Çoklu Evren: En Yakın Komşu Evren Nerede?
|Yaşadığımız evren tek mi, yoksa kainatta başka evrenler var mı? Peki başka evrenler varsa bunlar bizden ne kadar uzakta yer alıyor? Ezeli enflasyon ve sicim teorisine göre kainatta sonsuz sayıda evren bulunuyor ve bunlara çoklu evren diyoruz. Öyleyse en yakın evren nerede?
Çoklu evren nasıl çıktı?
1940’larda astronom Edwin Hubble uzayı teleskopla incelediği zaman bütün uzak galaksilerin bizden hızla uzaklaşmakta olduğunu buldu. Bu da Evren’in genişlemekte olduğunu gösteriyordu. Evren genişliyorsa buna bir sıfır noktasından başlamış olmalıydı.
Bugün Evren’in 13 milyar 780 milyon yıl önce büyük patlamayla oluştuğunu biliyoruz. Üstelik Evren büyük patlamadan sonraki ilk saniye içinde çok kısa süre için ışıktan hızlı genişledi. Buna ezeli şişme modeli (kozmik enflasyon) diyoruz.
Şişme modelini fizikçi Alan Guth 1979 yılında geliştirdi. Buna göre Evren’deki madde ile enerjinin büyük ölçeklerde gökyüzüne eşit dağılmasını; ama aynı zamanda galaksiler gibi küçük ölçeklerde uzaya dağınık bir şekilde dağılmasını buna borçluyuz.
İlgili yazı: Evren içi boş bir hologram mı?
Ya ışıktan hızlı şişmeseydi?
Evren hiç ışıktan hızlı genişlemeseydi madde ve enerji uzaya eşit ölçüde dağılmayacaktı. Bu yüzden başka galaksilerde fizik yasaları farklı olacaktı. Örneğin, Dünya’daki yerçekiminin Andromeda galaksisindeki bir gezegenden daha güçlü olduğunu düşünün. Mantıksal bir çelişki.
İkincisi felaket olacaktı! Evren kısa sürede şişerek birkaç milyar ışık yılı çapa erişmediği için uzaydaki bütün madde kısa sürede birbirini çekmeye başlayacaktı. Böylece yıldızlar ve gezegenler oluşmadan çok önce, bütün evren kendi üzerine çökerek dev bir kara delik oluşturacaktı; yani yok olacaktı.
İlgili yazı: İnternetinizi Uçuracak En İyi 10 Modem
Enflasyonun bedeli
Türkiye’de yaşadığımız için enflasyonun bedelini biliyoruz; ama Evren’in bugünkü haline nasıl geldiğini açıklayan şişme modelinin çok daha ağır bir bedeli var. Buna göre, Evrenimiz ömrünün ilk dakikasında ışıktan hızlı genişlemeyi durdurdu ve ışıktan yavaş bir hızla genişlemeye başladı.
Bugün Evrenimiz 90 milyar ışık yılı çapında ve 3,26 milyon ışık yılı mesafede saniyede 72 km hızla genişliyor. Biz de Evren’de bugün ve gelecekte görebileceğimiz en uzak noktayla (galaksiye) sınırlı olan uzay parçasına gözlemlenebilir evren diyoruz.
İlgili yazı: Uzay Yolcuları Filmi Ne Kadar Gerçekçi?
Sonsuz enflasyon
Oysa Evren neden üç boyutlu yazısında anlattığım nedenlerle, içinde yaşadığımız evren görebildiğimiz en uzak galaksinin ötesinde ışıktan hızlı genişleyerek şişmeye devam ediyor olmalı. İşte buna sonsuz enflasyon (ezeli enflasyon) teorisi diyoruz.
Çoklu evren buradan çıkıyor
Evren’in uzak kısımları ışıktan hızlı bir şekilde bizden uzaklaşıyorsa en uzak galaksilerle asla iletişim kuramayız; çünkü hiçbir şey ışıktan hızlı gidemez. Yerçekimi bile ancak ışık hızında gidebilir. İşte bu nedenle gözlemlenebilir evrenin dışında kalarak bizden ışıktan hızlı uzaklaşan galaksilerin başka bir evrene ait olduğunu kabul etmek zorundayız.
Öyleyse uzayda belki de sonsuz büyüklükte bir kainat var ve bunun içinde sonsuz veya sonsuza yakın evren büyük patlamayla doğuyor, balon gibi şişiyor.
Bunlara hiçlik üzerinde yüzen köpük evrenler diyebiliriz. Birbirlerinden ışıktan hızlı uzaklaştıkları için bir evrenden başka bir evrene yolculuk etmek pek mümkün görünmüyor. Ancak, kainattaki bütün evrenleri topluca çoklu evren olarak adlandırıyoruz.
İlgili yazı: Renk Körlüğünü Düzelten Gözlük
En yakın komşu evren
Bize en yakın komşu evren nerede? Çoklu evren teorisinin en büyük savunucularından olan ünlü matematikçi Max Tegmark, kapı komşumuz olan en yakın evrenin bizden ne kadar uzakta olduğunu matematiksel olarak hesapladı.
Şimdi diyeceksiniz ki “Ama hocam, Evrenimiz 45 milyar ışık yılı yarıçapında olduğuna göre, en yakın komşu evren bizim evrenin bittiği yerden başlar.” Haklısınız, ancak burada komşu evren derken fizik yasaları bizden farklı olan en yakın evreni kast ediyoruz. Tegmark da bunu kast ediyor.
Peki neden?
Bugün gözlemlenebilir evrenin dışında kalan galaksiler eskiden bizim galaksimize çok yakındı ve bu evrenin bir parçasıydı; ama aradan geçen 13,78 milyar yılda bizden koptular. Eskiden bizim parçamız oldukları için de bizimle aynı fizik yasalarına sahip olmaları gerek. Sadece bizimle iletişim kuramıyorlar.
İlgili yazı: 5 Adımda Başka Yıldızlara Nasıl Gideriz?
Ebedi değil, ezeli enflasyon
Kozmik enflasyonun ebedi olduğunu söylemedik, bunun yerine ezeli olduğunu söyledik. Bu bir kelime oyunu değil, konumuz için çok önemli bir bilgi: Ezeli enflasyon teorisi evrenimizi yaratan büyük patlamanın sonsuz yaşta olduğunu ve ezelden beri süregeldiğini gösteriyor.
Demek ki çoklu evren modelinde bütün evrenleri yaratan ezeli bir büyük patlama var; ama bizim evrenimiz bu patlamanın içinde sadece 13,78 milyar yıl önce oluştu. Kısacası kainatın yaşı sonsuz, ama tek tek evrenlerin yaşı belli.
İlgili yazı: Mobil İnternette Video İzleme Rehberi
Komşu evrenin sırları
Bu durumda belki de bizim evrenden 100 milyar yıl önce oluşmuş olan başka bir evren var. Hiçbir şey ışıktan hızlı gidemediğine göre, 100 milyar yıl yaşındaki bir Evren bizden en az yüz milyar ışık yılı uzakta olmalı.
Öte yandan, büyük patlama anında kainatın ışıktan hızlı şiştiğini biliyoruz. Bu bağlamda diğer evrenler bizden sonsuz uzaklıkta olabilir; ama biz bununla ilgilenmiyoruz. Sadece kendi evrenimize en yakın komşu evrenin bizden ne kadar uzak olduğunu öğrenmek istiyoruz. Öyleyse soralım: Fizik yasaları farklı olan en yakın evren nerede?
İlgili yazı: VPN Engelleme Türkiye’de Nasıl Aşılır?
Evren ne kadar büyük?
Gözlemlenebilir evrenin yaklaşık 90 milyar ışık yılı çapında olduğunu söyledik. Ancak her evrenin büyüklüğü farklı ve çoklu evren içinde yer alan diğer evrenler 5 milyar veya 1 trilyon ışık yılı çapında olabilirler. Buna karşın, yaşadığımız ve fizik yasalarını bildiğimiz bu evren 90 milyar ışık yılı çapında.
Fizik yasaları farklı olan en yakın evreni aradığımıza göre, bize benzeyen evrenlerin 14 milyar yılda 90 milyar ışık yılı çapa eriştiğini varsayabiliriz. Kainattaki uzaklıkları hesaplamak için bu ortalama değeri alalım; çünkü Evrenimiz 14 milyar yılda daha hızlı genişleseydi fizik yasaları farklı olacaktı.
İlgili yazı: AIDS’e Kesin Çare >> Amerikalı doktorlar HIV virüsünü insan DNA’sından sildi
Şimdi işimiz kolay!
Ne de olsa artık matematiksel olarak baz alacağımız bir başlangıç değeri var; ama insan beyni 90 milyar ışık yılı gibi uzaklıkları kavrayamaz. Bu yüzden evrendeki büyüklükler hakkında kısa örnekler verelim:
Dünyamız 12 bin km çapında ve Güneş’e ortalama 150 milyon km uzakta dönüyor. Güneşimiz 1 milyon 391 bin km çapında ve Güneş Sistemi’nin çapı da yaklaşık 28 trilyon kilometre. Bize en yakın yıldız Proxima Centauri yaklaşık 4,2 ışık yılı, yani 40 trilyon km uzakta yer alıyor.
Galaksimizin çapı son ölçümlere göre 150 bin ışık yılı. Bize en yakın büyük galaksi Andromeda 2,2 milyon ışık yılı uzakta. Galaksimizin bağlı olduğu Virgo üst galaksi kümesinin merkezi 50 milyon ışık yılı ve Virgo’nun bulunduğu Laniakea üstün galaksi kümesinin merkezi de 520 milyon ışık yılı uzakta.
Evren’deki en büyük yapılar ise 1 milyar ışık yılı uzunluğa erişen kılcal galaksi damarları ve biz de bundan yola çıkarak ortalama 90 milyar ışık yılı çapındaki bir gözlemlenebilir evrenin gerçek büyüklüğü hakkında fikir ediniyoruz.
İlgili yazı: Bilimsel Okuryazarlık Düzeyini Ölçmenin 2 Yolu
Haydi komşu evreni bulalım
Komşu evrenin uzaklığını bulmak için evrendeki galaksilerin ortalama olarak birbirinden ne kadar uzak olduğunu hesaplamamız gerekiyor. Samanyolu galaksisi 150 bin ışık yılı çapında; ama parlak diskinin genişliği sadece 100 bin ışık yılı.
Üstelik Evren’de tam boy galaksiler kadar cüce galaksiler de var ve bunların çapı 10-20 bin ışık yılı ediyor. Evren’de en az 2 trilyon galaksi olduğundan yola çıkarsak ortalama bir galaksinin 45 bin ışık yılı çapında olduğunu görüyoruz.
Ayrıca uzayda iki yıldız arasındaki ortalama uzaklık 5 ışık yılı çıkıyor (bize en yakın yıldızın 4,2 ışık yılı uzakta olduğunu hatırlayalım). Bütün bunları baz alarak ortalama galaksi çapını, ortalama yıldız uzaklığına bölebiliriz ve bu da 45 bin / 5 = 9000 oranını verir.
İlgili yazı: VPN engellemeyi aşmak için Stunnel kullanın
Hani 2 trilyon galaksi vardı?
Evren’in yarıçapı 45 milyar ışık yılı ve galaksi başına yıldız oranı da 9000:1 olduğuna göre gözlemlenebilir evrende 500 milyar galaksi olması gerekiyor.
Elbette bu 2 trilyon galaksi tahminimizden az; ama biz ortalama galaksi çapını baz aldık. Oysa Evren’de 45 bin ışık yılından daha küçük olan çok sayıda cüce galaksi var. Bu yüzden 2 trilyon galaksi tahminiyle pek çelişmiyoruz ve bize en yakın olan komşu evreni tahmin yürüterek bulmaya çalışıyoruz.
Bu evrendeki fizik yasalarının farklı olmasını istediğimizden bizim evrenimizin çapını baz alıyoruz ve fizik yasalarının değişmeye başlayacağı en yakın uzaklığı bulmaya çalışıyoruz. 😉
İlgili yazı: 5 Soruda Paralel Evrenler
Hubble hacmi
Gözlemlenebilir evrenlerin astronomi dilindeki karşılığı Hubble hacmidir (1031 ışık yılı küpü) ve biz de komşu evrenle aramızda kaç adet Hubble hacmi olduğunu hesaplayacağız. Böylece komşu evrenin ne kadar uzakta olduğunu göreceğiz.
Ancak, hesaplama hatası yapmamak için son bir sağlama yapalım: Gözlemlenebilir evrende ortalama boyda 500 milyar galaksi varsa galaksiler arası ortalama uzaklık 2 milyon ışık yılı çıkıyor (Andromeda galaksisi bizden 2,2 milyon ışık yılı uzakta; yani bu bir tesadüf değil 😉 ).
Bu durumda biz de gözlemlenebilir evrenimizin çapını 2 milyon ışık yılı ile çarpalım: 90 milyar x 2 milyon = 180 katrilyon ışık yılı. Şimdi biz ne dedik? Ortalama galaksi çapı / ortalama yıldız uzaklığı oranı olan 9000:1 dedik. Öyleyse 180 katrilyon / 9000 = 20 trilyon ışık yılı ediyor.
İlgili yazı: NASA’nın 10 Bin Katrilyon Dolarlık Asteroit Seferi
Komşu evren 20 trilyon ışık yılı uzakta
Çoklu evren modeli gerçekse fizik yasaları bizden belirgin şekilde farklı olan en yakın komşu evren, bizden 20 trilyon ışık yılı uzakta yer alıyor. Ancak fizik yasaları farklı olduğu için söz konusu komşu evren, paralel evren değil arkadaşlar. Bu evren bizim evrenin bir kopyası değil, farklı bir evren. Şimdi çoklu evren ile paralel evrenler arasındaki farkı görelim:
Paralel evrenler ve alternatif kopyalar
Paralel evrenler Hollywood filminde işlendiği gibi alternatif kopyalarımızın yaşadığı evrenler. Çoklu evren modelinin bir parçası olabilirler ama çoklu evrenin kendisi değiller. Sonuçta çoklu evren, var olması muhtemel bütün evrenleri kapsıyor. Bu nokta bizim için iki açıdan çok önemli:
1) Çoklu evren teorisi henüz kanıtlanmadı. Biz de teoriyi doğru kabul ederek en yakın evren bize ne kadar uzakta yer alıyor sorusunu sorduk. 2) Paralel evrenler hem kozmik enflasyon teorisinden hem de kuantum fiziğinin çoklu dünyalar yorumundan çıkıyor. Bütün fizikçiler bu yorumu kabul etmiyor. Bu yazıda sadece kozmik enflasyon kaynaklı evrenlere odaklanacağız.
Peki çoklu evrenlerin bile matruşka bebekler gibi iç içe olabileceğini biliyor muydunuz? Hani bir ben var benden içeri derler ya, onun gibi. Biz de birazdan matematikte iç içe geçmiş olan 4 ayrı çoklu evren katmanı olduğunu göreceğiz.
İlgili yazı: Dünya’daki hayatın kökeni Mars mı?
Max Tegmark ile başlayalım
Aynı zamanda bilim felsefesinde uzmanlaşan bir matematikçi olan Tegmark, fizikçilerin çoklu evren modelini geliştirmesinin tek sebebinin Alan Guth’un ezeli kozmik enflasyon teorisi olmadığını söylüyor. İşin içinde felsefedeki ilk neden sorunu var:
Neden evren hayata elverişli?
Elbette diyeceksiniz ki “Hocam, evren hayata elverişli değil. Uzayda sadece Dünya’da hayat var”. Size katılmıyorum. Henüz Evren’de kaç gezegen bulduk ki sadece Dünya’da hayat olduğunu öne sürebiliyoruz?
Tersine, son simülasyonlar Samanyolu galaksisinde Dünya gibi hayata elverişli en az 40 milyar gezegen olduğunu söylüyor. Evren’de Samanyolu boyunda en az 200 milyar galaksi ve toplam olarak en az 2 trilyon galaksi olduğuna göre varın siz düşünün bunu!
Gezegen ve yıldızlar ne kadar büyük oluyor
Yardım edeyim
Evren hayata elverişli: Bunu biliyoruz; çünkü Dünya’da hayat var ve fizik yasaları az farklı olsaydı canlılar da olmayacaktı. Örneğin, yerçekimi biraz daha güçlü olsaydı Güneş kendi ağırlığıyla çöküp kara deliğe dönüşecek ve Dünya’yı yok edecekti.
Bunun gibi birçok detay bize Evren’deki fizik yasalarının sanki hayat için özel ayarlandığını gösteriyor. Tabii ki şunu diyebiliriz: Evren’de hayat olduğuna göre fizik yasaları doğal olarak hayata izin verecek. Bunun için özel bir doğaüstü sebep aramaya gerek yok. Fizikçiler de öyle düşünüyor.
Bu yüzden çoklu evren
Kainatta sonsuz sayıda evren olduğunu düşünün. Bunlar rastgele oluşan evrenler olsunlar. Tamamıyla şans eseri olarak içlerinden en az biri hayata elverişli olabilir. Bu yüzden bize en yakın komşu evren nerede diye merak ederken aslında şunu soruyoruz:
İlgili yazı: Gen Makası CRISPR ile Kök Hücre Tedavisi
Kaç tane hayata elverişli evren?
Kainatta sonsuz sayıda evren varsa ve ezeli kozmik enflasyon teorisine göre bize en yakın evren 20 trilyon ışık yılı uzaktaysa bununla ilgili kabaca bir tahmin yapabiliriz. Aslında hesap basit! 180 katrilyon / 20 trilyon = Kainatta en az 9000 insan hayatına elverişli evren olmak zorunda. 😉
Bunun kabaca bir hesap olduğunu unutmayalım. Sadece düz mantık yürütüyoruz. Üstelik az önce sözünü ettiğim çoklu evren katları içinde, kainatın 4 âlemi içinde sadece bir âlemden söz ediyoruz: Ezeli kozmik enflasyon âleminden.
Oysa Max Tegmark 10 yıl önce yaptığı bir hesaplamada kainatta mümkün olan bütün âlemlerin sayısını çıkardı ve bunları 4 ayrı kata ayırdı. Türkçede kolay anlaşılması için âlem kelimesini kullanmakla birlikte, burada sadece matematik ve fizik âlemlerinden söz ettiğimizi önemle belirtiyorum.
İlgili yazı: Samanyolu Kütlesini Tartınca Hafif Çıktı
Hayatın kökeni
Tegmark diyor ki “Sadece gördüğümüz her şeyi öngören [açıklayan] ve bunu yaparken göremediğimiz hiçbir şeyi hesaba katmayan bir fizik teorisi geliştirmenin çok zor olduğu ortaya çıktı.” Tegmark’ın konferans videolarını Youtube’dan bulup izlemenizi öneririm. Kendisi çok kibar bir insan.
O kadar kibar ki “Evreni doğuran büyük patlamayı açıklamak için evrenden önce var olan ve tüm olası evrenleri doğuran ezeli bir kainat olduğunu kabul etmeliyiz” demiyor.
Ölçülü bir fizikçi olarak henüz böyle bir ezeli kainatın varlığını kanıtlayamadığımızı belirtiyor ve yaşadığımız evrenin nasıl oluştuğunu açıklamayı başaramadık diyor. İlk neden sorusu bu aslında ve çoklu evren modeli ilk neden sorusunu kısmen cevaplıyor.
İlgili yazı: Fizik Yasalarını Bozan Karanlık Enerji
Kainatın 4 âlemi
Çoklu evren modeline göre iç içe geçmiş 4 ayrı âlem var ve bunların her biri çoklu evrene karşılık geliyor. Matematikte buna kainatın taksonomisi diyoruz, yani evrenlerin sınıflandırılması:
1. Âlem
Ezeli kozmik enflasyondan doğan 1. Âlem ezeli enflasyon çoklu evreninden oluşuyor ve yazımızda sadece bu âlemi anlattık. Üstelik 1. Âlemde sonsuz sayıda evren olmak zorunda. Sonsuzluk da fizikte çok büyük bir çelişkiye yol açıyor.
Kainat sonsuz olsa da bizim evrenimiz sonlu. Üstelik bu evrende gerçekleşecek bütün ihtimaller sayamayacağımız kadar çok olsa da özünde sınırlı. Örneğin, bu evrende potansiyel olarak kaç kadınla evlenebileceğimin bir sınırı var. Sonsuz sayıda sevgilim olamaz. 🙂
Demek ki sonsuz kainatta bir saatten sonra bütün evrenler kendini aynen tekrarlamak zorunda. Hem de sonsuz evren olduğu için kendilerini sonsuz sayıda tekrarlamak zorunda! Tegmark uzayda çok uzaktaki bir evrenin bizim evrenimizin tıpatıp aynısı olduğunu söylüyor.
İlgili yazı: Laptop Boyunda Optik Kuantum Bilgisayar
Birebir kopyamız klon evren
Hem geçmişte aynısıydı hem de gelecekte aynısı olacak. Nitekim bize en yakın olan bire bir kopya evren bizden 1010^112 km uzakta! Kısacası fizik yasaları farklı olan bize en yakın evrenden daha uzak.
Bu o kadar büyük bir sayı ki standart Word formatında yazamadım. 🙂 Sayıyı şöyle açalım: Birebir klonumuz olan evren bizden 10 üzeri 10 üzeri 112 km uzakta yer alıyor. Boşuna uğraşmayın, sayamazsınız. 😉
Öte yandan klon evrenler paralel evrenler değildir. Paralel evrenlerde alternatif kopyalarımız yaşıyor. Klon evrenler ise birebir kopyamız olan evrenler. Her durumda klonlar kuantum fiziğinde sadece sonsuz olasılık varsa mümkün.
Bizim evrenimizin hem olasılıkları hem de ömrü sınırlı. Bu yüzden bizim evremizde birebir kopya çıkarmak anlamında klonlama yasaktır.
İlgili yazı: Hiperküp: Evren Neden Üç Boyutlu?
2. Âlem
Şimdi fizik yasaları bizden farklı olan evrenlerden söz ediyoruz. Bu giriş yazısında çoklu evrenle ilgili sadece temel bilgiler verdiğimiz için detaya girmeyeceğim; ancak burada iki şeyden söz ediyoruz: 1) Fizik yasaları bizden farklı olan, ama bizim yasalarımızın varyasyonu olan evrenler.
2) Fizik yasaları hiç aklımıza gelmeyecek kadar bizden farklı olan evrenler. Üstelik bunları içeren tümüyle yabancı bir alt çoklu evren kümesi olmak zorunda: Fizik yasaları bizden farklı olan en yakın evrenin uzaklığını hesapladık ya; işte o evren 1) numaralı kategoriye giriyor.
Teorik fizikçi John Archibald Wheele’in salıngaç evren ve Lee Smolin’in kara delik tabanlı doğurgan evrenler modeli de 2) numaralı kategoriye giriyor. Smolin’in kara delik evren modelini başka bir yazıda anlatacağım. Ancak, her kara delikte başka evren var teorisini geçen ay yazmıştım.
İlgili yazı: Hormonlu Satürn ve 200 Kat Büyük Halkaları
3. Âlem
Bu âlem kuantum fiziğinin çoklu dünyalar yorumuna karşılık geliyor. Bunun detaylarını kuantum fiziğinde klonlama yasak ve Işınla beni Scotty yazılarımda anlattım. Burada sadece şunu söyleyeceğim:
Kuantum fiziğine göre, bir elektron deney aygıtımızla bakınca sağdan gidiyorsa gördüğümüz şeyi açıklamak için, elektronun soldan gitmiş olduğu alternatif evreni de hesaba katmamız gerekiyor. Buna göre Ayşe kadınla değil de Fatma hanımla evlendiğiniz çoklu evrenler var.
İç içe geçen matruşka evrenler
Bunlara paralel evren değil, alternatif evren diyoruz ve aradaki fark çok önemli. Çoklu dünyalar bizim dünyamızın olasılık alternatifleri. Evrenimizin olasılıkları sonsuz olmadığı için çoklu dünyalar yorumundan çıkan evrenlerin sayısı 1. ve 2. âlemdeki evrenlerin sayısından azdır.
Bunlar 1. Âlemdeki ezeli kozmik enflasyon kainatında görülen üç boyutlu uzaydan değil de sonsuz boyutlu matematiksel Hilbert uzayından çıkıyor. Bütün bunları evrenleri ve âlemleri birbirine karıştırmayalım diye anlatıyorum. 🙂
Nitekim Leonard Susskind diyor ki “İkinci âlem, birinci âlemi içine alıyor ve çoklu dünyalar yorumu doğru ise üçüncü âlem de birinci âlemi içine almak zorunda.” Bu durumda ilk üç âlemi aynı çoklu evrenin farklı parçaları olarak kabul edebiliriz. Susskind bu üç âlemi mega evren olarak adlandırıyor ve dikkatli düşünürsek bunu görebiliyoruz:
Bizim evrenimizin sonlu sayıda olasılığı ve bu yüzden sonlu sayıda alternatif evreni var. Ancak, aynı zamanda ilk üç âlemde sonsuz sayıda evren var. Dolayısıyla bunların her birinin sonlu sayıdaki alternatif evrenleri yine sonsuz sayıda evren ediyor. Bu yüzden çoklu evren âlemleri aslında iç içe geçmiş matruşka bebeklere benziyor diyoruz.
İlgili yazı: Ciltteki Kırışıklık ve Yara İzlerine Son
4. Âlem
Korkmayın. Buraya kadar detaylı anlattık ve bu yüzden dördüncü âlemi sadece 4 kelimede anlatacağım. Dördüncü âlem matematik âlemidir. Düşünün: Matematik âleminde geçerli olan her şey fizik âleminde geçerli değil.
Matematikte sonsuz boyut var; ama evremizde sadece 3 uzay boyutu var. Üstelik dünyanın ilk akıllı web arama motorunu geliştiren fizikçi Stephen Wolfram, yazdığı özel yazılım sayesinde, son 30 yılda tam 50 bin ayrı matematik âlemi keşfetti!
Biz bunlardan sadece birini kullanıyoruz. Sonra da matematik âlemi fizikle birebir örtüşür ve hem sınırsız, hem de sonsuzdur diyoruz. Oysa bizim matematiğimiz sadece ilk 2 âlem için geçerli ve 3. Âlemin de sadece bir kısmı için geçerli. Kısacası matematik evrenseldir derken çok yanılıyoruz.
İlgili yazı: Nemesis: Dünya’ya Göktaşı Savuran Ölüm Yıldızı
Sonsuz matematik âlemi var mı?
Kısacası en üst çoklu evren kümesi olarak tanımladığımız 4. Âlem, yani genel matematik âlemi sonsuz mu? Bu soru çoklu evrenin nihai büyüklüğünü hesaplamak için çok önemli; çünkü matematik âlemi sonluysa ilk üç âlemdeki evrenlerin sonsuz sayısı beklediğimizden daha küçük çıkacak.
Sonsuzdan büyük sayı var mı?
Evet var. Bazı sonsuzluklar diğer sonsuzluklardan daha büyüktür. Örneğin, siz ikişer ikişer sonsuza dek sayabilirsiniz; ama arkadaşınız biner biner sonsuza kadar sayarsa onun sonsuzluğu sizden büyük olur. Her zaman için aklınıza gelen en büyük sayıya 1 ekleyerek bunu sonsuza kadar büyütebilirsiniz.
Keza bizim evrenimizin sonlu sayıda alternatifi var; ama çoklu evrende sonsuz sayıda evren olduğu için bunların toplam alternatifleri de sonsuz ediyor. Peki gerçekten öyle mi? Yoksa yanılıyor muyuz? Yoksa uzayda sonlu sayıda mı evren var?
Matematik âlemi sonluysa uzayda sonlu sayıda farklı evren olmalı, sonsuz sayıda değil. Ancak, bunlar kendini uzayda sonsuza dek tekrarlamalı. Bunun tersine, matematik âlemi sonsuz ise uzayda hem sonsuz sayıda farklı evren olmalı, hem de bunlar kendini sonsuza dek tekrarlamalı.
İlgili yazı: Stephen Hawking ve Sandalyesi Nasıl Çalışıyor?
Evren bir simülasyon mu?
Bu soruyu önceki yazıda cevaplamaya çalıştık; çünkü kesin bir yanıtı yok. Ancak, evrenin bir bilgisayar simülasyonu olduğunu düşünen matematikçi dijital filozof ve sanatçı Jürgen Schmidhuber (Yürgen Şimiduber), matematik âleminin sonlu olduğuna dair oldukça ikna edici bir argüman sunuyor:
“Matematik âlemindeki sayılar ve denklemler gibi matematiksel yapılar 1/0 gibi belirsizlikler, yani sonsuzluklar içeriyor. Bu sonsuzlukları denklemlerde aritmetik hileleri yaparak silebiliyoruz. Ancak, bu sonsuzluklar matematikteki denklemlerin sonlu olduğunu gösteriyor; çünkü 1/0 gibi sonsuzlukları silemediğimiz denklemler geçersiz ve yok hükmündedir.”
Matematikteki sonsuzluklar ve belirsizlikler, belirli matematiksel yapılardan sayıca üstün olduğu için Schmidhuber haklı görünüyor: Matematik âlemi sonludur. Şimdi son önemli noktayı belirtip konumuzu bağlayalım:
İlgili yazı: Güneş Yelkeni ile 3 Günde Mars’a Gidelim
Bilgisayar simülasyonu
Matematikte sadece belirli olan yapıları; yani sayıları ve denklemleri dikkate alırsak karşımıza bilgisayar yazılım kodları çıkıyor. Bunun nedeni, bütün belirli matematiksel yapıların bilgisayar kodu olması.
Jürgen Schmidhuber işte bu sebeple evren bir simülasyon olabilir diyor. Öncelikle bir şeyin simülasyon kopyaları o şeyin orijinalinden daha fazladır. Örneğin, benim internette dolaşan fotoğraflarımın sayısı benden fazla. 😀 Ben bir kişiyim, belki 1000 fotoğrafım var.
Bu durumda çoklu evren modelinde bulunan 4 âlemdeki bütün evrenleri matematiksel olarak kodlayabiliriz; yani bütün evrenlerin bilgisayar simülasyonunu yapabiliriz. Bu teorik olarak mümkün.
Eh, simülasyon evrenlerin sayısı gerçek evrenlerin sayısından fazla olduğuna göre ve çoklu evren de sonsuz yaşta, ezeli olduğuna göre; içinde bulunduğumuz evren sayı üstünlüğüyle bir bilgisayar simülasyonu olabilir. Bu şimdilik burada kalsın. 🙂 Önümüzdeki günlerde size sicim teorisindeki zar çoklu evrenini yazacağım.
Kısaca matematik sonluysa çok uçuk kaçık evrenler beklememek mi lazım?
Merhaba Reşat. Evet, özetle bu.
Merhaba yazılarınızı yakından ilgi ile takip ediyorum hepsi birbirinden güzel ve değerli yazılar elinize ve zihninize sağlık :)) Aslında yazılarınız insan hayatındaki çok önemli noktalara ayak basıyor teknoloji,bilinç ve tekillik ve insanın sınırı ve sınırsızlığı. Bu iki alemde yüzüp duruyoruz bildiğimiz için. Bilmediğimiz alemleri bilme durumumuz neye göre olacak veya olmayacak bence bir sonraki yazılarınız şimdiden canlanmaya başlıyor 🙂
Sayin Kozan ama evren sonsuzsa ve matematik sonsuzsa o zaman evren hesaplanamaz ve simulasyon evren teorisi gecerli sayılmaz degil mi? Coklu evrenleri gercekten mantıklı bulurum.Coklu evren modellerinin hangisi dogruysa simulasyon evren yoktur diyebiliriz.Bu konuda bilgilendirir misiniz? Tesekkür ederim….
İş gerçek evren olunca varsayımlar yerine kanıtlara odaklanmak lazım. Yoksa her şeyi varsaymak mümkündür. > Bilimsel okuryazarlık düzeyinizi ölçmenin iki yolu
Kozan bey merhaba,
Titiz çalışma ürünü olduğu belli olan bilgilendirici yazılarınız için teşekkür ederim.
Yazılarınızda, evrenin yaşının 13.78 milyar yıl ve çapının ise 92 milyar ışık yılı olduğunu belirtiyorsunuz. Diğer taraftan, hiç bir şeyin ışıktan daha hızlı gidemeyeceğini de söylüyorsunuz. Bu durumda, evrenin mümkün olan en büyük çapının 2 x 13.78 = 27.56 milyar ışık yılı olması gerekmiyor mu?
Cevabınız için şimdiden teşekkür ederim.
İyi çalışmalar diliyorum …
Çok doğru bir soru. Bilim insanları da bunu sordu. Evren büyük patlamadan hemen sonra çok kısa bir süre için ışıktan hızlı genişlemiştir. Buna kozmik enflasyon denir.
Tekrar merhabalar, bir konu dikkatimi çekti, bu ve benzeri yazılarınızda birçok kez kainatta birçok evren bulunabilir gibi ifadeler kullandınız fakat evren ve kainat aynı şey, öyle değil mi? Gerçi siz de haklısınız, sanırım bir tek evren/kainat sözcüğü artık bize yetmiyor, kozmoloji geliştikçe farklı kavramlar ortaya çıkmaya başladı ve gözlemlenebilir evren, birden çok evreni içeren mega evren, farklı fiziksel kanunların olduğu farklı evrenler ve var olmuş, olan ve olabilecek her şeyi içeren yer kavramları için artık Türkçe’de (ve sanırım diğer dillerde de) farklı sözcükler türetmek gerekli diye düşünüyorum, siz ne dersiniz?
Kainat derken gözlemlenebilir evrenlerin içinde yer aldığı megavreni ve varsa çoklu evreni (birden fazla megaevren içerir) kast ediyorum.
Hocam asil mesele evrende hayat var demekki evrendeki fizik yasalari hayata uygun dmeek degil asil mesele evrenin butun bunlari sorgulayacak ve soracak bir bilinci ortaya cikarmis olmasi. Bilinc olmasa ortada ne soru olur nede sorulara cevap arayan birileri. bakteri misali yasar gidersiniz. Evrenin yasami degil bilinci desteklemesi bilincin ortaya cikmasini desteklemesi asil soru ve sorun. Bilinci avlanırken gelisti diye gorenler bilincin niteligine dair aslinda hic bir sey bilmeyenlerdir. Ortada ahlak ve vicdan özellikleri kazanabilen bir bilinc var. Yani insanı “insan”yapan. Insan dusunen bir hayvandir sozu kismen dogru ama eskik. Dusunmek, us, zeka vs bunlarin hepsi bilincten kaynakli yetiler. Bunlarin bagimsiz karsiliklari bilimsel anlamda yoktur. Bu kavramlar yapay turedi kavramlardir. Ortada sadece olan sey butun bunlari kapsayan bilinctir. Ne yazikki insanlari dusunurken kavramlar yaniltmaktadir bir cok mesele gibi bu meselede de. Yapay suni kavramlar insanların zihinlerinde sablon kaliplar olusturur. Bunlar sorgulanip derinine ve detayina inilmediginde icerikleri hep bu sablonlarla kalir zihinde. Bu nedenle de kavramsal sablonlar insanin dusunurken hata yapmasinin en buyuk nedenlerindendir. Maalesef insanlar bu turedi kavramsal ayrimlarla isin ozunu goremezler. Bilinci basite indirgeyip sadece avlanırken gelisti zeka bilinc ortaya cikti diye dusunenlerin bilincin b sinden haberleri yoktur. Bilinc tipki kuantum fizigi gibi denklemleri bozan birseydir ozunde. Bilimsel anlamda bunu ilerleyen sureclerde cok daha iyi bilim dünyasının anlayacagindan eminim.
Yani galaksimiz ilerlerken bi solucandeliğine girerse başka bi evrende ve ordaki gezegenlerde kendi kopyalarımızı görebiliriz mi diyorsunuz?
Eğer öyle olsaydı çok güzel olurdu.acaba paralel evrendeki kopyalarımız ne yapıyor?
Solucandelikleri bizi paralel evrenlere götürmez. Başka evrenlere götürür. Paralel evrenler yaşadığımız evrenin kopyalarıdır ama bu da kanıtlanmadı.