Çeviri Büroları ve Çevirmenin Geleceği >> Yapay zeka video oyunu çevirisi yapar mı?
|Ünlü şairimiz Can Yücel, Hamlet’teki “Olmak ya da olmamak” sözünü “Bir ihtimal daha var ki o da ölmek mi dersin?” diye çevirmişti ve hep “Çeviri yapmayın, Türkçe söyleyin” derdi. Peki Can Yücel gibi çeviri yapan yapay zeka geliştirildi mi? Bu yazıda size çevirmenlik mesleğinin geleceğini anlatıyorum. 22 yıl önce mesleğe çevirmen olarak başladığımdan bu benim için de önemli bir konu. 🙂
1980 yılında çıkan Sinclair ZX Spectrum siyah klavye bilgisayar zamanından beri video oyunları oynuyorum; yani bu iş benim için Commodore 64’ten önce başladı. 1994-2008 arasında Barbar Conan çizgi romanlarını çevirdim ve 1997 yılından beri de İtalyancadan Türkçeye Nathan Never fumetti çeviriyorum.
İlgili yazı: Bilimkurguda en şeytani 20 yapay zeka
Barbar Conan’ın vahşi kılıcı
1999’dan bu yana teknoloji editörü olarak çalışıyor; çeviri yapmasam da blogda, yayın yönetmeni olduğum Eticaretmag.com sitesinde ve Popular Science Türkiye dergisinde yabancı kaynaklardan yararlanarak güncel haberler yazıyorum. 20 yıl önce H.P. Lovecraft, Michael Moorcock ve Scientific American kitaplığının bazı eserlerini Türkçeye kazandırdım.
Evet, biraz özgeçmiş gibi oldu ama varmak istediğim nokta şu: Bir şekilde 22 yıldır hayatımı çeviri yaparak kazanıyorum ve Mehmet Göksu ile Fatih Sarı’dan Teakolik Hamza’ya, Murat Oktay’dan Fatma Nur’a kadar tüm blogger, editör ve yayın yönetmeni dostlarım için çevirinin hayatımızın önemli bir parçası olduğunu söyleyebilirim.
Özellikle Cem Süer, Murat ve benim için video oyunları da hayatımızın önemli bir parçası. 1998 yılında oynadığım Baldur’s Gate video oyununu hâlâ romanlaştırmakta olduğumu ve 10 ciltlik hedefimde 3. cilde geçtiğimi düşünürsek çevirinin incelikleri beni ilgilendiriyor. Bu işten gelecekte para kazanmak isteyen gençleri de ilgilendiriyor. Öyleyse soralım:
Yapay zeka çeviri yapabilir mi?
Google Çeviri ve özellikle de bilgisayar oyunları çevirmek için tasarlanan gelişmiş çeviri yazılımları Can Yücel gibi iyi çeviri yapmaya ne zaman başlayacak? Bu konuda girişi ben yaptım, ama şimdi video oyunu sektörü duayenleriyle devam edebiliriz. Örneğin, Japon rol yapma oyunlarını yerelleştiren XSEED Games editörleri ve çevirmenleri gibi.
Neden XSEED Games derseniz Japoncadan İngilizceye çeviri yapmanın çok zor olduğunu belirtelim. Bunun gerçekte ne kadar zor olduğunu bilmiyordum, ama 2008’de T.C. Başbakanlık ve Tanıtım Ajansı’nın 10 dildeki web sitesini yönetirken Japonca ve Korece bilen proje yönetmeni arkadaşlarımla birlikte çalıştık, bu sırada çeviri teorisiyle ilgili birçok faydalı sohbete daldık. Japonca gerçekten zor.
İlgili yazı: Makinedeki hortlak, yahut robotlar insana aşık olur mu?
Yapay zekayı test etmek için Japonca kullanın
XSEED Games de aynı fikirde ve demir tavında dövülür misali, yazılım kullanarak Japonca oyun çevirebilirsek hemen her şeyi çeviririz diyorlar. Peki buna ne kadar zaman var? Bu süre aynı zamanda çevirmenlik mesleğindeki son geri sayım olduğu için önemli.
Öncelikle video oyunları 1988’de oynadığım Pool of Radiance EGA sürümünden bu yana çok yol kat etti. O zamanlar amatör olarak genellikle şunları çevirirdik: “A battle begins” (Bir savaş başlıyor), “You enter Phlan” (Phlan’a girdiniz) veya “You are killed by a mean looking mercenary” (Pis bakışlı bir paralı asker tarafından öldürüldünüz).
Sonra Baldur’s Gate geldi ve çeviriler şöyle şeylere dönüştü: “I won’t cry for the dead! I won’t! Well, maybe a little… but I will staunch the tears with righteous fury!” (Ölüler için ağlamayacağım! Ağlamayacağım! Şey, belki biraz… ama gözyaşlarını adil öfkeyle bastıracağım!).
İlgili yazı: Ne kadar hızlı düşünüyoruz? Meraklı profesör düşünce hızını ölçtü
Sonra çok oyunculu online oyunlar geldi
Saymama gerek yok sanırım: WoW, SWTOR, Star Trek Online, ESO, Eve Online, Destiny… Böylece envanter çevirileri, silahlar, zırh, ekipman, hasar puanları, can puanları derken hem hikaye hem de oyun mekaniği gittikçe karmaşık bir hal aldı. Tabii çeviriler de. Bu konuda şanslıydım, daha önce D&D kural kitapları çevirilerine yardımcı olduğumdan daha az yoruluyordum.
Öyleyse çeviri mi, meali mi?
Eskiden Japon oyunları ve animeleri için sadece genel anlamı çevir, bu yeter derlerdi. Bunun için tüm animelerin babası olan Robotech’in Amerikan ve Japon sürümlerini karşılaştırabilirsiniz. Şimdilerde ise çevirmenlerden hem çeviri yapılan dilde doğal çeviri yapmaları hem de aslına sadık kalmaları isteniyor. Zor iş.
2005-2006 yıllarında Google için Gmail yardım sayfalarını çevirdim ve inanın bunu yapmak hiç kolay değildi. Örneğin Google’ın kendi terimleri ve jargonu vardı. Öte yandan düzeltmenlerin kaprisini çekiyordum. Bazen “Ne yazık ki de”, bazen de “Maalesef de” diyorlardı. Çekilir şey değildi ve bu sebeple bugünkü kariyerime yöneldim.
Bugün siz de Google veya Android’de Maalesef bu program durdu gibi ifadelerle karşılaşıyorsanız artık kimi eleştireceğinizi biliyorsunuz. Ancak yapay zekanın zorlanacağı nokta da bu aslında. Yazılımlar bu kadar detaylı ve doğal bir çeviri yapabilir mi?
İlgili yazı: Büyük veri falcılığı > Kimin Oscar kazanacağını önceden bilmek mümkün mü?
Dev senaryolar, dev metinler
Bugün bir Skyrim, Elder Scrolls Online, SWTOR oynamak 330 saat sürüyor. Dragon Age: Inquistion’da her taşın altına bakacaksanız minimum 80 saati gözden çıkarmanız gerekiyor. Japonlar Final Fantasy serisinden bildiğiniz gibi öteden beri detaya, senaryoya ve aksiyona önem veriyor.
XSEED Games çeviri maliyetlerini düşürmek ve daha kısa sürede iş vererek daha çok para kazanmak üzere çeviri yazılımları denemeye başlamak istiyor.
Sanat ölüyor mu?
Her ne kadar İstanbul Üniversitesi felsefe bölümü mezunu olsam da burada işin felsefesine pek girmeden sadece şunu söyleyeceğim:
Pop Art akımının ve dijital sanatların öncüsü olan Andy Warhol’u unutun; ünlü Alman filozofu Hegel ta Napolyon döneminde (1808), teknoloji gelişiyor, bir gün makineler gelecek ve bildiğimiz anlamda sanat ölecek demişti.
Aslında insanların bilgeliği arttıkça estetiğin bilimsel sebepleri anlaşılacak ve bu da sanatın gizemini ortadan kaldıracak gibi bir öngörüsü vardı. Rembrandt ve Andy Warhol’u karşılaştırırsak Hegel ne kadar haklı çıkar bilmiyorum, ama çeviri yazılımlarının çeviri sanatında yaratıcılığı öldürme riski olduğunu söyleyebilirim.
En azından şimdilik: En azından insan gibi düşünebilen yapay zeka geliştirilene kadar; ama şimdiden insanların duygularını anlayan, hislerini yüz ifadelerinden ve ses tonundan çıkaran duygusal bilgisayarlar geliştirdik.
İlgili yazı: Gerçek fütürizm > 9 maddede teknolojik tekillik hayatımızı nasıl değiştirecek?
Benim zamanımda Babylon çeviri vardı
O yüzden Can Yücel kadar iyi robot çevirmenler çıkabilir diye düşünüyorum; fakat özünde niceliksel değil de niteliksel olan sanatın daha iyisi yapılabilir mi, sanatçılar birbiriyle tam olarak karılaştırılabilir mi ve nihayet yapay zeka daha iyi bir şair olabilir mi sorularını ayrıca düşünmek gerekiyor.
Gelecekte yazılımlar insanların yerini alabilir, fakat 2035’ten önce bu pek mümkün görünmüyor. Her neyse. XSEED Games’in bu kaygılardan yola çıkarak Chicken Translation alaylarına konu olmayan hormonlu bir çeviri yazılımı kullanmaya başladığını düşünebilirsiniz.
Ancak yanılırsınız. XSEED Games ve diğer firmalar kusursuza yakın çeviriler için şirket içinde özel çevirmenler istihdam ederek mesleki kuluçka merkezleri kuruyorlar. Böylece kendi çevirmenlerini eğiterek yetiştiriyor ve hak ettikleri telifi / maaşı vererek onları elde tutuyorlar; çünkü iyi bir çeviri işi “yerelleştirme” işidir.
Yerelleştirme de sanıldığı gibi sadece İngilizceyi bilmekle olmaz. İngilizceden çevirecekseniz Türkçeyi iyi bilmeniz lazım. Ne kadar iyi bilirseniz o kadar iyi çevirmen olursunuz.
İlgili yazı: Hitachi üretimi artırmak için robot fabrika müdürü işe aldı
Legend of Heroes
Japoncadan İngilizceye çeviride uzmanlaşan XSEED Games piyasadaki en iyi video oyunu çeviri şirketlerinden biri ve İngilizceye kazandırdığı oyunlar arasında Legend of Heroes: Trails serisi, Ys serisi ve Earth Defense Force var.
XSEED Games yerelleştirme uzmanı Tom Lipschultz, yerelleştirme ve yazılım çevirisi arasındaki ilişkiyi anlatarak oyunları Chicken Translation tuzağından nasıl kurtardıklarına dair örnekler veriyor. Aynı zamanda yapay zeka çevirisinin potansiyel artılarıyla eksilerine değiniyor.
Bir oyun nasıl çevrilir?
Öncelikle online oyunlar yeni içerikle sürekli genişliyor. Tek kişilik oyunlarda bile artık çok oyunculu haritalar var ve geliştirme aşaması durana kadar bu oyunları 4 ila 10 içerik paketiyle zenginleştiriliyorlar. Bu nedenle çeviri projeleri hiç bitmiyor ve çekirdek çeviri kadrosunu sürekli dışarıdan beslemek gerekiyor.
Lipschultz’a göre bir çeviri projesinin süresi “Büyük ölçüde orijinal metnin kalitesi ve karmaşıklığına, çevirisi yapılacak metnin uzunluğuna ve özellikle de Japoncadaki bağlamı çıkarımlama kolaylığına bağlı; çünkü Japoncada anlam doğrudan ifade edilmiyor. Bunun yerine bağlamdan mana çıkarılıyor.”
İlgili yazı: Nick Bostrom’a sordum > Terminator gerçek olur mu?
Önce çevrilecek dile bakmak lazım
Bu kısmen Türkçe için de geçerli. Türkçe tam bir isim-fiil dili. İngilizce ise önce fiil, sonra isim dili. Bu nedenle İngilizcede aklınıza gelebilecek hemen her şeyin kelime karşılığı var. Türkçede ise bir kelime cümledeki yerine ve bağlama göre 10 ayrı anlamda kullanılabiliyor (eşanlamlı kelimeler vb.).
Bazıları İngilizcenin kelime zenginliğine bakarak Türkçenin kısır bir dil olduğunu düşünüyor ama bir çevirmen olarak söylüyorum; Türkçe anlamdan mana çıkarma açısından, algoritmalı düşünme açısından İngilizce kadar zengin bir dil. Her şeyi formel mantık olarak görmeyin.
İlgili yazı: Bill Gates yapay zekadan neden korkuyor?
Japonca ne kadar zor?
Size basit bir örnek vereceğim. Japonca bilen tur rehberleri yurt dışında ayda 4000 dolar ve üstü kazanıyor. Emeğe değer verilmeyen Türkiye’de bile kazançları yüksek.
O yüzden yabancı dil öğrenmek istiyorsanız İngilizcenin yanına İspanyolca, Almanca, İtalyanca, Fransızca dillerinden birini koyun ve 3. dil olarak da Japonca, Çince, Koreceden birini seçin. Üstüne bir de teknik çeviri uzmanlığı atın. Sonra paraya para demeyeceksiniz. 🙂
İnanmadınız mı?
Bakın Lipschultz ne diyor: “Japonca metinlerde her 100 bin karakteri çevirmemiz ve düzenlememiz en az bir ay sürüyor [Editör! Duy sesimizi!]. Ancak bu her zaman mümkün olmuyor, çünkü işimizi Japon geliştirme ekibiyle koordine etmemiz gerekiyor. Anlamadığımız yerleri onlara soruyoruz. Tabii her zaman ulaşamadığımız için mecburiyetten işi hızlandırıyoruz.” [Türkçesi: Bazı yerleri kısmen sallıyoruz.]
Ancak bu Lipschultz’un ekibinin çevirinin büyük kısmını salladığı anlamına gelmiyor. Tersine, piyasadaki marka değerini korumak için çeviriye gereken maksimum özeni gösteriyor ve süreye sıkıştıklarında ek çevirmen getirterek işi zamanında bitirmeye çalışıyorlar; fakat çeviri bürolarının bildiği gibi bunun da kendine göre zorlukları var.
İlgili yazı: Turing testi ve özgür irade
Çeviri bürosunda nasıl çeviri yapılır?
“İşleri hızlandırdığımız zaman yeni çevirmen ve editörleri projeye dahil etmeye başlıyoruz. Bu nedenle ek kadro sayısını olabildiğince az tutmak önemli. İdeali bir çevirmen ve bir editördür. Sonuçta her çevirmenle editörün kendi tarzı var ve farklı çeviri sitillerini bir arada uyumlu kullanmak zor oluyor. Ekibe olabildiğince az kişi eklemek işimizi kolaylaştırıyor.”
“İşi farklı ekiplere dağıtmamız gerektiğinde genellikle en kolay yolu seçiyoruz. Örneğin bir oyunda senaryo ve kullanıcı arayüzü çevirisi gibi farklı bölümler var. Edebiyat ağırlıklı bir çevirmene ana hikaye diyalogunu verebiliyoruz. Diğeri ise ana göreve bağlı NPC diyaloglarını veya yan görevleri çevirebilir.”
“Bir diğeri de sistem metinlerini çevirebilir (menüler, ekipman tanımları vb.). Böylece çevirmenler arası stil farkları son kullanıcı tarafından pek fark edilmez ve editörün de işini kolaylaştırarak metni baştan sona tutarlı bir hale getiririz.”
İlgili yazı: İnsanlar bilgisayarlara aşık olabilir mi?
Kutsal terminoloji kitabı
XSEED Games aynı serinin oyunları ve aynı janrdaki oyunlar için ortak terimlerin yer aldığı bir dağarcık saklıyor. Editörler, çevirmenlerin terimlerini daha önce kullanılan terimlerle karşılaştırarak kontrol ediyor.
“Oyunun bir bölümünün çevirisi tamamlandıktan sonra, eldeki metin vuruş ve gramer hataları olmaması için ve oyunun anlatım dilinin korunması amacıyla editöre veriliyor. Ardından metni Japonya’daki geliştiricilere gönderiyoruz. Onlar da oyuna ekliyorlar.”
“Kendi tarafımızda programcımız olmadığı için Japonya’daki geliştiriciler bize güncellenmiş ROM’ları gönderiyorlar. Bu sayede oyunu düzenli olarak test edip gözden geçirebiliyoruz; yani bize yardımcı oldukları zaman.”
Oyun atmosferini korumak
XSEED Games’in yerelleştirme hizmetinin en azından bir şeyi bugünkü çeviri programlarına yaptırması imkansız. O da nüansı yakalamak, yani oyunun kendine özgü duygusal atmosferini korumak. Bu da Enterkon’un sertifikalı çevirmenleri gibi birebir çeviri yapmakla Can Yücel gibi Türkçe söylemek arasındaki fark aslında.
Çevirmenler özellikle hukuk metinlerinde birebir çeviriye odaklanırken oyun ve kitap çevirmenleri edebiyata odaklanıyor. Lipschultz’a göre bunu başarmanın farklı yolları var, çünkü her oyunun havası farklı. Bilimkurgu oyunu, aksiyon oyunu, rol yapma oyunu, aksiyon fantezi oyunu hep farklı.
“Kendimize oyunun tonu nedir diye sorarak işe başlıyoruz. Komik bir oyun mu, ciddi bir oyun mu? Yoksa ikisi arasında bir şey mi? Oyunun havası Japoncada nasıl ifade edilmiş? Açık bir dil mi kullanıyor, yoksa imalı bir dil mi?”
Kelimeleri değil, anlamı çevir
Japonca harf dili değil, ideogram dilidir; yani harf kullanmak yerine fikir işaretleri kullanıyor ve bunlar “cümledeki” dizilişine göre farklı söz veya sözcüklere karşılık geliyor.
Lipschultz bu nedenle “Kelimeleri değil, anlamı çeviriyorum” diyor. “Bu soruların cevabına göre en uygun İngilizce karşılığını bulmaya çalışıyoruz” ki benim de çevirilerimde yaptığım budur.
“Sonunda oyunun Japoncasından biraz farklı bir metin ortaya çıkıyor. Buna karşın, aynı fikir veya kavramları İngilizceye aktararak Japonca cümlelerin havasıyla kastını korumaya özen gösteriyoruz.” Sonuçta hikaye bazlı oyunlarda silahların çevirisini yapmak yetmiyor, hikayeyi çevirisi yapılan dilde düzgün anlatmak da gerekiyor.
Her dilin mantığı farklı
Son yapılan araştırmalar, Fransız anne ve Türk baba gibi kozmopolit ailelerde doğan ve iki ana dili olan çocukların daha zeki olabildiğini gösteriyor. Bunun sebebi her dilin mantığının farklı olması. Japonca, İngilizce ve Türkçeden örnekler verdim; ama Kuzey Amerika yerlisi Navajoların da ilginç bir dili olduğun söyleyebilirim.
Navajo dilinde “hayvanları şu kayanın altında otlatmaya götürdüm” sözünü tek kelime ile anlatmak mümkün. Böyle bir dilin mantığı nasıl olur? Elbette İngilizceden çok farklı ve Türkçeye biraz daha yakın olur. İtalyan Lisesi’nde İtalyanca ve İngilizceyi aynı anda öğrenmek de bizler için ilginç bir deneyim oldu. Yabancı dilde eğitim yapan kolejlerde eğitim alan öğrenciler farkında olsun olmasın, bu deneyimi yaşıyorlar.
Dünyayı yabancıların gözüyle görmek
Her ne kadar tek bir anadilim olsa da İtalyan öğretmenlerden İngilizce öğrenmek ve iki dili karşılaştırıp çeviri yaparak büyümek ufkumu genişletti. Bu bağlamda çevirmenlere bir tavsiyem var: İngilizce metni İngiliz kafasıyla okuyun, İngilizce konuşurken de İngilizce düşünün ama çeviri yaparken Türkçe söylemeye gayret edin.
Dota çevirirken bile yapmanız gereken şey bu ve yapay zekaya dayalı çeviri programları yaygınlaşmadan önce artan rekabette ayakta kalmak isteyen çeviri bürolarının da bu detaya dikkat etmesi gerekiyor. Lipschultz’un dediği gibi “Bir süre çalıştıktan sonra iyice anlıyorsunuz: Japonca doğrudan çeviriye uygun bir dil değil.”
“Ne kadar denerseniz deneyin, Japoncanın bütün nüanslarını kelime kelime çevirerek yakalamanız imkansız; çünkü Germen dilleriyle Asya dilleri birbirinden temelden farklı olacak kadar uzak. Bu yüzden de pek uyumlu değiller.”
Türkçeye uyarlamak
“Uyarlama yapmak orijinal metne sadık kalmanın tek gerçekçi yolu ve bunun içir her ne kadar belirli bir yere dek yorum yapmak gerekiyorsa da yorum yapmak, birebir çevirideki kafa karıştırıcı ve düz anlamlı kelimeleri kullanmaktan iyidir.”
Google Çeviri bunu yapamaz
Şimdilik çeviri yazılımları bunu yapamıyor. Bu nedenle de çeviri bürolarının hızla yerelleştirme şirketlerine dönüşmesi gerekiyor; tabii sadece düz hukuki çeviriler ve dilekçe metinlerinden para kazanmakla yetinmek istemiyorlarsa (Enterkon’un en iyi çevirmenleri bunu yapabildikleri için diplomatik çevirilerde sık aranan birer kişisel markaya dönüşüyorlar).
Çeviri bürolarının bunun için acele etmeleri gerek, çünkü yakında hukuki çevirileri yazılımlar yapacak. Nitekim Lipschultz teknik çevirilerin gittikçe artan ölçüde yazılımlarla yapıldığını söylüyor. Öte yandan, bilgisayar oyunu çevirilerini ve edebi çevirileri insanlar yapmaya devam edecek.
Çeviri büroları bu dalgayı yakalamak için tam kapsamlı yerelleştirme şirketlerine dönüşmek zorunda. Bu konuyu başka bir yazıda ayrıca ele alacağım, ama şimdi çeviri mesleğinin incelikleriyle ilgili başka bir noktaya değinmek istiyorum.
Çizgi roman gibi düşünün
İngilizceyi Türkçe söyleyeceğim ve edebiyat parçalayacağım diye, 2500 kelimelik bir metni 8 saat yerine 80 saatte süper yavaş çevirecek haliniz yok. Bu işten para kazanmak istiyorsanız hem kaliteli hem hızlı hem de verimli olmak zorundasınız.
Bununla birlikte hızlı ve kaliteli çeviri yapmanın bir püf noktası var. O da çizgi roman kafasıyla düşünmek. Bazı kitap çevirmenleri, akademisyenler ve edebiyat öğretmenleri çizgi roman çevirilerini küçümser. Oysa bu çeviriler sanıldığından zordur, derin hayal gücü gerektirir.
Ancak, çizgi roman çevirmek çeviri yapmayı öğrenmenin en etkili yollarından biri; çünkü balonlarda betimlenen sahneler çizgi roman karelerinde resimleniyor. Aynı şekilde, Japon mangalarının en zor nüansları bile resimdeki karakterlerin yüz ifadelerinden anlaşılabiliyor.
Kısacası
Çeviri yapmayı öğrenmenin en hızlı yolu 1) Çizgi roman çevirmek, 2) Örneğin İngilizceden çeviri yapacaksanız hazırlık olarak İngilizce metnin İngilizce özetini çıkarmaktır.
Ancak, hukuki ve mali çevirilere odaklanmak ve AB toplantılarında diplomatlara eşlik etmek istiyorsanız birebir terim çevirisinde de uzmanlaşmak zorundasınız.
Storyboard mantığı
Bugün film senaryolarından dijital pazarlamaya kadar her alanda Storytelling (hikaye anlatımı) kelimesinin sık sık dile getirildiğini görüyoruz. Ancak, en etkili hikaye anlatımı resimleri ve yazıları bir araya getiren “karma hikaye anlatımıdır”. Bunu da en iyi bant karikatürler ve çizgi romanlar örnekler.
Siz de çeviri yaparken metni kafanızda akıcı bir çizgi roman gibi canlandırın. Bilgisayar oyunu sahnelerini kafanızda canlandırın. Orijinal metni ne kadar görselleştirirseniz kelimelerin Türkçe karşılığını bulmanız da o kadar kolaylaşacaktır.
Lipschultz’un dediği gibi yapay zeka henüz bu noktaya gelmedi, çünkü hikaye çevirisinde yorum yapmak tek başına yeterli değil. En iyi yorumlar için o ülke insanını ve kültürünü de tanımanız gerekiyor ve yerelleştirme derken kastımız budur. Yoksa “Devlet malı deniz, yemeyen domuz” ifadesini yolsuzluğun bizdeki kadar kanıksanmadığı Kanada İngilizcesiyle ifade etmeniz zor olabilir.
Japonca çeviri için yararlı browser eklentileri
Lipschultz, Firefox’ta Rikaichan ve Chrome’da Rikaikun çeviri eklentilerini kullanıyor. Bu eklentileri yükledikten sonra bilmediğiniz bir Japonca karakterin üzerine geldiğinizde, küçük bir yüzen iletişim kutusu açılıyor ve işaretin karşılığını veya tanımını gösteriyor.
Bu tür eklentiler oyunlar için çok yararlı; çünkü oyunlarda farklı düşmanları ve silahları adlandırmak için standart terimler yeterli olmadığı zaman eski çağlardan kalmak antik kelimeler kullanılıyor. Örneğin Baldur’s Gate çevirisinde zincirli güz, topuz, yalın gürz ve şeşber gibi farklı karşılıklar kullanmak gerekebiliyor (morning star, flail, mace, spiked mace, footman mace vb.).
Çevirinin geleceği
Lipschultz şimdilik çeviri yazılımları kullanmaya çekiniyor. Yarardan çok zararı olabilir diyor: “Bu noktada Google Dokümanlar hizmetinin ve Facebook’un, kelime ezberlemek yerine, kelimelerin anlamını cümle içinden çıkarmaya yarayan bir deneme yanılma yöntemi kullandığını görüyoruz.”
“Öyle ki büyük veri tabanlı bu yapay zeka yazılımları, henüz dili yeterince tanımadığı için doğru yazılan kelimeleri bile yazım hatası olarak işaretleyebiliyor. Aynı sebeple kelime işlemcilerde yazım hatalarını otomatik düzeltme özelliğine bile mesafeli yaklaşıyorum.”
“Sonuçta çeviride bir kelime hep aynı anlama gelmiyor. Hele Japonca gibi bağlam ağırlıklı bir dilde otomatik tamamlama kullanmak yanlış olur. Teknoloji işi hızlandırabilir ama çeviride kalite güvence açısından kontrol bende olmalı.”
Google Go şampiyonunu yendi
Bu noktada Google’ın geliştirdiği yeni yapay zeka yazılımının dünya Go şampiyonunu yendiğini hatırlatmak lazım (aslında Google 3-1 önde ama maçların devamı gelecek).
Bunun Lipschultz’un yukarıdaki sözleriyle ilgisi var, çünkü Google çeviri yazılımının kelime ezberlemek yerine artık bağlamsal düşündüğünü görüyoruz. Demek ki 10-15 yıl içinde yapay zeka da çeviri işini en iyi şairlere rakip olacak kadar öğrenebilir (yapay zekadaki son trendini ayrı bir yazıda ele alacağım).
Lipschultz bu konuda bir ipucu veriyor ve yapay zekanın özellikle birbirine yakın dillerde otomatik çeviriyi kolaylaştıracağını söylüyor (İngilizce-Almanca ve İtalyanca-İspanyolca-Fransızca gibi).
“Aynı kökenden iki dil arasında yapılan teknik çevirilerde teknolojinin daha şimdiden standart çevirmen kalitesinde iş çıkaracağını düşünüyorum. Hem aslına uygunluk hem de anlatım ve anlaşılırlık açısından.”
İnsani dokunuş
Lipschultz ile aynı fikirdeyim. İnsan gibi düşünen yapay zeka geliştirilene kadar insani dokunuşun önem taşıyacağına inanıyorum. Kaldı ki sanatın orta kalite ve yüksek kalite gibi derecelendirilebileceğine de inanmıyorum. İyi bir çeviri, özellikle şiir çevirileri sanat kapsamına girdiği için bu mantık çeviri için de geçerli.
Ayrıca, insan gibi düşünebilen bir yazılım da tıpkı Picasso ve Dali gibi farklı bir sanatçı olacaktır. Nasıl ki Dali Picasso’ya beş basar gibi bir ifade kullanmak saçmadır, insan gibi şiir çeviren bir yazılım da Can Yücel’den üstündür demek o kadar saçma olacaktır.
Peki süper zeka?
İnsan zekasından üstün olan süper zeka 2045’te teknolojik tekillikle birlikte gelecek. Belki bunu bilgisayarların çeviride insan gücünü aşacağı şeklinde yorumlayabilirsiniz ama bu yanıltıcı olabilir.
Evet, bilgisayarlar insanlardan daha hızlı çeviri yapacak. Peki daha iyi çeviri yapacaklar mı? Sonuçta insanların yaratıları insani şeyler. Süper zeka da bir insan romanını çeviriyorsa bunu ancak insanca yapabilir. İnsandan daha üstün bir şekilde yapamaz.
Süper zeka yazılımlarının insanları aşan eserleri olabilir mi? İşte bu tekillik açısından daha önemli bir soru. Bence süper zekanın insanı aşan eserleri olabilir, ama o zaman da biz bunları anlayamayız; yani insan beynini bilgisayarla geliştirmeden bunu yapamayız.
Sonuç
Bir gün gelecek bilgisayarlar insan çevirmenlerin yerini alacak. Ancak nasıl ki ralli yarışları maratonun yerini almadı, bilgisayarlar da insanların yerini almayacak. Çevirmenlik mesleği zamanla ortadan kalkacak, ama bu insanların örneğin roman yazmasını engellemeyecek.
Bugün içerik pazarlamanın özü olan orijinal ve alakalı içerik üretmek bağlamında, insanların özgün yapıtlar vererek kültür yaratmaya devam edeceğini söyleyebiliriz. Bu nedenle işsiz kalmak istemeyen çevirmenlerin şimdiden yazarlığa ve editörlüğe odaklanması gerekiyor. Bloggerlık işte bu yüzden en azından tekilliğe kadar modası geçmeyecek bir faaliyettir. Tekillikte ise insanlığın modası geçebilir.
Çok güzel bir yazı olmuş. benim gibi düşünen başka insanların da olduğunu öğrenmek güzel. Şu aralar japonca öğrenmeye çalıştığım için ayrıca ilgimi çeken bir yazı oldu (çevirmen değilim. yalnızca meraklı biriyim). yapay zekayla da ayrıca ilgiliyimdir. Yapay zekanın 12 yıl sonra insan seviyesine ulaşacağı düşünülüyor. 35-40 yıl içinde ise insan zekasıyla yapay zekanın birleştirilebileceği konuşuluyor. yani yaptığınız 2035 tahmini bana çok mantıklı görünüyor.
Oyunlar iyi, ana şey aşırıya kaçmak değil. Çocuğunuzun hangi oyunları oynadığı çok şey ifade ediyor. Eğitici oyunları tercih ederse yanlış bir şey yoktur. Çocuğumun bağımlılığı yoktur ve oyunlarda çok fazla zaman harcamaz, ancak çevrimiçi tavlaları sever. Ve bu gerçekten oldukça heyecan verici ve onun yararına olacak, düşünmeyi geliştirecek.