Her Kara Delikte Başka Evren Var
|Amerikalı fizikçi her kara deliğin içinde başka bir evren olduğunu söylüyor. Fizikteki karanlık madde, karanlık enerji ile zamanın oku gibi en temel soruları yanıtlamaya çalışan devrimsel teoriye göre, karanlık madde antimaddeden oluştu ve galaksilerin en az yarısı solak olmak zorunda; ama nasıl?
Türbişon evren
Galileo, Dünya’nın Güneş çevresinde döndüğünü söylemesine kızan tutucu kilise alimlerine “yine de dönüyor” demişti. Modern bilimin kurucusu olan Galileo elbette ki gezegenleri kast ediyordu; ama önceki yazıda belirttiğimiz gibi Evren de kendi çevresinde topaç gibi dönüyor olabilir.
İlgili yazı: Yoksa Evren Topaç Gibi Dönüyor mu?
Garip mi geldi?
Öyleyse bu size daha garip gelecek: Polonya asıllı Amerikalı teorik fizikçi Nikodem Popławski’ye göre, yaşadığımız Evren bir kara deliğin içinde doğdu ve solucandeliği gibi genişleyerek kara delikten kopup kendi uzayını yarattı. Hatta bu nedenle kendi çevresinde şarap açacağı (türbişon) gibi dönüyor.
Yaşıtım olan ve New Haven Üniversitesi’nde ders veren Poplawski haklıysa evren kendi çevresinde topaç gibi değil, burgaç gibi dönüyor (tıpkı lavabo giderinden içeri akan su gibi) .
Evren’in kara delikten doğması hem zamanın neden ileri (geçmişten geleceğe) aktığını açıklıyor, hem de galaksilerdeki yıldızları bir arada tutan yerçekimini sağlayan görünmez karanlık madde ve Evren’in gittikçe artan hızda genişlemesinden sorumlu olan karanlık enerjinin ne olduğunu ortaya koyuyor.
İlgili yazı: İnternetinizi Uçuracak En İyi 10 Router Modem
Hemen görelim
Önceki yazılarımda karanlık maddenin gerçekten var olduğunu, ama bu gizemli maddeyi laboratuar testlerinde bir türlü bulamadığımızı söylemiştim. Ancak, Nikodem Poplawski ilk kez Evren’e ilişkin en temel soruların tümünü birden açıklayan tutarlı bir teori geliştirdi (bu teorinin bir benzerini Evren 4 boyutlu kara delik mi yazısında anlattım).
Öyle ki sadece 4 yaşında olan bu çiçeği burnunda teori deney ve gözlemlerle kanıtlanırsa asırlık görelilik teorisi ve kuantum fiziğinden sonra 21. yüzyılın en büyük buluşu olacak. Peki Evren kara delikten doğdu fikri nereden çıktı?
İlgili yazı: 2016 Yılı Bir Saniye Uzun Sürecek
Büyük patlama nedir?
Einstein’ın görelilik teorisine göre, Evren kendisini doğuran büyük patlama anında sonsuz küçüklükte olan ve sonsuz enerjiye sahip bir noktaydı. İşin ilginci, Kara deliklerin merkezinde yer alan tekillik de fizikte aynı şekilde tanımlanıyor. Tekillik ışığın bile içinden kaçamayacağı kadar güçlü bir yerçekimi alanı yaratan süper enerjik bir nokta.
Hatta bazı araştırmalar kendi çevresinde dönen bir kara deliğin içine düşen maddenin, tekilliğe düşerken, ışıktan hızlı dönen uzayın etkisiyle yine ışıktan hızlı olarak dışarıya savrulmaya çalıştığını; ama kara deliğe düşmekte olan yeni maddeyle çarpışıp asla kara deliğin dışına çıkamadığını söylüyor.
Elbette hiçbir şey ışıktan hızlı gidemez; ama bizzat uzay ışıktan hızlı genişleyebilir ve büzülebilir. Kendi çevresinde dönen kara deliklerin içindeki dinamoyu da buna borçluyuz. Sonuçta hesaplamalar dönen kara deliklerin, merkezindeki tekilliği saran iç olay ufkunda, büyük patlama kadar güçlü patlamalar oluşturabileceğini gösteriyor.
İlgili yazı: VPN Engelleme Başladı
Evren kara delikten doğdu
Büyük patlama ile tekillik arasındaki benzerlikten yola çıkan Poplawski, Evren’i yaratan büyük patlamanın kara deliğin içinde gerçekleştiğini söylüyor.
Bu fikir kara deliklerin varlığının kanıtlandığı son 40 yılda küçük bir grup fizikçi tarafından araştırıldı; ama her şeyi derleyip toparlayan Poplawski oldu.
Her şeyin teorisi
Fizikte tüm Evren’i 2,5 cm uzunluğundaki tek bir denklemle açıklama çabalarına her şeyin teorisi diyoruz. Poplawski haklıysa ortaya koyduğu kozmoloji teorisi gerçekten de her şeyin teorisi olacak. Peki bu teori nasıl çalışıyor?
İlgili yazı: Evren 4 Boyutlu Bir Kara Delik mi?
Büyük patlamayla başlayalım
Büyük patlama anında evren tıpkı kara deliğin merkezindeki gibi sonsuz yoğunluktaki bir tekillikten doğdu ve zamanla genişleyerek bugünkü boyutlarına ulaştı (gözlemlenebilir evren 90 milyar ışık yılı çapında bir küre).
Ancak, büyük patlamanın bir sorunu var: Gözlemlerimiz madde ve enerjinin uzaya 1 milyar ışık yılı gibi büyük ölçeklerde eşit ölçüde yayıldığını gösteriyor; yani gökyüzüne bakınca her yerde galaksiler olduğunu görüyoruz (Göğün bir kısmı boş ve karanlık, bir kısmı da galaksilerle tıkış tıkış değil).
Kısacası galaksiler Evren’in her yerine çaya katılmış şeker gibi dağılmış durumda. Nasıl ki çaya şeker atınca tüm bardak şekerleniyor (çayın yarısı şekerli, yarısı şekersiz olmuyor), galaksiler de uzaya eşit oranda dağılmış bulunuyor.
İlgili yazı: Dünya’daki hayatın kökeni Mars mı?
Evren’in çaycısı
Öte yandan, madde ve enerjinin galaksiler gibi küçük ölçeklerde uzaya eşit ölçüde dağılmadığını biliyoruz. Örneğin, galaksimizde yıldızların çoğu Samanyolu diskinin üzerinde yer alıyor. Galaksinin üstünde ve altında ise yıldız sayısı daha az.
Güneş Sistemi de öyle. Maddenin yüzde 98’i Güneş’in içinde, yüzde 1’i Jüpiter gezegeninde toplanmış durumda. Geri kalan madde ise 7 gezegen, yüzlerce uydu ve trilyonlarca asteroitle kuyrukluyıldıza dağılmış durumda.
Öyle ki Asteroit ve Kuiper kuşağındaki kaya parçalarına bakarsanız Güneş Sistemi’nin ne kadar dağınık olduğunu görürsünüz.
İlgili yazı: Küresel Isınma Sebebi Metan 10 Kat Arttı
Evren balon gibi şişti
Öyleyse bize küçük ölçeklerde dağınık, büyük ölçeklerde ise düzenli olan maddeyi açıklayacak bir evren doğum teorisi lazım. Şansımıza var: 1979 yılında MIT’den Alan Guth şişme modelini (enflasyon teorisi) geliştirdi.
Korkmayın, burada astronomik rakamlar ve ekonomik enflasyon canavarından söz etmiyoruz. Ancak Guth’a göre Evren şu şekilde oluştu:
Büyük Patlama’dan sonra kuantum fiziğindeki Heisenberg’in belirsizlik ilkesinden kaynaklanan kuantum salınımları, o zamanlar sadece bezelye tanesi büyüklüğündeki Evren’in içinde enerji ve madde kabarcıkları oluşmasını sağladı.
Bu sebeple madde ile enerji Evren’in içine dağınık olarak dağıldı; ama sonra şişme alanı denilen bir enerji alanı oluştu ve Evren büyük patlamadan sonra saniyenin çok ufak bir kesrinde ışıktan milyonlarca kat hızlı genişledi.
İlgili yazı: Renk Körlüğünü Düzelten Gözlük
Uzay balon gibi şişti
Uzayın balon gibi aninden şişmesi neticesinde kuantum salınımlarındaki bütün düzensizlikler uzaya büyük ölçeklerde eşit dağıldı. Bugünkü galaksiler sabunlu sudaki köpükleri andıran o ilk kuantum salınımlarından oluştu ve mikroskobik salınımlar gelecekteki dev galaksilerin nüvesi oldu.
Galaksilerin içindeki küçük, dağınık salınımlar (madde ve enerji köpükleri diyelim) yıldızlarla gezegenleri doğuran güneş sistemi bulutlarını; yani bulutsular ve gezegen öncesi diskleri meydana getirdi. İşte Poplawski tam burada devreye giriyor ve Evren’in şişmesi kara delikten doğduğunu gösterir diyor.
İlgili yazı: Gerçek Ölüm Yıldızı Süpernovalar
Büyük patlama nasıl oluştu?
Kara delik evren ve büyük sekme kuramları bilim dünyasının kavgacı temsilcisi Profesör Lee Smolin ile meslektaşları tarafından geliştirildi. Poplawski de bu teoriyi baz alıyor, ama klasik büyük sekme modelinin çözemediği soruları da yanıtlıyor.
Ne de olsa Evren’le ilgili olarak cevabını bilmediğimiz pek çok temel soru var. Örneğin madem Evren’i büyük patlama doğurdu, büyük patlamayı ne oluşturdu? Evren neden çok kısa bir süre için balon gibi şişti ve sonra ışıktan yavaş bir şekilde genişlemeye devam etti?
Galaksileri bir arada tutan karanlık madde nedir ve nasıl oluştu? Evren neden son 5 milyar yıldır gittikçe daha hızlı genişliyor? Peki buna sebep olduğu düşünülen karanlık enerji nedir ve elbette, kara deliklerin merkezindeki tekillik tam olarak nedir?
İlgili yazı: İnternette teknik takip ve gözetimi önleme rehberi
Bunları cevaplayan bilimin kralı olur
Poplawski gerçekten ihtiraslı bir bilim insanı; ama tüm bunları yanıtlayan bir teorisi var. Nitekim Evren’in bir kara deliğin içinde doğduğunu kabul edersek tüm bu soruları yanıtlayabiliriz. Üstelik bunu fizikçilerin en büyük rüyasını gerçekleştirerek yapabiliriz.
Gezegenler, yıldızlar ve galaksileri birbirine bağlayarak astronomik mesafelerde işleyen kütleçekim kuvvetini tanımlayan görelilik teorisini, atom dünyasını tanımlayan kuantum fiziğiyle birleştirip bir kuantum kütleçekim kuramı geliştirebiliriz.
Geçen yazıda anlattığım gibi, yerçekimini oluşturan kütleçekim kuvveti dahil, bugün Evren’de geçerli olan 4 fizik kuvveti büyük patlama anında tek kuvvet olarak birleşmişti. Bu da kütleçekim kuvveti ile kuantum fiziğinin Evren’in doğum anında birleştiğini gösteriyordu.
İlgili yazı: Ay’a Gitmedik Komplo Teorilerini Çürüten 10 Kanıt
50 yıllık fikir
İster topaç gibi dönsün ister burgaç, Evren kendi çevresinde dönüyorsa büyük patlamadan kalan ve bizzat uzayı dalgalandıran kütleçekim dalgaları bunun izini taşımak zorunda. Neyse ki elimizde kendi çevresinde dönen bir evrende kütleçekim dalgalarının nasıl dalgalanacağını gösteren elli yıllık bir teori var.
Bu teorinin adı Einstein-Cartan-Sciama-Kibble yerçekimi kuramı ve adından da anlaşıldığı gibi Einstein’ın görelilik teorisinden türetildi. Üstelik bugün kabul edilen standart kozmolojinin tersine, Evren’in kendi çevresinde nasıl döndüğünü gösteriyor.
İlgili yazı: VPN Engelleme Türkiye’de Nasıl Aşılır?
Fırıldak evren
Kendi çevresinde fırıldak gibi dönen tüm cisimler merkezkaç kuvvetine tabiidir (hani şu Kemal Sunal filmlerinde çay tepsisini şans tekerleği gibi çevirirken çayların dökülmesini önleyen kuvvet).
Bu durumda kendi çevresinde dönen bütün cisimlerin açısal momentumu var ve biz de bunun ölçüsüne spin diyoruz (hatta araba spin attı derken Türkçemizde bu kelimeyi kullanıyoruz). Öyle ki elektronların kesintili spininden Dünya’nın süreğen spinine kadar her şeyin açısal momentumu var (zaten spinin Türkçesi de fırıl, yani fırıldağın kökü 🙂 ).
Tam burada soluklanın ve kendi çevresinde dönen kara deliklerin içindeki maddenin de ışıktan hızlı bir şekilde burgaç gibi dönen uzayın yüzünden, yine ışıktan hızlı spin atarak yoldan çıkmaya (pardon kara deliğin içinden çıkmaya) çalıştığını hatırlayın. Az sonra buna geleceğiz.
İlgili yazı: Paradoxal Süpersonik Jetle Londra 40 dk
Burgaçlı Evren
Kendi çevresinde dönen bir kara delik uzayı burgulu makarna büküyor veya ıslak bezin suyunu sıkar gibi sıkıyor. Dolayısıyla siz de kendi çevresinde dönen kara deliğe sarmallar çizerek düşen bir astronotu denizdeki girdap çukuruna düşen gemi gibi düşünebilirsiniz.
Fizikçiler uzayın burkulmasına torsiyon diyor, ama biz kolay anlaşılsın diye türbişon veya burgaç diyelim ve cisimlerin kara deliğin içine lavabo giderinden akan su gibi aktığını söyleyelim; çünkü kara delikler aslında cisimleri kendine çekmiyor.
Bunun yerine, ayağınızın altından halıyı çeker gibi, cisimlerin üzerinde bulunduğu uzay-zamanı tornavida çevirircesine büküp kendine çekiyor. Tabii cisimler de uzayla birlikte kara delik çukuruna akıyor.
İlgili yazı: Sansüre Karşı TOR ve Orbot Rehberi
Evren kara delikten nasıl doğdu?
Büyük patlama anında uzay-zaman kara deliğin merkezindeki tekilliğe benzeyen ve neredeyse sonsuz yerçekimine sahip olan noktanın çevresinde ışıktan hızlı bir şekilde büküldü.
Bu yüzden de merkezkaç kuvvetinin etkisiyle ışıktan hızlı bir şekilde dışarı savrulup tekillikten kurtularak uzaklaşma, yani tekrar genişleme eğilimi gösterdi.
Bu teori bizi fizikteki tekillik paradoksundan da kurtarıyor. Tekillikte sonsuz yerçekimi varsa fizik yasalarının (yerçekimi dahil) işlemez hale gelmesi lazım. Peki tekillikte yerçekimi işlemiyorsa nasıl oluyor da tekillik her şeyi güçlü yerçekimiyle kendine çekiyor?
İlgili yazı: Japon Balıkçı Uzay Çöpçüsü Oldu
Büyük sekme
Bu durumda kara deliğin içinde veya büyük patlama anında sonsuz yerçekimine sahip bir tekillik olmayabilir. Bunun yerine, uzay-zaman ve içindeki madde ile enerji sonsuza kadar çökmeden hemen önce ortaya çıkan süper güçlü merkezkaç kuvveti ile ışıktan hızlı olarak dışarı savrulabilir.
Öyleyse ne büyük patlama anında ne de kara deliklerin içinde gerçek bir tekillik var. Sadece yerçekiminin neredeyse sonsuza ulaştığı, ama hiç sonsuz olmadığı ve dolayısıyla fizik yasalarının hep geçerli olduğu kısmi bir tekillik var.
Bu doğruysa Evrenimiz başka bir evrende bulunan bir kara deliğin içindeki tekilliğin çevresinde oluştu ve ışıktan hızlı bir şekilde kara deliğin dışına savruldu (Işıktan hızlı genişlediği için kara delikten dışarı çıkmayı başardı. Ancak kara deliğin içinde bulunduğu evrene çıkmadı. Kendi yarattığı evrende genişledi).
İlgili yazı: Kontrollü Güç >> Telefon pil ömrünü uzatmak için en çarpıcı 5 yöntem
Nasıl olur?
Öncelikle bu doğruysa Evren’in büyük patlamadan sonra kısa süre için neden ışıktan hızlı genişlediğini (şişme modeli) anlıyoruz; çünkü Evren aşırı bükülen uzayda biriken enerji yüzünden birden kara delikten dışarı doğru savruldu.
Buna fizikte büyük çökme yerine, büyük sekme diyoruz; yani uzay tekillik oluşturmadan hemen önce merkezkaç kuvvetiyle sekip tekrar genişlemeye başlıyor.
Lee Smolin bizim Evrenimizin eskiden çöküp yok olan bir evrenden bu şekilde, büyük sekme yoluyla oluştuğunu söylüyor. Poplawski ise Evrenimizin kara deliğin içindeki kısmı tekillikten benzer şekilde (büyük patlama yoluyla) doğduğunu söylüyor.
İlgili yazı: Parlak Süpernova Yıldız Yutan Kara Delik Çıktı
Hani kara deliğin dışına hiçbir şey çıkamazdı?
Bu aşamada biraz soluklanıp küçük bir detaya bakalım: Önceki yazıda belirttiğim üzere, Evren’de kara deliklerin tersi olan ak delikler olabilir. Bunların var olduğunu henüz kanıtlayamadık; ama ak deliklerin çok ilginç özellikleri var.
Örneğin kara deliğin içine düşen hiçbir şey dışarı çıkamaz. Ak deliğin içine de hiçbir şey giremez. Uzay kara deliğin içine ışıktan hızlı akıyor ve bu yüzden dışarı çıkmak için ışıktan hızlı gitmek gerekiyor. Ak deliklerde ise tam tersi:
Uzay ak delikten dışarı ışıktan hızlı çıkıyor. Bu nedenle ak deliğin içine girmek için ışıktan hızlı gitmek gerekiyor. Öyleyse kara delik teorik olarak uzayda ışıktan hızlı yolculuk etmeyi sağlayan bir solucandeliğinin giriş kapısı olsaydı, ak delik de bu solucandeliğinin çıkış kapısı olacaktı.
İlgili yazı: Kozmik Bilmece >> LIGO gözlemevi uzayda kütleçekim dalgalarını keşfetti mi?
Işıktan hızlı iletişim imkansız
Evren’de ışık bile ışıktan hızlı gidemez. Bu nedenle Evren’i yöneten fizik kuvvetleri de ışıktan hızlı etki edemiyor.
Öyleyse Evrenimiz büyük patlama sırasında bir kara deliğin içinden dışarı doğru ışıktan hızlı genişleyerek doğduysa, başka bir evrende yer alan o kara delikten su damlası gibi kopup ayrılmış olmalı. Tabii evren ışıktan hızlı genişleyince eski fizik yasalarıyla arasındaki bağ kopuyor.
İlgili yazı: Dünya’daki hayatın kökeni Mars mı?
Yeni doğan evren
Böylece yeni evrenin, yani bizim Evrenimizin kendine özgü fizik yasaları doğuyor. Dikkat edecek olursanız bu sayede hem kara deliğin içindeki madde dışarı çıkamıyor hem de iç olay ufkunda meydana gelen büyük patlamalar sürekli başka evrenler doğuruyor. Ancak, kara deliğin içine yeni madde düşmezse (aktif kara delik pasife geçerse) büyük patlama oluşturma süreci sona erer.
Entropi zehirlenmesi
Klasik büyük sekme kuramının en büyük sorunu buydu: Eski evren çökerken doğan yeni evren, eski evrenin enerji izini taşımalıydı ve eski evrene nedensel olarak bağlı olduğu için termodinamik yasaları gereği ölü doğmalıydı.
Oysa Evrenimiz bir kara deliğin içinde büyük patlamayla doğarsa öncül evrenden ışıktan hızlı bir şekilde uzaklaşacak ve eski evrenin enerji izini taşımayacak.
İlgili yazı: Renk Körlüğünü Düzelten Gözlük
Kısacası reset atacak
Her evren bu şekilde reset atıyorsa yeni evrenler nedensel olarak eski evrenlere bağlı değildir ve hepsinin de kendine özgü tam bağımsız fizik yasaları vardır. Özetle kendi çevresinde dönen bütün kara delikler içinde sürekli yeni evrenler doğuran birer güç dinamosudur.
Devridaim makinesi
Şimdi yazımızın ikinci kısmına geçiyoruz ve bunun için de önce Evren’de devridaim makinesinin imkansız olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Sonuçta termodinamik yasaları gereği enerjinin tamamını işe dönüştüremeyiz.
Öyleyse kara delikler nasıl oluyor da içinde bulunan sonlu miktardaki maddeden yeni evrenler doğurabiliyor? Bunu çözmek nispeten kolay, ama önce küçük bir fikir hilesi yapmalıyız: Evrenler termodinamik açıdan kapalı olmak zorunda; yani evrenlerin toplam enerjisi değişemez.
Yoktan enerji yaratamaz veya yok edemeyiz. Evrenlerden dışarı enerji akamaz ve başka evrenlerin enerjisi de bizim evrenimizin içine akamaz. Yoksa fizik yasaları değişir ve evren ikinci bir büyük patlamayla yok olarak yepyeni bir evren doğururdu.
İlgili yazı: AIDS’e Kesin Çare
Kara delikler başka evrenlere açılan kapılar
Kara deliklerde oluşan evrenler doğar doğmaz eski evrenden kopuyor. Eski evrenden yeni evrene enerji akışı oluyor; ama bu sadece yeni evrenin doğmasına yol açıyor. Ardından, ışıktan hızlı genişleme sırasında enerji akışı kesiliyor ve yeni evren sadece kendi fizik yasalarına tabi oluyor.
Yine de kara deliğin içine düşen maddenin ışıktan hızlı dışarı savrulmak isterken kara deliğe yeni düşen maddeye çarpmasına rağmen büyük patlama yoluyla kopup kara delikten kaçabilmesi için ek enerji üretmemiz gerek.
Açıkçası kara delik kendi içine düşen maddenin enerjisinden daha fazla enerji üretmeli ki bu ek enerjiyi sıfırdan yeni bir evren yaratmakta kullansın (termodinamik yasalarını çiğnemek yerine yasaları esneterek yeni evrenler doğursun).
İlgili yazı: Dünya’ya En Çok Benzeyen Gezegen Bulundu
Nasıl yaparız?
Teorik fizikçi Nikodem Poplawski’ye göre, iç olay ufkunda eski ve yeni maddenin çarpışması muazzam bir enerji üretiyor. Merkezkaç kuvvetiyle artan bu enerji büyük patlamaya eşit olduğu için kara deliğe düşen maddenin toplam enerjisinden çok daha yüksek değerlere ulaşıyor.
Böylece kara delik kendi içindeki ek enerji ile yeni parçacıklar sentezlemeye başlıyor (çünkü görelilik teorisindeki E=mc2 gereği maddeyi enerjiye ve enerjiyi de maddeye çevirebiliriz).
Sonuç olarak kara deliğin içinde yeni parçacıklar oluşuyor ve bunlar da kara deliğin kütlesini artırıyor. Kuantum fiziğine göre atomaltı parçacıklar da kendi çevresinde dönüyor (spin) ve bu özellik tekillik civarında merkezkaç kuvvetini daha artırıyor.
Böylelikle kara deliğin içindeki uzay büyük patlama ile yeni bir evren oluşturarak genişliyor. Büyük sekmeden (büyük patlamadan) sonra oluşan kuantum salınımları da yeni evrenin şekli, geometrisi ve kütle-enerji dağılımını (uzay boşluğu ve galaksiler) belirliyor.
İlgili yazı: İnternette yeni sansürü TOR browser ile aşın
Neden-sonuç ilişkisi paradoksu?
Hayır, aslında paradoks söz konusu değil; çünkü fizikte iki tür nedensellik var: Ham nedensellik ve enformasyona bağlı nedensellik (neden-sonuç ilişkisine dair bilgi taşıyan ve bu bilgiyi deney ve gözlemlerle öğrenebileceğimiz nedensellik).
Ham nedensellik olarak evet, Evrenimizdeki ilk madde başka bir evrenden geldi; ama bu maddenin verisi sadece kendi evrenimize ait. Kısacası pratikte Evrenimiz kendisini doğuran eski evrenden nedensel olarak kopuktur.
İlgili yazı: 10 soruda Ayın karanlık yüzü ve uydumuz hakkında şaşırtıcı gerçekler
Öyleyse ak delik ne?
Poplawski’ye göre Evrenimiz kendisini doğuran kara delikten başka bir evrene (aslında kendine açılan) bir ak delik.
Nitekim Evren’e dışarıdan bakabilseydik süper parlak bir nokta görecektik; çünkü Evrenimizin içinde büyük patlama durmuş olsa bile Evren’in dışından bakınca büyük patlama aynen devam ediyor.
Evrenimiz dışarıdan bakınca içine asla giremeyeceğiniz bir ak deliktir, ışıktan hızlı genişleyen bir ak delik. Bu tanım gözlemlenebilir evrenin tanımıyla da uyuşuyor. Düşünün:
Evren’in kenarındaki galaksiler bizden ışıktan hızlı uzaklaşıyorlar. Bu sebeple onları başka bir evrene ait olarak kabul ediyoruz; çünkü o galaksilerin ışığı bize asla ulaşamayacak. Keza Evren’e dışarıdan baksaydık bizden ışıktan hızlı uzaklaşan bu en dıştaki galaksileri büyük patlama olarak görecektik!
İlgili yazı: Kara deliğe düşen astronota ne olur?
Zamanın oku
Poplawski bu teoriyle zamanın okunu da açıklıyor; yani neden Evrenimizde zamanın hep geçmişten geleceğe aktığına açıklık getiriyor.
Aslında Evrenimiz sürekli dışarı doğru genişlediği ve Evren’in kenarında ışıktan hızlı şişme devam ettiği için, kısacası büyük patlama hep sürdüğü için zaman da geçmişten geleceğe doğru akıyor. Sonuçta Evren büyük patlama noktasından her yönde uzaklara doğru sürekli genişleşerek tek yönlü hareket ediyor.
İlgili yazı: Türkiye’de İnternet Nasıl Engelleniyor?
Kaymağın kreması
Durun daha bitmedi: Bu teori asıl şimdi çok güzel ve elit bir teoriye dönüşüyor. Kara delikten büyük sekme teorisine göre Evrenimiz kendi çevresinde burgaç gibi dönüyor. Bu da Evren’deki enerji akışını değiştiriyor ve aynı zamanda antimaddenin kökenini açıklıyor.
Büyük patlama anında eşit ölçüde madde ve antimadde yaratıldı. Ancak antimadde maddeyle birleşip bütün evreni yok etmeden hemen önce Evren’in burgaç etkisi yüzünden, yani uzay zamanın burgu gibi çarpılması neticesinde bozundu (kuantum kütleçekim gereği, yerçekimi parçacıkların kuantum spinini etkileyerek simetri kırılmasına yol açtı ve antimaddenin bozulmasına yol açtı):
İlk maddenin bir kısmı torsiyon neticesinde bildiğimiz normal maddeye dönüştü (protonlar, nötronlar, elektronlar, fotonlar vb.). Antimadde ise bozunup karanlık maddeye dönüştü! İşte bu yüzden evrenimizde antimadde çok az, ama karanlık madde normal maddeden altı kat fazla ve Evren’in yüzde 26,8’ini oluşturuyor.
İlgili yazı: Akıllı Telefona Superman Görüşü >> Duvarın arkasını gören kamera
Geriye karanlık enerji kalıyor
Fizikçiler Evren’in gittikçe daha hızlı genişlemeye başlamasından sorumlu olan karanlık enerjiyi Casimir etkisi ve sanal parçacık uzayıyla açıklamaya kalktıklarında elde ettikleri karanlık enerji miktarı Evren’de bugün gözlemlenen enerjiden 10120 kat yüksek çıkıyor!
Öyle ki bu enerji Evren’i yok etmeye yeterdi; ama karanlık enerjiyi kara delikten doğan Evren’in merkezkaç kuvveti etkisiyle türbişon gibi burgaçlı dönerek genişlemesi şeklinde açıklarsak karanlık enerji gözlemlediğimiz miktarda çıkıyor.
İlgili yazı: Güneş Enerjili Otoyollar >> Fransa temiz enerji için yollara güneş paneli döşeyecek
Kusursuzluk imkansızdır
Nikodem Poplawski’nin kara delik evren teorisi kusursuz görünüyor: Karanlık enerji, karanlık madde, antimadde, büyük patlama, kara delikler, ak delikler ve evrenin genişlemesi dahil hemen her şeyi açıklıyor. Peki doğru mu? Bunun için test edilip onaylanması gerekiyor.
Örneğin, Evren kendi çevresinde burgu makarna gibi dönüyorsa kuzey yarımküredeki sarmal galaksilerin büyük kısmı solak olmalı; yani saatin ters yönünde dönmeli (ki son gözlemler yüzde 57 oranında böyle olduğunu gösteriyor!). Aynı sebeple güney yarımküredeki galaksiler de saat yönünde dönmeli (sağlak olmalı).
İkinci olarak: Evren kendi çevresinde girdap yaparak genişliyorsa Evren’in doğumundan kalma ilkin kütleçekim dalgaları uzayı sarmallar çizerek dalgalandırmalı. Bugün ilkin kütleçekim dalgalarını görecek teknolojiye sahip değiliz.
İlgili yazı: İnterneti unutun, yasakları delmek için OUTERNET geliyor
Nasıl kanıtlarız?
LIGO bile sadece çarpışan kara deliklerin yarattığı ikincil kütleçekim dalgalarını saptayabiliyor; ama en erken 20 yıl sonra fırlatılacak olan eLISA deneyi uzayda bu dalgaları görebilir. Buna karşın Poplawski’nin teorisini kanıtlamak için bir şey daha yapmalıyız:
Kara deliklerin merkezinde oluşan büyük patlamanın nasıl madde ile antimadde ürettiğini ve antimaddenin bozunarak nasıl karanlık maddeye dönüştüğünü formüllerle göstermeliyiz. Ancak bütün bunları gösterdikten sonra kara delikten doğan evren teorisini kanıtlayabiliriz.
Bir kara deliğin içinde mi yaşıyoruz?
1The energy and momentum of the Universe
2Cosmology with torsion: An alternative to cosmic inflation
Çok güzel bir yazı elinize sağlık,peki bu güney kutbundaki araştırmalar ne durumda Nikodem Popławski nin çalışmalarına ulaşabileceğimiz bir kaynak varmı?
Merhaba Cado, iyi seneler. Yazının altında kaynaklara erişebilirsiniz.
Burda söyle bir soru aklıma geliyor. her karadelik bir evren yaratıyorsa ilk karadeliğin içinde oluştuğu evren nasıl oluştu?
Daha önce ki bir yazınızda evren veya evrenlerin gerçek boşlukta salınan sanal parçacıkların anlık maddeleşmesi ile büyük patlama şeklinde evrenleri oluştuğunu yazmıştınız.
Bazı evrenler böyle bazılarıda kara delik içinde oluşuyor olabilir mi?
Eğer bazı evrenler karadelik içinde değilde salınan sanal parçacıklar yoluyla oluşuyorsa bu yazıda açıklandığını söylediğiniz şeyler karadelikten doğum olmadan nasıl açıklanacak?
Merhabalar,
Bilgiler için çok teşekkür ederim ama aklımda bir soru var. Genel görelilik teorisinden biliyoruz ki bir cismin hızı, ışık hızına yaklaştıkça onun için zaman yavaşlar ve ışık hızına geldiğinde onun için zaman durur. Ya evren için de böyleyse? Evren ışık hızından daha hızlı genişlerken zaman onun için “geriye doğru” akmaya başlıyorsa?
Evet, normalde akan zamanı geri getirmek mümkün değil. Ama biz cisimler için böyle. Nasıl evren ışık hızından daha hızlı hareket edebiliyorsa, zaman onun için geriye de akabilir.
Yani evrenin sonu, onun aslında başlangıcıdır belki ya da teoride evrenin içinde oluştuğu karadelik bu evrenin ta kendisidir, trilyon yıllar sonraki çökmüş halidir (öyle mi?) . Zaman boyutunun iki ayrı ucu – başı ve sonu – bir çember gibi birbirine ulaşıyordur. Bu mümkün mü?
Güzel bir soru Gizem. Nitekim Evren şu anda ışıktan hızlı genişliyor olsaydı var olan her şey, atomlar ve parçacıklar dahil yok olurdu. Bildiğimiz anlamda uzay ve zaman ancak Evren ışıktan çok yavaş genişlediği zaman ortaya çıkıyor. Saniyede 30 bin km’nin altında. Evren’in ışıktan yavaş genişlemesine rağmen Evren’e dışarıdan bakabilseydik zamanın akışını gerçekten göremeyecektik. Zaman Evren’in tamamı için değil de sadece lokal olarak anlamlı. Einstein da buna dikkat çekmiş ve geçmişle gelecek hakkında fikrim var, ama şimdiki zamandan pek emin değilim demişti. Neye göre şimdi? Lokal olarak bize göre şimdi. Bununla igili yazım Yoksa Evren Topaç Gibi Dönüyor mu?
Halihazırda fizikte hangi kuvvetten ve ne şekilde oluştuğu bilinmeyen ‘Kuvvet alanını’ Özdeş Evren Birimi(ÖEB)’lerdeki Birim Kütle Çekim Küreleri (BKÇK)’nin ‘Kütle Çekim Kuvvet’leri oluşturur. Ayrıca ÖEB’ler içinde BKÇK’ların ‘elipsoid yapısına’ uygun bir ağ şeklinde ‘vakum kanalları’ oluşmaktadır. Kutupları basıklaşan ÖEB’lerinin bu yapısı, ‘Kütle Çekim Kuvveti’nin Kuantum Mekaniği’ne uygulanmasıdır. [Diğer bir deyişle, kütle çekim kuvvetinin diğer üç temel kuvvetle (elektromanyetik kuvvet, güçlü nükleer kuvvet ve zayıf nükleer kuvvet) birleştirilmesi, yani ‘Her şeyin Teorisi’nin bulunmasıdır] .
Bu kuvvet alanları ve vakum kanalları, ÖEB’lerin süpersimetrik bir şekilde süpersimetri düzlemlerini ve eksenlerini koruyarak birleşmeleriyle tüm uzayı kapsayarak evreni oluşturur. Evren’in bu uzay-zaman yapısı evrende canlı-cansız hiçbir varlığın olmadığı andaki yapısıdır. Bu yapı maddi alemlerin oluşmasında altyapıyı oluşturmakta, yani maddi varlığın oluşmasında sanki tarla gibi vazife görmektedir.
Atomaltı parçacıklar ve antiparçacıklar ÖEB içinde oluşan vakum kanallarındaki gerilim farklılıklarından meydana gelmektedir. Yani, kuvvet taşıyıcı bozonlar dahil tüm atomaltı parçacıklar ve antiparçacıklar vakum kanalları içinde bulunmaktadır. Kuantum Fizikte bu vakum bölgelerine “Büyük Birleşik Alanlar” olarak bakılmaktadır ve ‘Evrenin Bilinç Alanı’ olarak görülmektedir.
ÖEB’nin ‘TWINS THEORY website’sinde açıklanan bu geometrik yapısı ‘süpersimetriyi’ ortaya çıkarmakta ve bu sayede;
ÖEB, bitişik ve tali ÖEB’lerin ana ve tali kütle çekim kuvveti alanları ile birlikte “Atom”u oluşturmaktadır.
Oluşan bu atom yapısı bir fabrika gibi;
● Madde (parçacık) ve antimadde (antiparçacık) oluşumunu sağlamaktadır.
● Oluşan bu parçacık ve antiparçacığa, kütle kazanmadan önce, parçacık ve antiparçacık cinsine uygun fırıl, spin ve enerji yoğunluğu kazandırmaktadır.
● Parçacık ve antiparçacığa yine aynı ‘an’ da kütle kazandırmaktadır.
● Parçacık ve antiparçacığın birbirini madde- karşıt madde etkileşimiyle yine aynı ‘an’da yok etmesi sonucu madde ve anti madde, parçacık(kuantum) durumundan dalga(ışın) haline geçmekte ve bu ışın bitişik ve tali ÖEB’leri için tetik sinyali oluşturmaktadır.
● Bu sinyal, ilk ‘an’da birbirini ifna (yok) eden madde ve antimaddenin ikinci ‘an’da yeniden oluşumunu sağlamaktadır. Bu sayede madde ve antimadde Evren’de her ‘an’ sürekli yeniden oluşum/yaradılış halindedir ve Evren’de madde ve antimadde her ‘an’da eşit sayıda bulunmaktadır. [Yani,
Uzay-zamanın (Evren’in) süpersimetrik yapıda olduğunun bulunması, Evren’de ‘an’da oluşan madde (atomaltı parçacık) ve antimadde (atomaltı antiparçacık) sayısının eşit olduğunu ve Evren’de madde-antimadde asimetri problemi(CP-problemi)’nin olmadığını göstermektedir.]
Yukarıda belirtilen ‘An’ süresi oluşum (varoluş) enerjisinin kuantum boyutudur. Zaman ‘an’dan oluşmaktadır. ‘An’ uzay-zaman içindeki her mutlak sıfır noktasında Evren’le bir bilinç halinde Evren’de aynı ‘an’da oluşmakta ve madde-antimadde etkileşimi nedeniyle aynı ‘an’da yok olmaktadır. Bu yok oluş ikinci ‘an’ın oluşumuna neden olmaktadır. ÖEB’de ‘an’da oluşup yok olan bu elektron ve antielektronun sürekli kütle kazanıp yok olması aynı zamanda, zamanı oluşturan ‘an’ın oluşması olayıdır. ]
Bulunan Süpersimetrik Model sonucu ortaya çıkan uzay-zamanın süpersimetrik kuantum yapısı; fizikte halen bilinen, plank enerji duvarı ötesinde, ‘kuantum köpüğü haline gelmiş, hesap yapılamaz karmaşık bir geometrik yapının olmadığını,bunun tam aksine, ihtimaliyata yer vermeyen ve son derece hassas olarak işleyen, hayranlık duyulacak mükemmel bir süpersimetrik yapının mevcut olduğunu ve uzay-zamanın oluştuğu/yaratıldığı ‘an’dan şu ‘an’a kadar yapısal yönden, mutlak sıfır noktalarındaki bir noktası dahi değişmeden ‘Maddi Alemler’in bu Uzay-Zaman alt-yapısı üzerinde her ‘an’ oluşum halinde bulunduğunu göstermektedir.
Bu tespitler sonucu, Büyük Patlama kuramının büyük ölçüde geçerliliğini yitirme ihtimali mevcuttur. Bu nedenle Büyük Patlama (Big-Bang) kuramının, keşfedilen uzay-zaman kuantum yapısının sağladığı bilimsel veriler doğrultusunda bir incelemeye tabi tutulması gerektiği değerlendirilmektedir.
Evren’de birbirleriyle etkileşimli çok sayıda paralel ikiz maddi alemlerin oluşumunda etkili olan ve ÖEB’nin iç ortamında oluşan; ana ve tali çekim kuvveti alanları, karadelik benzerine yakın uzay-zaman bükülmesi, vakum kanalları oluşması, graviton hiyerarşisi, boyut ve zaman genleşmesi olaylarının açıklamalarının, makalenizde geçen Poplawski’nin ‘Evren’in bir kara deliğin içinde doğduğunu kabul eden teorisi’ için de
faydalı ve açıklayıcı olacağını değerlendirmekteyim.
Saygılarımla.
Hocam maxwell seytani yazinizda belirttiğim gibi bu yazinizda sıkça evrenin fizik yasalarinin bu evren icin gecerli turedi sekilde oldugunu belirtmissiniz. Fizik yasalari evren icindeki bizler icin mutlak olsa da bu gorece bir mutlaklik ama normalde bu fizik yasalari bigbang ile ortaya cikan turedi yasalar ve mutlak degil özünde.
İyi Günler Kozan Bey,
Gerçekten hoş bir yazı, üstelik gayet anlaşılır.
Böyle bir emeğe karşılık Poplawski’nin işini kolaylaştıracak bir hatırlatma yapmak isterim:
Lorenz formüllerine bakarsak “bize göre sanal” boyutlar c üzeri hızlarda ilerliyor. O ortamda iki kara deliğin çarpışması sonucu “bize göre sanal” kütlenin uzay kemirme hızının c altına düşmesi bizim evreni oluşturmak için yeterli bir sebep olabilir.
Merhaba Kozan Bey,
Dün gönderdiğim yazıyı alttaki gibi düzeltiyorum:
Lorenz formüllerine göre c üstü hızlarda kütle “bize göre sanal” boyutlarda barınıyor. O ortamda iki kara deliğin çarpışması sonucu sanal kütlenin uzay kemirme hızının c altına düşmesi kütlenin bizim boyutlara geçmesini sağlar (29-8-2021).
Sanal ve reel boyutlar iki ayrı evren değil, çok boyutlu bir evren olarak ele alınmalıdır. Diğer boyutlar sadece buradan bakıldığında sanaldır {Nokta denklemi: [x² + y² = 0] [x = ± j y] [y = ± j x] bir boyuttan bakıldığında diğer boyut sanal}
Hızı düşen kütleler bizim boyutlara “tersinirken” sanal boyutlardaki diğer kütleler buraya uzay akıtmaya devam edecektir.
Big bang kurgusuna uydurmak açısından; bizim boyutlara tersinen kütlenin hızının önemli oranda düşerek diğer boyutlara uzay transferini azaltması gerekir. Burada kütle güncel fermiyonlar gibi değil, uzay bükücü parçacıklar olarak düşünülmeli.