Kuantum Fiziğinde Kusursuz Klonlama Yasak
|Bugün ders notlarının fotokopisini alabilir ve kafede eğlenceli videolar çekebilirsiniz. Ona bakarsanız insan hücreleri de bölünüyor ve DNA her seferinde aslına uygun kopyalanıyor. Oysa fizikte kusursuz kopya çıkarmak, yani klonlama yasak ve bu nedenle zaman yolculuğu da yasak olabilir. Peki neden?
Klonlama yasak teoremi
Dünyanın yetişkin hücreden türetilen ilk klonu olan koyun Dolly’yi unutun. Kuantum fiziğinde klonlama demek, bir şeyin kusursuz kopyasını çıkarmak anlamına geliyor ve klonlama yasak teoremi bunun imkansız olduğunu söylüyor.
Şansımıza fizikteki klonlama işlemi canlıları klonlamaktan farklı. Bu yüzden gelecekte insan vücudunu klonlamamız mümkün olacak.
İlgili yazı: Zaman Neden Geleceğe Akıyor?
Gençlik iksiri
Örneğin vücudunuzdan kök hücre alarak organlarınızı klonlayacaklar. Böylece yaşlandığınızda kalp yetmezliğinden hayati tehlikeye girmeyeceksiniz. Bunun yerine vücudunuza kendi kalbinizin daha aktif, dinamik ve heyecanlı bir kopyasını nakledecekler.
Ancak, bu teknolojiyle başka bir insandan organ nakli yapmaya gerek kalmayacak olsa da sizin kusursuz kopyanızı çıkarmaları mümkün değil. Hatta bu nedenle gelecekte insan zihnini bilgisayara yüklemeleri de imkansız olabilir.
İlgili yazı: İnternetinizi Uçuracak En İyi 10 Router Modem
Ölümsüzlük arayışı
Rus işadamı Dimitri Itskov gibi birçok girişken karakter, ölümsüzlüğü yakalamak için zihnini kendi vücudundan klonlanan genç bir kopyaya; yani kendi beyninin genç bir kopyasına aktarmak istiyor. İşte klonlama yasak teoremi bu hayali zorlaştırıyor.
Bu yazıda insan ışınlamak, insan zihnini bilgisayara aktarmak ve zamanda yolculuk etmek gibi teknolojilerin fizikte mümkün olup olmadığını göreceğiz. Böylece gelecekte yaşlanmayı önleyerek evreni ve başka yıldızları nasıl keşfedeceğimiz hakkında bilgi edineceğiz. İşe kuantum ışınlamayla başlayalım.
İlgili yazı: Işınla beni Scotty
Işınla beni Scotty
Uzay Yolu dizisinde gösterilen insan ışınlama makinesinin mümkün olup olmadığını anlatan bir yazı yazımda ve size bugün yapılan kuantum ışınlama deneyleri ile geleceğin dünyasını detaylı olarak anlattım.
Yine de kusursuz kopya çıkarmanın (teknik olarak klonlamanın) kuantum ışınlamada imkansız olduğunu belirtmek istiyorum: Kuantum ışınlamada örneğin bir rubidyum atomu alıyorsunuz ve ardından atomu o atom yapan bütün kuantum bilgisini tahtada ders notu siler gibi siliyorsunuz.
Sonra bu bilgiyi fiber internetle 100 km ötedeki başka bir rubidyum atomuna iletip aynen kaydediyorsunuz. Kuantum fiziğindeki dolanıklık özelliği buna izin veriyor. Böylece orijinal atomun bilgisi siliniyor ve bilimsel açıdan eski atom yok oluyor. Yeni atom da eski atoma dönüşüyor.
İlgili yazı: İnternette teknik takip ve gözetimi önleme rehberi
Işınlama insan taşımaktan farklı
Bu bildiğimiz anlamda klonlama değil; çünkü ışınlama sırasında orijinal atomun bilgisini siliyoruz ve bunu yeni atoma aktarıyoruz. Ancak aynı atomdan iki tane yaratmıyoruz! Zaten bu enerjinin korunumu yasasına aykırı olurdu.
Ayrıca kuantum fiziğindeki belirsizlik ilkesi uyarınca, vücudunuzu oluşturan trilyonlarca atoma ait bilgiyi aynen başka bir vücuda kopyalayarak sizi ışınlamamız da mümkün değil. Bunu basit atomlar ve atom grupları için yapabiliriz; ama insan vücudu gibi büyük cisimler için yapamayız.
Her şeye karşın bunu yapabilseydik aynı Ahmet’ten 1000 tane yaratabilirdik. Bu da şanslı Ahmet’in egosunun tavan yapması bir yana, enerjinin korunumu yasasını ihlal ederdi. 😉
İlgili yazı: Uzay Yolu 50 Yaşında Peki Atılgan Ne Zaman?
Gerçek klonlama sanatı
Bir şeyin kopyasını çıkarmak istiyorsanız üç şeye ihtiyacınız var: Kopyalanacak nesne, kopyalamakta kullanacağınız ham maddeler ve ham maddeleri orijinal cisme benzer bir şeye dönüştürmek için uygulayacağınız prosedürler.
Örneğin ünlü bir tabloyu kopyalamak için boş bir tabloya, bir fırçaya ve resimde kullanılan renklere (boyalara) ihtiyacınız var. Ardından boş tabloyu bu boyalarla elinizden geldiği kadar aslına uygun biçimde boyamanız gerekecek.
Günümüzde bu teknoloji öyle gelişti ki sanat uzmanları bile robot ressamların ve gelişmiş mürekkep püskürtmeli (inkjet) printerların kopyaladığı Picasso tablolarının gerçek olmadığını anlamakta zorlanıyor. Ancak, bu teknoloji ta 1987 tarihli Görevimiz Tehlike dizisinde anlatılmıştı.
İlgili yazı: Sansüre Karşı TOR ve Orbot Rehberi
Asla aslı değil
Her şeye rağmen büyük bir özenle yaptığınız ve belki de kurnazlık edip kopyasını aslı gibi müzeye satmayı planladığınız resmin aslında orijinalinin tıpatıp aynısı olmadığını göreceksiniz. Kırmızı çok canlı olabilir, resmin bir yerinde fırça vuruşları daha sert yapılmış olabilir.
Hatta kullandığınız tablo 100 yıllık orijinal resimden çok daha yeni olduğu için üzerinde çok daha az sayıda karbon 14 atomu barındıracak ve bu da nükleer taramada resmin kopya olduğunu gösterecektir. Elbette ki güzel bir kopya çıkardınız, elinize sağlık ama bu kusursuz klonlama değil.
İlgili yazı: Ölümsüzlük Arayışı >> Google’a göre insanlar 500 yıl yaşayabilir
Kusursuz kopya mümkün mü?
Peki atomaltı düzeyde bile aslından ayırt edilemeyecek bir kopya üretebilir miyiz? Örneğin beyninizi nöronlardan sodyum atomlarına dek en ince detayına kadar aynen kopyalayabilir misiniz?
Beyninizdeki tüm nöronları ve nöronlar arasında gidip gelerek sinaptik iletişim sağlayan her bir sodyum iyonunun momentumunu, spini ve konumunu aynen kopyalayabilir misiniz? Öyle ki yeni beyin aslından hiçbir şekilde ayırt edilemesin?
Fizikçiler buna kusursuz klonlama diyorlar ve kusursuz klonlamanın biyolojide bile mümkün olmadığını biliyoruz.
Biyolojide bile diyorum; çünkü insan hücreleri bölünürken, bizi biz yapan genetik kodumuz DNA’yı aslına uygun olarak kopyalıyor ve bizim elimizde insan hücreleri gibi moleküler düzeyde kusursuza yakın kopyalama yapan bir teknoloji bulunmuyor.
İlgili yazı: VPN Engelleme Başladı >> VPN engellemeyi aşmak için Stunnel kullanın
Genetik kopya hatası mutasyonlar
Tabii ki insan hücreleri genetik kopyalamada hatalar yapıyor. Evrim sürecine yön veren mutasyonlar böyle ortaya çıkıyor. Hücrelerimizin DNA’sında 50 yıl içinde biriken kopyalama hatalarının vücudu yıpratmasıyla birlikte yaşlanma ortaya çıkıyor.
Üstelik bir canlıyı DNA’sını kullanarak klonlasaydık bile bu klonun biyolojik olarak büyümesi, gelişmesi ve hatta yaşantıları orijinal canlıdan farklı olurdu. Örneğin beni klonladığınız zaman yeni Kozan’ın bana biraz olsun benzemek için en az benim kadar yaşaması gerekecekti.
Oysa klon Kozan farklı bir hayat sürecekti. Farklı tecrübeler yaşadığı için anıları, kişiliği, psikolojisi, değer yargıları, ilgi alanları, bildikleri ve hatta vücudu farklı olacaktı. Örneğin büyük olasılıkla sağ elinin serçe parmağını kırmış olmayacaktı. 😀
İlgili yazı: İnsan Ömrü Neden 122 Yıl?
Klonlama zor mu, imkansız mı?
Fizikçiler ise klonlama derken çok daha kusursuz bir klondan söz ediyorlar. Hatta kuantum fiziğinde izin verilen bütün bilgiler açısından aslından asla ayırt edilemeyecek bir kopya çıkarmaktan.
Ne yazık ki insan vücudunu oluşturan bütün parçacıkların birbirine göre konumlarını, enerji düzeyini, atomik ve atomaltı bağlarını, hatta aralarındaki anlık fiziksel etkileşimleri aynen kopyalamak mümkün değil. Bilim insanları bunun matematiksel olarak imkansız olduğunu kanıtladı:
İlgili yazı: AIDS’e Kesin Çare >> Amerikalı doktorlar HIV virüsünü insan DNA’sından sildi
Biz de kanıtlayalım
Ancak. bunu olabildiğince az matematik kullanarak gösterelim: Evren’deki her şey kuantum fiziğindeki temel parçacıklar ve bunların arasındaki fiziksel etkileşimlerden (enerji etkileşimleri) oluşuyor. Bütün bunları düzenleyen kurallara da fizik yasaları diyoruz.
Bu nedenle klonlama yasak teoremini anlamak için önce kuantum klonlamanın ne olduğunu görmemiz gerekiyor. Öyleyse temel parçacıklar arasında ortak olan üç temel önemli özelliğe bakalım:
1. Süperpozisyon
Temel parçacıklar aynı anda farklı enerji durumlarında olabilir. Ünlü Schrödinger’in kedisi deneyinde bunu görüyoruz: Bir kediyi kutuya koyar, yanına bir zehir şişesi yerleştirir ve şişeyi kırarak çekici düşürecek olan aletin tetiklenmesini de radyoaktif bir atoma bağlarsak süperpozisyon yaratmış oluruz.
İlgili yazı: Lazer Işınlı Güneş Enerjisi Uydusu Geliyor
Hem canlı hem ölü aranıyor!
Heiserberg’in belirsizlik ilkesi yüzünden bir atomun kendi kendine ne zaman radyasyon yayıp bozunacağını bilemeyiz. Hatta kutunun içini açıp bakmadığımız sürece, o atom aynı anda hem bozunmuş hem de bozunmamış olabilir.
Bu durumda kutunun içine bakmazsak Schrödinger’in kedisi hem canlı hem ölü olabilir. Tabii fizikçiler cani değiller ve bu deneyi kediler üzerinde yapmadılar (zaten kutuyu açarsak kedi ya yaşıyordur ya da ölmüştür).
Her durumda fizikçiler söz konusu deneyi atomlar üzerinde yaptılar ve aynı anda iki farklı kuantum durumunda olan atomların ayna görüntülerini mikroskopla çekip fotoğrafları basınla paylaştılar.
İlgili yazı: Renk Körlüğünü Düzelten Gözlük
2. Parçacık-dalga ikiliği
Bunu 108 yıl önce fotonlar üzerinde gösterdik: Işığı oluşturan tek bir foton parçacığını iki yarıklı bir duvara gönderdiğimiz zaman fotonun ya sağdaki yarıktan ya da soldaki yarıktan geçmesini bekleriz. Oysa gördük ki foton hem parçacık hem dalga gibi davranıyor ve yarıkların önünde tıpkı dalga gibi kendi kendisiyle girişim yaparak iki yarıktan birden geçiyor!
Aynı şeyi atom çekirdeğinin çevresinde dönen elektronlarda görüyoruz. Schrödinger denklemine göre, bir elektron bir atomun çevresinde aynı anda farklı noktalarda olabilir ve biz o elektronu doğrudan gözlemlemeden, sadece atoma bakarsak elektron yörüngesini görmek yerine, elektronun olasılık bulutunu görürüz.
Çifte yarık deneyi
Elektron yörünge bulutu
Düşünün; tıpkı göz ucuyla izlediğiniz bir çocuğun görüş alanınızın hemen kenarında bulanık olması gibi, elektron da yörüngede bir elektron bulutu oluşturuyor. Schrödinger denklemine göre hesaplanan rota olasılıkları uyarınca oluşan elektron bulutuna yörüngemsi diyoruz ve bunun da fotoğraflarını çektik.
Elektronun bir yörüngede hangi noktalarda hangi olasılıkla bulunabileceğini gösteren Schrödinger dalga fonksiyonunun izin verdiği tüm koordinatlar, biz elektrona sadece göz ucuyla bakınca aynı anda aydınlanıyor.
Kısacası kuantum fiziğine göre (ister deney mikroskobu olsun ister insan gözü) gözlemciyle etkileşime girmeyen tüm elektronlar aynı anda farklı yerlerde bulunabiliyor. Buna da süperpozisyon deniyor.
İlgili yazı: Kontrollü Güç >> Telefon pil ömrünü uzatmak için en çarpıcı 5 yöntem
Bütün, parçalar toplamından fazladır
Whitehead ve diğer analitik filozofların uzun yıllar önce söylediği bu durum kuantum fiziğinde kanıtlanmış bulunuyor.
Kuantum fiziğinde bütün dediğimiz şey tüm olası parçaların toplamına eşittir (elektronun tüm olası konumlarının toplamı olan yörünge bulutu gibi). Bu nedenle de bütün her zaman parçalar toplamından fazladır.
Bunu en basit aritmetik işlemlerinden biriyle gösterebiliriz: -1 ile -1’i çarparsanız +1 eder. +1 ile +1’i çarparsanız yine +1 eder. Peki sizin şu bir -1’lerin çarpımı olan 1 mi, yoksa +1’lerin çarpımı olan 1 mi? Zamanı film gibi geriye sararak geçmişe seyahat edebilir miyiz diye sorarken bunu düşünün.
İlgili yazı: Her Kara Delikte Başka Evren Var
Geçmişe yolculuk
Kuantum fiziğinde geçmişe yolculuğun imkansız olmasının bir nedeni, bugünkü sonuçların geçmişteki sebeplerini asla yüzde 100 kesin olarak bilemeyecek olmamız. Öyle ya, önceki karelerini kesin olarak bilmediğiniz bir filmi nasıl geri saracaksınız?
Kuantum fiziğine göre siz zamanı, filmi geri sararken geçmişi de kısmen yeniden yaratmış olacaksınız (gerçi sadece geçmişin kusurlu bir kopyasını yaratacaksınız).
Öyleyse zamanda yolculuk ederek geçmişe giderseniz aslında yaşadığınız evrenin geçmişine değil, o evrene çok benzeyen paralel bir evrene gitmiş olursunuz.
İlgili yazı: 18 Ayda Nasıl 24 Kilo V+erdim?
3. Kuantum dolanıklık
Süperpozisyon özelliğinin bir devamı olarak küçük parçacıkları uzaktan tek bir parçacık olarak görürüz. Örneğin Caddebostan plajına uzaktan bakarsam kumsalı görürüm; ama tek tek kum tanelerini göremem.
Kuantum fiziğinde de aynı şey geçerli: Standart bir elektron mikroskobuyla bir atoma bakarsam onu tek bir atom olarak görürüm; ama atom çekirdeğindeki protonları, nötronları ve çekirdeğin etrafındaki yörüngemsilerde dönen elektronları tek tek göremem.
Üstelik kuantum fiziği uyarınca bunun tek sebebi düşük çözünürlük, yani resmin bulanık olması değil. Bunun sebebi parçacıkların birbiriyle dolanık olması. Kısacası elektron ve atomların fırtınalı denizdeki dalgalar gibi birbiriyle sürekli girişim yaparak birbirini uzaktan etkilemesi.
İlgili yazı: Yoksa Evren Topaç Gibi Dönüyor mu?
Arap saçı
Heisenberg’in belirsizlik ilkesi dolanıklıktan kaynaklanıyor. Mikroskobu ayarlayıp atoma daha yakından baktığım zaman, aslında atomu daha yüksek enerji düzeyinde tarıyorum. Özetle mikroskobumdan çıkan enerji atomu etkileyerek hem çekirdeğin hem elektronların enerji düzeyini değiştiriyor.
Bu durumda ben de “Sadece atom çekirdeğine bakacağım; ama elektronlar hiç değişmeden yerinde kalsın” diyemiyorum. Çekirdeğe bakınca atomun ve kendisiyle dolanık olan elektronların enerjisi, hızı veya konumu rastlantısal olarak değişiyor.
Çekirdeğe bakarken elektronların değişmesini önleyemediğim gibi, elektronların nasıl değişeceğini de önceden bilemiyorum ve gidip elektronlar nasıl değişmiş diye bakarsam bu kez de hem atomlar hem de atom çekirdeği değişiyor: Buyurun size belirsizlik!
İlgili yazı: İnternette teknik takip ve gözetimi önleme rehberi
Bu yüzden fal bakamazsınız
Bir parçacığın hızını ölçeyim derken konumunu değiştiriyorum. Konumunu ölçeyim derken hızını değiştiriyorum. Hiçbirini ölçmediğim zaman da en azından parçacığın konum ve hızına ait olasılıkları biliyorum; ama ne konumunu ne de hızını önceden kesin olarak bilebiliyorum.
Süperpozisyon, dolanıklık ve Heisenberg’in belirsizlik ilkesi kuantum fiziğinde bir bütünün ayrılmaz parçalarıdır. Ancak belirsizlik kelimesine dikkat edin; çünkü bir şeyin kusursuz kopyasını çıkarmanın imkansız olmasının sebebi belirsizlik ilkesi. Bu yüzden fal bakamazsınız diyoruz, boşuna uğraşmayın. 🙂
İlgili yazı: Güneş Işığı ve Isıdan Elektrik Üreten Boya
Geleceğe dönüş
Bununla birlikte, bir elektrona bakmadan önce yüzde 30 olasılıkla sağdan ve yüzde 70 olasılıkla soldan gitme ihtimali varsa, siz bakınca ya sağdan ya soldan gidecektir.
Ancak, siz bugün masada ikinci sandalyede oturuyorsanız kuantum fiziğine göre sizin birinci sandalyeye oturma olasılığınızı da hesap etmemiz gerecek. Şimdi diyeceksiniz ki “Ama hocam, hani belirsizlik sadece atomlar için geçerliydi, büyük cisimler olan insanlar için geçerli değildi?”
Haklısınız! İşte bu yüzden bilim insanları fiziksel olarak sizin birinci sandalyeye oturma ihtimaliniz olduğunu bilir, ama atomlara yaptıkları gibi bu olasılığı formüllerle hesaplayamazlar. Hesaplayamadıklarına göre sizin gerçek geçmişinizi kesin olarak bilemezler. Siz de bilemezsiniz!
İlgili yazı: Dünya’daki hayatın kökeni Mars mı?
Dünden ne hatırlıyorsunuz?
Dün akşam masada yemek yerken elinizi her saniye nereye koyduğunuzu hatırlıyor musunuz? Peki bu detayları anımsamıyorsak ve fiziksel olarak bilemiyorsak nasıl ileride zaman makinesi yapıp geçmişe gideceğiz? Geçmişi belirsiz olan bir filmi geri saramayız ki!
Bu örneği atom ölçeğine uyguladığımızda ise bir atomu ölçerken o atomu değiştirmiş oluyoruz. Bununla da kalmıyor; dolanıklık yüzünden, yani o atomun geçmişteki tüm olasılılıklarının toplamı olması yüzünden, atomu ölçerken geçmişini de değiştiriyoruz.
İlgili yazı: Güneş Enerjili Otoyollar >> Fransa temiz enerji için yollara güneş paneli döşeyecek
Kuantum paradoksu
Dolayısıyla kuantum fiziğinde geçmiş ve gelecekte birbiriyle dolanıktır. Bu yüzden tek bir atomu bile geçmişe yollayamayız; çünkü bu geleceği değiştirir. Hatta atom geçmişe giderse onu geçmişe göndermeye dair gelecekteki kararımızdan vazgeçmemize yol açabilir.
Kısacası nasıl ki Einstein’ın görelilik teorisinde büyükbaba paradoksu var, kuantum fiziğinde de enformasyon paradoksu var. Tek fark atomların büyükbabasının olmaması. 🙂
İşte tüm bu sebeplerden dolayı kuantum fiziğinde (A+B)2 terimi, A2+B2 terimine eşit değildir ve bu yüzden zamanı film gibi geri saramazsınız.
İlgili yazı: Mobil İnternette Video İzleme Rehberi
Çelişkiyle kanıtlama
Az önce anlattım yönteme felsefede çelişkiyle kanıtlama yöntemi diyoruz; yani size bir şeyin tersinin doğru olmasının çelişkili olduğunu ve paradoksa yol açtığını gösterdim. Böylece o şeyi tersinin imkansız olduğunu kanıtladım.
- X yanlış ise;
- Tersi doğru olabilir; ama tersi çelişkili ise
- Bizzat X doğrudur.
Kuantum zihin?
Bu durumda insan zihnini kusursuz şekilde bilgisayara ve ardından kendi beynimizin genç klonuna birebir aktarmanın da imkansız olduğunu görüyoruz. Peki bu ölümsüzlüğü yakalamamızı engelleyecek mi? Aslında engellemeyecek; çünkü insan zihninin kusursuz kopyasını çıkarmak zorunda değiliz.
Eğer insan zihni fizikçi Roger Penrose ve anestezi profesörü Stuart Hammeroff’ın dediği gibi kuantum mekaniğine bağlı bir süreç olsaydı, gerçekten de insan zihnini bilgisayara birebir kopyalamamız gerekirdi (yoksa benliğimiz, anılarımız ve kişiliğimizi kaybederdik).
Ancak klonlama yasak olduğu için bunu yapamazdık ve zihnimiz asla kendi beynimizin dışına çıkamazdı. Neyse ki bildiğimiz kadarıyla insan zihni kuantum zihin değil.
İlgili yazı: Gezegenler Güneş Çevresinde Nasıl Dönüyor?
Zihnin ölümsüzlüğü
Nitekim Ray Kurzweil’ın dediği gibi insan zihni bir çatı kavramsa; yani insan bilinci tıpkı bilgisayarlarda olduğu gibi donanım düzeyinde değil de üst katman yazılım düzeyinde ortaya çıkıyorsa zihnimizin aslına sadık, ama tıpatıp aynı olmayan bir kopyasını bilgisayara yükleyebiliriz.
Ardından kendi vücudumuzun 18 yaşındaki klonunu yaratır ve zihnimizi bu klonun beynine yükleyerek genç bir vücutta yaşamaya devam edebiliriz. Bu teknolojiyi geliştirmemize en az 30 yıl var. Ancak, bu tespit insan zihnini prensipte ölümsüz kılabileceğimizi göstermek açısından önemli:
Aslında siz de dünkü haliniz veya bir saniye önceki haliniz değilsiniz. Benlik an be an farklı uyaranlar, yaşantılar, deneyimler, duygular ve ruh halleriyle değişen akıcı bir süreç. Bu sebeple zihinsel süreçleri oldukça detaylı bir şekilde bilgisayara kopyalamamız benliğimizi sanal alemde korumak yeterli olabilir (evet Matrix senaryosu gerçek olabilir).
İnsan ışınlamak
İşin ilginci zihin çatı kavramsa insan zihnini bilgisayara kopyalamak kadar insan beynini ışınlamak da mümkün olabilir. Bir kez ışınlama için kusursuz kopya çıkarma zorunluluğundan kurtulursak klonlama yasak teoremini de baypas etmiş oluruz.
İlgili yazı: Uçan Arabalar Satışa Sunuldu
Ancak geçmişe yolculuk imkansız
Solucandeliklerini anlatan yazımda belirttiğim gibi, geçmişe gitmek evrenin bugünkü enerjisini geçmişe aynen taşımak anlamına geliyor. Kuantum fiziğinde enerjiyi klonlayamayacağımız için geçmişe gitmenin imkansız olduğunu söylemiştim.
Öte yandan, tersini göstermenin çelişkili olması yöntemini kullanarak bunu termodinamik yasalarıyla da gösterebiliriz. Diyelim ki geçmişe gitmek için kusursuz kopya çıkarmamıza gerek yok. Bu durumda geçmişe giderken, evrenin şimdiki enerjisini sadece bir kısmını geçmişe götürmüş olacağız.
İlgili yazı: DNA’nın Tutkalı Kuantum Dolanıklık
Evrenin toplam enerjisi
İçinde bulunduğumuz evrende ısının sadece sıcaktan soğuğa akmasını sağlayan termodinamik yasalarına göre enerjinin tamamını işe dönüştüremeyiz. Bu nedenle yoktan enerji yaratamaz ve enerjiyi yok edemeyiz.
Ancak geçmişe, örneğin büyükbabamızın yanına gitmek istiyorsak vücudumuzu ve vücudumuzu saran uzayın enerjisini elbette ki geçmişe götüreceğiz. Bu durumda evrenin şimdiki zamanında bulunan enerjinin bir kısmı yok olup geçmişe aktarılacak (enerjiyi yok etmiş olacağız).
Üstelik enerjiyi aynen kopyalamasak da geçmişteki evrenin enerjisine geldiğimiz geleceğin enerjisini kısmen eklemiş olacağız (evrendeki toplam enerji miktarını artıracağız). Kısacası klonlama yasak teoremini termodinamik yasalarına uyguladığımızda, solucandelikleriyle geçmişe gitmenin imkansız olduğunu görüyoruz.
İlgili yazı: GDO’lu Retrovirüsler Kanseri Tedavi Edecek
Fiziksel özgürlük
Bunu yapmak iyi ki imkansız; yoksa birileri sürekli tarihi değiştirir ve biz de hayatımızı istediğimiz gibi özgürce yaşayamazdık. Kendi hayatımızı kuramaz ve hep başkalarının oyuncağı olurduk; ama görüyoruz ki fiziksel özgürlük ve dolayısıyla ahlakın temelini oluşturacak seçme özgürlüğü var. 😉
Ancak, insan zihnini bilgisayara kopyalayıp ölümsüzlüğü yakalamak veya insan ışınlamak prensipte imkansız değil! Bunun nasıl olacağını merak ediyorsanız sizi Dijital Avatarlar ve Işınla Beni Scotty yazılarına alalım.
Kuantum dolaşıklık sayesinde ışıktan hızlı bilgi aktarımı imkansız mı yoksa mümkün mü?
Kimisi mümkün diyo kimisi imkansız, mümkün olduğu kanıtlandı diye haberlerde görmüştüm
Öncelikle yazı için teşekkürler. Yazılarınızı gerçekten büyük keyifle okuyorum.Astral beden , ruh ve cinlerin varlığına inanıyor musunuz? Yoksa bu kavramlar sizin için hurafe mi? Bu konularla ilgili bir yazı yazar mısınız?
Paralel evrenlere yolculuk da geçmişe yolculukta olana benzer biçimde korunum ilkelerini ihlal etmiyor mu? Bu evrendeki bir elektronu bu evrenden çıkarış ve paralel evrene elektron eklemiş oluyoruz? Evrenin kendisi için bu mümkün değil ise evrenler arasında bu nasıl mümkün olabilecek?
Nitekim standart modele göre paralel evrenlere yolculuk enerjinin korunumu yasasınını ihlal etmektedir. Ayrıca zamanda geçmişe yolculuk da enerjinin korunumuna aykırı. Geleceğin enerjisini geçmişe kopyalıyoruz. Bu yüzden zaman makinesinin çalışır çalışmaz patlaması gerekir. Kuantum fiziğinde klonlama yasak yazımda anlattım.
Kaynakça nerede?
https://arxiv.org/abs/1903.00030
bu bana insanların kuşlardan ya da diğer uçan hayvanlardan esinlenerek uçak yapmasını hatırlattı. yada yapay zeka ile bizim zekamiz arasındaki fark gibi.