Gerçek Adem: ilk insan ne zaman yaşadı?
|Hemen aşağıda 1976’da çekilen bebeklik fotoğrafımı görüyorsunuz. Hepimiz insanız: anne babalarımız insan ve Çanakkale Savaşı’ndan sonra ailede kalan tek erkek olarak dünyaya gelmeme vesile olan büyükbabam da. Ancak, 185 milyonuncu kuşaktan büyük büyükbabam insan değil, bir balıktı. Peki ilk insan ne zaman ortaya çıktı?
Çok mantıklı bir soru değil mi?
Her şeyin bir başlangıcı var: Ne zaman doğduğumuzu genellikle biliyoruz. Anne-babamızın ne zaman doğduğunu, Türkiye Cumhuriyeti’nin ne zaman kurulduğu ve dinozorların ne zaman soyunun tükendiğini biliyoruz. Öyleyse ilk insanın ne zaman ortaya çıktığını da sorabiliriz.
Şimdi diyeceksiniz “İyi de hocam türümüz Homo sapiens sapiens’in yaklaşık 200 bin yıl önce Doğu Afrika’da ortaya çıktığını biliyoruz. Öyleyse sormaya ne gerek var?”
Aslında çok gerek var; çünkü Dandanakan Savaşı’nın tarihini ve doğum günümüzü kesin olarak bilsek de ilk Homo sapiens sapiens’in 200 bin yıl önce hangi yıl, hangi gün ve hangi saatte doğduğunu bilmiyoruz. Peki gelecekte yeni teknolojilerle bilebilir miyiz?
Örneğin karbon 14 tarihleme yöntemiyle ve genetik analizle bu soruyu cevaplayabilir miyiz? Ancak, bu yanıtı bulmak için asıl sormamız gereken soru başka: İlk insan ne zaman yaşadı sorusu anlamlı bir soru mu? Her şeyden önce böyle bir soru sorabilir miyiz? Hemen görelim.
İlgili yazı: Piramitleri Uzaylılar Yaptı Teorisini Çürüten 14 Kanıt
İlk insan derken neyi kast ediyoruz?
Bugün hayatta olan bütün insanların ortak atası olan en büyükannemiz (Mitokondri Havvası), kutsal kitaplarda geçen Havva ve biyolojik olarak homo sapiens sapiens alt türüne karşılık gelen ilk insan bireyi birbirinden farklı kişiler. Dilerseniz önce bunları tanımlayalım:
İlk insan ve mitokondri Havvası
Vücudumuzda üç tür DNA var: Annemizin DNA’sı, babamızın DNA’sı ve sadece kadınlardan kadınlara geçen mitokondri DNA’sı (mitokondriler hücrelerimizin enerji santralleri ve kusursuz çalışmaları için evrim süreci, mitokondri DNA’sının sadece anneden geçmesini desteklemiş bulunuyor).
Kısacası anne tarafından en yeni ortak DNA’yı taşıyan büyükannemize Mitokondri Havvası diyoruz. Öyle ki anne tarafından bütün insanların soyu hiçbir kopukluk olmadan en büyük annemizin doğurduğu çocuklardan geliyor.
İlgili yazı: Düz Dünya Teorisini Çürüten 12 Kanıt
Öyleyse ilk insan o mu?
Kesinlikle hayır. Mitokondri Havvası’nın da bir annesi vardı; ama sadece Mitokondri Havvası’nın torunları bugüne ulaştı. Ondan önceki kadınların çocuklarının soyu tarih içinde tükendi: tıpkı hiç anne olmadan ölen bir kadın veya çocuklarının hiçbirinin çocuk sahibi olmadığı bir kadın gibi.
2013 yılında yapılan bir araştırmaya göre en büyük annemiz 99-148 bin yıl önce, insan türü Afrika’dan çıkıp Dünya’ya yayılmadan önce ve yaklaşık 50 bin kişilik bir topluluk içinde yaşadı. Nitekim araştırmalara göre insan türünün nüfusu hiçbir zaman 10 binin altına düşmedi.
Hatta atalarımız arasında yer alan Homo Erectus’un tersine, kötü doğa şartlarında soyumuzun tükenmemiş olmasını kısmen hızla artan nüfusumuza borçluyuz.
İlgili yazı: İnternetinizi Uçuracak En İyi 10 Modem
Peki ya genetik ilk insan?
Bugün yaşayan bütün insanların ortak büyükannesi varsa ortak büyükbabası da var. Ancak, mitokondri DNA’sı sadece kadınlardan geçtiği için en yakın ortak erkek atamız Mitokondri Havvası ile çağdaş olmak zorunda değil; çünkü erkek cinsiyetini belirleyen Y kromozomu hücrelerin çekirdek DNA’sından geçiyor.
Genetik Adem’in 120-156 bin yıl önce yaşadığını tahmin ediyoruz. Buna ek olarak bir de insan türü olarak farklılaşmış ilk erkekle kadın var ki onlar da 195 bin yıl önce yaşadı.
İlgili yazı: İnternette teknik takip ve gözetimi önleme rehberi
Kutsal kitaplardaki Adem
Bu dinsel bir konu olduğu için blogumuzun konsepti dışında kalıyor. Bildiğiniz gibi dinsel inançlar sadece o inançlara inanan kişiler için genel geçer hakikatlerdir.
Bilimsel gerçekler ise objektif olarak test edilip kanıtlanabilen ve ister inanın ister inanmayın, bütün insanlar arasında objektif olarak paylaşılabilen nesnel gerçeklerdir.
Örneğin, burçlar kuşağına inansanız da inanmasınız da kutup yıldızının konumu değişmez (kutup yıldızının konumu Yeryüzü’nün yalpalaması gibi faktörlere göre değişiyor).
Yine de kendimizi Adem’den bahseden Yahudilik, İslam ve Hıristiyanlıkla sınırlarsak Ademin genellikle yaklaşık 5700 yıl önce yaşamış olarak kabul edildiğini söyleyebiliriz.
İlgili yazı: Kara delikler ne kadar büyük ve elektron kara delik mi?
Gerçek Adem kökeni
Ancak şuna dikkat edelim: Kutsal kitaplardaki ilk insanın fiziksel olarak ilk insan olduğuna inanarak evrim gerçeğiyle çelişenlerin yanında, Adem’in kutsal kitaptaki dinsel öğretilere inanan ilk insan olarak tanımlayanlar da var.
Bu ikinci yorumu yapanlara göre Adem’in de bir babası vardı. Dinsel Adem konumuz değil ve sadece kafa karışıklığını gidermek için değindik. Geçelim; ama şuna da dikkat edelim:
İlgili yazı: 5 Soruda Paralel Evrenler
Kesin tarihi bilmiyoruz
İlk insanın kesin olarak hangi tarihte doğduğunu bilmiyoruz ve bu yazıda araştırdığımız asıl şey, ilgili sorunun kesin cevabını öğrenmenin mümkün olup olmadığı; çünkü bilmek imkansız olabilir.
En basitinden, bugüne kadar yaşamış olan bütün Homo sapiens sapiens büyükbabalarınızın vesikalık resmini çekip bunları üst üste koysanız Everest dağından iki kat yüksek (17 km) bir kule dikerdiniz. Sanırım en iyisi fotoğrafları yan yana dizmek: Kule devrilmesin ve biz de tonlarca kağıdın altında kalmayalım değil mi? 🙂
İlgili yazı: Mobil İnternette Video İzleme Rehberi
20 bin yıl önceki vesikalık
Şimdi desteden 20 bin yıl önce yaşamış atamızın vesikalığını çekip çıkaralım. Hımm… İnsan. 10 bin kuşak ve 200 bin yıl öncesinden bir fotoğraf çekersek yine insan resmi görüyoruz. Ancak, 1,5 milyon yıl önceki vesikalık insana değil, Homo erectus’a ait (bir zamanlar dik yürüdüğü sanılan ilk insan türüne).
Öyleyse eski insan bilimle ilgili bir efsaneyi daha yıkabiliriz: Homo sapiens sapiens, yani bizler bir canlı türü değil, bir canlı alt türüyüz. Bu açıdan başında Homo olan bütün türlerle genetik akrabayız. Öyle ki 70 bin yıl önce Neandertal insanı ve Homo erectus’la birlikte yaşadık. Sonra onların soyu tükendi ve geriye biz kaldık.
İlgili yazı: AIDS’e Kesin Çare >> Amerikalı doktorlar HIV virüsünü insan DNA’sından sildi
25 milyon yıl geriye gidelim
Resimde insanların da dahil olduğu bütün kuyruksuz maymunların (ape) ortak atası olan Proconsul’u görüyorsunuz. Bunu kuyruklu maymunlarla karıştırmayın (monkey). Bu arada insanların maymunlardan veya maymunların insanlardan türemediğini de hatırlatalım.
Bugünkü kuyruksuz maymunlar (şempanzeler, goriller, orangutanlar vb.) kuzenlerimiz olup insan türünden daha sonra ortaya çıkmıştır. Belki de 2 milyon yıl sonra onlar da zeki bir uygarlık kurarlar. 🙂
İlgili yazı: VPN Engelleme Başladı
Gerçek adem ve memeliler cehennemi
Zamanda 58 milyon yıl geriye gittiğimizde insanlar, goriller, şempanzeler ve kuyruklu makak dahil olmak üzere tüm primatların ortak atasını buluyoruz: Plesiadapis ile tanışın. Bu ağaç canlısı, dinozorların soyu tükendikten sonra ortaya çıktı. Ancak 120 milyon kuşak geriye gidersek:
İlgili yazı: LISA Kütleçekim Dalgalarını Uzayda Arayacak
160 milyon yıl önce
Geç Jura çağında dinozorlarla birlikte yaşayan Juramaia’yı buluyoruz. Kunduz ile fare arasındaki bu kemirgen plasentalı ilk memelilerden biri olarak kabul ediliyor. Ancak 165 milyon kuşak geriye gidince işin rengi değişiyor:
İlgili yazı: Dokuzuncu Gezegen Yok Derken 10. Gezegen Çıktı
300 milyon yıl önce
Bu kez karşımıza geç karbonifer çağında; yani fosilleşmiş kalıntılarının bugünkü kömür yataklarını oluşturduğu karbonifer yağmur ormanları devrinde yaşamış olan bir sürüngen çıkıyor: Hylonomus, yılanlar ve kertenkeleler dahil tüm sürüngenlerin ortak atası. Sürüngenler dinozorlardan önce ortaya çıktı.
İlgili yazı: Çıplak Tekillik: Kara Deliklerin İçini Neden Göremiyoruz?
Gerçek Adem ve evrim ağacı
Dikkat edersek bütün canlı türlerinin atalarının evrim ağacı üzerindeki dallar halinde birbirine bağlandığını görüyoruz. Tıpkı gerçek bir ağaç gibi genç ve ince dallar milyarlarca yıl önceki kalın ve yaşlı ana dallara bağlanıyor.
Buna filogenetik diyoruz; yani canlıların genetik bilimiyle soy ağacının çıkarılması. Ancak, Dünya’da hayat nasıl oluştu yazımda belirttiğim gibi; ilk canlı DNA, RNA ve hatta genlerden önce oluştu. Bu yüzden filogenetik bize ilk canlıyı vermez.
Daha net bir ifadeyle, paleoantropoloji (eski insan bilim) insanların kökenini, evrim ise canlıların nasıl evrim geçirerek farklılaştığını; yani yeni canlıların nasıl ortaya çıktığını gösterir. İlk canlının nasıl ortaya çıktığı ise biyokimyanın konusudur. Neyse, yaşam ağacında geriye doğru devam edelim:
İlgili yazı: Biyoprinter ile Biyolojik Işınlama Geliyor
375 milyon yıl önce
Şimdi 185 milyon kuşak önce yaşamış olan büyükbabamıza geldik: Tiktaalik. Kendisi kurbağalar ve semenderler gibi bütün amfibilerin ortak atası. Muhtemelen denizlerden karaya çıkan ilk omurgalı kara hayvanı.
Tabii Dünyamız 4,55 milyar yıl yaşında ve bugünkü bütün canlıların son evrensel ortak atası da en az 4 milyar yıl önce yaşadı (gerçi Dünya’daki ilk canlı 4,4 milyar yıl önce yaşamış; ama soyu günümüze kalmamış olabilir. Bu yüzden ilk canlı muhtemelen bize başka yıldızdan gelen bir uzaylı kadar yabancıdır 😉 ).
Dolayısıyla bu liste uzar gider; ama biz asıl konumuza dönelim: Dev gibi evrim ağacının içinde yaşayan ilk insan olan büyükbabamızın fotoğrafını nasıl bulacağız?
İlgili yazı: 1 Milyar Yıllık Kayıp Kıtalar Bulundu
İlk dinozor ve ilk sürüngen
Daha genel bir ifadeyle herhangi bir canlı türünün ilk örneğini, ilk bireyini nasıl bulacağız? Homo erectus ile Homo sapiens sapiens arasında kesin bir geçiş noktası var mı? İşte burada büyük bir sorun çıkıyor: Her kuşak anne babası ve çocuklarıyla aynı türe ait.
Kısacası Homo heidelbergensis akşam yatıp sabah kalktığında Homo sapiens olmadı. Tıpkı bebekken bir gecede delikanlı olmadığınız gibi, canlı türleri de bir anda ortaya çıkmıyor. Mutasyonların birikimi ve evrimin kayırmasıyla yavaş yavaş evrim geçiriyor.
İlgili yazı: En Şaşırtıcı Sıcak Buz ve Süper Sıvı Dünyası
Homo sapiens sapiens’in doğrudan atası
Nitekim araştırmacılar daha geçende Fas’ta yaptıkları kazılarda Homo sapiens’e çok benzeyen; ama çene kemiği olarak ondan biraz daha farklı olan ve 315 bin yıl önce yaşamış bir canlı buldular. Bu canlı Homo sapiens ile Home heidelbergensis (?) arasındaki geçiş aşamasıydı.
O yüzden kemikleri ayrı bir canlı türüne sokmak da mümkün olmadı. Öyleyse ilk insan ne zaman yaşadığı sorusunun cevabını verebiliriz: Hiçbir zaman! İnsan türünün yaklaşık 200 bin yıl önce ortaya çıktığını biliyoruz; ama ortaya çıktığı belirli bir gün yok.
Sadece 200 bin yıl önce Homo sapiens’in genetik özellikleri (birkaç yüz bin yılda azar azar ve birikimli olarak değişerek) bizden önceki insan türünden yeterli ölçüde farklılaştı. Böylece ilk insan (!) ortaya çıktı.2
Bu bulgular Homo sapiens’in Kuzey Afrika’da ortaya çıktığını göstermiyor. Bunun yerine Homo sapiens’in atalarının 315 bin yıl önce Kuzey Afrika’ya da yayılmış olduğunu gösteriyor.
İlgili yazı: Kuyrukluyıldız Dünya’ya Nasıl Hayat Taşıdı?
Neden ilk insan yok?
İlk insan olarak tanımlanabilecek bireyi asla bulamayacak olmamızın sebebi canlıların bir gecede evrim geçirmemesi. Bunun olması için Batman ve Superman: Adaletin Şafağı filmindeki Doom canavarı gibi, kolunuz kesilince birkaç saniye içinde yeniden çıkması gerekirdi.
Bu da vücudun çok büyük enerji harcamasını gerektirirdi. Bu kadar büyük enerji de kolunuzu iyileştirmek yerine, sizi yakıp kül ederdi. Kısacası evrim bir gecede gerçekleşmiyor; çünkü canlıların bir gecede değişim geçirecek kadar enerji üretmesi ve kontrollü enerji üretmesi termodinamik yasalarına aykırı.
Yine de hayat evrimden önce ortaya çıktı dedik. Siz de hayatın nasıl oluştuğunu merak ediyorsanız hayatın kökeni yazısını okuyabilir veya yaşamın önce Mars’ta ortaya çıkıp, göktaşıyla Dünya’ya geldiği seçeneğini değerlendirebilirsiniz.
Ancak, bilim insanlarına göre evrende yaşam en erken 9,7 milyar yıl önce ortaya çıktı. Bu olası canlı elbette bizim atamız olamaz; ama varsa evrendeki ilk canlının fosilini bulmak harika olurdu! İstanbul’un yağmurla serinlediği şu günde hepinize meraklı okumalar!
İlk insan hangisi?
1Y Chromosomes Resolves Discrepancy in Time to Common Ancestor
2The age of the hominin fossils
3The Ancestor’s Tale
4The Magic of Reality
Hocam belki cok safiane ve basit bi soru olacak ama bilinc ve irade nasil geldi insana ?
Ne kadar hızlı düşünüyoruz yazısında ve kuantum bilinç yazısında bilimsel olarak bildiklerimiz açısından oldukça detaylı yanıt verdim: Ancak duygu ve bilincin insanlara özgü olmadığını söyleyerek işe başlayabiliriz.
Akıl nasıl geldi? Neden başka hiçbir canlıda zerre akıl yoktur?
Aslında akıl Homo sapiens sapiens’e özgü değil. Uzun vadeli problem çözme yeteneği ilk taş aletleri icat eden ve 3,3 milyon yıl önce yaşamış olan Kenyathropus Platyops’ta vardı (soyu tükendi). O zaman insan yoktu ve teknoloji insan icadı değildir.
Ahlak ve ölüm ile ilgili ne düşünürsünüz? hatta ölümden sonrası için….
Ölümsüz olsak da ahlaklı olmalıyız. Ölümden korktuğumuz için öbür dünya icat etmemeliyiz. Ölümden korktuğumuz için ölümsüz olmamalıyız.
İslama inanan biri olarak yazıyı okurken aklıma gelen, şahsi ancak kısmen dayanaksız bir düşüncem var: hücresel varlıklar olarak evrimleşerek ve türleşerek insansılara kadar geldiğimizi düşünelim; Allah, Adem/Ademoğlu/Ademoğularını işte evrimin belki de 2001: A Space Odyssey filmindeki gibi zihinsel olarak belirli bir evresinde devreye soktu. zira bakara31 de eşya isimlerinin insana öğretildiği geçiyor…bir düşünce işte, geldi yazdım. Bilimsel olarak bakalım nereye kadar geçmişe detaylı şekilde ulaşabileceğiz.
Selamlar. Sizinle aynı durumu paylaşan biri olarak ilginç bir tezden dolayı teşekkür ederim 😀 Ben de bir nehrin kenarında otururken bir kıvılcım yandığını düşünmeden kendimi alamadım. Ama kelimeleri öğretmeyi hiç bu şekilde düşünmemiştim 😀 Teşekkür ederim iyi günler dilerim.
Hocam Peygamber efendimiz son olması, önce ki insan eliyle değişen inanışlara da son verip, düşünün diyen bir Allah’ı anlatır bize sürekli, evirip çeviren bir yaratılma var, ve o iyiye gidiyor, güzele gidiyor, bu adem havvanin her hatasında yanlışa gider,der. Düşünün ve iyiyi yaşatın der. Mutlak olarak, (kesin olan, ölçülen,bilimle olan) o evirmeyi iyiye çıkaran benim der. Allah aşkına İslam’ın hala yaratana teslim olun anlamını, bunu da bilim diye isimlendirdiğimizi ne zaman öğreniriz.. Ha adem, gerçekten düşünsel algıları ilk kim bilinçle kullanmaya başlamış..
Hocam yardım etseniz, geçmişi görüntülesek..
Teşekkürler hocam.
Süper güçlerim yok. Bu yazıda sadece biyolojik ve genetik Adem’i ele aldım. Modern dünya ve hukuk devletinde herkes dini görüşünde özgürdür. Başkalarının özgürlüklerini sınırlamadığı sürece.
Herhangi bir şekilde bilinç, şuur, idrak oluştuğunda otomatik olarak bilme ve bilememe durumu da oluşmak zorundadır. Neyi bilmediğini hiçbir zaman bilemezsin. Neyi yapamayacağını da. Neyi bildiğini bilirsin. Dolayısıyla neyi yapabileceğini de bilirsin. Ama neyi yapamayacağını hiçbir zaman net olarak bilemezsin. Tanrılık ile bilinç aynı anda var olamaz. Olma olasılığı yoktur. Bunu insan farkedebiliyorsa insanı tasarlayan akıllı tasarımcı da mutlaka farkedecektir ve tanrılık iddiasında zaten bulunmayacaktır. Birşeyi tanrı olarak adlandırmamız gerekiyorsa bunun bilinci ve öngörüsü olmayan bir mekanizma olması gerekir. “Seni ben yarattım.” diyen bir bilince ben: “peki seni kim yarattı?” sorusunu sorduğumda bana şayet derse ki: “ben ezelden beri vardım. Ben yaratılmaya ihtiyaç duymam.” Bu durumda bu bilinç bilmiyor zannediyordur ve haliyle iddia ediyordur. Çünkü bilinci var. Dolayısıyla şuurlu bir tanrı olabilir mi sorusunun cevabı hayırdır. Tanrı ile bilinçli davranış bir araya getirilemez. Dolayısıyla varlık alemindeki hiçbirşey bilinçli ve bir karar neticesinde varlık alemine konmuş değildir. Bizim gözlemlenebilir evrende gördüğümüz herşey bir bilinç tarafından yaratıldıysa bunun ilk çıkış noktası bilinçsiz bir an olmak zorundadır. Richard Dawkins de kitaplarından birinde “yaratıcı varsa şayet evrensel süreçte ortaya çıkmış olmalıdır.” der. Yani ya bilimle öğrenmek zorundayız, yok öğrenmiyorsak demagoji üretmekten kaçınmalıyız.
Yazınızda anlayamadığım yerler var. Mesela ilk evrimleşen canlıların temeli bir atadan gelmiyorsa neden benzer şekilde bir evrim göstersinler ki? Bir birinden farklı özelliklerde ve yerlerde yaşayan deniz canlıları karaya çıkınca neden benzeri değişimler yaşasınlar? Yani evrimleşen canlılar bir birlerinden kilometrelerce uzakta olmalarına rağmen kol veya bacak denen yapıya aynı şekilde evrimleşmeleri gerektiğini nerden bilebilirler? Ortak bir ata olmalı ki en temelde aynı özelliklere sahip olup, daha sonra kendi ihtiyaçlarına göre farklı özellikler geliştirmeleri gerekmelidir. Böyle bir düşüncede ise ata deniz canlısının karaya çıkarken kendisinin sağladığı bir uyumsa, bu uyumun doğru olduğunu nasıl bilebiliriz? Ata canlı uyum sağlarken kol yerine dokunaç benzeri bir yapıya evrilmemesi gerektiğini bilecek zekaya mı sahipti? Eğer böyle bir zekaya sahipse neden daha fazla veya daha az kol veya bacak oluşturacak şekilde evrimleşmedi? Fazla sayıda uzuvla evrimleştiğini düşünürsek, hayvanlardaki gibi 4 bacak şeklinde evrimleşince hızlı koşabileceğinin farkına varmalı ve fazla uzuvlarını kullandığı için bu uzuvların yok olmaması gerekirdi,eğer farkına varmadıysa bu uzuvları kullanmamalı fakat 2 ayak üzerinde denge sağlamayı bilmediği için bu uzuvları kullanmak zorunda kalmalıydı. Bu durumda ya ata canlının daha önceden nasıl evrimleşeceğini bilmesi veya bildirilmesi gerekmektedir.
Canlılar termodinamik süreçlerle ortaya çıktılar ve DNA ile RNA’nın ortaya çıkmasıyla genetik ile evrime dahil oldular. Termodinamik ortalama ile benzer şartlar ilk benzerlikleri yaratmıştır; ama evrimden önce bu benzerliklerin tüm canlıların ortak atadan türemesinden kaynaklandığını söylemek mümkün değildir. Hayat evrimden önce benzer canlı formlarını milyonlarca kez (alkalin menfezlerde) ve birbirinden bağımsız olarak yaratmış, Amerika’yı yeniden ve yeniden keşfetmiştir.
yoktan nasıl ortaya çıktı dna. dünyanin ilk oluşumunda yanan bir ateş kuresi oldüğundan bahsediliyor. yanan ortamda hicbir biyolojik canlı yaşamını sürdüremez. ki bahsettığiniz dna ve rna. volkanik bir ateşin içinde sag kalması düşunülemez. sonrasında da birden bire dünya üzerinde tesadüf eseri dna ve rna mi oluştü. ayni ortami labaratuar ortaminda meydana getirebilsek yoktan yere birseylerin ortaya cikacagina gercekten inanabiliyormusunuz. yazinizin basinda bilimsel gerceklerden bahsettiniz kanitlanmis. dunyada insanlik tarihinin baslangici veya nasil olustuguna dair kanitlanmis bir kanun yok. bahsettiginiz tum gerekceler teoridir. ve kanitlanmamistir. bunlari gercek bilim olarak algilayamayiz. suyun 100 derecede kaynamasi gercek bilimdir.
İnançlarınız size sınır koyduğu için anlamıyorsunuz veya analamak istemiyorsunuz.elbette bizde bir maddeyiz bir canlıyız ve varolmadan öncekileri bilmemiz çok zor.
Ama bilim teorilerle çalışma sürdürerek işliyor.işinize gelmeyen bilimsel verileri peçete gibi atsaydık bu bilimsel değil desek bilimde bugünlere varamazdık.örneğin bu tutumunuzu kıtaların kayması,izafiyet,elektron teorilerine gelince sorun yok fakat evrim veya big bang teorisine gelince çöp veya felsefe oluyor öyle mi?
Teoriler çok genis çalışma bütünüdür.bir teorinin bazı özellikleri kanıtlanır bunlardan emin olabiliriz fakat o teori hala teori olarak geçer.
Ve bilime ilgisi olmayan veya bu kanıtlanmış (yanlışlanamamış) maddeleri araştırmamak,görmezden gelmek o kişilere normal geliyor ve teologlar işin içine giriyor.ve kanun olmadığı sürece bunu kendilerine hak görüyorlar.öyle de devam edeceğe benziyor.
Yazıyı zevkle okudum. Ancak bir dip not eklemek isterim. Bilimin de defalarca yanıldığının örneği tarih sayfalarında bolca bulunmektadır. Bilim mutlak doğru degil, bulunulan zaman diliminde eldeki bilgi ve imkanlarla doğru kabul edilendir.
Merhaba yazdığınız makaleyi beğenerek okudum ancak yorumlara geldiğimde hayal kırıklığı oldu
Dincilerin herşeye tanrıya bağlayıp durmadan saçma sorular sorması kanser etti ve sabrınıza hayran kaldım.
Yaptığınız işte yükselmeniz dileğiyle
Ve ayrıca sitenize ssl sertifikası almanız yararınıza olucaktır iyi günler dilerim
Merhaba İbrahim Bey. Rica ederim. Sitede SSL sertifikası var. HTTPS erişimi mevcuttur. Sevgi ve selamlarımla.
Hocam öncelikle yazınız için teşekkürler. İnsanların çoğunun yaptığı yanlış din ile bilimi kıyaslamaları. Din adı üzerinde iman etmektir, kabuldür ve görüştür. O açıdan herkes istediğine inanır. Bilim ise o ana kadar sistematik olarak birikmiş veriler üzerinden ispat yolu ile çalışır. Sözün özü her evrim kelimesinin geçtiği yerde dinsel yorumların veya din konularının geçtiği yere de bilim adamlarının bilim adamı sıfatıyla yorum yapmaması gerektiği kanaatindeyim. Hatta ortalama vatandaşların (konu hakkında bilimsel kariyeri) da bilimi yargılamamaları gerekir.
Nitekim bu yazıda bilimsel çerçeveler içinde kaldım.
Yazıyı okudum. Ve insanların herşeyi maddeye vermek için nasıl debelendiklerini tebessüm ederek gördüm.
1- Bilimsel verilere göre sonradan elde edilen özellikler bir sonraki nesle aktarılamaz.
2- o ilk atalarınız ( benim atam değiller ) şartlara göre evrimleşirken mükemmel bir ölçü ile adeta onlarca doktorun oluşturabileceği zeka ve beceri ile evrimleşmeliler ki – her evrim basamağında- hayatta kalabilsinler. Bu zeka ve beceriyi o ilkel atalarınıza vermek çok bilimsel olurdu !!!
3- DNA ve rna milyonlarca yıl içinde kendi kendine evrimleşemeyecek kadar Bilgi kodu ve düzen içerir – her insanın geçmiş gelecek dahil DNA kodu ayrıdır – bu kendi kendine olamaz olsa idi aynı DNA kodunu taşıyan yüzlerce canlı olurdu
4- yukarıda da dendiği gibi her insan yüzü ve sesi kendine özel olması da Evrimi reddeder aksi halde seslerimiz yüzlerimiz hep aynı ya da en fazla 100 grup halinde olurdu oysa tek yumurta ikizleri bile bir birinin aynı değiller.
Bu maddeleri 20 ye kadar çıkarabilirim.
Benim anlamadığım kolay yolu bırakıp neden zor yolda yürüyorsunuz
Allah ilk Hz Ademi yarattı ve Havva’yı ona Cebrail vasıtasıyla tarımı öğretti vücudunu nasıl kapatacağını hatta ateşi… yoksa herşeyi sıfırdan öğrenmeye kalksaydık o denizden çıkan kurbağa da kalırdık ya da size uyar Evrim’e inanırsak hepimiz diğer hayvanları gibi bir kalıptan çıkmış gibi huyumuz suyumuz bedenimiz hepsi aynı olurduk…. her İnsanın kendine münhasır olmasını evrimi reddeder Her insanı Allah’ın bilerek ve kast ederek yarattığını gösterir !!! Sırf evrim diyebilmek için 4,5 milyon yıl geriye gitmek !!!! Ayrıca fosillerin yaşlarını hesaplarken kullanılan karbon 14 testi de çok Güvenilir değildir yakın tarih için Güvenilir olabilir ama 2000 yılı geçince kelimenin tam anlamıyla atmasyona girer…
Merhaba, argümanlarınıza bilimsel çerçeve içinde verilecek yanıtlar var:
1- Sonradan elde edilen özellikler de yeni kuşaklara aktarılabilir. Bkz. epigenetik.
2- Evrimde en iyiler, en güçlüler ve yeni çevreye kusursuz uyum sağlayanlar soyunu devam ettirmez. Sadece yeterli ölçüde adapte olanlar hayatta kalır. Kaldı ki kusursuzluk nedir? Kusursuzluk bilimsel değil, keyfi bir ölçüttür. Evrim kör saatçi olduğundan kusursuzluk evrimde kriter değildir.
3- DNA zamanla değişir. İnsan DNA’sı insan türünde ortak olmakla birlikte, bireyler arasında genetik ve epigenetik farklar içerir. Nitekim bireyler mavi ve yeşil gözlü olmaktan kanser yatkınlığına kadar birçok farklılığa sahiptir. DNA mutasyon geçirir ve yeni türler de zaten DNA’nın zaman içinde değişmesiyle ortaya çıkar.
4- Tersine insanların farklı yüzlere sahip olması (fenotip çeşitlilik) evrimin en güçlü kanıtlarından biridir. Evrim DNA’nın yavaş ve birikimli olarak değişmesidir. Bu değişiklikler görünüşte fenotip ve daha derinde hormonel olarak kendini gösterir.
5- Karbon 14 testi kesin olmamakla birlikte evrimde tarihleme yapacak kadar kesindir. Örneğin, otomobilinizin hız göstergesi saatte 120 km hızla giderken +/- 5 km hata verebilir. Yine de hız göstergesi otomobilinizi güvenle sürmek için yeterlidir. İnançlar ve kişisel görüşleriniz blogun kapsamında değildir.
Bilgi bilgidir, kabul edersin etmezsin okumak güzeldir ama araba hızı örneğiniz baya komik 😀
Bloggerında belirttiği gibi bu yazı teoloji yazısı değildir.bilimsel veriler ışığında bilmeyenleri aydınlatmak amacı ile yazılmıştır.
Tartışma veya inanç-iman merasiminizi başka yerde yapabilirsiniz.burası aradığınız yer değil.
Helal hocam çok güzel özetlemişsiniz. Ben akademik bilgiye sahip değilim. Ama kendini bilime mahkum edenler de bilsinlerki dün doğru kabul edilen bugün yanlış kabul edilebiliyor. Bilim gerekli ama kör kuyuya atlayıp ordan çıkmaya çalışmakla olmuyor sanırım. Bütünsel olarak hiçbir şeyi ötelemeden var olan herşeyi değerlendirerek bilimsellik devam etmeli diye düşünüyorum. Saygılar.
Bilim aslında kendini objektif deney ve gözlemlerl, kanıtlarla güncelleyebilen tek düşünce dalıdır.
Bilgilendirme ve emeklerinize sağlık.
Kafamızdaki sorulara güzel cevapları sayenizde edindik.
Gelecekteki başarılarınızın devamını dileriz.
Hiç bir Din bugüne kadar Bilime hiç bir katkı sağlamamıştır. Bilim ise Dine kısmen katkıda bulunur. Birbirlerini teyit etmek zorunluluğu yoktur. Çünkü kulvarları farklıdır. Bunu bilmeyenler hem dine hem bilime zarar verirler. Bilim sitelerinden okurların dini sonuç aramaları üzücü. Her taş kendi yerinde ağırdır.
Din ve bilimin birbirine karıştırılmaması konusuna katılıyorum. Öte yandan din bilime veya bilim dine katkıda bulunmamış diyemeyeceğim. Bu ancak Dünya tarihini an be an kameraya almış olan birinin söyleyebileceği bir şey. Ne demek istediğinizi anlıyorum ve kısmen katılıyorum. Öte yandan din ve bilim insanlarının birbirlerini esinlendirdiği bir gerçek. Hiç öteye gitmeyelim: Kopernik hem bilim, hem din insanıydı. Büyük patlama teorisini Georges Lemaître geliştirdi. Kendisi rahipti.
Peki bir tanrı var ise ve o tanrı insanlık tarihini bitirip yeniden başlatıyorsa. Bulduğumuz her kanıt bir önceki insanlık tarihinden kalan kalıntılar ise. Kutsal kitaplardaki bilgiler sadece yakın atalarımız adem ve havadan bahsediyorsa. Kıyamet kavramını bize anlatırken daha önce kaç kıyamet koptuğunu bize bildirmiyor ve her defasında yeni adem ve Havva yaratıyorsa. Birde insanlık tarihinin 20000 yıl olduğunu ve gelişmiş insanlar olduğunu yani dediğiniz gibi insanların 5000 yıl önce tekerlek yapmaya çalışmadıklarını göbekli tepe ortaya çıkardı. Geriye tek bir tez kaldı. İnsanlık tarihi her 10000 yılda sıfırlanıyor ve yeniden başlıyor. Bu benim tezimdi. Teşekkürler
İnsanlığın sıfırlandığına dair bilimsel kanıt yok. Ancak, konuya farklı açıdan bakmak için Evren bir simülasyon mu yazısını okuyabilirsiniz.
şimdi öncelikle teorim hakkında konuşacağım ilk insan yaratıcı tarafından belirli elementler maddeler tarafından oluşturuldu.Ve buna başka bir bölgeden ihtiyacını sağlayacak enerji üflendi.Artık insan düşünebilir ve gereksinimlerini algılayabilecek seviyeye geldi ve istekler oluştu. Ayrıca ilk çiftleşen insanlar tüm insanların genini yani ata geni taşıyor olmalılar.Bu durumda onların yaptığı davranışlar genlerle bize aktarılmış olmalı.Ve ilk insan tesadüf eseri oluşmadı.Belki ilk insan diğer evrenden ya da galaksiden dünyamıza gelen bir uzaylı olabilir.
İnsanların uzaydan geldiğine dair bir kanıt yok. Mevcut kanıtlar evrimi kanıtlıyor. Öte yandan yaşamın Dünya’ya uzaydan gelmesi teorisini şu yazılarda okuyabilirsiniz. Panspermi ve Kozmik Tohumlama.
İlk canlının DNA ve RNA’dan önce çıktığını söylemişsiniz. neye dayanarak bunu söylediniz?
Merhaba Ömer Bey. Bunun detaylarını şu yazılarda bulabilirsiniz: Son Evrensel Ortak Ata (LUCA) ve Dünya’da Yaşam Nasıl Oluştu? DNA ve RNA ilkin kimyasal çorbada rastgele moleküler reaksiyonlarla oluşamaz. Çok karmaşıklar. Öte yandan DNA ve RNA olmadan filogenetik ve dolayısıyla evrim de olamaz. Evrim RNA ile ortaya çıkmıştır. Ayrıca Nick Lane’in Koç Üni Yayınları’ndan çıkan Yaşam Neden Var kitabını okuyabilirsiniz. Teoriyi geliştiren odur.
Nasıl bir bilim adamı “Evrim Gerçeği” diyebilir inanın anlayamıyorum.
Bilim insanları evrim gerçeği der; çünkü evrim bilimsel bir gerçektir. Evrim teorisini bilim insanları geliştirmiştir.
Bunu söylediğinize göre subjektif hocalardan veya din adamlarından bilim öğrenmeye alışkınsınız.
Ancak şu sizi rahatsız etse bile bilmelisinizki evrim bir olgudur ve gerçektir.evrim teorisi ise farklı bilim insanlarının üzerinde çalışdığı 160 senedir bilgimize bilgi katan, zannetiginiz gibi rafa kaldırılması mümkün olmayan bir çalışma alanıdır.farmotoloji,tıp,biyoloji ve bircok bilim dalı bu konudaki bilgiler ışığında ilerleyebilmektedir.bir balinanın neden böyle bir yapıya sahip olduğunu ve nasıl buralara geldiğini sadece evrim ile açıklayabilirsiniz.tüm canlıların milyonlarca yıldır değişmediği ve pat diye varoldukları görüşü düz dünya görüşünden daha zayıf ve tutarsızdır.
Yazımın düzeltilmiş güncel halidir yukaridaki halinde bir kaç eksik bilgi mevcut ve düzeltme imkanı bulamadigimdan dolayı güncel haliyle yeniden paylaştım
Evrime değilde doğal seleksiyona ( yaşadığı ortama uyum sağlama ) inanan biri olarak sizden aklıma takılan şu sorumun cevabını istiyorum, herşeyin ama herşeyin de çok öncesine gidersek ilk canlı ( bir irade, idrak ve karar verebilen ) türünün idda edildiği üzere nasıl evrimleştiğinden önce yine idda edildiği üzere modern bilimin adına evrim denilen sürecin neden başladığı ile ilgili herhangi bir çalışması varmı? varsa önerebileceginiz bir kaynak yazabilirsiniz çünkü söz konusu yaratılış olunca bilim insanlarının ekseriyeti maalesef yolu kısaltmak için kestirme yollara ( evrim ) başvuruyor, bilim insanları, ilk canlı türünün ortaya çıkmasından sonraki milyonlarca yıllık süreçte geçirdiği fiziksel ve biyolojik değişikliğe evrim diyor ama ben ve benim gibi düşünen insanlar daha da ötesini düşünüp bir sebepten dolayı ( buna sebep olan şeyin ne olduğunu nedense hiçbir bilim insı net bir cevap veremiyor ) o kendi kendine karar veremeyen herhangi bir idrak ve akıldan henüz yoksun olan canlının evrim geçirmeden önce büyük patlamayla oluşan evrende ortaya çıkan farklı gaz ve kimyasal bileşenlerin zamanla birbiriyle tepkimeye girerek oluşturduğu uygun ortam neticesiyle ortaya çıkardığı ilk canlı türünün milyarlarca yıllık süreçte meydana gelmesine sebep olan bu şartların gerçekten tesadüfen oluşup oluşmadığı sorusu. Cevaplarsanız çok memnun olurum saygılar ve sıkı bir takipçiniz olarak yeni yazılarınızı okumayı dört gözle bekliyorum
insan evrimleşerek bugunki yeteneğine kavustu diyelim. İnsanoglu göbekli tepeden buyana teknoloji kullanıyor. Agacları kesmek icin calmak tasından balta yaptı gıdaların muhafazası icin çömlek üretti cam üretti demiri bakırı kurşunu işledi elektiriği buldu motoru içad etti. Tüm bu teknolejik gelişiminde ihtiyac duydugu elementleri yoktanmı var etti yada insan zekası evrimleşirken ihtiyac duyacagı bu elementlerde bizlerle beraber evrimleştimi ? Yada insanoglu dünyaya indiğinde onun zekasına uygun olarak ihtiyac duyacagı her şey zaten yüce yaratan tarafından yeryüzünde yaratılmışmıydı?
İnsan teknolojiyi insandan önce türeyen atalarından öğrendi. Onlar da teknolojiyi kendi başına icat etti.
Nasıl dini inançlarda hurafeler varsa bilim insanlarında da bazı hurafeler var, yani düşünsel yapısına göre cevaplar arıyor. Evrimi net şekilde kanıtlasak da insanlar refah ve huzura kavuşup, savaştan vazgeçip, adalet dağıtacak mı? Yolculuk nereye varacak?
Resahi kullanıcısının sorusunu cevaplamamışsınız, ilk canlı nasıl oluştu?
İlk cümlenizdeki hurafe iddiası argümanınızın devamıyla mantıklı bir şekilde bağlanmıyor. Gerçek Adem yazısında boş inanç yok; çünkü sadece bilimsel kanıtlar ele alınmıştır. Hurafe bence öyle dediğiniz anda başlar. Sizce öyle olabilir ama aynı zamanda bilimsel gerçeklere de aykırı olabilir. Bu yazının konusu insan türünün etik olmayan davranışlarıyla yol açtığı varoluş riskleri ve insanlığın geleceği değil. Bunun için İnsanlar Gelecek 100 Yılda Nasıl Evrim Geçirecek? ve İnsanların Soyu Ne Zaman Tükenecek? yazılarına bakabilirsiniz. İlk canlının ortaya çıkışıyla ilgili olarak Dünya’da Yaşam Nasıl Oluştu ve Gelişti?, Uzayda Silisyum Tabanlı Yaşam Var mı?, Panspermi: Dünya’ya Yaşam Uzaydan mı Geldi?, Kozmik Tohumlama: Yaşam Uzaydan mı Geldi? ve İlk Canlı ve Ortak Ata LUCA Ne Zaman Yaşadı? yazılarına bakabilirsiniz.
Güzel ve öğretici çalışma olmuş. Kutsal kitaplardaki Adem bahsinize düzeltme veya eklemelerle katkıda bulunmak istiyorum.
Kuran Adem’in yaşından bahsetmez. Hristiyanlık gibi evrenin yaşın hakkında da rakam veya tarih vermez. 5700 sene önce yaşadığı iddiası Hristiyan veya Yahudilik kaynaklıdır. Adem’in eşinin Havva olduğu veya Adem’in kaburga kemiğinden yaratıldığıda Tevrat’ta yazar. Kuran’da Havva diye biri geçmez. Adem’in “nefsin vahidetin (ilk kaynak, cevher)” den ve eşinin de “nefsin vahidetin” den yaratıldığını söyler. Yani Adem ve eşi aynı kökten yaratılmıştır.
Maalesef ne evrim teorisini ne de İslam ı bilmedikleri için reddeden Müslümanlar çoğunlukla. Ama aksini savunanlar da var. Caner Taslaman, Mustafa İslamoğlu, Mustafa Okuyan, Süleyman Karagülle, Mete Firidin gibi. Daha ilginci bin sene önce evrimden bahseden Müslüman alimler vardı. El Cahiz (776-868), Tusi, Razi, Biruni, İbn-i Haldun gibi (https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-47414410. )
Kuran a göre Adem in bir babası yok. Çünkü Kuran da “Adem’in yaratılması İsa’nın yaratılması gibidir” yazar. İsa’nın baba olmadan doğduğunu biliyoruz (Kuran da İsa dan bahsederken İsa yerine ısrarla Meryem oğlu İsa der).
Merhaba Turgay Bey, emek harcayarak hazırladığınız bilgilendirme notu için teşekkür ederim. Yorumunuzu bilgi içerdiği için yayınlıyorum. Ancak, Gerçek Adem yazısında Kuran veya belirli bir dinden değil, sadece bilimsel gerçeklerden söz ediyorum. Bu sebeple Adem isminin hangi kitapta geçtiğini belirtmedim.
Çok önemli. Evrim ağacında neden BİTKİLER yok? Varda ben mi göremedim. Çıldırcam… O resimde tüm canlılar var, bitkiler neden yok????
İnsanlar bitki değil, hayvan. Bu sebeple bitkilerle ortak atamız neredeyse 4 milyar yıl önce yaşayan Son Evrensel Ortak Ata’ya kadar (LUCA) gidiyor. Bu yazıda konuyu dağıtmamak için eklemedim.
Kozan bey, olur mu sonuçta aynı dünyada elimizdeki bilgilere göre yaşam tek hücreden başlamadı mı, iki hücre oldu, çoğaldı, bitkiler, deniz hayvanları, deniz böcekleri falan oluşmaya başladı. Evrim ağacında 4milyar yıldan başlamış, burada BİTKİLER dışında, BÖCEKLERde yok… Bu evrim ağacının daha güncel DOĞRU hali varsa onunla değiştirilmesi gerek, dimi… Sitenizi yeni keşfettim, çok güzel site, eğlenceli anlaşılır, görsel olarak yazmanız çok AKILDA KALICI oluyor..
AYIN YÖRÜNGESİ eliptik değilmiş, ayçiçeği gibi kısmı gibi uzaklaşma yakınlaşma şeklindeymiş, bu konu sitenizde var mı? Yoksa görsel olarak resimli olarak acil konuyu işleminizi isterim. iyi çalışmalar. Uzaklaşma yakınlaşma km farkı çok mu az hep eliptik çiziyorlar, eğer fark fazla ise günümüze bu hatalı çizimlerin düzeltilmesi gerek artık.
Merhabalar Kozan Bey, blogunuzu maalesef geç (sadece bir hafta önce) keşfettim ve kısa sürede müptelası oldum, elinize, kaleminize, emeğinize sağlık. Yalnız okuduğum onca yazınızdan sonra ilk defa bu yazınızdan tam tatmin olmamış hissettim, ufak bir eleştiri olarak belirtmek isterim, şöyle ki, yazının ana konusu insan ama daha tam bunun hakkını veremeden diğer türlerdeki atalarımıza uzanmışız gibi, ama onlara gelmeden soyu tükenen diğer insan türlerine de yani diğer homolara da değinseniz daha yerinde olmaz mıydı? Bizler homo sapiens olarak maksimum 200 bin yıl geriye gidebiliyoruz, ama alet yapabilen ve kullanabilen akıllı hayvan türü olarak diğer homo/insan türleri ne kadar geçmişe uzanıyor o kısmı eksik kalmış, bildiğim kadarıyla 3-4 milyon yıl öncesine kadar uzanan insan iskeleti veya kemik fosilleri bulunmuştu çünkü. Sevgi ve saygılar.
Elinize emeğinize sağlık.çok yararlı bir yazı olmuş.genelde böyle bilim içeriklerinde vasıfsız dini yorumlara pek rastlanmaz fakat bu yazı biraz öne çıktığı için burada bolca var.fakat aldırış etmeyin böyle insanlarla ugraşmak kesinlikle atp kaybı.tecrübe ile sabit.
buarada yazdığınız şeylerin hepsini neredeyse okudum , teşekkür ederim paylaştığınız için, Allah razı olsun.
Insandan ne anladiginiza bagli olarak bu konuya yaklasmalisiniz. Insani et kemik olarak mi sadece dusunuyorsunuz yoksa bilinc sahibi bir varlik olarak mi. Ilk insanin var olabilmesi icin yani daha dogrusu o canliya insan diyebilmek icin neokorteks yani beyninde yeni kabugun var olmasi lazim. Bu sekilde zsten sizlerin yanlis sekilde insan diye nitelediginiz bir cok canli tanim disinda kalir. Bu nedenle siz ilk insana ancak bilissel devrin ne zaman basladigi ile ulasabilirsiniz. Gobeklitepe kesfi mesela bu anlamda bu tarihi sanilandan epey geri goturulmesine neden oldu. Ilk bilincin bir ortaya cikis tarihi var. Bilincin ortaya cikmasi da asama asama olmadi. Cunku beynin yapisi buna engel ve bilinc evrime tabi degil. Zira bilincin ortsya cikmasi icin neokorteksin kucuk bir bolumu tum bilissel islevleri saglayabilir kazandirabilir. Bilinc ya vardir ya yoktur. Ara bir asama olamaz. Bu nedenle bilincin ortsya cikisi anlaminda adem bellidir ve bilinc onunla baslamistir. Bilincin hayvan beyinlerinden farkini niceliksel olarak gorenler yaniliyorlar. Insan bilincinin ozunde zeka yoktur. Zeka dedigimiz olgu bilincin ozu degil yan urunu misali birseydir. Mesela insandaki matematiksel islem yapma durumu bilincin belli yonde kullanilmasi ile ortsya cikar. Yoksa ortada sayisal islem yapan bu anlamda sayisal bir zeka falan yoktur. Hepsi bilincin urunudur. Bilinc ise hayal gucune dayanir. Isterseniz arastirin hayal kurabilen bir hayvan bulmaniz mumkun degildir. Ne bugun ne gecmiste.
slama inanan biri olarak yazıyı okurken aklıma gelen, şahsi ancak kısmen dayanaksız bir düşüncem var: hücresel varlıklar olarak evrimleşerek ve türleşerek insansılara kadar geldiğimizi düşünelim; Allah, Adem/Ademoğlu/Ademoğularını işte evrimin belki de 2001: A Space Odyssey filmindeki gibi zihinsel olarak belirli bir evresinde devreye soktu. zira bakara31 de eşya isimlerinin insana öğretildiği geçiyor…bir düşünce işte, geldi yazdım. Bilimsel olarak bakalım nereye kadar geçmişe detaylı şekilde ulaşabileceğiz.
Yıllardır düşünüp bir türlü ifade edemediğim şeyi ifade etmişsin, teşekkürler.
hocam merhabalar ben lise 3 sınıf öğrencisiyim geçen seneki coğrafya öğretmenimiz anlatıncaya kadar ben insanların homo türünden geldiğimizi bilmiyordum ve o öğretmenimiz bize bu konuda bilgi verdi diye ateist diye dışladılar okulumdaki arkadaşlar ve yeni gelen öğretmenler nedense bu tarz konulara dahil olmak bilgi vermekten bizlere çekinmekte aslında anlatılması ve öğrenmemiz gereken konu olarak görüyorum şahsen ben türkiyede yaşıyorum burdaki insanların çoğu müslüman ve kutsal kitaba inanılmakta aslında türküm ama ben ise diğer insanlar gibi nedense düşünmüyorum yani insanlar evrim geçirip bu kanıtlanmışsa kutsal kitaplarda günümüze kadar evrim değiştirmeden gelemez diye düşünüyorum ama ben sadece bilime karşı aşırı saygınlığım var bana ateist diyorlar ama ateist falan değilim hiçbir inancım yok aslında ve bütün din kutsal kitaplara saygı duyuyorum bu tarz konular ilgimi çekiyor ve çok araştırıp sorguluyorum bazı arkadaşlarım ise dalga geçiyorlar saçmalama falan diye ne yapacağımı bilmiyorum en son çareyi okulumda ki din öğretmenimle konuşmak olarak gördüm ama o da inanmadığın birşeye de seni inan diye zorlayamam dedi daha sonra tıkanıp kaldım derken babamla konuştum ve düşüncelerimi paylaştım babam ölümden sonra var olacağımızı ama hayatta birer hayvan olarak devam edeceğimizi söylemekte ve ailem istediğime inanıp inanmamak bana kalan birşey olduğunu söylüyorlar kafam iyice karıştı ve ben sadece bilime karşı önem gösteriyorum ne doğru ne yanlış gerçekten arada kalmış biriyim
Bilimsel gerçekler kanıtlanmış tek doğrulardır. Bunlara inanmasan da gerçektirler. Evrim teorisini bilim insanlarından okursan kafa karışıklığın gider. Bilimsel gerçekler sana söylenen birçok şeye aykırıdır. Peki bu sence neyi gösterir?
Maddenin yani atom ve moleküllerin akıllı olduğu bu güne kadar ispatlanmadığına gerçek ve akli olan da bu olduğuna göre her hayvan kendi yapısına ne yapısına göre ne yapacağını biliyor ve yapıyor İnsanda öyle. Peki akıl nereden geldi? Oda kendi kendine var oldu öyle mi. inanalım mi?
Evrim geçirdi. Zamanla ortaya çıktı ve gelişti.
Bir sonraki evrimimiz yapay zekaya duygu yüklemeyi başardıklarında başlayacak sanırım. Ama benim kafama takılan tek soru; ölüm dediğimiz şeyden sonra olanları bulabilecekler mi?Yani bilinç mi bizi hayatta tutan? Bilincimizi aktarmayı başarabilirsek, başka bir bedende aynı duygular ile yaşamaya devam etmeye başladığımızda , şimdiki bizler ilkel varlıklar mı olacağız. Bizler bunların cevaplarını asla bilemeyeceğiz. Bu yüzden, yaşamayı başarabilmek için dinsel duygulara ve bilinmeyeni bağlayacak bir sonuca ihtiyacımız var. Ve varoluş amacımızı bulana kadar, bir yaradanımız olduğunu kabul etmeye devam edeceğiz. Herşey tesadüfle bile başlamış olsa bu tesadüfün gerçekleşmesini sağlayan en üst şey var. Ve bu 1 tane. Öyle olmak zorunda. Evrenin ötesine ulaştığımızda, bir evren daha olduğunu, daha ötesinde bir evren daha, bir evren daha…Bunun sonu yok. Sonsuzluk teorisi. Bilimin hiçbir zaman sonunu bulamayacağı bir yaratıcıya ulaşma çabasını çok gereksiz buluyorum. Ayrıca yaratıcının bir insan ile bize ulaşma çabasını daha da gereksiz buluyorum. Evet din insan için gerekli. Toplu yaşamın kuralları olmalı. Bir düzen olmalı. Göbeklitepe 12.000 yıl öncesi bile bunun böyle olması gerektiğinin farkına varmış. Bu insan bilinci, hayatta kalmak için ve düzen kurmak için evrimi öğrenmemize gerek yok. Evrim araştırması ancak gelecek için yararlı olan bilgilerin bulunması ve bunların kullanılması ile değerli. Ölümsüzlüğü yani bilinç naklini gerçekleştirdiklerinde farklı arayışlara girecek bilim insanları. Çok fazla yazacak şey var, fakat buraya satırlar yetmez. Aklımdakileri kısaca belirttim. Sayfanızı meşkul ettiğim için kusura bakmayın:)))
Emeğinize sağlık çok teşekkürler… Yapıcı eleştiriler dışında calismayi yetersiz bulanlardan daha yeterlisini yaparak paylaşmalarını rica ediyorum!
Ne yalan söyleyeyim, yorumların böyle olacağını tahmin etmiştim. Histoloji hocamın bile derslerinde açıkça ortaya koymasına rağmen, evrime inanmadığını duyduktan sonra bu işin içinden nasıl çıkarız inanın bilmiyorum. Birisi propaganda yapmış, virüs gibi yayılmış gibi hissediyorum. Ben de İslami inanca sahibim ancak merak edip araştırınca dine ters herhangi bir olgu göremiyorum. Emeğinize sağlık.
Merhaba “Bilimsel gerçekler kanıtlanmış tek doğrulardır.” cümlesi çok dikkatimi çekti. Ben evrimdir yaratılıştır vs. bunlardan çok bahsetmek istemiyorum. Konumuzun biraz uzağında ama benim bir araştırmam oldu bilimsel olarak işin içinden çıkamadım. Nil nehrinin kaynağını yani ilk çıktığı yeri biraz araştırdım. Cebeli Kamer diyorlar bir dağdan çıkıyormuş. Ve yüzyıllardır hep akıyor. Bir çok insan o nehirden faydalanıyor. Ve çıktığı ve aktığı yerde bildiğin çöl. Bu bölgeye doğru dürüst yağmur falan da yağmıyor. Yani bilimsel olarak şöyle düşündüm. Buradan 6 ayda akan su miktarını hesaplasak dağın tamamı su olsa biterdi. Dağın altındaki su mahzeni dağın 6 da 1 civarındaymış. Yağmur da yağmıyormuş oralarda çok. Bir de yağsa bile çöl ortamı olunca su mahzene gitmeden susuz kalan toprak onu hemen emiyor bir şey kalmıyormuş. Bilimsel olarak bir türlü suyun kaynağına ulaşılamamış şimdiye kadar. Şimdi bu gözümüzün önünde halen var olan bir gerçek. Bilim bunda ispat kanıt bir şey koyamıyor ortaya. Bir de bu piramitler var yapımıyla ilgili bir sürü teori var hepside mantıklı geliyor ama hangisi doğru kafam karışıyor açıkçası. Bir de aklıma bir şey daha takıldı geçenlerde. Biz yemek yiyoruz ya midemizde onlar hazmedildikten sonra ayrışıyor emilimler falan oluyor. Mesela fosfor göze gidiyor. Kalsiyum dişe gidiyor. Acaba tersi olsaydı gidecekleri yerleri karıştırsalardı halimiz ne olurdu acaba. Bunların gideceği yeri nasıl biliyorlar onlarda farklı bir mıknatıs falan mı var acaba. Ya buna benzer bilimin göz önünde olupta çözemediği 1 milyon mevzu varken 1 milyon yıl öncesine ait bu kadar kesin bilgi bilim kanıtı diye ortaya konması bana çok inandırıcı gelmiyor. Bu söylediklerim dini falan değil yanlış anlamayın. Sadece bilim deyip 1 milyon yıl öncesine ait bilgiyi kesinmiş kanıtlanmış gibi sunulması bana çok bilimsel gelmedi. İnsan 1 milyar yıl öncesini bu kadar net biliyorsa şu dökülen saçlarımıza bir çare bulsun. Bir de şu korona var ya mafetti valla dünyadaki toplamı 5 gr değilmiş 5 milyar insanı huzursuz etti. O da evrimleşiyormuş. Sonunda insanımsı bir şey olur mu acaba 5 milyar yıl sonra. Bende deli sorular var bilimsel olarak çözüm bekleyen son umudum sensin hocam. Bir de bu ölüyor insanlar ya ölümden çok korkuyorum yok mu çaresi hiç ölmesek. Bir de bu uzaydaki diğer kankilerle bir iletişim kuramadık halen. Onlar halen evrimleşemediler galiba. Bizden önde olsalardı onlar bizi bulurdu herhalde. Bir de bu bizim güneşimiz çok kafama takılıyor milyarlarca senedir yanıyor tükenmedi bir türlü. Dünyada petrol bitesi oldu. Soru çokta sınırları çok zorlamayayım yoksa uyuyamam şimdi sabaha kadar.
Yağmur suyu yeraltına iner vce suyu tazeler. Ona bakarsınız Ayder Yaylasında da Ayder deresinin kaynığı var. Kar suyarı ve yeraltına akan yağmur suları… Öte yandan artezyen kuyşularıyla Nevada’da olduğu gibi yeraltı sularını kurutursanız pınarlar bile kurur.
“Yazınızı ilgiyle okudum.
Bazı notlar düşmekte fayda var.
1- Bilimsel denen herşey doğrudur anlamına gelmez. Bilim adına yapılan hataları biraz araştırmak yeterlidir.
2- “evrim teorisi” adı üstünde bir teoridir, ve bazı çevrelerin din haline getirdikleri bir teoridir. Farklı düşünen veya konuşan aforoz edilir.
3- Evrim vardır fakat türler arası geçiş yoktur, her tür kendi içinde evrimleşir. Balık balık olarak evrimleşir, sürüngen sürüngen olarak, kuş kuş olarak, bitki bitki olarak evrimleşir vs insan da insan olarak evrimleşir. Maymundan türeme diye birşey yoktur.
3- Canlıların tesadüf olarak oluşması ise masaldan ibarettir.
4- Daha 100 yıl öncesinin tarihinde bile yüzlerce çelişkiler ve bilinmezler varken 100 000 yıl 1 milyon yıl öncesini çök iyi biliyormuşuz gibi yapmak tarih açısından hiçbir anlam taşımaz, bilimelsellikle de örtüşmez.
5- Bizim atamız olan Adem Dünyaya geldiğnde Dünyada Homo Sapiens olmayan insansıların olduğu söylenebilir. Tek bir Adem değil Ademlerin olduğu bulunan isketlerden anlaşılabilir.
6- Bilim ve din fanatiklik olmadığında birbirine ortak noktada buluşabilirler.
7-Bilim diyerek her inançlı inasanı bağnaz görmekten vazgeçilmeli, bilim sadece dini inca sahip olmayanların tekelinde değildir. Bilim bir din haline getirilmemeli.
8- Fikirler paylaşılmalı ki doğruya ulaşılabilsin.
Saygılar
Khan”
şekninde 04.12.2020 tarihinde yorum yazmıştım yayınlanmadı.
Herşeyi bırakıp bana sudan yağdan proteinden oluşan beyin in elektrik sinyallerini nasıl görüntü sese vb.dönüştürdüğünü, bunu algılayan varlığın o et beyin olduğunu hangi açıklama yaparbilir.bunu karaciğer niye basaramiyor.bir spermin nasıl akıllıca yumurtayı bulup dolledigini hangi bilinçle bunu yaptığını.. DNA denen komplex bir yapının tesadüfen oluşup sonra balık sonra at attan deve domatesten insan halini aldığını.. Ve tüm bunların basit bir tesadüf sonucu olduğunu.. Gözüme giden sinirlerddn elektrik sinyali gidiyor okadar fizik kuralı işliyor.maddnin aslına ulaşılamıyor belki bir simülasyon da yaşıyoruz.. Ama ne kadar basit tesadüf !
Bunun için biyoloji bölümünden mezun olup ders kitaplarını okuyabilirsiniz. Öğrenmek için bütçe ayırıp çabalayın. bana anlat diye ayar vermekle olmaz bu işler. Kimse sizin köleniz değil. Önce öğrenmeyi ve eğitimin önemini öğrenin. Sonra öğrenmeye istekli olun. 🙂
Baştan sona bilimden bahsetmişsiniz ama evrim kanıtlanmış bir bilim değil adı üzerinde teori sadece o yüzden anlattığınız çoğu şey havada kalıyor
Evrin kanıtlanmıştır. E. Coli’ye bir bakın. Genetik olarak kanıtlanmış bir teori. Fosile bile gerek yok. Corona virüsü bile gösteriyor. Mutazyon geçiriyor! Kanıtlanmamıştır diye afaki konuşunca akan sular durmuyor maalesef. Zaten bir şeye sırf dinime uymuyor diye inanmamak olgun bir tavır değildir. Bilimsel kesinlikle değil.
Bilim ihtimallere yer verir. Ben de bir müslüman olduğum için meseleyi islami terimlerle ifade etmek isterim.
Öncelikle bilimin de keşfidir ki ihtimaller söz konusudur. Bu ihtimaller dahilinde bir Allah’ın var olması mutlak güç ve tüm bilginin rakipsiz olarak Allah’da bulunup başka hiçbir şeyin olamamasını getirir. İşte bu ihtimal ele alındığında Allah’ın Kur’an’da bize beyan ettiği “ben ol derim olur” şeklinde yaratıma sahip olabildiğini de ispat eder. Bu durumda Cenneti var etmiş sonra bizim ilk atamız olan Adem’i var etmiş olması da kaçınılmaz. Sonrasında Adem’in dünyaya intikali. İşte sorular bence burada başlıyor.
Soru 1 – Atamız Adem Cennetten Dünya’ya nasıl intikal etti? Acaba Cennette bilgide çoktu da intikal için bir araç mı üreterek Cennetten çıkması emrine itaat etti? Yoksa son Peygamber gibi miraç hadisesindeki gibi bir şekilde fizik kuralları hiç edilerek mi seyehat etti?
Soru 2 – Bu seyehatte atamız Adem uzaydan mı geçti yoksa bizim henüz keşfedemediğimiz başka bir yoldan mı geldi dünyaya.
Soru 3 – (Bu evrimcileri biraz daha düşünmeye zorlayacaktır) Eğer Allah’ın yaratım metodunda evrim varsa neden evrimi dünyada arıyorsunuz? Herşeyin daha çok ve daha verimli olduğu yerde, Cennette evrim süreci ilerliyorsa? Bu durumda meleklerin dünyadan toprak alıp Cennette atamız Adem’i Allah’ın emri üzere üretmesi ancak bunun tıpkı evrimdeki gibi aşamalarla olması mümkün değil midir? Bu durumda islamdaki anlatıma göre Hazreti Adem’in kafasını melekler üretemiyor. O zaman tıpkı bir meteorun dünyaya çarpması gibi bir hal ile Allah Hazreti Adem’in kafasının oluşması için belki de bir virüsle çarpışmayı sağlıyor olabileceğini neden düşünmezsiniz?
Tüm bu sorular büyük olasılığın altında olabilecek alt olasılıklardan bazıları. Ancak unutmamak gerekir ki büyük olasılık varsa ki görünen o ki var, bu durumda akla aykırı olarak Hazreti Adem’in yaratılışı da inanmak durumunda olduğumuz yegane olasılık olarak karşımıza çıkıyor. İşte bu olasılığa inanana kadar keşfettikçe sayısını bilemeyeceğimiz kadar çok olasılığa inanır dururuz eğer islamı olduğu gibi kabul etmezsek.
Evrim yerine bu kesin olasılığa inanmak yegane doğru olandır.
Merhaba Zafer Bey. Paylaşım için teşekkürler. Emeğe saygı olarak yorumunuzu onaylıyorum. Paylaşımlarınız bilimsel değil, dinsel. İnanıp inamamak kişiye kalmıştır. Blogda sadece bilim ve felsefeye odaklanıyorum.Biyolojik olarak ilk insan bile yoktur. Bakınız. Çoklu Adem.
Bir bugün hücre bile DNA sayılırken ki günümüzde hayvanlar vede insanlarda ki insan hücre siz olmuyorsa peki geçmişte hayvanlar vede insanlar nasıl DNA sız RNA siz nasıl meydana gelmiştir evrim geçire geçire diyorsunuz ya peki geçmişte vede günümüzde hayvanlar bitkiler vede insanlar varsa bunlardan hangisi hangisine karışmıştır ki hala insanla insan DNA su karışıyor yarı yarıya biraz anneden biraz babadan DNA alıyor ortaya başka bambaşka karışım ortaya çıkmıyor diyelimki iki hayvan karışımı yazmışsınız makalede tekrar çıkan sonuç Farklı demişsiniz mesajla fare vede sincap demişsiniz resme baktığımda fareden başka resim göremiyorum ki sincap ön ayakları küçüktür arka gövdesi farklıdur fare ise tamamen düzdür tıpkı reesimdeki gibi diyelimki bu ikisi karışımı peki neden karışım ortaya olması gerekli değişimiydi hani diyorsunuz ya ilerde çok farklılıklar çıkacak diye bunun olması için günümüzdede olması gerekli geçmişte nasıl karışım olduysa günümüzdede olması lazım ki olmuyor her ırk canlı kendi arasında birleşiyor baktığınızda bir mantık var sizinkisi ise yazdıklarınız bir mantıga oturmuyor fikirlerinizi mantıkla karıştırmaya çalışmışsınız ama olmamış eger Farklı inanışta iseniz anlarım fakat bilim mantıksal deneylerin vede fikirlerin sonucudur ki hep insanı yaşatır bir fikir olduğu zaman araştırılır
Bunun için LUCA yazımı okuyabilirsiniz. Abiyojenez. Canlılar cansızdan türer ve ilk canlılar evrim geçirmiyordu.
Ee peki biz evrim gecirmyecekmiyiz bizim de daha üstün bı varlık mi gelecek yoksa çok üstün sanıp kendimizi sonumuzu mu getireceğiz hangisi sen 100 bin yıl önceyi biliyorsanız 1 gün sonrasini da bilmeni bekliyorum
Kahin değiliz ama tahminlerimiz var. İnsanlık Önümüzdeki 100 yılda Nasıl Evrim Geçirecek?
Adem Havva meseli ve homo erectus arasında bir bağlantı var. Düşünmek ister misiniz biraz?
“Bildiğiniz gibi dinsel inançlar sadece o inançlara inanan kişiler için genel geçer hakikatlerdir.
Bilimsel gerçekler ise objektif olarak test edilip kanıtlanabilen ve ister inanın ister inanmayın, bütün insanlar arasında objektif olarak paylaşılabilen nesnel gerçeklerdir.”
Bunu demişsiniz yazınızda.Bence felsefenin değeri burda anlaşılıyor. Bilim dediğiniz şey hakikat mı gerçekten? Bence bunun cevabı bilmiyoruz. Mesela bilim de en çok bilinen şey ne en çok kanıtı olan şüphe edilmesi imkansız şey ne? Diyelim ki dünyanın dönmesi. Size soruyorum nerden biliyorsunuz bizi yaratan üstün bir uzaylının bilmediğimiz bir nedenden dolayı dünyanın döndüğünü zannetmemiz için gerçekte dünya dönmemesine rağmen dönüyormuş düşüncesine kapılmamıza neden olacak sahte deliller üretip bizimde o sahte delilleri bulmadğımızı? Veya belki de dünyanın yaşı bazı hıristiyanların dediği gibi 6 bin yıl ama şeytan imandan etmek için fosilleri toprak altına koydu diğer delilleri yarattı? Bu bakış açısına felsefe ve mutlak şüphecilik denir. Bana kalırsa bilim de hakikate götürmeyebilir. Bilimin tüm kanıtlarına teorilerine kanunlarına rağmen hala asla %100 değildir.Bilimde bir inançtır ama diğer inançlardan daha makul.
Öncelikle bilim hakikatı arar ve bulur demedim. Sözcükleri dikkatle seçerek nesnel gerçeklik dedim. Bilim geçerli önermeleri açığa çıkarır ve gerçekle ilgilidir. Hakikat felsefede başka bir şey. Bilimsel yöntemi birçok yazımda anlattım. Onlara da bakabilirsiniz. İlk aklıma gelenler Varlık Nedir ve Nesneler Gerçek midir, Evren İnsanlar için mi Yaratıldı ve Fizikte Tanrı Var mı?
Anlatmaya çalıştığım şey tam da bilimin göstermeye çalıştığı nesnel gerçeklik dediği bilgilerin aslında gerçek olmayabileceği. Siz gerçekle hakikati kavramsal olarak ayırarak bilimin sunduğu bilgilere benim yaptığım eleştiriyi bilimin kapsamı dışında sayamazsınız. Benim eleştirim sadece hakikat için değil bilimin bulmaya çalıştığı gerçeklik ve doğru kavramları içinde.
“And olsun biz insanı (Âdemi) çamurdan (süzülmüş) bir hulâsadan yarattık.” (Mü’minun, 23/12)
Âdemi’in ise MÖ 3761 de yaratıldığı, söylenir. Bu da Âdem’den günümüze kadar 5780 yıllık bir geçmişin olması demektir.
Eeee..!!! Peki Adem ile Havva’dan olduysak”neden 2 tane değilde 4 tane kan grubu var”???
Eeee..!!! Peki Adem’in 5780 yıllık bir geçmişi varsa.Şanlıurfa’da bulunan.Göbeklitepe’deki M.Ö 11000 yıl önceki yaşayanlar kim…!!???
Cevap verirseniz sevinirim şimdiden teşekkürler….
Gerçek Adem yazısında anlatılan Adem biyolojik Adem’dir. Din kitaplarındaki Adem ise kültürel bir kahraman olup ancak ilgili dine inanan ilk insan olabilir. Yoksa belirttiğiniz gibi Peygamber Adem adlı kültür kahramanının da bir babası vardır.
Nefes kesiciydi her satırı. Harikulade Yorumlara gösterdiğiniz nezaket, sabır bile bilime katkı sağlar türden . Yazının yayınlanma tarihinden Günümüze uzanırsak, sonuç trajikomik. Sezen aksu, Adem&Havva. Kaçın hocam farkedilmeden 🙂
Hahaha! Tam aklımdan geçenler sevgili Merve. Sana da selamlar ve keyifli okumalar.
Din konusu zorlama olmadan inanılması gereken bir konu.
Eğer Allah’ın varlığı ve Kur’an’ı Kerim de yazanlar teknik olarak ispatlanabilen bilgiler olsaydı o zaman akıllı her insanın inanması mecburi bir şey olurdu. Halbuki din mecburiyet değildir. Öyle olsa sevap da olmaz dı.
Yemek yiyenin ertesi günü tuvalete gitmesi mecburidir ve sevabı yoktur, ama inanmayan biri dini olarak ortunmeyebilir, inanan ortunurse sevabı vardır.
Ateşin yaktığını ateşe tapanin da tapmayanin da herkesin kabul ettiği gibi İman mecburi bir şey olurdu.
Ha inanan insan için zaten her bilgi ve gördüğü şey zaten Allah a götürür, inanmayan ise Peygamber i görse de inanmaz zaten. (Mekke müşrikleri gibi)
Kanıtı olmayan bir şeye inanmaya gerek görmüyorum. 2. paragrafta güzel demişsiniz. kanıtlanabilir olsaydı büyük çoğunluk inanırdı.
hz adem’in 5700 yıl önce yaşadığı gibi basit bir bilgi hatası var. gerçek bilgi 120 000 ila 156 000 yıl öncesi yaşadığı yönünde.
Biyolojik olarak insan yine de ondan eski. 321 bin ila 195 bin yıl önce yaşadı.
yaradılma tarihi bilinmiyoki
İnsan türün yaklaşık 322 bin yıl önce ortaya çıktığını bilebilmemiz bile takdire yaraşır.