklu sarmal galaksimizin 4 ana kolu olduğunu sanıyorduk. Nasıl oldu bu? Çinliler bunun için Dünya’ya dağılmış radyo teleskopları Dünya çapında tek bir teleskop gibi birleştiren girişimölçüm verilerinden yararlandılar.
Bunu zaten biliyorsunuz. Olay Ufku kara deliğini de Dünya çapındaki dev teleskopla görüntülemiştik. Bilim insanları bu verileri Avrupa Uzay Dairesi ESA’nın GAIA uzay teleskobuyla birleştirdiler. GAIA da galaksimizdeki milyarlarca yıldızı çok hızlı tarayabilen bir teleskop. Çinliler özellikle OB sınıfına giren dev yıldızların verisini incelediler; çünkü bu yıldızların konumunu baz alarak Samanyolu kollarının konumu ve şeklini çıkarmak istiyorlardı.
Sonuçta resimdekinin tersine biz Samanyolu’na uzaydan kuşbakışı bakmıyoruz. Dünyamız Samanyolu kollarından birinin içinde yer alıyor: Orion (Avcı) kolunda. Bu da Sagittarius (Yay) ve Perseus (Kahraman) kolları arasında yer alıyor. Yerel kol diyenler de var. O tipi yıldızlar ise büyük ve ağır olduğu için kısa ömürlü yıldızlar; yani bunların kısacık ömürlerinde galakside yer değiştirme ihtimali düşük.
Dolayısıyla Çinliler bu yıldızların konumunu güvenilir birer konum bilgisi olarak referans aldılar. Ayrıca şekilde üçgenlere de dikkat ettiler. Bunlar Dünya’daki mikrodalga teleskoplarının gördüğü yıldızlar. Bu yıldızlar da açıları ve yönleri verdi. İşte bütün bu veriler tıpkı bir denizaltı komutanın kerteriz alması gibi Çinli astrofizikçilere yön verdi. Böylece Samanyolu’nun 2 ana kolu olduğu sonucuna vardılar.
Bunlar Perseus (Kahraman)
ve Norma (Cetvel) takımyıldızıdır. Diğer kollar ise tıpkı bir nehrin yan kolları gibi bu iki galaktik kolun yan koludur. Dünyamızın yer aldığı Orion kolunun bir yan kol olduğunu biliyorduk ama böylece Samanyolu’nun diğer kollarının da yan kol olduğunu öğrendik.
Samanyolu galaksimizin iki kolunu kaybetmesi iyi oldu aslında! Çubuklu sarmal galaksiler genellikle 2 kollu olurlar. Samanyolu’nun 4 kollu bir çubuklu sarmal galaksi olması astrofizikçileri şaşırtıyordu. Artık durum düzeldi. Samanyolu’nun uzayan saçlarını kestik ve gayet de yakışıklı oldu!
İlgili yazı: Instagram’da kare fotoğraf sınırlaması kalktı
Lightguard fotoflaş güvenlik sistemi
Miami’deki bir nörolog banka soygunlarını önlemek için LightGuard koruma sistemini geliştirdi. Bu, saldırganları geçici olarak etkisiz hale getiren bir sistem. Çalışma prensibi de fotoğraf makinesi flaşına benziyor. Diyelim ki hırsızlar bir kuyumcuyu soymaya geldiler ve silah çektiler. Tek yapmanız gereken tezgahın altındaki imdat düğmesine basmak.
Böylece hem polis çağırıyorsunuz hem de güvenlik sistemi harekete geçiyor. Dükkanın içini aniden çok güçlü bir flaş patlıyor ve bu güçlü ışık soyguncuları geçici olarak kör ediyor. O sırada kaçabilir, soyguncuların silahını alabilir ya da panikleyerek kaçmalarını sağlayabilirsiniz. Tabii kör olmamak için gözünüzü kapamayı unutmadıysanız! Üstelik o kargaşada adamlar sağa sola ateş edebilir Ve onların silahını almak da çok riskli olabilir.
Belki de en iyisi gözünüzü kapayıp tezgahın altına saklanmak ve adamların gitmesini sağlamak ya da tezgahın altında düğmeye çılgınlar gibi basıp flaşı tekrar tekrar patlatmak. Tabii o sırada kendi müşterilerinizi de geçici olarak kör etmiş olacaksınız. Korkan çocuklar kaçarken düşebilir, yaralanabilir. Yaşlılar kalp krizi, epilepsi krizi geçirebilir.
Oysa Amerika’da dükkan soygunları yaygın olduğu için böyle bir çözüm geliştirmişler. Şirket ürünlerini satar ve birkaç vukuat olursa ne kadar işe yaradığını anlarız.
İlgili yazı: Düz dünya teorisini çürüten 12 kanıt
Uranüs uydularında hayat var mı?
Bilim insanları Uranüs’ün 4 büyük uydusunda buz altı okyanus olduğunu düşünüyor. Tıpkı Jüpiter’in uydusu Europa gibi! Bunlar Ariel, Umbriel, Titania ve Oberon uyduları. Nitekim Güneş Sistemi’nde Dünya dışı hayat arayışı Jüpiter’in Europa ve Satürn’ün Enceladus ve Titan uyduları gibi buzlu gökcisimlerine kaydı; çünkü bunların buz kabuğunun altında derin, ılık ve Dünya’daki gibi tuzlu su olan okyanusları var.
Silisyum canlılar yazısı ve Kristal Uzaylılar videosunda anlattığım gibi bilim insanları hem Dünya’da hem de uzayda hayat olması için öncelikle sıvı su olması gerektiğini düşünüyor. Oysa Güneş Sistemi’ndeki kayalık gezegenlerin yüzeyinde sıvı su yok. Jüpiter ve Satürn gibi gaz devlerinin ise katı yüzeyi yok. Mars’ta eski yaşam izi arıyoruz ama bugün yeraltında bile yaşam olduğunu düşünmüyoruz.
Öte yandan dış gezegenlerin buzlu uyduları Güneş’e uzak oluştuğu için bol miktarda su içeriyor. Güneş rüzgarı, su moleküllerini, bu uydular 4,5 milyar yıl önce oluşmadan evvel ‘uzağa üflemediği’ için. Güneş rüzgarı o kadar uzakta zayıfladığı için. İşte bu yüzden Uranüs’ün 4 uydusunda buz altı okyanus olması uzayda yaşam aramak için heyecan verici.
İlgili yazı: Dünyadaki en ölümcül 5 toksin nedir?
Uranüs’ü sondalamak
Bilim insanları bunu anlamak için Uranüs’ü ziyaret eden Voyager 2 sondasının topladığı verilere baktılar. Ardından bu verileri Jüpiter’in uydularını araştıran Galileo sondası, Mars’ın ötesindeki Asteroit Kuşağı’nın en büyük iki üyesi olan Vesta ve Ceres’i inceleyen Dawn sondası ve Satürn uydularını araştıran Cassini uydusunun verileriyle karşılaştırdılar.
Böylece bir uydunun buz altı okyanus içermek için ne kadar kalın bir buz kabuğuna, çapa, kütleye ve iç sıcaklığa sahip olması gerektiğini belirlediler. Yaptıkları bilgisayar simülasyonunda Uranüs’ün 4 büyük uydusu Ariel, Umbriel, Titania ve Oberon’da buz altı okyanus olabileceğine karar verdiler.
Maalesef Uranüs uzak olduğu için onun yörüngesine girip uydularını araştıracak bir uydu göndermek pahalı oluyor. Yoksa ta 90’larda bunu yapacaktık ama o uzay seferi iptal edildi ve yerine Jüpiter’e Galileo uydusu gönderildi. Hatta Europa’nın buz altı okyanusunda yaşam olabileceğini bu sayede öğrendik.
Dolayısıyla işe önce Jüpiter ve Satürn’den başlamak yanlış değildi ama artık yeter! Nazik popomuzu kaldırıp önümüzdeki 20 yılda Uranüs’e bir sonda göndersek çok iyi olacak!
İlgili yazı: Dünyadaki en tehlikeli 5 kimyasal madde nedir?
Satürn’de 62 yeni uydu
Bilim insanları Satürn yörüngesinde tam 62 yeni uydu buldu! Nasıl yani derseniz Jüpiter ve Satürn uzun yıllardır en çok uyduya sahip gezegen olmak için yarışıyor. Bir Jüpiter öne geçiyor, bir Satürn. Bu bugüne dek iki kez tekrarlandı. Son olarak Jüpiter 95 uyduyla öne geçmişti. Oysa bu kez Satürn’de 62 uydu bulundu. Böylece Satürn 145 uydu ile Jüpiter’i açık farkla geçti. Peki bu kadar uydu nereden geliyor?
Tamam, gaz devleri büyük kütlesi sayesinde yörüngesinde birçok uyduyu barındırabilir. Dünya bunu yapamaz ve aslında Ay kadar büyük bir uyduya sahip olması da zor. Öte yandan Satürn’ün yerçekimi bile bu kadar uyduyu döndürmeye yeterli değil. Satürn birçok asteroiti yörüngesine çekebilir ama bunların büyük kısmı da yörüngede geçici olarak dönecek ve sonra ya gezegene düşecek ya da uzaya savrulacaktır.
İlgili yazı: Zeka küpü grup teorisiyle nasıl çözülür?
Satürn’ün şimdilik 145 uydusu
Satürn’ün ‘şimdilik’ tam 145 uyduya sahip olmasının tek sebebi yörüngedeki uyduların birbiriyle çarpışmasıdır. Iapetus gibi uydular çarpışarak parçalanıyor ve hatta Satürn halkalarının en büyük kısmının, yani buzlu halkaların bu tür çarpışmalarla oluştuğu sanılıyor. Bazen de bir uydu Roche limitini aşarak Satürn’e çok yaklaşıyor ve gaz devinin muazzam gelgit etkisiyle parçalanıyor. Dolayısıyla Satürn’ün 62 yeni uydusuna uzay enkazı da diyebiliriz.
Hatta Satürn halkalarının bozulmadan kalmasının bir sebebi de halkaları koyun gibi güden Satürn uyduları… Dahası Satürn halkalarından doğan yeni uydular bile olabilir. Anlaşılan o ki Satürn gibi gaz devlerinin uydu sayısı sabit değil. Titan gibi en büyük uyduları saymazsak geri kalanı, çarpışıp tekrar tekrar oluşan yeni uydulardan ya da Satürn’ün yerçekimine kapılıp yörüngeye giren asteroitlerden ibaret.
İlgili yazı: İnternetinizi uçuracak en iyi 10 modem
Büyük patlama teorisini çürüttüler mi?
James Webb uzay teleskobu büyük patlama teorisini çürüttü mü? Geçtiğimiz haftalarda yaptığım haberlerde, James Webb teleskobunun evrenin bebekliğini görecek kadar uzağa bakabildiğini söylemiştim. Işık hızı sınırlı olduğu için ne kadar uzağa bakarsak o kadar eskiyi görüyoruz. James Webb de evrendeki en uzak galaksileri görüyor.
Bunların bebekliğini görüyor. Galaksilerin, evrenin sadece birkaç yüz milyon yaşında olduğu zamanlardaki halini görüyor. Evrenin 13,78 milyar yaşında olduğuna dikkat edersek James Webb’in evrenin sadece 500 milyon yaşından genç olduğu zamanları görmesi büyük başarı! Oysa Webb’in gördüğü galaksiler beklenenden çok daha büyük ve kütleli. Evren o kadar gençken bu galaksilerin bu kadar büyük olmaması gerekiyordu!
Bu, yeni doğmuş bir bebeğin 2 yaşındaki bir çocuk gibi görünmesi kadar garip bir durum. Öyleyse James Webb, evrenin oluşumunu açıklayan büyük patlama teorisini çürüttü mü? Bunun için bilgisayar simülasyonlarına bakalım. Bilim insanları elimizde Webb yokken evrende o kadar uzağı göremiyordu. Bu yüzden de ilk galaksilerin nasıl oluştuğunu görmek için bilgisayar simülasyonları yapıyordu.
İşte James Webb verileri bu simülasyonlarla uyuşmadı. İlk galaksiler öngörülenden büyüktü. İlk galaksiler büyük patlamadan beri sürekli genişleyen evrende uzaya saçılan gaz ve toz bulutlarından oluştuğu için medyada James Webb büyük patlama teorisini çürüttü haberleri yayıldı.
İlgili yazı: Çin uzay gemileri için nükleer jeneratör geliştirdi
Oysa simülasyonlar
ancak başlangıç verileri kadar kesindir. Bilgisayara girdiğiniz veriler eksikse veya varsayımlarınız yanlışsa simülasyonlar hatalı sonuç verebilir. Nitekim astrofizikçiler Illinois Üniversitesi’ndeki Blue Waters Süreğen Petabayt Ölçekli Süper Bilgisayarın çalıştırdığı Rönesans adlı evren simülasyonuna baktılar. Simülasyonu yeniden incelediler. 10 bin ila 10 milyon Güneş kütlesindeki bebek galaksilerin simülasyonunu gözden geçirdiler.
Ardından simülasyonu James Webb’in yakın zamanda yaptığı iki galaksi taraması ile karşılaştırdılar. Bunlardan biri JWST İleri Derin Galaksi Dışı Taramaydı, yani JADES. Diğeri de SEERS, yani Erken Bilimsel Veri Paylaşımında Kozmik Evrim taraması. Bu taramalardaki galaksilerde ışığın kırmızıya kayma oranı 10’dan büyüktü. Z büyüktür 10. Bu da galaksilerin 13,184 milyar yıldan daha önceki halini gördüğümüzü gösteriyordu.
Nitekim bu galaksiler evrenin genişlemesi yüzünden bugün bizden yaklaşık 27 milyar ışık yılı uzakta bulunuyor. Zaten ışığın kırmızıya kaymasının sebebi de uzayın genişlemesi ve ışık ışınlarının ip gibi gerilip dalga boyunun uzamasıdır. James Webb uzay teleskobu işte bu yüzden kızılaltı dalga boylarında çalışıyor. Hubble’dan daha uzağı görmek için.
Sonsöz
Sonuç olarak astrofizikçiler bu galaksilerdeki yıldız oluşum hızına baktılar. Ardından bunu bilgisayar simülasyonlarıyla karşılaştırdılar. Kapsamlı simülasyonda gözden kaçan verileri dikkatle incelediklerinde en yeni ve güncel simülasyonların aslında James Webb verileriyle uyuştuğunu gördüler! Kısacası arkadaşlar James Webb büyük patlama teorisini çürütmedi, tersine kanıtladı!
James Webb büyük patlama teorisini çürüttü mü?
https://mp.weixin.qq.com/s/J25pmNla3ch3SU_tJcA4Ug
https://arxiv.org/abs/2304.13755
https://arxiv.org/abs/2304.10690
https://agupubs.onlinelibrary.wiley.com/doi/full/10.1029/2022JE007432
https://phas.ubc.ca/saturn-re-takes-moon-crown
james webb büyük patlama, james webb büyük patlama, james webb büyük patlama, james webb büyük patlama, james webb büyük patlama, james webb büyük patlama, james webb büyük patlama, james webb büyük patlama, james webb büyük patlama, james webb büyük patlama, james webb büyük patlama, james webb büyük patlama, james webb büyük patlama, james webb büyük patlama, james webb büyük patlama, james webb büyük patlama,