3 Paradoksla Evren Boşluktan Nasıl Oluştu?
|Fizikçiler basında yazdığı gibi büyük patlama yok demedi: Sadece büyük patlama anında sıcaklık, yoğunluk ve enerjinin sonsuza ulaştığı bir tekillik olmadığını düşünüyorlar; çünkü kara deliklerin de merkezinde olduğu düşünülen tekillikler aslında fizik yasalarına aykırı ve bu yeni bir bilgi değil. 40 yıldır bunu söylüyorlar. Peki evren boşluktan nasıl oluştu? Birlikte görelim.
Sonsuz enflasyon
Evren büyük patlamayla başladı. Hem de uzaydaki tek bir noktadan genişlemedi. Büyük patlama uzayda her yerde yaşandı ve evren her yönde balon gibi şişti; çünkü bizzat uzay-zaman büyük patlamayla oluştu.
Nitekim uzak galaksilere baktığımızda bunların her yönde bizden uzaklaştığını görüyoruz. Galaksiler ne kadar uzaksa o kadar hızlı uzaklaşıyorlar ve gözlemlenebilir evrenin kenarında uzaklaşma hızı ışık hızına ulaşıyor. Öyle ki daha da uzaktaki galaksilerin bizden ışıktan hızlı uzaklaşması gerekiyor.
Bu da gözlemlenebilir evrenin sınırlarını oluşturuyor. Galaksiler bizden hızla uzaklaştıkça onlara ait ışık solarak kırmızıya kayıyor ve nihayet görünmez oluyor; çünkü hem aradaki uzay genişliyor hem de bizden ışıktan hızlı uzaklaşmaya başlıyorlar (akılda tutun geri geleceğim).
İlgili yazı: Renk Körlüğünü Düzelten Gözlük EnChroma
Hani ışıktan hızlı gitmek yasaktı?
Evrenin en büyük trafik polisi Einstein görelilik teorisinde evrensel hız sınırı koydu ve hiçbir şey ışıktan hızlı gidemez dedi.
Oysa fizikçiler ünlü astronom Hubble’dan bu yana (1930’lardan beri) galaksilerin bizden gittikçe hızlı uzaklaştığını biliyorlar. Bu yüzden ışık hızını aştıkları bir uzaklık olduğunu düşünüyorlar.
Astronomlar görelilik teorisiyle gözlemleri bağdaştırmak için yeni bir teori geliştirdiler: Evet uzayda hiçbir şey ışıktan hızlı gidemez; ama uzayın kendisinin ışıktan hızlı genişlemesine bir engel yok (fizikçilere göre bunun sebebi karanlık enerji tabii karanlık enerjinin olmadığını söyleyenler de var).
İlgili yazı: Düz Dünya Teorisini Çürüten 12 Kanıt
Gözlemlenebilir evren
İçinde bulunduğumuz gözlemlenebilir evrenin çapını ve bizden belirli uzaklıklarda ne kadar hızlı genişlediğini paniklemeyin ama evrenimiz küçüldü yazısında anlattım. Ancak, gözlemlenebilir evrenin içinde kalan galaksilerin bizden ışıktan hızlı uzaklaşmadığını söyleyebilirim.
Zaman kristalleri yazısındaki simetri kırılması başlığında anlattığım gibi, gözlemlenebilir evrende fizik yasalarının her yerde ve her zaman geçerli olduğunu biliyoruz. Ne de olsa bizden 13 milyar ışık yılı uzaktaki bir galaksinin bile ışığına teleskopla bakınca optik yasalarına uygun olduğunu görüyoruz.
Ayrıca evrendeki fizik yasalarının 4 kuvvetle yayıldığını biliyoruz ve optik yasalarını oluşturan elektromanyetik kuvvet de buna dahil. İşte görebildiğimiz en uzak galaksiler ve gezegenlerin bile elektromanyetik kuvvet yasalarına uyuyor olması bize fizik yasalarının her yerde geçerli olduğunu gösteriyor.
İlgili yazı: İnternetinizi Uçuracak En İyi 10 Modem
Büyük patlama ile ne ilgisi var?
Gözlemlenebilir evrenin dışında uzayın ışıktan hızlı genişliyor olması bize birkaç şey gösteriyor: 1) Cisimler arasındaki fiziksel etkileşimlerin (örneğin görünür ışık) ışık hızında yayıldığını biliyoruz. Bu yüzden, bizden ışıktan hızlı uzaklaşan galaksilerin bu evrenin dışında kaldığını ve başka bir evrene ait olmaları gerektiğini kabul etmemiz gerekiyor.
2) Bu da çoklu evrenler yazısında anlattığım gibi kainatta birden fazla evren olabileceğini gösteriyor. 3) İşin büyük patlamayla ilgili kısmını anlamak ise daha kolay: Şu anda bütün galaksiler bizden her yönde uzaklaşıyorsa eskiden evrendeki tüm galaksilerin, yani madde ve enerjinin tek bir noktada toplanmış olması gerekiyor.
İlgili yazı: Piramitleri Uzaylılar Yaptı Teorisini Çürüten 14 Kanıt
Buna büyük patlama anı diyoruz
Ancak bir sorun var: Klasik fizikte uzay ve zamanı sonsuza kadar küçülen parçalara bölebiliriz. Minimum uzaklık ve en kısa an aralığı olmadan evreni gittikçe küçülen sonsuz sayıda parçaya bölebiliriz. Bu doğruysa büyük patlama anında tüm madde ve enerji sonsuz küçük bir noktaya toplanmış olmalı.
Üstelik sonsuz küçük noktaya sonsuz enerji sığdırabildiğimize göre evrenin toplam enerjisi de sonsuz olmalı! Oysa gözlemlenebilir evrenin sonsuza kadar genişleyecek olsa bile sonsuz enerjiye sahip olmadığını biliyoruz.
Aksi takdirde Olbers paradoksunda olduğu gibi, gökyüzünde sonsuz sayıda yıldız olur ve evrenin sıcaklığı sonsuza erişirdi. Bu da Dünya ile hayatın oluşmasını engeller ve aynı zamanda fizik yasalarının işleyişini de durdururdu: Fizik yasaları sadece sonlu enerji değerlerinde geçerlidir.
İlgili yazı: İnternette teknik takip ve gözetimi önleme rehberi
Büyük patlama ve tekillik
Öte yandan, büyük patlama anında madde ve enerjinin sonsuza ulaştığı sonsuz küçük noktaya tekillik diyoruz. Hatta ışığın bile kaçamayacağı kadar güçlü bir yerçekimine sahip kara deliklerin merkezinde de bu tür bir tekillik olduğunu düşünüyoruz.
Dahası kendi çevresinde dönen kara deliklerin içindeki tekilliğin dinamo etkisiyle ürettiği enerjinin, evreni oluşturan büyük patlamadan daha büyük olduğunu düşünen fizikçiler var (neyse ki bu enerji kara deliğin dışına çıkamıyor). Oysa bu gerçek bir paradoks!
İlgili yazı: Mobil İnternette Video İzleme Rehberi
Büyük patlama ve tekillik paradoksu
Einstein’ın görelilik teorisi sonsuz enerjide işlemiyor. Bu yüzden fizik kuralları sonsuz enerjide ortadan kalkıyor; çünkü bizzat evren sonsuz enerjide yok oluyor. Oysa aynı fizik yasaları büyük patlama anında evrendeki enerjinin sonsuza ulaştığını söylüyor.
Dahası evrenin tamamının büyük patlama anında oluştuğunu düşünüyoruz. Ancak, büyük patlamada sonsuz enerji varsa (her şey büyük patlamayla oluştuğu için) şu anda da sonsuz enerji olmalı; ama biz yaşadığımız evrende sonsuz enerji olmadığını biliyoruz. Bu nasıl yaman bir çelişkidir?
İlgili yazı: 10 Adımda kara deliğe düşen astronota ne olur?
Çelişkiyi çözmenin yolu sonsuz enflasyon
Kaygılanmayın, doların artmasına bağlı ekonomik enflasyondan söz etmiyorum. Konumuz kozmik enflasyon ve bunu şimdi anlatacağım:
Gözlemlenebilir evrenin dışındaki galaksiler bizden ışıktan hızlı ulaşıyorsa bu evrendeki sonlu madde ve enerjinin, evrenin dışında kalan sonsuz (?) madde ve enerjiyle birlikte, büyük patlamadan hemen sonra ışıktan hızlı genişlemiş olması gerekmez mi?
Bu varsayımı formüle ederek sonlu madde ve enerjiye sahip gözlemlenebilir evrenle de bağdaştırabiliriz: Deriz ki içinde bulunduğumuz ve asıl kainatın aslında çok küçük bir parçasını oluşturan gözlemlenebilir evren, büyük patlamadan sonra çok kısa bir süre için ışıktan hızlı genişledi.
Adeta bir balon gibi şişti; ama sonra gözlemlenebilir evrenin genişleme hızı ışık hızının çok altına düştü ve yaşadığımız evrenin fizik kuralları ortaya çıktı.
Ancak büyük patlama sürüyor
Gözlemlenebilir evrenin dışında galaksiler bizden ışıktan hızlı uzaklaşıyor. Demek ki büyük patlama bizim dışımızda sürüyor. Kainat hiçliğe ışıktan hızlı bir şekilde yayılıyor.
İlgili yazı: Güneşimiz Nasıl Isı ve Işık Saçıyor?
Hoş geldin yeni paradoks
Fizikçiler evrenin büyük patlamadan sonra kısa süre için ışıktan hızlı genişlediği evreye şişme evresi diyorlar. Bu modeli kainatın sürekli olarak ışıktan hızlı genişlediği varsayımıyla birleştirdiklerinde ise sonsuz enflasyon (hiç durmayan şişme veya kozmik enflasyon) modeli ortaya çıkıyor.
Bu da bizi büyük patlama anında sonsuz enerjili bir tekillik olamayacağı paradoksuna getiriyor. Gördüğünüz gibi ilk paradoksu çözmek için sonsuz enflasyon modelini getirdik; ama bu da kendi sorunlarına ve yeni çelişkilere yol açtı (Bkz. Evren bir bilgisayar simülasyonu mu?). Neden derseniz:
İlgili yazı: Kodlama İçin En Gerekli 16 Programlama Dili
Gözlemlenebilir evren nasıl oluştu?
Einstein’ın görelilik teorisine göre evren büyük patlamadan sonra ışıktan hızlı genişliyorsa kainatı oluşturan ve yaşadığımız gözlemlenebilir evrene de karşılık gelen daha küçük kısımların genişleme hızının ışık hızının altına düşmesi için hiçbir neden yok.
Sonuçta uzay boşluğunda yerçekimi yok ve evrende sonsuz küçük noktaya sonsuz enerji sığdırabiliyorsak gözlemlenebilir evrenin, bir kez ışıktan hızlı şişmeye başladıktan sonra asla durmaması ve genişleme hızının asla yavaşlamaması gerekiyor. Bunu nasıl bağdaştırırız?
İlgili yazı: Kuantum Tünelleme ile Işıktan Hızlı İletişim
Kurtar bizi kuantum fiziği
Öyleyse iki sorunumuz var: 1) Evrende bir noktaya sonsuz enerji sığıyorsa fizik yasaları yok olmayacak mı? 2) Kainat ışıktan hızlı genişliyorsa kainatın bir parçası olan gözlemlenebilir evren neden ışıktan hızlı genişlemiyor?
Bu sorunu fizikçiler son 40 yılda kuantum fiziğiyle çözdüler: 1) Kuantum fiziğinde evrende geçerli olan minimum bir uzaklık vardır ve daha kısa mesafelerde uzay yoktur (Planck uzunluğu). Evrende geçerli olan en kısa an da sonludur ve buna Planck zamanı deriz. Planck zamanından daha kısa anlar yoktur, Planck sabitinden küçük değerlerde zaman bile yoktur.
Demek ki evrende var olan en küçük nokta sonlu büyüklüktedir ve biz buna ancak sonlu enerji sığdırabiliriz. Öyleyse büyük patlama anında evrenin sıcaklığı sonsuz değildi. Evren çok sıcaktı ama sonlu sıcaklıktaydı. Tekillik de yoktu; çünkü sonsuz nokta olmadığı için sonsuz noktaya sonsuz enerji de sığmıyordu.
İlgili yazı: Yerçekimi Kuantum Salınımlarıyla mı Oluşuyor?
Alan Guth ve şişme modeli
Ünlü fizikçi Alan Guth şimdi anlatacaklarımı 1979 yılında kağıda döktü ve şişme modelini geliştirdi: Guth dedi ki kainat büyük patlamayla oluştu ve bugün bizden ışıktan hızlı uzaklaşan parçaları artık başka bir evrene ait.
Öte yandan, evrende tek noktaya sonsuz enerji sıkıştıramadığımız için ancak kainatın tamamı sonsuz enerjiye sahip olabilir. İçinde yaşadığımız gözlemlenebilir evren gibi tek tek evrenlerde ise tek noktaya asla sonsuz enerji toplanmaz.
Bu yüzden kainatın bir parçası olan gözlemlenebilir evren, büyük patlamadan sonra kısa süre için ışıktan hızlı genişleyebilir; ama genişledikçe içindeki madde ve enerji seyrelecektir (bir çay bardağına üç şeker atarsak çok şekerli olur; ama bir küvet dolusu suya 3 şeker atsak çay acı olacaktır 😉 ).
Kısacası gözlemlenebilir evren sonsuz enerjiye sahip olmadığı için asla sonsuza dek ışıktan hızlı şişemezdi. Sonuç olarak evrenimiz genişledikçe soğudu ve karanlık uzay boşluğunu şenlendiren ilk yıldızlarla galaksiler ortaya çıktı.
İlgili yazı: Kuantum Fiziğinde Klonlama Yasak
Uzayı klonlamak
Ayrıca Alan Guth uzayın kendisinin genişlemesi olayını kainatın toplam enerjisinin sonsuz olmasıyla açıklayan bir formül geliştirdi. Casimir kuvvetinden yola çıkarak galaksilerin bizden uzaklaşmasının asıl sebebinin; yani evrenin genişlemeye devam etmesinin asıl sebebinin, galaksilerle Dünyamız arasında yeni uzay parçalarının oluşmasına bağlı olduğunu söyledi.
Buna göre uzay boşluğu belirsizlik ilkesiyle oluşan kuantum salınımlarıyla rastgele ortaya çıkan sanal parçacıklarla dolu. Bunlar sanal olduğu için toplam enerjilerinin sonsuz olmasında sorun yok. Ancak, sanal parçacıklar çok ilginç bir etkiye yol açıyor:
Evrenin ışıktan yavaş da olsa sonsuza dek genişlemesine imkan veriyor: Evren genişledikçe evrenin dokusu olan uzay kumaş gibi yırtılmıyor. Yırtılmak yerine arada yeni sanal parçacıklar oluşuyor ve bunların kuantum alanı uzayın yırtılmadan genişlemesini sağlıyor.
İlgili yazı: Enformasyon Paradoksu: Kara Delikler Evreni Siler mi?
Evren kuantum salınımlarından nasıl oluşuyor?
Uzay-zamanın kuantum salınımlarından nasıl oluştuğunu yerçekiminin kökeniyle ilgili son yazımda ve evren boşluktan nasıl oluştu başlıklı önceki yazımda anlattım. Burada ise sadece uzayın boşlukta kendini çoğaltarak nasıl genişlediğini anlattık (Alan Guth’un şişme teorisine göre).
Ancak, bu teori doğruysa evren için çok ilginç sonuçları var: 1) Evrende mutlak sıfır olmalı: Mademki evrende tek noktaya sonsuz enerji sığmıyor, öyleyse evrende bir noktanın sonsuz soğuklukta olması da imkansız. İyi ki de imkansız yoksa bütün evren donardı.
2) Büyük patlamanın enerjisi sonsuz değilse evren başka bir evrenin kendi üzerine çöktükten sonra tekrar genişlemesiyle oluşmuş olabilir. Nitekim Einstein’ın görelilik teorisine göre sabit bir evren kararsız olur: Evren ya genişlemek ya da kendi üzerine çökmek zorunda.
Biz de şu ana kadar genişleyen evren seçeneğini yazdık. Oysa evrendeki madde ve enerji miktarı evrenin genişleme hızına göre fazlaysa yerçekimi, evrenin genişlemesini zamanla tümüyle durduracak ve evreni tersine çevirerek yeniden büzülmeye başlamasına neden olacaktır.
Kara delik evrenler
Yoksa evrenimiz topaç gibi dönüyor mu ve kara delik evrenler yazılarında anlattığım gibi, bazı fizikçiler evrenimizin bir kara delikten doğduğunu düşünüyor. Hatta Kanada Perimeter Enstitüsü’nden aykırı fizikçi Lee Smolin bütün kara deliklerin içinde yeni evrenler oluştuğunu öne sürüyor.
İlgili yazı: Evrende Kaç Kara Delik Var ve Nerede?
Beklenmedik sürprizler, şaşırtıcı çözümler
Alan Guth’un şişme modeli, sonlu enerjiye sahip gözlemlenebilir evrenle ilgili iki sorunu daha çözdü: a) Evrende madde ve enerji (örneğin galaksiler) neden uzakta her yöne eşit dağılmış durumda? Mademki belirsizliğe bağlı kuantum salınımları büyük patlama sırasında uzayda rastgele enerji kabarcıkları oluşturdu; evren şimdi neden homojen bir yapıya sahip?
- b) Evren büyük patlamayla oluştuğuna ve küre şekilli olması gerektiğine göre (büyük patlama her yönde gerçekleştiğine göre küre şekilli olmalı) neden gözlemlenebilir evren dümdüz? Neden en detaylı ölçülerde bile evren düz çıkıyor? Evet, dünya düz değil ama evren düz sayılır (düz dünyacılar bunu sever mi?).
İlgili yazı: İçinde Kara Delik Olan Yarım Yıldızlar
Şimdi anlamak çok kolay
Evren büyük patlamadan sonra kısa süre ışıktan hızlı genişlediyse şimdi çok büyük bir küre olmalı. Öyle ki gözlemlenebilir evren bu kürenin çok küçük bir parçası olmalı ve ne kadar uzağa bakarsak bakalım düz görünmeli. Tıpkı Dünya’nın yerden bakınca düz görünmesi ve ancak uzaktan, yüksekten bakınca yuvarlak olduğunun anlaşılması gibi.
Şişme modeli (kozmik enflasyon) evrenin düz olma sorununu çözüyor. Tabii evren kısa sürede mikroskobik kuantum salınımları ölçeğinden 20-30 milyar ışık yılı çapa genişleyince içerdiği madde ve enerji de uzaya uzak mesafelere eşit ölçüde dağılmış oldu.
Bu yüzden başka bir evrenin bize çarpmasından kalan bir yara izi olduğu düşünülen büyük soğuk leke hariç, evrende baktığımız her yönde neden eşit sayıda yıldız ve galaksi gördüğümüzü anlıyoruz (soğuk lekenin komşu evrenlerden kaynaklandığı fizikçilerin pek katılmadığı tartışmalı bir konu).
İlgili yazı: Kara Delik Resmi Çeken Dünya Boyunda Teleskop
Son paradoks
Bütün teoriler çok güzel ama iki sorun var: 1) Şişme teorisi yerçekimi ile kuantum fiziğini birleştirmeye çalışıyor (Bir yandan uzay-zamanı görelilikten alırken, diğer yandan boşluğun da sıfır enerjiye sahip olamayacağını söylüyor. Sıfırdan yüksek bir enerjiye sahip olduğunu, bunun da fizik yasalarını yaratan kuantum salınımlarından kaynaklandığını belirtiyor).
Ancak, fizikçiler bugüne kadar yerçekimini tanımlayan görelilik teorisini kuantum salınımlarını tanımlayan kuantum fiziğiyle birleştirmeyi başaramadılar. Kısacası bütün evreni tek bir denklemle açıklayan bir kuantum kütleçekim kuramı (her şeyin teorisi) geliştiremediler.
Bu sebeple Alan Guth’un şişme modelinin gözlemlerle uyumlu olmasına rağmen gerçek olup olmadığını bilmiyoruz (sadece uzayın sıcaklığındaki minik değişiklikleri ölçen Planck uzay gözlemevi, şişme modelinden türetilen bazı kozmik enflasyon teorilerinin yanlış olduğunu gösterdi. Hem de en sorunsuz, en pürüzsüz, en güzel enflasyon teorilerini yanlışladı 🙁 ).
İlgili yazı: Geçmişi değiştirmek mümkün mü?
Öyleyse şişme modeli yanlış mı?
Bilmiyoruz; çünkü elimizdeki deney aygıtları, deneyler ve gözlemler şişme modelini test edecek kadar hassas değil. Bu sebeple Alan Guth’un teorisi henüz kanıtlanamadı. Hatta bazı fizikçiler sırf bu yüzden şişme modeli bir teori değildir; çünkü test edilebilir öngörülerde bulunmuyor diyorlar.
Oysa bu konuda haksızlık ediyorlar: Şişme modeli evrenin şekli, galaksilerin küçük ölçeklerdeki dağılımı ve küçük sıcaklık detayları ile büyük patlama anından kalan süper zayıf kütleçekim dalgalarının uzayı nasıl etkileyeceği hakkında kesin öngörülerde bulunuyor.
Sadece biz büyük patlama anından kalan kütleçekim dalgalarını görecek LISA uzay gözlemevini fırlatana kadar bu teoriyi test edemeyeceğiz o kadar.
İlgili yazı: Herkes Nerede? >> Fermi paradoksu ve dünya dışı uygarlıklar sorunu
Öyleyse boş mu konuşuyoruz?
Hayır. Şişme modelinin Alan Guth ve meslektaşlarının kaprisinden ibaret olmadığını biliyoruz; çünkü yazının başında söylediğimiz gibi büyük patlamanın olduğuna ve evrenin genişlemekte olduğuna dair elimizde kesin kanıtlar var.
Bu kanıtlarda evrenin neden düz olduğunu ve madde ile enerjinin neden uzaya eşit ölçüde dağıldığını açıklayan bir teori geliştirmemizi şart koşuyor. Bu yüzden şişme modelini mutlaka test ederek gerçekle yüzleşmek zorundayız.
İlgili yazı: Büyük Patlama Sanatı
Peki büyük patlamanın kanıtları?
Öyleyse yazımızın son kısmında büyük patlamanın yadsınamaz kanıtlarına değinelim: Evren büyük patlamadan sonra genişleyerek soğuduğuna göre başlangıçta çok sıcak olmalı.
Ayrıca şişme modeli doğruysa büyük patlamadan kalan enerjinin kozmik artalan ışıması şeklinde evrenin her yönüne eşit dağılması gerekiyor. Kısacası uzayın sıcaklığını her yönde ölçersek termometrenin aynı sıcaklığı göstermesi gerekiyor.
İlgili yazı: Ekim Ayında Dünya’ya Büyük Asteroit Çarpmayacak
Bu kanıtları bulduk
1964’te Arno Penzias ile Bob Wilson, yeni geliştirdikleri ve kabaca insan içkulağına benzeyen bir radyo teleskopta garip gürültü sinyalleri buldular. Daha doğrusu bulduklarını düşündüler. Oysa kuş pisliklerini teleskoptan temizleyecek kadar ileri gitmelerine rağmen paraziti önleyemediler; çünkü bu sinyaller parazit değildi.
Bunlar evrenin büyük patlama ile doğumundan kalan kozmik mikrodalga artalan ışımasının sinyalleriydi. Evrenin doğumunun üzerinden geçen 13 milyar 780 milyon yılda evrenin yarıçapı 45 milyar ışık yılına ulaşmış; yani uzay büyük ölçüde genişlemişti.
Böylece büyük patlamanın güçlü radyasyonu da ışığın dalga boyunun uzaması ve frekansın azalmasına bağlı olarak zayıflamıştı. Kozmik mikro dalga art alan ışımasında evrenin sıcaklığı her yönde -270 dereceydi (3 Kelvin).
İlgili yazı: En Titrek Nötron Yıldızı: ODTÜ Yeni Tür Atarca Keşfetti
Büyük patlamayı toparlayacak olursak
Artık şimdiye kadar yazdıklarımızı özetleyebiliriz: Evren büyük patlama anında mikroskobik boydaydı. Bugün uzayda bulunan madde ve enerjinin tamamı; bugün gözlemlenebilir evrenin dışında kalan galaksilerle birlikte uzayda çok küçük bir noktaya sıkışmıştı.
- Evrenin doğumundan hemen sonra uzay atom çekirdeklerinin oluşamayacağı kadar sıcaktı.
- Bu sırada madde ve antimadde oluştu. Bunların anında birbirine değip birbirini yok etmesi gerekiyordu. Ancak, bir şekilde antimadde maddeden daha hızlı yok oldu ve geriye ağırlıklı olarak maddeden oluşan evren kaldı.
- Evren 380 bin yaşına ulaşana kadar uzay çok sıcaktı ve tüm evreni protonlarla nötronları oluşturacak olan kuark ile gluonlardan oluşan bir plazma kaplamıştı. Kozmik mikrodalga artalan ışıması bu sırada oluştu.
- Evren yeterince genişleyip soğumadan önce mattı; çünkü ışığı oluşturan fotonlar sürekli kuarklara çarpıp tekrar tekrar yayınlanıyordu. Ancak, evren soğuyunca uzay boşluğu nihayet açıldı ve ışık uzaya salındı (kozmik mikrodalga artalan ışıması).
- Dahası galaksilerin ışığının kırmızıya kaymasını galaksilerin bizden uzaklaşmasıyla açıklayamayız. Bunun için galaksilerle aramızdaki uzayın genişlemesi gerekiyor (yazının başında akılda tutun dediğim nokta).
İşte bunlar büyük patlamanın gerçekleştiğini kanıtlıyor: 1) Bizden uzak olan bütün galaksilerin bizden gittikçe daha hızlı uzaklaşması, 2) kozmik mikrodalga artalan ışıması, 3) eski mikroskobik kuantum salınımlarını gösteren artalan ışımasının bugünkü galaksilerin dağılımına karşılık gelmesi ve 4) atom çekirdeklerinin sentezlenmesinin büyük patlama anına yakın sıcaklıklara denk gelmesi.
İlgili yazı: Temel Parçacıklar Tek Boyutluysa Cisimler Neden 3 Boyutlu?
Büyük sürpriz: Tekillik yok
Ancak gözlemlerimiz, Einstein’ın klasik fiziğe dayalı görelilik teorisinde öngörülen sonsuz enerjili, sonsuz küçüklükteki bir tekilliğin büyük patlamada oluşmadığını gösteriyor.
- Tekillikte olması gerektiği gibi evrende madde ve enerji uzaya dağınık ölçüde dağılmıyor.
- Evren tekillikte olması gerektiği küçük bir küre şeklinde değil. Uzayın kendisi genişlemeseydi ve evren uzay içinde patlayarak doğsaydı galaksiler çoktan yerçekimiyle tekrar birleşir; böylece evren kara delik halinde çökerdi.
- Evrenin sıcaklığı her yönde eşit ve uzaydaki belirli bölgelerde büyük patlamaya ait parlak gama ışınları görmüyoruz.
İlgili yazı: Dokuzuncu Gezegen Hakkında Yeni Kanıt Bulundu
Evren boşluktan nasıl oluştu?
Zaten Alan Guth şişme modelini (kozmik enflasyon) bu gözlemleri açıklamak için geliştirdi. Epey yazdık; ama işte basında çıkan büyük patlama yalandır haberlerinin aslı bu: Fizikçiler büyük patlama yok demedi. Sadece büyük patlama anında tekillik olamaz diyorlar. Bunu da 40 yıldır söylüyorlar. Haber siteleri yeni mi fark etmişler?
Ancak, bu vesileyle size daha ilginç konuları da aktarmak isterim: Mesela kara deliklerin içini neden göremiyoruz? Çıplak tekillikte okuyabilirsiniz. Hatta kainatta birden fazla evren varsa fizik yasaları bizden farklı olan en yakın komşu evrenin ne kadar uzak olduğunu da okuyabilir ve muhtemel kopyalarınızın başka hayatlar yaşadığı paralel evrenler teorisine göz atabilirsiniz.
Son olarak okurlarıma 4 yıl önce verdiğim sözü de tutmuş oluyorum. Sizlere evrenimiz boşluktan nasıl oluştu yazısının daha kapsamlı ve güncel bir versiyonunu yazacağımı söylemiştim. Yeni bilgiler ışığında bu yazıyı hazırladım. Harika bir hafta sonu dilerim.
Alan Guth kozmik enflasyonu anlatıyor
1Inflationary universe: A possible solution to the horizon and flatness problems
Elon musk yaptığı en son konuşmasında 2022 de marsa kargo gemisi 2024 de ise insanlı uçuş yapılacağını söyledi bununla ilgili yazı yazacakmisiniz acaba?
Sevgili Ali yazdım bile: Elon Musk 2022’de Mars’a Nasıl Gidecek Elon Musk Mars’ta Sera Kent Kuracak Elon Musk Dragon 2 Mars Seferi İptal Demedi
Teşekkürler
Fizikteki sonsuzuk kavramını, matematikteki sonsuzluk kavramından ayırmak gerekiyor bence…
Matematikteki, mevcut değer üstüne aynı yönlü bir birim değer eklemekten farklı olarak,
Fizikte sonsuzluk; en üst veya en alt sınırlara ulaşılması durumunda döngüye düşülmesini ve ne keder devam edilirse edilsin, bu döngünün kırılamayacağını ifade ediyor bence.
Tekillik kavramıda bence yanlış algılanıyor. Bize göre “boyutu olan herhangi bir şey tekil degildir.”
elektromanyetik dalga-ışıktan (2 boyutlu), fotona (bence tek boyutlu), bildiğimiz kütle (3 boyutlu)…
Boyut kavramını, koordinat (x, y, z) veya ebat (en, boy, yükseklik) kavramından çıkartıp, enerjinin titreşim alanı (her bir uzamsal boyut, bu titreşim alanının vektörünü ifade ediyor) olarak tanımlayınca, titreşmeyen enerji birimi tekil sıfatında oluyor. Yani boyutsuz.
Bizler titreşen parçacıkları baz alarak, tekilliği tanımlamaya çalışıyoruz.
Oysa, eğer bütün enerji (küçük paket birimlerden oluştuklarını kabul edersek, çünkü bir akışkan gibi çok yoğundan- az yoğuna akma eğilimi var ve aktarılabiliyor.) paketçiklerini hiç titreşemeyecekleri şekilde baskılasak, bu yapı tüm potansiyeline rağmen, titreşim gözlemlenmediği için, bize göre tekil olurdu.
Zaten bu şekilde ele alınca, büyük patlama da, bu simetrik ve homojen yapıda basit bir etki ile, mevcut dengenin bozulması ve zincirleme olarak yayılmasına benziyor.
Sanki, mikro dalgada ısıtılmış saf ve durgun suya bir toz – tuz taneciği atılmış gibi… Bütün dengeler bozulur ve durgun su kaynar.
(Sanırım karakter sınırlaması veya onal kontrolu var. İlk kaydettiğimle, onaya gidiyorsa bunu silerseniz sevinirim.)
Haklısınız. Buradaki ilginç nokta ise fizikte sonsuzluk olmaaması (gözlemlenebilir evren); bununla birlikte sonlu boyutların Leibniz’in sonsuz küçükler hesabı ile Newton’ın integral kökeni matris hesabı matematiksel sonsuzluklardan çıkıyor olması.
Yaziniz oldukca kapsamli ve aciklayici olmus, cok tesekkurler. Eger evrenin duz olmasi ile ilgili bir makale yazabilirseniz cok sevinirim, ilk defa bu yazinizda okudum bu durumu, oldukca ilgimi cekti ve bununla ilgili bilgi acligi olustu bende.
Evet evrenin duzlugu hakkinda bilgilenmek istiyoruz bu konuda bizi aydınlatırsanız çok memnun olurum yazılarınızı ilgiyle takip ediyorum Teşekkürler
Evrenin şekli hakkında makale istiyoruz.
Selamlar,
Yazılarınızı ilgi ile okuyorum ve merak ettiğim birçok konuda aydınlanıyorum. Ama kafamda da yeni sorular beliriyor sürekli; bu büyüklükler, küçüklükler, zaman ve evrenle ilgili anlayışımızın tek bir kurama indirgenememesinin nedenleri ile ilgili. Evrenin ışıktan hızlı genişlemesi nedeniyle ile gözlemlenebilir evrenin sınırlarının olması, bu sayede de bu genişlemenin sanki bir fotoğraf albümü saklar gibi (örn CMB) evrenin eski hallerini bize anlatabilmesi, öte yandan da evrenin bir çözünürlüğünün olması (plank uzunluğu ve zamanı) konularını düşünürken aklıma takılan bir soru oldu. Gözlemlenebilir bir referans olamayacağını düşündüğüm için cevabı var mıdır bilemiyorum ama “Acaba şisme evresi sonrası bebek evren ile günümüz evrenindeki hatta soğumaya gidecek 100 milyar yıl sonraki evrendeki plank zamanları ve plank uzunlukları birebir aynı mıdır?” (Uzayın genişlemesinden dolayı, büyük yırtılmaya doğru artık atomik boyuttaki kuvvetlerin bile parçacıkları bir ara tutmasını engelleyeceğini belirttiğiniz bir yazınızı da hatırlıyorum). En azından bu konuda yapılmış bir bildiğiniz bir araştırma var mıdır? (Plank zamanı ve kütle ilişkisi gibi vb?)
Teşekkürler..
(3 gün önce de yazmıştım aynı şeyleri ama sanırım bir onay sistemi var ya da benim comment’ler gitmiyor)
Merhaba Candaş. Bababamın sağlık sorunları nedeniyle yorumlara bakamadım. bu hafta cevap vereceğim. Yorumunu onaylıyorum.
Çok geçmiş olsun.
Kozan bey merhaba, galaksilerin oluşumunda kara deliğin şart olduğunu okumuştum bir yerde. Evren 380 bin yaşındayken yayılan kozmik ışımada galaksilerin hepsinin küçük birer enerji kabarcığı halinde görüldüğünü yazmışsınız. Bu durumda kara deliksiz galaksi mümkün müdür? Çünkü bu kadar küçük boyutlarda merkezlerin de kara delikler olabilir mi? Veya kara delikler de evrenle birlikte mi genişliyor? Bu konuda aydınlanmama yardımcı olur musunuz?
İlk kara delikler ilk yıldızlardan türedi ve onları oluşturan gazı da görünmez karanlık madde bir araya topladı. Dolayısıyla kabaca karanlık madde topağı -> ilk yıldızlar -> ilk yıldız kütleli kara delikler -> ilk yıldız kümeleri -> ilk süper kütleli kara delikler -> ilk mini galaksiler…
Hocam nacizane dusuncem sonsuz kavramı esasen hatali bir kavram. Sonsuzun kavramsal tek anlami duragan olmamak demektir. Sonsuz duragan olmamayi ifade eder. Bir bitis noktasi olmamayi. Bu yuzden yazinizda büyuk patlama aninda enerji sonsuz derken durağan olmayan ve siniri bulunmayan bir enerjiyi kast ediyorsunuz diyebiliriz. Bunun disinda bizim icin ne kadar buyuk bir deger veya sayi olursa olsun o sey sonsuzdur denemez. Sonsuz kavrami esasen basli basina tanimsiz hatta hatali bir kavramdir. Paradoks yaratan bir kavramdir. Sonsuz kavramının kavramsal tanimini dusunmeden sadece muhtemelen matematiksel teorik bir alışkanlıkla yazida kullanmissiniz diye düşünüyorum ama böylesi temelinde paradoksa neden olan bir kavrami fazla kullanmamak daha iyi olur. Ekmek peynir gibi sonsuz kavramini kullanmışsınız
Hocam evren kuresel basladi ise bence duz olamaz. Sadece eğimi bize gore o kadar azdir ki duz oldugunu zannediyoruz veya algiliyoruz. Bu sizin de yazinizda belirttiginiz gibi dunya yuzeyinin egiminin cok az olmasindan duz algiladigimiz gibi durumun aynisi. Bu yuzden evren icinde cok buyuk olceklerde ayni durum geçerli olmali. Evrenin bize gore duz gorunmesinin diger bir gostergesi de gozlemlenebilir evrenin disindaki evrenin cok cok cok buyuk olmasina bagli yani bizim konumumuzdan gozlemleyebildigimiz evren gercek evrenin kucuk bir parçası olmali zira cok cok buyuk olceklerde evren hala kuresel olmali ki bizim duz olarak algilamamiz evrenin bizim gozlemledigimiz kismina evrenin kucuk ve cok az egimli bir kisminin gelmesiyle aciklanabilir. Dolayisiyla gozlemlenebilir evren tam duz olamaz. Cok cok az da olsa egimi olmak durumunda diye düşünüyorum.