NASA Titan Uydusuna Denizaltı Gönderiyor
|Cornell Üniversitesi kuantum fiziğinden yola çıkarak Satürn’ün en büyük uydusu Titan hayata elverişli olabilir dedi. NASA da hayat aramak için -178 derecede kayadan sert buzlar ve sıvı metan gölleriyle kaplı olan Titan’a nükleer denizaltı gönderecek. Robot denizaltı Kraken Denizi’nde hayat arayacak.
Sıvı metan gölleri
Titan, Dünya’dan sonra Güneş Sistemi’nde yüzeyinde göller bulunan, yağmur yağan ve sıvı bazlı mevsimsel iklim döngüsü olan ikinci dünya. Ancak benzerlikler burada bitiyor:
Güneş’e uzaklığı yaklaşık 1 milyar 400 milyon km olan Titan gölleri sudan değil, -180 derecede sıvılaşan metan ve etan gazından oluşuyor. Buna rağmen, Cornell Üniversitesi kuantum kimya analizlerinden yola çıkarak insanı anında donduracak kadar soğuk olan Titan göllerinde hayat olabileceğini söylüyor.
Nasıl yani?
Dünya’da insanların yaşayamayacağı kadar soğuk sularda, asitli ortamlarda, hatta siyanür içeren zehirli göllerde süper dayanıklı bakteriler bulunuyor ve bunlara ekstremofil deniyor. Titan’ın sıvılaştırılmış doğal gaz deposuna benzeyen büyük göllerinde de soğuğa dirençli bakteriler yaşıyor olabilir.
İlgili yazı: Titanın yaşı kaç, Satürn’den eski mi?
Denizaltıyla keşfedecekler
Titan’ı son olarak Cassini uzay aracı ve Cassini’den ayrılıp uydunun yüzeyine iniş yapan Huygens sondası ziyaret etmişti. 2005 yılındaki bu başarıdan cesaret alan NASA, Titan’ın keşfinin 10. yılında uyduya nükleer motorlu denizaltı göndermeyi planladığını duyurdu.
Satürn yörüngesinde dönmese cüce gezegen sınıfına girecek olan Titan, Ay’dan yüzde 50 büyük ve yüzde 80 daha büyük bir kütleye sahip.
Titan’ın Ay’dan iki kat güçlü yerçekimi ve -180 derecelik süper soğuk yüzeyi, Dünya’da hemen havaya karışacak olan sera gazlarının Satürn’ün uydusunda son derece kalın ve yoğun bir atmosfer oluşturmasına yol açıyor.
Sera gazı derken, özellikle Dünya’da doğal gazın hammaddesi olan ve gezegenemizde küresel ısınmaya yol açan karbondioksitten 30 kat etkili bir sera gazı olan metandan söz ediyoruz. Evet, Titan atmosferinde metan bulutları ve Titan yüzeyinde sıvı metan-etan gölleri var.
İlgili yazı: Juno Jüpiter’e Ulaştı: 10 resimde Juno seferi
Tembel yağmur
Merkür gezegeni kadar büyük bir kütlesi olmasa da Merkür’den büyük olan Titan’ın başta metan, azot ve etan gazından oluşan kalın atmosferi, düşük yerçekimine rağmen “deniz seviyesinde” hava basıncının Dünya’dan yüzde 40 daha yüksek olmasını sağlıyor.
Öte yandan, soğuktan yoğunlaşan kalın atmosferle birleşen zayıf Titan çekimi yağmurun hızını kesiyor. Sıvı metan ve etandan oluşan puding kıvamındaki iri damlalar, uydunun yüzeyine zift gibi yağarak tıpkı durgun kış havasındaki kar taneleri gibi yavaş çekimde yere konuyor. Ancak Titan’ın garip doğası bununla sınırlı kalmıyor.
İlgili yazı: Dünyanın En Büyük Radyo Teleskopu FAST
Titan göllerinin kökeni
Kayalık Dünya çölleri kumullarla kaplıysa buzlu Titan ovaları da petrol ve doğal gaz benzeri organik moleküllerden oluşan hidrokarbon kumullarıyla kaplı.
Yerçekimi Dünya’nın yüzde 14’üne eşit olan Titan’da yere doğru yavaşça süzülen tembel yağmur damlaları, -180 derecede taş gibi sertleşerek Dünya’daki kaya tabakasının yerine geçen su buzunun üzerinde hidrokarbon kumulları oluşturuyor. Yüksek basınçlı atmosferdeki uyuşuk Titan rüzgarlarında bunlar tıpkı çöl kumulları gibi yavaş yavaş yer değiştiriyor.
Yüksek basınca ek olarak azıcık güneş ışığını bile dışarıda tutan puslu ve kalın Titan atmosferi, çukurluk yerlerin daha soğuk olmasını sağlıyor. Böylece düştüğü yerde buharlaşmadan kalan ve çukurlarda biriken metan damlaları birkaç haftalık yağışın ardından Titan göllerini oluşturuyor.
İlgili yazı: Satürn’ün Uydusu Mimas’ın İçinde Ne Var?
Yine de hayata uygun!
Genişliği yer yer 1000 kilometre ve derinliği 300 metreye ulaşan; yani Dünya’daki kıta sahanlığından daha derin olan Titan gölleri metan yağmuruyla besleniyor, ancak kurak ve soğuk aylarda göllerin büyük kısmı küçülüyor veya tamamen kuruyor.
Titan’ın geçici gölleri bu ilginç uydunun Dünya gibi karmaşık bir iklime sahip olduğunu gösteriyor. Yağmur, kar, mevsimsel değişiklikler, göller, nehirler ve hatta yüzeye su püskürten buz volkanları, Satürn’ün uydusu Titan’ı aşırı soğuğa rağmen ekstremofil bakteri hayatına elverişli hale getiriyor.
İlgili yazı: NASA Titanı balonla havadan gözetleyecek
Titan atmosferi
Cornell Üniversitesi bütün bunlardan yola çıkarak Titan atmosferini inceledi ve Titan’daki sıcaklık değerleriyle iklim şartlarının Dünya’da hayatı doğuran organik molekülleri oluşturup oluşturmadığına baktı.
Titan’da ekstremofil bakterilerin atalarını doğuracak organik moleküller oluşuyorsa Jüpiter yörüngesindeki Ganymede’den sonra Güneş Sistemi’nin en büyük uydusu olan bu gökcismi gerçekten hayata elverişli olabilirdi.
NASA’da gezegenbilim araştırmalarını sürdüren Chris McKay’in Titan atmosferiyle ilgili kimya deneylerinden yola çıkan araştırmacılar, bununla yetinmeyerek Titan’daki moleküllerin kuantum kimya analizini yaptılar; yani bu moleküllerinin birleşerek hangi yeni molekülleri oluşturabileceğini incelediler. Ancak önce Titan atmosferine bakalım; çünkü hayata elverişli moleküllerin kaynağı Titan atmosferi.
İlgili yazı: Satürn Doğurdu >> Satürn halkalarında yeni bir uydu oluşuyor
Puslu havalar
Titan’ın stratosfer tabakası yüzde 98,4 oranında azot (nitrojen) içeriyor ve bu açıdan Titan, Güneş Sistemi’nde gezegenimizden başka bol azot içeren ikinci dünya. Atmosferin diğer ana bileşenleri ise yüzde 1,6 metan ve yüzde 0,1-0,2 hidrojen; ama bizi ilgilendiren kısmı puslu tholin katmanı.
Metan ve etan moleküllerinin atmosferin üst katmanlarında Güneş’in morötesi ışınlarına maruz kalmasıyla oluşan organik tholin bileşikleri hem Titan’a kirli portakal rengini veriyor hem de Titan yüzeyini gözlerden gizleyen kalın bir sis tabakası oluşturuyor (Cassini gözlem uydusunun Huygens sondası bulutların altını görmek için Titan’a iniş yaptı).
İlgili yazı: Bu Uydu Uzaya Maden Suyu Püskürtüyor
Tholin neden önemli?
Dünya’da hayatın sığ göletlerde 4 milyar yıl önce nasıl ortaya çıktığını anlamak için 60’larda yapılan Miller-Urey deneylerini okuldaki derslerinizden hatırlıyor musunuz? Bu deneyde test edilen tholinler Dünya’da hayatı doğuran organik bileşikleri içeriyor ve dolayısıyla Titan’da hayata elverişli moleküller arasında bulunuyor.
Hayat var mı?
Bilmiyoruz, ama NASA bunu bulmak için Titan’a denizaltı göndermek istiyor. Ancak şunu biliyoruz: Titan’daki tholinleri sıvı metan göllerinde erittiğimiz zaman hayatın yapıtaşı olan moleküller ortaya çıkıyor. Nasıl öğrendiğimize gelince:
McKay ve NASA’dan ekip arkadaşı Malika Carter bunu görmek için laboratuarda tholin üretti ve ardından yapay Tholin’i metan ve etanla aynı sınıfta olmakla birlikte bunların tersine, oda sıcaklığında sıvı olan izopentan içinde eritti.
Şimdi sıra Titan soğuğunu hesaba katmaya gelmişti ve araştırmacılar izopentanı sıvı metan ile sulandırarak soğuttular.
İlgili yazı: Titanda Mini Nil Nehri Keşfedildi
Ortaya ne çıktı?
Büyük sürpriz! Malika Carter, “Karışım soğuyunca bir kısım tholin çözeltide bozulmadan kaldı” diyor. “Bu bileşenler arasında nitriller, dinitriller ve hayata elverişli olan diğer azotlu moleküller var.”
Kısacası Titan atmosferinde donarak katılaşan ve hayat oluşturma özelliğini kaybeden organik bileşikler sıvı metan göllerinde suda çözünen tuz gibi çözülerek hayatın yapıtaşlarını ortaya çıkartıyor. Hem de -183 derecelik süper soğuk ortama rağmen! Titan mucizesi bu.
İlgili yazı: Cassini Satürn’ün uydusu Enceladus’tan su örneği aldı
Kuantum kimya
Cornell Üniversitesi, Titan’da gerçekleşebilecek bütün kimyasal reaksiyonları laboratuarda tek tek denemeye insan ömrünün yetmeyeceğini bildiği için McKay’in kimyasal çorbasını aldı ve kuantum kimya açısından analiz ederek bu çorbadan hangi moleküllerinin çıkacağını gösteren bilgisayar simülasyonları yaptı.
Titan atmosferinde bol miktarda hidrojen siyanür (HCN) bulunuyor. HCN bizim için zehirli, ama oksijen öncesi Dünya atmosferinde bulunan hidrojen siyanür hayatın ortaya çıkmasını kolaylaştıran bir moleküldü.
İlgili yazı: Dünyanın Derinliklerinde Yeraltı Okyanusu Bulundu
Titan umut veriyor
Cornell Üniversitesi araştırma asistanı Martin Rahm ve Cornell Astrofizik ve Gezegen Bilimleri Merkezi direktörü Jonathan I. Lunine, Titan göllerinde hayatın ortaya çıkıp çıkamayacağına bakmak için Cassini-Huygens seferinin ham verilerini incelediler.
Özellikle de kuantum mekaniğindeki bir modelleme yöntemi olan yoğunluk fonksiyonu teorisini kullanarak Titan’da HCN oluşma kapasitesini ve soluk Titan ışığında bu moleküllerin ışıkla etkileşime girerek organik bileşik oluşturma oranını hesapladılar.
Tahmin edebileceğiniz gibi sonuç olumluydu. Titan hayata elverişli bir gezegen, ama bizimkinden çok daha farklı bir hayata. Rahm diyor ki “Orada hayat varsa bildiğimiz hayattan çok daha farklı bir şekilde işliyor ve Evren’de hayatın sınırlarını gösteriyor olmalı”.
Kısacası “Hayat Titan gibi insana düşman bir uyduda ortaya çıkma potansiyeline sahipse Evren’de sandığımızdan yaygın olmalı.” Ancak Rahm son derece temkinli: “Titan yüzeyinde hayat olduğunu söylemiyoruz. Sadece kısmen de olsa hayat öncesi kimyayı destekleyen bir ortam olduğuna dair veriler ortaya koyuyoruz.”
İlgili yazı: 10 soruda Ayın karanlık yüzü ve uydumuz hakkında şaşırtıcı gerçekler
Sırada ne var?
Sırada detaylar var. Rahm’ın dediği gibi, “Hayatın nasıl ortaya çıktığını bulmak için tüm ihtimalleri değerlendirmeli, bunun için de mümkün olan çözümlerin sınırlarını tespit etmeliyiz. Örneğin, Dünya’da HCN’den organik bileşik sentezlememiz çok çor oluyor. Kimyasal açıdan bunun Titan’da daha kolay olup olmadığına bakmamız lazım.”
Cornell Üniversitesi Dünya’da yeni kuantum simülasyonları yapmaya hazırlanırken, NASA da deneysel yöntemi izleyerek Titan’a nükleer denizaltı göndermeye karar verdi.
Cassini’nin Titan yolculuğu
İlgili yazı: Güneş Sistemindeki kayıp gezegen
Neden nükleer denizaltı?
Titan Güneş’e 1 milyar 400 milyon kilometre uzakta olduğu için yeterli güneş ışığı almıyor. Bu durum güneş panelleri ile gün ışığından elektrik üretmeyi zorlaştırıyor.
Ayrıca kalın Titan bulutları gökyüzünde topluiğne başından daha küçük gözüken Güneş diskinin Titan yüzeyini aydınlatmasını engelliyor. Bulutlar nadiren aralanıyor ve Titan arazisinde nadiren güneş açıyor.
NASA’nın robot denizaltıda nükleer jeneratör kullanmak istemesinin diğer sebebi ise cesur kaşifin “karanlık sulara” dalacak olması. NASA denizaltının soğukta donacağını biliyor. Bu sebeple denizaltıyı ısıtmak için nükleer jeneratör kullanmak istiyor.
Sonuçta Dünya’da metalleri soğutarak süperiletkene dönüştüren sistemler kadar soğuk olan Titan göllerinden söz ediyoruz. Bu sebeple derdimiz denizaltının bilgisayarlarını soğutmak değil, derdimiz denizaltıyı ısıtmak!
İlgili yazı: Mars’tan Plüton’a Güneş Sistemi Turu
Elektrikli soba
Dikkat ederseniz nükleer motor yerine nükleer jeneratör terimini kullanıyorum. Bunun nedeni birinci nedeni nükleer motorların büyük ve ağır olması. Dolayısıyla elimizde Titan’a nükleer motorlu denizaltı gönderecek kadar güçlü roket olmaması.
İkinci nedeni denizaltıya sığacak kadar küçük olan nükleer motorların sıvı soğutma gerektirmesi, ancak -183 derecede donmadan çalışacak şekilde tasarlanmamış olması. Oysa nükleer jeneratörler kendi elektriğini üreten elektrikli soba gibi çalışıyor ve denizaltıyı koruyor!
İlgili yazı: Küresel Isınma Metanla Alarm Veriyor
Radyasyon tehlikesi
Oysa bu küçük denizaltının son 30 yılda Güneş Sistemi’ni keşfeden Cassini, Galileo ve Voyager sondalarından daha büyük nükleer jeneratörler kullanması gerekiyor. Bu jeneratörler radyoaktif plütonyumun bozunarak uranyuma dönüşürken ürettiği ısıyı elektriğe çevirerek çalışıyor.
Ancak radyoizotop termoelektrik jeneratörleri (RTG) için gereken radyoaktif yakıtın (plütonyum 238) Dünya yörüngesine roketle fırlatılması büyük bir sorun oluşturuyor.
İlgili yazı: Plüton Hakkında 7 Şaşırtıcı Gerçek
Denenmiş teknoloji
NASA Jüpiter, Satürn ve Plüton’a giden sondalar için bunu defalarca yaptı; ama uyduyu fırlatan roketin kalkış veya uçuş sırasında az da olsa patlama ihtimali bulunuyor, yani atmosfere radyoaktif plütonyum karışma olasılığı var.
Gezegende kanser riskini arttıracak bu tür bir kazadan kaçınmak isteyen ABD, nükleer jeneratörlü sondalara kolay kolay izin vermiyor (bürokratlar haklı olarak kamuoyu tepkisinden çekiniyor).
Sonuçta Titan’a gidecek nükleer denizaltının önündeki asıl engelin bütçe sorunu değil, güvenlik sorunu olduğu görülüyor; fakat NASA az yakıt gerektiren yeni kuşak nükleer jeneratörler kullanarak bu riski azaltmayı düşünüyor.
İlgili yazı: 30 Adımda Resimli Plüton Seferi
Titan’ın gizli yeraltı okyanusu
Bilim insanları Cassini’nin bulutları delen radarı ile Titan yüzeyini inceledikleri zaman donmuş buz kabuğunun altında global bir su okyanusu olduğunu keşfettiler. Bu okyanus buz tabakasının üstündeki sıvı metan Titan göllerinin 100 km altında yer alıyordu.
Radarın gönderdiği radyo dalgalarının kaya, buz ve su gibi farklı yoğunluktaki tabakalardan geçerken değişmesi, gezegen bilimcilerin Titan’ın içyapısının haritasını çıkarmasını sağladı. Peki yeraltı okyanusu hayat olma ihtimali artıyor mu?
İlgili yazı: Plüton’un Çılgın Ayları
İyi soru
Nitekim Jüpiter’in Güneş’e çok daha yakın ve sıcak olan uydusu Europa’nın 30 km kalınlığındaki buz tabakasının altında global bir okyanus olduğunu biliyoruz ve bu okyanusta uzaylı bakteriler bulmayı hayal ediyoruz (belki de balıklar, yumuşakçalar ve kabuklular).
Düz mantık yürüttüğümüz zaman Titan’ın yeraltı okyanusunda da hayat olduğunu düşünebiliriz: Satürn’ün yerçekimine bağlı gelgit etkisiyle ısınan kayalık çekirdeğe yakın okyanusun alttan ısınması gerekiyor. Ayrıca üstteki kalın buz tabakasının altında ezildiği için daha da ısınmalı.
İlgili yazı: Hayat Neden Var?
NASA boşuna denizaltı göndermiyor
Gerçi bu robot denizaltı sadece Titan göllerini araştıracak, yani göl tabanında 100 kilometrelik bir çukur açıp yeraltındaki su okyanusundan örnek almayacak. Ancak bu daha başlangıç:
Güneş Sistemi’ndeki uydulara denizaltı göndermek moda olursa önümüzdeki 40 yılda Titan okyanusuna ulaşmak için matkaplı sondalar da gönderebiliriz. Nitekim Titan göllerinde hayat bulamasak bile Titan okyanusunda hayat olma ihtimali geçerliliğini koruyacak, çünkü bakmadan bilemeyiz.
İlgili yazı: Herkes Nerede?
Buz volkanları
Tabii Titan gibi yabancı dünyalarda düz mantık yürütmek pek akıl kârı değil. Örneğin bilim adamları Titan’ın buz volkanlarının gökyüzüne amonyaklı su püskürttüğünü düşünüyor.
Belki de Titan okyanusuna ulaşan derin buz çatlaklarından gelen ve nispeten sıcak olan amonyaklı su, amonyağın antifriz etkisi nedeniyle -97 derecede bile donmuyor.
Titan’ın volkanları böylece yüzeye lav yerine, su püskürtüyor fakat bu durum ilk bakışta vardığımız sonucun tersine, Titan okyanusunda hayat olması ihtimalini azaltıyor.
Sonuçta Titan’ı oluşturan hidrokarbonların suya karışmasından oluşan amonyaklı okyanus Dünya’daki birçok canlı türünü öldürecek kadar zehirli; ama amonyaklı suda ekstremofil bakteriler yaşıyor olabilir.
İlgili yazı: Evren Bir Simülasyon mu?
Hangi göl?
NASA denizaltıyı Titan’ın en büyük gölü olan Kraken Mare’ye göndermek istiyor. Bu gölü 1000 km’lik genişliği ve 300 metrelik derinliğiyle sığ bir metan denizi olarak tanımlamak da mümkün. Kraken Mare bizdeki Hazar Denizi kadar büyük olduğu için uzayda hayat arayanların iştahını kabartıyor.
Denizaltı Kraken Mare’nin kimyasal bileşimini inceleyecek, yüzey akıntıları ile derin deniz akıntılarını tarayacak ve sonarla göl dibinin haritasını çıkaracak.
Buna karşın denizaltının Titan’da nasıl bir hayat bulacağını bilmiyoruz. Özellikle de süper soğuk gölleri hesaba kattığımızda, denizaltıya bakteri arayan özel bir deney seti yerleştirmenin zor olduğunu görüyoruz.
Ancak umutsuzluğa kapılmayın. Titan göllerinde hayat varsa bunlar göl tabanında tortul katmanları oluşturmuş olabilir. Biz de göl yatağını Mars’ın kurumuş nehir yatakları gibi inceleyerek bu tortulları bakterilerin oluşturup oluşturmadığına bakabiliriz. Özel deney aygıtı ile ekstremofilleri arayabiliriz.
İlgili yazı: İlk Temas >> Uzaylılar sinyal gönderirse nasıl anlaşırız?
Kim geliştirdi?
NASA robot denizaltıyı Yenilikçi Gelişmiş Konseptler 2015 sempozyumunda tanıttı. NASA bünyesindeki Uzay Sistemleri Parametrik Değerlendirme İşbirliği Modelleri (COMPASS) ekibinden Steven Oleson, Titan göllerini en iyi denizaltıyla keşfederiz diyor.
“Titan göllerle kaplı olduğu ve bulutlar nedeniyle havadan keşif zorlaştığı için uyduyu keşfetmenin en kolay yolu robot denizaltı göndermek. Dünya’da 40 yıldır uzaktan kumandalı denizaltı kullanıyoruz. Bugün denizaltı teknolojisi dünyanın en gelişmiş ve en güvenilir teknolojileri arasında yer alıyor.”
İlgili yazı: Uzayda Uzaylı Göstergesi Dyson Küresi mi Var?
Göle nasıl inecek?
Koca denizaltıyı havadan taş gibi göle bırakırsak araca zarar vereceğimiz kesin. Özellikle de puding kıvamındaki sıvı metan göllerin sudan sert olduğunu dikkate alırsak. Titan’ın sürtünmeyi arttıran yoğun atmosferi ve zayıf yerçekimi düşüş hızını yavaşlatsa da göle taş atmak pek zekice değil.
NASA denizaltının yüzeye nasıl iniş yapacağını ayrıca araştırıyor: Paraşütle inebilir, roketlerle havada asılı duran bir platformdan aşağı vinç kablosuyla sarkıtılabilir ve küçük kanatlar, hatta şişme yastıkla göle yumuşak iniş yapabilir. Ancak her şeyden önce hafif olmak zorunda:
Titan gibi uzak bir uyduya roketle denizaltı göndermek çok yakıt harcayacağı için sadece 1400 kg ağırlığında olan denizaltıyı iki yeni Stirling radyoizotop jeneratörü çalıştıracak:
Cassini sondasında kullanılan sistemin gelişmiş bir versiyonu olan nükleer jeneratörler, toplam 1,6 kg plütonyum 238 ile çalışacak. Nükleer jeneratörler hem denizaltıyı ısıtacak hem de gereken elektriği sağlayarak pervaneyi döndürecek.
İlgili yazı: Satürn’ün İki Uydusu Çarpıştı Ortaya Yeni Halka Çıktı
Dünya ile nasıl iletişim kuracak?
Bilim insanları denizaltıdaki vericinin Dünya’ya sinyal gönderecek kadar güçlü olmayacağını biliyor, ama denizaltıyı Titan’a taşıyan uydu o sırada yörüngede tur atıyor olacak ve yüzeye çıkan denizaltının gönderdiği verileri çanak antenle Dünya’ya ulaştıracak.
NASA uydu maliyetlerini düşürmek amacıyla alternatif çözümler de üretiyor. Örneğin, Cassini gibi eski seferlerden kalma yaşlı bir uyduyu kullanabilirler. Titan çevresinde dönen ve görevi uzatılan bu uydu denizaltının sinyallerini Dünya’ya gönderebilir.
İlgili yazı: Güneş Yaşlanıyor: Güneş Lekeleri Kayboluyor
Çalışkan kaşif
Denizaltının son derece gelişmiş bir deney seti olacak: Hava durumunu ölçmek için meteoroloji sensörü, kamera ve spot ışıkları, güneş sensörü, fiziksel özellik ölçüm paketi (metan buzu mu, su buzu mu vb.), derinlikölçer, göl tabanından ve kıyılardan numune almak için robot kol ve yan taramalı sonar antenleri.
Yanal sonarlar hem denizaltının karaya oturmadan ve donmuş metandan oluşan buzdağlarına çarpmadan dolaşmasını sağlayacak hem de doğrudan Dünya’ya veya daha büyük bir olasılıkla yörünge uydusuna sinyal göndermekte kullanılacak.
Denizaltı göle dalmak için belki de balast tanklarına sıvı metan dolduracak! Titan’ı bu şekilde aylarca araştıracak olan denizaltı günde 8 saat dalış yapacak ve 16 saat boyunca göl kıyısına demirleyerek hava durumunu izleyecek.
İlgili yazı: Asteroitten Uzay Gemisi Olur mu?
Üç boyutlu araştırma
JHUAPL ekibinden uzay bilimci Ralph Lorenz, NASA’nın marifetli denizaltısının faydalarını anlata anlata bitiremiyor:
“Denizaltı kullanmak keşiflerde üçüncü boyutu açar, yani derinlik boyutunu. Belki Titan denizleri de Dünya okyanusları ve gölleri gibi çok katmanlıdır. Belki derinliğe göre kimyası, sıcaklığı ve akıntıları değişiyor.”
“Üstelik denizaltının ulaşamayacağı ezilme derinliğini bile özel bir sonda ile araştırabilirsiniz. Bunun için derinde, ama güvenli sularda yüzen denizaltıdan aşağıya kabloyla sondaj aleti sarkıtmanız yeterli.”
Cassini seferinin 10. yılında tanıtılan NASA denizaltısı Titan, Venüs ve Mars’ı havadan keşfetmek için tasarlanan uçaklar ve balonlardan oluşan kalabalık bir kervana katılmış bulunuyor. Demek ki Güneş Sistemi’nde keşif çağı astronotlar Mars’a gitmeden çok önce robotlar, balonlar, dronlar, zeplinler ve denizaltılarla başlayacak.
Kozan Demircan’ı, Türk “John Gribbin” olarak görüyorum.
Ahahaha! Teşekkürler Hüseyin. 🙂
Er ne olacak bakteri varsa.? İnsanın yaşayamadığı bir yerlerde ne bulursan bul.neye yarar.artı titana yollanacak denizaltı anında gumleyedebillir..boşa masraflar. Uzayda hayat mutlaka varda..gidilemeyecek mesafedeler
Biz gidemesek de robot gönderebiliyoruz. Ulaşabildiğimiz her yeri araştırmalıyız.
gitti mi acaba deniz altı? yoksa hala araştırma evresindeler mi merak ediyorum
Merhaba Ceyda Hanım. henüz proje onaylanmadı.
Hocam cogu gezegende yasam var gibi, cunku canlilar, bakteriler ortama ayak saglama konusunda cok inatci bir sekilde yasama tutunuyorlar. Ama insanin yasayabilecegi türde bi yasamdan soz etmek zor.