Uzay Yolcuları Filmi Ne Kadar Gerçekçi?
|Ocak ayında gösterime giren Uzay Yolcuları filmindeki yıldız gemisi Avalon, 5000 kişiyi 120 yıl uzaktaki bir yıldıza taşıyor. İnsanların yolculukta yaşlanmasını önlemek için de uyku kapsülleri kullanıyor. Peki füzyon ve antimadde motorlu uzay gemileri ne kadar gerçekçi? Birlikte görelim.
Işık hızının yüzde 50’si
Açlık Oyunları ve X-Men’den tanıdığımız Jennifer Lawrence ile Chris Pratt’in başrol aldığı filmde geçen Yıldız gemisi Avalon’un hedefi Homestead II adlı bir yıldız sistemi. 1000 metre uzunluğundaki Avalon, Dünya’dan 60 ışık yılı uzaklıktaki yıldıza 120 yılda ulaşmak için ışık hızının yarısıyla gidiyor ve bu hıza ulaşmak amacıyla nükleer füzyon motoru kullanıyor.
Uzay Yolcuları filminin yapım danışmanı Guy Hendrix Dyas, uzun bir çubuğu saran spiral şekilli geminin tasarımında Amerikan çınarından esinlendiğini söylüyor. Avalon’un ne kadar gerçekçi olduğunu 7 maddede görelim:
İlgili yazı: Güneş Yelkeni ile 3 Günde Mars’a Gidelim
1. Yapay yerçekimi
Ana itiş vektörü üzerindeki temel boruyu saran spiral şekilli bir gemi kendi çevresinde doğru hızla dönerek merkezkaç kuvveti ile yapay yerçekimi üretebilir. Ancak bunun için spirallerin genişliği önemli.
Spiraller ne kadar dar olursa uzay gemisinin yapay yerçekimi için o kadar hızlı dönmesi gerekiyor. Avalon çok hızlı dönerse gemi parçalanıp uzaya savrulabilir. Nitekim tüm modern bilimkurgu filmlerinin esin kaynağı olan 2001: Bir Uzay Efsanesi filmindeki geminin yerçekimi halkası çok dardı.
Filmin yönetmeni Kubrick de bütçe sınırlamaları yüzünden tam boy halka set yapamadıklarını söylemişti. Özetle Uzay Yolcuları filmindeki Avalon’un tasarımı çok gerçekçi.
İlgili yazı: İnternetinizi Uçuracak En İyi 10 Modem
Neden ince uzun bir gemi?
Avalon nükleer füzyon motoru kullanıyor. Bu tür motorlar küçük hidrojen atomu çekirdeklerini kaynaştırıp daha büyük helyum atomları üreterek çalışıyor. Bu sırada ortaya çıkan yüksek enerji roket itiş gazını ısıtıyor ve milyon derece sıcaklıkta plazma haline gelen bu gazı roketten dışarı püskürterek gemiyi hızlandırıyor.
Ancak, nükleer füzyon motorları adı üstünde radyasyon üretiyor. Uzay yolcularını radyasyon ve sıcaktan korumak için motordan uzak tutmak gerekiyor. Doyasıyla geminin ince-uzun olması ve motorun kıç tarafta dururken, yolcuların baş tarafta bulunması da gerçekçi.
Elbette Ay’dan çıkarılan Helyum 3 yakıtını kullanırsak Avalon’un nükleer füzyon motoru çok az radyasyon yayar. Böyle bir motoru güvenle kontrol etmek kolay olacağı için o kadar uzun bir gemiye gerek kalmaz.
İlgili yazı: NASA’nın 10 Bin Katrilyon Dolarlık Asteroit Seferi
2. Işık hızının yüzde 50’si mümkün mü?
Yıldız Gemisi Atılgan Ne Zaman yazımda anlattığım gibi, elimizdeki nükleer füzyon motoru tasarımları sadece ışık hızının yüzde 5’ine ulaşabilir. Maksimum yüzde 8’e çıkabiliyorlar; ama kontrollü bir yanma için saniyede 15 bin km’yi aşmamak gerekiyor.
Böylece nükleer füzyon yakıtı da 60 ışık yılı uzağa gidene kadar dayanacaktır; çünkü hızlı gidince yolculuk süresi kısalsa da yavaş gidince yakıt daha uzun dayanıyor. Gemiye çok yakıt yüklemek Avalon’u ağırlaştıracağı için füzyon motoruyla ışık hızının yüzde 50’sine ulaşmak gerçekçi değil.
Aslında Avatar filmindeki ISV Venture Star gemisi gibi antimadde katkılı metalik hidrojen motorları kullanabiliriz. Metalik hidrojen çok güçlü bir şekilde yanıyor ve füzyon motoru olmasa da yüksek enerji üretiyor. Bu açıdan bakarsak yanma sırasında egzoz gazına az miktarda antimadde ekleyerek ışık hızının yüzde 70’ine çıkabiliriz.
Tek sorun motor sıcaklığını kontrol etmek. Antimadde motorları saniyede 1600 Hiroşima atom bombasına denk patlama yaratıyor. Bu nedenle antimadde motorlu bir uzay gemisi yaparsak bu gemi motor ateşlendiği anda patlayıp buharlaşır. Elimizde bu gücü kontrol edecek teknoloji yok.
İlgili yazı: Sentetik DNA İle Çelikten Güçlü İpek Üretiyoruz
3. Geminin ağırlığı
ISV Venture Star karbon nanotüpler (saç telinden 100 kat ince süper hafif olan süper güçlü kablolar) kullanıyordu. Bu tür kablolar şimdiden üretiliyor ama boyları kısa. Yine de bunları 2045’e kadar ilk uzay asansörlerinde kullanabiliriz ve böylece uzaya roketle uydu fırlatmaya gerek kalmaz.
Bunun dışında Venture Star metalden dayanıklı ve plastik kadar hafif kompozit malzemelerden inşa edilmişti. Uzay Yolcuları filmindeki Avalon da metalden yapılmış olamaz. 1000 metre uzunluğundaki bir gemiyi titanyumdan üretirseniz o kadar ağır olur ki antimadde motoruyla bile itemezsiniz.
Neyse ki Uzay Yolcuları filmdeki gemiyi asteroit madenciliği ile asteroitler ve Aydan çıkarılan madenlerle Dünya yörüngesinde inşa etmişler. En azından yerden uzaya maden fırlatmaya gerek kalmamış ve inşaat ucuza gelmiş. Her durumda maden demek, metal demek ve metal çok ağır olur. Bu nedenle geminin uzunluğu gerçekçi değil.
İlgili yazı: Mars’a Giden Ölümsüz Plazma Roketleri
Uzay yakıtı
Yıldızlararası uzay gemilerinin ağırlığını azaltmanın bir yanı da füzyon motorları için gereken hidrojen gazını uzaydan toplamak. Ne de olsa yıldızlararası boşlukta moleküler hidrojen var. Yakıtın büyük kısmını uzaydan toplarsak yanımızda fazla yakıt taşımaya gerek kalmaz.
Ancak, ışık hızının en az yüzde 5’i ile giderken uzay bulutlarının haritasını çıkarıp gemiyi moleküler hidrojen bulutlarının içinden geçirmek zor. Filmde bu tür manevra ve navigasyon zorlukları anlatılmıyor.
İlgili yazı: İnternette teknik takip ve gözetimi önleme rehberi
4. Beş bin yolcu ve uyku kapsülleri
60 ışık yılı uzaktaki bir yıldıza 5000 kişi taşıyacaksınız bu insanları uyutmak zorundasınız. Yoksa 120 yılda yaşlanıp ölürler. Ayrıca uzun yolda sanal gerçeklik olsa da canları sıkılır ve psikolojileri bozulur. Uyanık insanlar acıktığı için dondurulmuş insanlardan daha fazla besin tüketirler ve tuvalet ihtiyacı da su tüketimini artırarak geminin geri dönüşüm kapasitesini zorlar.
Kısacası uyku kapsülleri gemiyi ağırlaştıracak olan ek erzak yükleme ihtiyacını ortadan kaldırdığı için oldukça gerçekçi. Ayrıca tümüyle insan dondurmak yerine, insanları düşük vücut sıcaklığında uyutan kapsüller de gerçekçi; çünkü elimizde insanları buzlukta et dondurur gibi donduran bir teknoloji bulunmuyor.
Dondurma işleminin zorluklarını 14 yaşında kendini donduran kız yazısında anlatmıştım. Aslında vücut sıcaklığını 34 dereceye düşürüp kalp krizi geçiren insanların metabolizmasını 1-2 gün yavaşlatarak beyin kanaması gibi hasarları ameliyatla düzelten bir teknoloji geliştirdik (ayrıca yazacağım).
Ancak, insanları 34 derece vücut sıcaklığında hiç zarar görmeden 120 yıl uyutmamız imkansız. Bu açıdan uyku kapsülleri gerçekçi değil. Öte yandan, yolcuların yeni yıldıza gelmeden 4 ay önce uyanması ve ortama alışıp bacaklarını güçlendirmek için egzersiz yapması çok gerçekçi.
İlgili yazı: NASA’dan Işıktan Hızlı Warp Sürüşü Projesi
5. Kas ve kemik erimesi
NASA astronotu Scott Kelly 1 yıl boyunca uzay istasyonunda yaşadıktan sonra Dünya’ya döndüğünde yüzde 14 kemik erimesi, yüzde 20 kas erimesi ve körlük riski taşıyan yüksek göz tansiyonuna maruz kaldı. Ancak, Avalon’da yapay yerçekimi var. Bu yüzden yolcuların kas erimesi riski yok.
Tabii bir şey hariç: O da uyku kapsüllerinde hareketsiz yatmak. Ancak, insanların hareketsiz yatmaktan kangren olmasını, vücudunda yaralar açılmasını (yatalak hastalardan biliriz) ve böbrek yetmezliğine uğramasını önlemek için kasları elektrikle uyarabiliriz.
Hatta uykudaki insanları dönemsel olarak hareket ettirmek ve kangren riskini azaltmak da mümkün: Ancak, bunun için yatağı hafifçe sallamak yeterli değil.
En doğrusu özel bir yazılım ile vücutta kan toplanan ve kan dolaşımı azalan yerleri izlemek. Sonra da bu noktaları ultrasonik ses dalgalarıyla masaj yapıp uyarmak. Bu tür detaylar filmde anlatılmıyor; ama 5000 kişiyi 120 yıl sağlıklı bir şekilde uyutmak için şart.
İlgili yazı: 14 Yaşında Kendini Donduran Kız
7. Uzay Yolcuları ve yerçekimsiz havuz
Filmin güzel oyuncusu Jennifer Lawrence yıldız gemisi Avalon’un havuzunda yüzerken yerçekimi aniden kesiliyor. Bu nedenle havuz suyu dev bir kabarcık halinde havaya yükselerek Lawrence’ı içine hapsediyor ve aktris boğulma tehlikesi geçiriyor.
Bu sahne sanıldığı kadar gerçekçi değil. Yapay yerçekimi spirallerin dönmesiyle üretiliyor ve spiraller aniden durursa havuzdaki suyun spirallerin dönme yönünde aniden karşı duvara çarpması gerekir. Ne de olsa momentumun korunumu yasası var ve bu sahne ancak Uzay Yolu dizisindeki gibi graviton bazlı güç alanı kullanarak yerçekimi üreten uzay gemilerinde yaşanırsa gerçek olabilir.
İlgili yazı: Asteroitten Uzay Gemisi Olur mu?
Yerçekimi oyunları
Aslında filmdeki gibi füzyon motoru bozulsa bile geminin kendi etrafında yavaşça dönerek yerçekimi üretmeye devam etmesi gerek; çünkü uzayda sürtünme yok ve gemi dönme hareketini ilelebet korumalı.
Ancak, manevra roketlerini ateşleyip gemiyi ters yönde döndürürsek yapay yerçekimini kesebiliriz. Bunun için de spiraller önce yavaşlamalı ve sonra durmalı. Spiraller aniden fren yaparak durursa gemi parçalanır ve içindeki yolcular ezilir.
Öte yandan, Lawrence’ın su kabarcığının içinden yüzerek çıkmaya çalışması son derece gerçekçi; çünkü yüzerken su kabarcığından farklı bir yönde ve farklı hızla hareket ediyor. Suyu iterken havuz suyuyla kendi arasında momentum farkı yaratıyor.
Yine de suyu aşağı çeken yerçekimi olmadığı için aktrisin suda yüzerek yukarı çıkması Dünya’dan daha zor olurdu. Suyu itmek için harcadığı enerjinin bir kısmını yerçekimsiz ortamdaki havuz suyu emerdi. Açıkçası kulaç atarken suyun tamamını aşağıya itmek zorunda kalırdı.
İlgili yazı: 5 Adımda Başka Yıldızlara Nasıl Gideriz?
Son kararın
Uzay Yolcuları filmindeki yıldız gemisi Avalon gerçek dünyada bulunan birçok teknolojinin gelişmiş versiyonunu kullanıyor. Bu yüzden oldukça gerçekçi bir uzay gemisi.
Öte yandan uyku kapsülleri, yerçekimi ve füzyon motorları hakkındaki sahneleri bilimsel açıdan havada kalıyor. Bu yüzden filmin yüzde 50 oranında gerçekçi olduğunu söyleyebilirim; ama bilimkurgu meraklıları yıldızlar arası seyahatin psikolojik yönlerini ele alan bu filmi kaçırmasın. 🙂
Ayrıca filimde anlatılan konum da hatalı. Arcturus yıldızı dünyadan 37 ışık yılı uzağında filimde cim 19 ışık yılı uzaktayken uyanıyor ve 2 yıl sonra bu kırmızı devin yanından avalon gemisi geçiyor. (muhteşem bir sahneyle) ama bu sahnenin gerçekleşmesi için uyandığı andan itibaren ışık hızının yarısı hızla gidildiği hesabıyla 36 yıl daha olmalıydı.
Merhaba Hilmi, buna bakmak lazım. Ben de hesaplayayım.
Cim’in dünyaya gönderdiği mektubun dünyaya varış süresi 19 yıl yani gemi dünyadan 19 ışık yılı uzaktayken uyanıyor zaten kırmızı dev yıldız da dünyadan 37 ışık yılı uzakta. Yani daha kırmızı devin yanından geçmek için 18 ışık yılı mesafe daha olmalı.
Birde sorum var. İnsanlar uyku durumundayken yapay yer çekimine gerek var mı?
Evet, yoksa kas erimesi ve genetik bozukluk oluyor. Yazacağım.
120 yılda gidilebilen bir gezegene 5000 kişiyi götürmek pek mantıksız. Birilerinin önceden gidip baktığı bir yerse aradan 180 yıl geçmiş olması lazım dünyayı haberdar etmeleri için. Yani biz geldik durum normal siz de atlayın gelin demek için. Aynı şekilde orada 1 yıl yaşayıp dönecek olan hanım kızımız da 241 yıl sonra dünyaya dönmüş olacak. Güzel filmdi ama ne yalan söyleyeyim. MAsal gibi izledik işte 😉
Sevgili Burçak ben ışıktan hızlı yolculuk veya güneş yelkenli nano sondaya zihin transferi gelişmeden, bu tür uyku gemileriyle yakın yıldızlara gidebileceğimizi sanmıyorum. Sadece Avatar’daki ISV Venture Star gibi en yakın yıldıza gitmeyi deneyebiliriz. O da 10 yıl değil en az 80-100 yıl alır.
Merhaba Kozan Bey, bu bilgilendirici yazı için teşekkürler. Yazınıza, kendi blog’umdaki Passengers film eleştirimde (http://duslerdengercege.com/2017/03/06/passengers/) referans verdim. Güzel bir akşam geçirmenizi dilerim.
merak ettiğim o hızda giden bir uzay aracının üzerinde durabilmek mümkün mü hani aracın yüzeyindeki yerçekimi sebebiyle mümkün olsa diyelim uzaya kendini bıraktığında bu hız bu arkadaşa zarar vermez mi halat dayanıklı dahi olsa
Sevgili Duygu, haklısın. Normalde araçla aynı hızda gittiğin için yürümekte sorun yok. Gerçi yerden yüksek olan gövdenle araç arasında hız farkı olabilir ışık hızının yüzde 50’si olarak gidiyorsan. Halat kesinlikle işe yaramaz. Araçtan yükseldiğin anda ayaklarının teması kesilecek, sana momentum transferi duracak v eyavaşlayacaksın. Halat kopacak ve sen de uzay gemisinden kopacaksın.
Eskiden uzay yolunda uzaktan konuşuyorlsrdı bayspac ve diğerleri şimdi mümkün
Merhaba Kozan bey. Birçok yazınızı ilgiyle okudum. Bu da onlardan biriydi, teşekkürler emeğiniz için.
Filmle ilgili merak edilen konulara cevap vermişsiniz.
Benim merak ettiğim nokta; filmde uzay gemimiz turuncu dev bir yıldız olan Arcturus’un yakınından geçiyor. O sahne gerçeğe yakın mı sizce? Yani herhangi bir yıldızın yakınından geçecek olsak, sadece parlaklık görmez miyiz?
Filmde turuncu halinin ve yıldız yüzeyindeki patlama-kaynama gibi hallerinin belirgin olması bana gerçekçi gelmedi.
Bi de dev bir yıldızı geçerken, sanki bir apartmanın yanından geçiyor gibi 5-10 saniyede (veya dakikalar içinde) geçmek ne kadar gerçekçi acaba?
Şimdidenteşekkürler , saygılarımla.
Merhaba Ersin Bey. Hayır o sahne gerçekçi değil. Yıldızlar detayları seçemeyeceğimiz kadar parlaktır. Bunun için teleskop gerekir. Filme dramatize edilmiş.
ya ben bir şeyi merak ettim saçma soru ama uzay gemisi kendi ekseninde dönüyor içindekilerin sanki düz normalmiş gibi dönmeden etkilenmemesi normal mi ?
Güzel bir soru. Yolcular sadece kendi çevresinde dönen uzay gemisinin yaşam alanı denilen o yay şekilli kompartımanlarda oldukları zaman; yeryüzünde yürüyormuş gibi dönmeden etkilenmeden, savrulmadan yürüyebilirler. Bununla birlikte dar çaplı bir halka, küre veya yay şekilli koridor 1 g yerçekimi yaratmak için çok hızlı dönmek zorundadır. Kısacası filmdeki yıldız gemisinde Coriolis kuvveti etkisini gösterebilir. Filmde 1 g üretildiği görülüyor. Ancak, geminin şekli ve dönme açısına bağlı olarak 1 g üretilebilir mi, yoksa bu filmin uydurması mı, bilmiyorum. Bir ipucu: Yaşam alanı yayları aynı zamanda açı yapan spiraller; yani Coriolis etkisini spiral oldukları için önleyebilirler. Sonuçta Coriolis etkisi dairesel devinime belirli yönde vektör ekler ki buna günlük hayatta dönerken savrulma, arabanın kıç atması ve spin atma deriz. Bakmak lazım simülasyonla. Coriolis etkisi örneğin, üçte bir g’ye eşit yapay yerçekiminde şişeden bardağa su koyarken, suyun bardak 20 cmm ötede olsa bile havada yay çizerek bardağa, yere dökülmeden dökülmesini sağlar. İyi ki sordunuz. Yazıda olmayan bir detayı eklemiş oldum böylece. Netflix’te yayınlanan ve sonra Amazon TV’ye geçen Expanse (Yayılım) adlı bilimkurgu dizisinin ilk sezonundaki ilk bölümlere bakarsanız tarif ettiğim etkiyi anlatan bir sahne görürsünüz.
Benim merak ettiğim şey şu; filmin başında avalon gemisi ilerlerken geminin ön tarafında karşıdan gelen asteroidleri engelleyen kalkan görevinde bir tabaka bulunmaktaydı. Hatta Jimm’in kapsülden erken uyanmasının sebebi de bu tabakanın büyük asteroidi tam olarak engelleyemeyip, asteroidin gemiye çarparak hasar vermesiydi. Bu durum gerçekçi mi? Yıldızlararası yolculukta asteroidleri engelleyen bir tabaka yapmak mümkün mü?
O kalkan asteroiti engelleyemediği için tahrip oldu. Aslında yeni kalkan koymak gerekir ama uzayda o kalkan nasıl üretilir ve takılır? Avalon’un robotlarının bunu yapması gerekir. Bu tür bir kalkan üretmek şimdilik çok zor.
Bu uzay gemisi hakkında bir ödevim var. Bu uzay gemisiyle ilgili kaynaklara nasıl ulaşırım ve en önemlisi bu kalkanla ilgili hiç kaynak görmedim bu kalkanın özelliklerini detaylandırabilir misiniz? Yapılması zor olabilir ama özellikeri nedir?)
Şuan bu yorumu 2021 yılının Nisan ayının perşembe sabahında doğru yazıyorum ve saat 03:40.Filmden etkilendiğim kadar sizin yapmış olduğunuz inceleme ve eleştiriler de beni etkiledi. Filmi gayet başarılı ve bir o kadarda masalımsı buldum nedeni ise sizin de yukarda bahsettiğiniz gibi hayal ürünlerini olmasıydı izlenmeyecek derecede değildi ancak uzaya merakı olan birisi olarak gözümden kaçmadı değil. Yazdığınız makale için teşekkür eder filmde emeği geçen herkesi kutlar iyi forumlar dilerim…