Cüce Gezegen Ceres Üzerinde Hayat Var mı?
|NASA Asteroit Kuşağı’nın en büyük üyesi cüce gezegen Ceres’teki beyaz noktaların sırrını çözdü. 946 km’lik çapıyla iç Güneş Sistemi’nde bilinen en büyük asteroit olan Ceres, aynı zamanda bir asteroitte bilinen en yüksek dağı barındırıyor.
Nitekim Ahuna Mons’un yüksekliği 4000 metreyi aşıyor ve bazılarına göre bu dağda uzaylılar yaşıyor. Peki uyduruk komplo teorileri bir yana, Ceres gerçekten hayata elverişli olabilir mi? Sonuçta NASA’nın Dawn sondası Ceres’te yaşamın yapıtaşı olan organik moleküller buldu.
Ceres Dünya gibi yuvarlak
Gökcisimlerinin yuvarlak olmasının iki sebebi var: Kendi çevresinde dönmeleri ve kendi ağırlığıyla ezilecek kadar büyük bir kütleye sahip olmaları. Asteroit Kuşağı’nın en büyük üyesi ve bilinen en büyük asteroit olan cüce gezegen Ceres bütün bu şartları kıl payı karşılıyor. Nitekim Dünya ve diğer gezegenler kadar yuvarlak olmasa da Ceres neredeyse bir küre sayılır.
İlgili yazı: Uzayda Silisyum Tabanlı Yaşam Var mı?
Dawn sondası ziyaret etti
NASA’nın iyon motorlu Dawn sondası tarafından 2015’te ziyaret edilen Ceres’in iki büyük özelliği ise yüzeyindeki büyük beyaz parlak noktalar ve 4000 metre yüksekliğindeki Ahuna Mons dağı. Öyle ki Ceres ilk keşfedildiğinde bazıları bu noktaların uzaylı üsleri olduğunu düşünmüştü.
Ahuna Mons ise Güneş Sistemi’nde bir asteroit veya cüce gezegen üzerinde bilinen en yüksek dağ; fakat neden bu kadar yüksek? Peki Ceres yüzeyindeki beyaz noktalar nedir ve uyduruk uzaylı komplo teorileri bir yana, Ceres tıpkı Jüpiter uydusu Europa gibi hayata elverişli olabilir mi?
NASA beyaz noktaların sırrını çözdü ve geçenlerde Ahuna Mons dağının yeni görsellerini yayınladı. Biz de dev Ahuna Mons dağından başlayarak bütün bu soruların yanıtını görelim; ama önce şunu netleştirelim:
Bir gezegenin hayata elverişli olması demek, o gezegenin hayat barındırdığı anlamına gelmez. Örneğin Europa’nın buz altı okyanusu yaşama uygun; ama henüz (?) Europa’da yaşam bulamadık. Bu nedenle Ceres yaşama uygun bir yer olsa bile, bu üzerinde uzaylıların yaşadığı anlamına gelmez.
İlgili yazı: Gerçek Adem: ilk insan ne zaman yaşadı?
Ceres üzerinde hayat arayışı
4000 metre yükseklikteki Ahuna Mons dağı ise çizik çizik dik yamaçlarıyla ayrı bir gizem. Nasıl oldu da Ceres üzerinde bu kadar yüksek bir dağ oluştu? Ceres’i 2015-18 arasında keşfeden Dawn sondası verilerini analiz eden gezegen bilimciler nihayet bu sorunun da yanıtını buldu.
NASA’ya göre Ceres’in kabuğunun altında tuzlu su, çamur ve kayadan oluşan dev kabarcıklar var. Bunlar da tıpkı sivilce gibi kabukta zayıf bulduğu yerden dışarı fışkırıyor ve Ceres dağlarıyla tepelerini oluşturuyor. Bol miktarda tuza ek olarak sulu silikatlar içeren mineralli çamur, yeraltında basınçla sıkışmış oluyor ve Ceres yüzeyindeki çatlaklardan yanardağ püskürmesi gibi dışarı çıkıyor.
Çamur Volkanı
Öyleyse yanıt basit: Ahuna Mons dev bir çamur volkanı. Daha çok soğuk çamur fışkırttığı için de aslında bir buz volkanı. Şimdi aktif mi bilmiyoruz; ama zamanında dışarı püsküren çamurun birikmesiyle oluşmuş bulunuyor. Ceres’in zayıf yerçekimi de çamurun çöküp yassılaşmadan epey yükselmesine izin veriyor. Böylece Ahuna Mons 4000 metreyi aşan bir yüksekliğe erişmiş oluyor.
İlgili yazı: Neptün Gezegeni Hakkında Merak Edilen 4 Soru
Ceres rekorları bitmez
En büyük asteroit olması ve bir asteroitteki en büyük dağa sahip olması bir yana, Ahuna Mons da Güneş Sistemi’nde bilinen en büyük buzlu çamur volkanı. Öyleyse cüce gezegen Ceres, tıpkı Cep Herkülü Naim Sülaymanoğlu gibi bütün madalyaları topluyor.
Nitekim Berlin-Adlershof Üniversitesi ve DLR Gezegen Araştırmaları Enstitüsü’nde çalışmalarını sürdüren Wladimir Neumann’a göre, Ahuna Mons’un altında kısmen sıvı olan çamur var. Yeraltındaki göreli yüksek basınçla sıkışan bu çamur katmanı, Ceres kabuğunun yalıtım etkisiyle sıcaklığını koruyarak kısmen sıvı halde bulunuyor.
Biraz da depremde sıvılaşan toprak gibi akışkan oluyor. Özellikle de tuzlu su içermesi nedeniyle çatlaklardan dışarı püskürerek türlü engebeler oluşturuyor. Öyleyse buyurun size bir ilginçlik daha: Ceres, Jüpiter uydusu Io ve Satürn uydusu Enceladus ile birlikte, Güneş Sistemi’nin volkanik açıdan en aktif mini dünyalarından biridir.
İlgili yazı: İnternetinizi Uçuracak En İyi 10 Modem
Ceres ne zaman keşfedildi?
Gerçek bakanın gözündedir derler; ama kuantum fiziğindeki belirsizliğe rağmen bilim objektiftir. Ceres de Mars ile Jüpiter arasındaki en büyük gökcismi olarak 1801 yılında İtalyan gökbilimci Giuseppe Piazzi’nin kullandığı teleskopla keşfedildi. 2015’te ise NASA’nın Dawn uzay sondası ile ziyaret edilen ilk cüce gezegen oldu (Yeni Ufuklar’ın Plüton ziyareti aynı yıl daha sonra gerçekleşti).
Yazıda gördüğünüz Ahuna Mons görseli de Ceres çevresinde dönerken 2018’de yakıtı biten ve devre dışı kalan Dawn sondasının sağladığı verilerle dijital olarak oluşturuldu. Özel bir bilgisayar yazılımı, tıpkı 1990’larda çekilen Venüs radar görsellerinde olduğu gibi, Dawn’un kuşbakışı çekilen; ama farklı açılardan çekildiği için derinlik verisi de taşıyan stereoskopik fotoğraflarını üç boyutlu hale getirdi.
Ceres içinde organik moleküller var
Grafikte göreceğiniz gibi Ceres tam bir organik kimya fabrikası. Üstelik tümüyle kendine özgü bir mineralojisi var; çünkü kabuğuna yakın kütlenin yüzde 20’si yaşamın yapıtaşı olan karbon atomlarından oluşan moleküller içeriyor. Ceres yüzeyinin altında sıvı su ve su buzu da bulunuyor ki bunlarla birleşen karbonlu moleküller, Ahuna Mons gibi dağları yaratan kil yataklarını oluşturuyor.
İlgili yazı: Yapay Zeka Nedir ve Nasıl Çalışır?
Bu yüzden hayata elverişli olabilir
NASA, önce Vesta asteroitine uğrayan ve sonra da Ceres çevresinde yörüngeye giren Dawn sondasının 2015-18 yıllarında topladığı verileri titizlikle inceledi. Sonuçta Ceres üzerindeki organik moleküllerin, özelikle de aminoasitler ve aminoasit bileşenlerinin gerçekten Ceres’te oluştuğunu; cüce gezegene çarpan bir kuyrukluyıldızla gelmediğini buldu.
Yarım kalmış gezegen
Peki neden içyapısı bu kadar farklı derseniz yüzeye yakın o karbon ve kil tabakasını Ceres’in yarım kalmış bir dünya olmasına borçluyuz. Gezegenler kendi ağırlığıyla çöküp küresel bir şekil alırken, ağır elementler dibe batarak çekirdeği oluşturur ve hafif elementler yüzeye yakın kalır.
Oysa Ceres düşük kütleli bir cisim ve yeteri kadar ağır olmadığı için de oluşumu yarım kalmış olan bir cüce gezegen (sonuçta Plüton’dan bile küçük bir dünya). Bu sebeple içindeki maddeler Dünya gibi iç içe geçmiş küreler halinde ayrılıp katmanlaşmadı ve yüksek ısı ile basınç altında başkalaşmadı.
Öyleyse Ceres masada yarım kalmış bir çamur topağı gibi görünüyor: İçi yeterince sıcak ve bu yüzden çamur kabarcıklar halinde yüzeye çıkıp dağlar oluşturuyor; ama katmanlaşma gerçekleşmiyor. İşin ilginci, Ceres sırf bu yüzden ve özgün kimyası nedeniyle hayata elverişli bir dünya olabilir:
İnsanlık gelecekte uzaya yayılırsa Ceres’in bir uzay üssü, su deposu, ticaret noktası ve kimya madeni olacağı kesin. Nitekim Amazon TV’de Temmuz ayında 4. sezonu yayınlanacak olan Expanse bilimkurgu dizisinde bu senaryo anlatılıyor. Cüce gezegende Satürn halkalarından toplanan su buzunu satarak ve Jüpiter uydusu Ganymede’de yetişen besinleri tüketerek yaşan bir koloni bulunuyor.
İlgili yazı: İnsanlar Gelecek 100 Yılda Nasıl Evrim Geçirecek?
Ceres yüzeyi -100 derece
Ancak içi sıcak ve yeraltında çıkan çamurlu su da Ahuna Mons gibi volkanlardan yüzeye ulaşır ulaşmaz -100 derecelik sıcaklıkta donuyor. Yapılan hesaplamalara göre, yeraltındaki muazzam çamur stokları 4 milyar yıldır Ceres yüzeyine çıkıyor.
Cüce gezegenin yerçekimi Dünya’nın sadece 36’da biri olduğu ve volkanik faaliyetler de milyarlarca yıldır sürdüğü için Ahuna Mons dağının tabanı 20 km genişliğe, yüksekliği ise bazı hesaplamalarda 5000 metreye ulaşmış bulunuyor. Bu nedenle Ahuna Mons’a asteroitlerin Everest’i de diyebiliriz.
Oysa Ceres hayata elverişli olsa bile Europa ve Enceladus’la arasında büyük bir fark var: Bu iki uyduda tümüyle buz volkanları bulunuyor; çünkü uyduların manto tabakası aslında global buz altı okyanustan oluşuyor. Ceres’in mantosu ise çamurlu ve tuzlu sudan meydana geliyor ki bu detay önemli; çünkü Ceres yarım kalan kayalık bir gezegen ise Dünyamızın da nasıl oluştuğunu gösteriyor olabilir.
İlgili yazı: Kodlama İçin En Gerekli 16 Programlama Dili
Gelelim uzaylı hikayesine
Dawn uzay aracı, 6 Mart 2015’te cüce gezegen Ceres’e ulaştı ve yüzeyinde gizemli parlak beyaz noktalar görüntüledi. Ancak, fotoğraflar yeterince net olmadığı için araştırmacılar gizemli noktaların sırrını hemen çözemediler ve böylece yakın tarihin en büyük uzaylı tartışması başlamış oldu. Biz de bilimsel düşünce yöntemiyle boş inançlardan korunmayı öğrenmek için bu hikayeyi inceleyelim.
Ceres’in gizemli öyküsü
Her ne kadar bilim insanları Ceres’in en büyük oluşumu olan Occator kraterinin tam ortasında yer alan beyaz noktaların tuzlu çamur tepeleri olduğunu söyleseler de bir grup uçan daire meraklısı, parlak noktaların uzaylı üssü olduğunda ısrar etti. Ancak, Dawn uzay aracı Ceres’e daha yakın bir yörüngeye girip beyaz noktaların yakından fotoğrafını çekince bu tartışmalar sona erdi.
Roketlerini ateşleyerek 17 Ağustos 2015’te yüksek harita çıkarma yörüngesine giren Dawn, 40 gün içinde Ceres’teki büyük kraterin yüzlerce net fotoğrafını çekti. Böylece parlak noktaların uzay üssü değil de tuz tepeleri olduğu kesinleşti.
İlgili yazı: Mobil İnternette Video İzleme Rehberi
Komplo teorisi tuzla buz oldu
Ceres’le ilgili kesin kanıtın gecikmesi konusunda mutlaka birilerini eleştirmek gerekiyorsa yanlış açıklama yapmamak için temkinli davranan bilim insanlarını eleştirmemiz gerekir, ama bu da haksızlık olur; çünkü bilimsel gelişmeler aceleye gelmez.
Nitekim beyaz noktaların ilk açıklaması da su buzu olabilecekleri yönündeydi. Ancak, kraterden yansıyan ışığı inceleyen gezegen bilimciler, ışığın dalga boyunun su buzuna ait olmadığını anladılar ve parlak beyaz noktaların tuz tepelerini ait olduğunu ortaya çıkardılar.
İlgili yazı: Düz Dünya Teorisini Çürüten 12 Kanıt
Bilim insanları da yanılır
Ancak dogmatik öğretilerin tersine, yeni kanıtlar bulur bulmaz hatasını düzeltir: Araştırmacılar da kraterlerin dibinde önce buz olduğunu sandılar, çünkü Ceres’in buzlu kabuğunun altında büyük bir okyanus olduğunu düşünüyorlardı.
Öyle ki yapılan ilk hesaplamalar Ceres’te Dünya’nın tatlı su rezervlerinden daha fazla su olabileceğini gösteriyordu. Belki de asteroit çarpışmaları yerkabuğunu delmiş ve dışarı çıkan su, Ceres’te atmosfer olmadığı için hızla donarak buz kesmişti. Ancak ışık tayfı buz teorisini yanlışladı:
NASA Ceres fotoğraflarına baktığı zaman, beyaz noktaların güneş ışığının sadece yüzde 40’ını uzaya yansıttığını gördü. Üstelik beyaz noktalar su buzundan farklı olarak ışığın yalnızca bazı dalga boylarını yansıtıyordu.
Gerçi tuz teorisinden önce başka açıklamalar da yapıldı ve bunlardan biri de beyaz noktaların, Ceres yüzeyine su püskürten gayzerler veya buz volkanlarının dışarı çıkardığı parlak kayalar olabileceği yönündeydi; fakat yeni bulgular tuzlu su çamuru teorisinin doğru olduğunu gösterdi.
İlgili yazı: Güneş Sisteminin Yassı Cüce Gezegeni Haumea
Peki NASA neden yavaş davrandı?
Neden Ceres’in yakın plan fotoğraflarını hemen çekmedi? Bunun sebebi Dawn uzay aracının manevra roketi yakıtının sınırlı olmasıdır: Dawn’un Ceres’e hızla yaklaşmak için sert fren yapması gerekecek ve bu sırada çok yakıt yakacaktı. Oysa yakıtı biterse bir daha manevra yapamayacak ve kamerasını ilgili yerlere çeviremeyeceği için hiçbir şeyin fotoğrafını çekemeyecekti.
Yakıt meselesi
Sonuçta yenilikçi iyon motoru kullanarak Ceres’e 8 yılda ulaşan Dawn uzay aracının, cüce gezegene ait birçok fotoğraf çekmesi ve yer şekillerini inceleyerek haritasını çıkarması gerekiyordu. Bu nedenle cüce gezegene yavaş yavaş yaklaştı.
Dawn 15 Aralık 2015’te Ceres’e iyice yaklaşarak çok daha net fotoğraflar çekip beyaz noktaların tuz tepeleri olduğunu gösterdi. Oysa NASA, aracın Ceres’e daha fazla yaklaşmasına izin vermedi ve bunun tek nedeni yakıt tasarrufu yapmak değildi: Dawn kontrolden çıkıp Ceres’e çakılırsa cüce gezegene Dünya’dan gelen mikropları bulaştırabilirdi. NASA bu riske girmedi.
Peki Güneş Sistemi’nde başka hangi dünyalar yaşamı destekleyebilir? Bunu Hayata En Uygun 8 Okyanus Dünyası yazısında görebilirsiniz. 15 metrelik sivri buz bıçaklarıyla kaplı Europa’ya nasıl güvenle sonda indireceğimize bakabilir ve Oumuamua kuyrukluyıldızının bir uzay gemisi olup olmadığını okuyabilirsiniz.
Ceres’in tuzlu silikat çamurunda ekstremofil bakteriler ve özellikle de silisyum tabanlı canlıların yaşama olasılığını ise hemen şimdi değerlendirebilirsiniz. Gözünüz açık, düşünceleriniz berrak ve vicdanınız hür olsun.
Dawn Ceres’te ne keşfetti?
1Slurry extrusion on Ceres from a convective mud-bearing mantle (pdf)
2An aqueously altered carbon-rich Ceres
1_ su evrende en çok bulunan maddedir .. bilimciler tabiki yavaş davranmak durumundalar… nedense bizim felsefeciler yeterince çalışmıyorlar 🙂 eski zaman filozoflarından biri hayatta oysaydı şöyle diyebilirdi . İnsan vücudunun %60 su dünyanın şu kadarı su . Tüm gök cisimleri aslında su benzeri birşey içinde yüzüyor gibiler o halde evrande çok miktarda su ve hayat olmalı … … ancak günümüzde aklın kullanımı ikinci plana itilmiştir.. bilim ve metotlarına yeterince eleştiri getirilmemektedir .. çoğu felsefeci zamanla değişmesi ve yanlışlanması muhtemel verileri DOGMA gibi kabullenmektedir ..
Hala pluto yazısı gelmedi kozan bey ?
Blogda iki Plüton yazısı var. ilk yazı New Horizons sondası Plüton’a ulaştığında yazıldı. İkinci yazı yeni keşiflere ilişkin.
Birşey soracağım.. haberlerin aynısını başka site ve bloglarda da görüyorum? Hem de kelimesi kelimesine ? 🙂
Haberlerin aynısını başka bloglarda kelimesi kelimesine görmeniz imkansız çünkü bu blogda bir profesörden yapılan alıntılar gibi örnekler dışında çeviri yapılmıyor. İngilizce kaynaklardan yararlandığım ama Tükçe yazdığım için haberleri kelimesi kelimesine hangi sitelerde gördüğünüzü de çok merak ettim. “Komplo teorileri tuzla buz oldu”, “Peki ne tuzu?”, “Işık tayfı yalanlandı”, “Ceres’in tuzu nereden geliyor?”, “Belki Mars modeliyle açıklayabiliriz” alt başlıklarındaki paragrafların İngilizce veya Türkçe başka hangi sitelerde, bırakın kelimesi kelimesine, cümle benzerliği ile nerede geçtiğini gösterebilir misiniz (varsa bileyim çünkü benden alıp kullanmışlar demektir)? Bunlar bu yazıdaki orijinal içerikten sadece birkaçı. Ancak blogda yararlandığım bilimsel kaynakları da veriyorum. Yoksa siz bilimsel haberlerin NASA ve diğer haber sitelerindeki kaynaklardan yararlanmadan, sadece hayal gücümden yararlanarak mı hazırladığımı mı sanıyorsunuz? 🙂 Ancak bu yazılarda haberlerin ötesinde, o sitelerde bulamayacağınız bilgileri ve yorumları da buluyorsunuz. Nükleer otomobil yazımı okudunuz mu?
Gerçi sizden alıntı yaptıklarını yazı sonuna eklemişler.. ancak takdir edersinizki internetten okumak hafızada pek kalıcı etki bırakmıyor hem ordaki yazının kaynak kısmına bakmamışım ki çoğu insan da dikkat etmez aklımda kalan aynı yazıya birden fazla yerde rastlamış olmam sizi “intihal” ile de suçluyor değilim http://zbawn.blogspot.com.tr/2015/09/marsn-suyu-ckt.html?m=1
Hiç değilse link vermişler ama belli ki benim intihalle suçlamam gereken siteler belirmiş. 🙂 Yazının aynısını kopyalamışlar.