Dünya Dışı Zeka Neye Benziyor?
|Başka yıldızların çevresinde dönen öte gezegenlerde Dünya dışı zeka varsa neye benziyor? Uzayda en yaygın canlı türleri insanlar gibi memeli primatlar mı, yoksa bakteriler gibi prokaryotlar mı? Peki dünya dışı zeki canlılar insan türü gibi karbon tabanlı mı, yoksa silisyum tabanlı zeka da olabilir mi? Peki ya uzaylıların insan gibi iki ayaklı, iki elli ve dik yürüyen kara hayvanları olması şart mı? Sonuç olarak uzaylılar genelde insana benziyor mu? Astrobiyoloji bağlamında olası uzaylı fizyolojisini görelim.
Uzayda yaşam ne kadar yaygın?
Fizikte tanrı var mı ve herkes nerede yazılarında belirttiğim gibi henüz Dünya dışı zekayla temas kuramadık ki bu da Fermi Paradoksu’na yol açıyor: Uzayda yaşam yaygınsa Dünya dışı zeka neden bizimle iletişime geçmiyor? Sorunun yanıtı belirsiz olsa da uzayda bakteri yaşamının yaygın olduğunu düşünüyoruz; çünkü bakteriler sıvı ve besleyici minerallerin olduğu her ortamda çoğalıyor.
Jüpiter ve Satürn çevresindeki bazı uydular Dünya’dan 2-3 kat daha fazla su içeriyor ve bu da suyun evrende bol olduğunu gösteriyor. Öyleyse bakterilerin öte gezegenlerde yaygın olması gerekiyor. Ancak bugünkü konumuz dünya dışı yaşam değil; dünya dışı zekanın, teknolojik uygarlık kurabilecek uzaylıların neye benzeyeceğini merak ediyoruz.
Bu da uzayda yaşam arayan astrobiyolojinin konusuna giriyor; ama dünya dışı zeki uygarlıklar arayışı da astrobiyolojiye giriyor. Gerçi küresel ısınma ve çevre kirliliğine yol açtığımız için pek zeki sayılmayız ama ne demek istediğimi anladınız. 😉 Bugüne dek uzaylı sinyali almadık ve bu da memeliler, kuşlar ve kertenkeleler gibi karmaşık kara hayvanlarının galakside yaygın olmadığını gösteriyor olabilir.
Bilimkurgu filmlerinde ise zeki uzaylıların genellikle insana benzediğini görüyoruz ki siz de Yıldız Savaşları ve Uzay Yolu’nda yer alan Klingonlarla Kardasyalılar gibi uzaylıların resimlerine bakabilirsiniz. İnsansı uzaylıların nedeni aktörlerin yüz ifadelerinin izleyici tarafından anlaşılır olma ve özel efektleri ucuza getirme kaygısıdır. Peki Predator gibi insansı uzaylılar ne kadar gerçekçi?
İlgili yazı: Gerçek Adem: ilk insan ne zaman yaşadı?
Dünya dışı zeka ne kadar değişik?
Baştan belirtelim: Bu yazıda Dünya’ya inerek insanları kaçıran uçan dairelerden söz etmeyeceğiz. Bu konudaki kanıt yokluğu bir yana, uzaylıların detaylarda insana benzeme olasılığı çok düşüktür. Sonuçta başka bir gezegende ortaya çıkarak evrim geçirmeleri gerekiyor. Her ne kadar son tahminler galakside Dünya benzeri 6 milyar gezegen olabileceğini gösterse de bunlar uzak benzerlikler olabilir. Tıpkı hem kamyonun hem de motosikletin motorlu kara taşıtı sınıfına girmesi ama çok farklı olması gibi…
Öte gezegenlerdeki farklı atmosfer basıncı, atmosfer kimyası, ortalama sıcaklık, yüzey kimyası, yerçekimi ve nem oranı gibi farklı ortam koşulları o gezegenlerde bambaşka canlıların yaşamasına yol açacaktır. Mademki bugüne dek uzaylılar bizi ziyaret etmedi, dolayısıyla hiç uzaylı görmedik ve mademki bize dış görünüş olarak Uzay Yolu’ndaki Klingonlar kadar benzemeleri zor, öyleyse uzaylılar neye benziyor? Bunun için yaşamın yapıtaşlarına bakalım:
Yaşam elinde ne varsa onu ham madde olarak kullanır. Yaşamın yapıtaşlarından söz ettiğimiz zaman da evrendeki en bol elementlere bakmamız gerekiyor. Bunlar sırayla hidrojen, helyum, oksijen, neon, azot, karbon, silisyum, magnezyum, demir ve sülfürdür. Güneş Sistemi’nde bu oranlar aynıdır ve Dünya’daki en yaygın elementler de demir, oksijen, silisyum, magnezyum ile karbondur. Demek ki Dünya Güneş Sistemi’ne oranla daha çok ağır element içeriyor. Neden öyle?
İlgili yazı: Kuantum Dolanıklık ile Işıktan Hızlı İletişim Olur mu?
Dünya dışı zeka kimyası
Dünya’nın yerçekimi Güneş, Jüpiter ve Satürn’den çok zayıftır. Bu nedenle atmosferde yüzen hidrojen ve helyum gazlarını tutamadı. Gazlar uzaya kaçmış ve güneş rüzgarı bunları uzağa üfledi. Buna karşın Dünya bol miktarda su tuttu ve su molekülleri iki hidrojen atomu içerdiği için büyük miktarda hidrojene sahip olmayı da başardı. Hidrojen pek önemli değil ama su yaşam için çok önemlidir. Oysa yaşamın, canlı dokuların yapıtaşı karbon atomudur.
Dünya’da yaşam karbon tabanlı olduğu için karbonun çok yaygın olduğunu düşünebilirsiniz ama yerkabuğundaki karbon oranı sadece binde 18’dir. Bu da yeterli; çünkü daha çok karbon içerseydi oksijen hidrojen yerine karbona bağlanacak ve Dünya susuz, kurak bir elmas gezegen olacaktı. Yine de son 220 yılda gerçekleşen endüstri devrimlerinde atmosferdeki karbondioksit oranını yüzde 57 artırarak küresel ısınmaya yol açtık.
Peki yaşam neden karbon tabanlı? Bu istisna mı, yoksa öte gezegenler için de geçerli bir kural mı? Örneğin silisyum tabanlı yaşam olamaz mı? Ne de olsa yerkabuğundaki silisyum miktarı karbonun 150 katı! Tabii ki olabilir ama karbon yaşamın çok daha yaygın olması gerekiyor. Buna iki bilgiyle giriş yapalım: 1) İngilizce silicon silisyum demektir ama Türkçedeki silikonun silisyum ile ilgisi yoktur. Karıştırmayalım. 😊 2) Karbon kimyasal olarak silisyumdan çok daha aktiftir:
İlgili yazı: Kodlama İçin En Gerekli 16 Programlama Dili
Karbonun marifetleri
Karbon atomlarının diğer atomlara bağlanmasını sağlayan dört noktası var ve elektron kabuğu şekli (atom çekirdeği çevresinde dönen elektron sayısı ve dağılımı) karbon atomunun dört atoma da hemen hemen eş güçte bağlanmasını sağlıyor. Kısacası karbon molekülleri çok sağlam oluyor. Silisyum atomunda ise çok güçlü bir bağlantı noktası var fakat diğer noktalar zayıf kalıyor. Bu da silisyumlu moleküllerin dengesini bozarak yaşama uygun kimyasal tepkimelere girmesini zorlaştırıyor.
Özetle karbon, DNA gibi kompleks molekül zincirleri ve protein zincirleri (polimerler) oluşturabilir ama silisyum o kadar uzun moleküller oluşturamaz. Dahası karbon atomları azot, hidrojen ve oksijene dört yandan bağlanabilir. Hatta 60 karbon atomu birleşerek Karbon 60 Bucky küreleri ve altıgen gözenekler oluşturarak çelikten hem sert hem hafif karbon nanotüpler üretebilir.
Nitekim bilim insanları karbon atomlarının Bucky küreleri halinde Dünya’ya ulaştığını, aksi takdirde Güneş Sistemi ve gezegenimizin yeterince karbon içeremeyeceğini düşünüyor. Kısacası karbon, yaşama uygun karmaşık organik molekülleri sentezlemeye çok elverişli bir atomdur. Karbonun kimyasal tepkimeye girerek canlı dokuların ham maddesi olan organik molekülleri oluşturmasını sağlayan şey ise sıvı sudur:
İlgili yazı: Fizikte Tanrı Var mı? İnce Ayar Argümanı
Dünya dışı zeka ve sıvı su
Evrendeki en yaygın bileşik sudur ve evrendeki en yaygın iki elementten, hidrojenle oksijenden oluştuğu için buna şaşırmamak gerekir. Su kimyası yazısında anlattığım gibi sıvı su çok iyi bir çözücüdür ve organik moleküllerin tepkimeye girmesini kolaylaştırır. Ayrıca denizler geç ısınır ve geç soğur misali çok geniş bir sıcaklık aralığında yaşamı destekler. Örneğin suyun deniz seviyesindeki kaynama noktası olan 100 derece aynı zamanda organik kimyanın durduğu sıcaklıktır.
Ayrıca yaşam adenozin trifosfat (ATP) molekülleriyle enerji depolar ve salar. Hücrelerimiz ATP’yi parçalayarak enerji üretir. Buraya dek anlattıklarımızı toparlarsak: Dünya dışı zekanın karbon tabanlı ve su sever olacağını söyleyebiliriz. Elbette su yerine sıvı amonyak ve sıvı metan kullanan, dolayısıyla metanın sıvılaştığı aşırı soğuk ve yüksek basınçlı atmosferlerde yaşayan canlılar da olabilir; ama karmaşık yaşamı çoğaltmak açısından Dünya atmosferi ve su benzersizdir.
Su neden benzersiz derken basit düşünmek gerekir. Örneğin Kuzey Okyanusuna çıkarsanız denizde yüzen buzdağlarını görürsünüz. Aslında okyanusta suyun sıvı halini, buzdağlarında katı halini ve havada buhar (gaz) halini görüyorsunuz. Dünya Güneş Sistemi’nde suyun üç halde birden bulunduğu tek gezegendir. Bu da evrim sürecinde zeki canlılar türetecek karmaşık fiziksel çevreler ve ortam baskıları yaratacağı anlamına geliyor. Mesele yüzeyinde sıvı su barındırmaktan ibaret değil.
Venüs sendromu
Ancak, bütün bunların olması için gezegenin yıldızına yüzeyinde sıvı bulunduracak kadar yakın olması gerekiyor. Çok yakın olursa okyanuslar buharlaşır ve uzak olursa donar. Suyun gaz ve katı hali yaşama sıvı hali kadar uygun değildir. Gerçi bir gezegenin Venüs gibi küresel ısınmaya yol açan kalın bir atmosferi varsa yıldıza daha uzak olabilir. Uygun uzaklık yıldız sıcaklığı ve gezegen kimyasına bağlıdır.
İlgili yazı: Zamanda Yolculuk Etmenin 9 Sıra Dışı Yolu
Dünya benzeri gezegenler yaygın mı?
Kepler ve TESS uzay teleskoplarıyla yapılan gözlemler galaksideki kayalık gezegenler arasında en yaygın olanların Dünya’dan 1,5–2 kat büyük ve 2–8 kat kütleli süper dünyalar olduğunu gösteriyor. Güneş Sistemi’nde süper dünya yok ve bunun nedenini Göçmen Jüpiter ile Ay Nasıl Oluştu yazılarında okuyabilirsiniz. Yine de küçük gezegenleri görecek teknolojiyi yeni geliştiriyoruz; yani çok sayıda süper dünya görmemizin bir sebebi küçükleri henüz seçemiyor olmamız.
Ayrıca sanılanın aksine Dünya’dan 8 kat kütleli bir gezegen 8 kat büyük olmaz; çünkü yerçekimiyle içe çökerek büzülür. Yerçekiminin 4-8 kat olduğu bir gezegen ise 50-100 km derinlikteki okyanuslarla kaplı olacak ve kara içermeyecektir. Bu tür su dünyalarındaki okyanus diplerinde yüksek basınç nedeniyle 300 derece sıcaklıkta bile su buzu oluşabilir. Oysa bu egzotik özellikler yaşamın pek işine yaramaz.
Keza kırmızı cüce yıldızlar Dünya atmosferinde sarı ışık veren G2 tipi Güneşimizden en az 4 kat yaygındır ama küçük ve soluktur. Gezegenlerin yeterince ısınması için bunlara çok yakın dönmesi gerekir fakat kırmızı cüceler boyundan beklenmeyecek ölçüde aktiftir. Gezegen atmosferlerini yok eden güçlü radyasyon yayar. Bu nedenle dünya dışı zekayı öncelikle Güneş benzeri yıldızların çevresinde dönen Dünya benzeri gezegenlerde aramak gerekir.
Bu gezegenler Dünya’ya ne kadar benzemeli derken süper dünyalarda kıtaların kayması görülmediğini, dolayısıyla karmaşık canlıların evrim geçirme hızını artıracak radikal ortam değişikleri yaşanmadığını da belirtmek gerekir. Bu nedenle Dünya’nın yüzde 90’ı ile yüzde 110’u kadar büyük kayalık gezegenleri aramalıyız. James Webb uzay teleskopunu fırlattığımız zaman bunu daha kolay yapacağız.
İlgili yazı: 5 Soruda Paralel Evrenler
Dünya dışı zeka vücut bulursa
Buraya dek öte gezegenlerde zeki yaşam belirmesi için gereken genel şartları ele aldık. Şimdi Dünya dışı zekanın insana benzeyip benzemeyeceğini görelim. Bazı canlılık özelliklerinin evrensel olacağını düşünüyoruz. Örneğin bakteriler, bitkiler ve bitkilerle hayvanları yiyerek beslenen hayvanlar olmalı. Özellikle et yemenin insan beyninin gelişmesi için neden gerekli olduğuna değineceğim.
Beyin çok şeker yakan bir organ olduğu için baş oluşumunun evrensel olmasını bekleyebiliriz; yani vücuda besin almaya yarayan ağızla baş bedenin aynı ucunda olabilir. Arka ucunda ise biyolojik atıkları boşaltan bir boşaltım sistemi olmalı. Bunun dışında 5 duyu organı olması gerekiyor. Titreşim ve basıncı algılayan dokunmatik bir doku (deri), gazların kimyasal analizini yapan bir organ (burun), tat alma duyusu, havadaki titreşimleri algılayan kulaklar ve elbette ışık sensörü olarak gözler…
5 duyu karmaşık bir beynin gelişmesi için gerekli olan sosyal etkileşimin kurulmasını sağlayan bir uyaranlar ağı oluşturacaktır. Beş duyunun yaygın olduğunu düşünmemizin bir nedeni de göz gibi bir duyu organının ahtapotlar, deniztarakları, böcekler ve memelilerde birbirinden bağımsız olarak yaklaşık 40 kez gelişmiş olmasıdır.
Görsel veri ortamın tanımlanması ve çevresel veri akışında (bir bakışta kavramak misali) en büyük bant genişliğine sahip uyarandır. Görsellerin veri yoğunluğu da işitsel veriler vb.’den yüksektir. Keza gözler dünya dışı zekanın temel gerekliliklerinden biri gibi görünmektedir. Yine de her gezegenin yıldızı, ışığı ve atmosferi (ışığın kırılması) farklıdır.
Gözlerin seni ele veriyor
Bu nedenle uzaylı gözleri birçok kuş ve böcek gibi görünür ışık yerine morötesi ışınları görebilir. Çukur engerekleri ve vampir yarasalar gibi kızılötesi ışınları, yani ısıyı da görebilir ki bu özellikle gece görüşü için yararlıdır (Predator filmi). Ayrıca stereoskopik görüş, yani derinlik algısı yaratmak için iki göz olmasını ve bunların kafatasının önünde yan yana durmasını bekleyebiliriz. Çift kabuklular gibi 100 gözlü olmanın ise zeki yaşamın gelişmesini zorlaştıran bir veri karmaşası yaratacağını düşünüyoruz.
İlgili yazı: İnternetinizi Uçuracak En İyi 10 Modem
Dünya dışı zeka simetrisi
Karmaşık hayvanlarda yaygın görülen diğer fizyolojik özellik simetrik beden planıdır. Denizyıldızıyla denizanaları radyal (dairesel) simetriye ve eklembacaklılarla omurgalılar iki yanlı simetriye sahiptir. Baş oluşumu da iki yanlı simetrinin doğal sonucu olup karmaşık bir beyin için şarttır. Karmaşık beyin derken bunu derin öğrenme algoritmalarına benzer bir optimizasyon problemi, termodinamik optimizasyon problemi olduğunu belirtelim.
Örneğin insan beyni o kadar karmaşık ve zeki olabilen en küçük organdır. Beynin enerji tüketimi ve ısınmasını hesaplayan bilgisayar modelleri daha küçük ve daha zeki bir beyin olamayacağını gösteriyor. En basitinden Neandertal insanlarının beyni insan beyninden büyüktür ama insan beyninin ön lobu daha büyüktür ki bu da üstün zeka belirtisidir.
Dahası son 40 bin yılda beynimiz büyümek yerine küçülmüştür! Doğal seçilim küçük ve verimli beyinleri kayırır. Ayrıca karmaşık bir beyin için canlıların karada olması gerekiyor. Karada olmak ve dik yürümek ellerin karmaşık aletler üretmek üzere serbest kalması anlamına geliyor. Dik yürümek aynı zamanda az besinle uzun süre yaşamayı da kolaylaştırıyor. Özellikle eller beynin gelişmesini teşvik ediyor.
Oysa bu suyun altında yaşayan canlılarda mümkün değildir. Denizlerde ışık 200 metreden derine nüfuz etmez ve en verimli olduğu derinlik 25 metreyi geçmez. Bu da deniz canlılarının okyanus yüzeyinde toplanması ve derinlerde nüfusun azalmasına yol açar. Enerji kısıdı karalarda yoktur. Tersine güneşin anlında sıcak çarpması riski vardır. Ayrıca su altında eller yüzgeç olur ve alet kullanamaz. Deniz altında uygarlığın ve içten yanmalı motorların temeli olan ateş de yakılamaz.
İlgili yazı: Düz Dünya Teorisini Çürüten 12 Kanıt
Dünya dışı zeka ve et yeme
Yukarıda gelişmiş bir beyin için et yemek şarttır demiştim ki bu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. 1,9 milyon yıl ila 100 bin yıl önce yaşamış olan Homo erectus’un beyni önceki zeki primatlardan açık farkla büyüktü. Bunun nedeni Homo erectus’un et yiyor olmasıydı. Her ne kadar bitkiler güneş enerjisini daha yüksek oranda depolasa da kırmızı etin enerji konsantrasyonu sebzelerden yüksektir. Bu da beynin besin gereksinimini hızla karşılayarak daha büyük bir beyin gelişmesini teşvik eder.
Ayrıca et yemek çapulculuktan (bu bağlamda leş yemek) avcı-toplayıcılığa geçişi kolaylaştırır. Avcı-toplayıcılık ise taktik, strateji, simülasyon, planlama, iletişim (network zekası), sosyalleşme, aile kurma gibi yetileri geliştirir. Dolayısıyla büyük beyin için gereken evrimsel baskıyı artırır. İletişim derken dil yetisinden söz ediyoruz. Dünya dışı zeka bizim gibi gırtlaktan konuşabilir, jest ve mimiklerle, el hareketleriyle, kokuyla (feremonlar) veya ten rengini değiştirerek iletişim kurabilir.
İnsanların dili geliştirmeden önce jest ve mimiklerle haberleştiğini biliyoruz. Yüzün veya sesin gerçek niyetini ele veriyor derken beden dilinin sözel dil ve dolayısıyla yalan söyleme icat edilmeden önce açık iletişim için var olduğunu görüyoruz. Bu da türün erkeklerinin doğal kaynaklar için ölümcül dövüşlere girmesini gereksiz kılarak soyun hayatta kalmasına yardım etmiştir.
Zeka ve alet yapımı
Buraya dek anlatılanları toparlarsak ateşin et pişirmeyi ve böylece etten maksimum besin almayı sağladığını, parazit ve mikropları öldürdüğünü söyleyebiliriz. Çubuk ve sicimle ya da çakmak taşıyla ateş yakmanın geliştirilmesine imkan verdiğini, ardından ilk yontma taş baltaların üretimini tetiklediğini belirtebiliriz. Akşamları ateşin başında oturmanın boş vaktin ve kültürün icat edilmesine yardım ettiği ortadır. Bu da yaşlıların öğütlerini dinlemenin ve sözel geleneğin başlaması demektir.
İlgili yazı: İnternette teknik takip ve gözetimi önleme rehberi
Karasal dünya dışı zeka
Bugün et yemeye gerek olmayabilir ama dünya dışı zekanın et yiyen avcıların evrim geçirmesiyle türeyeceğini düşünüyoruz. Gerçi denizde yaşamalarına rağmen balina ve yunusların da zeki olduğunu söyleyebilirsiniz. Oysa bu yanlıştır. Balinalar, yunuslar, foklar, denizaslanları denizlere geri dönen kara hayvanlarıdır. İşte bu yüzden suda solungaçla değil, havada akciğerlerle nefes alırlar. Dolayısıyla Dünya dışı uygarlıklar suda değil karada gelişecektir. Yıldız Savaşları’ndaki Mon Calamari uygarlığı bir hayaldir.
Peki Dünya’da neden insan başka insan kadar zeki canlılar yok? Bunun iki nedeni var: 1) İnsan zekası belirince daha az zeki olan türlere egemen olmuş ve dolaylı yollarla soyunun tükenmesine yol açmıştır. 2) Şempanzelerin ve gorillerin ise insan kadar zeki olması için evrimsel bir baskı yoktur. Tersine daha zeki olmamaları yönünde baskı vardır. Sonuçta büyük ve zeki bir beyin sadece doğal kaynaklarla beslenemez. Bugün insanlar yüksek nüfusunu seri üretim, modern tarım gibi ileri teknoloji çözümleriyle koruyor. Teknolojiyi geliştirmeyen bir türün çok zeki olması ise sade açlığı artırır.
İlgili yazı: Yapay Zeka Nedir ve Nasıl Çalışır?
Neden iki ayak ve dik yürüme?
Anlattıklarımız bizi Dünya dışı zeki yaşamın bir tür primat olacağı sonucuna götürüyor; çünkü ateşi kullanmak için ellerin serbest kalması şarttır. Bu da dik yürümekle mümkündür. Ancak, hayvanlar genellikle dört ayaklıdır. Kangurular ve insanlar dışında uzun süre iki ayak üzerinde yürüyen memeli yoktur. Peki neden kırkayak gibi 100 ayağımız yok?
Bunun nedeni 100 ayağın çok fazla enerji tüketecek olmasıdır. Özellikle de insan kadar iri olduğunuz zaman… Dik yürümenin bedeli ise insanların düşüp boynunu kırma riskidir. İşte bu bir çıyanın korkması gereken şey değildir! Yine de insan evriminde bu risk göze alınacak kadar ikincildir. Ancak, evrimin öngörmediği çok büyük bir risk var:
İnsanların küresel ısınma, çevre kirliliği ve savaşlarla Dünya’da toplu soy tükenişe yol açma, hatta kendini yok etme riski… Dünya dışı zeka et yiyen avcı yırtıcı primatların soyundan geliyorsa ahlaklı bir yaşam sürmekten çok bencilce çıkarlar uğruna amaca götüren her yol geçerli diyebilir. Bu da insanların Dünya’da yaşamın devamlılığını sağlayacak kadar uzun vadeli düşünüp ülkeler arası işbirliği yapamayacak olması anlamına geliyor ki yapmıyoruz zaten!
Belki de bütün Dünya dışı zeki uygarlıklar benzer evrimsel yatkınlıklar yüzünden kendini yok ediyor. Trump’ın Dünya Sağlık Örgütü bütçesini kesmesi ve ülkelerin Corona virüsüne karşı bir türlü organize olamaması varoluş kaygılarını artırıyor. Belki de o yüzden uzaylılar gelip bize merhaba dünyalı demiyor. Sonuç olarak ışıktan hızlı yolculuk mümkün olmadığı için insanların en yakın yıldıza bile gitmesi 80 yıldan uzun sürecektir. Buna uygarlıkların kendini yok etmesini eklersek SETI Enstitüsü Başkanı Seth Shostak’ın dediği gibi galaksiyi uzaylıların değil onların geliştirdiği robotların, von Neumann sondalarının keşfedeceğini düşünebiliriz.
Dünya dışı zeka akıbeti
Peki insan türünü yok edebilecek en tehlikeli 5 teknoloji nedir? Onu da şimdi okuyabilir, öte gezegenlerde yaşam aramanın beş yoluna bakabilir ve insanların 100 yılda nasıl evrim geçireceğini inceleyebilirsiniz. Bütün bu sorunları çözecek olan warp sürüşüyle ışıktan hızlı yolculuk imkanını şimdi değerlendirebilir ve evrende yaşamın beşiği olan galaksileri neyin öldürdüğünü hemen görebilirsiniz. En güzel tatilini sizin yapmanız dileğiyle keyifli okumalar.
Astrobiyoloji: Dünya dışı zeka peşinde
1An Interdisciplinary Perspective on Elements in Astrobiology: From Stars to Planets to Life
2The Astrobiology of the Anthropocene
3SETI is Part of Astrobiology (pdf)
4Exoplanets – search methods, discoveries, and prospects for astrobiology
5The Astrobiological Copernican Weak and Strong Limits for Extraterrestrial Intelligent Life
6How far are Extraterrestrial Life and Intelligence after Kepler?
7Is Extraterrestrial Life Suppressed on Subsurface Ocean Worlds due to the Paucity of Bioessential Elements?