Sosyal Medyada Ne Zaman Selfie Kullanmalı? >> Azı karar, çoğu zarar
|Son zamanlarda sosyal medyada kendi resmini telefonla yakın plan çekmek, yani selfie (özçekim) çok moda oldu. Ama aynı zamanda 30 Mart yerel seçimleri ertesinde gördüğümüz gibi siyasiler propaganda için işin suyunu çıkardılar.
Aynı durum müşterisinden çok kendi imajıyla ilgilenen markalar için de geçerli ve bu da Samsung’un PR oyununa gelen Başkan Obama örneğinde gördüğümüz gibi, birçok markanın yanlış anlaşılma korkusuyla selfie çekmekten vazgeçmesine yol açtı.
Elbette hiçbir marka “Ayna ayna, söyle bana, benden güzeli var mı hayatta?” egosuna kapılmamalı. Marka imajı tabii ki önemli; fakat marka imajının müşterinin ilgisini çekecek ve müşteri sadakatini arttıracak şekilde doğru kullanılması gerekiyor. Öyleyse markalar selfie’yi ne zaman, ne kadar kullanmalı?
Beyaz Saray’ın selfie macerası
Amerika’nın ünlü beysbol takımı Red Sox’un tanınmış oyuncusu David Ortiz 1 Nisan 2014’te Başkan Obama ile selfie çekti. Harika bir fotoğraftı, ABD başkanını hiç bu kadar sempatik bir poz verirken görmemiştim. Ancak bu selfie Başkan Obama için aynı zamanda kötü bir 1 Nisan şakası oldu, çünkü Ortiz selfie’yi Twitter’da paylaştı ve Samsung da bunu retweet etti.
Diyeceksiniz ki bunda ne var? Çok şey var! Ortiz selfie çektirmeden önce Samsung reklamlarında oynamak için şirketle anlaşma yapmıştı. Beyaz Saray bu yüzden Ortiz’in Başkan Obama’yı haber vermeden Samsung reklamında kullandığından şüphelendi.
Ortiz bunu Samsung adına yapmadığını söyledi fakat Beyaz Saray az daha resmi görevlilerin selfie çekmesini yasaklıyordu. Markalar bundan ders çıkarmalı: Doğru yerde ve doğru zamanda, doğru kişi ile çekilen selfie; Instagram, Twitter ve Facebook’ta harikalar yaratabilir ama abartmamak lazım.
Hiç öteye gitmeyin, Justin Bieber’in selfie’lerini düşünün ya da Facebook sayfasında hayranlarından çok kendi fotoğraflarını paylaşan sinema oyuncuları ve şarkıcıların tavrına dikkat edin. Marka olarak sadece “Ben! Ben! Ben var ya ben!” derseniz müşteri kazanmak yerine müşteri kaybedebilirsiniz.
Hangi müşteri sadece kendisiyle ilgilenen ama tüketicinin taleplerini, algılarını dikkate almayan bir markadan alışveriş yapmak ister?
Sosyal medyada ilk selfie’nizi ne zaman çektiniz?
Hemen hepimiz sosyal medyada en az bir kez selfie çekmişizdir. Özellikle de MySpace kuşağı herkesten önce selfie çekiyordu. Hatta MySpace zamanında selfie çekmek teşvik edilirdi. Tabii selfie’yi kiminle çektiğiniz de önemli:
Tanınmış bir markanın popüler temsilcisinin kötü imajlı veya bakımsız bir kişinin yanında selfie çektirmesi yanlış anlaşılabilir. İnsanlar bu adam kimlerle geziyor, bu şaibeli kişiyle mi takılıyor diye sorabilir veya toplumsal duyarlılıklarınızı sorgulayabilirler. İşin sonu ayrımcılığa kadar giderek markanıza zarar verebilir. Bu tür kazalardan kaçınmak için yazıya selfie’nin tarihi ile devam edelim.
Selfie halk arasında 5 yıl önce Facebook popülerlik kazandığı zaman yaygınlaştı. Ancak insanların selfie çektiklerinden pek de haberdar olduklarını sanmıyorum. Ne de olsa selfie sosyal medya iletişiminde bilinçli olarak kullanılmıyordu. O zamanlar sosyal medyada adı koyulmamıştı.
Ancak asıl sorun da burada çıktı. Günümüzde sosyal medyada “sadece kendini beğenmiş kişiler çok selfie çeker” gibi bir imaj var. Markalar selfie’yi dikkatli kullanmalı derken bunu kast ediyoruz. Bir yandan ekibinizle birlikte kendinizin fotoğrafını çekerek “bizi sevin” demeniz bir özgüven ve kardeşlik duygusu yaratabilir ve aynı zamanda tüketiciye güven vererek imajınızı güçlendirebilir. Öte yandan, dikkatsiz kullanımlarda “ilgi çekme meraklısı” olarak görülmenize yol açabilir.
Markaları da insanlar yaratıyor, insanlar kullanıyor, insanlar markaları “insanileştiriyor” ve aslında imaj yönetiminde bunu başaran markalar hızla popülerlik kazanarak satışlarını artırıyor. Selfie de insan edimlerinden biri olduğuna göre, sosyal medya pazarlaması temel yöntemlerinden birini oluşturuyor.
Bu bağlamda dikkat edilmesi gereken noktalardan biri, marka sayfalarını yönetirken ucuz şöhret imajını vermekten kaçınmak. Justin Bieber’in yıkıcı ve utanç verici davranışları ile 2012 yılında dünyanın en tanınmış üç ünlüsü arasında yer alırken 2013’te 9. sıraya düştüğünü hatırlamak gerek. Markaların da imaj yönetiminde aşırılıklardan kaçınması, özellikle selfie karelerine kimi aldığına dikkat etmesi gerekiyor. Şimdi biraz işin tekniğe girelim:
Sosyal medya pazarlaması ve selfie markası
Öncelikle sık yapılan bir hatadan vazgeçmek lazım: Sosyal medyadaki hedef kitleyi sadece geleneksel medya kullanan (gazete, TV) hedef kitleden ayırt etmeliyiz. Sosyal medya kullanıcıları daha bilinçli, en azından daha kaprisli oluyor ve hemen internette araştırarak, gönderdiğiniz tweetlerdeki mesajların ne kadar doğru olduğuna bakabiliyorlar.
İşte bu nedenle gazete kampanyalarını sosyal medyaya taşımak veya gazete sayfalarını web sitelerine kopyalamak yeterli değil. Yeni medya ve sosyal medyayı dijital pazarlamayla birlikte kullanmak gerekiyor. Selfie de bunun bir parçası.
Örneğin marka hikayenizde müşterinizin hikayesini anlatıyor musunuz?
Anlatmıyorsanız, anlatmalısınız. Kötü haberler vermek istemiyorum; ama selfie çektirirken samimi görünmüyorsanız, bunun asıl sebebi selfie tabanlı marka imajında tüketiciye pek yer vermiyor olmanızdır. Selfie’yi yalnızca şöhretlerle veya iş arkadaşlarınızla çekmeyin, sokaktaki insanla da çekin.
Seçici olmayın demiyorum fakat Akbank’ın Ekonominin Kahramanları reklam kampanyasını hatırlıyor musunuz? Çok başarılı olmuştu televizyonda ve billboardlarda; çünkü Akbank sıradan kullanıcıyı marka imajının bir parçası yapmıştı. Hepimiz günlük hayattaki asıl kahramanın evde yemek yapan annemiz, çalışan kız kardeşimiz, eve ekmek getiren babamız olduğunu biliyoruz.
Şimdi daha şanslısınız. Bu reklam filmleri çekilirken sadece Youtube vardı, ama sizin elinizde selfie imkanı da var! Üstelik selfie için Twitter ve Instagram gibi iki doğal yaşam alanı mevcut. Bu imkanı kullanın.
Günümüzün tüketicileri yalnızca ürün satın alma makinesi değil. Kimse körü körüne ailesine ütü reklamı yapmıyor, kendi ütüsü olsa bile. Müşterinizin gönüllü marka elçisi olarak ürün ve hizmetlerinizi, markanızı eşi-dostu, iş arkadaşlarıyla paylaşmasını istiyorsanız tüketicinin kalbine hitap etmelisiniz. Şimdi Obama’nın resmine bir daha bakın. O sıcak gülümseyişte selfie’nin gücü yatıyor.
Connecting people, yani insanları birbirine bağlıyorum. Bugünün Youtube kuşağı tüketicileri de birbirine mobil internet, bilgisayar, akıllı telefon ve tabletlerle bağlanıyor. İnsanlık tarihinde kimse birbirine bu kadar bağlı olmamıştı. Dolayısıyla selfie’nin de Twitter’dan Instagram ve Facebook’a uzanan bir sıçrama tahtası var.
Ancak, bu markanız için hem iyi haber hem kötü haber: Önce kötü haberi verelim. Artık üstüne fazla kafa yormadığınız tek boyutlu sıradan kampanyalarla satış yapamazsınız. İyi habere gelince, yaratıcı ve interaktif kampanyalar planlayarak markanızı tüketicinizin uzantısı haline getirebilirsiniz.
Unutmayın, eski insanlar hayvan avlamak için kol gücü yetersiz kaldığında mızrağı icat ettiler. Mızrak onların ayrılmaz bir parçasıydı, çünkü beslenmek üzere avlanmaları için şarttı. Oysa markanız mızrak gibi cansız bir obje değil. İnsanların, bizzat sizin el emeği, göz nuruyla yarattığı dinamik bir oluşum. Markanız akıl kokuyorsa müşterinizin ayrılmaz bir parçası olabilirsiniz.
Evet, bu bir kazan kazan durumu ama en basit ifadesiyle müşteri sadakatini arttırmaktır. Ve bizler, hem çalışan hem yönetici hem tüketici olan bizler evde, ofiste, yolda sürekli internete bağlanarak çalışıyoruz. İşimiz hayatımız ve bazı durumlarda hayatımız da işimiz oldu. Selfie, bu hayat öyküsünü marka imajıyla birleştirerek hedef kitleye ulaştırmanızın faydalı bir yolu.
Yanlış anlaşılmasın. İyi bir markanın müşteriyi yönlendirmesi, ona yeni seçenekler sunması gerekiyor; yani müşterinin uzantısı olmak pasif bir markaya dönüşmek şeklinde anlaşılmamalı. Deyim yerindeyse müşteri de sizin uzantınız olmalı.
Bunu İngilizler çok iyi ifade ediyor: “To win hearts and minds” diyorlar. Hem kalbi hem aklı kazanmak. Sosyal medya, bir zamanların pasif tüketicilerini fırsatçı teknik uzmanlara ve marka öyküsünü anlatan gezici ozanlara, internet gezgini marka elçilerine dönüştürdü. Ürün ve hizmetinizi internette fısıltı gazetesi ile paylaşmalarını istiyorsanız onlara hitap etmelisiniz.
Sosyal medya marka için değil, önce müşteri için var
Sözün özü, markalar sosyal medyaya sadece reklam gözüyle bakmamalı; önce müşteriye hitap etmeli, onları dinlemeli. Müşterilere değer verir ve hak ettikleri saygıyı gösterirsiniz müşteriler de gönüllü tanıtımınızı yaparak sizi ödüllendireceklerdir.
Sosyal medya tek yönlü marka borazanı değildir. Tersine dinamik bir sohbet ortamıdır. Selfie çekimlerini bu mantıkla kullanırsanız, viral selfieler üretebilirsiniz.
Sahi, Twitter Vine’da 2-3 saniyelik selfie kıvamında viral çekimler yapmayı denediniz mi? .gif formatındaki animasyonların canlı hayat versiyonu olan “selfie videoları” ile fark yaratabilirsiniz. Özellikle de Snapchat gibi yeni mecraları kullandığınızda. Selfie’nin yeni sosyal ağlarda nasıl kullanabileceğiniz yazının ikinci bölümünde anlatacağım.