İnsan Ömrü Neden 122 Yıl?
|Dünyanın en yaşlı insanı 122 yıl yaşadı ve 20 yıl önce hayata gözlerini yumdu. Üstelik modern tıp son 20 yılda maksimum insan ömrünü 1 gün bile uzatmayı başaramadı. Her 10 bin kişiden birinin 120’yi gördüğünü saymazsak bu böyle, ama neden böyle? Ölümsüzlük arayışında insan ömrünü inceleyelim.
122 yıl aşılmaz bariyer mi?
Dünyanın bilinen en yaşlı insanı Jeanne Calment 1997’de 122 yıl ve 164 gün yaşadıktan sonra hayatını kaybetti. Gerçekten de insan nüfusuna ilişkin son demografik veriler insanların en fazla 122 yıl yaşayabileceğini gösteriyor.
Bu durum insan ömrünü uzatmak isteyen doktorlar arasında büyük hayal kırıklığı yaratıyor. Ancak İnsan ömrünün genetik bir sınırı olduğunu düşünen biyokimyacıları ve moleküler biyologları hiç şaşırtmıyor.
İlgili yazı: 400 Yaşındaki Köpekbalığı İle Ölümsüzlük
Eski insanlar ne kadar yaşıyordu?
Bilim insanları Homo sapiens sapiens olarak adlandırılan türümüzün ilk üyesinin 195 bin yıl önce Doğu Afrika’da ilk adımını atmasından bu yana, yaklaşık 75 milyar insanın yaşamış ve ölmüş olduğunu tahmin ediyor. Bu elbette çok yuvarlak bir tahmin ama konumuz açısından önemi var.
Örneğin, Eski Mısır’da 3300 yıl önce başlayan II. Ramses döneminde ortalama insan ömrü 18 yıldı. Aslında atalarımızın 30 bin yıl önce Avrupa’ya göçmesinden Ortaçağa kadar ortalama insan ömrü pek uzamadı. Yetersiz ve sağlıksız beslenme nedeniyle ortalama ömür 18-20 yılla sınırlı kaldı.
Ancak, Ortaçağ’da ortalama ömrün 30 yıla çıktığını ve İkinci Dünya Savaşı’nın ardından 50 yıla ulaştığını biliyoruz. Bugün ülkemizde ortalama ömür 71 yıl. Fast food kültürünün yaygın olduğu Amerika’da ise hayat uzamak yerine obezite sebebiyle kısalıyor (69) ve 66’ya doğru geriliyor!
İlgili yazı: İnternetinizi Uçuracak En İyi 10 Router Modem
Ortalama ömür ne zaman 122 yıl olacak?
Yukarıdaki sorudan yola çıkan araştırmacılar insan ömrünü uzatmak, özellikle de sağlıklı yaşlanmayı sağlayarak yaşlıların bunaması ve yatalak olmasını önlemek için var gücüyle çalışıyorlar. Böylece hem gelişmiş hem de geri bırakılmış toplumlarda hastabakıcılık sorunuyla sağlık sigortası sorunlarını çözmeyi amaçlıyorlar.
Bronx’taki Albert Einstein Tıp Okulu’nda konuyu araştıran moleküler genetikçi Jan Vijg, Nature’da yayınlanan yeni makalesinde1 insan ömrünün doğal bir sınırı olduğunu söyledi.
Jan Vijg’e göre yeni bir tıp icat etmediğimiz sürece, sadece ilaç kullanarak ve sağlıklı yaşam sürerek bu sınırı aşmamız imkansız; çünkü 122 yıl DNA’mıza kodlanmış olan bir sınır. Evet, Türkiye ve Dünya’daki ortalama hayat beklentisini yükseltebiliriz. Ancak ne yaparsak yapalım bir gün yaşlanarak öleceğiz.
En yaşlı kadının mirası
122 yıl yaşayan Jeanne Calment’in ardından tıpta önemli gelişmeler kaydedilmesine rağmen, Dünya’nın en uzun yaşayan insanlarının daha uzun yaşamaya başladığını görmedik. Örneğin, Japonya’da artık 130 yaşında insanlar görmeyi bekliyorduk ama olmadı. Kimse 122 yıl sınırını aşamadı.
İlgili yazı: Dünya’da Yaşam Nasıl Oluştu ve Gelişti?
Önce yanlış anlamayı giderelim
Bir toplumda ortalama ömür beklentisi ile maksimum insan ömrü aynı şey değil. Örneğin Türkiye’de ortalama ömür benim çocukluğumda 63 yıldı. Şimdi 71 yıl ve bu da ne kadar yaşlandığımı gösteriyor! Neyse daha yeni 41 olacağım, o yüzden hiç oraya girmeyelim. 😉
Ancak, bir canlı türünün maksimum ömrü ile ortalama ömür farklı şeyler. Transhümanist filozoflar teknoloji yoluyla olgun (kamil) insan sayısını artırmak için insan ömrünü uzatmanın bir avantaj olacağını düşünüyorlar. Kişi ne kadar çok yaşarsa akıllanmaya o kadar vakti olur diyorlar.
Bununla birlikte maksimum insan ömrünü uzatmayı başaramıyoruz. Vijg ve ekibi halka açık İnsan Ölümlülük Veritabanını kullanarak bunu başaramadığımızı kanıtladı.
İlgili yazı: Kuyrukluyıldız Dünya’ya Nasıl Hayat Taşıdı?
36 yıl önce sınıra vardık
Açık söyleyelim: 1980’den önce insanların ne kadar yaşayabileceğini bilmiyorduk; çünkü tıbbi ilerlemeler her seferinde insanların daha sağlıklı olmasını ve daha uzun yaşamasını sağlıyordu. Oysa 1980’den sonra insan ömrü uzamayı durdurdu. Kimse 122 yıldan daha uzun yaşayamadı.
Bu noktada çeşitli dinsel söylentiler ve halk hikayelerinde 130 yıl, hatta 900 yıl yaşayan insanlardan söz edildiğini hatırlatalım. Ancak, 30 bin yıl öncenin sağlıksız ve ilkel şartlarında ortalama ömrün 18 yıl olduğunu da unutmayalım.
Buna sadece her 10 bin insandan birinin 125 yıldan uzun yaşayacağını eklersek şunu görüyoruz: Eski insanlar asla ortalama olarak bizden daha uzun yaşayamazdı ve biz modern tıpla 122’in üzerine çıkamıyorsak eskilerin de 130’u görmüş olması mümkün değil.
İlgili yazı: Hayat Neden Var?
Hayaller Metuşelah
Gerçekler ise büyükbabanız. İncil’de en uzun ömürlü insan Metuşelah’tır ve 969 yaşında öldüğü söylenir.
Ancak, biyokimyacı Nick Lane’in Yaşam Neden Var kitabını incelediğim ve Popular Science Türkiye Temmuz 2016 sayısında yayınlanan yazımda görebileceğiniz gibi, hücrelerimize enerji veren mitokondrilerin proton pompalama süreçleri yüzünden bu kadar uzun yaşamamız imkansız.
Kısacası hücrelerimizin çalışma şekli yaşlanmaya yol açıyor. Bunun ipuçlarını Dünya’da hayatın nasıl oluştuğuna dair yeni yazımda anlattım ve az aşağıda detaya gireceğim, ama şimdi Jan Vijg’in araştırmasıyla devam edelim.
İlgili yazı: Eşcinsellerde Gay Geni Var mı?
Gelişmiş ülkelerde maksimum ömür
ABD, İngiltere, Fransa ve Japonya’da insanların ne kadar yaşadığını gösteren Uluslararası Uzun Ömürlülük Veritabanı’na baktığımız zaman insanların 122 yıl sınırını aşmadığını görüyoruz.
Chicago Üniversitesi’nden sosyolog ve yaşlılık uzmanı S. Jay Olshansky konuyla ilgili açıklamasında şunları söylüyor: “İnsanlar tıp teknolojisinde ilerlemeler kaydederek insan ömrünü sürekli uzatabileceğimizi sanıyor; fakat bu imkansız.”
“Araştırmalar bu tür çabalardan hep etkisi azalan sonuçlar elde edeceğimizi gösteriyor. Ancak tek tek ülkelerde ortalama insan ömrünü daha uzun yıllar boyunca uzatmaya devam edeceğiz. Sadece bugünkü bilgilerimizle 122’in üstüne çıkamayız.”
Dolayısıyla sigara içmek, aşırı alkol tüketimi, obeziteye yol açan hızlı yemek tüketimi ve spor yapmamak gibi sağlıksız tutumları bırakmamız gerekiyor. Elbette Türkiye’de eğitim düzeyini yükselterek sosyal refahı artırmamız lazım. Çoğu insan doktora verecek parası veya doktora gitmesi gerektiğini anlayacak eğitimi olmadığı için sağlık sorunlarıyla karşılaşıyor.
İlgili yazı: AIDS’e Kesin Çare >> Amerikalı doktorlar HIV virüsünü insan DNA’sından sildi
Biyologlar şaşırmadı
Olshansky bu sonuçların sürpriz olmadığını söylüyor ve 90’larda yaptıkları araştırmalarda kendilerinin de aynı sonuca vardıklarını belirtiyor. Ancak, insan ömrünün üst sınırının 122 yıl olmasıyla ilgili en çarpıcı açıklama biyokimyacı Nick Lane’den geliyor.
Nick Lane, Yaşam Neden Var kitabında özetle şunu söylüyor: “İnsan ömrünü uzatmanın yolu insan hücrelerinin çoğalırken DNA’yı hiç hata yapmadan kopyalamasından geçiyor. Kuantum fiziğindeki Heisenberg’in belirsizlik ilkesi nedeniyle bu imkansız.”
“Kusursuz kopyalama imkansız olduğu için insan vücudu DNA kopyalama hatalarını düzelten enzimler kullanıyor. Ancak bu da enerji harcayan bir şey. Bu yüzden 4 milyar yıllık evrim sürecinde doğal seçilim bize baskı yaparak insan ömrünün üst sınırını belirlemiş bulunuyor.”
İlgili yazı: Kadınlar neden adet görüyor?
Kusursuzluk üremeye karşı
Açıkçası az sayıda çok uzun ömürlü çocuklar doğurmak yerine, insan türünün devamlılığı için yeterli sayıda ürememiz gerekiyordu. Böylece doğa bize maksimum 122 yıl ömür verdi. Şuna bir bakın: Dünya’da 7 milyar 300 milyon insan var.
Sizce modern teknoloji gelişmeden önce, her biri 200 yıl yaşayan 1000 birey mi isterdik yoksa milyonlarca birey mi? Evrim süreci, kıtaların kaymasına bağlı olarak sürekli değişen çevre şartlarında açlık ve salgın hastalıklara karşı türümüzün devamlılığını sağlamak için insan ömrünü 122 yıl ile sınırladı.
İlgili yazı: Kök Hücrelerle Kesin Körlük Tedavisi
İntihar genleri var mı?
Nick Lane’in bu görüşleri ölümün hücrelerimizde programlı olup olmadığı sorusunu akla getiriyor. Biyologlar arasında tartışmalı olan bu fikre göre maksimum insan ömrü genetik olarak DNA’da programlanmıştır.
Örneğin bazı kuşlar 2-3 yıl yaşıyor. Oysa albatroslar 50 ve papağanlar 70 yıl yaşayabiliyor. Ancak Olshansky’nin belirttiği gibi intihar genleri bir şehir efsanesi:
“Doğrudan insanların yaşlanması ve ölümüne yol açan sabit genetik programlama diye bir şey olamaz; çünkü ortalama insan ömrü zaten 122’in altında ve modern tıp gelişene kadar ortalama ömür 50 yılı aşmadı.. Öyleyse neden evrim insanların 122 yıl yaşaması hiç beklenmeyen eski zamanlarda vücudumuza bir saatli bomba yerleştirsin? Erken ölmek o kadar avantajlı olsaydı biz de goriller gibi en fazla 50 yıl yaşardık.”
İlgili yazı: Kalp Nakli İçin Canlı Vatoz Robot
Öyleyse ölümsüzlük hayal mi?
Öncelikle hemen ölümsüzlük bekleyenlere kötü bir haberimiz var: Olshanksy diyor ki “İnsanların pek yakında ölümsüzlüğü yakalayacaklarını veya insan ömrünü radikal şekilde uzatacaklarını öne süren gelecekbilimciler yanılıyorlar.”
“Mevcut tıbbın imkanlarını kullanarak bugüne kadar yaşamış olan en uzun ömürlü insanlardan daha uzun yaşamamız imkansız. Simyacılar ve yaşlanmayı önleyeceklerini öne süren şarlatanlar 2000 yıldır ölümsüzlükten bahsediyor; ama bu bir efsane.”
“Elbette insan ömrünün doğal sınırını aşmak teorik olarak mümkün. Ancak bunu elimizdeki teknolojiyle yapamayız. Bilinen bütün hastalıkların tedavisini bularak da yapamayız. İnsan ömrünü uzatmak için yaşlanmayı geciktiren yeni bir tıp, yeni bir biyolojik süreç geliştirmemiz gerekiyor. Yine de bunu biz hayattayken başaracağımıza eminim.”
İlgili yazı: Biyonik Bitki Çağı >> İçinden kablo geçen cyborg güller bilgisayara elektrik sağlıyor
Sorun mitokondrilerde
Nick Lane insan ömrünü uzatmak için karşımızdaki zorluğu şöyle özetliyor: “Yaşlandıkça hücrelerde DNA kopyalama hataları birikiyor. Bu da hücrelerimizi çalıştıran mitokondrilerin gittikçe daha az enerji üretmesi anlamına geliyor. Yaşlıların gençlerden daha az hareketli olması ve yorulmasının sebebi bu.”
Nick Lane insan türünün haritasını çıkardığımızı, ama sahip olduğumuz 24 bin genin birlikte nasıl çalıştığını bilmediğimizi söylüyor. Bu sebeple insanların 300 yıl sağlıklı yaşamasını sağlayacak yeni bir DNA yazmamız şimdilik olanaksız. Sadece 30 yıl çalışarak 4 milyar yıllık evrim sürecinde imbikten geçerek rafine edilmiş olan DNA’nın daha gelişmiş bir versiyonunu yazamayız.
İlgili yazı: Tıpta biyoprinter dönemi >> Canlı mürekkep ve 3B printer ile akciğer basıyoruz
Peki ne yapabiliriz?
Nick Lane’e göre insan genlerinin tam olarak nasıl çalıştığını çözmeden önce yapılacak tek şey, yaşlanan insanlarda biriken genetik kopyalama hatalarını gideren onarıcı enzimler geliştirmek.
Şansımıza insan vücudunda bunlar zaten var ve bu enzimlerin yaşlılıkta daha etkili çalışmasını sağlamak gerekiyor. Ancak burada da bir kısır döngüyle karşılaşıyoruz: Onarıcı molekülleri tespit etmek ve yaşlanmayı önlemek için genlerimizin bir arada nasıl çalıştığını öğrenmemiz gerekiyor.
Örneğin, uzun boylu olmanızı sağlayan genlerle sindirim sistemi genleriniz 40 yıl sonra yaşlanmanızı hızlandırabilir mi? Bunları bilmeden hangi molekülün hangi gen hatalarını onardığını bilemeyiz ve DNA kopyalama hatalarını gideremeyiz.
İlgili yazı: Yapay Kaslı İnsana Benzer Robot
Kısır döngüyü kırmanın yolu var
Google başmühendisi ve gelecekbilimci Ray Kurzweil burada devreye girerek hekimlerin bir hata yaptığını söylüyor:
“Geleceğin teknolojilerini hesaba katmıyorlar. Bu tür enzimleri bulmak için çok güçlü bilgisayarlar ve gelişmiş yapay zeka gerekiyor; ama bu sorun değil. 30 yıl sonraki akıllı telefonlar bugün yaşayan 7 milyar 300 milyon insan beyninden çok daha büyük bir işlem gücüne sahip olacak.”
“Kısacası sahip olduğumuz genlerin birlikte nasıl çalıştığını bilgisayar yardımıyla öğreneceğiz ve gen kopyalama hatalarını büyük ölçüde gidereceğiz.”
İlgili yazı: Ahtapot DNA’sı Uzaylı mı?
Ölümsüzlüğün yol haritası
Toparlayacak olursak karşımıza şöyle bir ölümsüzlük yol haritası çıkıyor: 1) İnsan vücudunda hücreler çoğalırken ortaya çıkan DNA kopyalama hatalarını hangi enzimlerin onardığını öğreneceğiz. 2) Gerekirse kendi enzimlerimizi geliştireceğiz. 3) DNA kopyalama hatalarını önleyerek yaşlanmayı büyük ölçüde geciktireceğiz ve 50 yıl içinde sürekli ertelemeyi başaracağız.
Peki ölümsüz olacak mıyız?
Bilim insanları ölümsüzlüğün şimdilik imkansız olduğunu söylüyor. Ancak sorunun ne olduğunu doğru şekilde ortaya koyuyorlar: İnsan ömrünü uzatan yeni bir DNA icat etmektense DNA hatalarını düzelterek yaşlanmayı geciktirmek çok daha kolay.
Ayrıca ölümsüzlüğün şimdilik imkansız olduğunu belirtmekle birlikte 30 yıl içinde yaşlanmayı onlarca yıl ertelemenin ve ortalama insan ömrünü 100 yıla çıkarmanın mümkün olacağını da söylüyorlar. Aubrey de Grey gibi gelecekbilimciler ise çok daha iddialı ve açıkça insanlar ölümsüz olacak diyorlar.
İnsan ömrünü uzatmakla ilgili çalışmalar yürüten SENS Araştırma Vakfı bilimsel araştırmalar direktörü Aubrey de Grey, “122 yıl sınırını ezip geçeceğiz diyor. Bu sınır üç faktörden kaynaklanıyor ve bunların tümü vücudun kendine birikimli olarak zarar vermesinden kaynaklanıyor.”
İlgili yazı: Aşkın İnsan Üstün İnsana Karşı
Neden yaşlanıyoruz?
Birinci faktör gençlikte sağlıklı beslenmemek ve spor yapmamak. Bu kısmı çözmek kolay: Fast food yemeyin, sigara içmeyin ve spor yapın.
İkinci faktör bireylerin tek tek ne hızda yaşlandığı: Bunu çözmek daha zor. Örneğin obezlerin büyük kısmı diyabet hastası oldukları için kilo alıyor. Elbette içlerinde çok yedikleri için metabolizmayı bozup diyabet hastası olanlar da var. Burada tıbbın kanser, kalp krizi ve beyin kanaması nedeniyle erken yaşta ölmeyi önlemesi gerekiyor.
Üçüncü faktör de insan vücudunun ölmeden önce ne kadar genetik hasar alabileceği. Üstelik bu faktörlerin üçü de kişiden kişiye değişiyor ve Aubrey de Grey tam bu noktada hekimlere katılıyor: “Modern tıp yetersiz olduğu için elbette 122 yıl sınırını aşamaz. Bir kere yaşlı insanların yaşlanmasını durdurmak ve DNA hatalarını gidermek daha zor; çünkü vücudu gençler gibi hızlı onaramıyorsunuz.”
İlgili yazı: Evrim Hakkında Doğru Bilinen 3 Yanlış
Ölümsüzlük planları
“Ancak SENS Araştırma Vakfı olarak önümüzdeki yıllarda yeni bir tıp geliştireceğiz. Böylece önce insan ömrünü uzatacağız ve daha sonra da ölümsüzlüğü yakalayacağız. Bunun için geliştireceğimiz ilaçlarla hücre hasarını onaracağız ve yaşlanmayı durduracağız.”
“Bu konuda hekimlere katılıyorum. Sadece hastalıkları tedavi ederek insan ömrünü uzatamayız; çünkü 122 yaşındaki insanların aslında bütün ölümcül hastalıkları atlattıkları için 90 yıldan daha uzun yaşadığını görüyoruz; ama 122 yaşında vücutlarında o kadar çok genetik hasar birikiyor ki sistem çöküyor. Bu nedenle ölüyorlar.”
İlgili yazı: Elon Musk 2022’de Mars’a Nasıl Gidecek?
Ölümsüzlük nedir?
Aubrey de Grey bu noktada kamuoyundaki bir yanlış anlamayı da gidermek istiyor: “Yaşlanmaya bağlı ölümleri önlemek insanların ölümsüz olmasını sağlamaz. Sonuçta kazada ölebilirsiniz, savaşta ölebilirsiniz, intihar edebilirsiniz veya biri sizi öldürebilir. Nitekim istatistiksel olarak 1000 yıl içinde kazada ölme ihtimaliniz yüzde 100.”
Dijital avatarlar yazımda belirttiğim gibi, gelecekbilimciler bu noktada iki şey yapabileceğimizi söylüyorlar: Öncelikle insan beynini bilgisayara veya robotlara yükleyebiliriz. Böylece beynimizi yaşlılıktan ölmeden önce kurtarabiliriz. Ancak elimizde henüz insan beynini bilgisayara yükleyecek teknoloji yok; ama Ray Kurzweil ise 30 yıl içinde bunu başaracağımızı söylüyor.
İkincisi robota yüklenen insan beyni gerçek halimiz mi? Yoksa kendini biz sanan bir kopya mı? Peki makinedeki hortlak gibi yaşayan, yani robot beyninde yaşayan bir insan zihnini gerçek insan olarak kabul edebilir miyiz? Bunlar dijital ölümsüzlük için cevaplanmayı bekleyen felsefi sorular.
İlgili yazı: NASA Açıkladı: Europa Uydusunda Hayat Var mı?
Yaşlanmayı geciktirmek mümkün mü?
Doğrusu Nick Lane ve diğer bilim insanları Aubrey de Grey gibi gelecekbilimcilere pek güvenmiyorlar. Örneğin Lane, de Grey’i isim vermeden eleştiriyor:
“Mitokondrilerin solunum yapmasını ve böylece nefes alıp yaşamamızı sağlayan genleri; yani çocuğa sadece anneden geçen mitokondri DNA’sını mitokondrinin içinden çıkarıp hücre çekirdeğindeki DNA’ya taşımayı planlıyorlar. Böylece yaşlanmayı önleyebileceğimizi düşünüyorlar.”
“Bu konuda kendilerine bol şans diliyorum; ama başaracaklarını sanmıyorum. 4 milyar yıllık evrim sürecinde mitokondriler solunum genleri hariç bütün genlerini ya kaybetti ya da hücrelerimizin çekirdek zarına taşıdı. Ancak solunum genlerini ısrarla içinde barındırdı.”
“Demek ki bunun bir sebebi var. Bence mitokondri DNA’sını çekirdeğe alırsak ölürüz. Mitokondriler çocuklarımızda düzgün çalışmaz. Solunum çok kritik ve hassas bir biyolojik süreç. Mitokondri DNA’sı solunumun düzgün gerçekleşmesi için mutasyondan korunmak ve bunun için de mitokondride kalmak zorunda.”
İlgili yazı: Hırsız Charon Plüton Atmosferini Çalıyor
Aşkın insanın çıkmazı
Bilim insanları da gelecekbilimciler de yaşlanmayı önlemek için hücrelerde biriken genetik hataları onarmamız gerektiğini söylüyorlar. Ancak, gelecekbilimciler bunu mitokondri DNA’sını elimine ederek yapmak istiyor. Biyologlara göre bu işe yaramaz; ama elimizde başka bir gençlik iksiri de yok.
Öyleyse 122 yıl sınırını önümüzdeki 30 yılda aşamayacağımızı söyleyebiliriz. Yine de bu Türkiye’de ortalama insan ömrünün 100 yıla çıkmasına engel değil. Daha net söyleyelim: 1970’ten sonra doğan insanlar yaşlanarak ölmemek anlamında ölümsüzlüğü yakalayabilirler.
Google’a göre insanlar 500 yıl yaşayabilir yazısında anlattığım gibi, 90 yaşınızı görürseniz ömrünüzü 25 yıl uzatmak mümkün olacak. 115 yaşında ise (2080’ler) yaşlanmayı önleyerek sizi 30 yıl gençleştirmek mümkün olacak. Böylece 21. yüzyıl sonunda 120 yaşındaki bir insanın kendini hep (!) 40 yaşında hissetmesini sağlayabileceğiz.
İlgili yazı: Evrenin En Soğuk Yıldızı Kahverengi Cüce
Şeytanın avukatı
Şimdi şeytanın avukatlığını yapalım ve diyelim ki Olshansky ve Nick Lane tümüyle haklı. Varsayalım ki ortalama insan ömrünü asla 100 yılın üstüne çıkaramayacağız. O zaman ne olacak? Ölümsüz olamayacak mıyız?
Bu biraz da ölümsüzlükten ne anladığınıza bağlı: İnsan ömrünü uzatmayı başaramasak bile önümüzdeki 30 yılda kişinin kendi vücudunu ve organlarını klonlamayı öğreneceğiz. Böylece tarihte ilk kez başka bir kişiden organ nakli yapmaya gerek kalmadan vücudun yedek parçalarını üreteceğiz.
İlgili yazı: Evren’de Gezilecek En Garip 5 Yer
Vücut klonlama
O zaman tek yapacağımız şey yaşlılıktan bozulan organların kök hücre tedavisiyle kendini yenilemesini sağlamak. Dikkat ederseniz burada vücudu gençleştirecek sihirli bir gençlik iksiri icat etmek söz etmiyoruz. Burada vücudun tıpkı 18 yaşındaki bir insan gibi kendini yenilemesini sağlamaktan söz ediyoruz.
Normalde yaşlılarda biriken genetik hatalar bunu engelliyor. Ancak yaşlıların kök hücrelerini kullanarak vücudun kendini yenilemesini sağlayabiliriz. Belki de en iyi çözüm insanlar gençken alınan kök hücrelerini gen bankasında saklamaktır. Daha sonra bunları buzdolabından çıkararak vücuda enjekte edebiliriz (tabii hücrelerin kontrolsüz çoğalmasına bağlı kanser riskini önleyerek).
Büyük olasılıkla önce kişilerden alınan kök hücreleri kullanarak biyoprinterda sağlıklı dokular ve organlar basacağız. Sonra da bunları yaşlı insanlara naklederek içten içe gençleşmelerini sağlayacağız. Kendi dokuları olduğu için organları reddetmeyecekler. Ancak 40-50 yıl sonra yaşlı bir karaciğerin bizzat vücutta kendisini yenilemesini sağlayacağız.
Belki de hem vücudun kendini yenilemesini sağlayacağız hem de organik mikroskobik robotlarla (enzim boyundaki nanitler) vücudun genetik hatalarını onarmasını sağlayacağız. Böylece hem kök hücre tedavisiyle hem de genetik kod onarım sistemiyle yaşlanmayı önleyerek gençleşmeyi başlatacağız.
İlgili yazı: NASA Burçlar kuşağını Güncelledi mi?
Kestirme yoldan ölümsüzlük
Ancak en büyük sürprizi sona sakladık: Diyelim ki 100 yıl yaşadınız ve vücudunuzu onarmak çok pahalıya geliyor. Öyleyse kök hücrelerinizi kullanarak kendinize 18 yaşında yeni bir beden klonlayabilir ve zihninizi o bedendeki genç beyine aktarabilirsiniz.
Bu noktada ne yapıyoruz? Vücudun yaşlanmasını önlemek yerine tüp bebek teknolojisi ile biyoprinterları birleştirerek yeni bir beden basıyoruz. Eskiyen bedeni geri dönüşüme sokuyor ve zihninizi yeni bedene yüklüyoruz.
Ancak ne yaparsak yapalım yaşlanmayı önlemek ve gençleşmek 40-50 yıldan önce mümkün olmayacak. Belki de insan zihnini bilgisayara yüklemek genç bir beyine yüklemekten daha zor olacak. Yine de bir insan ömrü içerisinde ölümsüzlüğün mümkün olduğunu biyologlar da kabul ediyor.
Peki 300 yıl yaşayan bir insan kaç konuda uzman olur sizce? 50 yıl dünyanın en iyi uçak pilotu olur, sonra 40 yıl Nobel ödüllü matematikçi ve 30 yıl seksi sinema oyuncusu? Acaba 300 yıl yaşamak içimizdeki en kötü, bencil ve aptal insanların bile Buda gibi bilge olmasını sağlar mı? Onu da aşkın insan yazısında anlattım. Hemen okuyabilirsiniz.
Tarihte kayıtlı yaşı 150-200 civarı olan insanlar bildiğim kadarıyla var. Hati Türkiyede ki 160 küsür yıl yaşadı denen şahsı geçelim ülkemizde kayıt tutma olayı yoktu ve bu bilgi güvenilmez ama 200 yıl kadar yaşadığı idda edilen cinlinin okadar sene yaşamış olması mümkün değil mi sizce?
David Rockefeller i takip etmek lazım o 122 yi geçemezse bizim şansımız sıfır 🙂
Ölümsüzlük bulunsa bile kapitalizmin iyilik meleği gibi bunu bedava dağıtacağını mı zannediyorsunuz? In Time filmi güzel bir örnek paran varsa yaşarsın yoksa ölürsün. Ayrıca ömür uzayıp nüfus patlaması olunca birbirimizi yer sonra nükleer savaş çıkarır yine bir şekilde ölmeyi başarırız :))
Bence çok uzun ömürden ziyade kaliteli bir ömrü tartışmalıyız. Bir insan çok uzun yaşayabilir ama o ömründe dişe dokunur bir şey yapmamışsa o boşa yaşamış demektir. Aksine kısa hayatlarına nice başarı sığdıran insanları da hatırlamalıyız.
Hem, sevdiğimiz ve saydığımız birçok insanın olduğu öbür dünyaya gitmemek için niye ayak sürüyoruz ki. Sizin sevdiğiniz insanların birçoğu İstanbul’da olsalar oraya gitmek istemez misiniz?
Ömür buğday hasadına benzer orakla biçilir yok olur gider.
Dünyanın en uzun yaşamış efsanevi insanı Metuşelah değildir çünkü sadece 969 yıl yaşayabilmiş. (Açıklayacağım)
Buradaki somut bilgi dahilindeki hesaplamama göre eski efsaneleşmiş tarihin en uzun yaşayan kişisi 1464 hadi biraz daha yaşasın 1470 olsun,bu çok düz rakam, 1469 yaşında olmalıdır. Evet dünyanın enuzun yaşamış insanı 969 değil 1469 yaşındadır. Neye göre, kim nasıl tutuyormuş tarihi? Madde madde gidelim.
Tarihsel hipotez: (test edilip araştırılmalı ben doğruluğundan emin olsam da):
1.Antik göçebelerin kurumsal bir devleti,yazın hayatı, kaydı kuydu yoktur.
2.Metuşelah, Adem,Nuh adındaki liderler veya peygamberlerin bazısı “biraz” uzun yaşadı. (30-35 veya 60 yılda ölmediler)
3. Tarım toplumları ve kent devletlerinden yazı ve tarih doğdu.
4. Erken göçebelerin kullanmış oldukları ay takvimi ilk takvimdi, gözle görülür sabit bir periyodu olduğundanherkes tarafından kolayca tutulabiliyordu çünkü.
5. Ay takviminde başlangıçta yıl hesabı yoktu,çünkü tarım yoktu ya da yaygın değildi. Dolayısıyla tarım uygulsaması herkes için hayati olmadığından (veya herkes rahip yada devletin bilim kişisi olmadığından) mevsimlerin ve ekinoks’un (tarım için zaruridir, ay takvimi ile tarım yapılamaz) özel bir değeri yoktu.
6. Nüfus arttı,kalabalıklar koordine oldu,kent devletleri,devletler ve imparatorluklar egemenlik alanlarını genişletirlerken, toplumu oluşturan bireyler için bazı şeyler kurumsal olarak kayıt altına alınmaya başladı. Buna kimin, yani çalışan birinin hangi referans zamanda doğduğu ve şimdi kaç yaşında olduğu da dahil.
7. Zamanla mezopotamya erken uygarlıklarındaki kalabalık nüfusların hepsi güneş takvimine geçmeseler bile (şu an bile Hicri takvim kullananlar dahil, resmi konular adına iki takvim kullanmak durumundalar) yıl hesabını kullanmaya başladılar. Nitekim tarım ve tarımsal gıda tedariki ticaretle her yere yayıldı, göçerler kalmadı veya çok az kaldı. Dolayısıyla devlet memuru olmayan sıradan veya halen göçebe mezopotamyalılar da çinlilerin hayvan takvimine benzer bir “yıllık takvim” geliştirdiler. Organize tarımdan önce böyle bir zaruri ihtiyaç bulunmuyor. Organize tarım varsa da vergi memurları dışında herkesin bilmesi yine de gerekli değil. (hala hicri takvim kullanabilirler misal ancak ürünün hasat zamanını “düzeltilmiş bir ay takvimi ile” yani güneş takvimi ile ekinokslara GÖRE belirlemek zorundasınız. (kimin kimin çevresinde döndüğünü bilmeye gerek yok)
8. Orjinal anlatıdaki Metuşelah 969 ay periyodu görmüştü yani kabaca 81 yaşındaydı. (80,75 yani 80 yıl 9 ay falan) Eğer 122 yıl yaşamış biri anlatılabilseydi artı aylarla beraber “1469 yaşında öldü” denilebilirdi.
9. Sözlü aktarılmış çok eski anlatılarda söz konusu uzun yaşamış kişinin yaşı güneşe göre hesaplanmamıştır, bunun tarihsel mantığı sıfır. (kim kime aktarmış, nasıl, bilim insanı mıymış bunlar da biliyor kaç yılını) Zaten Güneşmerkezli görüş daha yoktu başlarda. Ayrıca gelişmiş tarım uygulamaları yokken,yazı ve kültür okuma yazma yayılmamışken, yıllık takvim tutmamıştı mezopotamyalı göçebeler. Eski çağlarda sadece aylar sayılırdı yıl diye birşey de yoktu.
10. Ancak çevirmenler bu 900 lü rakamı görünce hiç sorgulamadılar ve mucizevi sebeplerle “o kadar yıl” yaşadığını, mucize diyerek anlatmaya devam ettiler. Oysa orjinal anlatımda mucize yoktu, öyle anlaşılması çeviri ve yorum hatasından kaynaklanmıştı.
Bu arada vücut klonuna nakletme benim de bilimkurgu fikrimdi. 🙂