Robotlar Fabrikada İşçilerin Yerini Alıyor, İşsizlik Artıyor >> Robotlar dünyayı ele geçirir mi? – 2
|Sanayi devrimiyle birlikte makineler kas gücünün yerini aldı ve işçilerin bir kısmı bürokrasinin çarkını döndürmek için devlet memuru oldu. Sadece bugün değil, 200 yıl önce de insanlar işsiz kalmaktan korkuyordu ama sistem bir şekilde yerine oturdu. Sanayi devrimi tüm gelir adaletsizliğine rağmen dünya genelinde refahın artmasını ve insan ömrünün uzamasını sağladı.
Ancak şimdi düşünen robotlar ve akıllı bilgisayarlardan söz ediyoruz. Teknoloji hızla gelişiyor ve toplum buna uyum sağlamakta yavaş kalıyor. Robotlar uzun süre boyunca işçilerin yerini alamadı, çünkü robotlar pahalıydı. Oysa şimdi işler değişti.
İşçi intiharlarıyla gündeme gelen Foxconn şirketi 1 milyon robottan oluşan bir işçi ordusu kurmaya hazırlanıyor. Nanoteknoloji, 3D printerlar ve plastik kaslar sayesinde DARPA’nın Atlas robotu gibi merdiven çıkan, hatta çukurların üzerinden atlayan çevik robotlar gittikçe daha ucuza mal ediliyor.
Artık robotlar otomobil fabrikalarıyla sınırlı değil. Robotların işlettiği otellerden robot doktorlara kadar hemen her alanda makine adam insanın yerini alıyor. Devletler işsiz kalan insanlara yeni iş olanakları sağlamazsa birçok aile para kazanamayacak. Milyonlarca insan işsiz kalırken özgürlüğün ve ilerlemenin motoru olan “orta direk” de tümüyle ortadan kalkacak ama asıl tehlike başka:
Teknolojiyi çevre kirliliği ile açlığı önlemek ve insanlara yeni iş olanaklarını yaratmak için kullanmazsak önümüzdeki 100 yılda uygarlık çökebilir, insan soyu tükenebilir.
Sermaye açısından mantık basit: 68 kuşağının İngiltere, ABD ve Avrupa’da düzenlediği ilerici gösterileri komünizm olarak nitelediler. Ardından sanayiyi Çin’e ve diğer ülkelere kaydırarak ucuz işgücü sorununu çözdüler. Böylece ilerici toplumsal hareketleri bugüne kadar oyalayarak baskıladılar.
Ancak bugün deniz bitti. İnternet ve sosyal medya geldi. Çin de zenginleşti ve ucuz işgücü sağlayamaz oldu. Vietnam gibi fakir ülkelerin ise iPhone üretimi için gereken altyapıyı kurması, hele IT sektörü için gereken siyasi istikrarı sağlaması çok zor. Bu tablonun üzerine 2008 ekonomik krizi de gelince sermaye fena sıkıştı.
Kemal Tahir’in romanlarında geçen bu sözler sermayenin içinde bulunduğu durumu çok güzel açıklıyor, denize düşen yılana sarılıyor. 2008 kriziyle zor durumda kalan ve maliyetleri azaltmak isteyen şirketler çareyi robotlarda buluyor. Şirketler robotları bedava işgücü olarak kullanmak istiyor, çünkü ucuz işgücü bedava işgücüyle rekabet edemez.
Kölelik tarih boyunca bedava işgücü yaratmanın tek yoluydu ve robotların insan kölelerin yerini alması belki de kölelik sorununu çözmemizi sağlayabilir. Nitekim 2009 verilerine göre dünyada 21 ila 36 milyon köle var1. Rüşvetin belgesi olmadığı gibi köleliğin veya çocuk işçi çalıştırmanın belgesi de yok, o yüzden kesin veriler elde edemiyoruz.
Ancak robotlar önümüzdeki 30 yılda Vietnam gibi ülkelerde bile çocuk kölelerin yerini aldığı zaman durum düzelecek mi? Eski köleler nasıl iş bulacaklar ve nasıl para kazanacaklar? Ekonomik krize, kötü politikalara ve nüfus artışına ek olarak robotlar da insanları işsiz bırakıyor ve bu insanlara yeni işler bulmazsak 2030 yılında uzman hekimlerin bile işsiz kaldığına tanık olabiliriz.
Teknolojinin hızına yetişemiyoruz
Sorun teknolojinin gelişme hızında. Bugün teknoloji insanların zengin ve mutlu olması, iyi eğitim görmesi ve bilgeliğe erişmesi için değil, üretim maliyetlerini düşürerek rekabet gücünü arttırmak için kullanılıyor. Para kazanma hırsı insan olmanın önüne geçmiş bulunuyor.
Üretim maliyetlerini düşüren robotların insanların işsiz kalmasına yol açması bundan kaynaklanıyor. Peki bu konuda ne yapabiliriz? Teknolojiyi toplumsal sorunları çözmek için kullanabiliriz.
Çölde yetişen buğday, sığır hücrelerinden klonlanan ve biyo-printerda basılan sağlıklı sentetik et, yeni su arıtma teknolojileri, temiz güneş enerjisinin yaygınlaşması, kanser ve Alzheimer tedavisi…
Bütün bunlar teknolojiyi insan yararına kullanırsak yapabileceğimiz şeylerden sadece bazıları. Ancak asıl soru başka: Bunu başarmak için teknoloji trenini yakalayabilecek miyiz?
Kâr hırsı nedeniyle bugün teknoloji çözdüğü sorunlardan daha fazla sorun üretiyor. Robotların yol açtığı işsizlik ise bunların içinde en tehlikeli olanı. Fakirlik, açlık ve savaşlar yüzünden toplum çökerse zengin ülkeler bile insanlığı kurtaracak yeni teknolojiler geliştiremeyecekler.
Sanayi devriminden ders çıkarmak
Teknolojik ilerlemenin hızını tahmin etmek zor, ama teknolojinin her yıl daha da hızlandığını söyleyebiliriz. Örneğin Ortaçağ’dan Yeni Çağ’a geçmek 1000 yılımızı aldı, fakat Yeni Çağ’dan Yakın Çağ’a geçmek sadece 300 yıl sürdü. Sanayi devrimi ise 200 yıl içinde toplumu uzay çağına getirdi ve atom çağı, bilgisayar çağı, internet çağı derken yapay zeka çağına girdik. Kırk yıldır robotlarla uğraşıyoruz.
Tarihçi Henry Adams teknolojinin ilerleme hızını ölçmek için insan uygarlığının kömür bazlı yıllık enerji üretimini esas aldı. Buna baktığımız zaman 1840 ile 1900 yılları arasında kömürden enerji üretiminin her 10 yılda iki katına çıktığını görüyoruz.
Nüfus artışına bağlı olarak artan enerji ihtiyacı gibi negatif faktörleri ele alırsak 1840 – 1900 yılları arasında insan uygarlığının enerji üretiminin yılda yüzde 7 oranında arttığını görüyoruz. Ancak enerji üretimi artışı doğrudan teknolojik gelişmeye yansımıyor. Çünkü mühim olan teknolojinin halka inmesi.
Örneğin Mars’a iki yılda bir 4 kişi göndermek teknolojik ilerlemeye pek bir katkıda bulunmuyor, ama bunu başarmak için uzay sanayisinde kaydettiğimiz ilerlemeler zaman içinde halka yansıyor ve bu da teknolojik ilerlemenin gerçek hızını gösteriyor (2011’de emekli olan uzay mekiklerindeki hidrojen yakıt hücreleri bugün otomobillerde kullanılıyor).
Buna daha somut bir örnek verebiliriz: 1848 yılında buharlı trenler saatte 100 km hıza erişiyordu. 1948 yılında deneme uçuşlarına başlayan ilk ticari jet uçakları ise saatte 800-900 km hıza erişti. Bu durumda 1848 – 1948 arasında teknolojinin ilerleme hızını yüzde 2 olarak ölçebiliriz.
Bu çok iyi bir hız. Toplum bu hıza yetişebilir. Günlük hayat, ekonomi ve iş hayatı bu hıza uyum sağlayabilir. Nitekim 2010 yılına kadar öyle oldu. Ancak bazı gelecek bilimcilerin dediği gibi teknolojik tekillik 2012 yılında gelmiş olabilir. Artık teknoloji öngörülemeyen bir hızla artıyor ve insanoğlunun kendi icatlarına ayak uydurması zorlaşıyor.
Makinelerden bilgisayarlara, bilgisayarlardan robotlara
Bilgisayarların veri depolama kapasitesinin ne kadar hızlı arttığını düşünün. 1960 – 2003 arasında bilgisayarların depolama alanı 5 milyon kat arttı. Bu da yılda yüzde 60 artış anlamına geliyor. Yarı iletken teknolojisi de 50 yıldır hızla gelişiyor ve Moore Yasası’na göre yılda yüzde 40 ilerleme kaydediyor. Bilgisayar işlemcilerinin gücü ise 18 ayda iki katına çıkıyor.
İşte bu yüzden günümüzde Google’ın sürücüsüz arabaları yollarda geziyor, Amazon’un uçan postacıları reklamlara çıkıyor, Amerika’nın terörist (?) vuran insansız hava araçları göklerde terör estiriyor ve turistler Bahama Adaları’nda sörf yaparken dronlarla selfie, pardon dronie çekiyor. Bilgisayarlar gittikçe küçülüyor, akıllı telefon ve tabletlerle birlikte akıllı takılar yaygınlaşıyor.
Aynı nedenle robot üretimi de gittikçe ucuzluyor. Çelikten daha dayanıklı, daha esnek ve çok daha ucuz olan malzemeler kullanarak robot iskeletleri imal ediyoruz. Üstelik bunları makinede preslemek yerine 3D printerlarda basıyoruz. Böylece her gün daha fazla robot üretiyoruz ve bunlar da her gün daha fazla insanın işsiz kalmasına yol açıyor.
Dünyanın en büyük fason üreticisi olan Foxconn’a bakalım. Şirketin Çin’deki fabrikalarında 1 milyondan fazla işçi çalışıyor. Foxconn 2011’de robot işçi kullanmaya karar verdiğinde elinde 10 bin robot vardı.
Şirket bunları Foxbot olarak adlandırıyor ve yılda 30 bin yeni robot alıyor. Daha çok robot almamasının ana sebebi ise 1 milyon robotun tek seferde satın alınamayacak kadar pahalı olması.
Robotlar ucuzluyor dedik ya, biraz da Foxbot fiyatlarına bakalım isterseniz. Bu robotların fiyatı 20 bin dolar ve boya püskürtmek, kaynak ve montaj yapmak gibi rutin işlerde kullanılıyorlar. Nitekim 26 Haziran 2013’te Foxconn CEO’su Terry Gou yıllık şirket toplantısında şöyle söyledi: “Bir milyondan fazla işçimiz var. Gelecekte buna bir milyon robot işçi ekleyeceğiz.”
Felaket senaryosu ama orta vadede
Korkmayın, Foxconn şu anda istihdam ettiği 1 milyon işçiyi işten atıp yerine robot alamaz. Bunu iki sebepten yapamaz. Bir kere Çin hükümeti izin vermez. O işçiler aynı zamanda oy deposu ve bir kısmı yabancı uyruklu olsa da 1 milyon işsiz Çin’de toplumsal düzeni bozacaktır. İkincisi mevcut kadroları koruyarak kapasite artırımına gitmek daha kârlı. Özellikle de robotların insanların yaptığı bütün işleri (şimdilik) yapamadığını düşünecek olursak.
Bununla birlikte beş yılda 1 milyon robot almak, artık fabrikaya yeni işçi almamak demek. Bu da uzun vadede bir felaket senaryosu oluşturuyor. Sonuçta dünya nüfusu 7 milyar 200 milyon. Nüfus hızla artıyor, Çin dünyanın en kalabalık ülkesi, Foxconn Çin’in en büyük şirketlerinden biri ve Foxconn artık yeni işçi almayacak!
Şimdi Moore yasasını Foxconn robotlarına uygulayalım ve diyelim ki bu robotların performansı yılda yüzde 40 oranında artsın. Örneğin geçenlerde yazılımı güncellenen 22 bin dolarlık Baxter robotundan yılda 500 adet üretileceği açıklandı. Baxter şimdilik fabrikaların paketleme hatlarında kullanılacak.
Baxter’ı geliştiren Rethink Robotics şirketi 5 yılda 10 bin robot üretmeyi planlıyor. Bu da teknolojinin gelişme hızının katlanarak artmasına yol açıyor. Hem üretim arttığı için maliyet azalıyor hem maliyet azaldığı için üretim artıyor hem de yeni teknolojiler maliyetlerin daha da düşmesini sağlıyor!
Moore yasasını baz alırsak Baxter robotların 2020 yılında 5000 dolara satılacağını görüyoruz. Google’ın mühendislik direktörü Ray Kurzweil, 30 yıl önce Moore yasasını kullanarak teknolojinin gelişme hızını doğru tahmin etmişti. İşte bu yüzden teknolojik tekilliğin 2029 yılında geleceğini söylüyor.
Kurzweil haklıysa 2029’dan sonra teknolojinin ne hızlı gelişeceğini tahmin etme yeteneğimizi kaybedeceğiz. Bu bizi aşacak. Ancak teknolojik tekillik 2012’de gelmiş olabilir. İnsanoğlu teknolojiye ayak uydurma kapasitesini 3 yıl önce kaybetmiş olabilir.
Çünkü mesele teknolojiyi anlamak değil, teknolojiyi kullanmak da değil. Asıl mesele teknolojiyi işsizliği önlemek ve toplumsal refahı arttırmak için kullanma yeteneğine sahip olmak. Bunu yapabilecek durumda mıyız? Soyumuz tükenmeden önce vaktimiz var mı? Kısacası…
…işsizlere yeni iş fırsatları yaratabilir miyiz?
Teknolojik ilerleme her zaman insanları işinden etti, ama aynı zamanda yeni iş fırsatları yarattı. Özünde Marx da öngördüğü toplumsal devrimi işçilerden bekliyordu.
Nitekim sanayi devrimi bir işçi sınıfı yaratmasaydı Ekim Devrimi de olmayacaktı. Ancak günümüzde bu denklem değişiyor. Hem robotlar hem de artan nüfus yüzünden insanlara iş bulmak zorlaşıyor, çünkü teknolojik tekillik geldi.
Teknolojik tekillik iki şekilde tanımlanıyor: 1) Teknolojinin gelişme hızı insanların yeni teknolojilerle neler yapacağını bulma hızını aşacak. 2) İnsandan zeki robotlar gelecek ve bunların ne yapacağını kimse tahmin edemeyecek. Dünyayı ele geçirebilirler, bizi yok edebilirler veya aramıza güçlü müttefikler olarak katılabilirler.
Bugün 1 numaralı maddenin gerçekleştiğini görüyoruz. Bunu Alldesign 2015 Uluslararası Tasarım Konferansları’na katılan transhümanist filozof Nick Bostrom’la röportaj yaparken anladım.
Bostrom’la yaptığım söyleşi Popular Science Türkiye dergisinde yayınlanacak, ama Bostrom’un cevabını burada kısaca yazmak istiyorum:
Kendisine robotlar dünyayı ele geçirir mi ve biz bunu önlemek için neler yapabiliriz diye sorduğumda gelecekte ne olacağını bilmiyoruz dedi: “Robotlar dünyayı hiç aklımıza gelmeyen bir şekilde ele geçirebilir. Bu tehlikeyi önlemenin çeşitli yolları var ama hiçbir işe yaramayabilir.”
Kısacası bu konu üzerinde uzmanlaşan filozoflar da teknolojinin gelecekte neler getireceğini bilmiyor. Oysa eskiden böyle değildi. Ünlü bilimkurgu yazarı Jules Verne 1963 yılında insanların Paris’te nasıl yaşacağını 100 yıl önce yazdığı bir romanda anlatmıştı. İnternetin gelişini de yüz yıl önceden öngörmüştü.
Sadece tarihinde yanılmıştı: İnternet 1963’te değil, 1993’te yaygınlaştı. Yine de internetin temeli 1960’lı yıllarda atılmıştı. Şimdi bunu bile yapamıyoruz. Bırakın 100 yılı, 20 yıl sonra neler olacağını tahmin etmekte zorlanıyoruz.
Robotlar insanların yerini alıyor. Nesnelerin interneti ve giyilebilir bilgisayarlar birçok alanda insanlara yardım ediyor. Öyle ki bilgisayarlar yakında sadece işçilerin değil, çevirmenlerin ve banka memurlarının da yerini alacak. Bunun için Google Çeviri özelliğinin çok değil, biraz gelişmesi yeterli. Güler yüzlü interaktif hologramlar da tezgahtarların yerini alabilir.
Ekonomist Brian Arthur robotların hem mavi yakalıların hem de beyaz yakalıların işini elinden alacak olmasına “ikinci ekonomi” diyor. İkinci ekonomi bilgisayarların sadece başka bilgisayarlarla iş yaptığı ekonomiye verilen ad ve siz bunu zaten biliyorsunuz.
Telefonla bankanızın müşteri temsilcisini arıyorsunuz. Size diyor ki hayır bu işlemi yapamam, sistemden göremiyorum ve sistem borcunuzu daha ileriki bir tarihe ertelememe izin vermiyor. Gerçekten de bugün para transferi gibi birçok bankacılık işlemi sadece bilgisayarlar arasında yapılıyor, ikinci ekonomi mecburen insanı dışlıyor.
Robotu bırakın, yazılımlar insanın yerini almaya başladı
İkinci ekonomiye algoritmalar ekonomisi, Silikon Vadisi ekonomisi, Google arama motoru ekonomisi, SEO ekonomisi de diyebiliriz. SEO’lar insan olabilir ama Facebook’ta hangi haberinizin kaç kişiye gösterileceğine SEO’lar değil Facebook yazılım kodları, algoritmalar karar veriyor.
Bütün bir IT ve sosyal medya sektörü bundan para kazanıyor. Startup’lar yeni milyarderler doğuruyor. İkinci ekonomi önümüzdeki 30 yılda sosyal refahı arttıracak ve daha fazla insana home office formatında gelir sağlayacak.
Peki ya işverenler her gün ofise gelmeyen kadrolu çalışanlarına sigorta primi yatırmaktan vazgeçerse ne olacak? Yakın gelecekte git evden çalış, maaşını al ama elektrik, su, internet, yemek parası sana ait, sigortanı da kendin öde diyebilirler.
Bizi nasıl bir gelecek bekliyor?
Bazılarımız diyor ki robotlar sorun olmaz. Nüfus artışı bile sorun olmaz. Bilgisayarlar insanlara yeni iş olanakları sağlar, teknoloji mutlaka bir çözüm bulur. Michio Kaku Turkcell Teknoloji Zirvesi’nde böyle dedi.
Sanal gerçeklik ve telepatik internet sayesinde herkesin iyi eğitim alacağını, bütün mavi yakalıların beyaz yakalıya dönüşeceğini, sonuç olarak herkesin sanat, bilim, felsefe yapmaya ve pazarlama stratejileri geliştirmeye vakti olacağını söyledi.
Teknoloji herkesi özgürleştirecek derken bir de tarih verdi: 2045 ve sonrası. Peki gerçekten öyle mi? Teknoloji, önümüzdeki yüz yılda 11 milyara (Profesör Celal Şengör’e göre 18 milyara) ulaşacak olan dünya nüfusunu beslemek için gereken bütün çözümleri üretebilecek mi? Başta işsizlik, sağlık, eğitim ve sosyal refah olmak üzere insanların bütün sorunlarını çözecek mi?
Henry Arthur’a göre 2025’te bilgisayar ekonomisi 1995’teki insan ekonomisi kadar büyük olacak ve ikinci ekonominin büyüklüğü 7,6 trilyon dolara ulaşacak. Ancak bu sırada robotlar dünya çapında 100 milyon işçinin yerini almış olacak!
Robotlar işini insanlardan daha iyi yapıyor
Bugün işsizler dahil toplam sivil işgücü 146 milyon2. İkinci ekonomi sayesinde ve 10 yıl içinde bunun 100 milyonu robotlarla bilgisayarların eline geçecek.3 Demek ki 2025 yılında sadece ABD’de 40 milyon insan işsiz kalma tehlikesiyle karşı karşıya.
Üstelik robotların bunu başarmak için insan kadar zeki olmasına, sanat ve felsefe yapmasına veya insan gibi düşünmesine gerek yok. Cıvata sıkmak veya uçak bileti satmak gibi işleri insanlar kadar iyi yapmaları veya insanlardan daha iyi yapmaları yeterli.
Diyelim ki bugün robotlar ve yazılımlar kendi işlerinde ortalama bir insan kadar zekiler (IQ düzeyi 100). Moore yasasına göre IQ düzeyleri yılda 1,5 puan artarsa 2025 yılında makineler ABD vatandaşlarının yüzde 90’ından daha zeki olacaklar.4
Makinelerin IQ düzeyinin 10 yılda 15 puan artması sadece ABD’de 50 milyon işi robotların yapabileceği anlamına geliyor ama bu noktada acele etmemek gerekiyor. Öncelikle ABD’nin ekonomik gücü 10 yılda 50 milyon robot üretip bunları işe almaya yetmez. Peki 30 yıl sonra ne olacak? Dünya çapında kaç kişi işinden olacak? Ayrıca ortalama insan IQ’su her 10 yılda 15 puan artıyor mu?
Makineler hastanelerde hekimlerin yerini alıyor
Hastanelere IQ seviyesi 115 olan makineler geldi bile! Örneğin Johnson & Johnson’ın FDA onaylı Sedasys makinesi anestezi uzmanına gerek kalmadan hastaları propofol vererek uyutuyor. Özellikle hastanelerin radyoloji bölümünde bilgisayarlı teşhis (CADx) sektörü hızla büyüyor.
Daha net bir örnek verelim: Kraliyet Derneği’nin yaptığı bir araştırmada bilgisayarların röntgen filmlerindeki bazı durumları radyologlardan neredeyse 10 kat iyi tespit ettiği5 ortaya çıktı. Bu da önümüzdeki 20 yılda robotların uzman hekimlerin yerini alabileceği anlamına geliyor. Tıpkı IBM’in Watson bilgisayarının şimdiden Riziko yarışmasında insanları yenmesi gibi.
İnsanın değeri artık makinelerle ölçülüyor
Henry Adams’ın sadece enerji üretimindeki artışı dikkate alan iyimser tahminlerine geri dönecek olursak insan uygarlığının enerji üretiminin yılda yüzde 7 arttığını söyleyebiliriz. Teknolojinin gelişme hızı ise yılda yüzde 40 – yüzde 60!
Açıkçası insanların bugünkü eğitim hızıyla buna yetişmesi imkansız. Bugün üniversite mezunu bir insan yetiştirmek doğumdan mezuniyete 22 yıl sürüyor. Şirketlerin, yatırımcılar ve iş adamlarının durumu ise daha kötü:
Üretim maliyetlerini azaltmak için robot işçi alıyorlar ama bu durum insanların işsiz kalmasına yol açıyor. Önümüzdeki 10 yılda işsizlik gelişmiş ülkelerde öyle artacak ki Apple iPhone satacak Amerikalı bulmakta zorlanacak. Bu da gelişmiş ülkeleri yeni bir ekonomik krize sokacak.
Oysa nüfus artışına ve çevre kirliliğine bağlı küresel ısınmayı önlemek, açlığı gidermek, insanları eğitmek ve onlara iş bulmak için yeni teknolojiler geliştirmek zorundayız.
Robotlar Türkiye’ye 2025 yerine 2035’te gelebilir ve robotlara bağlı işsizlik ülkemizde şimdilik ciddi boyutta olmayabilir, ama gelişmiş ülkelerin çökmesi bizi daha zor durumda bırakacak (özellikle de Türkiye’de şimdiden büyük işsizlik olduğunu düşünürsek).
Robotlar dünyayı çoktan ele geçirdi
Sonuçta robotlar dünyayı ele geçirir mi sorusu anlamını yitirdi, çünkü robotlar dünyayı zaten ele geçirdi. Şimdi robotlarla barış içinde yaşamak ve çevre kirliliği ile işsizliği önlemek için neler yapabileceğimize bakmak gerekiyor.
Bu yazıda teknolojiden vazgeçmeyi ve Ortaçağ’daki ilkel hayata geri dönmeyi savunmuyorum. Tersine insanoğlunu sadece transhümanizm, telepatik internet, insanların organik süper bilgisayarlara dönüşmesi, kök hücre tedavisi, nanoteknoloji, sentetik biyoloji gibi teknolojilerin kurtarabileceğini düşünüyorum. Yazının gelecek bölümünde bu çözümleri ele alacağız.
Robotlar hayvanların da yerini alıyor: Boston Dynamics’in geliştirdiği robot köpek Spot’la tanışın
Baxter Robot nasıl çalışıyor?
1https://www.freetheslaves.net/page.aspx?pid=301
2http://www.bls.gov/news.release/empsit.t01.htm
3http://data.worldbank.org/indicator/SL.GDP.PCAP.EM.KD
4http://en.wikipedia.org/wiki/IQ_classification
5http://rsif.royalsocietypublishing.org/content/11/96/20140303
yine öncül ve harika bir yazı.
Sağ olasın Emrah kardeşim.
Gelecekte herkez yemegini 3d printerde basacağı için hiç problem değil ayrıca artık yeni binalar ayrıca akılı teknolojiler sayesinde domates yetiştirrbiliyor ayrıca Havadaki karbondan plastik elde ettiler yuzde 30 verimli sprey güneş panelleride var
Ayrıca zaten o donemde para diye birşey olmayacak okadar robot köle insanların işini gorucek ve sirketler devletler ortadan kalkacak dunya tek bir devlet olucak ve genetik saflaştırmayla süper safkan iq su yüksek insanlar olacak belkide insanların iq su makinalardan daha hızlı artar.
Bence bu robotlar yeni bir devrimi getirecekler.Bir insanı ömrü boyunca köle olarak çalıştırabilirsin ama o insana git sokakta ölmeyi bekle diyemezsin.Yani şuanın paralı kölelerinin( ki ben yüzmilyonları buldugunu düşünüyorum), şartları iyice kötüleşiyor.İleride bir gün patlama noktasına gelicek ve büyük bir devrim yaşanacak.
Çok güzel ve bilgilendirici bir yazı gerçekten teşekkürler site de çok iyi