Ateşi Ne Zaman Kullanmaya Başladık? >> Atalarımız ateş yakmayı 350 bin yıl önce öğrendi
|İnsanoğlunun ateşi ne zaman kullanmaya başladığı en az 3000 yıldır hararetle tartışılan bir konu. Örneğin Eski Yunanlılar şair Homeros’un zamanında Prometheus’un ateşi tanrılardan çalarak insanlara armağan ettiğini düşünüyordu; ama İsrail’in Tabun Mağarası’ndaki kalıntılar atalarımızın ateş yakmayı 350 bin yıl önce öğrendiğini gösteriyor.1
Elbette ateşi kullanmakla ateş yakmayı öğrenmek iki farklı şey ve bunu anlamak için yüz binlerce yıl geriye gitmeye gerek yok. Doğaya çıkıp ilkel yöntemlerle, yani çakmak kullanmadan sopa ve yay ile ateş yakmaya çalışırsanız hayatı idame dersi alan komandoların bile ateş yakmak için 15 ila 30 dakika uğraşması gerektiğini görürsünüz. Atalarımız da ateş yakmayı öğrenmeden çok önce ateşi kullanmayı öğrendiler.
Yaygın kanının aksine türümüz Homo sapiens sapiens ateş yakmayı kendi öğrenmedi, başkasından öğrendi. Homo erectus ateşi 1,5 milyon yıl önce keşfetmişti ama sadece yıldırım düşünce tutuşan çalıları meşale gibi kullanmayı biliyordu (paleoantropologlar, yani eski insan bilimciler buna ateş fırsatçılığı diyor). Homo erectus ilkel yöntemlerle de olsa sıfırdan ateş yakmayı bilmiyordu.
İki yıl önce UNESCO tarafından dünya mirası koruma listesine alınan Tabun Mağarası’ndaki eski insan kalıntıları ise atalarımızın ateş yakmayı 350 bin yıl önce öğrendiğini gösteriyor. Peki ilk ateşi kim yaktı? Muhtemelen Homo erectus’un torunları, ama bu buluşu Homo sapiens sapiens’in doğrudan atası sayılan Homo heidelbergensis’e de borçlu olabiliriz. Her durumda Homo sapiens türü Doğu Afrika’da 195 bin yıl önce ortaya çıktığında ateş yakmayı atalarından öğrendi.
Peki nedir bu heyecan? Neden ateş yakmayı ne zaman öğrendiğimiz bu kadar önemli? Doğrusu bunun birkaç nedeni var. Öncelikle insan gibi insan olmamızı ateş yakmaya borçluyuz. Atalarımızın beyin hacminin et yedikleri için son birkaç milyon yıl içinde hızla büyüdüğünü biliyoruz. Ayrıca pişmiş etin daha besleyici olduğunu ve beynimizin kuşaklar içinde daha fazla büyümesi için gereken enerjiyi sağladığını da biliyoruz.
Öte yandan insanlar ıslak birer beyin torbasından ibaret değil. Bizler düşünen, hisseden, inanan, sanat yapan gelişmiş varlıklarız. Bütün bunları “kültür” terimi altında da toplayabiliriz. Kültürün gelişmesini ise ateşe borçluyuz. Ateş sadece demircilik ve marangozluk gibi gelişmiş zanaatların ve nihayet teknolojinin önünü açmadı (bugünün sanayi fırınlarını düşünün).
Ateş aynı zamanda atalarımızın güneş battıktan sonra uyumak yerine ateşin başına geçip sosyalleşmesini ve birbirine efsaneler, öyküler, masallar anlatmasını sağladı. Hem sözel geleneği hem de bunun ardından gelen yazılı tarihi ateş başında sosyalleşerek dil becerilerini geliştiren atalarımıza borçluyuz. Bu sayede beyin hacmimiz ve bilgi-işlem gücümüz gelişirken mağara resimleri yapmaktan elbise dikmeye uzanan çizgide birbirimizi tanımayı, birey ve nihayet kişi (?) olmayı da bu ilk sohbetler sayesinde öğrendik.
Her şey İsrail Hayfa Üniversitesi Zinman Arkeoloji Enstitüsü’nden Ron Shimelmitz ve ekibinin İsrail’deki Tabun Mağarası’nı incelemesiyle başladı. Tabun Mağarası Doğu Afrika’dan göç eden atalarımızın Ortadoğu üzerinden Asya ve Avrupa’ya gittiği yol üzerinde bulunuyor.
Bu açıdan Tabun Mağarası’nın yolgeçen hanı olduğu anlaşıldı. Bu mağara son beş yüz bin yıl boyunca bir durak ve geçici yerleşim yeri olarak kullanılmış. Öyle ki insanların eskiden mağarada yaşadığına şükretmemiz gerekiyor. Evde yaşasalardı bugüne kanıt olarak kullanabileceğimiz hiçbir kalıntı kalmazdı. Sonuçta modern bir Mercedes’in bile 10 bin yıl içinde toza döneceği söyleniyor, ama gelecek yazımızda göreceğimiz gibi mağaralar zamana meydan okuyor.
Taş devri ve gerçek Fred Çakmaktaş
Her halükarda Shimelmitz ve ekibi Tabun Mağarası’nda başta birbirine sürtünce kıvılcım çıkaran çakmak taşları olmak üzere birçok arkeolojik kalıntı buldular. Bunları tarihledikleri zaman da 350 bin ila 320 bin yıl önceye ait olduklarını anladılar. Hepimizin zenci olduğu ve sarı ya da beyaz adamın daha ortaya çıkmadığı o yıllarda atalarımız çakmak taşı ile çalıları tutuşturarak ateş yakmayı öğrenmişti.
Bu buluş aynı zamanda farklı ateş yakma tekniklerinin zamanla nasıl geliştiğini de gösteriyor. Örneğin benim en çok merak ettiğim konu insanların metal kullanmayı ilk ne zaman öğrendiği. Bu konudaki bilgilerimiz de son derece yetersiz, ama asıl konuya geri dönecek olursak Tabun Mağarası’nın tam bir arkeolojik hazine olduğunu söyleyebiliriz. Shimelmitz araştırma sonuçlarını 19 Ekim 2014’te Science dergisinde yayınladığında bunu daha iyi anladık.
Araştırmacılar mağaranın tabanındaki tortul katmanlarını inceledikleri zaman çakıl taşlarının 350 bin yıllık tabakalarda bulunduğunu gördüler. Öyle ki kırmızı ve siyah renkli yanmış çakıl taşı kalıntılarının sayısı zaman geçtikçe, yani kalıntıların tarihi günümüze yaklaştıkça artıyordu. Üstelik tencere kapağı parçası adını verdikleri küçük taş kıymıkların üzerinde bulunan yuvarlak çöküntüler de bunların ateşe maruz kaldığını gösteriyordu (taşı taşa sürterek kıvılcım çıkarırken yontulan kıymıklar da mağaranın zeminine saçılıyor).
Bütün bu kalıntıların mağarada bulunması aslında güzel bir şey: Çakmak taşlarını açıkta ağacın dibinde bulsak belki de doğal yangında yanıp karardıklarını söyleyebilirdik; fakat mağaraların içinde yangın çıkması (insanların ateş yakması dışında) nadir görülen bir durum ve çok sayıda kurumlu çakıl taşı bulmuş olmamız da insanların Tabun Mağarası’nda ateş yaktığını kanıtlıyor. Nitekim insanlar ateş yakmak yerine yıldırım düşünce yanmaya başlayan dalları içeri taşısalardı bu kadar çok isli çakıl taşı bulamazdık.
Araştırmacılar konuyla ilgili makalelerinde şu sonuca varıyor: “İnsansılar son birkaç milyon yıl içinde ateşi fırsatçı olarak kullanmış olabilirler, ama biz ateşin sadece Orta Pliyosen Çağı’nda görülen davranışsal uyarlanmaların tutarlı bir öğesi olduğunu öne sürüyoruz.” Türkçeye çevirecek olursak, insanlar ateş yakmayı 350 bin yıl önce öğrendi diyorlar. 🙂
1http://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S0047248414001778