HAARP Silah Değil ve Depreme Yol Açmaz
|Havalar tam serinlerken Amerika’nın gizli süper silahı HAARP ile 14 Ağustosta (bugün) Türkiye’de depreme yol açacağı haberleri internette yayıldı. Peki, HAARP antenleriyle atmosferdeki iyonosfer tabakasına enerji gönderip uzaydan seken enerjiyle Dünya’da depreme neden olmak mümkün mü?
HAARP deprem uydusu?
İtalyan çizgi romanı Martin Mystère’nin 90’larda yayınlanan bir sayısında, 10 bin yıl önce yok olan Atlantis uygarlığının eski düşmanı Mu’yu yok etmek için geliştirdiği bir uydu anlatılıyordu. Bu süper silah, uzaydan yolladığı ışınlarla Karayiplerde sıcaklığı aşırı artırarak orman yangınları başlatıyordu.
Hatta maceranın sonunda uzay mekiği astronotları Dünya’yı kurtarmak için mekikle uyduya çarparak kendilerini feda ettiler. Peki, Dünya’da iklimi bozarak büyük doğal afetlere ve depremlere yol açan insan icadı bir süper silah var mı? Var.
İlgili yazı: İnternetinizi uçuracak en iyi 10 modem
Termonükleer bomba
Komplo teoricilerinin süper silah olduğunu öne sürdüğü HAARP’ı anlatmadan önce, insanlığın geliştirdiği tek gerçek süper silah olan nükleer bombayı ele alalım. Bütün nükleer bombalar patlama sırasında 7 ila 9 şiddetinde depreme yol açıyor.
Ayrıca bırakın global nükleer savaşı; Ortadoğu’da çıkacak 15 başlıklı sınırlı bir nükleer savaşta bile, atmosferi kaplayacak kül ve toz bulutları yeryüzünün aldığı gün ışığını azaltarak tahıl rekoltesinin yüzde 15 düşmesine yol açacaktır. Bu da küresel açlık demek.
Öyleyse elimizde 15 kilometre çapındaki bir alanda bütün binaları yıkarak Dünya’da nükleer kışa yol açacak güçlü silahlar varken, yeryüzündeki antenlerle atmosfere elektromanyetik dalgalar gönderip bunların iyonosferden geri sekerek Dünya’da depreme sebep olmasını sağlamaya ne gerek var?
Cümleyi okurken bile zorlama geliyor değil mi? Madem öyle biz de “HAARP nedir ve gerçekten Amerika’nın geliştirdiği bir süper silah mıdır?” sorularını yanıtlayarak devam edelim.
İlgili yazı: Dünyada Neden Deprem Oluyor?
HAARP ve bir garip atmosfer deneyi
İngilizcede “Yüksek Frekanslı Aktif Kutup Işığı Araştırma Programı” kelimelerinin kısaltması olan HAARP Alaska’da bulunan ve radyo dalgalarıyla çalışan bir araştırma tesisi.1
Birkaç futbol sahası büyüklüğündeki beton pisti kaplayan çok sayıda antenden oluşan bu tesis, ilk bakışta, 80 yıllarda Türkiye’deki evlerin balkonunda televizyon yayınlarını almak için kullanılan karasal antenlerden oluşan metalik bir ormanı andırıyor.
İnsanlar HAARP’ın bir kıyamet silahı olduğunu düşünüyor, ama bu tesis uçan daire efsanelerinin ünlü mekanı Area 51 gibi gizli bir yer değil. HAARP askeri yasak bölge olmadığı için tesisi gezmek için izin almanıza, gizli servis veya askeri istihbarat üyesi olmanıza gerek yok.
Yine de Amerikalılar korkunç bir kıyamet silahını herkesin gözü önünde gizliyor olabilir mi? HAARP tesisini yakından inceleyelim.
İlgili yazı: Mars Ay Kadar Büyük Olmayacak
Mercek altına alıyoruz
HAARP 28 dönüm arazi işgal eden ve her biri 22 metre boyunda 180 yüksek frekanslı anten barındıran bir gözlemevi, özünde radyo sinyalleriyle araştırma yapan bir gözlemevi.
Tesisin maksimum sinyal gücü 3600 kilowatt ve bu da Metro FM gibi ticari bir radyo istasyonundan 75 kat güçlü yayın yapması demek.
HAARP güneş ışınları ve güreş rüzgarının etkilediği iyonosfer tabakasını inceliyor. Ancak, yerden 60 km ile 1000 km yüksekte yer alan iyonosfer tabakasını etkileyen güneş ışınlarının yanında, HAARP’ın 75 radyo istasyonu gücündeki vericisi devede kulak kalır.
İlgili yazı: Nepal’de Deprem Oldu Everest’in Boyu Kısaldı
HAARP ne işe yarıyor?
İyonosferi incelemek önemli, çünkü yerdeki bir antenden gönderdiğimiz sinyalle ufuk ötesindeki bir kasabaya TV yayını yapabilmemizi Dünya’nın iyonosfer tabakasına borçluyuz. İyonosfer radyo sinyallerini ayna gibi yeryüzüne geri yansıtıyor.
Yoksa Dünyamız yuvarlak bir gökcismi ve 15 km uzaktaki herkes size göre çukurda kalıyor. İyonosfer olmasaydı ufuk ötesi iletişim kurmak için balonlar ve uydular kullanmamız, yani Facebook ile SpaceX’in planladığı gibi havadan internet yayını yapmamız gerekecekti. Karasal antenlerle iletişim mümkün olmayacaktı.
Bu durumda iyonosferi incelemek için yüksek frekanslı antenlerle gökyüzüne neden sinyal gönderdiğimiz anlaşılıyor. Açıkçası HAARP tesisinin çok mütevazı bir amacı var; ama bunu anlamanın en iyi yolu komplo teoricilerinin iddialarını incelemek.
İlgili yazı: NASA uzaydan asteroit getirecek ve Ay’da maden çıkaracak
Gerçek komplo teorisi
İnterneti gözetlemekten hava, kara ve deniz kuvvetlerinin iletişim kurmasına ve kıtalararası balistik füzelerin Amerika’dan kalkıp Rusya’yı vurmasına kadar her alanda sinyal kalitesi önemli. Zayıf bir sinyal iletişimi kesebilir, füzelerin yoldan çıkması ve hedefi ıskalamasına yol açabilir.
Ayrıca Dünya yörüngesinde çok sayıda sivil ve askeri casus uydu, telekom ve gözlem uydusu dönüyor. Atmosferdeki paraziti aşarak bunlarla sağlıklı iletişim kurmak için de iyonosferi incelemek şart. Amerikalılar bu yüzden HAARP tesisini kurdular. Böylece düşmanın Amerikan iletişimini kesmek için jammer kullanmasının da önüne geçeceklerdi.
Bu arada HAARP sivillere açık dedik değil mi? Nitekim Alaska, Stanford, Penn State, Dartmouth, Cornell, Maryland, Massachusetts, Polytechnic, Tulsa, Clemson üniversiteleri ile Boston College ve MIT mühendisleri HAARP tesisinde araştırma yapıyor.
İlgili yazı: Uzaya Merdiven Dayadık >> Uzay asansörü ne zaman?
Başka ülkelerde de var
Hemen her gelişmiş ülkenin kendi HAARP tesisi var. Bunlar arasında Rusya’da Sura, Norveç’te EISCAT, Porto Riko’da Arecibo radyo teleskopu (Evet, uzayda karanlık madde arayan radyo teleskoplar da birer HAARP) ve Fairbanks’te UCLA’nın işlettiği HIPAS’ı sayabiliriz.
Kısacası bu nasıl bir süper silahsa gizli olmadığı gibi bir sürü ülkede benzeri var (yani Amerika’nın silah üstünlüğü yok) ve bu tesisleri Google Haritalar’da yazıp bulabiliyorsunuz.
İlgili yazı: Asteroitten Uzay Gemisi Olur mu?
Atmosferi nasıl kontrol edebilir?
Edemez. Burada fazla tekniğe girmeden söyleyebileceğim tek şey iyonosferin 60 km yükseklikte, yani uzay sınırının 40 km altında başladığı. Oysa sıcak dalgaları ve yağmur gibi hava olayları 10 km’ye kadar ulaşan troposfer tabakasında gerçekleşiyor ve HAARP sadece iyonosferi etkiliyor, hava olaylarının görüldüğü tabakayı değil.
Bu durumda yalnızca uzayı etkileyen bir silahla Dünya’daki hava durumunu kontrol edemezsiniz. En basitinden, astronotların yaşadığı uluslararası uzay istasyonunu soğutmanın çok zor olduğunu biliyor musunuz? Bunu aşmak üzere kullanılan güçlü havalandırma sistemleri yüzünden uzay istasyonu çok gürültülü bir yer.
İlgili yazı: Ücretsiz Özgür İnternet Meshnet
Çünkü uzayda hava yok
Uzayda atmosfer olmayınca uzay istasyonunu atmosferden hava emerek veya denizden su çekerek soğutamıyorsunuz. Uzay istasyonu havayla temas ederek soğuyamıyor. Bunun detaylarını bir uzay gemisinin nasıl soğutulduğunu açıklayan Yıldız Gemisi Atılgan Ne Zaman – 4 yazısında anlatmıştım.
Özetle uzay istasyonu sadece termal radyasyon yoluyla, yani soğuk uzayda kendiliğinden soğuyarak ısı kaybedebilir. Siz de bir klimayla odanızı yalnızca birkaç dakika içinde soğutabilirsiniz; ama termal radyasyonla evin soğuması saatler veya günler sürebilir.
İlgili yazı: Lazer Yelkeni Starshot
Öyleyse iyonosfer nedir?
İyonosfer güneşin morötesi ışınları ile Dünya’nın manyetik alanını kısmen aşan güneş rüzgarının taşıdığı yüklü parçacıkların Dünya atmosferini etkilemesiyle oluşuyor.
Hatta güneş rüzgarının yeryüzüne olduğu gibi ulaşıp bize zarar vermemesini ozon tabakasından önce, gezegenimizin manyetik alanına ve iyonosfere borçluyuz. Bu yüzden iyonosferin oldukça kalın bir kalkan oluşturmasına da şükretmeliyiz:
10 binlerce km irtifadaki manyetik alana ve 20-30 km yükseklikteki ozon tabakasına ek olarak tam 940 km kalınlığında bir radyasyon kalkanımız da var! Öyle ki 80 ila 160 km yüksekteki alt iyonosferde gece olunca Güneş’in zararlı radyasyonu hızla azalıyor. Ancak 320 km irtifada radyasyonun azalması bütün gece sürüyor (uzay istasyonu da 410 km yüksekte dönüyor).
İlgili yazı: Gerçek Yıldız Savaşları
Peki HAARP nasıl çalışıyor?
Geceleyin iyonosferin enerji düzeyinin hızla düştüğünü söylememin özel bir sebebi var, o da iyonosferin yatışması ve bu sayede HAARP’ın gönderdiği radyo dalgalarıyla iyonosferi etkilemenin kolaylaşması.
Sonuçta kutup ışıkları ve uzay istasyonundan Dünya atmosferinin kenarına bakınca gördüğümüz yeşil kuşak, iyonosferi bombalayan radyasyondan oluşuyor. HAARP da yerden iyonosfere elektromanyetik enerji yolluyor.
Gece vakti iyonosferdeki kutup ışıkları azaldığı zaman HAARP tesisine gün doğuyor; çünkü bilim insanları atmosfere güçlü radyo sinyalleri gönderiyorlar. Bu sinyaller iyonosferden geri yansırken kendi küçük yapay kutup ışıklarını yaratıyor.
HAARP iyonosferde yol açtığı yapay kutup ışıklarına (auroralar) bakarak bu enerjik atmosfer tabakasını inceliyor. Bu zayıf ışıkları hassas kameralarla görebiliyoruz; ama çok soluk oldukları için çıplak gözle göremiyoruz. Üstelik sinyali keser kesmez yok oluyorlar.
İlgili yazı: Uzay Yolu’ndaki Çekici Işın Gerçek Oldu
Elbette ordu finanse ediyor
Güneş Yaşlanıyor ve Güneş’teki Kara Delik yazılarında anlattığım gibi, güneş rüzgarı Dünya’daki bütün elektrikli cihazları yakan elektromanyetik bir darbeye yol açabilir (EMP). Şimdilik böyle bir tehlike yok ama geçmişte, binlerce yıl önce sık yaşandı. Nükleer patlama da buna benzer bir EMP dalgasına yol açıyor:
Patlamada parçalanan uranyum ve plütonyum atomlarından kopan nötronlar atmosferdeki hava moleküllerini bombalıyor. Böylece atmosferi iyonize ediyor ve iyonize olan atmosfer çok yüksek frekanslı ışık ışınları yaymaya başlıyor. Buna ölümcül gama radyasyonu diyoruz.
Gama radyasyonu alt atmosferde (yere yakın irtifada) ikinci bir reaksiyona yol açarak şiddetli elektromanyetik radyasyon üretiyor. Bu radyasyon cihazlarımızı yakıp kavuruyor. Kısacası canınız küresel afete yol açmak ve iklimi bozmak istiyorsa HAARP ile uğraşmayın. Nükleer bomba patlatın.
Bu bağlamda ordunun iyonosferi neden incelediğini de anlıyoruz: Öncelikle düşmanlar jammer kullanarak uçak gemileri vb.’nin sinyalini kesmesin diye. İkincisi de nükleer savaşta bilgisayarların yanmaması için. Gerçi artık o kadar çok bilgi edindiler ki şimdilerde daha çok sinyal optimizasyonuna odaklanıyorlar.
İlgili yazı: Geleceğin Altı Küresel Konumlandırma (GPS) Teknolojisi
Gizli iletişim
Komplo teorisyenlerine müjdeli bir haberim var: HAARP projesinin gerçekten gizli bir yanı bulunuyor. Sistem iyonosferde 100 km irtifaya sinyal gönderip bunların iyonosferden yere sekmesini sağlıyor. Seken sinyal Aşırı Düşük Frekans (ELF) bandında yayılan 1 Hertzlik bir sinyal olacak.
1 Hertzlik süper zayıf bir sinyalle internetten film indiremezsiniz, ama Amerika’nın deniz altında pusuya yatan nükleer motorlu nükleer füze denizaltılarına kimsenin duyamayacağı emirler verebilirsiniz (Gerçi siz “Merhaba kaptan!” diyene kadar 1 saat geçer ama neyse; komplo, komplodur ve kısa bir mesajla nükleer füzeleri ateşleme emri vermek mümkün).
İlgili yazı: Kara Deliklerin Tersi Ak Delikler ve Sırları
HAARP depreme yol açar mı?
Bunun için önce Dünya’da nasıl deprem olduğuna bakalım: Detayları ayrı bir yazıda anlattık. Ancak burada Cristopher Reeve’in oynadığı 1978 tarihli ilk Superman filmini örnek gösterebiliriz.
Filmde Lex Luthor, California’daki San Andreas fay hattında nükleer bomba patlatarak Los Angeles’ı, aslında bütün Batı California’yı denize batırmak istiyordu.
Böylece çölde satın aldığı değersiz araziler aniden sahil kıyısında kalıp değer kazanacak ve Luthor süper zengin olacaktı (bizdeki kentsel dönüşümün Amerikan versiyonu).
İlgili yazı: Işıktan Yaratılan Kara Delik Kugelblitz
Yapay deprem mümkün mü?
Öncelikle fay hatlarındaki depremler yerin yüzlerce km altında gerçekleşiyor. O derinlikte nükleer bomba patlatırsanız depreme yol açabilirsiniz ve yüzeyde bomba patlatırsanız topraktaki küçük fay hatlarını tetikleyebilirsiniz.
Ancak bunu yapmak, İstanbul’da kentsel dönüşüm başlatmak için 1 kilotonluk taktik nükleer başlıkla inşaat çukuru açmaya benzer. Gülmeyin! Çılgın Amerikalılar 60’larda nükleer bombayla su kanalı açmayı planlıyordu.
Dolayısıyla böyle bir şey mümkün, ama yaparsak felaket olur. Nükleer bomba ile nerede, ne şiddette depreme yol açacağınızı bilemezsiniz. Los Angeles’ı çökertmek için fay hattına bomba koyarsınız, ama evinizin bulunduğu San Francisco yıkılır. Nükleer bombalar gizli süper silah olamayacak kadar kaba silahlar.
İlgili yazı: Klima Özellikli Antirefle Güneş Paneli
Termal radyasyon
Şimdi HAARP’ın atmosferden seken sadece 1 Hertzlik radyo dalgalarıyla Dünya’da depreme yol açıp açamayacağına bakalım:
Her şeyden önce bu sinyalin şiddetinin toprağın doğal manyetik alanından 10 milyon kat zayıf olduğunu belirtelim (hani toprağa çıplak basınca elektriğimi alıyor diyorsunuz ya, ondan).
Ardından, CERN parçacık hızlandırıcısındaki süper mıknatıslar birkaç metre mesafeden boynunuzdaki kolyeyi kopartacak kadar şiddetli bir manyetik alan oluşturduğu halde, bu mıknatısların yarattığı manyetik alanlarla bile depreme yol açamayacağınızı ekleyelim.
Gücü yetmez
Deprem için elektromanyetik sinyallerle üretebileceğimizden daha büyük bir enerji gerek. Isı ve elektrik enerjisinden daha güçlü bir şey; yani nükleer enerji ve nükleer bombalar. Onları da istediğimiz gibi kontrol edemediğimizi gördük.
Sonuç olarak ne protonları ışık hızının yüzde 99’u ile çarpıştıran CERN’ün süper güçlü manyetik alanları ne de HAARP tarafından üretilen ELF bandındaki süper zayıf radyo dalgaları Dünya’da depreme yol açabilir. O kadar güçlü değiller.
İlgili yazı: Mars’a Giden Ölümsüz Plazma Roketleri
Nükleer bomba nasıl yok ediyor?
Terminator II filmindeki ünlü nükleer patlama sahnesini izleyin. Korkunç değil mi? Koca bir şehir havaya uçuyor. Şimdi de Battlestar Galactica dizisinin yeni çevriminde Adama’nın uzay gemisine nükleer füze atan Cylonları hatırlayın.
Savaş Yıldızı Galactica birkaç atom bombası yediği halde kayda değer hasar almıyordu. Neden? Uzayda enerji transferi yetersiz olduğu için elbette. Nitekim Dünya’da nükleer bombanın yıkıcı etkisi önce termal radyasyon ve sonra hava basıncından kaynaklanıyor. Nükleer radyasyon ise bombanın yıkıcı gücünün çok az bir kısmını oluşturuyor.
Sebebi basit: Nükleer patlama havayı ısıtıyor. Isınan hava şehirleri yakıyor ve hızla genleşip binaları ezen yüksek hava basıncı oluşturuyor. Patlamanın merkezinde hızla genleşen havanın boşalttığı yerde önce vakum oluşuyor.
Hemen sonra bu boşluğa tekrar hava doluyor. Emme basma tulumba etkisi denilen bu süreçte, ters yönde esen süpersonik rüzgarların yarattığı yüksek basınç ayakta kalan son binaları da yıkıyor.
İlgili yazı: Kuantum internet Gizlilik ve Şifrenizi Koruyacak
Uzayda hava yok
Bu sebeple yıldız gemisi Atılgan’ın yanında nükleer bomba patlatırsanız hiçbir şey olmaz. Nükleer ateş topu bir an parlar ve sonra kibrit çöpü gibi söner. Sadece uzayda hava olmadığı için radyasyonu emip şiddetini azaltan bir kalkan da yoktur ve bu sırada pencerenin önünde duruyorsanız içeri sızan radyasyondan zehirlenebilirsiniz.
Bu sebeple Atılgan’ı yok etmek için geminin tam üstünde, kaportaya değecek şekilde nükleer bomba patlatmalısınız. İşte bu yüzden deprem yaratmak için çok büyük enerji üretmek yetmez. Bir de et ete değer misali, bu enerjiyi doğrudan temasla fay hattına aktarmanız lazım.
Evrenin boşluktan nasıl oluştuğunu anlatan son yazıda anlattığım gibi, Evren’e termodinamik yasaları hükmediyor ve bu bağlamda enerjiyi çok verimli bir şekilde işe dönüştürmeniz gerekiyor.
İlgili yazı: Snowden Dinlenemeyen Telefon Yaptı
HAARP’a gelirsek
Efendim HAARP uzaya sinyal gönderecekmiş. E? Bu sinyal iyonosferden yere geri sekecekmiş (acınası 1 Hertz gücünde) ve yere değince koca fay hatlarını kırıp büyük depreme yol açacakmış. Balık kavağa çıkınca belki! HAARP depreme yol açmaz.
Politikacıların ve bürokratların bilimsel konulardaki yetersizlikten kaynaklanan yanlış beyanlarına prim vermeyelim. Söylenen şeylerin doğruluğunu kontrol edelim. İnternet elimizin altında ve işimiz eskiye göre daha kolay.
İlgili yazı: Jüpiter’in Sobası Büyük Kırmızı Leke
HAARP komplosu nereden çıktı?
HAARP, Donanma Araştırma Ofisi (ONR) denetiminde olan Alaska Native Corporation şirketinin MarshCreek LLC iştiraki tarafından işletiliyor. Ne zaman donanma veya DARPA’dan biri tesise gelse binayı gözetleyen grup yeni komplo teorileri üretmeye başlıyor.
HAARP konusundaki şüphelerin başlangıcı ise tesisi inşa eden ARCO Power Technologies (APTI) firmasına uzanıyor. Alaska’daki en büyük istihdamı sağlayan APTI çok tanınmış bir firma ve eyaletin büyük doğal gaz rezervlerini kullanan çok sayıda doğal gaz santrali inşa etti.
İlgili yazı: Karanlık Madde Kara Delik mi?
Füzyon meşalesi
APTI’de çalışan fizikçilerden biri de Dünya’nın ilk füzyon motorlu uzay gemilerini tasarlayan ekipte yer alan Dr. Bernard Eastlund’du (Füzyon meşalesi kullanan uzay gemileri tıpkı Kubrick’in 2001: Bir Uzay Destanı filminde olduğu gibi, 800 milyon km uzaktaki Jüpiter’e 2 ayda gidebilir).
İşin ilginci Eastlund, 1985 yılında kendi geliştirdiği bir cihazın patentini almıştı. Patentin adı da “Dünya Atmosferinin Bir Bölgesini, İyonosfer ve/veya Manyetosferi Değiştirmek İçin Geliştirilen Yöntem ve Aparat”tı.
Böyle marka ismi olmaz, ama bilim insanlarının amacı tam olarak ne yaptıklarını anlatmak, havalı isim bulup satışları artırmak değil. 🙂
İlgili yazı: Kuyrukluyıldız Dünya’ya Nasıl Hayat Taşıdı?
Nasıl çalışıyor?
Eastlund’un geliştirdiği cihazın çalışması için Dünya’nın manyetik alanının yerkabuğuna aşağı yukarı dikey olduğu kutuplarda kullanılması gerekiyordu. Eh, birkaç yıl sonra da kutuplara yakın Alaska’da; yani doğal gaz rezervlerinin bol olduğu Alaska’da iyonosferi kontrol eden (?) HAARP inşa edildi. İşte size komplo.
Elbette gerçek çok daha basit: APTI ihaleyi kapmak için bir bilim insanından ve onun patentli projesinden destek almış. Bununla hava basıp yerel yönetimi ikna etmiş. Amerika’da bilimsel eğitim yetersiz olduğu için projeyi abartıp sonuca ulaşmış. Ancak asla gizli süper silah ürettiğini söylememiş.
Oysa komplo teoricileri buna HAARP patenti adını taktılar ve internete koyup işte komplo diye yazmaya başladılar; çünkü saf Amerika, yeni süper gizli silahını birkaç internet meraklısının Google’da arayarak bulacağı bir siteye koyacaktı!
İnsanların kendini Matrix’teki Neo sandığı ve hakikati sadece Google’da bulacağını sandığı bir dünyada böyle şeyler oluyor. Ardından şarlatanlar çıkıp kitabını satmak veya Youtube kanalında izlenme oranını artırarak reklam geliri elde etmek için komplo teorileri uyduruyor.
İlgili yazı: Fotoğrafı Tabloya Çeviren Uygulama Prisma
HAARP’tan 1 milyon kat güçlü
İnternetteki iddialara göre HAARP patenti gerçek HAARP’tan 1 milyon kat güçlü. Peki bu kadar güçlü bir cihaz yapmak mümkün mü? Hemen görelim:
HAARP anten dizisi 305 metre genişliğinde olduğuna göre, ondan milyon kat güçlü süper gizli HAARP cihazının da 22,5 km genişliğinde olması gerekiyor. Üstelik 180 antenlik gerçek HARP yerine, tam 1 milyon anten kullanmalı.
İlgili yazı: Paris’te Küresel Isınma Duracak Yalanı >> 2045’te Dünya sıcaklığı 2 derece artacak
HAARP Komplocularını tanıyalım
Tamam, HAARP süper silahını füzyon motorları tasarlayan bir profesör geliştirdi diyelim. Peki bunu kim öne sürüyor? Nick Begich, bir süre önce vefat eden Alaskalı kongre üyesinin adaşı; fakat iddialarını kanıtlamak için güvenilir kaynaklara atıfta bulunmuyor.
Örneğin yazılarını Profesör Nick Begich olarak imzalıyor; ancak kendisi fizik değil, geleneksel tıp okumuş. Mezuniyeti ise Hindistan Uluslararası Açık Öğretim Üniversitesi! Bununla birlikte hakemli dergilerde atıfta bulunulan hiçbir makalesi yok.
Üstelik APTI şirketi HAARP inşaatına başlamadan önce Eastlund’un firmadan ayrıldığını dikkate almıyor.
Kısacası gizli süper silahı geliştiren adam kendi silahını geliştiren projeden ayrılmış. Yok canım! Uzaktan gizlice yönetiyordur veya devlet talihsiz adamın projesine el koymuştur! Komplo teorisyenine bahane bol. 🙂
2 dakikada HAARP senaryosu yazmak
Nick Begich, 1995 yılında Angels Don’t Play This HAARP (Melekler Bu Harpı Çalmaz) diye bir kitap yazdı ve HAARP komplo teorilerini başlattı.
Bu dedikoduların arasında HAARP ile Amerika’nın insanların zihnini ele geçiren sinyaller yolladığı iddiası var. Evet, Amerika Alaska’dan sinyal gönderip Türkiye’de beynimizi yıkıyormuş! Belki de bu yüzden kandırıldık diyorlar. :/
İlgili yazı: 7 Adımda Yeni Tesla Yol Haritası
HAARP Deprem söylentilerinin kaynağı
Türkiye’de HAARP deprem yapacak söylentilerini başlatan kişi de Benjamin Fulford. Hatta bu konuda Youtube videoları çekti ve Amerika’nın Japonya’yı “Beni dinlemezsen depremlere yol açarım” diye tehdit ettiğini yazdı.
Buna göre, HAARP atmosferi mikrodalga fırında çorba pişirir gibi ısıtıyor. Isınan atmosfer yeraltı sularını ısıtıyor. Böylece Amerika, Alaska’dan gönderilen zayıf bir sinyalle Tokyo’nun altında depremlere yol açıyor.
Termal radyasyon kısmında bunun neden imkansız olduğunu ve kontrol edilemeyeceğini anlattım. Ancak bu uyduruk teorinin tabutuna son çiviyi çakmak için ek bilgi verelim.
İlgili yazı: Atoma Veri Kaydeden Hard Disk
Sıcaklık ve deprem ilişkisi
Öncelikle yaz aylarında yükselen sıcaklığın deprem riskini artırdığına dair hiçbir bilimsel kanıt yok. Bunu okuyan da Dünya’da kışın hiç deprem olmuyor veya daha az deprem oluyor sanır. Mikrodalga fırınına gelince:
HAARP’ın maksimum çalışma frekansı 10 MHz. Mikrodalga fırını ise HAARP’tan 250 kat güçlü olarak 2.5 GHz frekansında çalışıyor ve çorbayı diyaelektrik ısıtmayla pişiriyor.
Ancak, diyaelektrik ısıtma için manyetik alanın kutup yönünü saniyede 1 milyon kez değiştirmeniz gerekiyor. Bu salınım da (osilasyon) HAARP’ın maksimum frekansından 1000 kat yüksek. Üstelik HAARP’ın bir tas çorba değil, şehirleri yıkacak depremler için yeraltı sularını ısıtması gerek.
Bu bilgiyi uzaydan kablosuz enerji transferi yazımla birleştirirseniz HAARP’ın 2008’de Çin’de yaşanan Sichuan depremine yol açamayacağını görürsünüz. Fulford bu deprem sırasında deprem bölgesi üzerindeki bulutların ışık saçtığını söyledi; ama bu olay gün ışığının bulutlardan yansımasından ibaret.
İlgili yazı: Dünya’nın tek gerçek uzay silahını NASA geliştirdi
İnsanlar neden inanıyor?
Dünyada bilimsel eğitim yetersiz. Çocuklarımızı bilimsel açıdan iyi yetiştiremiyoruz. Onlara bilimsel düşünce yöntemi aşılayamıyoruz. Duyduklarını sorgulamayı, tutarlılığın yanı sıra geçerliliği de denetlemek gerektiğini ve yetersiz verilerden doğru sonuçlar çıkarma anlamında yaratıcılığı pek öğrenemiyorlar.
Blogdaki en zor bilimsel konuları bile herkesin anlayabileceği bir dille yazmaya çalışmamın sebebi bu; ama “Bilimsel düşünce disiplini nedir?” derseniz bunu ayrı bir yazıda yazacağım.
Ancak komplo teorileri yayan politikacılardan hareketle din ve siyasette bağnazlığın kökenini merak ediyorsanız İnsanlar Din ve Siyasette Neden Anlaşamıyor yazısını okuyabilirsiniz. Serin havalarda zihniniz aydınlık ve sporunuz bol olsun!
İyonosfer radyo sinyallerini nasıl yansıtıyor?
1http://www.nrl.navy.mil/research/nrl-review/2004/atmospheric-science-and-technology/kennedy/
Tamamen hatali bir yazi . En kucuk depremler bile hirosima ve nagazakiden cok daha buyuk bir enerji saliyor . Yazinin basinda en buyuk bomba (kasit car bombasi sanirim) 7 ile 9 arasi depremle es deger denmis . Komik . 8 ve 9 siddetindeki depremler birak nagazaki ve hirosimayi car bombasindan bile binlerce kat daha buyuk bir enerji salar . Yerin yuzlerce km altinda bir car bombasi patlatirsak en yuksek buyukluk 6.0-6.5 lik bir deprem olur . Buyuk depremler gercekten buyuktur ve HAARP gibi yerlerle alakasi yok . Gercek bir yapay deprem icin birak HAARP’ı binlerce adet tsar bomba gerekmektedir .
Yazıyı gerçekten okudunuz mu? Yazı HAARP silahı deprem yapamaz, böyle bir silah yok ve uydurma diyor da o yüzden sordum. Tsar Bomba’nın 1000 km uzaktan Richter ölçeğinde 5 şiddetinde yer sarsıntılarına yol açtığı kaydedilmiş.
Bir Bilgin isimli, kardeşimizin yorumuna başlayış şekli, yazının sonunda da belirtilen bilimsel eğitimsizlikten kaynaklanıyor.
Hatalı olduğunu düşündüğü tek bir yer var, bütün yazıyı çöpe atmış, ayıptır.
O da hem haklı olmadığından hem de konuyla bizzat alakalı olmadığından Kozan Bey de haklı olarak neyi kastettiğini tam anlayamamış.
HAARP hakkında yazıdan hariç düşüncelerimin mahfuziyetiyle, Kozan Bey’e bu kardeşin neye hatalı dediğini söyleyeyim:
Yazınızın başlarında: “Bütün nükleer bombalar patlama sırasında 7 ila 9 şiddetinde depreme yol açıyor.”
yazmışsınız. Bu arkadaş da:
“Tsar Bombası bile 6-6.5 şiddetinde ancak deprem oluşturabiliyorken, diğer nükleer bombalar nasıl 7-9 oluştursun?” demiş.
Ben cevabını da vereyim:
Kardeşim sen yerin yüzlerce kilometre altında patlatılan bombanın yerin yüzeyine gelebilen etkisinden bahsediyorsun, Kozan Bey ise atılan, yani yerin yüzeyine çarpan bombanın etki alanında oluşturduğu depremlerden bahsediyor.
Bir yatağı duvara dayayıp tekme vurduğunu düşün, vurduğun yerdeki basınç ve etki büyük olur, fakat vurduğun yerden etrafa doğru etki giderek bir anda azalır.
Dolayısıyla kardeşim, sen yatağın kenarından bahsediyorsun, fakat yazı vurulan yerden bahsediyor.
Kozan Bey’in de cevabında referans verdiği yazıya bakacak olursak:
“The light generated by the reaction could be seen from over a 1,000 km and the force of its explosion registered a 5.0 on the Richter scale.”
Yani 1000 kilometre öteden, daha somut ifadeyle İstanbul’a atılan bir nükleer bombanın Erzurum’da oluşturacağı deprem 5 büyüklüğünde olur deniyor.
Var gerisini sen düşün.
Oksijen ile hidrojeni karışım halinde bir arada çok uzun zaman birikim yapabilirsiniz hiç bir etki oluşmaz amma küçük kıvılcım reaksiyon oluşturarak patlama ile su molekülünü meydana getirirken çok büyük enerji açığa çıkar. Bu olay yerin derinliklerinde olursa DEPREMİ oluşturur. Yerin derinliklerindeki bu reaksiyon oluşturacak maddelere elektrikle tesir ederek patlatma yapabilirsiniz.
Dünya küresinin ilk zamanları, ilk hali 200km derinliğinde karbonatlı su ile kaplı olarak çok uzun yıl sonra uzayda merkezinde ağır maddelerin oluştuğu bir yıldız parçalanarak parçalar asteroit olarak gelip Dünya küresi yüzeyinin 200km derinliğinde karbonatlı su içine inerek yerleşmiştir. Uzaydan gelen maddeler oksijensiz saf halde olduklarından su ile karşılaştıklarında suyun oksijenlerini alarak hidrojeni açığa çıkarır. karbonla karşılaştığı zaman karbonu açığa çıkarır. Açığa çıkan karbon ve hidrojenin çok miktarda birikimleri reaksiyon şartları oluştuğunda çok büyük patlama, basınç, ısı, depremle, ilkönce doğalgaz zincirleme reaksiyonla petrol oluşur. Reaksiyon başlatmak için elektrik enerjisi kullanılır.
Depremler bir patlamanın neticesinde çok büyük patlama, ısı, basınç, ile katmanların kırılmasıyla fayların oluşması olayıdır. Depremin ana unsuru çok büyük reaksiyonla patlamadır. Faylar patlama olayı ile birlikte oluşur.
Kısacası HAARP silah değil ve deprem yapmaz.