5 Soruda Paralel Evrenler >> Evrende kozmik kopyalarımız ve alternatif dünyalar var mı?
|Başka evrenlerde alternatif kopyalarımız olabileceğine işaret eden paralel evrenler meselesi aslında bilimkurgu filmlerinin değil, kozmolojinin konusu. Bazı fizik modellerine göre paralel evrenler var. İster adına çoklu evren deyin, ister mega evren bu yazıda size başka dünyaları anlatacağım.
Paralel evrenler varsa nasıl keşfederiz?
Bilim insanları kuantum fiziği ve kozmoloji teorilerinden kaynaklanan paralel evrenler meselesini kendi aralarında hararetle tartışıyor. Hatta gökyüzünü ve büyük patlamadan kalan kozmik mikrodalga arka plan ışımasını araştırarak uzayda paralel evrenlerin izini bulmaya çalışıyorlar. Bunun için yeni yöntemler geliştiriyorlar.
Çoklu evren modeli
Fizikteki paralel evren teorilerine geçmeden önce çoklu evren kavramının bir teori değil, teorik fizikten çıkan bütün farklı paralel evren kuramlarını içine alan bir model ve yaklaşım olduğunu belirtmek istiyorum.
Bu ayrımı yapmak kritik önem taşıyor, çünkü ister mega evren deyin ister gözlemlenebilir evren veya şişme modeli, tüm paralel evren teorileri çoklu evren sınıfına giriyor.
Bunların bir kısmı evrenimizin birebir kopyası. Diğerleri ise bizden kopuk ve tümüyle farklı evrenler; ama bize paralel olabilirler (zar kozmolojisinde olduğu gibi).
İlgili yazı: Evren Genişliyor mu, Yoksa Bize mi Öyle Geliyor?
Paralel evrenlerin kökeni
Paralel evrenler nereden çıktı diye sorarsak bunun iki yanıtı var: Felsefi yanıtı ve fiziksel yanıtı. Fiziksel yanıtını 5 maddeli paralel evren modelleri listemizde, biraz aşağıda açıklayacağım ama önce felsefeyi aradan çıkaralım.
Antropik ilke
Buna teknik olarak kozmolojik argüman, daha az teknik olarak ilk neden sorusu veya en basitinden “neden burada varız?” diyebiliriz. Neden bu evrende insanlar var? Neden içinde bulunduğumuz evrende en az bir gezegen hayata elverişli?
Bugün evrenlerin nasıl oluştuğunu açıklayan birçok teori bulunuyor, ama içlerinden hiçbiri neden hayatın ortaya çıktığını açıklamıyor. Evet, bilimdeki bütün neden soruları aslında “nasıl” sorularıdır; ama biz insan hayatına elverişli bir evrenin nasıl ortaya çıktığını bilmiyoruz.
İlgili yazı: Evren 4 boyutlu bir kara delik mi?
Tanrı yarattı
Burada akıllı tasarım senaryolarına girmek istemiyorum. Tanrı’nın varlığını veya yokluğunu kanıtlamak gibi bilimin alanına girmeyen ve aynı zamanda kanıtlamanın imkansız olduğu bir alana girmek de istemiyorum. Bu sebeple size fizikçilerin şu ana kadar verebildiği en tatmin edeci cevabı aktaracağım.
Fizikçilere göre bu evrende insan hayatının ortaya çıkması basit bir tesadüf. Evet, insanların ortaya çıkması çok düşük bir olasılık ve aynı nedenle fizikçiler bu tesadüfü açıklamakta çok zorlanıyorlar. Yine de bazı fizikçilere göre bu büyük bir sorun değil:
Kainatta sonsuz sayıda veya çok fazla sayıda evren var. Bu evrenler hep rastlantı eseri oluşmuş (kuantum fiziğindeki rastlantısallık anlamında). Dolayısıyla içlerinden birinde; bir evrenin uzak köşesindeki küçük, mavi bir dünyada insanlar ortaya çıkmış.
İlgili yazı: Kainatın sınırları ve başka evrenlere açılan kapılar
Dört seçenek
Çoklu evren modellerini bu evrende hayatın ortaya çıkmasını çok sayıda evrenin varlığıyla açıklamak isteyenler ortaya atmış bulunuyor.
Ancak bilim insanlarının bunu düşünce tembelliğinden ortaya attığını sanmayın. Kuantum fiziği, şişme modeli ve sicim teorisi fizikçileri çoklu evrenleri kabul etmeye zorluyor. Şimdi 4 çoklu evren modeline göz atalım.
1. Çoklu dünyalar yorumu
Teorik fizikçi Sean Carroll’un katıldığı yorum bu: Kuantum fiziğinde Schrödinger’in kedisi deneyini duymuşsunuzdur. Bu deneyde dışarıya tümüyle kapalı bir kutuya bir kedi koyarsınız. Kedinin yanında zehir şişesi vardır. Zehir şişesini kırıp hayvanı öldürecek olan çekiç de radyoaktif bir atoma bağlıdır.
Kuantum fiziğindeki Heisenberg’in belirsizlik ilkesine göre, radyoaktif bir atomun ne zaman “bozunarak” daha az radyoaktif bir atoma dönüşeceğini öngörmek imkansızdır. Bu rastlantıyla olur. Atom bozunursa çekiç şişeyi kırar ve kedi ölür. Bozunmazsa kedi yaşar.
Yine belirsizlik ilkesine göre, bir atomun dış dünyayla bağlantısını tümüyle keserseniz o atom süper pozisyon durumuna girer ve hem bozunmuş hem de bozunmamış olur. Gerçek dünyada bunu mikroskobik atomlar üzerinde deneyler yaparak gözlemlemeyi başardık.
İlgili yazı: Evren’in sonu büyük yırtılmayla mı gelecek?
Alternatif geçmişler, alternatif gelecekler
Öte yandan bir kedi ve cam şişesi gibi gözle görülebilecek kadar büyük makroskobik dünyalarda bu durum geçerli değil: Kutuyu açıp içine bakarsak ya ölü bir kedi ya da canlı bir kedi görürüz. Oysa kutu kapalıyken, dış dünya ile atom arasında hiçbir etkileşim yokken, o kedi aynı anda hem canlı hem ölü olmak zorunda.
Çoklu dünyalar yorumu da buradan geliyor. Örneğin, kuantum fiziğinde bir elektron yüzde 30 olasılıkla sağdan ve yüzde 70 olasılıkla soldan gidebilir. Ünlü fizikçi Richard Feynman’ın gösterdiği gibi gerçek dünyada elektronun ya soldan ya da sağdan gittiğini görürüz.
Buna karşın, matematiksel olarak rotasını hesaplamak istiyorsak soldan giden elektronun yolunu ancak sağdan gitme ihtimalini de hesaba katarak çizebiliriz. İşte Carroll gibi düşünen fizikçilere göre bu olgu çoklu dünyalar olduğu anlamına geliyor.
Kısacası bizim evrenimizde elektron soldan gitmişse o elektronun sağdan gittiği bir paralel evren de mutlaka var olmalı. Dolayısıyla “o kızla evlendiğiniz bu evrene” ek olarak başka kızla evlendiğiniz bir evren de var. Bu evrende fizikçi iseniz çöpçü olduğunuz bir alternatif evren kopyanız da var.
İlgili yazı: Uzay–Zamanın Kökeni
2. Sicim teorisi
Sicim teorisi kuantum fiziğiyle görelilik teorisini birleştirip her şeyin teorisini geliştirmek için gelecek vaat eden en büyük teori. Sicim teorisine göre, evreni oluşturan temel parçacıklar tek boyutlu süper küçük sicimlerden meydana geliyor.
Böylece dünyadaki tüm fizik kuvvetlerini sicimlerle açıklayabiliyoruz: Elektromanyetizma, kütleçekim, zayıf ve güçlü nükleer kuvvet. Yalnız bir sorun var: Sicim teorisinin çalışması için 10 uzay boyutu ve 1 zaman boyutu lazım.
Oysa bizim evrenimizde sadece 3 uzay boyutu ve 1 zaman boyutu görüyoruz; yani görebildiğimiz kadarıyla evren 4 boyutlu. 11 boyutlu değil. Peki diğer 7 boyut nerede?
Sicim teorisinin güncel versiyonu olan M teorisine göre, ekstra 7 boyut çok küçük ve kendi üzerine tespih böceği gibi kıvrılmış durumda. Bu yüzden ekstra boyutları göremiyoruz. Bunun çoklu evrenle ne ilgisi var derseniz hemen anlatalım:
11 boyutlu bir kainatta evreni meydana getiren sicimleri düzenlemenin 10500 yolu var! Özetle sicim teorisine göre kainatta en azından 10 üzeri 500 evren var. Bunlardan biri de yaşadığımız evren. Bu aslında bir çatı kavram olsa da çoklu evren derken bilim insanları genellikle sicim teorisini kast ediyor.
3 .Zar kozmolojisi
Zar kozmolojisi fizikten türetilmiş bir çoklu evren teorisi. Buna göre başka dünyalarda başka işler yapan alternatif kopyalarımız yok, ama fiziksel olarak gerçekten birbirine paralel olan evrenler var.
Zar kozmolojisine göre zamanla birlikte 4 boyutlu olan evrenimiz en az 5 boyutlu kainatta üst üste veya bakış açınıza göre dikey olarak yan yana dizilen, tıpkı ekmek dilimleri gibi yan yana dizilmiş olan sonsuz sayıdaki evrenden biridir.
Evrenimiz elbette 4 boyutlu, ama nasıl ki bir lamba direğine uzaktan bakınca tek boyutlu görünüyor; kainatta tost dilimleri gibi yan yana dizilmiş evrenler de uzaktan bakınca kağıt yaprakları gibi ince, düz ve iki boyutlu olarak görünüyor (trafik lambası direğine yakından bakarsanız bir karıncanın aslında üç boyutlu olan bu direğin çevresinde çember çizerek yürüdüğünü görebilirsiniz).
Büyük patlama
Zar kozmolojisine göre birbirine paralel olan iki evren ara sıra çarpışıyor ve böylece çok sayıda büyük patlama yaşanıyor. Büyük patlamalar, sonsuz uzunluktaki birer kağıt şeridine benzeyen bu evrenlerde, içinde yaşadığımız gibi yepyeni gözlemlenebilir evrenler oluşmasına yol açıyor.
Aslında 11 boyutlu uzayda birbirine paralel olarak yüzen bu iki sonsuz uzunluktaki evren şeridi, boylu boyunca ve farklı noktalarda defalarca çarpışmış olabilir. Her çarpışma noktasında ayrı bir büyük patlama yaşanmış ve başka bir evren oluşmuş olabilir.
Söz konusu evrenler birbirine ışığın asla ulaşamayacağı kadar uzak olduğu için bunlar ana evren (mega evren?) dilimlerinin üzerinde yan yana dizilen, ama birbirinden kopuk olan farklı gözlemlenebilir evrenler olarak kabul edilebilir.
4. Şişme modeli
Kainatı oluşturan boşlukta sonsuz sayıda gözlemlenebilir evren yaratmanın başka bir yolu daha var. Bu da şişme modeli. Şimdi kısaca bunu açıklayalım.
Evren büyük patlamayla oluştu. Bunu kozmik mikrodalga arka plan ışımasına ve görelilik teorisine bakarak anladık, kısacası büyük patlamanın varlığını kanıtladık. Bununla birlikte Evren’de madde ve enerji oldukça eşit miktarda uzayın her yanına dağılmış durumda. Oysa patlamayla oluşan bir evrende maddenin belirli yerlerde toplanmasını beklerdik. Uzaya tekdüze dağılmasını değil.
Balon gibi şiştik
Alan Guth’un 1979’da geliştirdiği şişme modeline göre, evrenimiz kuantum fiziğindeki belirsizlikler nedeniyle çok kısa bir süre için balon gibi şişti ve ışıktan hızlı genişledi (büyük patlamadan hemen sonra Evren’in mikroskobik boyutta olduğunu hatırlayalım)
Bu sebeple küçük evrende dağınık su kabarcıklarına benzeyen mikroskobik madde ve enerji topakları bugünkü Evren’e neredeyse eşit ölçüde dağıldı. Böylece şişme modeli bize maddenin ve enerjinin Evren’e neredeyse eşit biçimde dağılmasını açıklamış bulunuyor.
Kozmik ütü
Ancak, evren bir süre için şişerek ışıktan hızlı genişlediyse büyük patlama göremeyeceğimiz kadar uzaklarda devam ediyor olabilir. Belki bölgemizdeki büyük patlama bizim evrenimiz şişip seyrelince ve dolayısıyla soğuyunca sona erdi.
Oysa büyük patlamayla oluşan kainatın başka kısımlarında patlama daha geç sona ermiş; yani şişme evresi daha geç sona ermiş ve hatta ışıktan hızlı bir şekilde bugün de devam ediyor olabilir (evrende hiçbir şey ışıktan hızlı gidemez ama evrenin kendisi ışıktan hızlı genişleyebilir).
Bu durumda kainatta ışığın ulaşamayacağı kadar uzak, belki de sonsuz sayıda evren olmalı. Bu evrenler sadece sanal parçacıklardan oluşan boşlukta birbirinden kopuk sabun köpükleri veya su kabarcıkları gibi yüzmeli
Evrenlerin dışında uzay ve zaman da olmadığı için bu aslında doğru bir ifade değil, ama şişme modeline göre boşlukta çok sayıda köpük evren olduğunu anlatmamızı kolaylaştırıyor.
5. Nasıl test ederiz?
Diyeceksiniz ki 5 soru dedin, ama sadece 4 paralel evren modeli anlattın. Haklısınız fakat bunun bir sebebi var: Farklı evren modelleri, evren hakkında sorduğumuz 4 temel sorudur. 5. soru ise farklı bir evren modeli değil ama içlerinde en zor soru da bu: Paralel evrenlerin varlığını nasıl kanıtlarız?
Paralel evrenler varsa hangi paralel evren modeli doğru? Bilimsel teorileri masallardan ayıran nokta yanlışlanabilir olmalarıdır; yani bu teorilerin bilimsel değer taşıyabilmesi için test edilebilmesi gerekiyor. Tıpkı Einstein’ın görelilik teorisini defalarca test etmemiz gibi.
Sonsuza dek şişen evren
Önce kısa bir not: Şişme modeline göre kainatın bazı yerleri sonsuza kadar şişmeye ve yeni bebek evrenler, gözlemlenebilir evrenler oluşturmaya devam edecek. Hatta bugün bizden ayrı olan bir evren, eskiden bizimle aynı gözlemlenebilir evren parçasında yer almış olabilir.
Sadece şişmeye bizden sonra da devam ettiği için aradan geçen sürede bizden kopmuş olabilir. Öyleyse tıpkı yaranın kabuğunu koparır gibi, bu evren de bizden kopunca evremizde bir yara izi bırakmış olmalı. En azından sicim teorisi, kuantum alan kuramı ve şişme modelini birleştirdiğimiz zaman bu sonuca varıyoruz.
Bunları birleştirmeye ne gerek var?
Doğrusu bunu keyfimizden yapmıyoruz. Kimse birbirinden zor 3 teoriyi keyfi olarak birleştirmek istemez, ama size anlattığım 4 paralel evren modelinden üçünü test etmenin tek yolu bu. Belki bu modelleri tek tek test etmenin de yolları vardır fakat şimdilik bilmiyoruz.
Bu sebeple paralel evren modellerinden sadece 3’ü bilimsel teori oluyor. Dördüncüsü bir kuram veya model oluyor (bilimsel bir model ama teori değil).
Peki hangisi?
Çoklu dünyalar yorumunu test etmemiz şimdilik imkansız. Bir elektronun soldan giderken aynı zamanda paralel bir evrende sağdan gittiğini nasıl anlayacağız? Şimdilik başka evrenlere gidip içinde ne oluyor diye bakmanın yolunu bilmiyoruz.
Biz bu evrenin parçasıyız. Başka evrenlerde ise başka fizik kuralları var. Bu durumda yok olmadan bu evrenin dışına çıkabileceğimizden emin değiliz. Geçelim. Bunun yerine Şişme Modeli, Zar Kozmolojisi ve Sicim Teorisine dayalı paralel evren modellerini nasıl test edebileceğimize bakalım.
Tüm soruların anası
Şimdi bugüne dek yanıtlayamadığımız bir soruyu ele alıyoruz: Diğer 3 çoklu evren teorisinde (çoklu evrenler yorumunun tersine) evrenler su kabarcıkları gibi çarpışabilir, birleşebilir ya da birbirinden kopabilir. Örneğin zar kozmolojisinde olduğu gibi evren şeritleri arası sıra birbirine dokunabilir.
Fizikteki enerjinin korunumu yasasına göre bunların birbiriyle çarpışan ve kopan evrenlerde izler bırakması lazım. Belki gökyüzündeki yıldızlara veya galaksilere ya da evreni doğuran büyük patlamadan kalma kozmik mikrodalga arka plan ışımasına bakarak bunların izini görebiliriz.
Nasıl yani?
Şöyle: Planck uzay gözlemevinin çektiği kozmik mikrodalga arka plan ışıması resminde Evren’de büyük soğuk noktalar olduğunu görüyoruz. Bunlar milyarlarca ışık yılı çapında olan ve içinde çevresinden daha az galaksi barındıran dev deliklerdir.
İçlerinden en büyüğü ve dolayısıyla en ünlüsü de gökte Eridanus (Irmak) Takımyıldızı yönündeki büyük soğuk nokta. Bugüne dek bu soğuk noktayı eskiden bizden kopan, bize yaklaşan veya bizimle çarpışan evrenlerle açıklamaya çalışanlar oldu ama başaramadılar. Gelecekte daha detaylı gözlemlerle büyük soğuk noktanın gerçekten dış kaynaklı olup olmadığını göstermeyi umuyoruz.
İkinci test de çok zor ama teoride mümkün: Kütleçekim dalgalarına bakmak. Kütleçekim dalgalarını geçen ay blogda yazdım. Ancak, Popular Science Türkiye Nisan sayısında sizlere daha detaylı 10 sayfalık bir kütleçekim dalgaları dosyası hazırladım. 🙂
İlgili yazı: LIGO Kütleçekim Dalgalarını Buldu >> Uzayda 2 kara delik çarpıştı, dalgalar evrene yayıldı
Paralel evrenleri ispatlamak
Paralel evrenler varsa evremizdeki kütleçekim dalgalarını çarpıtabilirler. Tıpkı yanağınızı çekiştirince derinizin esneyip buruşması gibi, bu dalgalar da evrenimizdeki yıldız ışığının polarizasyonunu değiştirebilir ve böylece başka evrenlerin varlığını kanıtlayabilir.
Ancak, bütün bunları kanıtlamak için 20 yıl sonra uzaya fırlatılacak olan eLISA uydularını beklememiz gerekiyor. Bunlar büyük patlamadan kalma kütleçekim dalgalarını arayacak. Böylece doğuştan gelen doğal kütleçekim dalgalarına bakacağız.
Sonra da bunlarda çarpılma olup olmadığına (polarizasyon) bakacağız. İşte o zaman paralel evrenler var mı, yok mu anlayacağız.
Paralel evrenler
Yönetmen Paul Trillo fizikçi Brian Greene ve bilişsel bilimler araştırmacısı Douglas Hofstadter’dan esinlenerek çoklu evrenleri anlatan kısa bir video çekti.
1Liz Citrin. “WMAP The Wilkinson Microwave Anisotropy Probe”. Retrieved July 8, 2015.
2Banks, Tom; Fischler, Willy; Schenker, Stephen; Susskind, Leonard (1997). “M theory as a matrix model: A conjecture”. Physical Review D 55 (8): 5112–5128. arXiv:hep-th/9610043.
3https://www.ucl.ac.uk/news/news-articles/1108/110802-first-test-of-multiverse
Karadelik meselesi doğru olabilir,kütle çekim kuvveti bu kadar büyükse evrenin bir alt katmanına geçiş düzeyinde olacaktır. Stephen dediği gibi,kara delikler başka parelel evrene açılabilir ve nedense dayanıklı bir robot yollamıyorlar ?içindekini her nasıl olursa olsun görebilme şansları var ? Böyle bir şey hiç denendimi ?
Kara deliklerden dışarıya mesaj gönderemeyiz. Bu yüzden giden geri gelmez.
Fringe isimli bir dizi vardı Paralel evrenlerle ilgili olarak. Sürükleyici bir dizi. Tavsiye ederim
Harika bir tavsiye. Teşekkür ederim.
Fringe muhteşemdi.hayatımda gördüğüm en iyi yabancı dizilerden biri
(Bu aralar çok fazla düșündüğümden sanırįm) sonsuz ve farklı kombinasyonlarin olduğu paralel evrenler mevcutsa, birinde bütün bunların kanunluğu ispatlanmıș ve evrenler arası geçiș sağlanmıș olma ihtimali var. yani gelip bizim evrenimize bakıyor olabililer iletișime geçmemek için mantıklı sebepleri var sanırım.
Bu evrenlerin birinde iletişime geçmemek için sebep varken, birilerinde de iletişime geçenler olması gerekmez mi sonsuz kombinasyon mevcutken?
Evrenler arası iletişim imkansız.
Sayın kozan, bu teoriler zorunlu olarak evrenin simule edilebilme imkanini dogurabilir mi? Yada coklu evrenler icerisinden hangi model evrenin simule edilme imkanini ortaya cikarir veya hangi model” evren simule edilemez “yargisini ortaya koyar. Cevaplarsaniz cok sevinirim…
Tam kapsamlı simülasyon ve hatta kısmi simülasyon, muazzam simülasyon sayısını host edebilecek sayıda gerçek fiziksel evren olmadığı için pek mümkün görünmüyor. Özellikle kısmi simülasyon imkanı olası simülasyon sayısını öyle artırıyor ki depolama ve işlem gücü sınırlamaları nedeniyle simülasyon argümanını savunmakta kullanılamaz.
Öbür taraf inancı,yanı ölmek istememek ve kainat bu kadar ufak olmamalı ,karadelik bizi oraya götüren köprü gibi düşünceler psikolojik bence.evren ve biz hep burada olacağız.bu korkutucu değil.biz ve evren bu kadarız.
Tanrıya inanan arkadaşları şu şekilde düşündürmek isterim düşünün sonsuz sayıda Paralel Evren var ve hepsi de farklı şekillerde düşünün ya birinde Tanrı yoksa ya da Hiç oraya ulaşmamışsa ve öldüğümüzde aslında birbirimizin yaşamlarını tekrar yaşıyorsak ???????
Sayın UzayAta bir insan tanrıya inanıyorsa zaten tanrının bir evrenin içinde değilde evrenin yaratıcısı olduğunu savunmaz mı ? Bu yüzdende ne kadar çok evren olursa olsun hepsinin yaratıcısı değil midir? Tanrıya inanan bir insanın kendi yarattığı evrenlere ulaşamayacak kadar aciz olduğuna mı inanmalarını bekliyorsunuz?
Evrenin başlangıcı bilinen bir gerçektir. Başlangıcı olan evren yaratılmıştır ve yaratılan şey için ise sonsuz kavramı kullanılamaz. Sonsuz olan hiç yaratılmamış demek değil midir? Sadece Tanrı’nın başlangıcı ve sonu yoktur. (Tanrı’ya inanan birisi olarak söylüyorum)
Evrenin başlangıcı olması yaratılmış olmasını gerektirmez. Güncel teorilere göre evren kendi kendine oluşmuştur.
Eger paralel evren varsa sonsuz sayida olmali, sonsuz sayida olan evrenlerden birinde bile bir paralel evrenler arasi gecis makinesi gibi birsey icat edilmemismi .
fringe izleyenler direk buraya geliceklerdir eminim 🙂 yok öyle bir dizi hala. kafamı kurcalıyor acaba var mı ? varsa dizideki gibi kapı açılabilir mi. açılırsa o olaylar gerçekleşir mi
rick and morty’deki gibi bir evrende yaşıyoruz ama henüz fark etmedik
Bunu merak ediyorsanız the flash bir dizi var kahramanlık zamanda yolculuk güçler çoklu veren var
Yani sanki panoramik bir fotoğraf gibi mi ?
Ya hocam yapmayin son teorilere gore evren kendi kendine olusmustur demek bilimsel degil felsefi bir cevaptir. Ona kalirsa ateistlere gore zaten hersey tum fizik yasalari kendi kendine mekanik isliyor. Evrenin yaratılmış olmasi veya kendi kendine olusmasi her ihtimalde ikisi de en kotu ihtimalle bile yari yariyadir. Bilim bu konuya zaten cevap aramaz ama evren kendi kendine olustu bilimsel olarak demek tamamen felsefi bir ifadedir. Bilimle felsefenin sınırıni cizemeyen bu tarz hatalsr yapmamak lazim. Evrenin olusum surecinin aciklanmasi evrenin yaratilmamis olduguna kanit saglqmaz felsefi anlamda. Ateistlerin en buyuk hatalarindan biri budur. Bir olayin surecini anladiklari zaman herşeyi cozduk yanilgisina üstenci sekilde kapilmak. Bu yuzeysel bir degerlendirme gerektirir acikcasi. Fizik yasalarinin varligi asil mesele iken fizik yasallarınin nasil isledigini anlqmak ile herseyi cozdugu yanilgisina kapilmak yuzeysel bir değerlendirmedir. Koskoca einstein bile evrenin en anlasilmaz seyi anlaşılabilir olmasi bosuna dememistir.
Sonsuzluk mqntik dışı demissiniz. Peki sonluluk cok mu mantıklı ve açıklayıcı. Ayrica mantık kurallari dedigimiz şeyin kokeni fizik kurallaridir. Mantik kurallari insan aklinin da sinirlaridir. Evren yaratildi ise insana gore tutarlı olmak zorunda. Tutarlilik zorunlu mu iste burasi şüpheli. Evrene dair tutarlılik beklentisi tamamen antropik bir beklentidir. Evren tesadüflerin eseri ise evrenin tutarli olmasi icin hic bir neden yok ortada. Yok eger yaratildi ise evren tutarli olmak zorunda ki evrende bu tutarliligi goruyoruz. Bazilari mantığı veya mantik kurallarini dogal bir seymis gibi kabul edip mantiksizligi da mantigin dogal kabulu ile tanimliyorlar. Oysa hemen butun mantik kurallqri fizik yasalarina gore olusmustur. Derin bir sorgulama icine girilirse mantikli veya mantiksiz denilen seylerin kokeninde fizik yasalarinin oldugu gorulur anlqsilir. Burada eger soyut matematikteki mantiktan bahsediliyorsa adi ustunde bu da soyut matematik ve zihin dunyasina dair. Ama evrende olup bitene dair mantik kurallarinin kökeni tamamen fizik yasalaridir.
Isin en tuhaf yani da su. Su konusulan konulsr veya var mi yok mu diye tartisilan konular bundan 100 yil once birisi soylese mantik dişi sacma hatta dogaustu gelirdi materyalistlere ozellikle. Ama bilim adi altinda konuslan su olasiliklar bugun onlar icin ateizmlerine onlar tarafindan destekleyici arguman oluyor ve hic de mantik disi ve dogaustu olmuyor. Sadece bunu idrak edebilen bir materyalistin dogaustuculuk derken neyi kastettigini ne anladığını yeniden dusunmesi ve materyalizmi terk etmesi gerekir. Unlu bir dusunurun dedigi gibi yeterince gelismis bir teknolojinin sihirden (dogaustunden) farki yoktur. Burada materyalist ateistler birseyin açıklamasıni bilmek ile bu “sihirleri” dogaustu olmaktan çıkarıyorlar. Ornegin bundan 100 veya 50 yil once bugunku cep telefonlarını gecmise isinlasak ve bu materyalistler o zaman bunu elimizde gorse bu cihazları “sihirli cihaz” olarak kabul ederlerdi. O halde dogaustuculukleri aciklabilir olunca tamamen dogaustu olmaktan anliyoruz ki bunlsr icin cikiyor. Mesela micha kakunun olanaksizin fizigi kitabında anlattigi hersey bunlara gore dogaustuculuk olarak gelir. Ama kitaba gore hepsi teoride evrende mumkun şeyler. Ornegin bir seyi materyalize edip baska birseye nano robotlarla donusturmek mumkun. Cunku ham madde atom alti seviyede ayni. (Ornegin bir asayi bu sekilde yilana donusturmek teoride mumkun kitaptaki anlatima gore) bunlsr kitabi okuyan kimseye doga ustuculuk olarak gelmez. Zira aciklamasi var.
Evren neden yaratıldı? yaşamın sebebi ne? belki hiç öğrenemeyeceğiz.
Benim açımdan kesin bir gerçek var ki ; evren bilerek isteyerek (yukarıdaki iki sorunun cevapları her neyse) yaratıldı bence asla tesadüfen olamaz
hocam eğer evren kendi kendine oluşmuşsa bigbang için gerekli olan enerji nasıl oluşmuştur ve bu kütle nasıl yoğun bir hacme girmiştir sonuçta yokluktan varlık elde edemeyiz.
yani hocam,pararlel evrenler varsa;ben şu an yazı yazıyorsam,aynı anda diğer evrendeki ikizim sigara mı içiyor,diğerinde ise uyuyor mu…böyle mi anlamalıyız?
Varsa evet.
Aslında bir simülasyonda yaşıyoruz… Ancak ölünce gerçeği anlayacağız…
Belki Evren Bir Simülasyon Varsayımı Bilimsel mi?