Kuantum Fiziği Paralel Çoklu Dünyalar Oluşturuyor mu?
|Paralel evrenler var mı? Ne de olsa kuantum fiziğine göre bir fotonun sağdan gittiğini görürsek soldan gittiğini de hesaba katmamız gerekiyor. Kuantum elektrodinamiğine göre (QED), parçacıkların gerçek durumları ancak bütün olası geçmişlerinin toplamını alarak hesaplanabiliyor. Tıpkı bu sabah caddeye yolun sağından yürüyerek inmiş olmanız gibi… Peki yolun solundan yürüyerek indiğiniz bir paralel evren de var mı? Kuantum fiziğindeki belirsizlik ilkesinden çıkan çoklu dünyalar yorumunu görelim.
En paralel çoklu dünyalar
Heiseberg’in belirsizlik ilkesi yanlış mı yazısında anlattığım gibi, kuantum çift yarık deneyi yaparsak ve bu deneyde fotonun sağdaki yarıktan geçtiğini görürsek soldaki yarıktan da geçtiğini kabul etmemiz gerekiyor. Hem de bunu görmediğimiz halde! Bunun nedeni, fotonun sağdan gitmesi için soldan gittiği olası bir geçmişi de kuantum mekaniği hesaplarına katmamız gerekmesidir.
“Ne kadar garip hocam, bu durum sağduyuya aykırı” dediğinizi duyar gibi oluyorum; ama bunun için bana kızmayın. Belirsizlik ilkesini başımıza saran Heisenberg’e kızın. O kadar temel bir konu ki ne zaman kuantum fiziği yazsam belirsizlik ilkesini özetlemem gerekiyor: 😊
Belirsizlik ilkesine göre atomlar ve foton gibi temel parçacıklar çok hassastır. Öyle ki bir fotona baktığımız zaman onu değiştirmiş oluruz. Bu da yüzde 100 kesinlikteki gözlemler yapamayacağımızı gösteriyor. Yaptığımız gözlemler yüzde 100 hassas olamaz ve yüzde 100 net fotoğraflar çekemeyiz. Her zaman bir hata payı, belirsizlik ve bulanıklık olacaktır. En basit haliyle belirsizlik ilkesi budur.
İlgili yazı: VPN Engellemeyi Aşmanın En kolay 5 Yolu
Gelelim çoklu dünyalar yorumuna
Sean Carroll gibi fizikçilerin savunduğu çoklu dünyalar yorumuna göre, bu evrende yolun sağından gittiğiniz halde, gerçekten solundan gittiğiniz bir evren de vardır. Ben de çoklu dünyalara fizikçiler geçmişi değiştirmek için büyükbaba paradoksunu çözdü yazısında buna giriş yaptım (ama kafa karışıklığı olmasın diye hemen belirteyim: Henüz bir zaman makinesi yapmadık ve geçmişe gitmedik).
Yine Antropik İlke: Kainatta birden fazla evren var mı? yazısında ele aldığım çoklu evren teorisini ise çoklu dünyalar yorumuyla karıştırmayın. Çoklu evrendeki bütün evrenler aynı gerçekliğin parçasıdır.
Çoklu dünyalarda yer alan evrenler ise alternatif gerçekliklerin bir parçasıdır. Bunlar bu hayatta yapmadığınız seçimlerin gerçekleştiği paralel evrenlerdir. Konudan sapmamak için es geçeceğim ama ayna dünyalar da çoklu dünyalardan farklıdır. Bütün uyarılar bittiğine göre devam edelim:
İlgili yazı: Gerçek Adem: ilk insan ne zaman yaşadı?
Çoklu dünyalar teorisi nedir?
Çoklu dünyaların kökeni belirsizlik ilkesine dayanıyor; ama evren tümüyle belirsiz olan kaotik bir yer değildir. Başta fizik yasaları olmak üzere evrendeki her şeyin bir kuralı vardır.
Örneğin, kuantum fiziğinde bir fotonun çift yarık deneyinde sağdaki yarıktan geçip geçmeyeceğini önceden bilemeyiz. Sadece yüzde 30 olasılıkla sağdan geçeceği gibi farklı ihtimalleri hesaplarız; ama bu olasılıkları yüzde 100 kesin olarak biliriz!
Sean Carroll gibi fizikçiler de madem öyle, gerçekleşmeyen olasılıkların yaşandığı gerçek evrenler de olabilir diyor. Çoklu dünyalar yorumuna göre, ikiz kopyalarımızın alternatif hayatlar yaşadığı paralel evrenler vardır. Sean Carroll paralel evrenlere felsefedeki kültürel rölativizm akımı gibi bakıyor: İstatistik yasalarından hareketle, “Kainatta asıl evren ve onun sonsuz sayıda kopyası yoktur. Bütün paralel evrenler gerçektir ve yaşadığımız evren de aslında başka bir evrenin paralel evrenidir” diyor.
İlgili yazı: Sansüre Karşı TOR ve Orbot Rehberi
Çoklu dünyalar teorisinin kökeni
Evet, kuantum fiziğinde çoklu dünyalar yorumunun varsayımlarını gördük. Şimdi bunların gerçek olup olamayacağına bakalım. Öncelikle yaşadığımız evrenin gerçek olduğunu biliyoruz. Neden derseniz: Holografik beyin yazısında “Evrende yaşanan olayları bilinçli gözlemciler, yani insan beyni mi belirliyor” diye sorduk.
Cevap olarak da insan beyninin evreni neden tek başına yaratamayacağını gördük; çünkü herkeste beyin var (öyleyse kim kimin hayali olacak?). Sean Carroll da diyor ki “Bu evren gerçek ise paralel evrenlerin de gerçek olmaması için hiçbir sebep yoktur. İstatistiksel olarak yaşadığımız evren kainatta ayrıcalıklı bir yer olamaz.”
Nasıl ki içinde 1 milyon top olan bir kutudan 1 milyon veya 1 yazan topu kura çekerek bulma olasılığımız milyonda biridir; yaşadığımız evrenin ayrıcalıklı olması, yani orijinal olması ve diğer bütün paralel evrenlerin bizim evrenimizin kopyası olması olasılığı da o kadar düşüktür (yazının sonu için bunu aklınızda tutun).
Peki bu yazıda ne öğreneceğiz?
- Paralel evrenlerin içinde bulunduğumuz evrenden fiziksel olarak nasıl türediğini inceleyecek ve çoklu dünyalar nasıl oluşuyor sorusunu yanıtlayacağız.
- Paralel evrenler varsa bunların neden sarhoşun çift görmesi gibi iç içe geçmediğini göreceğiz: Paralel evrenler gerçekse neden sokakta sağda yürürken, yolun solundan gittiğimiz paralel evrenleri de iç içe geçmiş görüntüler olarak görmüyoruz? Kısacası paralel evrenler neden bizim evrenimizden tümüyle kopuktur? İlk sorudan başlayalım:
İlgili yazı: İnternette teknik takip ve gözetimi önleme rehberi
1. Çoklu dünyalar nasıl oluşuyor?
Çoklu dünyalar yaşadığımız evrende nesnel gerçekliğin oluşmasını sağlayan mekanizmayla ortaya çıkıyor. Siz de nesnel gerçekliğin, belirsizlik ilkesi yüzünden kaotik olan fiziksel evrenden nasıl türediğini Kuantum Darwinizm yazısında okuyabilirsiniz.
Kuantum fiziğinde nesnel gerçekliğin oluşmasını sağlayan mekanizmanın adı “eşevresizliktir” (decoherence). Öyleyse paralel evrenler eşevresizlikle nasıl ortaya çıkıyor? Bunu görmek için önce eşevreliliğin ne olduğunu incelemek gerekiyor:
Bizden bağımsız dış dünya ve nesnel gerçeklik yani dış evren, kuantum fiziğindeki eşevresizlik süreciyle ortaya çıkıyor. Bu da parçacıkların olasılıklarını hesaplamamızı sağlayan Schrödinger’in olasılık dalga fonksiyonu denklemine bağlıdır. Peki dalga fonksiyonu nedir?
Önceki yazılarda bunun fiziksel bir dalga olmadığını, bunun yerine bir olasılık dalgası olduğunu belirttim. Olasılık dalgasının tam olarak ne olduğunu bilmiyoruz. Sadece tahta, hava, elektromanyetik alan gibi fiziksel bir maddeden yapılmadığını biliyoruz.
İlgili yazı: Kodlama İçin En Gerekli 16 Programlama Dili
Çoklu dünyalar ve olasılık dalgası
Çift yarık deneyine geri dönecek olursak: Bu dünyada fotonun izlediği gerçek yolu olasılık dalgasıyla hesaplıyoruz; ama izlemediği diğer yolları da hesaba katmamız gerekiyor. Demek ki fotonun sağ yarıktan veya sol yarıktan geçmesi gibi farklı olasılık dalgaları hem ayrılabiliyor hem de birleşiyor.
Farklı olasılık dalgalarının birleşmesi ve bir arada olmasına eşevrelilik diyoruz. Bu, henüz doğrudan gözlemlenmemiş olan bir parçacığın aynı anda hem sağa hem sola dönmesi gibi bir süperpozisyon halidir.
Olasılık dalgalarının birbirinden kopmasına ise eşevresizlik diyoruz. Olasılık dalgalarının birbirinden kopması, diğer olasılıkları artık hesaplayamayacağımız anlamına geliyor. Ancak, buna geçmeden evvel eşevreliliğin fiziksel olarak ne anlama geldiğini görelim:
İlgili yazı: Dünyada 12 Metrelik Eksen Kayması Oluştu
Çoklu dünyalar ve eşevrelilik
İki dalganın frekansı eşleşiyor ve şekli aynıysa bunların eşevreli olduğunu söyleriz ki bu durum aralarında sabit faz farkı olduğu anlamına gelir. Bu da ya dalgaların tepesi ve çukurlarının üst üste binmesi veya tepelerle çukurlar arasındaki kaymanın sabit olması demektir. Lazer ışınları bu tür eşevreli ışınlara bir örnektir. Bunu çift yarık deneyi ile gösterelim:
Fotonlar hem parçacık hem dalga olduğu için bunları iki yarıklı bir engelden geçiriyoruz. Yarıktan geçen fotonlar ya arkadaki perdeye parçacık olarak ulaşarak nokta nokta izler bırakıyor ya da dalga olarak ulaşıyor. Dalgaların üst üste binmesi veya sönümlenmesiyle girişim gölgeleri oluşuyor (Pekişme perdede çizgi çizgi koyu gölgeler ve sönümlenme de açık alanlar meydana getiriyor).
Fotonların olasılık dalgası tek bir dalga halinde “çöktüğü” zaman fotonları parçacık olarak görüyoruz. Bunlar perdede oluşan nokta nokta izlerdir. Bu durumda fotonun sağ yarıktan veya sol yarıktan geçmesi gibi bir olasılık gerçekleşmiş oluyor. Fotonun hangi yarıktan geçtiğini bilmediğimizde ise bütün olasılıklar aynı anda gerçekleşmiş ve sanki foton her iki yarıktan geçmiş gibi girişim gölgeleri oluşuyor.
İlgili yazı: İnternetinizi Uçuracak En İyi 10 Modem
Tek fotonla çoklu dünyalar
İşimizi kolaylaştırmak için sadece tek bir fotonla çift yarık deneyi yapalım: Fotonun bir anlamda hem dalga hem parçacık olması yüzünden göreceğiz ki tek bir foton bile (hangi yarıktan geçtiğine bakmadıysak) sanki iki yarıktan birden geçmiş gibi olacaktır. Foton bir dalga olarak davranıp kendi kendisiyle girişim yaparak perdeye dalgalı gölgeler halinde yansıyacaktır.
Kuantum elektrodinamiğine göre (QED,) fotonun sağ yarıktan geçtiğini gördüğümüz zaman sol yarıktan geçtiğini de hesaba katmamız gerektiğini söyledik. Bunun nedeni fotonun aynı zamanda bir olasılık dalgası olmasıdır! Bu sebeple sağ yarıktan geçip perdeye parçacık olarak çarpmasına rağmen, aynı zamanda bir dalga olarak iki yarıktan birden geçtiğini de hesaba katmamız gerekir.
Evrende fotonun izlediği yol olası bütün geçmişlerinin toplamını içerir derken kastettiğimiz budur. Peki o zaman foton parçacık olarak nasıl davranabiliyor? Neden aynı zamanda dalga olduğu için her seferinde hem sağdan hem soldan geçmiyor? Buna gözlem yaptığımız zaman olasılık dalgasının çökmesi diyoruz. Peki olasılık dalgasının çökmesi ne demektir?
İlgili yazı: VPN Engelleme Türkiye’de Nasıl Aşılır?
Nesnel gerçekliğin türeyişi
Kuantum Darwinizm ve holografik bilinç yazılarında olasılık dalgasının nasıl çöktüğünü ele aldık: Özetle çift yarık deneyinde fotondan gelen sinyalin detektöre, oradan kabloya, bilgisayara, monitöre, insan gözüne ve beynine ulaşması sırasında peyderpey çöktüğünü söyledik. Ancak, olasılık dalgasının çökme mekanizmasını açıklamadık; çünkü bu fizikçiler arasında bile yeni bir konudur.
Aslında olasılık dalgası tıpkı elektromanyetik dalga veya denizdeki mekanik dalgalar gibi yapıcı ya da yıkıcı girişim yaparak çöküyor. Çift yarık deneyinde bunu görelim:
Fotonun sağ veya sol yarıktan geçmesi iki ayrı olasılık dalgasına karşılık gelir. Yarıklardan birinden geçip perdeye bir parçacık olarak ulaşması ve belirli bir noktaya çarpması gerçeği ise (nesnel gerçeklik) aslında fotonun o noktaya çarpmak için izleyebileceği bütün olası yolların toplamıdır. Çift yarık örneğinde sadece iki olasılık var tabii: Ya sağ yarıktan geçecek ya da sol yarıktan geçecek.
Bu durumda foton bir parçacık olarak tek yarıktan geçse bile aslında diğer bütün olasılık dalgalarının toplamı gibi davranıyor. Biz de bundan yola çıkalım. Eşevrelilik ile eşevresizliği olasılık dalgalarında yapıcı ve yıkıcı girişime bağlamak için fotonun çift yarık deneyinde dalga olarak davrandığı duruma bakalım. Bu durum fotonun hangi yarıktan geçtiğine bakmadığımız zaman ortaya çıkıyor.
İlgili yazı: 18 Ayda Nasıl 24 Kilo Verdim?
Fotonun olasılık dalgası
Siz de bunu deney masası çizimindeki dalgalara bakarak görebilirsiniz. Çizimde fotonun izleyebileceği iki yolu yarıkların ayrı ayrı geçen iki sinüs dalgası olarak görüyorsunuz. Bunun deney masasındaki izdüşümünü girişim dalgaları halinde ve perdeye yansımasını da çizgili gölgelerle görüyorsunuz. Yapıcı girişim durumunda iki dalga üst üste binecek ve aynı fazda olacaktır.
- A) Yapıcı girişim sağ yarıktan geçen olasılık dalgasını pekiştirirse foton sağ yarıktan geçmiş gibi olacak ve perdeye beyaz çizgi olarak yansıyacaktır. Yok, sol yarıktan geçen olasılık dalgasını pekiştirirse bu sefer de foton o çizgiye paralel olan başka bir beyaz çizgi halinde yansıyacaktır. Tabii tersi de var:
- B) Sağ yarıktan geçen olasılık dalgası yıkıcı girişimle sönümlenirse foton sağ yarıktan geçmemiş gibi olacak ve oradan geçmediği için de perdenin üzerinde siyah bir gölge düşecektir. Sol yarıktan geçme olasılık dalgasının sönümlenmesi de ona paralel olan başka bir siyah gölge yaratacaktır.
İlgili yazı: Antropik ilke: Kainatta birden fazla evren var mı?
Çoklu dünyalar ve girişim desenleri
Böylece perdenin üzerinde birbirine paralel siyah-beyaz çizgiler görürüz. Bunlar fotonun geçtiği ve geçmediği yarıkları gösteren olasılıklardır. Oysa deney masasında sadece iki yarıklı bir engel var. Peki neden perdede yalnızca iki siyah gölge ve iki beyaz çizgi yok (fotonun bir yarıktan geçme ve geçmeme olasılıkları)?
Bunun nedeni fotonun sağ ve sol yarıktan farklı açılarda geçebilecek olmasıdır. Dolayısıyla deney masasında izleyeceği yolun uzunluğu da yarıktan geçiş açısına göre değişir. Bu durumda foton arkadaki perdeye bütün olasılıkları gerçekleştirerek yansıyacaktır. Örneğin sağ yarıktan birçok farklı açıdan geçebilir. Bütün bu olasılıklar yüzünden perdede çok sayıda paralel siyah ve beyaz çizgi oluşacaktır.
İlgili yazı: Çoklu Evren: En Yakın Komşu Evren Nerede?
Gelelim olasılık dalgasının çökmesine
Fotonun hangi yarıktan geçtiğine bakarsak olasılık dalgasını çökertmiş oluruz. Bu durum fotona nasıl baktığımıza ve fotonla detektörlerin birbiriyle nasıl etkileşim kurduğuna bağlıdır. Örneğin, sadece sağ yarığa bakarsak fotonun sağ yarıktan geçme olasılığını güçlendiririz; çünkü fotonla sağ yarıkta fiziksel etkileşim olasılığını artırmış oluruz.
Öyle ki üst üste 100 deney yaparsak foton belki 70 kez sağ yarıktan geçecektir. Ancak, belirsizlik ilkesi yüzünden fotonun her zaman sağ yarıktan geçmesini veya 50 kez sağdan geçmesini sağlayamayız (Bell eşitsizliği) ve sağ yarıktan hangi açıyla geçeceğini de kesin olarak belirleyemeyiz. Sonuç olarak foton bir parçacık olarak davranacak ve mikroskobik bir mermi olarak karşıdaki perdeye çarpacaktır.
Şimdi gelelim çoklu dünyalar için en önemli noktaya: Eşevrelilik ve eşevresizlik ile yıkıcı ve yapıcı girişim arasında ne tür bir ilişki vardır? Öncelikle eşevresizlik yıkıcı girişim değildir! Bütün yapıcı ve yıkıcı girişimler olasılık dalgasındaki eşevrelilik ile olur (tüm olasılık dalgalarının aynı fazda olması). Deneye geri dönersek perdenin üzerindeki bütün siyah çizgiler (yıkıcı girişim) ve beyaz çizgiler (yapıcı girişim) olasılık dalgalarının aynı fazda olmasından kaynaklanır. Olasılık dalgasının çökmesi ise eşevresizliktir. Çoklu dünyalar eşevresizlik ile ortaya çıkar. Peki eşevresizlik nedir?
İlgili yazı: Fizikçiler Paralel Dünyalar Deneyi Yapacak
Çoklu dünyalar ve eşevresizlik
Kuantum fiziği uzay ve zamanda simetriktir. Öyle ki fotonun hangi yarıktan geçtiğini bilmediğimiz için bütün olasılıkları perdenin üzerinde girişim gölgeleri halinde görsek bile, bu gölgelerin hangi olasılıklara karşılık geldiğini biliriz. Foton konusundaki bilgisizliğimiz sadece hangi yolu izlediğini bilmemektir (buna hangi yoldan geçti enformasyonu deriz).
Öte yandan, geçen yazıda olasılık dalgasının insan beyni veya fotona bakan detektörün içi gibi belirli bir yerde çökmediğini gördük. Olasılık dalgasının foton sinyalinin detektörden insan beynine ulaşırken izlediği yol üzerinde, bir süreç halinde ve peyderpey olarak çöktüğünü belirttik; yani fotonun hangi yolu izlediği bilgisi insan beynine ulaşana kadar aşama aşama oluşuyor. Sadece son durak beyindir.
İyi de olasılık dalgasının aşama aşama çökmesi ne demektir? Olasılık dalgasının ne olduğunu bilmiyoruz ama nasıl çöktüğünü çok net gösterebiliriz: Bu kez çift yarık deneyini gittikçe karmaşık bir hale getirelim. İki yarıklı engelin önüne 4, 8, 16, 22 yarıklı bir sürü engel koyalım. Öyle ki foton bütün bu yarıklardan geçerek perdeye ulaşsın.
Foton yarıklardan her geçişinde engellerle ayrı ayrı fiziksel etkileşim kuracaktır. Böylece olasılık dalgalarının aynı fazda olması (eşevreliliği) gittikçe bozulacaktır. Üstelik foton aynı zamanda bir dalga olduğu için bütün olasılık dalgaları, izleyebileceği bütün yarık geçiş yolu olasılıkları da gittikçe çökecektir. İşte bu yüzden foton nihayet perdeye ulaştığında oluşturduğu girişim gölgelerine bakarak hangi yarık kombinasyonlarından geçtiğini bilemeyiz. Eşevrelilik bozulmuş, eşevresizlik oluşmuştur.
İlgili yazı: Fizikçiler Paralel Dünyalar Deneyi Yapacak
Çoklu dünyalar ve dalga çökmesi
Peki neden fotonun olasılık dalga fonksiyonu ortamla fiziksel etkileşim kurunca çöküyor? Yazının başında aklınızda tutun dediğim belirsizlik ilkesi yüzünden: Bir fotonla etkileşim kurmak, aynı zamanda onun fiziksel özelliklerini az ya da çok değiştirmek anlamına geliyor.
Çoklu dünyalar tam burada ortaya çıkıyor: Artık çok karmaşık hale gelen deney masamızda fotonun hangi yolu izlediğini bulmanın tek yolu, yarıklara tek tek bakarak fotonun hangi yarıklardan geçtiğini bulmaktır. Sonuç olarak dalga fonksiyonu çökecek ve fotonun hangi yarıkları izlediğine dair tek bir yol bilgisi gerçekleşecektir.
Fotonumuz artık bilgisayar ekranında hangi yarıklardan geçtiğini gördüğümüz bir parçacık olarak görünecek ve belirli bir yol izlemiş olacaktır. Böylece nesnel gerçeklik ortaya çıkacaktır. Ancak, biz de fotonun hangi yolu izlediğini bildiğimiz için diğer hangi yolları izleyebileceğine dair olasılık bilgisini kaybetmiş olacağız. Belirsizlik ilkesinin en ilginç yanı budur:
Belirsizlik bir şeyi bilmenizi engellemez. Sadece bir fotonu bilirken o fotonla ilgili başka bir şeyi bilme ihtimalinizi veya bilginizin kesinliğini azaltır. Fotonun hangi yolu izlediğini kesin bilmeniz ise diğer alternatif yolları bilmenizi kesin olarak engeller. Böylece çoklu dünyalar yorumuna paralel evrenler ortaya çıkar. Bunlar fotonun izleyebileceği diğer yolları gerçekten izlediği alternatif gerçekliklerdir.
İlgili yazı: Paralel Evrende Sonsuz Sayıda Kopyanız Var mı?
Peki evren neden gerçektir?
Paralel evrenler deney masamızdaki çok sayıda yarık gibi farklı yollar üzerinden sürekli dallanıp budaklanır. Her birinde tek bir foton yolu gerçekleşir. Bu paralel evrenler bizim evrenimizle tümüyle eşevresizdir. O yüzden çoklu dünyaları göremez ve onlarla etkileşim kuramayız.
Tabii bizim evrenimiz de paralel evrenlerden kopuktur. Bu sebeple paralel evrenleri sokağa bakınca sarhoşun çift görmesi gibi iç içe görmezsiniz. Özetle paralel evrenleri doğuran çoklu dünyalar yorumunu savunan Sean Carroll diyor ki “Bu evrende nesnel gerçekliğin olması için olasılık dalgasının çökmesi şarttır. Bunun için de eşevresiz diğer olasılıkların gerçekleştiği paralel evrenlere zorunludur.”
Dahası insan beyni olasılık dalgasının çöktüğü son durak olmakla birlikte tek durak değildir ve işte bu yüzden insan beyni, evreni tanrının rüyasında görmesi gibi yaratamaz. Özgür iradenin neden sınırlı olduğunun, yani evrende hayal ettiğimiz her şeyin gerçek olmamasının sebebi burada yatıyor. Yoksa bankaya 100 bin TL borç yaptığımızda İddaa’dan 200 bin TL kazandığımızı düşlerdik ve iş biterdi. 😉
Peki evren bir simülasyon mu ve özgür irade insan bilincinde nasıl ortaya çıkıyor? Yoksa insan bilinci bir organik bilgisayar ve maddenin çok boyutlu fiziksel bir hali mi? Ben evren simülasyon mu sorusunu çoklu dünyalara bağlayacağım yeni yazıya hazırlanırken, siz de merak ettiğiniz diğer konulara şimdiden bakabilirsiniz. Barış ve sevgi dolu bir hafta sonu olsun.
Sean Carroll Çoklu Dünyaları Anlatıyor
1Many Worlds, the Born Rule, and Self-Locating Uncertainty
2Mad-Dog Everettianism: Quantum Mechanics at Its Most Minimal