İnsanları Maymunlardan Ayıran Yüzde 4 DNA Nedir?
|İnsanları maymunlardan, özellikle de şempanzelerden ayıran yüzde 4 DNA nedir? Genlerimiz mi, proteinlerimiz mi, beynimiz mi, yoksa beyin kabuğumuz mu farklı? Düşündüğü üzerine düşünen insan dediğimiz Homo sapiens sapiens alt türü nasıl ortaya çıktı? Neden maymun uygarlığı yok da insan uygarlığı var? Gelişmiş dil, sanat, edebiyat, bilim ve felsefe neden insanlara özgü? Epigenetik faktörler, gen düzenlemesi ve DNA metilasyonuyla görelim.
İnsanı insan yapan şey nedir?
Derler ki insan genomu özellikle Bonobo şempanzeleri DNA’sında sadece yüzde 1 farklıdır. Peki aramızda bu kadar az fark varsa biz uygarlık kurucu insanları şempanzelerden ayıran şey nedir? Öncelikle fark yüzde 1 değil, nasıl saydığınıza bağlı olarak yüzde 4’tür. Oysa asıl ayrım genlerimizde değil, genlerimizin nasıl çalıştığında… Biz de bu yazıda insanı insan yapan genetik altyapı üstünde yapılan son araştırmaları paylaşacağız. İnsanı insan yapan şey nedir sorusunu genetik ve biyolojik açıdan yanıtlamaya çalışacağız. Nitekim hangi genlerin şempanzelerden farklı olduğunu gayet iyi biliyoruz:
İlgili yazı: Kodlama İçin En Gerekli 16 Programlama Dili
Genler ve DNA nedir?
İnsana özgü genleri bulmak marifet değildir. Önemli olan bu genlerden nasıl insan çıktığını bulmaktır. İnsanlar dik yürüyor, tüy dökmüşler, ateş yakıyor ve alet yapıyorlar. Düşünme yeteneğimizi, insan dilini ve kodlamayı katmıyorum bile! 😊 Yine de DNA’daki küçük değişikliklerin çarpıcı etkileri olabilir. Özellikle de metabolizma için çok önemli bir gen mutasyon geçirdiğinde ve bazen de birçok gen bir arada çalıştığında uzun vadeli değişiklikler olur.
Hatta hangi genin hangi genlerle çalışırken ne kadar aktif olduğuna bağlı olarak insan ömrü içinde çok uzun vadeli değişiklikler de olur. Bunları gençlikte görmeyiz ama yaşlılıkta çıkan hastalıkların kökeni genellikle bu küçük ve karmaşık genetik etkileşimlerdir. Bilim insanları da bu yüzden insan ve şempanze DNA’sını karşılaştırarak işe başladılar. Aradaki yüzde 4’lük farkı bulmadan ilerlemek imkansızdı.
Öte yandan her iki DNA’da yaklaşık 3 milyar baz çifti var. Dolayısıyla bunu yapmak bugün kolay olsa da DNA sentezlemeye yönelik bilgisayarların yeni çıktığı yıllarda yüzde 4’e giren genleri saptamak büyük başarıydı. Gen dizme teknolojisinin gelişmesiyle şempanze genomunun ilk taslağını 2005’te çıkardık. Böylece şempanzelerle aramızdaki genetik farkları üç kategoriye ayırabileceğimizi gördük:
İlgili yazı: Okyanuslar Hakkında Yanıtını Bilmediğimiz 7 Soru
Genetik farklar ve DNA nedir?
Genetikçiler ilk etapta şempanzelerdeki adenin bazının (A harfi) yerine insanlarda guanin bazının (G harfi) gelmesi gibi basit farklar keşfettiler. Bunlar da ilk bakışta şempanze DNA’sı ile insan DNA’sı arasında sadece yüzde 1 fark olduğunu gösteriyordu. Tabii şempanzelere yüzde 99 oranında benzememiz bir şehir efsanesidir. Ne de olsa Türklerle Kanadalılar arasında da dış görünüş genleri (fenotip) olarak o kadar fark var. Oysa her iki ulus da devlet kurarken henüz Maymunlar Cehennemini yaşamadık. 😉 Bunun dışında insanlarda bazı şempanze genleri yok ve DNA’mız fazladan birkaç gen de içeriyor. Bu da bir romanın 2. baskısında bir iki sözcük ya da yazım iminin değişmesi kadar sınırlıdır.
Üstelik bu değişiklikler DNA farkının yüzde 3’ünü oluşturup toplam farkı yüzde 4’e tamamlıyor. Elbette büyük genetik değişiklikler de var. Bazı kromozomların tümüyle farklı olması, bazı uzun gen dizilerinin defalarca tekrarlanması ya da DNA’da farklı yerlerde olması gibi… Çöp DNA’da belirttiğim üzere bir genin DNA üzerinde nerede olduğu o kadar önemli değildir. Gen dizilimi biraz da kitapları rafa düzenli dizmeye benzer. Genetik dizilişin keyfi sıralandığı durumlar da vardır:
Gen dizilişi ve DNA
Örneğin kitaplığımda Yıldız Savaşları, Unutulmuş Diyarlar ve Uzay Yolu roman serilerini sırayla dizerim Buna karşın bahar temizliğinde kitapların tozunu aldıktan sonra yeniden dizerken ilk başa Shannara Serisini almamın özel bir nedeni yoktur. İnsan DNA’sı da hem genetik kod hem de genetik veri depolama alanıdır. SSD veya sabit disk sürücüsünde disk iyileştirme uygulamasını çalıştırdığınızı düşünün. Windows dosya parçacıklarını anlam sırasına göre değil, yer kaplama ölçütüne göre yazıp sıkıştırır. Peki bu bize ne öğretiyor? Genlerin işleyişinin belki de DNA’dan daha önemli olduğunu:
İlgili yazı: Gerçek Adem: ilk insan ne zaman yaşadı?
Kromozomlar ile DNA nedir?
Kromozomlardaki değişiklikler Uzay Yolu kitaplığı için yeni bir roman yazmak ya da eski bir romanı yeni dizilerle uyuşmadığı için paralel evrene almak gibidir. Bunlar büyük değişikliklerdir ama evrimde zamanla birikir. İnsanlarla şempanzelerin ortak atası 6 ila 8 milyon yıl arasında yaşadı. O zamandan beri DNA’larımız birbirinden ayrışıyor. Hatta şempanzeler insan türünün atalarından sonra ortaya çıktı. Bu yüzden büyük olasılıkla daha baştan birlikte üreyemeyecek kadar farklıydık. Yine de iki ayrı türden söz ediyoruz. Demek ki yüzde 4 DNA farkının yarısı da şempanzelerin soyundan geliyor.
Bu durumda insanı insan yapan genlerin oranı yüzde 2’dir. Dik yürümeye uygun iskeletten tutun da ince motor kontrol yeteneği ve pek zeki beyinlerimize dek her şey bu genlerden gelmiştir. Bu arada yüzde 2 bir sayı değil, orandır! Yüzde 2 göze az gelebilir ama bunu mağazadaki yüzde 2’lik indirimle karıştırmayın. DNA’da 3 milyar baz çifti var ve yüzde 2 fark da 15 milyon değişikliğe karşılık geliyor! Bunlar genomun orasına burasına dağılmış küçük değişikliklerdir. Tabii her değişiklik etkili değildir.
15 milyon yıl süren pandemide gördüğümüz gibi DNA’daki değişikliklerin büyük kısmı etkisizdir. Aslında büyük kısmı da zararlıdır ama zararlı mutasyonlar bireyin hayatta kalma şansını azalttığından soyuna pek aktarılmaz. Nitekim dünyadaki kanser vakalarının artmasının tek nedeni çevre kirliliği veya sağlıksız beslenme değildir. Modern sağlık hizmetleri sayesinde ortalama ömür uzuyor ve doğuştan kansere yatkınlığın kanser vakalarına dönüşme riski artıyor.
Etkisiz mutasyonlar derken
Bazıları gerçekten bireyi hiç etkilemez. Bazısı da ayak başparmak tırnağınızın şeklini biraz değiştirir. Normal şartlarda bunlar hayatta kalma şansınızı, dolayısıyla da evrimi (soy genetiğini) etkilemez. Bu yüzden bilim insanları 2005’ten sonra şempanzeler ve insanlar arasındaki etkili genetik farkları bulmaya çalıştılar. Bunu yapmak çok zordur! Örneğin neden insan dili var da şempanze dili yok sorusunu yanıtlamak için insan beynini incelemek gerekiyor. Dil yeteneğinin beyinde nasıl oluştuğunu bilmeliyiz ama bunu bilmiyoruz. Dahası şempanze beyni de insan beyni gibi örgütlenmiştir. Beynimiz benziyor:
İlgili yazı: Düz Dünya Teorisini Çürüten 12 Kanıt
Proteinlerle DNA nedir?
Örneğin görme, işitme ve iletişim merkezlerimiz yaklaşık aynı bölgelerde yer alıyor. Aramızdaki fark çok büyük fakat belli ki bunun için yepyeni bir gen setine gerek yok. Genler sanki dev bir Lego Technic seti gibi… İster gen bloklarıyla plana göre bendeki 6 döner kepçeli motorlu ekskavatör yaparsınız ister parçaları tercihe göre birleştirip uzay gemisi yaparsınız! Özetle gen sayısının insani olmakta büyük bir rol oynamaması sağduyuya aykırıdır. Biz de bunu açıklamak için insan olmanın kitabına değil de genetik mekanizmalara bakmalıyız. İlk ipucu ise genlerin vücudun yapıtaşı olan proteinleri nasıl ürettiğidir:
Genler proteinleri kodlar. Hücrelerdeki protein fabrikası ribozomların hangi proteinden ne kadar üreteceğine ilişkin yönergeleri içerir. Proteinler de hem bünyemizin çalışma şekliyle hızını belirler (hormonlar, enzimler) hem de vücudun ana yapıtaşlarını oluşturur (dokular). Bu açıdan şempanzelere beynimizden çok benzeriz. Derimiz, kemiklerimiz, kanımız, iç organlarımız, sindirim ve solunum sistemlerimiz hemen hemen aynıdır. İçsel fark arıyorsanız belki akciğer solunum kapasitesine bakmanız gerekir. Bir de ses kutumuz haliyle farklıdır. Şempanzeler konuşamaz ama nefes alırken su içebilir!
Gırtlak kemiğindeki farklılık bir yana proteinlerimiz ve bekleyeceğiniz gibi protein kodlayan genlerimiz neredeyse aynıdır. Hatta proteinlerimizin üçte biri aynıdır. Geri kalanların da birkaç aminoasit bloku farklıdır. Elbette küçük değişiklikler bile proteinlerin bir işi yapış şeklini değiştirir. İşte şimdi konunun özüne geldik: Şempanzelerle insanlar arasındaki fark proteinlerin ve onları kodlayan genlerin işleyişinde yatar:
İlgili yazı: 14 Yaşında Kendini Donduran Kız
Gen ifadesi ve DNA nedir?
Örneğin kas proteinindeki küçük bir değişiklik daha küçük çene kasları üretir. Kıl kökü proteinindeki bir değişiklik tüylerimizi azaltır. Gırtlak kemiğindeki küçük bir genetik değişiklik ise su içerken nefes alamama karşılığında, insan gırtlağının opera–arya üretecek bir ses kutusuna sahip olmasını sağlar! Bunu aklınızda tutun: İnsani özellikler temel değil, kompleks vücut sistemlerinden türeyen üst akıl tarzında network zekası özellikleridir. Network zekası da merkezi beyinle sınırlı değildir. Bağırsak bakterileri bile sizi depresyona sokabilir. Öyle ki insani olmayı organik vücudumuzdan ayıramazsınız.
Oysa insan zihni androit bedeninde akıl sağılığını koruyabilir mi sorusu bir yana, biz proteinlere geri dönelim… Protein kodlayan genlerdeki küçük değişiklikler çok önemlidir. Gen bazlarının bir kısmını sildiğinizi veya araya yeni genetik kod parçaları eklediğinizi düşünün. Bunlar genlerin işlevini değil ama işleyişini tamamen değiştirir. Bazen genlerin çok çalışmasına bazen de hiç çalışmamasına neden olur. Buna gen ifadesi ve gen aktifliği veya teknik olarak epigenetik deriz.
Aşağıda göreceğimiz gibi bizi insan yapan ve maymundan ayıran etmenler öncelikle epigenetik faktörlerdir. Yine de epigenetiği anlamanın yolu proteinlerden geçer. Bu bağlamda yüzden fazla insan geni DNA üzerinde kopyalanmıştır ama bunlara şempanzelerde karşılık gelen genlerin kopyaları yoktur. Mesela nişastayı sindiren proteini kodlayan genlerin defalarca tekrarlanması muhtemelen nişastalı besinleri daha iyi sindirip beslenmemizi sağlıyor. Bunun dışında embriyo beyninin gelişimi sırasında etkinleşen bir gen de kopyalanmıştır. Bu üst düzey düşünme ve iletişim kurma yeteneğimizi artırıyor:
İlgili yazı: Zamanda Yolculuk Etmenin 9 Sıra Dışı Yolu
Gen düzenlemesi ve DNA nedir?
Buna rağmen şempanze genleriyle aramızdaki en büyük farklar protein kodlayan genlerde değildir. Bunlar DNA’daki farklı genler arasında yer alan uzun bölgelerdeki değişikliklerdir. Bu alanlar proteinlerin ne yaptığından çok nasıl kullanılacağını belirler. Bu da bizi gen düzenleme konusuna getiriyor. Öyle ki genlerin iki ucunda kısa DNA segmentleri yer alır. Bunlar da aç/kapa anahtarı gibi çalışır. Bir genin vücudun neresinde ne zaman aktive olacağını belirler. Aç kapa sekansını da protein ve molekül ağları kontrol eder. Bunlar birbirine balık ağı ipleri gibi bağlanan moleküllerdir.
Embriyo cenine doğru gelişirken proteinlerin işbirliği çok önemlidir; çünkü bunlar doğrudan organların ve uzuvların gelişimini belirler. Baş ne kadar büyük olacak, bir adet kalp ama iki böbrek olacak, mide bağırsakların üstünde olacak gibi detayları yönetir. Gen ifadesi evrim sürecinde daha ince roller de üstlenir. Örneğin bir genin etkin olma sıklığını değiştirerek dört ayak yerine iki ayak üstünde yürümeye uygun bir leğen kemiği üretebilirsiniz. DNA harflerinin sadece bir kaçının değişmesi bile gen düzenleme, yani gen ifadesi ve özünde epigenetik faktörleri değiştirir.
Araştırmacılar bizi şempanzelerden ayıran asıl şeyin genlerimizin farklı şekilde düzenlenmesi olduğunu düşünüyor. Üstelik bu farkların protein genleri yerine gen ifadelerinden kaynaklanması da güvenli evrim geçirmenin en iyi yoludur. İngilizlerin dediği gibi kırık değilse tamir etme… Protein genlerimiz maymunlarla ortak atamızda sorunsuz çalışıyorsa yeni bir insan türü oluşturmak için bunları bozmaya gerek yoktur. Proteinleri değiştirip risk alacağımıza genleri açıp kapayarak neler yapacağımıza bakarız:
İlgili yazı: Güneş Fırtınaları Nedir ve Ne Kadar Tehlikelidir?
Evrim ve DNA nedir?
Tabii ki evrim kör saatçidir ve amaçsız mutasyonlarla işler. Buna karşın evrimi asıl güden faktörün gen değişiklerinden ziyade, gen ifadesindeki değişikliklerden kaynaklandığı birçok durum vardır. Şempanzelerle ortak atamız nispeten yakın zamanda yaşadığına göre, birbirinden yeni ayrışan türlerdeki temel genetik farkların epigenetik değişkenler olduğunu söyleyebiliriz. Neden derseniz: Genler farklı cümleler kuracağınız sözcükler gibidir ve vücudun birçok yerini belirler. Kısacası evrimde vücudun bir yerini daha avantajlı kılarken diğer yanını bozmamak için genlere pek dokunmayız.
Bunun yanında epigenetik faktörler evrimle ilgili önemli bir detayı da açıklıyor… Primatlar ve diğer memeliler söz konusu olduğunda yeni canlı türleri ortalama 200–230 bin yılda ortaya çıkar. Oysa Çoklu Adem’de yazdığım gibi arkaik Homo sapiens 342 bin yıl önce ortaya çıktı. Buna karşın 200-195 bin yıl önce sadece 5000 yılda hızla evrim geçirerek modern Homo sapiense dönüşmeye başladı. Belki yaşam alanlarında hızlı evrimi tetikleyen kıtlık gibi bir değişim oldu. Peki 150 bin yıldır yavaş gerçekleşen evrim neden değil ama hangi mekanizmayla aşırı hızlandı?
Biyologlar uzun zaman boyunca bardağı taşıran son damla teorisine inandılar. Buna göre küçük mutasyonlar evrim sürecinde DNA’da yavaş yavaş birikiyordu. Oysa kritik eşik aşıldıktan sonra ve sadece birkaç yüz kuşakta yepyeni bir tür oluşuyordu. Peki bunlar ne tür mutasyonlar? Nasıl olur da zararlı yan etkilere yol açmadan birden hızlanırlar? Gen değişiklikleri yerine gen düzenlemesinin hızlı evrim geçirdiğini düşünürseniz bu sorunu çözersiniz. Mesela beynin bir bölgesinin gelişimini kontrol eden genin ifadesini güçlendirirseniz o bölge daha büyük olacaktır. Tabii şuna dikkat etmek lazım:
İlgili yazı: Dünyadaki En Ölümcül 5 Toksin Nedir?
Epigenetik ve DNA metilasyonu
İnsanlarla maymunlar arasındaki epigenetik farkları bulmak genetik farkları bulmaktan kat kat zordur. Nişasta sindirimini kolaylaştıran protein genlerinin değişikliklerini kolayca takip ederiz. Öte yandan beyin kabuğundaki nöron sayısının artmasını sağlayan bir genin 200 bin yıl sonra filozoflar doğuracağını öngörmek imkansızdır. Hangi genler bir insanın filozof veya bilim insanı olma şansını artırır? Bunlar eğitim, aile ve toplum gibi birçok çevresel şarttan etkilenir. Öyle ki şempanzelerle aramızdaki asıl fark insan zihniyse bu farkın biyolojik kökenini bulmak uzun yıllar alacaktır.
Yine de bu sorunu somutlaştırmanın bir yolunu var… DNA’daki gen aktivitesini gösteren moleküllerin izini sürersek hangi genlerin ne zaman ve ne sıklıkla, hangi şatlarda ve nerede aktif olduğunu görürüz. Bunun için DNA metilasyonundaki değişiklikleri izleriz. Bunlar metil molekülü gruplarından oluşan kimyasal işaretlerdir. DNA metilasyonu hangi genlerin daha az aktif olduğunu gösterir. Nitekim araştırmacılar 2020 yılında modern insanlarla şempanze DNA’sının karşılıklı metilasyon haritasını çıkardılar. Buna soyu tükenmiş insan atalarımızın metilasyon izlerini de eklediler.
Ne buldular dersiniz?
Modern insanda 100 gen ifadesinin değiştiğini tespit ettiler. İçlerinde en belirgin olanlarıysa yüz anatomisi ve ses kutusuyla ilgiliydi. Bu da insanların daha basık yüzlü olması ve daha karmaşık sesleri çıkarmasına olanak tanımıştır. Gen düzenlemedeki anlamlı farkları bulmakta diğer bir yaklaşım da bilgisayar simülasyonu yapmaktır. Sonuçta uzun DNA iplikleri milyonlarca yılda pek değişiklik göstermeden günümüze gelmiştir; çünkü bunların değişmesi canlıya büyük zarar verebilir. Oysa doğal seçilimle filtre edilmeyecek şekilde işe yarar mutasyonlar birçok evrimsel yeniliğe yol açar:
İlgili yazı: Evrenin En Büyük Yıldızı UY Scuti mi?
Genetik inovasyon ve DNA nedir?
Bilgisayar programlarıyla şempanzeler ve diğer hayvanlarda aynı kalıp da insanlarda değişen gen dizilerini ararız. Biyologlar bunlara HAR, yani İngilizce açılımının Türkçesiyle İnsanlarda İvme Kazanmış Bölgeler diyor. Bu gen dizileri özellikle soyumuzda daha hızlı değişmiştir. Bu da etkisiz mutasyonlar olmaktan ziyade atalarımıza üreme avantajı kazandıran değişiklikler olduğunu gösterir. Biyologlar bu yöntemlerle sonuç vaat eden binlerce DNA segmenti buldular.
Son yıllardaki araştırmalar da hangi DNA parçalarının doğru zamanda doğru şekilde etkinleşerek önemli bir şey yaptığını saptamaya odaklanıyor. Bu tür mutasyonların daha çok bağışıklık sistemi, üreteme, uzuvlar ve kalp gelişiminde rol oynadığını görüyoruz. Beklediğimiz gibi birçok mutasyon da insan beyniyle ilgilidir. Bu bağlamda birkaç HAR elemanını özellikle araştırdık. HARE5 adlı gen düzenleyici parçanın beyin gelişimini etkilediğini bulduk. Bu mutasyon insanların üst düzey bilişsel fonksiyonlarının yürütüldüğü yeni beyin kabuğunda (neokorteks) çalışan bir geni daha aktif yapıyordu.
Peki bu epigenetik faktörün sonucu nedir? Farelere insan beyni gelişim genlerini eklediğimiz ve bu genlerin etkinliğini artırdığımız zaman, ön beyindeki hücrelerin daha hızlı bölünerek çoğaldığını gördük. Özetle insan türünün epigenetik faktörleri daha büyük bir fare beyni oluşturuyordu. Gerçi bu buzdağının görünen kısmı… Bütün bu farklı özellikleri anlamlı bir genetik haritada birbirine bağlamak için çok çalışmak gerekiyor. Ne de olsa büyük beyinler otomatik olarak üstün zeka doğurmaz.
İnsan dili ve DNA nedir?
Ayrıca DNA’daki genetik farkları yazılı dil geliştirme yatkınlığıyla ilişkilendirecek bir deneyi nasıl tasarlarsınız? Soyut düşünme ve uzun vadeli planlama gibi karmaşık insani yetiler birlikte çalışan çok sayıda genden türüyor. Bütün yetilerimiz parçaların toplamından fazladır. Dolayısıyla bunun sebebini tek bir proteine bağlamak gibi indirgemeci yaklaşımlar bu yetilerin nasıl geliştiğini açıklamıyor. Neyse ki son zamanlarda evrim biyologlarına yardım eden birkaç gelişme oldu. Bu da bilim insanlarının gen ve protein ağlarını incelemesini kolaylaştırdı. Nasıl derseniz:
İlgili yazı: Hayat Neden Var? Kuantum Biyoloji Sayesinde
Kök hücre ve DNA nedir?
Örneğin insan ve şempanze beynindeki hücreleri alıp genetiğini değiştirerek onları embriyodaki kök hücrelere geri çevirebiliyoruz. Ardından büyüme faktörleri ekleyerek kök hücreleri yepyeni küçük organlar üretecek şekilde çoğalmaya teşvik ediyoruz. Kök hücrelerden yeni bir insan beyni üretemesek de fetüs beyni, hatta soyu tükenmiş Neandertal insanının fetüs beynini üretmeyi kısmen başardık. Bu organlar da insan beyninin nasıl evrim geçirdiği ve fetüslerde nasıl geliştiğini gösteriyor. Adeta organik bilgisayar simülasyonu gibi çalışıyor. Böylece genetik mutasyonlar ve epigenetik faktörleri gösteriyor.
Böylece insan beyni ile şempanze beyni arasında üstün zekaya yol açan epigenetik büyüme faktörlerini inceliyoruz. Epigenetik faktörleri saptadıktan sonra tek tek DNA sekanslarını değiştireceğiz. Böylelikle insan zekasının ortaya çıkması için hangi genlerin ne kadar aktif olması gerektiğini göreceğiz. Özetle yakın gelecekte insanlık hallerinin genetik kökenlerini öğreneceğiz.
Sonuç olarak insan beynini araştırırken insan olmanın ne demek olduğunu daha iyi anlayacağız. Bugüne dek insan zihni manevi, dinsel ve felsefi görüşlerin işgalinde olan gizemli bir konuydu. Oysa artık hem evrimsel hem de gelişimsel olarak bilincin nasıl ortaya çıktığını göreceğiz. Peki bilinç bilinçsiz beyinden nasıl türer? Onu da şimdi görebilir ve insanların neden genellikle sağ elli olduğuna bakabilirsiniz.
DNA molekülünün bile neden sağ elli olduğunu analiz ettikten sonra insanların ne zaman dik yürümeye başladığını araştırabilirsiniz. Maymun yavrularına insan beyni genleri aşılayarak insan beyninin nasıl evrim geçirdiğine göz atabilirsiniz. Ölü domuz beyinlerini dirilten doktorların tıbben ölü kabul edilen insanları beyin hasarı olmadan canlandırma çabalarına bakabilirsiniz. Gelecekte ölmek zor olacak. 😉
İnsan DNA’sı için sonsöz
İnsan türünün konuşmayı nasıl öğrendiğini merak edip insanların en yakın akrabası ejderha adam hakkında hemen bilgi alabilirsiniz. Ateşi nasıl kullanmaya başladığımızı ve bunun insanların tüylerinin dökülmesiyle ne ilgisi olduğunu sorgulayabilirsiniz. İnsan kanının evrimini gözden geçirip 4,3 milyar yıl önce ilk canlıların nasıl oluştuğuna bakabilirsiniz. Hızınızı alamayarak insanların gelecek 100 yılda nasıl evrim geçireceğini de araştırabilirsiniz. Bilimle ve sağlıcakla kalın. 😊
Şempanzelerle aramızdaki fark
1Human-Chimpanzee Differences in a FZD8 Enhancer Alter Cell-Cycle Dynamics in the Developing Neocortex
2Human Accelerated Regions and Other Human-Specific Sequence Variations in the Context of Evolution and Their Relevance for Brain Development
3Differences and similarities between human and chimpanzee neural progenitors during cerebral cortex development
4Can a few non-coding mutations make a human brain?
5Differences between human and chimpanzee genomes and their implications in gene expression, protein functions and biochemical properties of the two species
6Genomic approaches to studying human-specific developmental traits
7Robust inference of positive selection on regulatory sequences in the human brain
8Differential DNA methylation of vocal and facial anatomy genes in modern humans
9Human evolution: the non-coding revolution
10Comparing the human and chimpanzee genomes: Searching for needles in a haystack