Temel Parçacıklar Tek Boyutluysa Cisimler Neden 3 Boyutlu?
|Maddeyi oluşturan temel parçacıklar tek boyutlu nokta parçacıklar ise uzaydaki cisimler neden üç boyutlu? Mikroskobik moleküllerden insan vücudu ve dev galaksilere kadar cisimlerin neden belirli bir büyüklüğe sahip olduğunu birlikte görelim.
Atomlardan daha küçük
Eskiden maddenin daha küçüğe bölünemeyen temel parçacıklardan oluştuğunu düşünülüyordu ve Grek filozofları bunlara atom adını vermişti. Ancak, atom bombasından bildiğimiz gibi, nükleer fizik bize atomların daha küçük parçalara ayrılabileceğini gösterdi.
DNA gibi moleküller atomlardan; atomlar da proton, nötron ve elektronlardan oluşuyor. Atom çekirdeklerini proton ile nötronlara bölebildiğimiz gibi (ki nükleer santraller atomu parçalayarak enerji üretiyor), protonlarla nötronları da kuarklara ve bunları birbirine bağlayan gluonlara bölebiliyoruz.
Kısacası kuarklar ve gluonlar atom çekirdeğinin çevresinde dönen elektronlarla birlikte maddenin temel parçacıklarını oluşturuyor. Ancak, kuantum fiziğine göre bunlar tek boyutlu noktasal parçacıklar. Öyleyse nokta parçacıkların birleşmesiyle oluşan protonlar, nötronlar ve atomlar nasıl oluyor da ölçülebilen bir büyüklüğe sahip oluyor? Maddenin neden üç boyutlu olduğunu bu yazıda göreceğiz.
İlgili yazı: Renk Körlüğünü Düzelten Gözlük
Atom altı dünyaya yolculuk
Metrenin milyarda birine (10-9) nanometre diyoruz ve moleküller nanometre boyundaki oluşumlar. Atomlar ise metrenin on milyarda biri boyunda ve kuantum fiziğindeki belirsizlik ilkesi de bu ölçekte etkisini göstermeye başlıyor. Metrenin 10 milyarda birine (10-10) bir Angstrom diyoruz.
Aslında 1 Angstrom çekirdeğin çevresinde dönen elektronlarla birlikte bütün bir atomun büyüklüğü. Ancak, proton ve nötronlardan oluşan atom çekirdekleri bundan 100 bin kat daha küçük (10-15 metre). Elbette proton ve nötronlar çok daha küçükler; ama onları oluşturan kuarklarla gluonları fizikte nokta parçacık olarak kabul ediyoruz ve bunlara temel parçacıklar diyoruz.
Bu girişi yaptığımıza göre artık temel parçacıkların nasıl tek boyutlu nokta parçacıklar olduğuna bakabiliriz. Peki bunu hangi yöntemle tespit edebiliriz?
İlgili yazı: Düz Dünya Teorisini Çürüten 12 Kanıt
Nokta parçacıkların kökeni
Bildiğimiz kadarıyla bunu anlamanın tek yolu parçacıkları hızlandırıcılarda kafa kafaya çarpıştırmak. Eğer çarpışan parçacıklar daha küçük parçacıklara dönüşüyorsa nokta parçacıklardır. Yok, bölünüyorsa proton gibi üç boyutlu parçacıklardır.
Bunun için genellikle CERN hızlandırıcısını kullanıyor ve protonları çarpıştırıyoruz; çünkü elimizdeki en güçlü hızlandırıcı CERN bünyesindeki LHC ve kuarkların daha küçük parçacıklara ayrılıp ayrılmadığını anlamanın en iyi yolu da onları ulaşabileceğimiz en yüksek enerji değerinde çarpıştırmak.
İlgili yazı: 14 Yaşında Kendini Donduran Kız
Ancak bir sorun var
Kuarklar temel parçacık olmasa bile CERN hızlandırıcısı bunları parçalayacak kadar güçlü değil. Bu yüzden kuarklara bildiğimiz kadarıyla temel parçacık diyoruz. Dolayısıyla temel parçacık konusu henüz çözülemedi; ama bildiğimiz bir şey var: O da Planck sabiti.
Evrende ulaşılabilecek en yüksek enerji Planck enerjisi, evrende mümkün olan en kısa mesafe Planck uzunluğu ve evrende mümkün olan en kısa an da Planck zamanıdır. Örneğin, Planck enerjisinden daha yüksek enerjilerde fizik yasaları ortadan kalkıyor.
İşte bu yüzden evrende nihai temel parçacıklar olduğunu kesin olarak söyleyebiliriz; çünkü parçacıkların sonsuza kadar bölünebilmesi ve her seferinde daha küçük parçacıklar ortaya çıkması için fizik yasalarının da sonsuz enerjide geçerli olması gerekirdi. Oysa bu hem matematiksel açıdan hem de fiziksel açıdan imkansız.
Neden nokta parçacıklar?
Bu tamamıyla fizikte kullanılan formüllerin, yani matematiğin bir dayatması: Elimizdeki formüllere göre kuarklar ve diğer temel parçacıkların nokta parçacık olduğunu kabul etmek zorundayız. Bunun şimdilik başka bir açıklaması yok.
İlgili yazı: İnternetinizi Uçuracak En İyi 10 Modem
Peki 3. boyut nasıl ortaya çıkıyor?
Yerçekimi hariç evrendeki bütün fiziksel etkileşimleri iki boyutlu matematik uzayında tanımlayabiliyoruz. Zaten evren bir simülasyon mu, sicim teorisi doğru mu ve evren içi boş bir hologram mı soruları buradan çıkıyor.
Ancak bu yazıda yukarıdaki sorulara değinmeden, sadece kuantum fiziğinin genel kabul gören kurallarına göre uzayda üç boyutlu cisimlerin nasıl ortaya çıktığını anlatacağım. Böylece mevcut bilgilerimize göre 3B cisimlerin nokta parçacıklardan nasıl türediğini göreceğiz.
İlgili yazı: İnternette teknik takip ve gözetimi önleme rehberi
Parçacık ve dalga ikiliği
Kuantum fiziğinde temel parçacıklara eşlik eden bir enerji dalgası var. Bu, o parçacığın kendi dalgası ve onun ayrılmaz bir parçası. Örneğin kuarkların kuark dalgaları, fotonların foton dalgaları ve elektronların da elektron dalgaları var.
Biz de bu yüzden küçük parçacıkları görmek için daha yüksek enerji düzeyleri kullanmak zorunda kalıyoruz. Yüksek enerji daha kısa dalga boylarına ve daha yüksek frekanslara karşılık geliyor. Örneğin atomları ve molekülleri X-ışınları ile görebiliyor ve molekülleri oluşturan atomların arasındaki elektron bağlarına bakıyoruz.
İlgili yazı: Dünyanın Derinliklerinde Yeraltı Okyanusu Bulundu
Parçacık hızlandırıcıların rolü
Protonların içini görmek için X-ışını ve elektron mikroskopları bile yeterli olmuyor. Bunun için parçacıkları çarpıştırıp parçalamalı ve içinden neler çıktığına bakmalıyız. CERN ve diğer hızlandırıcılar bunu yapabiliyor. Biz de protonların kuark ve gluonlardan oluştuğunu böyle öğrendik.
Örneğin, Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nın (LHC) maksimum enerji düzeyinde bile kuarkları parçalayamıyoruz. Bu yüzden kuarkların (varsayımsal olarak) ancak 10-19 metreden daha küçük parçacıklardan oluşabileceğini söyleyebiliriz. İşte bu sebeple kuarklara nokta parçacık veya temel parçacık diyoruz.
Hatta daha ileri giderek üç boyutlu uzayın bildiğimiz kadarıyla 10-19 metrede; yani metrenin 10 milyar kere milyarda birinde ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Kısacası kuark ve gluonlar gibi temel parçacıklar 1) Belirli enerji düzeylerinde 2) Belirli fizik kuvvetleriyle (kuarklar için güçlü çekirdek kuvveti) ve 3) Belirli kuantum durumlarında (parçacık özelliklerine bağlıdır) etkileşime girdiği zaman üçüncü boyut ortaya çıkıyor.
İlgili yazı: En Titrek Nötron Yıldızı: ODTÜ Yeni Tür Atarca Keşfetti
Yok mu basit bir örnek?
Var. Örneğin, sandalyeye oturunca kaba etinizin atomlarını saran elektronlar ve sandalye atomlarının dış yüzeyindeki elektronlar birbirini itiyor (çünkü elektromanyetik kuvvette eş yükler birbirini iter). Öyle ki derinizdeki atomlar ile sandalyenin atomları birbirine değmiyor bile!
Kısacası siz sandalyeye değil de sandalyenin elektronlarının üzerine oturuyorsunuz. Dokunma hissi, sandalyenin sert olması gibi özellik ve duyular işte böyle ortaya çıkıyor. Dokunma ve sertlik sizde üç boyutlu bir cisimle temas ettiğiniz algısı uyandırıyor. Elbette Maxwell denklemleriyle bunu ifade edebiliriz; ama işin mantığını anladınız.
İlgili yazı: Evren Bir Simülasyon mu?
Ancak daha net ifadesiyle
Parçacıklar birbirini ittiği veya birbirini çektiği, böylece atom çekirdekleri veya moleküller oluşturduğu zaman; daha doğrusu temel parçacıklar herhangi bir şekilde birbiriyle etkileşime girdiği zaman uzayda üçüncü boyut beliriyor.
Bu yüzden, özellikle sicim teorisi uzmanları üçüncü boyutun temel bir boyut değil de kuantum fiziğinden çıkan bir bileşik (türedi) boyut olduğunu düşünüyor.
Aslında sicim teorisine göre kuarklar ve gluonlar da özel bir şekilde titreşen tek boyutlu enerji sicimlerinin birbiriyle etkileşime girmesiyle oluşuyor. Bu sebeple üçüncü boyut fizikte çok tartışmalı konu.
İlgili yazı: Şaşırtan varsayım >> Evren 2 boyutlu başladı, 4B oldu ve gelecekte 5 boyutlu olacak
Şimdi üç boyutlu cisimlere gelelim
Mıknatıslarda eş kutuplarının birbirini itmesi veya sandalyeye oturunca atomlarımızın iç içe geçmemesi gibi elektromanyetizmadan alınan örneklerle uzayda üçüncü boyutun nasıl ortaya anlatabiliriz.
Ancak, “tek boyutlu temel parçacıklar aralarında birleşip nasıl belirli büyüklüklere sahip olan üç boyutlu parçacıkları ortaya çıkarıyor” derseniz bunu maddenin temel parçacıkları olan kuarklarla anlatmamız lazım. Kuarklar birleşerek proton ve nötronları nasıl oluşturuyor?
Evrende altı tür kuark var ve bunlar aralarında iki farklı şekilde üçer üçer birleştiklerinde protonları ya da nötronları oluşturuyorlar ki bunu bir protonun doğuşu yazısında anlattım. Protonların neden üç boyutlu olduğunu ise burada anlatacağım:
İlgili yazı: Dünyanın Manyetik Alanında Dev Delik Açıldı
Renk yükü
Kuantum renk dinamiğine göre kuarkların hem elektrik yükü var, hem de gluonlar gibi renk yükü var (kuarkların rengi yok, ama fizikte kolay olsun diye renk yükü diyoruz). Bildiğiniz üzere elektrik yükü pozitif veya negatif olabilir ve eş yükler birini iter, zıt yükler de çeker (buzdolabına yapıştırdığınız hatıra manyetlerinin mıknatıslarında olduğu gibi).
Ancak, atom çekirdeklerindeki protonları ve nötronları bir arada tutan güçlü çekirdek kuvvetinden çıkan renk yükleri her zaman birbirini çekiyor; yani kuarklar her zaman birbirini çekiyor. Birbirlerine çok yaklaşan kuarklar aralarında neredeyse ışık hızında gluon alışverişine başlıyor.
Kuarklar arasında gidip gelen ve güçlü çekirdek kuvvetini taşıyan gluon parçacıkları kuarkları birbirine yapıştırıyor. Böylece nötron ve protonları inşa ediyor.
Kısacası proton ve nötronlar dışarıdan bakınca kabaca bilyeye benzeyen birer enerji alanıdır: Kuark ve gluon adlı nokta parçacıklar arasındaki fiziksel etkileşimlerden türeyen üç boyutlu bir enerji alanı ve biz de bu tür enerji alanlarına cisim diyoruz. Bu enerji alanlarından oluşan daha büyük nesnelere de (atomlar, moleküller, bileşikler, mineraller, et, kemik, insan) yine cisim diyoruz.
İlgili yazı: Enformasyon Paradoksu: Kara Delikler Evreni Siler mi?
Atom yayları yahut kara delikler
Atomların içindeki protonlar neden birbirine yapışıp iç içe geçmiyor? Neden kuarklar protonların içinde üçlü gruplar halinde belirli bir büyüklükte dolanıyor da kendi üzerine çöküp daha küçük noktalarda gittikçe daha büyük ve ağır parçacık yığınları oluşturmuyor?
Kısacası ister proton boyutunda olsun, ister tüy kadar hafif veya dünya kadar ağır; evrendeki cisimlerin büyük kısmı neden kendi üzerine çöküp kara deliğe dönüşmüyor? İşte bunun sebebi protonları birbirine çekerek atom çekirdeğinde birleştiren güçlü çekirdek kuvvetinin şiddetinin yay gibi esnek ve değişken olması. Öyle ki:
1) Protonlar güçlü çekirdek kuvvetiyle birbirine yaklaşıp yapışınca (yay sıkışınca) güçlü çekirdek kuvveti neredeyse sıfıra iniyor ve elektromanyetik kuvvet de serbest kalıp (güçlü çekirdek kuvvetinin çekim baskısından kurtularak) protonları birbirinden uzağa itiyor; çünkü eş yükler birbirini iter.
2) Oysa protonlar birbirinden az uzaklaşınca (yay gerilince) güçlü çekirdek kuvvetinin şiddeti tekrar artıyor ve protonları tekrar birbirine doğru (çekirdeğe doğru) çekiyor. Böylece elektromanyetizma yüzünden atom çekirdeklerinin kendi kendine atom bombası gibi patlayarak parçalanmasını önlüyor (gerilen yayı serbest bırakırsanız katlanır).
İlgili yazı: Çifte Tılsım: Protondan 4 Kat Ağır Yeni Parçacık Bulundu
Güç dengesi
İşte milyarlarca yıl boyunca bozunmadan (çürümeden) varlığını sürdüren protonları ve milyarlarca yıl boyunca bozulmadan var olan atom çekirdeklerini elektromanyetik kuvvet ile güçlü çekirdek kuvveti arasındaki bu çekişmeye borçluyuz! Atomların parçalanmadan dengede kalması bu sayede mümkün oluyor.
Öyleyse noktasal temel parçacıklar olan kuarklarla gluonların enerji alanları arasındaki fiziksel etkileşimler proton denilen 3B bileşik parçacıkları oluştururken, proton ve nötron denilen enerji alanlarının arasındaki etkileşimler de atom denilen enerji alanlarını oluşturuyor.
İlgili yazı: CERN Proton Çarpıştırıcısı 5 Yeni Parçacık Keşfetti
Kısacası okulda size yanlış öğrettiler
Evrende madde yok, bir anlamda sadece enerji var. Biz insanların ölçebileceği sürelerde bozulmadan kalan dengeli ve istikrarlı enerji alanlarına üç boyutlu madde diyoruz. İstikrarlı enerji paketlerini madde veya üç boyutlu cisim olarak adlandırıyoruz.
Elbette görelilik teorisine göre madde ile enerji birbirine dönüşebiliyor ki güneş panellerini, atom bombalarını, nükleer santralleri ve nükleer füzyonu buna borçluyuz. Bu açıdan madde ve enerji fiziksel olarak birbirinden farklı şeyler. Ancak, bildiğimiz kadarıyla madde enerjiden türüyor. Enerji ise maddeye dönüşebiliyor fakat maddeden türemiyor.
Kuantum fiziğine göre enerji maddeden daha temel bir fiziksel gerçekliktir. Madde ve enerjiyi kelimelere dökmekte zorlanmamızın asıl sebebi ise fizik bilgilerimizin yetersiz olması: Sonuçta kütleçekim kuvveti ile kuantum fiziğini henüz tek bir formülle, her şeyin teorisiyle birleştiremedik.
Yine de tek boyutlu nokta parçacıklardan üç boyutlu cisimler nasıl oluşuyor derseniz cevabı bu: İnsan vücudu trilyonlarca ve trilyonlarca küçük enerji alanının (parçacığın) birbiriyle ölçülemeyecek kadar karmaşık olarak etkileşmesinden meydana gelen oldukça kararlı bir enerji alanıdır. Keza sandalye de öyle ve bu bize 3B cisimlerin doğası hakkında bir fikir veriyor.
İlgili yazı: Evren İçi Boş Bir Hologram mı?
Sonsöz
Bu yazıda üç boyutlu cisimlerin ve bileşik parçacıkların tek boyutlu temel parçacıklardan (nokta parçacıklar) nasıl oluştuğunu anlattık. Bunu yaparken de atom çekirdeklerini bir arada tutan ve atom altı parçacıkları oluşturan güçlü çekirdek kuvvetine değindik.
Yazının devamında ise zayıf çekirdek kuvvetini ve Güneş’e enerjisini veren nükleer füzyonun nasıl gerçekleştiğini anlatacağım. Ancak, dünyada nasıl nükleer enerji ürettiğimizi merak ediyorsanız NASA Mars’a nükleer roketle gidecek ve Kuzey Kore ile nükleer savaş çıkar mı yazılarını okuyabilirsiniz. Okulların açıldığı yeni ders döneminde hepinize başarılar dilerim.
Hocam peki uzay kaç boyutlu. Tüm kararlı enerjileri (sözde maddeleri) çıkartırsak. Geriye kalan karanlık ve hiçlik kaç boyutlu? Küp diyelim. Kağıt üzerinde temsil ederken bir nokta belirleriz bu noktadan 3 çizgi çizdik en, boy, yükseklik bir küp oluştu. Peki köşesiz küp ne olur hatta kağıda hiç bir şey çizmezsek kaç boyutlu diyebiliriz? Hiç bir şey kaç boyutludur? Ya da ters küre. Kürenin iç dış olmasından söz etmiyorum. Ya da küreyi bir balon gibi düşünüp içini gözlemlemekten de bahsetmiyorum. Doğru tanım olmayacak ama, küreyi bir bilye olarak düşünelim. Duvarları dışa doğru kavisli. Tam tersi içe doğru kavisli olsa ve yine de küre olsa ve tüm parçalar birleşse. Buna kaç boyutlu denir? Merak ettiğim şey enerji sadece en ,boy ve yüksekliği mi oluşturabiliryor? Bu kadarcık mı? 🙁
Sevgili İbrahim, uzay üç boyutlu. Bununla birlikte madde ve enerjiden bağımsız bir boş uzay yok. Kuantum fiziğine göre uzay temel parçacıklar arasındaki fiziksel etkileşimlerden türüyor.
I. Madde enerjiden türüyor.
II. Enerji maddeden türemiyor.
III. Enerji ise maddeye dönüşebiliyor.
Bunu anlayamadım.
Maddeyi enerjiyle tanımlıyoruz; ancak enerjiyi maddeyle tanımlamıyoruz. Madde potansiyel enerjiye sahip diyoruz, yerde hareketsiz yatan bir mermi ile toptan ateşlenen bir mermi gibi. Bununla birlikte görelilik teorisine göre madde enerjiye ve enerji de maddeye dönüşebiliyor. Son olarak madde bir türedi kavram. Kuantum fiziğinde madde ve enerji arasında günlük hayatta sandığımız kadar kesin bir ayrım yok. Kısacası kavramlarımız 19. yy’dan kalma ama fiziğimiz modern fizik ve bazen kelimeler yetersiz kalıyor.
Enerji kelimesinden ne anladığınızı anlayamadım. Bu kelimenin anlamını net bir şekilde açıklar mısınız? Örneğin “yerde hareketsiz yatan bir mermi ile toptan ateşlenen bir mermi gibi” demişsiniz. Buradaki potansiyel yerde yatan mı hareket eden mermi mi? Potansiyelden kastınız kökeni aristoya kadar giden hareket kavramı mı? Merminin uzaydaki konum değişikliği mi? Kuantum fiziğinde madde enerji ayrımı yok demişsiniz, doğru. Dalga fonksiyonu ve olasılık söz konusu. Fakat kelimelerin yetersiz kaldığı durum olduğunu sanmıyorum. Gerçekçilik iddialarını bir kenara koyarsak, sonuçta klasik ya da kuantum tüm fizik en temelde F=ma üstüne kurulu. Kuantum kuramının doğum yıllarında fizikçilerin yaşadığı felsefi çekişmeler ise sokrates öncesi doğa filozoflarının düşüncelerinin bir benzeri.
Enerji bu yazıda bir kelime değil, bir fizik terimi. Enerji bir sistemin iş yapma kapasitesidir. Fizikte iş, kuvvetin yer değişim yönündeki bileşeninin etkisinin yer değiştirmeyle çarpımı olarak tanımlanır ve enerji, iş ile aynı birimle ölçülür. Enerjinin 3 temel formülü var:
E=Fd, 1 Joule enerjisi olan bir madde, 1 metreyi 1 Newton ile gidebilir.
E=mc2, 1 kg kütlesi olan bir maddenin ışık hızının karesinin sayısal değeri kadar (Joule) enerjisi vardır.
E=Pt, 1 Joule enerjisi olan bir madde, 1 saniye boyunca, 1 Watt’lık güç uygulayabilir.
Burada kast edilen potansiyel enerji merminin potansiyel enerjisi; çünkü Dünya ile mermi zaten uzayda aynı referans çerçevesinde yer alıyor. Bu sebeple Dünya’nın kütlesi ve enerjisi mermi için yok sayılır (görelilik teorisine göre merminin Dünya ile uzayda yol alma hızı hesaba katılmaz. Dünya’ya göre hızı, yönü vb. hesaba katılır). Sadece mermiyi etkileyen bir yerçekimi ve atmosferdeki sürtünme kuvveti dikkate alınır.
Yazıda felsefeden kaynaklanan kafa karışıklığı yok. Sadece fizik bilimi temel alınıyor. Ancak fizik okumamış okurların anlaşılması için gerçeğe yakın anlaşılır benzetmeler yapılıyor. Yazı bu anlamda popüler bilim formatında olmakla birlikte hakemli dergilerdeki referansları sağlıyorum ki bilim insanları ve akademisyenler konuyu daha derinden inceleyebilsinler.
ben hala atom çekirdeğindeki tek boyutlu parçacıkların nasıl olup da hidayete erip 3 boyutlu proton yada nötronu oluşturduğunu anlayabilmiş değilim. bu mantıkla herhangi birkaç 3 boyutlu nesneyi uygun koşullarda biraraya getirip 4 ya da 5 boyutlu nesnelere dönüştürebiliriz o halde.
Eğer enerji dediğimiz şey, küçük özdeş parçalardan oluşuyor olsaydı…
Hiç hareket etmediği zaman, bir nokta olurdu. (Tekillik pozisyonu)
Eğer bir doğrultuda titreşmeye-hareket etmeye başlasaydı, 1 boyutlu olurdu.
Eğer bu hareketini yaparken, bu doğrultuyu kesen bir doğrultuda daha titreşmeye başlasa, bir alan oluşur. Bu durumda iki boyutlu olurdu.
Eğe bu iki hareketini yaparken, bu iki doğrultuyu da kesen bir doğrultuda titreşse, bu seferde üç boyutlu olurdu.
Ya da başka bir anlatımla;
1 boyutlu enerji titreşimi; uzunluk
2 boyutlu enerji titreşimi; alan (boy x en)
3 boyutlu enerji titreşimi; hacim (boy x en x yükseklik),
4 boyutlu enerji titreşimi; eylemsiz kütle (hacim x zaman (= sabit ivme=evrenin genişlemesi)) gibi bir sıralama var.
Eğer 5nci boyutu ilgili sıralamaya katarsak,
5 boyutlu enerji titreşimi; göreli kütle (eylemsiz kütle x hız)
Sonuç: 3 boyutlu yapılar, enerji paketçiklerinin birbirleriyle olan bağları ile değil, çok daha basit bir şekilde sadece çeşitli doğrultularda (burada dik açılarla) titreşimi ile de mümkün olabilir.
Ancak, enerji denilen şey enerji taşıyıcısı parçacıklar (bozonlar) ile parçacıklar arasında gerçekleşen parçacık alışverişine (ve kuantum ikilikte dalga etkileşimi) dayalı fiziksel etkileşimlerle gerçekleşmektedir. Enerji aslında bizim anlamak için kullandığımız bir terim. Madde ve enerji ayrımının doğada var olduğundan pek emin değiliz. Kafa karıştırıcı olarak parçacıkların hem tanecik hem dalga özelliği gösterdiğini biliyoruz kuantum fiziğinde.
Madde enerjiye dönüşemiyor ise kömürü yaktığımızda açığa çıkan ısı enerji değil mi yani bu söylediğime göre dönüşebiliyor. Ama buradaki enerjiyle bahsettiğim enerji farklı bir şey mi tanımlamak için mi kullandınız yani mesela metre gibi
Enerji maddeye ve madde enerjiye dönüşebilir. E=mc2
Komurun yanmasi nukleer bir donusum degil kimyasaldir bu yuzden bu donusum nukleer anlamda enerjiye donusme degil sadece oksitlenme ile yanmadir ikisi cok farklidir.
Bilim dunyada ancak kanunlasmiş olgular uzerine kesinlik katabilir(evren icin degildir). Bunun disindaki hersey olasilik dahilindedir. Bilim insanlari hicbir din inancin, tekrarli kaliplarin ve baskilarin olmadigi bir gezenden buraya transfer ettigimiz de, şu andaki bilimsel verilere istinaden dunya olarak daha gelişmiş irklar olabilirdik. Evreneki her sey enerji-foton olduguna gore, ve 100 yildir bildigimiz gibi bukulebilir yani esnek yani şekil verebiliriz demektir. Bir seyi var etmemiz icin O seyin “kabaca”ham maddesini bildigimizde onu uretebiliriz demektir. Beyin daima tekrarli kaliplardan bilinç yaratir. Cunku beyin dunyaya yani 3B evrene gore programlanmis/evrimlesmis/yaratilmis/cevre faktorlerine gore doğal olusum/ogretilmis/ogreniyor/tüm evrenlerin bilgi-verisine sahip(dunya icin bu yeterli ama daha gelismis uygarliklar icin emrimize amade hazir bekliyor) goreli olusmustur.Dusunce veya yasamsal olgularin evren de/atomda/fotonda/enerjide kayit edildigini cok iyi biliyoruz. Bilgisayar programlarinda oldugu gibi! Ve bu evrensel veriler dahilinde akilli bir beyin/programlanmis/sentedik uretim/sivi tarafindan yaratilmistir. Bu da similasyon/hologram/yapay/gercek/”hakikat”(sadece biz dunyalilar icin 🙂 ) /veya bisey tarafindan olusturuldugu(burada bilim kabul etmez demekle; bilimin/ bilimselligin taraf tuttugunu ifade eder)cok yuksek olasilikla kabul edilir.
Sadece kendi dışındaki olay ve olgular için deney ile gözlemlerle test edilebilir öngörülerde bulunan teoriler bilimseldir. Bu nedenle ilk neden ve tanrı var mı, yok mu soruları bilimin dışındadır; çünkü bunlar yanlışlanamazlar. Bu bilimin Tanrı yok veya var dediği anlamına gelmez. Ancak, bilim yoksa hakikat bizim hayalimizin ürünü mü, yoksa gerçek mi bilemeyiz.
Bilim, tanriyi aramiyormuş gibi gorunur ancak, bilimsel olgulariyla da tanrinin sozlerine modernize sekil verir(Burada seffaf olmayan din mi bilim mi!). Biz dunyalilar arastirmalarimizi 3B sistem icin yapiyorken, cevabi kendimize indirgemeye calisiyoruz. Eril ve disil olmadan ve bunlardan dogmus bir çocuğu arastirmaya benzer.Bizler tamamen bir parodokssun icindeyiz. Bilim, etki, tepki, enerji ve duragan(atom alti boyutta duraganlik yoktur bu da celiski)kavramlar uzerinden arastirmaya baslar test eder ve sonuc yapar. Bu kavramlar bilimden once hislerimizle baslar yani hissetmediklerimizde de bilim tikanir ve sonuca yoktur/olasilik dahilindedir der. Ve burada felsefe dogar, aslinda basa doneriz ve yine felsefe devreye girer ve teknik bilime calis der. Yani kismi paradoks yani fraktal diyebiliriz. Yani dunya sistemine ve icinde bulundugumuz evrendeki(aslinda bu kavramda hatali bir cok paralel evren varken bulundugumuz derken hangi noktadayiz ki bunu ifade etmeye calisalim) hersey tekrarli kaliplardan olusuyor ve “evren kayit sisteminin” devrede oldugunu ispatlar, tipki dna’mizda kayitli bilgiler gibi; bilincimizde icgudusel olarak yasariz. Ve anlariz ki bir kayit merkezi varmis gibi gorunur. Evrendeki tum gelismis irklar da kayit merkezini arar! Kuantum bilgisayar calisma sistem ve ozelikle beynimize kaydettigimiz bilgiler gibi bu kavramlar bize burada cevap verir.
Elektronların birbirini itmesi atomun sahip olduğu yüksek hacme katkısı var mıdır
Güzel yorumlar güzel bir bölüm tadından yenmemiş lakin! Matematiksel ve fiziksel olarak imkansız değildir , şu an imkansızdır unutmayalım ki bilimin amacı imkansızı açıklayabilmektir. O yüzden nacizane görüşüm konu bilim olduğunda ve özellikle evreni çözmeye çalışan fizik ve bunu şifrelemesini sağlayan matematik söz konusu olduğunda imkansız yerine şu an için imkansız dersen daha güzel olur:)
Merhabalar Kozan Bey, yazılarınızı tarih sırası gözetmeden okuyorum, bu yazıda anlamadığım husus, eğer temel parçacıklar tek boyutlu ise noktasal değil doğrusal olması gerekmez mi? Yok noktasal ise de o zaman boyutsuz olmalı ama bu da çok mümkün görünmüyor çünkü bildiğim kadarıyla kuarklar 10 üzeri – 18m. civarında, evrendeki en küçük mesafe yani Planck mesafesi ise 10 üzeri – 34m. Arada 10 katrilyon kat fark var bu durumda nasıl noktasal veya boyutsuz olabilirler, ayrıca bir nesnenin boyutsuz olabilmesi için Planck mesafesinde olması gerekmez mi?
Albert (Cenya’nın eşi)
Parçacıkları aslında boyutsuz matematiksel noktalar (nokta parçacık) olarak düşünüyoruz ama kunatum fiziğinde bunlar aynı zamanda dalga. Kunatum spini yazacağım gelecekte ve o zaman daha rahat anlaşılacak.