LinkedIn de “Sosyal Medyacı” oldu, takipçi peşine düştü
|Artık LinkedIn’de bağlı olmadığınız kişileri de takip edebileceksiniz
Şimdilik LinkedIn’in seçtiği belirli sayıdaki kişiyi takip etme hakkınız var ama olay bununla sınırlı değil. Asıl konu, sosyal medyada üslup moderasyonu ve özdenetim yoluyla internette ifade özgürlüğünün korunması… LinkedIn, “Twitter formatına mı, yoksa Google+ formatına mı geçeyim?” derken, aslında sosyal ağların kimlik sorununa değiniyor.
Sosyal ağlarda özgürlük nereye kadar ve ifade özgürlüğünü nasıl koruyabiliriz? Yeni sosyal ağ formatları ve değişen iş modelleri, bu soruların cevaplarını bulmakta bize yol gösteriyor. Sosyal medyanın yalnızca kârlı bir iş modeli olarak görülmesi de ifade özgürlüğüne zarar verebilir.
LinkedIn gerçek anlamda sosyal ağ mantığı ile kurulmamıştı ve takipçi toplayarak interaksiyon oluşturmaktan çok, profesyonel iş bağlantılarına odaklanıyordu. Ancak, tablet ve akıllı telefonlar gibi mobil cihazlar sosyal ağlara inanılmaz bir güç kazandırırken, LinkedIn’in de buna seyirci kalması beklenemezdi.
Twitter gibi değil: Şimdilik sadece sınırlı sayıda takipçi
LinkedIn, kullanıcılarının yalnızca LinkedIn tarafından “düşünce lideri” olarak gösterilen 150 kişiyi takip etmesine izin veriyor (Bunlar bağlı olmadığınız kişiler, bağlı olduklarınızı zaten takip ediyorsunuz). Bu düşünce liderleri daha uzun mesajlar yayınlayabilecek ve LinkedIn yayınlarına doğrudan video ve görsel ekleyebilecekler. LinkedIn, genel takibe açık 150 kişilik “fikir babası” grubunu zamanla genişleteceğini belirtti.
Bu haber, bana kişilerin sosyal medyada ne kadar etkili olduğunu ölçme iddiasında olan Klout sitesini ve Klout’un “etkileyiciler” uygulamasını çağrıştırdı (Sosyal medyada bu kişi beni etkiliyor diye Klout’ta sizin seçtiğiniz kullanıcılar). LinkedIn, kullanıcılarına bu kadar serbestlik tanımıyor ama sitenin kurumsal kimliğini ve profesyonel imajını korumaya çalışmasını anlıyorum.
LinkedIn zamanla herkesin birbirini takip etmesine izin verecek
Sonuçta LinkedIn, sosyal ağlarda etkileşimi sınırlandıran bir site olarak algılandığı zaman popülerliğini yitireceğinin farkında. Bu nedenle, yakında Twitter tarzı serbest takipçi sistemine geçmeyi düşünüyor. Nitekim yukarıdaki başlık benim değil, LinkedIn’den Dan Roth’un sözleri.
Bu format tutar mı? Yoksa LinkedIn sadece insanların “geyik yaptığı” sıradan bir site mi olur?
LinkedIn’e öncelikle meslek sahibi profesyonellerin katıldığını düşündüğünüzde, böyle bir şey olmaz diyebilirsiniz. Ben de öyle olmasını istemiyorum. Öncelikle, LinkedIn’in, Facebook entegrasyonunu kullanan Branchout gibi uygulamalar karşısında farkını ortaya koyması lazım. Bunu şöyle de ifade edebiliriz: Bütün sosyal ağlar Twitter gibi olsaydı, internette gerçek çeşitlilik ve özgürlükten söz edebilir miydik?
Sosyal ağlar kendini denetlemezse devletler sosyal ağları sansürleyecek
Bu paragrafa “Çuvaldızı kendimize batırmak” sözüyle başlamak istiyorum: Her ne kadar sosyal ağlarda ifade özgürlüğünü savunsam da; ABD’de bazı sitelerin / gazetelerin, kullanıcıların hakarete veren düzeysiz yorumları yüzünden, haberlere artık sadece akreditasyonlu kişilerin yorum yapmasına izin vermeye başladıklarını görüyoruz.
Bunu bir yandan, yandaş yorumcuları kayırarak halkın sesini kısmak şeklinde algılayabilirsiniz. Öte yandan, yurtdışında yapılan araştırmalarda, gazete sitelerinde yapılan yorumların çoğunun haberlerle ilgisiz ve hakaret içerikli olduğu görülüyor.
Sosyal medyadaki bu “ağzı olan konuşuyor” mantığının bazen bir gürültü kirliliğine yol açtığı da oluyor. Kanımca sosyal medyanın en büyük sorunu bu: Sosyal medya çabuk alev alıyor ama gündemi de çabuk unutuyor ve çoğu zaman, doğru mesajları bile ciddiye alınacak bir üslupla ifade etmiyor.
Kısacası, sosyal ağlar halkın önemli konuların farkında olmasını sağlıyor fakat toplumu bilinçlendirmekte istediğimiz kadar faydalı olmuyor.
Bu konuda şeytanın avukatlığını yapmaya ve karşı görüşleri dile getirmeye çalıştım ama gazete sitelerinde “akreditasyon sahibi ayrıcalıklı yorumcular” yaratmayı kesinlikle doğru bulmuyorum. Bunun yerine, standart moderasyon sistemi uygulanabilir. Moderatörlerden kurulu bir ekip, uygunsuz içeriğe sahip yorumların sitede yayınlanmasına izin vermez. Bloglarda bu yöntem uygulanıyor ve bloggerlar durumu gayet güzel idare ediyor. Gazeteler de moderasyon ekipleriyle bunu yapabilir. Forum yönetmek 20 yıldır bildiğimiz bir şey…
Sosyal medyada ifade özgürlüğünün korunmasının şart. Ancak, sosyal ağların kendini denetlemesi ve kendi kalite standartlarını oluşturması da çok önemli. Yoksa bu sorun, LinkedIn’in “Bir seçkinler grubu mu, yoksa kalabalıklar ordusu mu olayım?” sorusunun ötesine geçer.
Sosyal medya önüne gelenin birbirine hakaret ettiği bir ortam olarak kalırsa, hem ciddiye alınma şansı azalacak hem de devletler, sosyal medyayı kontrol altına almak için, hakaretleri bahane ederek internete sansür uygulayacaktır.
LinkedIn deneyi, sosyal ağların kendi kimliğini koruması, farkını ortaya koyması ve bu arada internette ifade özgürlüğünü savunması açısından önemli bir örnek. LinkedIn gibi sosyal ağların, sosyal medyayada mesaj paylaşım yöntemlerini ve iş modellerini değiştirmesi, sosyal ağlarda ifade özgürlüğünü doğrudan etkiliyor: Politik konularda Facebook ve Twitter’ın rolünü düşünün… Bu tür gelişmelerin “takipçisi” olmalıyız.