Depremleri Öngörmek Mümkün mü? Hayvanlar Depremi Hisseder mi?

Merhaba bilim hayranları! Depremleri öngörebilir miyiz? Peki hayvanlar depremi önceden hisseder mi? Buna bakarak halkı depremden birkaç gün veya birkaç saat önce uyararak can kaybını önleyebilir miyiz? Peki deprem ışıkları nedir? Önceki videoda güneş fırtınaları, Ay’ın gelgitleri ve Dünya’nın kendi çevresinde dönme hızı depreme yol açar mı diye sormuştuk. Bu yazıda depremleri kısa vadede tahmin etmek mümkün mü diye soruyoruz.

Depremleri önceden bilmek

Depremler sandığınızdan daha sık görülür. Büyük depremler bile! Her ne kadar büyük depremlerin sayısı küçük sarsıntılara göre daha az olsa da… Çünkü büyük depremler ancak yerleşim yerlerini vurduğu zaman dikkat çeker. Öte yandan 6 büyüklüğünde depremler Dünyamızda hemen her gün oluyor. Ayrıca ünlü sismolog Nicholas Ambraseys’in (1929 – 2012) dediği gibi “Deprem değil, bina öldürür.”

Yine de depremler en ölümcül doğal afetlerdir. 1998 – 2017 yıllarında resmi rakamlara göre yaklaşık 750 bin insanın ölümüne yol açtılar. Peki sismologlar insanları depreme karşı uyarmak için ne yapıyorlar? Öncelikle depremleri sadece birkaç saat veya birkaç gün önceden tahmin etmek binaların yıkılmasını önlemez ama insanları bölgeden boşaltmayı sağlar.

İlgili yazı: Alüminyum Piller İle Telefonu 70 Kat Hızlı Şarj Edin

depremleri-öngörmek-mümkün-mü-hayvanlar-depremi-hisseder-mi

 

Depremleri gösteren P ve S dalgaları

Deprem olacağını kesin gösteren tek bir öncül var o da P dalgalarıdır. Bunlar asıl yer sarsıntısından birkaç saniye ile birkaç dakika önce gelir. Zaten P İngilizce birincil gösterge ve basınç kelimelerinin baş harfidir.

Bunlar yerkabuğunun uzunlamasına deforme olmasıdır. P dalgaları sismik dalgaların yol açtığı yer kaymasına paralel olarak yol alır. P dalgalarını görmek kolaydır ve genellikle büyük hasara yol açmazlar. Bunları insanları uyarmakta kullanabiliriz. Asıl hasara S dalgaları yol açar. Bunlar biraz daha geç gelir; çünkü daha yavaştır.

S İngilizce ikincil ve yarılma kelimelerinin baş harfidir. Bunlar enine dalgalardır ve yer katmanlarının şiddetle dalgalanmasına yol açar. Deprem olurken binaların fırtınalı denizdeki gibi sallanması ve yolların dalgalanmasının sebebi budur. Binaları asıl S dalgaları yıkar. Hem P hem de S dalgaları (artçı dalgalar) dipten gelen elastik derinlik dalgalarıdır. Yüzey dalgası değildir.

Aslında P dalgalarıyla depremi öngöremezsiniz. Sonuçta bunlar depremin başladığını gösterir. Genellikle evden çıkmak için birkaç saniyeniz vardır. Bu da ancak depremi hissettiğiniz veya deprem oluyor uyarısı yapıldığı zaman işe yarar. Sismologlar depremi kısa vadede öngörmek derken birkaç gün veya birkaç saat önceden haber vermeyi anlar. Peki bu mümkün mü?

İlgili yazı: HAARP Silah Değil ve Depreme Yol Açmaz

P Wave

 

Depremleri tahmin etmenin yolları var mı?

Var ve hepsini sayacağım ama bunların ne kadar güvenilir olduğu tartışmalıdır. En iyisi deprem belirtilerini tarihi kayıtlarla birlikte kullanmaktır; yani bir yerde daha önce deprem olduysa bu belirtilerin yine deprem olacağını gösterme olasılığı artar. Oysa bu zor iştir. Örneğin 1975 yılında Kuzeydoğu Çin’de Haicheng depremi oldu.

7.3 büyüklüğündeki bir depremdi. Kahramanmaraş ve Hatay depremlerinden çok daha zayıftı ama şiddetli bir depremdi ki Çin çok kalabalıktır. Bu depremin büyük can kaybına yol açması beklenirdi. Yine de öncül sarsıntılar, yeraltı suyu seviyesindeki değişiklikler ve hayvanların garip davranışları sismologları uyardı. Böylece deprem gününde ama önceden halkı uyardılar. Sadece 1000 kişi hayatını kaybetti.

Bu kadar büyük bir şehir için can kaybı çok azdı. Oysa bir yıl sonra, 1976’da Haicheng’in sadece 200 km güneybatısında 7.7 büyüklüğünde bir deprem oldu. Bu da neredeyse Kahramanmaraş depremi kadar güçlüydü (7.8) ama hiçbir öncül belirti görülmedi. Halkı uyaran olmadı. Tangshan şehri neredeyse haritadan silindi ve resmi rakamlara göre 250 bin insan hayatını kaybetti. Gayri resmi rakamlar bunun üç katıydı!

İlgili yazı: Dünya’nın çekirdeği dönmeyi durdurdu mu?

dep1

 

Doğa bize depremleri öngörmek zordur dedi

Yine de depremi öngörmekte yol aldık. En barizi öncül yer sarsıntılarıdır. Bunlar küçük depremler, yerde açılan çukurlar ve toprak kayması gibi deformasyonlardır. Ayrıca kayaların az çarpılması gaz çıkarabilir. Örneğin yeraltından radon gazı çıkabilir ki radyoaktif olduğu için bunu tespit etmek kolaydır.

Gerçi termik santrallerde, yani kömür santrallerinin yakınında zordur; çünkü kömür de radon gazı çıkarır ki uzun vadede kanser riskini artırmakta nükleer santrallerden daha tehlikelidir. Asıl deprem yaklaşırken kayalar çatlayabilir ve bu yeraltı sularının alçalması, yer değiştirmesi veya yükselmesine neden olabilir. Dahası jeotermal sular varsa değişiklikler yer sıcaklığını artırabilir veya azaltabilir.

Bazı durumlarda su ve gaz püskürmeleri (gayzerler) olabilir. Özellikle yanardağ püskürmesine bağlı yüzey depremlerinde bu belirti çok işe yarar. Gerçekten de volkanik sarsıntıları öngörmekte daha başarılıyız. Bu saydıklarımız bariz deprem belirtileridir ama beklenmedik deprem belirtileri de var.

İlgili yazı: Deprem lojistik destek gemilerimiz

e91 1

 

Mesela Dünya’nın manyetik alanı

Depremlerle dünyanın manyetik alanı arasındaki ilişkiye Dünya’nın Çekirdeği Dönmeyi Durdurdu mu videosunda değinmiştim. Özetle deprem olmadan önce manyetik alanda dalgalanmalar meydana geliyor. Örneğin 1989 ekim ayında Kuzey Kaliforniya’daki Santa Cruz dağlarında yer alan Loma Prieta’da 7.1 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi.

Stanford Üniversitesi araştırmacıları bundan birkaç hafta önce Dünya’nın manyetik alanında dalgalanmalar olduğunu gördüler. Bunlar depremden birkaç saat önce tekrarlandı ama sismologlar, deprem olduktan sonra manyetik alan kayıtlarını inceledikleri zaman bu ilişkiyi fark ettiler. Dolayısıyla deprem uyarısı yapamadılar.

Yine de depremlerle manyetik alan dalgalanmaları arasındaki bağıntıyı başka sarsıntılarda görmüşlerdi. Dolayısıyla iz üstündeydiler.

İlgili yazı: Kahramanmaraş depremi neden oldu?

dep4

 

Peki neden öyle?

Manyetik alandaki dalgalanmaların tam sebebini bilmiyoruz. Dünya’nın manyetik alanını gezegenin çekirdeği üretiyor ama çekirdek kıtaların kaymasından yanardağ püskürmelerine kadar her şeyden sorumlu. Tıpkı büyük patlamanın evreni oluşturmuş olması gibi ama büyük patlama hangi depremin ne zaman olacağını söylemez.

Yıkıcı depremlerin 4000 km derindeki çekirdek yerine 8-10 km derinde gerçekleştiğine bakarsak manyetik alan değişiklikleri de yüzeysel olabilir; yani yüzeydeki ferromanyetik kayalarla vb. ilişkili olabilir. Sonuçta yerkabuğunda mıknatıslı metaller var. Deprem öncesi sıkışmalarda deforme olan bu kayalar manyetik alanı etkileyebilir.

Mıknatıslı metallerin eriyince veya ısınınca manyetizmayı kaybettiğini de biliyoruz. Kısacası manyetik alan değişiklikleri yeraltındaki magma akışına (ergimiş kayalar) ve olası depremlere işaret edebilir. HAARP silah değil ve deprem yazmaz diye bir yazı yayınlamıştım. Videosunu da çekmiştim ama depremle ilgili bu komplo teorisinin kökenini açıklamanın zamanı geldi:

İlgili yazı: Amerikalılar neden UFO vuruyor?

Animation showing

 

İyonosfer ve deprem ilişkisi

Yerden 50 km yüksekte iyonosfer tabakası var ve radyo sinyallerin gökten sekip yere inmesini sağlıyor. Böylece aynadan ışık yansıtır gibi karasal yayın antenleriyle ufuk ötesine TV, radyo ve telsiz sinyalleri gönderebiliyoruz. İyonosfer adı üstünde iyonize gazlardan oluşuyor; yani Dünya’nın manyetik alanından etkileniyor. Dolayısıyla depremlerin manyetik alanda yaptığı değişiklikleri gösteriyor! Nitekim 1964 yılında Alaska’da 9.2 büyüklüğünde deprem oldu.

Hani HAARP tesisi de Alaska’da ya; komplo teorisinin bağını kurun artık… Deprem sırasında Colorado, Boulder’da bulunan araştırmacılar, Alaska üstündeki iyonosfer bölgesinde garip değişiklikler olduğunu bildirdiler. Bu önemliydi; çünkü Alaska depremi bilinen en büyük ikinci depremdir. Diğeri de Şili’de 1960’ta gerçekleşen 9.4 büyüklüğündeki Valdivia depremidir.

Oysa manyetik alanla depremler arasındaki tek ilişki bu değil. Bir de Van Allen kuşakları var (Amerikan rock grubu Van Hallen ile karıştırmayın 😉):

İlgili yazı: Tahta pillerle tek şarjla 2000 km?

van Allen radiation belts satellites min

 

Van Allen kuşakları

Bunlar Dünya’nın en radyoaktif yeridir. Neyse ki uzaydadır. Güneş rüzgarıyla gelen ve Dünya’nın manyetik alanına kapılan yüklü parçacıklar Van Allen kuşaklarında vızır vızır döner. Hatta kuşakların kutuplara değdiği yerde ve özellikle güneş fırtınalarında kuzey ışıklarını (auroralar) oluşturur.

Bilim insanları 1980’lerden beri deprem bölgesinin üstüne denk gelen kısımlarda Van Allen kuşaklarının değiştiğini biliyordu. Bu değişiklikler deprem gerçekleşmeden birkaç gün ila birkaç saat önce oluyordu. 2003-2005 yıllarında Rus ve İtalyan araştırmacılar uydu verilerinin istatistiksel analizini yaptılar. Depremden 4-5 saat önce Van Allen kuşağında parçacık püskürmeleri olduğunu buldular.

Üstelik aradaki bağıntı bilimsel keşif sayılacak kadar yüksekti, yani 5 sigma. 2013’te başka bir İtalyan grubu depremlerle Van Allen kuşağı değişiklikleri arasında 5,7 sigmalık bağıntı buldu! Oysa bu bağıntı 5’ten daha büyük çok az sayıda deprem arasında vardı. Bütün depremleri ve bütün büyük depremleri göstermiyordu. Tabii bunun sebebi henüz yeterince veri toplamamış olmamız olabilir. Çinli ve İtalyanların CSES uydusu bu bilmeceyi çözmek için veri topluyor.

İlgili yazı: Antibiyotik Direncini Kırmanın 6 Yolu

depremleri-öngörmek-mümkün-mü-hayvanlar-depremi-hisseder-mi

 

Hayvanlar depremi hisseder mi?

Deprem olacağını gösteren birçok belirti biliyoruz ama mekanizmasını henüz çözemedik. Peki hayvanlar depremi hisseder mi? Hayvanların depremden gönce garip davrandığına dair raporlar yazılı tarih kadar eskidir. Mesela bizim Evliya Çelebi’nin kafasından olan Romalı yazar Claudius Aelianus var.  2400 yıl önce Eski Yunan şehri Helike’nin depremde nasıl yok olduğunu yazmıştır.

“Helike yok olmadan önce tüm fareler, sansarlar, yılanlar, kırkayaklar, böcekler ve diğer tüm hayvanlar kenti terk etti. Bunu gören Helike halkı çok şaşırdı ama nedenini tahmin edemediler. Oysa sözü edilen hayvanlar gittikten sonraki gece deprem oldu. Kent çöktü. Dev bir dalga üstünü kapladı ve Helike yok oldu.”

Tabii insan merak ediyor: Aelianus, o doğmadan 500 yıl önce yaşanmış bir depremde farelerin ne yaptığını nasıl biliyor? Ayrıca kayıtlara bakınca Helike’nin güya yok olduktan 50 yıl sonra da sikke bastığını görüyoruz. Zaten Eski Yunan metinlerinde Helike’nin yok olduğuna veya tsunami vurduğuna dair hiçbir kayıt yok. Depremden korunmak ciddi iştir. Dedikodulara inanmayın. Bunlar Latince yazılmış olsa bile!

Yine de hayvanların depremleri hissettiği haberleri sık yayılır. Mesela 22 Eylül 2021’de, Avustralya, Victoria’da 5.9 büyüklüğünde bir deprem oldu. Bölgedeki hayvanat bahçesinin görevlileri o gün kanguru ve kuşların garip davrandığını söylediler. Bu söylentiler akla yatkın; çünkü hayvanlar sözünü ettiğimiz belirtileri hissediyor olabilir. En azından gaz kaçışı ve manyetik alan değişiklikleri gibi belirtileri.

İlgili yazı: Dalga Fonksiyonu Nasıl Çöker ve Nesnel Gerçekliği Oluşturur?

depremleri-öngörmek-mümkün-mü-hayvanlar-depremi-hisseder-mi
Depremden insanımızı göçük altında kurtarmaya çalışırken hayatını kaybeden Meksika kurtarma köpeği kahraman Proteo.

 

Depremleri yanlış belleten seçici hafıza

Oysa insanların seçici hafızası var: Hayvanların garip davranışlarını daha çok deprem olduğu zaman hatırlıyoruz. Sonra da deprem olurken hayvanlar garip davranır diye yargılarda bulunuyoruz. Elimizde veri olmadan! Bu yüzden kontrol gruplarıyla test edilmemiş kulaktan dolma söylentilere itibar etmeyin. Ne de olsa koyunlar deprem olmasa da garip davrandığında pek haberi yapılmıyor.

Yine de bilim insanları konuyu araştırdılar. Örneğin California Üniversitesi, Davis’ten Rand Schaal 1988 yılında istatistiksel analiz yaptı. Kayıp evcil hayvan gazete ilanlarıyla depremler arasında ilişki olup olmadığını inceledi. San Francisco körfez bölgesinde 2.5 daha büyük 200 deprem ile 42 bin kayıp hayvan ilanına göz attı. Depremlerle hayvanlar arasında ilişki bulamadı.

2018 yılında Almanya Yerbilimleri Araştırma Merkezinden bir grup araştırmacı depremlerle garip hayvan davranışları arasındaki ilişkiye dair 700 raporu incelediler. Aslında balıklar, fareler, filler, inekler, yılanlar ve türlü evcil hayvan dahil 150’den fazla canlı türüne baktılar. Hayvanlar garip davranıyor bildirimlerinin deprem bölgelerine yaklaştıkça arttığını gördüler.

Raporların yüzde 60’ı hayvanların depremi S dalgaları varmadan 5 dakika öncesine kadar hissedebildiğini gösteriyordu. Kısacası hayvanlar P dalgası sarsıntılarını hissedebiliyor olabilirdi. Oysa bildirimlerin yüzde 50’si sadece 3 büyük depremle ilgiliydi. Ayrıca ortada somut veriler yerine “abi komşu dedi ki…” türünden söylentiler vardı; yani veri çöptü! Bu yüzden Almanlar hayvanların depremi hissettiğine dair kanıt yok demek zorunda kaldılar.

İlgili yazı: Venüs Hakkında Yanıtı En Çok Merak Edilen 10 Soru

download

 

Gelelim deprem ışıklarına

Bu da korku filmlerini andırıyor ama evet, bazı depremler ışık saçabilir (peki yıldırım topu var mı hocam derseniz sizi şuraya alalım 😊). İnsanlar depremden önce, sonra veya deprem sırasında garip ışıklar gördüğünü söylüyor. Özellikle de geceleri. Sonuçta hava karardıktan sonra bunları görmek kolay. Peki ne iş?

Bu ışıklar deprem merkezinden birkaç km öteye dek görülebiliyor ve saniyenin bir kesriyle birkaç saniye sürüyor. Bununla ilgili söylentileri Eski Mısır, Çin ve Japon kayıtlarında bulabilirsiniz. Dolayısıyla deprem ışıkları gerçek. Her deprem değil ama nadiren… Öyle ki videosu var. Bu güvenlik kamerası kaydı Peru, San Miguel’de 2007’de yaşanan 8 büyüklüğündeki 2007 depreminde çekilmiştir.

Bilim insanları bu kaydı yer sarsıntılarıyla karşılaştırdılar ve 2011’de yayınlanan bir makalede deprem ışıklarının sarsıntının doruk noktasında görüldüğünü ortaya koydular. Deprem ışıkları yüzeye yakın olan büyük depremlerde görülüyordu. Bu raporların bir kısmı kopan elektrik hatlarının saçtığı kıvılcımlar ve diğer aldatıcı belirtilerdir ama içinde deprem ışıkları olan da var. Neden öyle derseniz, bilmiyoruz:

 

Piyezoelektrik etki

Bazı materyaller mekanik basınç altında elektrik üretir. Casio dijital saatlerin kuvars kristalleri ve yolda yürürken ayaklarınızın basıncıyla elektrik üreten akıllı kaldırımlar buna örnektir. Belki de kayalardaki piyezoelektrik mineraller depremde sarsılınca elektrik üretip ışık saçıyor. Oysa bazı deprem ışıkları bununla açıklanamayacak kadar uzun sürüyor. Deprem ışıkları gizemini koruyor.

Gördüğünüz gibi sismologlar depremleri öngörmemizi sağlayan birçok deprem belirtisi biliyor. Buna karşın bu belirtilerin nasıl işlediğini çözemedik. Bu yüzden de depremleri önceden tahmin edemiyoruz. Japonlara göre bunun nedeni deprem belirtilerinin depremle doğrudan ilgisi olmayan ikincil belirtiler olması. Kısacası bu belirtileri öğrenip depremleri tahmin etmek için iyonosfer araştırmacıları gibi farklı grupları işin içine katmak lazım.

Bu iş sadece deprem bilimcilerle olmaz. Multidisipliner bir yaklaşım gerekiyor. Aynı zamanda hayvanlar depremi hisseder söylemi gibi dedikodulardan arınmış sağlam veriler gerek. Şehirde depremden kaçarken sismologlar bunu yapamaz. Şehre güvenli uzaklıkta ve tam deprem sırasında türlü analiz yapmak da şansa bağlı ve hiç pratik değil; yani sismograflar dışında “depremleri tahmin etmeye yönelik” veri toplamak zor.

Deprem bölgesine yardım eden gemilerimiz

 

Yapay zeka olur mu?

Yapay zeka algoritmaları çok büyük veriyi analiz ederek gözümüzden kaçanları görür. Büyük resmi gösterebilir. Oysa bunun için yapay zekayı milyonlarca depremle eğitmek lazım. İyi ki Dünya’da her yıl o kadar deprem olmuyor! Bir de depremi yanlış bilmek kariyer intiharı, hatta hapislik olmak demek. Örneğin 2009’da İtalya, L’Aquila’da olan 6.3’lük depremde 308 kişi yaşamını yitirdi.

2012 yılında mahkeme altı İtalyan sismoloğu ölüme sebebiyet vermekten suçlu buldu. Yüksek mahkeme iki yıl sonra kararı bozdu ama bu halkın sismologların yüzüne İtalya’da adet olduğu üzere “utan utan!” diye bağırmasına engel olmadı. Kısacası depremi bilsen bir türlü, bilmesen bir türlü. Deprem olacak diyorsun, “Şehrin ev yapacağımız yerine neden depremde yıkılır dedin? Rantımızı bozdun” diyenler oluyor. Hem müteahhit hem sismolog olanlar bulunuyor.

Deprem olacak deyip İstanbul’u boşalttıktan sonra deprem olmazsa halkın sismologlara kızması mümkün. Üç günün ardından şehre geri döndükten 5 saat sonra deprem olması da mümkün. Deprem öngörüleri kehanet değildir. Deprem olacağını asla yüzde 100 kesin bilmeyeceğiz. Yerel ve merkezi yönetimler de bir şehri veya koca bir bölgeyi boşaltmanın ekonomik zararlarını ve halkın tepkisini hesap edip susmayı tercih edebilirler.

Dolayısıyla depremleri tahmin ederek şehri boşaltıp can kaybını önleyebilmemiz için deprem biliminin daha çok gelişmesi gerek. Depremde insan hayatını korumanın en iyi yolu depreme dayanıklı binalar inşa etmek ve bunları sağlam zemine kurmaktan geçiyor.  Peki bu yazı depremleri öngörme konusunu daha iyi anlamanıza yardımcı oldu mu? Yorumlarda yazın! Kanalımızdaki yeni deprem videosunu izlemeyi de unutmayın.

Güneş fırtınaları depreme yol açar mı?

1Comment on “Natural magnetic disturbance fields…
2Observation of ionospheric disturbances…
3Correlations between earthquakes and anomalous
4First evidence for correlations between electron
5The 373 B.C. Helike (Gulf of Corinth…
6An evaluatıon of the anımal-behavıor…
7Review: Can Animals Predict…

Yorum ekle

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir